Cezayir'de partiler yeni seçim yasa tasarısıyla ilgili ne düşünüyor?

“Yasa tasarısı, ülkenin itibarını zedeleyen ve devlet kurumlarında kök salan yolsuzluğu sona erdirecek etkili çözümler içeriyor.”

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, seçim yasası taslağını hazırlamakla görevli heyetle görüştü (APS)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, seçim yasası taslağını hazırlamakla görevli heyetle görüştü (APS)
TT

Cezayir'de partiler yeni seçim yasa tasarısıyla ilgili ne düşünüyor?

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, seçim yasası taslağını hazırlamakla görevli heyetle görüştü (APS)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, seçim yasası taslağını hazırlamakla görevli heyetle görüştü (APS)

Ali Yahi
Cezayir’de seçimler için hazırlanan yasa tasarısı, ‘uzun kış uykusunun’ ardından siyasi partiler arasında canlılığa neden olurken yasayla ilgili tartışmalar, metinlerin izahı ve endişelerin giderilmesi için harekete geçmek zorunda kalan hükümet dahil tüm tarafları yasayla ilgili düşüncelerini açıklamaya itti.
 Demokrasinin güçlendirilmesi ve atmosferin değiştirilmesi
Genel ve yerel seçimlerin tarihleri yaklaşırken seçimler için hazırlanan yasa tasarısının orijinal metninin, zenginleştirilmesi, uygun senaryoların sağlaması ve seçim tarihlerinde katılımcılara daha büyük garantiler verilmesi amacıyla Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un talimatıyla siyasi partilere dağıtılmasının ardından, yeni bir siyasi sahneye kapı aralaması beklenen bir ‘öneri savaşı’ başladı.
Siyasi partilerin bir kısmı, söz konusu yasa tasarısını Cumhurbaşkanı’nın söz verdiği değişim çabalarını sürdürme bağlamında demokrasiyi ilerletme yolunda bir köprü olarak değerlendirirken bir kısmı tasarının, halkın sokağa çıkmasının nedenlerinden biri olan önceki rejime bağlı siyaset arenasındaki oluşumları ve yüzleri ‘etkisiz hale getirmeyi’ ve önümüzdeki süreç için muhalif isimlere ve Hirak (halk hareketi) gençlerine güvenmeyi amaçladığını düşünüyor.

Cumhurbaşkanı’nın 54 taahhüdünden biri
Öte yandan yeni seçim yasasını açıklamak için bir kampanya yürütüyor gibi görünen Cezayir İletişim Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Ammar Bilhaymer, ‘yasa tasarısının Cezayir'in itibarını zedeleyen ve devlet kurumlarında kök salan yolsuzluğu sona erdirecek etkili çözümler’ içerdiğini söyledi. Bilhaymer, yasa tasarısının bir maddesinin seçim kampanyasının finanse edilmesiyle ilgili kontrollerin yanı sıra partilerin ve adayların kişisel katkıları ile vatandaşların sağladığı nakdi veya ayni bağışları ele aldığını belirtti. Bilhaymer, ayrıca devletin, ‘siyasi eylemi ahlaki hale getirmek ve seçilmiş temsilcilerin performansını güçlendirmek için güçlü kontrollerden’ biri olarak genç adaylara yönelik yardımlarda bulunabileceğini de sözlerine ekledi. Seçmenin doğrudan ve özgürce istediği bir adayı seçmesine olanak tanıyan bir ‘açık listenin’ kabul edildiğini açıklayan Bilhaymer, bunun ‘rüşvet ve seçim hilesi olgusuyla mücadeleye’ yardımcı olacağını belirtti.
Söylentilere son vermek için, Cumhurbaşkanı’nın seçim programının fiilen uygulanmakta olan 54 taahhüdü arasında yer alan siyasi ve kamusal hayatı oluşturmak ve özellikle kadınları ve gençleri siyasi, sosyal ve ekonomik sorumluluklarını üstlenmeye hazırlayarak haklarını korunmak için adımlar atıldığını söyleyen Bilhaymer, “İktidar içinde bir mücadele yok, aksine iktidar düşmanlarla mücadele ediyor. Yeni bir Cezayir inşa etmek için zamana karşı yarışıyor” ifadelerini kullandı.

