Tunus'ta dört gecedir süren protestoların ardından tansiyon düşmüyor

Hem yerel hem de küresel basında protestoların arkasında kimin olduğu merak konusu.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (sağda), geçtiğimiz pazartesi başkentin Refah semtinde protestocuları sakinleştirmeye çalıştı. (AFP)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (sağda), geçtiğimiz pazartesi başkentin Refah semtinde protestocuları sakinleştirmeye çalıştı. (AFP)
TT

Tunus'ta dört gecedir süren protestoların ardından tansiyon düşmüyor

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (sağda), geçtiğimiz pazartesi başkentin Refah semtinde protestocuları sakinleştirmeye çalıştı. (AFP)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (sağda), geçtiğimiz pazartesi başkentin Refah semtinde protestocuları sakinleştirmeye çalıştı. (AFP)

Tunus’ta yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yayılmasını engellemek için uygulanan sokağa çıkma yasağına ve Cumhurbaşkanı Kays Said’in dört gece boyunca devam eden protesto gösterilerinden ve tutuklamaların ardından durumu sakinleştirmek için müdahale etmesine rağmen ülkenin birçok şehrinde gerilim sürüyor. Son olarak dün sosyal medya üzerinden ülkedeki yoksulluğa ve hayat pahalılığına karşı protesto gösterisi düzenlenmesi çağrısı yapıldı.
Tunus’un bazı şehirlerinde, 14 Ocak 2011'de Zeynel Abidin Bin Ali rejiminin düşüşünün onuncu yıl dönümü öncesinde patlak veren huzursuzluk salı gününe kadar devam etti.
Olaylar sırasında yüzlerce genç, başkentin çeşitli semtlerinde konuşlandırılan polise taş ve molotof kokteyli atarken güvenlik güçleri de protestoculara göz yaşartıcı gazla karşılık verdi. AFP muhabirine göre ülkenin ikinci büyük şehri olan Safakes’te protestocular yaktıkları lastiklerle yolları kapattılar.
Kafsa’da ise bölge sakinleri, yetkililerin ruhsatsız bir dükkanı mühürlemesini protesto ettiler. Protestolar sırasında göstericiler ile polis arasında çatışmalar yaşandı. Yerel basında yer alan haberlere göre özellikle Kaf, Bizerte, Kassarin, Susa ve Munastir’de polis ile göstericiler arasında çatışmalar çıktı. Bazı kamu binalarını korumak için ordu güçleri binaların çevresine konuşlandırılırken protestolarda yağma olaylarına tanık olundu.
Ülkenin en ücra bölgelerinde dahi faaliyet gösteren, kâr amacı gütmeyen International Alert’in Tunus Direktörü Olama Lamaloum yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Özellikle birbirini izleyen son on bir hükümetin ülkenin temel sorunu olan istihdamla ilgili bir çözüm bulma planı olmaması, gençlerin öfkesine yönelik bir inkâr ve umursamazlık olarak görülüyor.”
International Alert’in, 2019 yılında hazırladığı bir araştırma, Kassarin’deki gençler arasında işsizlik oranının yüzde 43'e ulaştığına işaret etti.
Lamloum, güvenlik güçlerinin protesto gösterilerine ağır müdahalesine ve çok sayıda göstericiyi tutuklamalarına toplum veya siyasi düzeyde bir tepki olmadığı sürece gerginliğin devam edeceğini vurguladı.
Diğer yandan Tunuslu yetkililer, son günlerde ülkede yaşanan gösterilere sessiz kalırken birçok yorumcu ve siyasetçi göstericileri ‘suçlu’ olarak nitelendirdi.
Cumhurbaşkanı Kays Said de başkentin Refah semtine giderek, gençleri ‘çalışma, özgürlük ve haysiyet hakkını’ savunurken sakin olmaya, 2011 devriminin sloganlarını kullanarak insanlara ve mülklere saldırmamaya çağırdı. Said ayrıca gençleri öfkelerinin başkaları tarafından sömürülebileceği konusunda da uyardı.
Tunus Genel İşçi Sendikaları (UGTT) ‘gece protestolarına son verilmesi’ çağrısında bulunurken ‘barışçıl gösterilerin anayasanın güvence altına aldığı meşru bir kazanılmış hak’ olduğunun da altını çizdi.
