Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Borge Brende Şarku'l Avsat'ta verdiği röportajda zorlukların üstesinden gelmek için ‘küresel uzlaşı’ çağrısı yaptı

Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Brende, Suudi Arabistan yatırım fırsatlarına olan ilginin arttığını teyit etti

Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Başkanı Borge Brende’in 2018 yılında düzenlenen forumumun etkinliklerine katılımından bir kare (WEF)
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Başkanı Borge Brende’in 2018 yılında düzenlenen forumumun etkinliklerine katılımından bir kare (WEF)
TT

Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Borge Brende Şarku'l Avsat'ta verdiği röportajda zorlukların üstesinden gelmek için ‘küresel uzlaşı’ çağrısı yaptı

Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Başkanı Borge Brende’in 2018 yılında düzenlenen forumumun etkinliklerine katılımından bir kare (WEF)
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Başkanı Borge Brende’in 2018 yılında düzenlenen forumumun etkinliklerine katılımından bir kare (WEF)

Bu yıl kar, dünya liderlerinin fotoğraflarını süslenmeyecek. Karar vericiler, büyük yatırımcılar ve girişimciler, İsviçre Alpleri’ne bakan Palais Des Congres (Kongre Sarayı) koridorlarında karşılaşamayacak. Dünyanın en önde gelen ekonomik forumu olan Dünya Ekonomik Forumu (WEF), yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle son 50 zirvenin aksine bu kez oturumlarını çevrim içi olarak gerçekleştiriyor.  
WEF Başkanı Borge Brende, ‘2021 Davos Gündemi’ toplantılarının arifesinde, ortak zorlukların üstesinden gelmek için ‘küresel uzlaşı’ çağrısında bulundu. Brende, Şarku’l Avsat’a telefon aracılığıyla verdiği röportajda, dünyanın tanık olduğu ‘kırılma’ ve ülkeler arasında büyüyen ekonomik, iklimsel ve sosyal eşitsizlikler ile ilgili uyarıda bulundu. Brende ayrıca, Kovid-19 salgını nedeniyle Mayıs 2021'de Singapur'da gerçekleştirilecek olan 2021 Davos Gündemi’nin en önemli konu başlıklarından ve hedeflerinden bazılarına değindi.
Bununla birlikte yeni ABD yönetiminin çok taraflılığa ve ortak uluslararası eyleme olan bağlılığına ilişkin bir takım işaretler görmeyi uman Brende, büyümenin daha sürdürülebilir ve kapsayıcı olması koşuluyla, küresel gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) oranlarını salgından önceki seviyelerine döndürmenin önemini vurguladı.
Öte yandan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman tarafından sunulan Suudi Arabistan yatırım fırsatlarına iş adamları ve yatırımcıların gösterdiği yoğun ilgiye de değindi.

İşte WEF Başkanı Brende’in Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın önemli noktaları:

Güvenin yeniden tesis edilmesi
WEF, bu yıl çevrim için düzenlenen zirvede, güvenin yeniden tesis edilmesini hedefliyor. Bunun sebebini ‘güven, ilerlemenin temelidir’ diyerek açıklayan Brende, dünya liderleri arasındaki iş birliği eksikliğine ve dünyanın tanık olduğu ve devam eden ‘kırılmaya’ karşı uyarıda bulundu. Brende, iş birliği eksikliği ve kırılmanın, iklim değişikliğine çözüm bulunması, salgınla mücadele edilmesi ve kapsayıcı bir ekonomik toparlanmanın devam etmesi karşısında bir takım zorluklara neden olacağını vurguladı.
Yeni ABD yönetiminden, uluslararası iş birliği konusundaki kararlılığını yenilediğini ve çok taraflılığa olan bağlılığını güçlü bir şekilde ortaya koyan işaretler almayı umduğunu ifade eden Brende, “ABD’nin Paris İklim Anlaşması’na ve Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) yeniden katılması, dünyanın en büyük ekonomisinin, iş birliğinin temeli olarak uluslararası kuruluşlara ve çok taraflı anlaşmalara bağlı olduğuna dair açık bir sinyal verecektir” dedi. WEF Başkanı, bunun başta ABD’nin Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) Temyiz Organı (Appellate Body) üyelerinin atamalarına onay vermemesi nedeniyle Uyuşmazlık Çözüm Mekanizması’na kilit vuran meselede olduğu gibi diğer meselelerdeki bir takım  ‘tıkanıklıkları’ gidereceğini umuyor.

