Yoğun bakım odalarının tarihçesi ve gelişimi

Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren medikal makinelerde yapılan yeniliklerle yoğun bakım odalarının gelişimi arttı (AFP)
Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren medikal makinelerde yapılan yeniliklerle yoğun bakım odalarının gelişimi arttı (AFP)
TT

Yoğun bakım odalarının tarihçesi ve gelişimi

Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren medikal makinelerde yapılan yeniliklerle yoğun bakım odalarının gelişimi arttı (AFP)
Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren medikal makinelerde yapılan yeniliklerle yoğun bakım odalarının gelişimi arttı (AFP)

Fidel Spiti
Birinin önünde ‘yoğun bakım odası’ dediğinizde hastanede, ek kıyafetler giyip başlıklar ve eldivenler takarak yalnızca doktorların ve hemşirelerin girebileceği, tedavi edilemeyen ve tuhaf hastalıklara sahip hastaların bulunduğu özel bir bölüm hayal edecek. Ona göre odada serumlar, hastanın nefes aldığını veya kalbinin hala çalıştığını gösteren sesler çıkaran makineler olacak. Bu hayal, özellikle de günümüzde gerçekten çok da uzak değil. Öyle ki dünyadaki çoğu hastane koronavirüs hastaları ile dolu. Bazı ülkeler, virüsün hızla yayılması nedeniyle, ikinci dalgada artan sayıda hasta alamamaktan şikayet ediyor. Gelişmiş ülkelerde veya birinci dünya ülkeleri de dahil, dünyadaki çok sayıda sağlık sektörü tükenmemiş durumda.
Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren medikal makinelerde yapılan yeniliklerle yoğun bakım odalarının gelişimi arttı. Aydınlatma, hijyen ve sterilizasyona dikkat edilmesinin yanı sıra hasta takibi, her biri belirli bir organa ait çok sayıda makineye dayalı hale geldi. Öyle ki bu odalar, bir uzay gemisinin bir parçasıymış gibi görünürken, günümüzde ise yoğun bakım ünitelerinin en önemli özelliği, yapay solunum makinelerinin kullanılması oldu. Bu cihazlar, 1986 yılından bu yana ameliyatlar sırasında kullanılıyor. Ancak 1952’ye kadar hayatta kalmayı destekleme aracı olarak yaygın olarak kullanılmamaktaydı. O dönemde, bilinmeyen bir virüsle çocuk felci hastalığı yayılmıştı.

Tarihsel açıdan yoğun bakım odaları
Bazı tarihsel referanslar, ameliyathanelerin temizliği ve yoğun bakım odalarındaki hizmetin geliştirilmesi meselelerine verilen önemin temel taşını, ABD’li Doktor Cushing’e dayandırıyor. Dr. Cushing, 1920’lerden bu yana bu odaların sterilizasyonu ve hastanın kalıcı olarak takibi hususlarında 1931 yılına kadar katı kurallar uyguladı. Dr. Cushing, beyin tümörlerini temizlemek için 2 bin ameliyat gerçekleştirmişti. Ancak bu doktorun kuralları uygulanmadan önce beyin ameliyatı geçiren 10 hastadan sekizi ölecekti. Bununla birlikte Dr. Cushing, ölüm oranını yüzde 8’e düşürmeye katkıda bulundu. Bu durum, cerrahın neşterine maruz kalan herhangi bir hastayı tehdit edici bakterilerin bulaşma risklerini önlemek için ameliyathanede hijyen prosedürleri ve standartları oluşturması oldu. Söz konusu doktor, yoğun bakım odalarına steril eldivenler ve maskeler getiren ilk doktordu. Kendisi, hemşirelerin yaraları kalıcı olarak takip ve sterilize etmesini de zorunlu kıldı. İşlerin ciddiye alınmasını sağlamak için ameliyattan sonra hastaların yaralarını kendisi tedavi eder, personellerin de aynısını yapmasına olanak tanırdı. Hastalar için röntgen ve kan basıncını takibe de ilk ilgi duyan kişi oldu.
1950’lerde İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Dr. Cushing’in ameliyat sonrası hasta bakım sistemleri, başta Avrupa’da olmak üzere birkaç ülkede uygulandı. Bu sistem, tüm dünya hastalar arasında ölüm sayısında önemli bir düşüşe katkı sağladı.
İngiltere’den Yoğun Bakım Danışmanları Derneği Başkan Yardımcısı Daniel Bryden, “Yoğun bakım, bağımsız bir tıp uzmanlığıdır. Hasta bakımı için bir dizi prosedür, kural ve etik ilkelere sahiptir, ama bir mekan değildir” dedi.