Diğer yandan bir grup Tunuslu insan hakları örgütü ve dernek, yetkililerin sessizliği, güvenlik güçlerinin protestolara yönelik sert müdahalesinden memnun olmaları ve protestoların nedenlerine aldırış etmemeleri karşısındaki şaşkınlıklarını dile getirdiler.
Ortak bir açıklama yayımlayan örgütler ve dernekler, aşırı güç kullanımını, rastgele yapılan tutuklanmaları ve aktivistlerin hedef alınmasını kınarken yağmalama ve şiddet olaylarına karışanların adil bir şekilde yargılanması çağrısında bulundular. Ayrıca protestoların nedenlerini olumlu bir tavırla anlaşılmaya çalışılması çağrısını yineleyen örgütler ve dernekler, çok geç olmadan ‘dışlanmış gençlerden ve dezavantajlı gruplardan yükselen sesin duyulmasını’ talep ettiler.
Gece protestoları bazı bölgelerde yatışmaya başlarken, yerel ve küresel basın kuruluşları, gençlerin ve reşit olmayanların güvenlik güçleriyle çatışmaya girmelerinin nedenlerini sorguladılar. Özellikle herhangi bir sosyal slogan atılmayan veya açık bir talebi olmayan protestolar için neden sokağa çıkma yasağını deldikleri merak konusu oldu. Ayrıca güvenlik raporlarında, gençlere güvenlik güçleriyle karşılaştıkları sırada yakmaları için eski lastikler dağıtan kimliği belirsiz arabaların olduğuna işaret edilmesi, gece protestolarının arkasında kimin olduğuna dair soru işaretleri oluşturdu.
Tunus İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Halid el-Hayuni bu sorulara, “Çoğu bölgede geceleri yaşananların protestolarla hiçbir ilgisi yok. Talepler buna işaret etmiyor” cevabını verdi. Hayuni, yargının protestoların arkasında kim olduğunu ortaya çıkaracağını ve sorumluları cezalandıracağını vurguladı.
UGTT, olan biten karşısında yetkililerin sessiz kalması karşısındaki şaşkınlığını dile getirirken yetkililerden söylentileri sona erdirecek ve vatandaşları rahatlatacak açıklamalar yapmalarını istedi. Tunus halkına yük getiren, çoğunluğunun yaşadığı yoksulluğu daha da derinleştiren, ayrıcalıklı ve zengin kesimleri da zenginleştirmek için onlara karşı zulüm uygulayan ve halktan yana olmayan’ siyasi seçeneklerden uzak durulması gerektiği uyarısında bulunan UGTT, aynı zamanda devletin krize çözüm bulamadığının da altını çizdi.
Bu arada Bizerte’de bir mahkeme, protestolar sırasında tutuklanan 8 kişiyi iki yıl hapis cezasına çarptırdı.
Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu (bağımsız bir insan hakları örgütü), kendi ifadesiyle, ‘yolsuzluğu gizlice kollayan, ört-bas eden ve getirimci ekonomiyi, cezasızlık politikasını, haklardaki eşitsizliği ve yasa önünde hesap verebilirliği yücelten’ siyasi elitleri, söz konusu protestoların düzenlenmesinin sorumlusu olarak gösterdi.
Forum Başkanı Abdurrahman el-Huzeyli yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Hükümetin (olaylar karşısındaki) şüpheli sessizliği ve güvenlik güçlerinin protestolara yönelik ağır müdahalesinden memnun olması, kriz yönetimindeki zayıflığını ve ülkeyi kurtaracak herhangi bir vizyonunun olmadığını teyit ediyor.”



Kontrol ve patlama arasında güvenlik güçlerini konuşlandırma projesi Suveyda'nın istikrarını tehdit ediyor

Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)
Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)
TT

Kontrol ve patlama arasında güvenlik güçlerini konuşlandırma projesi Suveyda'nın istikrarını tehdit ediyor

Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)
Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)

Mustafa Rüstem

Şam'dan Suveyda'ya uzanan yolda (120 kilometre), silahlı bir grup yolu taşlarla kapatıp sebze yüklü bir araca pusu kurdu. Sürücüyü rehin aldı, parasını gasp etti ve ardından gözleri bağlı olarak bilinmeyen bir yere götürdü. Serbest kalana kadar sürücünün gözleri bağlı kaldı. Daha sonra yoldan geçen biri onu bulup kurtararak hemen hastaneye kaldırdı.

