Tunus'ta dört gecedir süren protestoların ardından tansiyon düşmüyor

Hem yerel hem de küresel basında protestoların arkasında kimin olduğu merak konusu.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (sağda), geçtiğimiz pazartesi başkentin Refah semtinde protestocuları sakinleştirmeye çalıştı. (AFP)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (sağda), geçtiğimiz pazartesi başkentin Refah semtinde protestocuları sakinleştirmeye çalıştı. (AFP)
TT

Tunus'ta dört gecedir süren protestoların ardından tansiyon düşmüyor

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (sağda), geçtiğimiz pazartesi başkentin Refah semtinde protestocuları sakinleştirmeye çalıştı. (AFP)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (sağda), geçtiğimiz pazartesi başkentin Refah semtinde protestocuları sakinleştirmeye çalıştı. (AFP)

Tunus’ta yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yayılmasını engellemek için uygulanan sokağa çıkma yasağına ve Cumhurbaşkanı Kays Said’in dört gece boyunca devam eden protesto gösterilerinden ve tutuklamaların ardından durumu sakinleştirmek için müdahale etmesine rağmen ülkenin birçok şehrinde gerilim sürüyor. Son olarak dün sosyal medya üzerinden ülkedeki yoksulluğa ve hayat pahalılığına karşı protesto gösterisi düzenlenmesi çağrısı yapıldı.
Tunus’un bazı şehirlerinde, 14 Ocak 2011'de Zeynel Abidin Bin Ali rejiminin düşüşünün onuncu yıl dönümü öncesinde patlak veren huzursuzluk salı gününe kadar devam etti.
Olaylar sırasında yüzlerce genç, başkentin çeşitli semtlerinde konuşlandırılan polise taş ve molotof kokteyli atarken güvenlik güçleri de protestoculara göz yaşartıcı gazla karşılık verdi. AFP muhabirine göre ülkenin ikinci büyük şehri olan Safakes’te protestocular yaktıkları lastiklerle yolları kapattılar.
Kafsa’da ise bölge sakinleri, yetkililerin ruhsatsız bir dükkanı mühürlemesini protesto ettiler. Protestolar sırasında göstericiler ile polis arasında çatışmalar yaşandı. Yerel basında yer alan haberlere göre özellikle Kaf, Bizerte, Kassarin, Susa ve Munastir’de polis ile göstericiler arasında çatışmalar çıktı. Bazı kamu binalarını korumak için ordu güçleri binaların çevresine konuşlandırılırken protestolarda yağma olaylarına tanık olundu.
Ülkenin en ücra bölgelerinde dahi faaliyet gösteren, kâr amacı gütmeyen International Alert’in Tunus Direktörü Olama Lamaloum yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Özellikle birbirini izleyen son on bir hükümetin ülkenin temel sorunu olan istihdamla ilgili bir çözüm bulma planı olmaması, gençlerin öfkesine yönelik bir inkâr ve umursamazlık olarak görülüyor.”
International Alert’in, 2019 yılında hazırladığı bir araştırma, Kassarin’deki gençler arasında işsizlik oranının yüzde 43'e ulaştığına işaret etti.
Lamloum, güvenlik güçlerinin protesto gösterilerine ağır müdahalesine ve çok sayıda göstericiyi tutuklamalarına toplum veya siyasi düzeyde bir tepki olmadığı sürece gerginliğin devam edeceğini vurguladı.
Diğer yandan Tunuslu yetkililer, son günlerde ülkede yaşanan gösterilere sessiz kalırken birçok yorumcu ve siyasetçi göstericileri ‘suçlu’ olarak nitelendirdi.
Cumhurbaşkanı Kays Said de başkentin Refah semtine giderek, gençleri ‘çalışma, özgürlük ve haysiyet hakkını’ savunurken sakin olmaya, 2011 devriminin sloganlarını kullanarak insanlara ve mülklere saldırmamaya çağırdı. Said ayrıca gençleri öfkelerinin başkaları tarafından sömürülebileceği konusunda da uyardı.
Tunus Genel İşçi Sendikaları (UGTT) ‘gece protestolarına son verilmesi’ çağrısında bulunurken ‘barışçıl gösterilerin anayasanın güvence altına aldığı meşru bir kazanılmış hak’ olduğunun da altını çizdi.
Diğer yandan bir grup Tunuslu insan hakları örgütü ve dernek, yetkililerin sessizliği, güvenlik güçlerinin protestolara yönelik sert müdahalesinden memnun olmaları ve protestoların nedenlerine aldırış etmemeleri karşısındaki şaşkınlıklarını dile getirdiler.
Ortak bir açıklama yayımlayan örgütler ve dernekler, aşırı güç kullanımını, rastgele yapılan tutuklanmaları ve aktivistlerin hedef alınmasını kınarken yağmalama ve şiddet olaylarına karışanların adil bir şekilde yargılanması çağrısında bulundular. Ayrıca protestoların nedenlerini olumlu bir tavırla anlaşılmaya çalışılması çağrısını yineleyen örgütler ve dernekler, çok geç olmadan ‘dışlanmış gençlerden ve dezavantajlı gruplardan yükselen sesin duyulmasını’ talep ettiler.
Gece protestoları bazı bölgelerde yatışmaya başlarken, yerel ve küresel basın kuruluşları, gençlerin ve reşit olmayanların güvenlik güçleriyle çatışmaya girmelerinin nedenlerini sorguladılar. Özellikle herhangi bir sosyal slogan atılmayan veya açık bir talebi olmayan protestolar için neden sokağa çıkma yasağını deldikleri merak konusu oldu. Ayrıca güvenlik raporlarında, gençlere güvenlik güçleriyle karşılaştıkları sırada yakmaları için eski lastikler dağıtan kimliği belirsiz arabaların olduğuna işaret edilmesi, gece protestolarının arkasında kimin olduğuna dair soru işaretleri oluşturdu.
Tunus İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Halid el-Hayuni bu sorulara, “Çoğu bölgede geceleri yaşananların protestolarla hiçbir ilgisi yok. Talepler buna işaret etmiyor” cevabını verdi. Hayuni, yargının protestoların arkasında kim olduğunu ortaya çıkaracağını ve sorumluları cezalandıracağını vurguladı.
UGTT, olan biten karşısında yetkililerin sessiz kalması karşısındaki şaşkınlığını dile getirirken yetkililerden söylentileri sona erdirecek ve vatandaşları rahatlatacak açıklamalar yapmalarını istedi. Tunus halkına yük getiren, çoğunluğunun yaşadığı yoksulluğu daha da derinleştiren, ayrıcalıklı ve zengin kesimleri da zenginleştirmek için onlara karşı zulüm uygulayan ve halktan yana olmayan’ siyasi seçeneklerden uzak durulması gerektiği uyarısında bulunan UGTT, aynı zamanda devletin krize çözüm bulamadığının da altını çizdi.
Bu arada Bizerte’de bir mahkeme, protestolar sırasında tutuklanan 8 kişiyi iki yıl hapis cezasına çarptırdı.
Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu (bağımsız bir insan hakları örgütü), kendi ifadesiyle, ‘yolsuzluğu gizlice kollayan, ört-bas eden ve getirimci ekonomiyi, cezasızlık politikasını, haklardaki eşitsizliği ve yasa önünde hesap verebilirliği yücelten’ siyasi elitleri, söz konusu protestoların düzenlenmesinin sorumlusu olarak gösterdi.
Forum Başkanı Abdurrahman el-Huzeyli yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Hükümetin (olaylar karşısındaki) şüpheli sessizliği ve güvenlik güçlerinin protestolara yönelik ağır müdahalesinden memnun olması, kriz yönetimindeki zayıflığını ve ülkeyi kurtaracak herhangi bir vizyonunun olmadığını teyit ediyor.”



Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
TT

Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)

Tevfik eş-Şenvâh

Husi milis grubu, onlarca tutuklu personelin kendi mahkemelerinde yargılanacağını duyurarak, Yemen'de faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler (BM) ve kuruluşlarını hedef alan operasyonlarını sürdürüyor. Bu son hamle, kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının insani yardım çalışmalarını daha da aksatmakla tehdit ediyor. İran rejimi tarafından desteklenen milis grubu, tanınmayan Husi hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdulvahid Ebu Ras aracılığıyla, “43 yerel BM personeli, geçen ağustos ayında Sana'da üst düzey Husi liderlerini hedef alan İsrail hava saldırısına karıştıkları şüphesiyle yargılanacak” tehdidinde bulundu.

Reuters'a verdiği röportajda Husi lider, örgüt teşkilatlarının icraatlarını “yargının tam denetimi altında yürüttüğünü ve savcılığın atılan her adımdan haberdar edildiğini” belirtti. Yukarıda bahsi geçen iddiaya dayanarak, Ebu Ras, BM personelini tehdit edip “sürecin sorunsuz bir şekilde sonuna kadar devam edeceğini, yargılamaların yapılıp kararların verileceğini” söyledi. Bu suçlamalar, Umman Sultanlığı'nda ikamet eden Husi Resmi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Bu arada, meşru Yemen hükümeti ve BM, kötü psikolojik ve sağlık koşullarıyla bilinen Husi gözaltı merkezleri ve gizli hapishanelerinde tutulan onlarca sivil çalışanın güvenliğini tehdit eden bu eylemleri kınadı.