Cushing kuralları ve Ibsen’in gelişimi
Yoğun bakım odalarındaki iyileştirmeler de dahil olmak üzere Dr. Cushing’in sterilizasyon ve hasta takibi kuralları, ameliyathanelerin gelişimine katkıda bulundu. Ancak yirminci yüzyılın ilk yarısında yayılan ve dünya çapında on binlerce çocuğa bulaşan çocuk felci salgını nedeniyle yaz aylarında hasta sayısı arttı. Hastalığın semptomları ilk başta gribe benziyordu. Bu durumlarda virüs sinir sistemine saldırıyor, hastaları felç ediyor, solunum kaslarını durduruyordu. Bu noktada sıra  Danimarkalı Doktor Bjorn Aage Ibsen’e gelmişti.

1935'te Londra'daki bir hastane (Getty Images)
1952 yılında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’daki Pelegdam Hastanesi, sağlığı kötü olan ve acil solunum desteğine ihtiyaç duyan yüzlerce hastayla boğulmuştu. O dönemlerde ‘demir akciğer’ olarak bilinen mekanik solunum cihazları dışında hiçbir tedavi yoktu. Hastalar bu cihazın içine yerleştirilir ve akciğerleri genişleyip havayı çekmeye zorlamak için silindirin içinde negatif basınç oluşturacak şekilde hava pompalanırdı. Aynı şekilde kaplumbağa kalkanına benzeyen başka bir solunum cihazı da akciğerlerin genişlemesine ve daralmasına yardımcı olmak için hastanın göğsüne takılırdı.
Çok sayıdaki hasta karşısında cihaz sayısının ise az olması nedeniyle anestezi uzmanı Dr. Bjorn Aage Ibsen, havanın bir tüp aracılığıyla akciğerlere doğrudan girmesini önerdi. Ancak ağızdan nefes borusuna doğru böyle bir ameliyat yapmak oldukça acı vericiydi ve hastalar, uzun süre buna tahammül edemeyebilirlerdi. Bu nedenle Dr. Ibsen, tüpü boyundaki küçük bir açıklıktan boğazın hemen altına ve akciğerlere yerleştirmek için nispeten yeni bir teknik kullanma önerisinde bulundu.
Bu tüp, doktorun hava pompalamak için elle bastırdığı bir lastik torbaya bağlandı. O dönemde yüzlerce doktor, tıp ve diş hekimliği öğrencisi, havanın torbalar aracılığıyla hastaların akciğerlerine manuel olarak pompalanmasına ve durumun takibine katkıda bulundu. Dr. Ibsen tarafından icat edilen bu yöntem onlarca hayatı kurtardı. Daha sonra hastane, dünyanın ilk yoğun bakım odasını kurdu ve oda için bir servis ve bir hasta bakıcı ekibi tahsis etti.
Dünyanın dört bir yanındaki birçok hastane, Dr. Cushing’in ameliyat sonrası hasta bakımı prosedürleriyle birlikte, en büyük hastanelerde yoğun bakım sağlamada uzmanlaşmış birimlerin çekirdeğini temsil eden Dr. Ibsen yöntemini benimsedi.

Yoğun bakım odalarının tasarımı
Bir hasta yatağının iki metrekareye eşit olması ve yaklaşık eşit bir alanın doktorlar ve hemşireler için yeterli olması, ayrıca yoğun bakım birimlerinde genellikle danışmanlar ve anestezi uzmanlarının görev yapması yönünde genel bir eğilim var.
Genel olarak bir hastaya bir hemşire oranı baz alınırken, durumu stabil olmayan bir hasta için iki hemşire de verilebilir oldu.
Tıbbın gelişmesiyle birlikte, ister belirli bir rahatsızlık için isterse belirli bir yaş grubu için olsun özel yoğun bakım ünitelerine olan ihtiyaç arttı. Öyle ki yeni doğan yoğun bakım ünitelerine, çocuk yoğun bakım ünitelerine, koroner yoğun bakım ünitelerine, cerrahi yoğun bakım ünitelerine ve yanık yoğun bakım ünitelerine ihtiyaç duyulmaya başlandı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre günümüzde ise koronavirüs nedeniyle, dünyanın dört bir yanında salgından en çok etkilenenlere, yani akciğerlerde iltihaplanma veya nefes darlığı şikayeti olanlara odalar tahsis edilmeye başlandı. Bu odalar, virüsün hastalar arasında bulaşmaması için diğer hastane bölümlerinden ayrılmış durumda. Bir yıldan bu yana bu odalar, özellikle kontrolden çıkan pandemiden bunalmış ülkelerde her hastane için vazgeçilmez bir ihtiyaç haline geldi. Salgından etkilenen bazı ülkeler, artan sayıda hasta kabul edememekten hala mustarip.