Sebze taşıyan aracın sürücüsü Fadlallah Devara'nın karıştığı olay, bölge halkı arasında mezhep temelli bir çatışmaya yol açtı. Kendisine yakın gruplar baskı yapıp aracı geri almak için tekrar yolu kapatarak, rastgele yaklaşık sekiz sivili alıkoydular.

 Devam eden çatışmalar

Son gelişmeler, İç Güvenlik Güçleri ve Suriye Ordu birliklerinin son güvenlik gelişmeleri ve beraberindeki gerginliklere karşılık Suveyda'daki birkaç köye girdiğine işaret ediyor. Alınan bilgilere göre, bu güçler çatışmaları durdurmaya ve sivillerin hayatlarını korumaya çalışıyor. Aynı zamanda, hastaneler ve sağlık merkezleri, devam eden çatışmalar nedeniyle artan sayıda kurbanla dolup taşıyor.

Bu arada, önceki gece nispeten sakin geçen saatlerin ardından, aşiretler ve bölge sakinleri arasındaki çatışmalar dün yeniden alevlendi. Bu durum, Suriye hükümeti ile Suveyda'daki dini merciler ve toplumun ileri gelenleri arasında varılan anlaşmadan bu yana ilk kez yaşanan, benzeri görülmemiş bir yüksek gerilimin ortasında mezhepsel gerginlikleri körükledi. Birkaç ay önce Şam kırsalındaki Ceramana ve Sahnaya ilçelerinde patlak veren mezhepsel çatışma sahnelerini yeniden canlandırdı.

Onurlu Adamlar Hareketi’nin Resmi Sözcüsü Basim Ebu Fahr, bir müzakere komitesinin kurulduğunu ve diyaloğun çok yakında gerçekleşebileceğini bildirdi. “Çatışmalar önemli ölçüde tırmanıyor, orta ve ağır silahların kullanıldığı şiddetli çatışmalar sonucunda her iki tarafta da esirler ve kayıplar var” diye ekledi.

"Olayların bu noktaya varmasına veya bu derece tırmanmasına izin vermek istemiyoruz, ancak hükümet buna yol açan hatalar yaptı. Çatışmaların tırmanmasından 15 gün önce halkın da yardımıyla Suveyda'da Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın çalışmalarını aktif hale getirmeyi kabul ettik. Ancak hükümetin bazı unsurları bölgeye sokmakta ısrar etmesi üzerine işler durma noktasına geldi” dedi.

Taraflara kendilerine hakim olma çağrıları

Ebu Fahr, güvenlik güçlerinin bölgeye girişi gelişmesi ile birlikte çatışmaların ikinci günü hakkındaki sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün, koordinasyon yapmadan bölgeye girdiler. İki taraf arasında aşırı güç kullanımına gerek yoktu. Belki de çözüm geri çekilmektir, çünkü ordu masum sivillerin öldürülmesi, evlerin yakılması ve sınır köylerinden insanların topluca yerinden edilmesi de dahil olmak üzere büyük ihlaller gerçekleştirdi. Çözüm, ordunun geri çekilmesinde, müzakerelerde ve anlaşmalara uygun olarak devlet kurumlarının aktifleştirilmesinde yatıyor.”

Bu arada, Savunma Bakanlığı son güvenlik gelişmeleri hakkında bir açıklama yaparak, çatışmaları hızla bitirmek için askeri birliklerin konuşlandırıldığını vurguladı. Askerlerinin yasalara uygun olarak sivilleri koruma taahhüdünü yerine getirdiklerinin altını çizdi. Ayrıca tüm tarafları Savunma Bakanlığı ve İç Güvenlik Güçleri ile iş birliği yapmaya ve kendilerine hakim olmaya çağırdı.

Hükümete bağlı güvenlik güçleri ve askeri güçler, gözlemcilerin güvenlik boşluğu yaşayan bölgede kurumsal boşluk olarak tanımladıkları duruma son vermeye çalışıyor. Yerel halkın hükümet güçlerinin şehrin her yerine girip konuşlanmasına izin vermemesi sonucunda silahlı gruplar bölgedeki varlıklarını güçlendirdiler. Kaos, gruplardan birinin Suveyda Valisi Mustafa el-Bakur'u görevden almasına yol açacak kadar yayıldı.