Muhalifler ve destekçiler
Diğer yandan yasa tasarısını inceledikten sonra ilk değerlendirmelerini yaptılar. Ülkenin en büyük partisi olan Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN), taslak metindeki adaylık için üniversite diploması şartı getirilmesi, gençlerin ve kadınların seçim listelerinde bulunması ve yolsuzlukla mücadele gibi pek çok olumlu yöne dikkati çekti. FLN’nin müttefiki Ulusal Demokratik Birlik Partisi (RND) ise sorunun yasalarda değil, uygulamada olduğunun altını çizdi. RND, Yeni yasanın geçmiş uygulamalarla bozulamayacağına dair garanti verilemeyeceğini vurguladı. Umut için Birlik (TACJ) de taslak metninde siyasi eylemin yanı sıra önceki uygulamalardan uzaklaşılmasını sağlayabilecek birçok olumlu noktanın olduğuna işaret etti.
Buna karşın, Cezayir'deki en büyük İslami eğilimli parti Barış Toplumu Hareketi’nin (MSP) açıklaması ise hem tasarıdan duyulan memnuniyet, hem muhalefet hem de eleştiri arasında gidip geliyordu. MSP, taslak metinde partilerin çalışmalarını ilerletmesine katkıda bulunan, seçimlere katılımı yoğunlaştıran ve seçmenlere en iyisini seçme fırsatını sunan bazı yeni ve önemli değişiklikler olduğunu belirtti. Yeni Fecr Partisi’nin açıklamasında, taslak metinde bir takım olumlu noktalar olduğu, ancak başta yüzde 4 oranının korunması olmak üzere birçok yerin oldu-bittiye getirilmiş gibi göründüğü belirtildi. Açıklamada söz konusu yüzde 4 oranının eski siyasi isimlerin siyaset sahnesine yeniden dönmesini sağlama arzusunu ortaya çıkardığı kaydedildi. Bu arada Demokrasi ve Kültür İçin Birlik Partisi (RCD) gibi bazı partiler ise halen boykota devam ettikleri için yasa tasarısı ile ilgili görüşlerini açıklamayı reddettiler.

Çekinceler ve hoşnutsuzluk
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Beşir Budlal, ‘seçim yasasının mevcut halinin, halkın demokrasinin güçlenmesine yönelik özlemlerini karşılamadığını, daha ziyade, 1989 Anayasası ile getirilen çoğulculuktan sonra yürürlükte olan eski yasaları gerilettiğinin düşünüldüğünü’ söyledi.
Özellikle gelişmiş ülkelerde kadınların siyaset sahnesine bu düzeyde katılımlarının olmamasından ve gençlerin siyaset arenasına girmesi için önerilen mekanizmaların pratik olmaması ve yanıltıcı olmasından dolayı, kadın ve erkek eşitliği benimsenerek seçilmiş kurumların sulandırılması sürecinin devam ettiğinin apaçık ortada olduğunu söyledi. Prof. Budlal, gençlerin ve yeni partilerin siyaset sahnesine katılımı için bir takım imkansız koşullar kabul edildikten sonra söz konusu yasa tasarısı ile siyasi hayatı sona erdirmeye yönelik eğilim varmış gibi göründüğünü belirtti. Bununla birlikte Prof. Budlal, yasanın mevcut haliyle onaylanması durumunda bunun, siyasi sistemin siyaset arenasını yozlaştırılması ve 22 Şubat 2019’da halk hareketinin patlak vermesinden doğrudan sorumlu olan eski partilerden oluşan bir cephenin yoluna devam edeceği anlamına geleceğini vurguladı. Seçimlerin düzenlenmesi ve izlenmesi için bağımsız ve seçilmiş bir seçim komisyonunun olmamasının çarpıcı bir nokta olduğunu belirten Prof. Budlal, gözlemcilerin siyasi sistemin niyetlerini öğrenmek için yasa tasarısının geleceğini ve olası değişiklikleri beklediklerini söyledi.
Prof. Budlal, siyasi sınıfın yasa tasarısını kötüye kullanmasıyla ilgili olarak ise yıllar öncesinden kalma sistematik politikaları nedeniyle söz konusu sınıfın da ‘öleceğini’ belirterek, “Mevcut siyasi partiler çok zayıflar. İçlerindeki bilgi ve deneyime sahip olanları dışarıda bıraktıklarından yasa tasarısına bir ekleme de yapamıyorlar” dedi.

