Libya’da yeni bir yürütme otoritesi oluşturulmasında sona yaklaşıldı

BM Libya Özel Temsilcisi Vekili Stephanie Williams. (AP)
BM Libya Özel Temsilcisi Vekili Stephanie Williams. (AP)
TT

Libya’da yeni bir yürütme otoritesi oluşturulmasında sona yaklaşıldı

BM Libya Özel Temsilcisi Vekili Stephanie Williams. (AP)
BM Libya Özel Temsilcisi Vekili Stephanie Williams. (AP)

Libya, Başta ABD olmak üzere Batı’dan yapılan olumlu memnuniyet açıklamalar sürerken ilerleyen saatlerde, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ortaya konulan süreç doğrultusunda, yeni yürütme otoritesini seçme mekanizmasını oylayan Siyasi Diyalog Forumu’nun sonuçlarını bekliyor.
Libya Ulusal Ordusu (LUO), geçen cumartesi günü medya tarafından yayınlanan ‘Türkiye ve Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) ait iki insansız hava aracının (İHA), kısıtlı bölgeye girişleri sonrasında stratejik Sirte şehrinin batısında düşürüldüğü’ yönündeki haberleri doğrulamadı ve kayıtsız kaldı.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi geçen cumartesi akşamı Arap Parlamentosu Başkanı Adil el-Usumi ile gerçekleştirdiği toplantıda ‘Sirte ve Cufra’da ilan edilen kırmızı çizgilerinin, dengeyi sağlamayı ve siyasi rotayı korumayı amaçladığını’ belirtti. Mısır Cumhurbaşkanlığı’na göre Usumi, Sisi tarafından Libya’daki dış müdahalelere ilişkin ilan edilen çizgilerin, ‘risklerin azaltılmasına doğrudan katkı sağladığını’ dile getirdi.
Diğer yandan Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Vekili Stephanie Williams, siyasi diyalogta, yürütme otoritesinin seçilme mekanizmasının onaylanmasına doğru ilerleme kaydedildiğini duyurdu. Williams söz konusu mekanizmaya, gelecek aralık ayında yapılması planlanan seçimlerden önceki dönemi denetlemek için yeni bir geçiş hükümeti kurulması meselesinin de dahil olduğunu belirtti. BM Temsilcisi ayrıca Cenevre görüşmelerine katılanların, Libya’daki ana grupların gündemindeki mesele olan ‘yeni hükümeti seçme mekanizmasına’ ilişkin uzlaşı sağladıklarına dikkat çekti.
Stephanie Williams, uzlaşının bu mesele hususunda mümkün olan en iyi anlaşma olduğunu ve birkaç hafta içerisinde bir geçiş hükümetinin seçilmesine olanak tanıyabileceğini dile getirirken yine de ‘barış sağlama çabalarını engellemeye çalışanların olacağı’ konusunda uyardı. Williams, geçiş hükümetinin seçimlere hazırlıktan, yolsuzlukla mücadeleden ve Libya genelinde kamu hizmetlerini yeniden tesis etmekten sorumlu olacağını vurguladı.
Williams, geçen çarşamba günü başlayan komite görüşmelerinin ardından, geçen cumartesi akşamı Cenevre’de düzenlediği basın toplantısında “Uzlaşının şartları, cumartesi günü öğleden sonra forumun 75 üyesiyle paylaşıldı” dedi. BM Temsilcisi, forum üyelerini 24 saat içerisinde önerilen mekanizmayı oylamaya davet ettiğine dikkat çekti.
Yapılan açıklamalar oylamanın sonlanmasının ardından, yarın sonuçların ilan edileceği yönünde.
Uzlaşıyı, Tunus’ta belirlenen hedeflere ulaşmak için belirleyici bir adım olarak nitelendiren Williams, Danışma Komitesi üyelerinin yapıcı bir ruhla, katılımcı çabalarla ve yüksek bir vatanseverlikle sorumluluklarını yerine getirdiğini belirtti. Stephanie Williams ayrıca kardeşlik ruhu, dayanışma, ülke ve Libya halkının çıkarlarını her şeyin önüne koyma taahhüdü dolayısıyla komiteye içten teşekkürlerini iletirken Danışma Komitesi’nin öne sürdüğü öneriye dayalı olarak her seçim heyetinin, seçimde fikir birliği ilkesine (yüzde 70) göre Başkanlık Konseyi’ne bir komite temsilcisi atayacağını bildirdi.
Ancak bunun mümkün olmaması halinde, tüm bölgelerden 4’er kişiyi içeren listeler oluşturulacağı kaydedildi.
Williams, oylamaya sunulması için her listenin 17 öneri (8 batıdan, 6 doğudan ve 3 güneyden) alması gerektiğini belirtirken oyların yüzde 60’ını alan listenin ilk turu kazanacağını kaydetti. Ayrıca listelerden hiçbirinin bu orana ulaşamaması halinde en yüksek yüzdeyi alan iki listenin, genel oturumda oyların yüzde 50+ 1’ini kazanan listenin seçilmesi şartıyla, ikinci turda yarışacağını vurguladı.
