Beyrut Limanı patlaması mağdurları tazminatlarını bekliyorlar

Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamada hurdaya dönen araçlar. (DPA)
Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamada hurdaya dönen araçlar. (DPA)
TT

Beyrut Limanı patlaması mağdurları tazminatlarını bekliyorlar

Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamada hurdaya dönen araçlar. (DPA)
Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamada hurdaya dönen araçlar. (DPA)

Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamanın üzerinden beş aydan fazla bir süre geçti. Patlamadan etkilenenlerin büyük bölümü halen sigorta şirketlerine tazminatlarının akıbetini soruyor. Sigorta şirketleri ise soruşturmanın sonuçlarını bekliyor. Zira patlamanın bir terör eylemi sonucu gerçekleştiği kanıtlanırsa olaydan etkilenenler tazminat alma hakkına sahip olamayacak. Lübnan'daki Özel Sigorta Şirketleri Birliği başkanı Elie Tarabay'a göre sigorta sözleşmelerinin yaklaşık yüzde 95'i terörist saldırılardan veya savaşlardan kaynaklanan zararları karşılamıyor.
Tarabay konuyla ilgili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Sigorta şirketleri, son iki aydır güçlerine göre araç hasarı, hastanede yatış ve hayatla sigortası ile ilgili tazminatların büyük kısmını ödemek için çalıştılar, sorumluluklarından kaçmadılar. Şimdiye kadar tazmin edilmeyenler bina hasarları oldu. Mzellikle de değeri 25 bin doların üzerinde olanlar. Bunun nedeni tazmin edilecek kategorinin belirlenmesi için liman patlamasının nedenlerine yönelik süren soruşturmanın sonuçlarını bekleyen uluslararası reasürörlerden para beklenmesidir.”
Tarbay, tazminat bedeli 10 milyon dolar olan sigortalı hasarlı araba sayısının 5 bin olduğu tahmininde bulundu. Sigortalı araç sahiplerinin yarısından fazlasına tazminat ödendi. Diğer yarısı için ise şirketler, soruşturma sonuçlanana kadar ellerinden geldiğince ertelememe üzerinde çalışıyorlar.
Patlamadan etkilenenlerin çoğuna göre sigorta şirketlerinin büyük kısmı tarafından araba hasarları için ödenen tazminat adil değil. Ancak hiç yoktan iyi.
Patlamadan etkilenenlerden Sena, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları aktardı:
“Sigorta şirkti, iki ay süren tazminat talebinin ardından hurdaya dönüşen bir arabaya 5 bin dolarlık bir banka çeki vermeyi teklif etti. Teklifi reddettim. Çünkü banka çeki, bankacılık prosedürlerine göre belirli bir süre donduruluyor, ardından bu miktar Lübnan lirası üzerinden tahsil edilebiliyor. Bu da 3 bin 900 Lübnan lirası anlamına geliyor. 10 milyon liraya mal olan arabayı 6 milyon lira karşılığında tamir edilmesi için şirketle anlaştım.”
Tarbay şirketlerin politikalarına ilişkin yaptığı açıklamada "Sigorta şirketleri şeffaflığa çok önem veriyor. Sigorta Kurumu İzleme Komitesi'nin internet sitesinde ödenen tazminatlara ilişkin ayrıntılı bir tablo bulunuyor” dedi.
Tabloda, sigorta tazminatı talep sayısının yaklaşık 15 binin üzerinde ve bir milyar 100 milyon dolar değerinde olduğu görülüyor. Tabloya göre bugüne kadar ödenen tazminat yaklaşık 38,4 milyon dolar. Bunun nedeni, en büyük miktarın bina hasarı tazminatı ile ilgili olması.
Lübnan Ekonomi Bakanlığı'ndan bir kaynak konuya ilişkin şu açıklamada bulundundu:
“Bakanlık, patlamadan etkilenenler için tazminat ödenmesi konusunu sürekli olarak takip ediyor ve sigorta şirketlerini tazminat ödemeye çağırıyor. Özellikle de en çok ihtiyaç sahibi olanlara, soruşturmanın sonuçları beklenmeden tazminatların ödenmesini teşvik ediyor. Az sayıda sigorta şirketi, etkilenenlere tazminat ödemek için girişimde bulundu. Bazı şirketler halen patlamanın nedenleriyle ilgili soruşturmanın sonuçlanmasını bekliyor. Bu yasal bir durum.”



