Hamas, Abbas’ın yargı konusundaki değişikliklerine neden itiraz etti?

Ramallah'taki Filistin Yasama Konseyi binası (AFP)
Ramallah'taki Filistin Yasama Konseyi binası (AFP)
TT

Hamas, Abbas’ın yargı konusundaki değişikliklerine neden itiraz etti?

Ramallah'taki Filistin Yasama Konseyi binası (AFP)
Ramallah'taki Filistin Yasama Konseyi binası (AFP)

İzzeddin Ebu İşa
Üçlü seçim kararnamesinin yayınlanmasından iki gün önce, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, denetim başkanlarını ve mali organları değiştirmenin yanı sıra yargı sisteminde birçok değişiklik yaptı. Bu sırada yargıçları görevden alıp yasaları yeniden düzenledi. Bu durum Hamas tarafından ‘kara değişiklikler’ olarak niteleyerek, en önemli yönetim kurumlarında anayasaya aykırı bir şekilde egemenlik kurulduğunu ifade etti.
Gerçekte, el-Fetih ve Hamas hareketleri, üç haftadır açık bir yakınlaşma içinde bulunuyor. İki grubun liderleri arasındaki ikili temaslar ve habersiz görüşmeler artış gösterdi. Özellikle de siyasi gözlemcilerin ‘ilerici’ olarak nitelendirdikleri bir adımla, siyasi anlaşmazlıkların üstesinden gelmeye sevk eden bir ortamda sandık başına gitme anlaşması ve iki partinin tek bir seçim listesine katılma şansının artmasından sonra, bu kez başarılı olmalarını muhtemel muhtemel olarak görüyor.
Ancak bu yakınlaşma, Gazze'deki Hamas liderlerinin ve (Hamas liderliğindeki) Yasama Konseyi'ndeki Değişim ve Reform Bloğu temsilcilerinin Abbas'ı güçlü ve türünün ilk örneği bir şekilde hedef almasını engellemedi. Seçimlerde yumuşama ve uzlaşma umutları bir kez daha azaldı.

Otorite başkanı!
Hareketin sözcüsü Hazım Kasım, Otorite Başkanı Abbas’ın anayasa ihlalleri yaptığını söylüyor. Bu, Otorite’nin yasama ve yasaları değiştirmede anayasal ve yasal ilkeleri atlatma konusunda Ramallah'taki ısrarı konusunda endişeleri artırıyor.
Görünüşe göre Hamas, Abbas'ın son kararlarına çok kızgın, çünkü Kasım ‘Filistin Devlet Başkanı’ yerine ‘Otorite Başkanı’ ifadesini kullanıyor. Hareket liderleri, otoriteyi davanın tek temsilcisi olduğunu kabul etmedikleri için Otorite Başkanı ifadesini siyasi bölünme ve tartışmalar atmosferi içinde kullanılır.
Kasım, "Abbas'ın birbirini izleyen kararları, yargı yetkisini ele geçirmeyi ve idaresini anayasaya aykırı olarak kontrol etmeyi amaçlıyor. Bu, yargı bağımsızlığının ihlalidir. Ayrıca kamu soruşturmaları ve haklarını kontrol etmenin devam ettiğini gösterir" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Hamas’ın Filistin Devlet Başkanı’na yönelik eleştirileri, üçlü seçim tarihleriyle ilgili bir başkanlık kararı çıkarıldığı gün geldi. Söz konusu karar Hamas tarafından memnuniyetle karşılanırken yapılan açıklamada ulusal liyakatin başarısı için gerekli çabanın sarf edileceğine dikkat çekildi.

Kendini garantiye alma
Buna rağmen Kasım, Abbas'ın sürekli olarak Filistin siyasi sistemine tek başına hâkimiyet kurmak istediğini, sandık başına gitme fırsatının başarıya ulaşması için uygun bir ortam sağlamak için Hamas’ın sunduğu olumlu atmosferi görmezden geldiğini düşünüyor.
Hamas’ın kamu özgürlüklerinin serbest bırakılmasına dayandığına ve yargı için en yüksek düzeyde şeffaflık ve bağımsızlık sağladığına dikkat çeken Kasım, ancak Abbas’ın, ihlal yoluna başvurarak, çıkarlarına ve kaprislerine hizmet etmesi için tüm yargı kurumları üzerindeki kontrolünü sıkılaştırdı.
Gözlemcilere göre Abbas’ın yargı alanında yaptığı değişikliklere yönelik bu saldırının nedeni, seçim kararnamesinin açıklanmasından önce, seçim sürecinin sonuçlarından her şekilde tam olarak yararlanmasını sağlayan yasalarla ilgili üç karar alarak yargı üzerinde tam kontrol sahibi olmak.