Danışma Komitesi tarafından uzlaşı sağlanan ve onay için gerekli olan yeterli sayının oylamaya katılanların yüzde 63’ü olarak belirlendiği, bu sayıya ulaşılmadığı takdirde ise misyonun iki gün sonra ikinci bir oylama turu düzenleyeceği kaydedildi. İkinci turda onay için yeter sayısı oylama yapanların 50+1’i olarak belirlendi.
Önerilen kararı ulaşılabilecek en iyi çözüm olarak nitelendiren Williams, bölgesel boyuta saygı duyduğunu belirterek vatandaşları da ‘ülkede anlayışı geliştirmeye ve birliği inşa etmeye’ çağırdı.
Stephanie Williams, BM’nin listelerin hazırlanmasına hiçbir şekilde katılmayacağını söyledi, “Bu bir Libya- Libya çözümüdür” ifadesini kullandı.  BM’nin rolünün ise destek ve kolaylaştırmayla sınırlı olduğunu dile getiren Williams, yakında seçilecek yürütme otoritesinin bir sonraki seçimlerin gerçekleştirilmesiyle biten açık ve sınırlı bir yetkiye sahip, geçici, birleşik bir yürütme mekanizması olduğunu kaydetti.
Geçen cumartesi akşamı ABD’nin Libya’daki büyükelçiliği tarafından yayınlanan bir bildiride, Siyasi Diyalog Forumu’nun yeni bir geçici yürütme otoritesi seçme yönünde kaydettiği ilerlemenin memnuniyetle karşılandığı kaydedildi. Açıklamada bu durumun ‘mevcut koşulların kolaylık sağladığı çatışma ve yolsuzluğun üstesinden gelme zamanının geldiğine dair Libya halkının açık taleplerini yansıttığı’ vurgulandı.
ABD ayrıca tüm tarafları, görevi ‘yaklaşan seçimleri yürütmek, kamu hizmetleri sağlamak, Libya’nın servetini tüm vatandaşların yararına şeffaf bir şekilde yönetmek ve dağıtmak’ olan yeni bir birleşik hükümet kurmak için Libya Siyasi Diyalog Forumu aracılığıyla acilen ve iyi niyetle çalışmaya çağırdı. Libya halkının ve uluslararası toplumun siyasi geçişi engellemeye yönelik her türlü girişimi önlemek için mevcut tüm araçları kullanması gerektiğini söyleyen ABD, ‘istisnai’ olarak nitelediği Stephanie Williams’ın liderliğine ve Libya’nın daha güvenli ve müreffeh bir geleceğe ulaşmasına yardım etme konusundaki kararlılığına övgüde bulundu.
Diğer yandan İngiltere’nin Libya Büyükelçisi Nicholas Hopton da Danışma Komitesi’nin Diyalog Forumu’nda kaydettiği ilerlemeyi memnuniyetle karşıladığını dile getirdi. Hopton, gelişmeyi ‘bu yılın sonunda Libya’da yapılması planlanan seçimlere hazırlanmak için birleşik bir ulusal hükümet kurma yolunda önemli bir adım’ olarak değerlendirdi.
Libya’daki Fransız Büyükelçiliği de Diyalog Forumu’nun olumlu sonuçlarına ilişkin tebrik yayınladı, süreci engellemeye çalışan herkese yönelik tedbir alma uyarısı yaptı. Büyükelçilik, herkese, ‘seçimlere ulaşmak için yeni bir birleşik yürüte makamının seçilmesine olanak tanıma’ çağrısında bulundu.
Almanya’nın Libya Büyükelçisi Oliver Owcza da tüm kesimleri ulusal seçimlerin önünü açmak amacıyla forumun başarılı bir şekilde uygulanmasını desteklemeye çağırdı. Owcza ayrıca ilerleyen haftaların değişim iradesini göstermek için bir fırsat olacağına dikkat çekti.
Aynı şekilde AB Misyonu Başkanı da“Herkesin, Libya’da seçimlere giden geçici hükümetin çabalarını sürdürme zamanı geldi” dedi.
Sahada ise UMH’nin 5+5 Ortak Askeri Komite heyetinin bir üyesi, insansız hava araçlarının hareketlerine yönelik herhangi bir talimat verilmediğini söyledi. Üye, bir televizyon kanalı aracılığıyla yaptığı açıklamada güçlerinin ateşkese bağlı olduğunu vurguladı.
Resmi olmayan raporlarda Mareşal Halife Hafter liderliğindeki LUO’nun, Sirte’de Türkiye’ye ait 2 İHA’yı düşürdüğü iddia edildi. Bu iddia, ordunun geçen yılın haziran ayında başkent Trablus’tan çekilmesinden ve ekim ayında Cenevre’de ateşkesin ilan edilmesinden bu yana türünün ilk örneği oldu.
LUO söz konusu iddialara ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı. Aynı şekilde UMH güçlerinin Sirte şehrinin batısında seferber olmayı sürdürdüğü yönündeki bilgileri de teyit etmedi.