Hizbullah ateşkes sonrası döneme siyasi olarak hazırlanıyor

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
TT

Hizbullah ateşkes sonrası döneme siyasi olarak hazırlanıyor

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)

Her türden siyasi güç, Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım'ın kendisini bir kez daha Taif Anlaşması şemsiyesi altında konumlandırdığını yinelemesiyle uğraşıyor. Çünkü Kasım, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararının uygulanmasına hazırlık olarak İsrail'in girdiği bölgelerden çekilmesiyle birlikte Güney Lübnan'a sükunetin geri dönmesinden sonraki aşamaya yaklaşımında yol haritasının ana başlıklarını tanımlayarak ABD'nin ateşkese ulaşma vaatlerinin önüne geçmek istedi.

Siyasi kaynakların Şarku’l Avsat'a aktardığına göre Kasım'ın ateşkes sonrası sahneye yaklaşımında tanımladığı maddeler, Hizbullah'ın yönelimlerine Lübnanlılığı siyasi faaliyette bulunma noktasına kadar ekleme arzusuna işaret ediyor. Buna karşılık, Lübnanlılar arasında bölünmeye neden olan tek taraflı Gazze Şeridi'ni destekleme kararının yol açtığı tepkilere ilişkin değerlendirmeleri ışığında bölgede olup bitenlerle ilgilenme düzeyi azalıyor.

Kaynaklar, Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ni destekleme kararının dayattığı gerçekleri görmezden gelemeyeceğine inanıyor. Bunların başında direniş eksenindeki müttefiklerinin desteğinden yoksun olması geliyor. Bu çatışmada Hizbullah neredeyse tek başınaydı. Hizbullah'ın Meclis Başkanı Nebih Berri'ye Amerikalı arabulucu Amos Hochstein ile müzakere yetkisi vermesi ve güneyi sükûnete kavuşturacak bir taslak üzerinde anlaşmaya varmaları, kaçınılmaz olarak Gazze Şeridi ve Güney Lübnan cephelerini birbirine bağlayacak ve Hamas'ı destekleyecek bir taslağa yer olmadığı anlamına geliyor.

Hizbullah'ın geri çekilişi

Aynı kaynaklar Hizbullah'ın taslağa itiraz etmemesinin, Litani'nin güneyindeki konuşlanma alanını boşaltmayı ve geri çekilmeyi zımnen kabul ettiği anlamına geldiğine işaret ediyor. Buna ek olarak, Ağustos 2006'da 1701 sayılı kararın kabul edilmesinden bu yana yürürlükte olan angajman kuralları ve bu kuralların uygulanmasını kontrol altında tutan terör dengesi de iptal edilmiş oldu.

Aynı kaynaklar Hizbullah'ın içe çekilmekten başka çaresi olmadığını ve şu ana kadar elde edilenlerin ABD'nin vaatlerine bağlı bir ateşkese varmakla sınırlı kaldığını söylüyor. Lübnan-Suriye sınırı, ordunun Refik Hariri Uluslararası Havaalanı'nda uyguladığı modele uygun olarak kontrol edilmesine ve Lübnan'a ve Lübnan'dan her türlü kaçakçılığın önlenmesine karar verilmesinin ardından artık Hizbullah'a silah sevkiyatına açık değil. Diğer yandan Suriye rejimi, uluslararası toplumla ilişkilerini düzeltmek ve ABD'nin Sezar Yasası kapsamında kendisine uyguladığı yaptırımların kaldırılmasını sağlamak amacıyla bu eksenden çekildiği için direniş ekseni aktif bir varlık gösteremedi.

Laricani

Bu bağlamda kaynaklar, İran Dini Lideri’nin kıdemli danışmanı Ali Laricani'nin Beyrut ziyareti sırasında kendisiyle görüşen direniş ekseninden bir heyete söyledikleri üzerinde duruyor: “İran Lübnan'a yardım ulaştırmak istiyor, ancak kara, deniz ve havadan bize uygulanan abluka yardım göndermemizi engelliyor. Yeniden inşada ortak olduğumuzu vurgulamaktan başka çaremiz yok.”