Stranger Things finali 10 üzerinden 10: Ünlü yönetmenden övgü yağmuru

Ekran hayatına 2016'da başlayan Stranger Things, 1980'lerde kurgusal bir Amerikan kasabasında yaşanan bir dizi paranormal olayı konu alıyor (Netflix)
Ekran hayatına 2016'da başlayan Stranger Things, 1980'lerde kurgusal bir Amerikan kasabasında yaşanan bir dizi paranormal olayı konu alıyor (Netflix)
TT

Stranger Things finali 10 üzerinden 10: Ünlü yönetmenden övgü yağmuru

Ekran hayatına 2016'da başlayan Stranger Things, 1980'lerde kurgusal bir Amerikan kasabasında yaşanan bir dizi paranormal olayı konu alıyor (Netflix)
Ekran hayatına 2016'da başlayan Stranger Things, 1980'lerde kurgusal bir Amerikan kasabasında yaşanan bir dizi paranormal olayı konu alıyor (Netflix)

Stranger Things'in final sezonu, uzun soluklu Netflix dizisinin hayranlarının beklentilerini karşılamak konusunda büyük bir baskı altında. Neyse ki dizinin 5 sezonu boyunca bazı bölümleri yöneten ünlü sinemacı Shawn Levy, dizinin finalini "başyapıt" ve "10 üzerinden 10'luk mükemmel bir final" diye nitelendirdi.

Gişe canavarı Deadpool & Wolverine'in Collider'a konuşan yönetmeni, Stranger Things'in son bölümünün tamamlanmış halini izlediğini söyleyerek ekledi: 

Bir başyapıt. Duffer kardeşler mükemmel bir final yapmış. 10 üzerinden 10, kusursuz.

57 yaşındaki Levy, "Kendi dizimi övüyormuşum gibi gelebilir ama bu sözlerim Matt ve Ross Duffer’a duyduğum derin saygıdan geliyor" dedi: 

O bölümü hem yazıp hem yönettikleri için onları çok takdir ediyorum. Gerçekten çok tatmin edici ve duygusal bir final olmuş. Beni darmadağın etti diyebilirim.

Levy, The Adam Project, Gerçek Kahraman (Free Guy), Çelik Yumruklar (Real Steel) ve Müzede Bir Gece (Night at the Museum) gibi filmlerle de tanınıyor.

Netflix’in popüler bilimkurgu dizisinin finalinde neler olacağı titizlikle gizleniyor. Ancak yaratıcılar Matt ve Ross Duffer, bu sonu yıllar önce zihinlerinde tasarladıklarını daha önce açıklamıştı.

Ross Duffer, bu ayın başında İtalya'daki Lucca Comics and Games Festivali kapsamında düzenlenen panelde yapığı açıklamada, "Diziyi nasıl bitireceğini bulmaya çalışmak stresli bir süreç" demişti: 

Şanslıyız ki yaklaşık 6-7 yıl önce, en azından son sahnenin nasıl olacağını biliyorduk. Dizinin son 40 dakikasını ise hep biliyorduk.

İlk kısım 27 Kasım'da

Final sezonunda ana kadro eksiksiz geri dönüyor. Winona Ryder, David Harbour, Millie Bobby Brown, Finn Wolfhard, Gaten Matarazzo, Caleb McLaughlin, Noah Schnapp, Joe Keery, Sadie Sink, Natalia Dyer, Charlie Heaton, Maya Hawke ve Brett Gelman yeniden izleyici karşısına çıkacak. 

Stranger Things'in final sezonu, üç parça halinde izleyiciyle buluşacak: İlk kısım 27 Kasım'da, ikinci 26 Aralık'ta, final bölümleriyse 1 Ocak 2026'da ekrana gelecek.
Independent Türkçe, Collider, GamesRadar


Netflix'in yeni Japon dizisi zirvede: Squid Game'den bile iyi

Erken Meiji döneminde geçen Last Samurai Standing, bir zamanlar yenilmez bir samuray olan Shujiro'nun, ailesini kurtarmak için ölümcül bir hayatta kalma oyununa katılmasını anlatıyor (Netflix)
Erken Meiji döneminde geçen Last Samurai Standing, bir zamanlar yenilmez bir samuray olan Shujiro'nun, ailesini kurtarmak için ölümcül bir hayatta kalma oyununa katılmasını anlatıyor (Netflix)
TT