Memnuniyet ve umutlar
Öte yandan siyasi analist ve gazeteci Cemal Lağlami, yasa tasarısının, yolsuzluk ve seçimlerin satın alınması açısından sahnenin tersine çevrilmesi, sözlerin şeffaf sandıklara konulması, halkın iradesine olan ilginin yeniden tesis edilmesi, halkın yeniden egemen kararın anahtarı haline gelmesi, güvenin ve itibarın artması ve güçlü, seçilmiş kurumlar inşa edilmesi için bir fırsat olduğunu düşünüyor. Seçim yasasının, sıradanlıktan kurtulmak ve seçilmiş meclislere girme yetkisi kazanmak için yeri doldurulamaz bir fırsat sağlayacağına inanan Lağlami, bunun,  ‘fırsatçıların, köktendincilerin, yolsuzluk yapanların ve yararlanıcıların yüzlerine gölge düşürdüğünü’ söyledi.
Yasa tasarısıyla ilgili tartışmalar devam ettiği sürece topun siyasi sınıfın sahasında olacağını söyleyen Lağlami, yasanın,  narsisizmden, bencillikten ve ‘ben ya da hiç’ zihniyetinden uzakta, taraflara değil kurumlara hizmet edecek şekilde ikna edici, amaçlı ve ileriye dönük bir şekilde değişiklikleri öngördüğünü belirtti. Lağlami, ‘değişimin, herkesin modern ve gelişmiş bir Cezayir için elini taşın altına koyması gereken gelişmiş bir proje olarak kalmaya devam ettiğini’ de sözlerine ekledi.



Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
TT

Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)

Şam’ı, Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten ve ülke 8 Aralık 2025’teki ‘kurtuluş’ yıldönümünü anmaya hazırlanırken ziyaret ettiğinizde, kendinizi neredeyse bir ‘bayram’ yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Elinizde bir mercek taşıyormuşçasına, detaylarda ve karşılaştırmalarda kayboluyorsunuz. Bu karşılaştırmalar yalnızca geçen yıl dışarıdan gözlemlediklerinizle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda 15 yıllık acı, korku ve farklı kuşakların deneyimlerinden oluşan birikmiş travmalarla da dolu.

‘Bayram’ kelimesi, son günlerde Suriye başkentinde gözlemlenen genel tabloyu özetleyebilir; hazırlıklar, süslemeler ve sevinç kadar, hüzün, işlerin aksaması ve günlük işlerin bayram sonrasına ertelenmesi de bu manzaraya dahil. Basit bir düzenleme talebi dahi genellikle “İnşallah bayramdan sonra” yanıtıyla karşılanıyor.

Karanlık bir dönem sona erdi

Lübnan sınırındaki el-Masna Sınır Kapısı’ndan Şam’a doğru uzanan yol boyunca, kutlama havası daha girişte başlıyor. Yol boyunca asılı büyük pankartlar, ‘Karanlık dönem sona erdi… Ülkenin yüzü aydınlandı’, ‘Omuz omuza, el ele, vatanı inşa ediyoruz’, ‘Tek vatan… Tek halk’ gibi sloganlar taşıyor.

xasdfrg
Şam'da Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında Suriye bayrağı sallayan bir kız (AP)

Yeni bayrak ve kartal simgesi, eski rejimin boşalttığı askeri bölgelerin duvarlarına, kasaba girişlerine ve Beyrut-Şam yolundaki 4. Tümen karargâhına işlenmiş.

2024 yazında açıklanan bu yeni görsel kimlik, yıkılmış ve yıpranmış bir ülkede “Öncelikli bir konu değil” eleştirilerine maruz kalmış olsa da sahadaki gerçekler bu eleştiriyi tamamen doğrulamıyor. Eski rejimde görsel kimlik, öğrencilerin defterlerinden sınıf tahtalarına, meydanlardaki dev heykellere kadar sistematik biçimde nüfuzun pekiştirilmesini sağlayan merkezi bir araçtı.