Siyasi yazar Mahir Şerefeddin, dört bir yandan gelen büyük askeri saldırıyı “mezhepsel bir işgal” olarak nitelendirdi. X platformunda yaptığı bir paylaşımda, “Suriye’ye dair düşüncemiz bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Saldırganların genel güvenlik araçlarıyla Dürzileri en iğrenç mezhepsel tehditlerle tehdit ettiklerine, cezadan korkmadan yüzleri açık bir şekilde cesetleri çiğneyip tekmelediklerine dair dolaşımda olan görüntüler, 14 yıldır hayalini kurduğumuz bir devlet kurma yanılsamasının bitişidir” ifadelerini kullandı.

Silahsızlandırma

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba ise durumun öğleden sonra çözüleceğini ve kaçırılan kişilerin kurtarılmasının an meselesi olduğunu belirtti. El-Baba, yasadışı grupların tamamen silahsızlandırılması gerektiğini vurguladı.

Buna karşılık Dürzi Muvahid Müslümanların Ruhani Başkanlığı tarafından yapılan açıklama ile Suveyda'daki dini merciler ve topluluğun ileri gelenleri, Genel Güvenlik Güçleri de dahil olmak üzere herhangi bir tarafın bölgeye girişini reddetti. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre  Şeyh el-Akl Hamud el-Hanevi, yayınladığı bir açıklama ile olayların ve tepkilerin tırmanmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve “yaşananlar, yalnızca birliğimizin ve güvenliğimizin düşmanlarına hizmet ediyor ve toplumsal direncimizi zayıflatıyor. Aklın sesine başvurmanın gerekliliğini vurguluyor ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya, aşiretlerin asil ileri gelenlerine ve tüm vicdanlı insanlara özel bir çağrıda bulunuyoruz; fitneleri bastırmak, kötülükleri engellemek, onurumuzu korumak ve insanların mahremiyetini ve mal varlığını korumak için uyanık olalım.”

Suveyda'daki silahlı grupları tehdit eden savaşçılara dair videoların yayılması gibi, silahlı gruplar da esir alınan, araçlarına el konulan ve el-Kaide bayrağı taşıyan ordu personellerinin görüntülerini yayınladı. Son saatlerde, artan bu gerilimin sona ermesi çağrısında bulunan sesler yükseldi. Suriye'deki Dürzi sivilleri korumak için uluslararası topluma yapılan “Acil Çağrı” hashtagi, trend oldu. “Biz, insani vicdanının evlatları, Suriye'de Dürzi toplumuna mensup sivillere karşı işlenen ve hükümete bağlı ve radikal tekfirci gruplar tarafından desteklenen silahlı çetelerin de katıldığı acımasız ve organize saldırılar karşısında sesimizi yükseltiyoruz” denildi.

Suveyda şehri (Güney Suriye), rejimin 8 Aralık 2024'te devrilmesinden önce bile devlet kontrolü dışındaydı. Barışçıl protestolara sahne oldu. Yıllar önce ordunun emirlerine boyun eğmedi ve güvenlik güçlerini şehirden çıkardı. 2011'de başlayan Suriye olaylarından ve ayaklanmadan, DEAŞ’ın ortaya çıkışına kadar kendisini izole etti. Şehir sakinleri, saldırılarını gerçekleştirmek için patlayıcı yüklü araçlar ve motosikletler kullanan radikal örgüte karşı şiddetli savaşlar verdi.

Cebel el-Arap halkı, Suriye savaşı sırasında radikal hareketlere karşı kendisini savunmak için silahlı gruplar oluşturdu. Bugün, yeni Suriye makamları silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik bir askeri gücün konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor. Şeyh el-Akl Hikmet el-Hicri tarafından temsil edilen dini mercii ise bunu reddediyor. Aynı zamanda kurtuluş operasyonundan bu yana Dürzilerin kamusal meselelerden dışlanmasına itiraz ediyor, ayrıca Şam ile Suveyda arasındaki yolun korunmasını ve orada güvenlik ve emniyetin sağlanmasını talep ediyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.