Küresel uzlaşı yönelimi
Her ne kadar yeni ABD yönetimi ortak eylemin önemine ve uluslararası kuruluşların rollerinin güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapsa da, WEF Başkanı iyimserliğini dizginleyerek büyük ekonomiler arasındaki devam eden anlaşmazlıklara dikkati çekti. Brende, “Henüz krizi aştığımızı düşünmüyorum. Büyük ekonomiler arasında artan bir rekabete şahit olacağımıza hiç şüphe yok. Bazı alanlarda da anlaşmazlıkları net bir şekilde görebileceğimizi düşünüyorum. Diğer yandan çeşitli tarafların ortak çözümler bulunmasını istediği de açık” ifadelerini kullandı.
Dünyanın karşı karşıya olduğu sağlık krizinin uluslararası iş birliği alanları için bir örnek teşkil ettiğini belirten Brende, “Kovid-19'un sınır tanımadığını biliyoruz. Bir yere yayılırsa, her yere yayılmıştır demektir. İklim değişikliğinin de sınır tanımadığını biliyoruz. Bu yüzden, ortak zorlukların üstesinden gelmek için küresel bir uzlaşıya ihtiyacımız var” diye konuştu. Brende, ekonomiyi yeniden rayına oturtmanın ve küresel ham petrol üretim seviyelerini salgın öncesi seviyesine getirmenin yolunun ‘son bir buçuk yılda önemli ölçüde azalan doğrudan yabancı yatırım yoluyla ülkelerin birbirine yatırım yapmasından geçtiğini’ söyledi. ‘Son otuz yılda, milyonlarca insanın aşırı yoksulluktan kurtulmasına imkan veren bir büyüme motoru olarak’ küresel ticaretin desteklenmesi gerektiğini vurgulayan WEF Başkanı, “Küresel değer zincirlerinin ve ticaretin, Kovid-19 öncesi seviyelerine geri dönmek için mücadele ettiğini de biliyoruz” dedi.

Yoksulluk oranları
Dünyanın son 20 yıldır ilk kez aşırı yoksulluk seviyelerinde bir düşüşe değil, bir artışa tanık olduğu uyarısında bulunan WEF Başkanı Brende, “Gerçek şu ki, geçtiğimiz bir buçuk yıl içinde yaklaşık yüz milyon insan aşırı yoksullar arasına katıldı” değerlendirmesinde bulundu. Brende, salgının etkisinin, yoksul ve gelişmekte olan ülkeler üzerinde diğerlerine kıyasla daha fazla olduğuna işaret etti.
WEF Başkanı Brende sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyanın salgından önce de sadece gelişmekte olan ülkeler arasında değil, aynı zamanda sanayileşmiş ülkeler arasında da artan eşitsizliklerle karşı karşıya kaldığını biliyoruz. Artık iyi eğitimli ve iyi işleri olan vatandaşların evden çalışarak yeni duruma uyum sağladığını görüyoruz. Fakat bir markette, otelde veya bir yolcu gemisinde çalışanlar veya işsiz olanlar için durum farklı.”
Öte yandan salgınla mücadele kapsamında Kovid-19 aşılarının eşit dağıtılmasının önemini vurgulayan Brende, “(Küresel Aşı ve Bağışıklama İttifakı’nın (GAVI) liderliğini yürüttüğü) Koronavirüs Aşısı Küresel Erişim Girişimi'nin (COVAX) başarılı olacağından gerçekten emin olmalıyız” ifadelerini kullandı.
GAVI, Salgın Hastalıklara Hazırlık İçin Yenilik Koalisyonu (CEPI) ve WHO tarafından, Kovid-19’a karşı aşı geliştirilmesi, üretiminin hızlandırılması ve tüm ülkelere adil ve eşit bir şekilde dağıtılmasını sağlamak amacıyla kuruldu. COVAX’ın iki milyar doz aşı sağladığını belirten Brende, “Ancak bu yeterli değil ve daha fazlasını yapmalıyız” dedi.
Norveç’in eski Dışişleri Bakanı olan Brende, iklim değişikliği ve dijital kalkınmanın etkileri açısından ülkeler arasındaki büyük eşitsizlikleri ele almanın önemine de değindi. Brende, “Büyüme seviyelerine bakarken, en çok yoksul ülkeleri etkileyen iklim değişikliğinin yanı sıra endişe verici boyutlarda bir dijital uçurumun olduğu ve 3,6 milyar insanın henüz hiç internetle tanışmadığı gerçeğini de ele almalıyız. Bu dijital uçurumu çözmezsek, önümüzdeki yıllarda eşitsizlik konusunda daha fazla artışa şahit olacağımıza inanıyorum” şeklinde konuştu.