Bu nedenle, eski rejim düştüğünde ilk olarak kırılan, parçalanan ve yok edilen şey, onun ikonları ve görsel sembolleriydi. Boşalan bu alan, yeni otoritenin kimliğini yansıtacak şekilde doldurulmalıydı; aksi halde, geçen yılın başında ortaya çıkan bölgesel ve milis kaynaklı rastgelelikler bu boşluğu doldurabilirdi. Bir gözlemci, eski rejimin sembollerini taşıyan banknotlarla işlem yapma ihtiyacı olmasaydı, pek çok kişinin paraları yakacağını alaycı bir dille ifade etti.

Ancak, geçmişle bağları koparma ve yeni dönemi pekiştirme bağlamında, birçok kişi yeni görsel kimliği kıyafet, görünüm ve sosyal davranışlarda da benimsemekte bir adım öteye geçti. Geçen yıl Şam’da uzun saçlı ve tuhaf kıyafetli olarak öne çıkan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) savaşçılarının sakalları kısalmış ve seyrekleşmişken, artık sakallar genel olarak düzenli, hafif ve bıyıkla bütünleşmiş bir şekilde gençler ve erkekler arasında yaygın bir görünüm halini aldı.

Altın kartal simgesi, resmi kıyafetlerin kollarına ve yakalarına takılan düğmeler haline geldi ve sadece devlet memurlarına değil, özel sektörde çalışan ve dönemin stilini benimsemek isteyen genç sivillere de yayıldı.

dfrg
Suriyeliler giyim, görünüş ve sosyal davranışlarında yeni bir ‘görsel kimlik’ benimseme konusunda adım atıyorlar. (AP)

Yeni devlet kurumları, önceki savaşçıları polis ve genel güvenlik başta olmak üzere resmi kanallarına entegre ederken, eski askerlerin kıyafetleri de değişti. Artık gömlek-pantolon ya da milis gruplarına göre kamuflaj yerine, siyah tek tip üniformalar, açık yüzler ve görünmeyen silahlar hâkim.

Bugün Suriye’deki büyük dönüşümler bağlamında belki küçük görünen bu sahne değişikliği, Şamlıların bastırılmış öfkesinin ve yeni yöneticilere karşı duyduğu kaygının bir kısmını emdi. Merkeziyetçi bir ülke olarak Suriye’de, genel başarı Şam sınavı geçilmeden mümkün değil. Ve Şam bugün, tüm zorluklara ve yüksek beklentilere rağmen adeta bir bayram havasında.

Beyaz bayraklar

Yoğun kalabalıklar, herhangi bir yere ulaşmayı neredeyse bir mucizeye dönüştürüyor; beyaz tevhid bayraklarıyla donatılmış geçit törenleri sokaklarda ilerliyor ve öğleden sonra Emevi Meydanı çevresindeki yollar kapanınca, iç sokaklar iyice tıkanıyor. Telefon şebekesi aşırı yük altında. Oteller dolup taşmış durumda; rezervasyonlar, bir zamanlar prestijli ve lüks olan, 1980’lerin sonunda zamanın durduğu o otellerde bile, roket gibi fırlayan fiyatlarla dolu. Bugün bu oteller sadece dönemin tanığı olan harabeler halinde.

Otellerin misafirleri, Suriyeli göçmenler, sivil toplum aktivistlerinin seminer ve atölye çalışmaları katılımcıları, üst düzey yabancı ve diplomatik heyetler, yerel ve uluslararası medya mensupları, tüccar ve müteahhitler, uzak vilayetlerden gelen güvenlik görevlileri ve sadece meraklı olan ve lobiye girebilme fırsatı bulan kişiler arasında değişiyor.