ABD, Suriye Demokratik Güçleri'ne baskı yapıyor: Entegrasyon dışında bir alternatif yok

 Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025
TT

ABD, Suriye Demokratik Güçleri'ne baskı yapıyor: Entegrasyon dışında bir alternatif yok

 Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025

Charles Lister

Beşşar Esed'in devrilmesini takip eden yedi ay içinde, 78 yabancı hükümet ve çok taraflı kuruluşun temsilcileri, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve geçiş yönetimiyle görüşmek üzere Şam'ı ziyaret etti; bu, modern tarihte eşi benzeri görülmemiş bir olay. Zira çatışmadan çıkan hiçbir ülke, daha önce bu kadar hızlı ve yaygın bir diplomatik etkileşime sahne olmadı.

Suriye'nin son aylarda kaydettiği ilerlemenin, 50 yılı aşkın Esed diktatörlüğü ve 13 yıllık yıkıcı çatışmanın mirasıyla karşılaştırıldığında dikkate değer olduğu şüphesiz. Ülkeye son 50 yıldır uygulanan tüm yaptırımlar ve kısıtlamalar kaldırıldı veya askıya alındı. Suriye, bölgesel ve uluslararası çok taraflı kuruluşlara hızla yeniden entegre edildi. Cumhurbaşkanı Şara'nın 1967'den bu yana 58 yıl aradan sonra bunu yapan ilk Suriyeli lider olarak, önümüzdeki eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap etmesi bekleniyor. Bu entegrasyona doğru sembolik bir adım.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Suriye ekonomisi yıllar sonra ilk gerçek toparlanmasını yaşıyor. Son haftalarda Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Türkiye, BAE ve Ürdün'ün yanı sıra Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nden şirketlerle 20 milyar doları aşan sözleşmeler ve mutabakat zaptı imzalandı. Suriye'nin ABD’ye ilk ihracat sevkiyatı yola çıktı. Aynı zamanda, Amerikan 4G ve 5G telekomünikasyon teknolojileri Suriye’nin ana cep telefonu şebekesine (Syriatel) entegre edilirken, en az dört Amerikan enerji şirketi yeniden açılan Suriye pazarında petrol, doğal gaz ve elektrik sektörlerine girmeye hazırlanıyor.

Uzun süreli bir çatışmadan çıkan her ülke gibi Suriye de doğal olarak geçiş adaleti, ulusal uzlaşı, silahsızlandırma, savaşçıların yeniden entegrasyonu, etnik ve mezhepsel toplulukların haklarının korunması gibi meydan okumalarla karşı karşıya. Ancak ülke, herkesi şaşırtan göreceli bir istikrar durumu yaşıyor. Şiddet tamamen sona ermemiş olsa da yakın tarihin en düşük seviyelerine geriledi. Ocak ayında sahil şeridinde patlak veren hükümet karşıtı isyan sonrası, son iki ayda herhangi bir saldırı düzenlemedi. DEAŞ tehdidi ciddiyetini korurken, Suriye hükümeti ile ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon arasındaki istihbarat paylaşımı ve operasyonlar alanındaki koordinasyon oldukça etkili hale geldi.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) sorunu, Suriye'nin istikrarı ve uluslararası arenaya dönüşü önündeki en büyük yapısal meydan okuma olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz mart ayında imzalanan çerçeve anlaşması, iki taraf arasında somut bir ilerleme kaydedilemeyen müzakereleri sürdürmek için yeterli olmadı. Kuzeydoğu Halep'teki ateşkese ve SDG kontrolündeki bölgelerden çıkarılan petrolün merkezi hükümete satışına devam edilmesine rağmen, iki taraf arasındaki güvensizlik devam ediyor.