Uzlaşı ve şantaj

Husi yetkili Ebu Ras, yaptığı açıklamada, soruşturmaların “Dünya Gıda Programı içindeki bir hücrenin (Husi) hükümetinin hedef alınmasında rol oynadığını” ortaya çıkardığını iddia etti. Bu, tehlikeli bir suçlama ve onlarca tutukluyu, 2021'de Sana'daki Tahrir Meydanı'nda benzer suçlamalarla kurşuna dizilerek infaz edilen birkaç tutuklununkine benzer bir kaderle karşı karşıya bırakıyor. O dönemde insan hakları örgütleri bu suçlamaları “yalan ve uydurma” olarak nitelendirmişti. Yemenli olan tutuklu BM personeli de, Yemen yasalarına göre idam cezasına çarptırılma tehdidi ile karşı karşıya. Dünya Gıda Programı henüz bir açıklama yapmadı, ancak BM, Yemen'deki personeli veya operasyonları ile istihbarat faaliyetleri arasında herhangi bir bağlantı olduğunu defalarca reddetti.

Gözlemciler, Husilerin bu açıklamalarının, milis grubun insani yardım kuruluşlarının faaliyetleri üzerinde kontrol kurmaya, onları doğrudan güvenlik denetimine tabi tutmaya, dahası bu sorundan kâr elde etmeye çalışırken, suçlayıcı söylemine bağlı kaldığını yansıttığını düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Husilerin suçlamaları, Husi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Abdusselam, Husilerin “söz konusu kişilerin insani yardım kisvesi altında casusluk faaliyetlerinde bulundukları” iddialarını yineleyerek, milis grubunun bunu kanıtlayacak “kanıt ve belgelere” sahip olduğunu belirtti. Ancak, “BM ile koordinasyon içinde adil çözümler bulmaya istekli olduklarını” da sözlerine ekledi. Husi Sözcüsünün adil çözümlerden bahsetmesi, Husilerin BM ile bir tür uzlaşıya varmak için müzakere yönünde açık bir girişimde bulunduğunu gösteriyor. Bu durum, Yemen hükümetinin Husilerin onlarca tutuklunun serbest bırakılması karşılığında siyasi ve maddi kazanımlar elde etmek için BM'ye şantaj yaptığı yönündeki suçlamalarını destekliyor.

BM'ye göre, Husiler en az 59 çalışanını tutuklu tutuyor. Bu tutuklamaları “keyfi” olarak nitelendiren BM, çalışanları ile diğer tüm tutukluların derhal serbest bırakılmasını talep etti.

Acının neden olduğu histeri ve infaz kabusu

Bu sert Husi icraatları, milislerin bir dizi acı verici İsrail saldırısının ardından yaşadığı son derece hassas bir siyasi ve güvenlik durumu bağlamında yorumlanıyor. Bu saldırıların sonuncusu, geçen ağustos ayı sonunda hükümetlerinin tasfiyesi ile sonuçlanmıştı. Saldırı ile Husi hükümetinin toplantısına ev sahipliği yapan liderin evi sarsılırken, hava saldırıları derin bir karışıklığa yol açtı. Milis grubunun gergin davranışlarında belirgin bir çalkantıya neden oldu. Bu durum, lider kadrosu içinde karşılıklı ihanet suçlamaları ve güvensizlik şeklinde ifade buldu. Aldığı darbeyi absorbe etmek için de, Husi grubu, gazetecileri, aktivistleri ve insani yardım kuruluşları ile uluslararası kuruluşların çalışanlarını hedef alan kaçırma ve zorla kaybetme eylemlerini yoğunlaştırdı. Gözlemcilere göre alınan darbe, Husileri histeriye sürükleyen ciddi ve eşi benzeri görülmemiş bir güvenlik ihlali olarak değerlendirildi. Yine gözlemcilere göre Husiler, bu eylemler aracılığıyla, insan kaynaklarını hedef alan operasyonların durdurulması karşılığında uluslararası topluma ve BM'ye şantaj yapmaya çalışıyor. İnsan kaynaklarını hedef alan son saldırı örneği, iki hafta önce, öldüğünü duyurdukları örgütün önde gelen liderlerinden ve örgüt liderinin yakın dostu olan Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Gamari'ydi. Ne var ki şantaj, BM ve uluslararası toplumun Yemen'de 10 yılı aşkın süredir devam eden savaştan etkilenen milyonlarca sivile yardım çabalarını baltalamakla da tehdit ediyor. Nitekim Hacca (kuzey) ve Hudeyde (batı) vilayetlerinin çeşitli bölgelerine dağılmış yerinden edilmiş kişilerin çaresizce yaşadığı kamplardaki binlerce aileye yapılan insani yardım askıya alındı. Yardımların askıya alınması, halihazırda çok sayıda yerinden edilmiş kişinin ölümüne yol açtı.