Bu yoğun kalabalığın ortak paydası, bir zamanlar ülkelerine geri dönme umudunu kaybetmiş olmaları ve bugün bunu telafi etmeye çalışmaları. Geçen yıl boyunca bazı aileler, on yıldan uzun süredir sürgünde olan çocuklarını kucaklama şansı buldu; torunlarıyla yüz yüze tanışan büyükler, bazı durumlarda sadece telefon ekranları aracılığıyla tanışabilmişti. Gençler, bir zamanlar tutuklanma veya ölüm tehlikesinden kaçarak ülkeyi terk etmiş, şimdi ise orta yaşa gelmiş olarak gençlik yıllarının yataklarına sıkışmaya çalışıyor.

csdfg
Hama şehrindeki kutlamalar sırasında el-Asi Meydanı'nda toplanan yüzlerce insanın genel görünümü (EPA)

Her bayram günü olduğu gibi, sevinç ve mutluluk duyguları bazı kapıları sadece gözyaşıyla çalıyor. Özellikle harap olmuş bölgelerde yaşayanlar ve kayıp ya da zorla kaybedilmiş yakınları olanlar, bugün sevinçlerini hıçkırıklarla yaşıyor; çünkü yollarının uzun ve zorlu olduğunu biliyorlar. Bu kişiler, bu anmanın en belirgin katılımcıları; her ailede bir kayıp veya kaybolmuş birey bulunuyor ve halen defin ve taziye merasimi için iz veya kalıntı arıyorlar.

Öte yandan, kayıp yakınları, insan hakları örgütleri, iş insanları ve diğer topluluklar, faaliyetlerini ülkelerine taşıyarak başkentte toplantılar düzenledi ve taleplerini dile getirdi. Bu, şüphesiz büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

‘Özlemle doluyum’

Her şeyden önce bu kutlama, Suriyelilerin onlarca yıl boyunca mahrum bırakıldığı ‘geri dönüş hakkına’ odaklanıyor; bu hak bazen 2011 devriminden bile önce gündeme gelmişti. İstanbul’da geçirdiği 13 yılın ardından Şam’a dönen kırklı yaşlarındaki bir adam şöyle diyor: “Geri dönüyorum çünkü basitçe özledim. Ailemi, mahallemi ve o zamanlar sevmememe rağmen zorla terk ettiğim hayatımı özledim.”

Bireylerin seçimlerini, ‘yeni Suriye’yi inşa etme’ gibi parlak başlıklar altında siyasi bağlamlara oturtmaya çalışanlara dair konuşurken şu ifadeleri kullandı: “Yurt dışındayken bile ülkem ve insanlarıma çeşitli şekillerde katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Ama bugün geri döndüm çünkü hasret galip geldi. Hasret duygusu, geri dönmek için yeterli bir sebep olmalı. Geri dönme hakkım, yönetimin şekli veya yeni iktidarın performansına duyduğum memnuniyet ya da memnuniyetsizlikten bağımsız olmalı.”

Bu ifade, bugün Suriyelilerin, hem Şam’da hem de uzak vilayetlerde karşılaştığımız insanların halini özetliyor: Halk, fiilen kaderlerini tayin etme hakkını yeniden kazanmalarını kutluyor.

Siyaset bugün geniş bir alan kaplamıyor gibi görünse de, hükümet kararları, medyanın ve hukuk alanının performansı, polis davranışları, sahil ve Suveyda’daki gelişmeler, fiyat artışları, yoksullukla zenginliğin yan yana varlığı ve cezaevlerinde kaybolan ya da zorla kaybedilen kişilerin dosyalarının görmezden gelinmesi gibi konular her sohbette kendini hissettiren ‘büyük fil’ olmaya devam ediyor. Tüm bu başlıklar ve daha fazlası, sokakta, kafelerde ve restoranlarda yüksek sesle tartışılıyor; sanki artık duvarların kulakları yokmuş gibi... Görüşme yaptığım kişi bu benzetmeye gülerek şöyle diyor: “Gerçekten de duvarların artık kulakları yok. Herkes canının istediğini yapıyor: bireyler, dernekler, bakanlıklar, valiler, hatta Hamidiyye Çarşısı’ndaki polis memuru bile… Sanki herkes yeniden konuşma cesareti bulmuş ve kulaklarını kapatmış durumda.”


Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.