Bu gelişmeler, Suriye sahnesinde şu anda görülen diğer tüm olumlu göstergelere rağmen, SDG meselesinin her an gerginliği yeniden alevlendirebilecek bir saatli bomba olmaya devam ettiğini teyit ediyor

Bu gelişmeler medyada geniş yer bulmasa da SDG sayısız ihlalini sürdürüyor. Kuzeydoğu Halep'te Suriye ordusu ile temas hatları boyunca güçlerini ve ağır silahlarını yeniden konuşlandırmak için defalarca girişimde bulunarak, ateşkes anlaşmasının silahsızlanma hükümlerini ihlal ediyor. Bu girişimler ABD güçlerini SDG konvoylarını mevzilerine geri döndürmek için defalarca müdahale etmek zorunda bıraktı. Yerel kaynaklara göre SDG ayrıca, Rakka ve Haseke şehirlerinde aktif olarak büyük ölçekli tüneller inşa ediyor. İlave olarak, aile üyelerinin Suriye ordusuna katılmasına misilleme olarak son altı ayda kadınlar da dahil olmak üzere 100'den fazla Arap vatandaşı tutukladı. İşler, 26 Haziran ve 2 Temmuz'da iki ayrı olayda iki Arap çocuğunun öldürülmesiyle doruğa ulaştı ve bu durum, Suriye'nin kuzeydoğusundaki Arap toplumu ile SDG arasındaki gerginliği daha da büyüttü.

Bu gelişmeler, Suriye sahnesinde şu anda görülen diğer bütün olumlu göstergelere rağmen, SDG meselesinin her an gerginliği yeniden alevlendirebilecek bir saatli bomba olmaya devam ettiğini teyit ediyor.

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda) ile SDG Lideri Mazlum Abdi, SDG'nin devlet kurumlarına entegre edilmesi için bir anlaşma imzaladı, Şam, 10 MartSuriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda) ile SDG Lideri Mazlum Abdi, SDG'nin devlet kurumlarına entegre edilmesi için bir anlaşma imzaladı, Şam, 10 Mart

İçişleri Bakanlığı’ndan bir heyetin 29 Haziran'da okul sınavlarını denetlemek üzere Kamışlı ve Haseke şehirlerine yaptığı ve ABD’nin kolaylaştırdığı ziyaret sırasında Özerk Yönetim yetkilileri, hükümet yetkililerine demokratik konfederalizmin ve ademi merkeziyetçiliğin avantajlarından uzun uzun bahsettiler. Hükümet temsilcileri, iki ayrı olayda, aleni toplantılar sırasında Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri Abdullah Öcalan'ın portresinin altında oturmaya zorlandılar ve bu görüntüler kamuoyuyla paylaşıldı.

Bu ziyaretten sadece on gün önce, 19 Haziran'da, Özerk Yönetim beklenmedik bir şekilde Kamışlı Havalimanı'nı işletmek üzere bir “genel idare” kurulduğunu duyurdu. Bu hamle, Şam'daki Suriye Sivil Havacılık Otoritesi tarafından derhal protesto edildi ve kararın uluslararası hukuka aykırı olduğu açıklandı. Bu olaylar, düşmanlığın derinliğini gözler önüne seriyor ve iki tarafın kapsamlı bir anlaşmaya varmaktan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.

Ancak donukluğu kırmak amacıyla, 9 Temmuz'da Şam'da tarihi bir zirve düzenlendi. Zirvede Suriye hükümeti ve SDG temsilcileri ile ABD ve Fransa Özel Temsilcileri Thomas Barrack ve Jean-Baptiste Faivre bir araya geldi. Gösterilen önemli ve ciddi çabalara rağmen, zirvede anlamlı bir ilerleme sağlanamadı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre görüşmeler hakkında bilgili kaynaklar, SDG heyetinin bağımsız askeri yapısını korumakta ısrar ederek, Suriye ordusuna entegrasyonun ancak güçlerinin kuzeydoğuda kendi komutası altında kalıcı olarak konuşlanması ve SDG adı altında faaliyet göstermeye devam etmesi halinde kabul edilebilir olduğunu belirtti. Bu arada, Özerk Yönetim, kurumsal çerçevesinin bozulmadan olduğu gibi kalmasını, yerel yönetim ve idare üzerindeki kontrolünün sürmesini de talep etti.