Netflix'in yeni Japon dizisi zirvede: Squid Game'den bile iyi

Erken Meiji döneminde geçen Last Samurai Standing, bir zamanlar yenilmez bir samuray olan Shujiro'nun, ailesini kurtarmak için ölümcül bir hayatta kalma oyununa katılmasını anlatıyor (Netflix)
Erken Meiji döneminde geçen Last Samurai Standing, bir zamanlar yenilmez bir samuray olan Shujiro'nun, ailesini kurtarmak için ölümcül bir hayatta kalma oyununa katılmasını anlatıyor (Netflix)

Netflix'in Japon yapımı yeni dönem dizisi Last Samurai Standing, yayımlanır yayımlanmaz izlenme listelerinde zirveye yerleşti. İzleyiciler, "olağanüstü" diye tanımladıkları diziyi bir solukta bitirdiklerini söylüyor.

Japonya'da geçen dizinin, ölümcül bir oyun etrafında şekillenen konusu nedeniyle Squid Game'e benzemesi de dikkat çekti.

FlixPatrol verilerine göre Last Samurai Standing, perşembe günü platforma eklenmesinin ardından küresel izlenme listelerinde hızla bir numaraya yükseldi.

Dizi, samurayların görkemli günlerinden 10 yıl sonra, 1878 Japonya'sında geçiyor. Toplumsal eşitsizliklerin derinleştiği, statülerini kaybetmiş eski samurayların yaşadığı bir dönemde, 292 "gözden düşmüş samuray"ın kaderi bir ölüm oyununda kesişiyor.

Naoki Ödüllü yazar Shogo Imamura'nın çok satan romanı Ikusagami'den uyarlanan dizinin Netflix özetinde şöyle yazıyor:

Yoksulluk, salgın ve yeni rejimin baskısıyla köşeye sıkışan 292 eski samuray, Kodoku adı verilen ölümcül bir oyuna davet edilir. Hayatta kalan son kişi, kaderini değiştirecek büyüklükte bir ödül kazanacaktır. Japon sinemasına özgü bir ruh ve estetikle harmanlanan seri, tarihin duygusal ve heyecan dolu bir dönemini ekrana taşıyor.

Japon sinemasının usta ismi Junichi Okada hem dizinin başrolünde hem de yapımcı ve aksiyon koreografı olarak görev alıyor.

Okada, dizide Shujiro Saga adlı eski bir samurayı canlandırıyor. Bir zamanların korkulan savaşçısı Shujiro, koleraya yakalanan eşi ve oğlunu kurtarabilmek için turnuvaya katılıyor.

44 yaşındaki oyuncu, Netflix'in Tudum platformuna verdiği röportajda projeyi şöyle anlattı:

Gizli hedefim, yepyeni bir dönem dizisi türü yaratmaktı, aynı zamanda bir aksiyon dizisi. Tamamen Japonya'da çekilmiş ama tüm dünyaya hitap eden bir yapım olsun istedim. Ciddi temellere dayanan, ama karakterleri keskin biçimde işlenmiş ve hikayesi gerçekten sürükleyici bir dizi bu.

“Squid Game'den de Shogun'dan da iyi”

Dizinin kadrosunda ayrıca Japon pop yıldızı Kazunari Ninomiya ve Age of Samurai: Battle for Japan'dan tanıdığımız Hideaki Itô da yer alıyor.

Last Samurai Standing, sosyal medyada kısa sürede büyük yankı uyandırdı. Bir izleyici X'te şu yorumu yaptı:

İlk bölüm inanılmaz. Her şey çok havalı ve şık. Devamını izlemek için sabırsızlanıyorum.

Bir diğeri, "İlk sahne tam anlamıyla epik!" diye yazdı. 

Başka bir kullanıcı ekledi:

Last Samurai Standing, Açlık Oyunları (Hunger Games) ve Squid Game'den bile daha iyi. Netflix'in bunu yapabildiğine inanamıyorum.

Eleştirileri derleyen Rotten Tomatoes'da Last Samurai Standing yüzde 100'lük mükemmel bir puanla ilerliyor.

Bir izleyici şöyle yazdı:

Tüm bölümleri izledikten sonra bence Shogun ve Squid Game'den bile daha iyi. Harika bir hikaye, müthiş set tasarımları ve aksiyon sahneleri... Kesinlikle izlenmeli.

