Brezilya'ya yardım gönderen Maduro şov yapmakla suçlandı: "Binlerce Venezuelalı niye kaçtı?"

AFP
AFP
TT

Brezilya'ya yardım gönderen Maduro şov yapmakla suçlandı: "Binlerce Venezuelalı niye kaçtı?"

AFP
AFP

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin ortasında oksijen kıtlığı yaşayan komşu Brezilya'ya yardım konvoyu gönderdi.
Venezuela'nın güney sınırında yer alan Brezilya eyaleti Amazonas, koronavirüs salgını nedeniyle bir yıldan daha kısa sürede ikinci kez büyük bir mücadeleye sahne oluyor.
Eyaletin başkenti Manaus'ta tedavi gören bazı Kovid-19 hastalarının geçen hafta hastanelerde oksijen kaynaklarının tükenmesi nedeniyle öldüğü belirtiliyor.
Bunun üzerine sivil toplum kuruluşları, ünlüler ve Brezilya hükümeti, Amazonas'a hayat kurtarıcı kaynak temin edebilmek için çaba harcıyor.
Guardian'ın haberine göre Venezuela lideri Maduro da zamanında kendisini Hitler'e benzetip "faşist" olarak nitelediği aşırı sağcı Bolsonaro'nun ülkesine yardım teklifinde bulundu.
Devlet televizyonunda yaptığı açıklamada Maduro, "Venezuela, dayanışma için Amazonas halkına elini uzatıyor… Umarız bu oksijen Brezilya halkına hızla ulaşır ... Kamyonlar yolda" dedi.
Maduro bu sözleri sarf ederken, televizyonda sınır kasabası Santa Elena de Uairén'e doğru ilerlediği belirtilen bir konvoyun görüntüleri de yayımlandı.
Venezuela lideri ayrıca, Brezilya'nın "Jair Bolsonaro'nun halk sağlığı felaketi karşısında endişe verici bir durumla" karşı karşıya olduğunu söyledi.
Amazonas'ta "tam bir uluslararası skandal" yaşandığını savunan solcu devlet başkanı, "Ne kadar acı verici ve üzücü bir durum… Bolivar'ın çocukları olarak, Bolivarcılar olarak Latin Amerikalı kardeşlerimizi (bu şekilde) görmek bizlere acı veriyor" diye ekledi.
Brezilya solunun birçok üyesi, Maduro'nun yardım jestini kutlarken, ülkenin eski liderlerinden Luiz Inácio Lula da Silva paylaştığı tweet'te "Bolsonaro, başkanlığının daha ilk gününden Venezuela valilerine ve halkına hakaretler savurdu. Şimdiyse… Venezuela valileri ve halkı, Manaus halkını kurtarmaya yardım ediyor" ifadesini kullandı.
Da Silva, Bolsonaro'yu şehrin vahim durumuna "insanlık dışı derecede kayıtsız kalmakla" da suçladı.
Ancak Venezuelalı muhalefet üyeleri, Maduro'nun müdahalesini "uluslararası camiadaki sefil itibarını" düzeltmek için tasarlanmış alaycı bir hile olarak tanımlayarak bu hamleyi kınadı.
Bazı siyasetçiler, Maduro'ya yoksulluk, açlık ve şiddetin yanı sıra çökmüş sağlık sistemi nedeniyle kendi ülkelerini terk edip son birkaç yılda Brezilya Amazonlarına kaçan Venezuelalı binlerce göçmenin durumunu hatırlattı.
Muhalefet lideri Julio Borges, Brezilya'daki Folha de São Paulo gazetesine verdiği röportajda, "Bu iş, bir akrabası açlıktan ölmekte olan birinin, iyi bir adam gibi görünmek için komşusuna yemek hediye etmesine benziyor" dedi.
Zamanında Maduro'yu devirmeye çalışan ABD destekli koalisyonun kilit bir üyesi olduğu belirtilen Bolsonaro, ABD'de Donald Trump yönetimiyle yakın ilişkiler geliştirmişti.
Bolsonaro, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun ülkesinde 3 Kasım'da yapılan başkanlık seçimlerinin arifesinde Venezuela sınırını ziyaret etmesine izin vermiş, Pompeo da Brezilya topraklarındayken yaptığı bir açıklamada, Maduro'yu kendi ülkesini yok eden bir uyuşturucu kaçakçısı olarak nitelemişti.