Cuma günü BM, Husilerin hava saldırısının ardından 36 yerel çalışanını tutukladığını duyurdu. Kaç kişinin yargılanacağı henüz belirsizliğini koruyor.

Husilerin son günlerde Sana'daki birkaç BM ofisine baskın düzenlediğini belirtmekte de fayda var; uluslararası örgüt, bu eylemi ülkedeki insani yardım çalışmalarını engelleyen tehlikeli bir gerilimi tırmandırma adımı olarak değerlendirdi.

BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq ise, aralarında yabancı personelin de bulunduğu yüzlerce BM personelinin halen Husi kontrolündeki bölgelerde bulunduğunu belirtti.

Hükümet bu eylemleri kınıyor

Bu olaylar, insani yardım çalışanlarının karşı karşıya olduğu baskıcı ortamı ve ciddi tehlikeleri gözler önüne seriyor. Zira keyfi tutuklamalar ve ev baskınları, milis grubun İsrail için çalışan hücreleri tutuklama bahanesiyle korku yaymak ve muhalif sesleri susturmak için uyguladığı bilinen ve yerleşik bir politika haline geldi.

Bu doğrultuda Yemen hükümeti, Husi liderlerinin BM ve insani yardım kuruluşu çalışanlarına yönelik kışkırtma kampanyasını ve tutuklamalarını, milis grubun insani yardım çalışanlarına karşı işlediği suçları haklı çıkarmayı amaçlayan asılsız suçlamaları kınadı.

Milisler, başkent Sana ve diğer bazı şehirlerin kontrolünü ele geçirdiklerinden beri, siyasi muhaliflere ve sadakatsizliğinden şüphelendikleri herkese karşı geniş çaplı operasyonlar yürütüyorlar, onları sahip oldukları gizli hapishanelerde alıkoyuyorlar ve tutuklular burada çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
TT

Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü

Hamas Hareketi tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM) ‘Hamas’ın bir yardım kamyonunun yağmalandığı’ yönündeki iddiaları kınanırken bu iddialar ‘yanlış ve asılsız’ olarak nitelendirdi.

Açıklamada, CENTCOM’un iddialarının, zaten sınırlı olan insani yardımın azaltılmasını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ndeki sivillerin kuşatılması ve açlık çekmesini sona erdirememesini örtbas etmek amacıyla ortaya atıldığı belirtildi.

Hamas, uluslararası veya yerel kurumların ve yardım konvoylarında çalışan sürücülerin hiçbirinin bu tür bir olayı rapor etmediğini yahut herhangi bir şikâyette bulunmadığını vurguladı.

CENTCOM dün öğleden sonra, Gazze Şeridi üzerinde uçan bir ABD insansız hava aracı (İHA) tarafından çekilen görüntüleri yayınladı. CENTCOM’un iddiasına göre görüntülerde Hamas üyeleri bir yardım kamyonuna saldırıyor, şoförüne saldırıyor ve içeriğini yağmalıyor, ardından bilinmeyen bir yere kaçıyor.

Öte yandan bunlar, CENTCOM’un Gazze’deki ateşkesi izlemek için Gazze Şeridi semalarında gerçekleştirdiği uçuşlardan yayınlanan ilk görüntüler oldu.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un Ynet adlı internet sitesine göre CENTCOM, videonun 31 Ekim'de çekildiğini ve Hamas üyelerinin Han Yunus'un kuzeyine yardım götüren insani yardım konvoyuna ait bir kamyonu yağmaladığını gösterdiğini açıkladı.

CENTCOM’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Kiryat Gat'taki koordinasyon merkezi, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izlemek için konvoyun üzerinde uçan bir ABD MQ-9 uçağından hava gözetimi yoluyla bir rapor aldı. Raporda, silahlı adamların sürücüyü saldırıya uğrattığı ve yardım malzemelerini ve kamyonu çaldığı belirtildi.”

Sürücünün yolun ortasına sürüklendiği ve yerde yatırıldığı belirtilen açıklamada, sürücünün durumunun halen bilinmediği ifade edildi.