Bu koşullar, hükümet heyeti tarafından hemen protesto edilirken, ABD ve Fransız arabulucular arasında hayal kırıklığı dalgası yarattı. SDG'nin anlaşmaya varılması için belirlenen son tarihin 2025 yılı sonrasına uzatılması talebine gelince, yakın gelecekte bir uzlaşıya varma niyetinde olmadığına dair açık bir mesaj verdi.

ABD Özel Temsilcisi Thomas Barrack, toplantının ardından yaptığı açıklamalarda tavrını açıkça ortaya koydu. SDG'yi bir anlaşmaya varma gerekliliğini kabul etmekte yavaş davranmakla eleştirdi ve federalizmin Suriye bağlamında uygun ve uyumlu olmadığını belirtti. “Tek bir yol var o da Şam'dan geçiyor” dedi ve “zamanın daraldığını” vurguladı. Barrack açıklamalarında ayrıca Şam'a övgüler yağdırdı ve yaklaşımını “çok istekli” ve “ortak zemin arama konusunda cömert” olarak nitelendirdi. Bu durum, bilhassa Barrack aynı zamanda ABD'nin Türkiye Büyükelçisi olarak görev yaptığı için SDG'yi zor durumda bıraktı.

Güç kullanımının Şam'ın tekelinde olmasını sağlamak bir gerekliliktir. Başka bir deyişle, federalizme veya ayrı ya da merkezi olmayan ordulara yer yok. Aksine, SDG tamamen dağıtılmalı ve entegre edilmeli

SDG'nin en yakın savunucularından olan ABD ordusu bile önceliklerini değiştirerek, Suriye geçiş hükümetinin otoritesini sağlamlaştırmaya odaklanmaya başladı. Özel görüşmelerde, güç kullanımının Şam'ın tekelinde olmasını sağlamanın gerekliliğini vurguluyor. Başka bir deyişle, federalizme veya ayrı ya da merkezi olmayan ordulara yer yok. Aksine, SDG tamamen dağıtılmalı ve entegre edilmeli.

Koramiral Brad Cooper'ın ABD Merkez Komutanlığı’nın başına getirilmesini onaylamak için yapılan oturumda, yeni komutan bu tutumu açıkça şöyle teyit etti: “Suriye'nin istikrarı, mevcut komutan Ahmed Şara'nın görevinde kalmasına bağlıdır ve bu bizim için son derece önemlidir.” Bu arada, ABD'nin geri çekilmesi devam ederken, Öz Kararlılık Harekatı kapsamında SDG'ye tahsis edilen askeri fonlar tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi. Fonların büyük çoğunluğu, SDG’yi desteklemek yerine DEAŞ üyelerinin bulunduğu kampların ve gözaltı merkezlerinin güvenliğinin sağlanmasına yönlendirildi.

SDG savaşçıları, Suriye'nin Rakka kentinin kuzeyinde bir araçta bekliyorlarSDG savaşçıları, Suriye'nin Rakka kentinin kuzeyinde bir araçta bekliyorlar

Yıllar boyunca bu kamplar ve cezaevleri, SDG'nin en önemli uluslararası nüfuz araçları oldu. Ancak Başkan Trump'ın Suriye'ye yönelik ABD yaptırımlarını kaldıran son başkanlık kararnamesi, aynı zamanda bu tesislerin sorumluluğunun Suriye geçiş hükümetine devredilmesini de içeriyordu.

Aralık 2024'te Beşşar Esed'in devrilmesi, iç dinamiklerdeki toparlanma ve yeniden birleşme yönündeki radikal değişim göz önüne alındığında, SDG için kritik bir an oldu. Aylar geçtikçe, bu kader anı gerçek bir varoluşsal tehdit haline geldi. Bu da Kürt liderliğinin uzlaşmazlığını ve çözüm ve entegrasyon çağrılarını giderek daha fazla reddetmesini açıklıyor.

Ancak, ABD Özel Temsilcisi bir anlaşmaya varmak konusunda ağustos ayını gayrı resmi bir tarih olarak belirlediğinden, benimsediği bu erteleme politikası SDG’nin çıkarına görünmüyor. SDG heyetinin son Şam zirvesindeki davranışları pek iyimserlik yaratmıyor. Nitekim bu yaklaşım devam ettiği sürece, Suriye geçiş sürecinin desteklenmesi, istikrara kavuşturulması ve sürdürülebilir bir toparlanmanın sağlanması önündeki en büyük engelin SDG olduğu gerçeğini inkâr etmek zor.

*Bu anlaiz Şarku'l Avsat trafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.