Trilyonluk canlandırma
Gelişmiş ülkelerin, salgının ekonomik yansımalarıyla mücadele stratejilerinde trilyonluk teşvik paketlerine güvendiklerini düşünen Brende, “Çoğunluğu gelişmiş ülkelerden olmak üzere toplamda yaklaşık 12 trilyon dolarlık teşvik paketi başlatıldı.  Bu ülkeler büyümeyi yeniden sağlamak için ne gerekiyorsa yapıyorlar çünkü bunu yapabilirler. Buna karşın birçok yükselen ekonomi ve gelişmekte olan ülke, gelişmiş ülkelerin mali gücüne sahip değiller. Bunların hepsi büyüme, istihdam yaratma, kapsayıcılık ve sürdürülebilirlik ile ekonomiyi rayına oturmak için dikkate ve ciddiye almamız gereken çok endişe verici sinyaller” yorumunda bulundu.

Çin’in çağrısı
Öte yandan bu yıl Davos Gündemi’nin Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in açılış konuşmasıyla başlaması dikkat çekti. Çin Devlet Başkanı, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve başlamasından günler önce düzenlenen 2017 Dünya Ekonomik Forumu Yıllık Toplantısı'na katıldığı Davos’ta dönüm noktası niteliğinde bir konuşma yapmıştı. Şi, serbest ticareti ve küreselleşmeyi savunarak dünyayı şaşırtmıştı. Trump ise tecrit önlemleri alma eğilimleriyle ve müttefiklerine yönelik ticaret savaşı tehditleriyle dünyayı şoke etmişti. Bu da Trump ve Şi’nin karşı roller üstlenmiş gibi görünmesine neden oldu.
Bu yıl her ne kadar çevrim içi de olsa Çin Devlet Başkanı'nın yeniden Davos'a katılmasından duyduğu mutluluğu dile getiren WEF Başkanı, “Başkan Şi'nin 2017'deki konuşması, Çin'in çok taraflılığın ve küreselleşmenin önemini vurguladığı bir konuşma olarak ünlendi” dedi.
Yoksulluk karşısında küreselleşmenin ve serbest ekonominin önemini vurgulayan Başkan Şi'ye bu bağlamda katıldığını söyleyen Brende, küreselleşmenin ‘çeşitli sorunları çözemediğini’ iddia ederek küreselleşmeyi eleştirenleri uyararak, “Küreselleşmenin gerçek anlamda başladığı 1990 yılından bu yana, dünya nüfusu 5 milyardan 7 milyara yükseldi. Bu süre zarfında dünya nüfusuna iki milyar insan eklenirken yoksulluk içinde yaşayan insan sayısı yüzde 40'tan yüzde 10'a geriledi. Küreselleşme pek çok başarıya imza attı, fakat gevşememeliyiz. Bu yılki WEF Küresel Riskler Raporu’nda servetin dağıtılmadığı ekonomilere sahip olamayacağımız için, dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan birinin eşitsizliği ele almak olduğunu gördük. Piyasa ekonomisi, ancak insana yakışır ücretlerle insana yakışır yaşam fırsatları sağlarsa meşru olur” değerlendirmesinde bulundu.