Seçim Davaları Mahkemesi
Hukuk profesörü İsam Abidin, Abbas’ın, görevi Seçim Davaları Mahkemesi'ni kurmak olan Yüksek Yargı Konseyi'nin başına İsa Ebu Şerar'ı yeniden atayarak yargı üzerindeki hakimiyetini sıkılaştırdığını ifade etti. (Bu mahkeme tüm yasama ve cumhurbaşkanlığı seçim itirazlarını dinleme yetkisine sahip.)
Bu, Hamas’ı, Filistin Yönetimi Başkanı’nın yargıyı tamamen kendisine tabi kıldığını ve sandıkların sonuçlarına itiraz edilirse seçim sürecine hile ve sahtekârlık karıştığından şüphelenileceğini iddia etmeye itti.
Genel Seçim Kanunu'nun kararına göre, dokuz hakimden oluşan Seçim Davaları Mahkemesi, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın 20.Maddeye dayalı olarak Ebu Şerar başkanlığındaki Yüksek Yargı Konseyi'nin yerleştirilmesine dayanan kararıyla kuruluyor.
Elde edilen özel bilgilere göre Filistinli grupların bir sonraki toplantısı Mısır’ın başkenti Kahire’de gerçekleştirilecek. Seçim sürecindeki itirazları değerlendirecek hakimlerin isimlerinin görüşülmesi ve sonuçlarının açıklanması bekleniyor. Abbas’ın kendisine yakın bir ismi Seçim Davaları Mahkemesi'nin kurulması görevini üstlenmek üzere Yüksek Yargı Konseyi başkanlığına ataması, siyasi parti liderlerinin müzakereleri açısından engel teşkil edebilir.

İdari mahkemeler ve nizami egemenlik
Ayrıca Abbas, görevi Devlet Başkanı ve hükümet kararlarına itiraz eden davalara bakmak olan Yüksek Adalet Divanı'nı feshederek, görevleri, başkanın seçim sürecini durdurmak gibi seçim süreci sırasında aldığı kararları dikkate almak olan Yüksek İdari ve İdare Mahkemelerini kurmaya başladı.
Abbas tarafından atanan Yüksek Yargı Konseyi Başkanı aynı zamanda olağan (nizami) yargılamayı da kontrol ediyor. Ayrıca rüşvet, oy pusulaları ve seçim kayıtlarıyla oynama gibi seçim suçlarıyla ilgilenir. Oylama sürecinin bütünlüğü veya eksikliğiyle ilgili yargılarda bulunur.
Abidin, Abbas’ın idare mahkemelerinin başkanları ve yaptığı değişikliklere göre hakimlerini atayan ve istifalarını kabul eden tek tarafın Abbas olduğuna işaret etti. Bunun onun tüm adli departmanları ve seçim sürecinin gidişatını tam olarak kontrol etmesini sağladığına vurgu yaptı.

Hamas'ı kısıtlama mı yoksa yargı sisteminde reform mu?
Bu değişiklikler, ‘Hamas'ın, Abbas'ın adli kurumlara başvurmayı düşündükleri takdirse kısıtlanacaklarını iddia etmesine neden oldu. Çünkü hepsi dolaylı olarak onun kontrolü altında ve mahkeme konseyleri temelde ona bağlı. Kararlarını ve yargı hükümlerini kontrol edebilir.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Abidin, seçim dosyası ve oylama sürecinin bütünlüğü tamamen Abbas'ın kontrolüne giren yargı bağımsızlığıyla ilgili olduğunu vurguladı.
Bu arada Filistin Devlet Başkanı, Yüksek Yargı Konseyi'nin yerleştirilmesine dayandığını ve reformlar yapmaya çalıştığını söyleyerek son tedbirlerini haklı çıkarıyor. Bu konuyla ilgili olarak Yüksek Yargı Konseyi Başkanı İsa Ebu Şerar, "Tüm bu kararlar, yargı reformu sürecine giriyor. Bu, yargının yeniden yapılanma ve reform sürecinin gerektirdiklerinin ışığında diğer adımların takip edeceği ilk adım. Bunlar, yargıda yapısal hataların birikiminden kaynaklanan ve her düzeyde var olan tarihsel bir kusur bağlamında gerçekleştiriliyor. Bu, birimi eksik kılan ve adaletin sağlanmamasına neden oluyor” ifadelerini kullandı.



Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
TT

Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)

Irak Kürdistanı'ndaki Kormor gaz sahasındaki mühendisler, dün yaptıkları açıklamada, insansız hava aracı (İHA) saldırısının sahadaki faaliyetlerin askıya alınmasına neden olduğunu duyurdular.

Kürdistan Bölgesi Doğal Kaynaklar ve Elektrik Bakanlıkları ortak bir açıklamada, saldırının ardından bölgedeki tüm elektrik santrallerine gaz arzının durdurulduğunu açıkladı. Güvenlik kaynakları, sahadaki depolama tanklarını vuran saldırının yangına yol açtığını ve bazı işçilerin yaralandığını bildirdi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre bir işçi, çalışanların daha fazla saldırı korkusuyla sığındıkları sahadaki sığınağın içinden, "Bir İHA, sahadaki büyük bir gaz depolama tesisine saldırarak büyük hasara yol açtı ve yangın hala devam ediyor" dedi. Rudaw'ın X internet sitesinde yayınladığı bir videoda, saldırının ardından bölgeden dumanların yükseldiği görülüyor

Ortak açıklamada, iki bakanlıktan ve sahayı işleten BAE merkezli şirket Dana Gas'tan ekiplerin şu anda olay yerinde inceleme yaptığı belirtildi. Saldırının faillerinin kimliği henüz belirlenemedi.

Bu, son günlerde sahaya yapılan ikinci İHA saldırısı. Pazar akşamı, Irak Kürt güvenlik güçleri, sahaya ulaşmasını engellemek için bir İHA’yı düşürdü.


Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
TT

Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)

Lübnan dün, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına verdiği sürekli desteği reddettiğini yineledi. Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, "Bizim için su ve ekmekten daha önemli olan, egemenliğimiz, özgürlüğümüz ve ülkemizi mahveden ve bizi yıkıma sürüklemeye devam eden ideolojik sloganlardan ve sınır ötesi bölgesel gündemlerden uzak, iç karar alma mekanizmalarımızın bağımsızlığıdır." dedi.

Lübnan'dan gelen bu ret cevabı, İran Dini Lideri'nin uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti'nin, "Hizbullah'ın bugünkü varlığı Lübnan için vazgeçilmezdir" demesinin ardından geldi. Velayeti, "Siyonist oluşumun Lübnan'a karşı işlediği devam eden saldırılar ve suçlar, (Hizbullah'ın) varlığının Lübnan için günlük ekmekten daha önemli hale geldiğini gösteriyor" dedi.

Benzer bir bağlamda, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, iki ülke arasındaki deniz sınırı belirleme çalışmalarının tamamlandığını duyurarak, anlaşmanın ikili ve bölgesel iş birliğinde yeni aşamaya kapı açan stratejik bir dönüm noktası teşkil ettiğini vurguladılar.

Aynı zamanda İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, "İsrail'in güvenliği garanti altına alınmazsa Lübnan'ın barışa kavuşamayacağı" uyarısında bulunarak, Lübnan ile deniz sınırı belirleme anlaşmasından çekilme tehdidinde bulundu.


Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
TT

Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)

Rabia Abdusselam

Cezayir siyaset sahnesini takip edenler, Cebhetu’l-Adale ve’t-Tenmiye (Adalet ve Kalkınma Cephesi) lideri ve İslami eğilime sahip olan önde gelen isimlerden biri olan Abdullah Caballah’ın açıklamalarının ardından İslamcı siyasi partilerin liderleri arasında bazı anlaşmazlıklar olduğunu gördü. Caballah, Hareketu Muctemeu’s-Silm’in (Barış Toplumu Hareketi) merhum lideri Mahfuz Nahnah'ın bunu yapan ilk kişi olduğu yönündeki yaygın görüşe aykırı şekilde kendisinin ‘ülkedeki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) hareketinin gerçek kurucusu’ olduğunu söyledi.

Bu kısa açıklama, Cezayir'deki İslami eğilimleri liderler arasında, Cezayir'de İslam düşüncesini veya siyasal İslam'ı yayma konusunda tarihi bir hakka sahip olanın kim olduğu konusunda çeşitli tepkilere ve açıklamalara yol açsa da İslamcı cenah arasındaki ‘liderlik’ sorunu olduğunu, bu sorunun İslamcılar üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığını ve 1980'li ve 1990'lı yıllara kadar uzanan anlaşmazlıkların halen var olmaya devam ettiğini kanıtladı.