Hizbullah'ın Lübnan'ı güvenli bir liman haline getiren Taif Anlaşması'na katılmasının, direniş ekseninin yanında yer alması nedeniyle bozulan Lübnan-Arap ilişkilerinin düzeltilmesi ve Lübnan'ın bölgede yaşanan çatışmalardan uzak tutulması yerine mesajların verildiği bir platform haline getirilmesi bağlamında eleştirel bir gözden geçirme olup olmadığı soruluyor. İsrail geniş alanları tahrip etmeye devam ederken ateşkesi kabul etmekteki isteksizliğine rağmen ateşkese varmaktan başka çaresi olmadığına mı ikna oldu? Bu da Amerikan vaatlerinin akıbeti sorusuna kapı açıyor. Peki savaşın sona erdiğini ilan etmek için doğru zamanı seçmek Tel Aviv'in mi elinde?

Taif Anlaşması çatısı altında konumlanma

Kaynaklar, Berri'nin Hizbullah’a, içe dönmesi ve kendisini Taif Anlaşması çatısı altında konumlandırması tavsiyesinde bulunma rolünü de göz ardı etmedi. Özellikle de uluslararası toplum tüm bileşenleriyle muhalefete Lübnan'ın birikmiş krizlerinden kurtulması için iş birliği yapması yönünde el uzatmasını tavsiye ederken…

Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ne verdiği destekle aynı döneme denk gelen gelişmelere karşı temkinli olduğunu söyleyen kaynaklar, Hizbullah’ın İran'ın müdahalesine oynadığı bahsin yanlış olduğu gerçeği ışığında hesaplarını yeniden gözden geçirmeye karar verip vermediğini soruyor. İran, bölgedeki konumunun zayıflaması ihtimalini göz önünde bulundurarak rejimi korumak ve muhafaza etmekle ilgileniyor.

Dolayısıyla Hizbullah'ın Taif Anlaşması’nı restore etme kararı, kaynaklara göre sahip olduğu artı gücün siyasi denklemde harcanmayacağını anladıktan sonra Lübnan'ı kurtarmak için çözüm arayışında siyasi harekete katılmaya istekli olduğu anlamına geliyor. Ateşkes sağlanır sağlanmaz ülkenin yeni bir siyasi aşamaya girmeye hazır olmasıyla birlikte, 1701 sayılı kararın uygulanması için üzerinde anlaşmaya varılanları hayata geçirmeyi üstlenecek cumhurbaşkanının seçilmesine öncelik verecek şekilde, başta muhalefet olmak üzere ülkedeki ortaklarıyla iletişime geçecek kanalların aranmasına ihtiyaç var.

Bu nedenle, Kasım'ın Hizbullah'ı yeni bir siyasi aşamaya taşımaya hazırlanırken çizdiği yol haritasına muhalefetten ya da merkezcilerden gelebilecek tepkilere yer açmak için sabırlı olmak gerekiyor. Bunun için de muhaliflerine kabadayılık taslamaması, cumhurbaşkanının seçimini durgunluktan çıkarmak ve Taif Anlaşması’nın uygulanmasını tamamlamak için açık, esnek ve gerçekçi olması gerekiyor. Bunun karşılığında da kendisine aynı şekilde davranılmalı ve Gazze Şeridi'ni destekleme tekelinden önceki gücünün artık geçmişteki gibi olmadığı bahanesiyle ülkenin kurumlarını restore etme konusunda kendisini zayıflatmak istediklerini düşündürecek şekilde hareket edilmemelidir. Öyle ki İran'ın etkisinin azalması, direniş ekseninin vurucu gücünü oluşturan ve bölgedeki en güçlü kolu olduğu için Hizbullah'a destek sağlamada mütevazı sınırlarda bile olsa bir rol oynamayan arenaların birliğinin etkisizliği ile bağlantılı olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla, devlet projesine yeniden kazandırmak için İran'ı kucaklamaya ihtiyaç var.