Suudi Arabistan’daki toplantı
WEF Başkanı, 2020 baharında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da yapılması gereken, ancak salgın nedeniyle ertelenen Ortadoğu ve Dördüncü Sanayi Devrimi (Endüstri 4.0) konulu olağanüstü bir toplantıya ‘büyük bir ilgi’ duyulduğunu hissettiğini söyledi.
Brende şunları söyledi:
“Suudi Arabistan'daki bu önemli toplantıya büyük bir ilgi vardı. Bu nedenle 14 Ocak'ta gerçekleşen stratejik diyalog oturumunda, en azından toplantıya katılacak yöneticilere Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile (çevrim içi olarak) tanışma fırsatı sunmak istedik. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesinden kadınları güçlendirmeyi amaçlayan reformlara ve yabancıların yararlanabileceği yatırım fırsatlarına kadar yöneticilerin sorduğu soruları takip etmek ilginç bir deneyimdi.”
Toplam 28 iş sektörünü ve 36 ülkeyi temsil eden 160'tan fazla uluslararası arenada etkili iş insanı ve girişimcinin katılımıyla gerçekleşen çevrim içi görüşmede, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin ülkesinin 2030 Vizyonu'nun duyurulmasından bu yana petrol dışı gelirlerin ikiye katlanması, kadınların işgücü piyasasında güçlendirilmesi ve iş ortamında rekabet edebilirlik seviyesinin yükseltilmesi, Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu’nun (PIF) rolünün artırılması, çevre koruma konusunda kaydedilen büyük gelişme ve Suudi Arabistan'ın, dönem başkanlığını yaptığı G20 Zirvesi tarafından onaylanan döngüsel karbon ekonomisine ilişkin girişimi gibi çeşitli alanlarda elde ettiği başarılara değinildi. 
Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan’ın kullanılmayan yeteneklerini ortaya çıkarmak için 2030 Vizyonu çerçevesinde sunulan fırsatlar kapsamında, yeni ve gelecek vaat eden büyüme sektörlerinin kurulmasının yanı sıra ülkesinde önümüzdeki on yıl içinde 3 trilyon doları yeni projelere yapılmak üzere 6 trilyon dolarlık büyük yatırım fırsatlarına da değindi.
Öte yandan Brende, WEF’in son teknolojilerle ilgili merkezi olarak Riyad’da Dördüncü Sanayi Devrimi Merkezi'nin kurulduğunun açıklandığını belirtti.

WEF’in uyumu
Bir yılı 10 yıl gibi geçirdiğini hissettiğini söyleyen Brende, “WEF, dünyanın karşılaştığı yeni zorluklara uyum sağladı” dedi.
Geçtiğimiz yıl yapılması gereken 300 toplantıyı çevrim içi olarak yapmak zorunda kaldıklarını belirten Brende, ayrıca birçok girişim başlattıklarının da altını çizdi. Brende, WEF’in bu hızlı gelişmelere ayak uydurup uydurmadığı ile ilgili bir soruyu, “WEF’in gücünün, kendini kamu ve özel sektörün iş birliğine adamış uluslararası bir kuruluş olmasından aldığına inanıyorum. Gerek İklim değişikliği konusunda olsun, gerek salgınla mücadele gerekse ekonomik büyümeyi rayına oturtmak konusunda olsun, bugün karşılaştığımız zorlukların çoğunun kamu ve özel sektör arasında daha fazla iş birliği yapılmasını gerektirdiğine inanıyorum. Kamu sektörü bu krizi atlatmak için mali gücünün çoğunu kullandı. Bu yüzden devlet borcunun çarpıcı bir biçimde arttığını gördük. Bu nedenle gelecek yıl, hükümetlerin çalışmalarını tamamlamak için özel sektördeki kaynakları da seferber etmemiz gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
Öte yandan WEF’in çeşitli şirketlerle yaptığı bir takım çalışmalara da değinen Brende, “Geçtiğimiz yıl Mart ayında Kovid-19 platformu oluşturduk. Ayrıca aşılama sürecini hızlandırmak için özel şirketlerden 41 girişim başlattık. Bunlardan biri de çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim girişimiydi. 120 şirket, iklim yönetimi, yolsuzlukla mücadele, insana yakışır iş olanakları yaratma, eğitim ve becerilerin geliştirilmesi ile ilgili olarak hükümet düzenlemelerinin çok ötesindeki çevresel ve sosyal standartlara bağlı kaldı” ifadelerini kullandı.
WEF Başkanı Brende son olarak WEF’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmaya daha fazla katkıda bulunmaya odaklanmasını beklediğini söyledi.