Çelişkili ifadeler ve tanıklıklar

Caballah’ın sözlerinin satır aralarında, İslamcılar arasındaki ‘liderlik’ ikilemi hakkında çok şey okunabilir. Örneğin (Cezayir’deki en büyük İslami eğilimli muhalefet partisi) Barış Toplumu Hareketi lideri olmaktan vazgeçmeyeceğini vurguladığını ve destekçilerinin Barış Toplumu Hareketi’nin kuruluşuna ilişkin tarihi anlatılarını her zaman savunduğunu görebiliriz. Onlara göre Şeyh Mahfuz Nahnah, ‘Cezayir'deki Müslüman Kardeşler'in gerçek kurucusu’ ve Barış Toplumu Hareketi’nin eski lideri Ebu Cerrah Sultani'nin de teyit ettiği üzere, İslami tebliğ için sağlam bir temel oluşturmaya çalışan ilk kişi. Ebu Cerrah Sultani, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Abdullah Caballah'ın komünist hareketi üniversiteden kovmaya odaklandığını, Nahnah'ın ise İslam dininin yayılması için sağlam bir temel oluşturmaya çalıştığını söyledi. Ayrıca, iki adamın önceden anlaşma yapmadan coğrafi bölgeyi aralarında paylaştıklarını da sözlerine ekledi.

Ebu Cerrah Sultani’nin açıklamasına göre Caballah'ın ekibi, herhangi bir koruma ya da destek olmaksızın küresel bir ideoloji ve bölgesel bir örgütlenmeye dayanırken Nahnah'ın ekibi, 1974 yılından itibaren uluslararası grubun desteği ve onayıyla kapsamlı bir ideoloji ve örgütlenme benimsemişti. Ta ki hapis cezası bu bağı koparana dek.

Cezayir’de özellikle 1970'li yıllarda marjinalleştirilen Müslüman Kardeşler uluslararası yapılanmasının literatürünü temsil eden Mısır'dan gelen referanslar ve kitaplarla tanışmasının bir sonucu olarak, bu yolu izleyen ilk kişilerden biri olduğunu belirten Caballah, bu ideolojiyi benimsemesinin, Müslüman Kardeşler’in uluslararası veya Mısır'daki yapılanmasıyla herhangi bir örgütsel bağı olmadan, İhvan teorisyenlerini okumasından kaynaklandığını söyledi.

Uzun konuşması sırasında Caballah, kendisini İhvan’ın resmi temsilcisi ilan ettiğini reddederek, 1974'te başlayan ortak bir çabanın parçası olarak bu fikri Cezayir'e tanıtma girişiminde bulunduğunu ifade etti.

Liderliğini yaptığı hareketin 1985 yılından önce üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanmasını parçası olmadığını aktaran Caballah, o dönemde sadece fikirlerin hakim olduğunu ve resmi olarak örgütlerin olmadığını vurguladı. Caballah’a göre 1985'ten önce Caballah Grubu olarak bilinen kendi grubu dışında, üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanması yoktu ve sadece 70'li ve 80'li yıllarda tebliğ ve eğitim yöntemlerindeki temel farklılıkları vurgulamaya çalıştı.

Liderlik meselesi, İslamcı partileri yeniden siyasi çatışmaya sürükledi.

Caballah'ın öne çıkardığı İslami çizgideki isimler arasında, Barış Topluluğu Hareketi'ni kuran, öldüğü güne kadar liderliğini yürüten Cezayirli vaiz ve siyasetçi Mahfuz Nahnah ile Cezayir'deki İslami hareketin en önemli figürlerinden biri olan çağdaş düşünür, reformcu ve vaiz Şeyh Muhammed Buslimani yer aldı. Ancak Caballah, bu şahsiyetlerin örgütsel olarak değil bireysel olarak hareket ettiklerini belirterek, 1980'lerin ortalarına kadar Cezayir üniversitelerinde herhangi bir organize tebliği faaliyeti olmadığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Caballah'ın görüşlerini destekleyenler arasında, onun açıklamalarının o dönemde ya da daha sonra yapılmış olmasına bakılmaksızın ‘doğru’ olduğunu düşünen İslami eğilimli eski milletvekili Muhammed Salihi de vardı. Salihi, 1970'lerde aktif olan ve yerel olarak ‘eş-Şark’ grubu diye bilinen örgütün Mısır ve Suriye’deki Müslüman Kardeşlerin yaklaşımını benimsediğini belirtti. Bu kanat örgütsel ve yüzde 80 entelektüel açıdan Hassn el-Benna, Seyyid Kutub, Muhammed Kutub, Ali Cirişe, (Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin eski başkanı ve kurucusu) Yusuf el-Kardavi, Muhammed el-Gazali, (Suriyeli vaiz) İsam el-Attar, Muhammed Ahmed er-Raşid ve Abdulkerim es-Savvaf’tan oluşuyor.