Independent Türkçe, Guardian



ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
TT

ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Lübnan'da kendi ifadesiyle ‘Başkan Trump'ın sabrına bağlı’ sınırlı bir zaman dilimi olduğunu vurguladı.

Barrack, New York'ta düzenlediği ve Şarku’l Avsat'ın da davet edildiği basın toplantısında şunları söyledi: “Trump sabrıyla tanınsa da bu sabır sınırsız değil. Lübnan'ı çok seviyor ve belki de Dwight Eisenhower'dan bu yana hiçbir ABD başkanı bu sevgiyi göstermemiştir. Bu ülkeye yönelik samimi takdirlerini ifade etti. Ancak Lübnanlılar harekete geçmeli. Bu fırsatı değerlendirmek zorundalar. Aramızda bir etkileşim var, bu nedenle zaman zaman biraz hayal kırıklığına uğrasam da iyimserim.”

Hizbullah'ın silahları konusunda Barrack, kabine içinde ve üç başkan (Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı) arasında bir uzlaşmaya varılırsa ve Hizbullah ağır silahlarını yavaş yavaş bırakmayı kabul ederse bunun bir başlangıç olacağını söyledi. Barrack sözlerini şöyle sürdürdü: “Lübnan'da herkes hafif silahlar taşıyor ama burada söz konusu olan İsrail'i etkileyebilecek silahlar. Bu desteklenmesi gereken bir süreç ve Lübnan ordusunun silah toplama işini yapabilmesi için güçlendirilmesi gerekiyor. Sorun şu ki orduya bir süredir ödeme yapılmıyor ve bu da engellerden biri. Tüm bu unsurların aynı anda gerçekleşmesi gerekiyor. Lübnanlılar arasında büyük saygı gören Lübnan ordusunun silahların nasıl iade edileceği ve bir iç savaşa yol açmadan nasıl toplanacağı konusunda Hizbullah ile yumuşak bir müzakere yürütmesi için güçlendirilmesi lazım. Çünkü bu silahlar yeraltı garajlarında, mahzenlerde ve evlerin altında saklanıyor.”

Barrack, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ın silahlarıyla ilgili olarak gecikmesinin sebebinin iç savaş korkusu olduğuna inanıyor.

ABD elçisi, Suriye ile İsrail arasındaki herhangi bir normalleşmenin doğal olarak Lübnan, İsrail, Irak ve nihayetinde İsrail arasında da normalleşmeyi gerektireceğini belirtti. Barrack, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, İsrail'in düşman olmadığını ve mevcut sorunlara çözüm bulmak için İsrail'le görüşmeye ve müzakereye açık olduğunu söylerken tutumunda netti. Bu süreç diğer komşu ülkelerde olduğu gibi kademeli adımlarla başlayacak” ifadelerini kullandı.

Barrack, “Başkan Trump'ın İran'ın bombalanmasına verdiği destek gibi attığı cesur adımlar kısa vadeli de olsa bir fırsatı temsil ediyor. Çünkü İran, Hamas, Hizbullah ve Husiler şu anda geçici bir geri çekilme durumunda. Geri kalan ülkelerin kendilerini yeniden tanımlama şansı var” dedi ve kararın kendilerine bağlı olduğunu vurguladı. Barrack, “Bu adımların zaten atılmakta olduğuna ve herkesin bu yönde ilerlemek için sorumlulukla hareket ettiğine inanıyorum” diyerek sözlerini noktaladı.