Libya’nın batısındaki bir toplu mezarda 10 ceset bulundu

Tarhuna’da bulunan toplu mezarlar uluslararası alanda tepkiye neden oldu. (Reuters-Arşiv)
Tarhuna’da bulunan toplu mezarlar uluslararası alanda tepkiye neden oldu. (Reuters-Arşiv)
TT

Libya’nın batısındaki bir toplu mezarda 10 ceset bulundu

Tarhuna’da bulunan toplu mezarlar uluslararası alanda tepkiye neden oldu. (Reuters-Arşiv)
Tarhuna’da bulunan toplu mezarlar uluslararası alanda tepkiye neden oldu. (Reuters-Arşiv)

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı İçişleri Bakanlığı, dün ülkenin batısında yer alan Tarhuna şehrindeki bir toplu mezarda 10 ceset bulunduğunu duyurdu.
Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, Trablus’taki Adli Tıp, Kayıp Kişilerin Aranması ve Tespiti Genel Müdürlüğü ve Kriminal Soruşturma Dairesi ekiplerinin Tarhuna’daki toplu mezardan kimliği belirsiz 10 cesedi çıkardığı ifade edildi.
Açıklamada cesetlerden üçünün gözlerinin bağlı ve ellerinin kelepçeli olduğu bilgisi de verildi.
Adalet Bakanlığı da, 5 Nisan 2020’de Tarhuna’da kaybolan 39 ve 46 yaşlarında iki kız kardeşe ait iki ceset tespit edildiğini açıkladı.
Fayiz es-Serrac başkanlığındaki UMH, zaman zaman Tarhuna kentinde düzinelerce toplu mezar bulunduğunu duyuruyor.
Libya, merhum lider Muammer Kaddafi rejiminin 2011’de düşmesine neden olan NATO destekli ayaklanmadan bu yana çatışmalara sahne oluyor.
Ülkede iki yönetim var. Bunlardan ilki Trablus merkezli ve BM tarafından tanınan UMH, diğeri ise ülkenin doğusundaki Halife Hafter tarafından temsil edilen ve 2014’te seçilen parlamento tarafından desteklenen bir yönetim.
Ekim ayı sonunda, Cenevre’de bir araya gelen taraflar ateşkes konusunda anlaştı.
Bunun ardından, taraflar Kasım ayında Tunus’ta düzenlenen Siyasi Diyalog Forumu’nda 24 Aralık’ta seçim tarihi belirlemeyi kabul etti.



Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

TT

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Suveyda'da varılan ateşkes anlaşmasının, kendisi ve Şeyh Hamud el-Hanavi tarafından temsil edilen Dürziler ile Suveyda Vilayeti İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Ahmed ed-Dalati ve diğer yetkililer tarafından temsil edilen Suriye hükümeti arasında imzalandığını duyurdu.

Suriye hükümeti, son günlerde şehirde devam eden ve çok sayıda ölü ve yaralıya neden olan çatışmalara son vermek için dün Suveyda halkıyla ateşkes anlaşması imzaladı.

Şarku'l Avsat'ın incelediği anlaşma, tüm askeri operasyonların derhal durdurulmasını ve tüm tarafların güvenlik güçlerine ve kontrol noktalarına yönelik her türlü saldırıyı durdurma taahhüdünde bulunmasını öngörüyor.

Anlaşmaya göre, ateşkesin uygulanmasını denetlemek ve uyulmasını sağlamak için Suriye devleti ve Dürzi şeyhlerinden oluşan bir gözetim komitesi kurulması planlanıyor.

hyujı8o9
Dürzi cemaatinin ruhani liderlerinde Şeyh Hikmet el-Hicri, Suveyda'da kendisini destekleyen ‘Askeri Konsey’ üyeleri ile birlikte (Arşiv)

Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Suriye'deki Dürzi Cemaati Meclisi’nin üç şeyhi, yani Şeyh Yusuf Carbu, Şeyh Hamud el-Hanavi ve Şeyh Hikmet el-Hicri'yi bünyesinde barındırdığını belirterek, Hikmet el-Hicri'nin ‘farklı bir yönelime sahip olduğu’ için ‘anlaşmanın tarafı olmadığını’ söyledi.

Anlaşmanın tüm taraflarca imzalanmadığını, çünkü Suveyda'daki güvenlik durumunun seyahat ve toplantılara izin vermediğini belirten Şeyh Yusuf Carbu, anlaşmanın ‘yazışmalar yoluyla’ kabul edildiğini belirtti. Anlaşmanın ardından iyimser olsa da, Şeyh Yusuf Carbu “Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor” ifadesini kullandı.

Şeyh Hikmet el-Hicri, çok geçmeden, ‘kendilerini sahte bir şekilde hükümet olarak adlandıran silahlı çetelerle herhangi bir anlaşma, müzakere veya yetki devri olmadığını’ teyit eden bir açıklama yayınladı. Bu ortak tutumdan sapan, tek taraflı iletişim veya anlaşma yapan herhangi bir kişi veya kuruluşun ‘istisnasız ve müsamahasız bir şekilde yasal ve toplumsal hesap verebilirliğe tabi tutulacağı’ uyarısında bulundu.