dfrgt
Cezayir'deki el-Fetih Meydanı'nda düzenlenen mitinge katılan İslami Kurtuluş Cephesi'ne (FIS) yakın İslam İşçi Sendikası (SIT) aktivistleri, 16 Mayıs 1991 (AFP)

Öte yandan kendisini meşru ‘lider’ olarak gören İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) de var. Bu da partinin 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında özellikle daha sonra iptal edilen 1991 yılındaki yasama seçimlerinin ilk turunda elde ettiği ezici zaferin ardından kazandığı halk desteğine dayanıyor. Bu tarihi olay, o dönemde Cezayir'deki gidişatı değiştirdi.

‘Liderlik’ kompleksi

‘Liderlik’ meselesi, İslamcı partileri yeniden alevlenen siyasi çatışmaların labirentine sürükledi. Siyasi analist Ahsen Hallas, Caballah’ın açıklamalarını, devlet, Sufi çevreler ve zaviyeler tarafından desteklenen ‘geleneksel İslam’ın yerini almak üzere ortaya çıkan ve gelişen ‘İslami uyanışın’ ortaya çıkışına ve camilerde ve üniversitelerde yaygın olarak verilen vaazlara odaklanan açıklamalarına dair değerlendirmesinde bunu bu akımlar içinde gizli kalmış veya bastırılmış bir tartışma olarak gördüğünü söyledi. Hallas, Şeyh Caballah’ın basında kendisinin her zaman Cezayir'de liderlik peşinde olan Müslüman Kardeşler üyesi olarak gösterilmesinden ötürü, ‘liderlik sevdasında olduğu’ gibi kendisine yöneltilen suçlamaları çürütmek için bunu kullanmaya çalıştığını belirtti.

Hallas: “Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açması gayet doğal.”

Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açmasının gayet doğal olduğunu söyleyen Hallas, “Özetle bu durum, entelektüel durgunluğun gölgesinde, yenilik yapma ve mevcut durumla ilgili çözümler ve öneriler sunma beceriksizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir düşünme sürecidir” dedi.

Nahda Hareketi'nin eski lideri Caballah'ın açıklamalarına sert tepkiler verilirken geriye Müslüman Kardeşler üyeleri arasında sert sözlü tartışmaların yaşandığı gergin bir atmosfer bıraktı. Bu tablo, Cezayir'deki Müslüman Kardeşlere yakın iki siyasi partinin (Barış Toplumu Hareketi ve Adalet ve Kalkınma Cephesi) liderleri arasındaki derin anlaşmazlığı yansıttı. Aynı cenahtan gelen partiler arasında tam bir dayanışma ve siyasi uzlaşı eksikliği hakim ve bu durum 70’li ve 80’li yıllardaki kuruluş aşamasının ötesine geçiyor. Öyle ki 2019 yılında ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmak için bir yol haritası çizmek üzere önde gelen muhalif isimleri bir araya getiren Mazafran’da ve (Cezayir'in batısındaki) Ayn Benian'da düzenlenen ünlü iki sempozyum gibi ortak siyasi toplantılarda da bunu görmek mümkün. Katılımcılardan birine göre bu toplantılara katılan parti liderleri arasında tartışmalar yaşandı. Tartışmalar bir noktada partilerin çekilme tehdidine kadar vardı.

Cezayir'de Müslüman Kardeşleri temsil etme hakkının tarihsel olarak kime ait olduğu konusunda çelişkili açıklamalar hakkında yorum yapan Mohamed Khider Biskra Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Medya Bölümü öğretim üyesi ve araştırmacısı Cedu Fuad, “Şeyh Caballah'ın açıklamaları, Cezayir'deki İslami uyanışın başlangıcı ve Şeyh Mahfuz Nahnah, eş-Şark Grubu ve Cez’ara Grubu’nun bu karmaşık tarih içindeki konumu hakkında bize kapsamlı bir bakış açısı sağlayamıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Müslüman Kardeşlerin kuruluşu hakkında ideoloji ve örgütlenme arasında süregelen tartışma, Cezayir’deki İslami hareketin çok sayıda partiye bölünmesi olgusunu ele almamızı gerektiriyor. Cadallah’ın ‘doğuş patlaması’ olarak adlandırdığı bir olay meydana geldi ve bu da Cezayir'de Müslüman Kardeşler ideolojisini kimin yaydığını ve bu ideolojiyi ülkede yayma konusunda tarihsel hakka kimin sahip olduğunu belirlemeyi zorlaştırdı.