Last Samurai Standing'in 6 bölümlük ilk sezonu Netflix'te izlenebilir.

Independent Türkçe, Express, CBR.com, ComicBook.com


Dünyanın ilk Pokémon tema parkı açılıyor

PokéPark Kanto'nun patika ve sokaklarında 600'den fazla Pokémon yer alacak (PokéPark Kanto)
PokéPark Kanto'nun patika ve sokaklarında 600'den fazla Pokémon yer alacak (PokéPark Kanto)
TT

Dünyanın ilk Pokémon tema parkı açılıyor

PokéPark Kanto'nun patika ve sokaklarında 600'den fazla Pokémon yer alacak (PokéPark Kanto)
PokéPark Kanto'nun patika ve sokaklarında 600'den fazla Pokémon yer alacak (PokéPark Kanto)

Shahana Yasmin 

Dünyanın yalnızca Pokémon serisine adanmış ilk kalıcı açık hava tema parkı, gelecek yıl Japonya'da açılacak ve hayranlarla ailelere, cep canavarlarının hayali dünyasına doğrudan adım atma fırsatı sunacak.

Pokémon Company internet sitesinde PokéPark Kanto'nun, Tokyo'nun batısındaki Tama Tepeleri'nde bulunan eğlence parkı Yomiuriland içinde faaliyet göstereceğini ve yaklaşık 26 bin metrekarelik düzenlenmiş orman ve kasaba temalı bir alanda yer alacağını doğruladı.

Park, doğrudan serinin köklerinden ilham alıyor: Orijinal video oyunlarında (1996'da çıkan Pokémon Red ve Green) yer alan kurgusal "Kanto" bölgesi, Japonya'nın gerçek Kantō bölgesinden esinlenerek tasarlanmıştı.

Pokémon Company, önceki günlerde bir tanıtım videosu ve ilk konsept çizimleriyle park hakkında ipucu vermeye başladı. Bunlar arasında el çizimi bir harita ve tematik arazinin bazı bölümlerini gösteren kısa bir fragman da var. Ziyaretçiler, parkın Pokémon Ormanı (Pokémon Forest) ve Sedge Kasabası (Sedge Town) adlı iki bölümüne giriş kapısı görevi gören "Pokémon Araştırma Laboratuvarı"ndan (Pokémon Research Lab) alana girecek.
 

Görsel kaldırıldı.

PokéPark Kanto, Tokyo'nun batısındaki Tama Tepeleri'nde yer alan Yomiuriland eğlence parkı içinde faaliyet gösterecek (Poképark Kanto)​​​

Park iki ana bölgeye ayrılacak: "Pokémon Ormanı", doğal arazide 600'den fazla Pokémon'un yerleştirildiği bir orman yolunu içeriyor ve bazı Pokémon figürleri, çocukların üzerine oturabileceği veya "binebileceği" kadar büyük. "Sedge Kasabası" ise performanslar ve tematik cazibe merkezleriyle hayat bulan, yürüyerek gezilebilen küçük bir yerleşim yeri. Parkta ayrıca serinin ikonik şifa noktası Pokémon Merkezi'nin yanı sıra gösteriler ve karakterler de yer alacak.

Resmi kaynaklara göre park, "Pokémon Eğitmenleri'nin orman ve kasaba boyunca unutulmaz bir maceraya atılabileceği, Pokémonlarla dolu bir Eğitmen Alanı" olacak.

21 Kasım 2025'ten itibaren ilk aşamada çekiliş ve ön satış sistemiyle satılacak biletler için iki ana çeşit duyuruldu: Eğitmen Kartı ve As Eğitmen Kartı.

Giriş ücreti, parkın iki ana bölgesine erişimi kapsarken, premium "As Eğitmen" kartları öncelikli giriş, canlı gösteriler için ayrılmış koltuklar ve özel ürünler gibi ek avantajlar sunuyor.

Pokémon, 30 yıldır kültürel bir unsur haline geldi: 1990'ların ortalarında Japonya'da piyasaya sürülen marka, video oyunu kökenlerini aşarak koleksiyon kartları, animasyon, ticari ürünler ve daha fazlasını kapsayan küresel bir fenomene dönüştü.

Bu, serinin gerçek dünya ortamlarındaki ilk denemesi olmayacak ama ilk sabit mekanı olacak. 2005 ve 2006'da Nagoya'da ve daha sonra Tayvan'da geçici PokéParklar açılmış ancak her ikisi de kısa süreli olan bu tesisler birkaç ay sonra kapanmıştı.

Independent Türkçe, independent.co.uk/asia