ABD-Rusya çekişmesi Çin'e yaradı: "Uranyum ithalatı üç katına çıktı"

Kremlin'den ağustosta yapılan açıklamada, Çin'le ekonomik işbirliğinin geliştirilmesine öncelik verildiği bildirilmişti (Reuters)
Kremlin'den ağustosta yapılan açıklamada, Çin'le ekonomik işbirliğinin geliştirilmesine öncelik verildiği bildirilmişti (Reuters)
TT

ABD-Rusya çekişmesi Çin'e yaradı: "Uranyum ithalatı üç katına çıktı"

Kremlin'den ağustosta yapılan açıklamada, Çin'le ekonomik işbirliğinin geliştirilmesine öncelik verildiği bildirilmişti (Reuters)
Kremlin'den ağustosta yapılan açıklamada, Çin'le ekonomik işbirliğinin geliştirilmesine öncelik verildiği bildirilmişti (Reuters)

Washington ve Moskova arasındaki karşılıklı yaptırımların ardından Çin, Rusya'dan uranyum ithalatını üç katına çıkardı.

Rus devletine ait haber ajansı RIA Novosti'nin incelediği gümrük verilerine göre Çin, son 10 ayda Rusya'dan 849 milyon dolar değerinde zenginleştirilmiş uranyum satın aldı. Bu da geçen yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık üç katlık bir artışa denk geliyor. 

Çin'in sadece ekimde Rusya'dan aldığı zenginleştirilmiş uranyumun değeri, 216 milyon doları buldu. Bir önceki aya göre neredeyse iki kat artış kaydedildi. 

Güney Kore de yılın ilk 10 ayında Rusya'dan 650 milyon dolar değerinde uranyum satın aldı. Böylelikle Güney Kore, Rus uranyumunun ikinci büyük ithalatçısı konumuna geldi. ABD ise üçüncü sıraya geriledi.

ABD Enerji Enformasyon İdaresi'ne göre 2022'de Rusya, ABD'nin ticari nükleer reaktörlerine yakıt sağlayan zenginleştirilmiş uranyumun neredeyse 4'te birini ihraç ediyordu. Ancak aynı yıl başlayan Ukrayna savaşıyla ikili ilişkiler kötüleşti. 

Kongre, Rusya'dan zenginleştirilmiş uranyum ithalatını yasaklayan yasa tasarısını Aralık 2023'te onaylamıştı. Başkan Joe Biden da tasarıyı mayısta imzalamıştı. 

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, bu adımla sivil nükleer enerji konusunda Rusya'ya bağımlılığı azaltmayı, enerji ve ekonomi güvenliğini güçlendirmeyi amaçladıklarını bildirmişti. 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de bu yıl eylülde bu adıma karşılık belirli kısıtlamalar getirileceğini açıklamıştı. Rusya, kasımda ABD'ye zenginleştirilmiş uranyum ihracatının kısıtlandığını duyurmuştu.  

Diğer yandan Çin'in, Rusya'dan ithal ettiği zenginleştirilmiş uranyumu ABD'ye ihraç ederek Washington'ın Moskova'ya uyguladığı yaptırımı deldiği öne sürülmüştü. Washington, bu yıl eylülde konuyla ilgili inceleme başlatıldığını bildirmişti. 

ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu verilerine göre, Kongre'nin Rusya'dan ithalat yasağını onayladığı Aralık 2023'te Çin'den ABD'ye 242 bin 990 kilogram zenginleştirilmiş uranyum sevkiyatı gerçekleştirilmişti. Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Washington'ın başlattığı incelemeyle ilgili analizinde, 2020-2022'de Çin'in ABD'ye hiç zenginleştirilmiş uranyum göndermediğine dikkat çekmişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, iddialar doğrudan reddedilmezken, "Çin ve Rusya arasındaki işbirliğinin iki egemen ülkenin kendi kararları doğrultusunda yürütüldüğü ve üçüncü bir ülkenin hedef alınmadığı" belirtilmişti.

Independent Türkçe, RT, Reuters