Yasemin Devrimi’nin üzerinden 10 geçerken Tunuslular kurbanların listesini bekliyorlar

Bir ayı aşkın bir süre önce protestocular, nihai listenin yayımlanması için baskı kurmaya çalıştılar

Yasemin Devrimi’nin üzerinden 10 geçerken Tunuslular kurbanların listesini bekliyorlar
TT

Yasemin Devrimi’nin üzerinden 10 geçerken Tunuslular kurbanların listesini bekliyorlar

Yasemin Devrimi’nin üzerinden 10 geçerken Tunuslular kurbanların listesini bekliyorlar

Basil Tercuman
Tunus’ta bundan tam 10 yıl önce, eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali iktidarını deviren Yasemin Devrimi sırasında hayatını kaybeden veya yaralananların nihai listesinin yayımlanması için sürdürülen çabalar sonuçsuz kaldı. Bu durum bazı protestocuların, Devrim Şehit ve Yaralıları ile Terör Operasyonları Genel Kurulu binası önünde, Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Tevfik Buderbala’ya göre 2018'den beri hazır olan nihai listenin yayımlanması talebiyle oturma eylemi yapmaya itti. Oturma eylemleri nedeniyle başkent Tunus’un merkezinde Başbakan’ın talimatıyla terör operasyonları düzenlendi.

Gecikmenin nedeni bilinmiyor
Nihai liste ile ilgili uzun süren tartışmaların yaşanması, ardı ardına kurulan hükümetler tarafından listenin resmi gazetede yayımlanmasını engellerken ‘Tunus’un özgülüğü için canlarını verenlere sevgi ve saygı duyulmasını’ isteyen kurbanların aileleri arasında öfkeye neden oldu.
Kassarin ilinde 8 Ocak 2011 tarihinde, devrim sırasında hayatını kaybeden ilk kurbanın cenazesine katıldığı esnada bacağından vurulan ve bu yüzden bacağını kaybeden Vail el-Karafi, İndependent Arabia’ya bir ayı aşkın bir süre boyunca Devrim Şehit ve Yaralıları ile Terör Operasyonları Genel Kurulu binası önünde yaptıkları oturma eylemini anlattı.
Karafi, şunları söyledi:
“Oturma eylemi, devrim yaralılarının ve kurbanların ailelerinin çektikleri acıların ardından hükümetin 2018'den bu yana hazır olan nihai listeyi yayımlamayı reddetmesi sonrasında başladı. Listede, hayatını kaybeden 129 kişinin yanı sıra 634 yaralının isimleri yer alıyor. Liste, iki yıl önce Tunus İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Yüksek Komisyonu’nun (CSDHLF) resmi Facebook sayfası üzerinden iki kez yayımlandı. Ancak listenin burada yayımlanmasının hiçbir yasak değeri bulunmuyor.”
Karafi, bunun bir ‘erteleme, geciktirme ve sorumluluktan kaçma girişimi’ olduğunu düşünüyor.

Hükümetin kararlılığı
Öte yandan Devrim Şehit ve Yaralıları ile Terör Operasyonları Genel Kurulu Başkanı Abdurrazzak el-Keylani, on yıl boyunca oluşturulan listelerin hazırlanmasına ve kontrol edilmesine katkıda bulunan tüm kurumlara çabalarına karşılık olarak yaptığı açıklamada, Başbakanlığın, listenin 14 Ocak’ta CSDHLF’nin resmi sayfasından yayımlanması talimatı verdiğini ve listenin resmi olarak yayımlanması konusunda herhangi bir erteleme yapılmayacağını söyledi. Protestocuları, Devrim Şehit ve Yaralıları ile Terör Operasyonları Genel Kurulu binası önünde oturma eylemi yaparak çalışmaların durmasına neden olmakla suçlayan Keylani, protestocuların binaya girmek isteyen tüm çalışanları ve vatandaşları engellediklerini, bunun da tüm çalışmaların askıya alınmasına yol açtığını söyledi. Protestocuların meşru taleplerini anladığını da sözlerine ekleyen Keylani,  çalışmaların aksamasının şehit ailelerinin, devrim gazilerinin ve diğer vatandaşların çıkarlarına zarar vereceği konusunda uyardı.

“Liste sosyal medyada değil, resmi olarak yayımlanmalı”
Devrim gazilerinin ailelerine destek veren sivil toplum kuruluşundan bir aktivist olan Abdusselam Hamdi, Facebook’un, devletin işleyişini düzenleyen tüm örf ve adetlere aykırı bir şekilde yalnızca devrimde hayatını kaybedenlerin ve yaralananların listelerinin yayımlanması durumunda adeta devletin resmi bir kaynağı haline getirildiği değerlendirmesinde bulundu. Hamdi, “Liste, resmi devlet kurumları için bir alternatif haline getirilen sosyal medya sayfalarında değil, resmi olarak yayınlanıncaya kadar öfke devam edecek. Bu, son derece önemli olan böylesi bir dosyanın ciddiye alınmamasıdır” ifadelerini kullandı. Bazı siyasi partilerin, söz konusu listeye, Yasemin Devrimi öncesinde Zeynel Abidin Bin Ali rejimine muhalefet eden, ancak işkence gören ve yerinden edilenlerin isimlerinin de eklenmesi amacıyla listenin yayımlanmasının ertelenmesini ve geciktirilmesini istediklerini ima etti. Hamdi, bunu, ‘dosyaya yönelik bir saldırı ve kurbanların ve yaralıların fedakârlıklarını kullanma girişimi’ olarak niteledi.

Dosyaya bakan komisyonlarla ilgili tartışma
Öte yandan, bu dosyada yaşanan bir diğer aksaklık, Devrim Şehit ve Yaralıları ile Terör Operasyonları Genel Kurulu tarafından hazırlanandan farklı olarak Hakikat ve Haysiyet Komisyonu da dahil olmak üzere 2011'den sonra kurulan komisyonlar tarafından birden fazla listenin hazırlanmış olmasıdır. Hakikat ve Haysiyet Komisyonu Başkanı Suham bin Sedrin, hazırladıkları listenin diğer listelerle bir araya getirilip onaylanmasını talep ediyor.
Gazeteteci Vefa el-Hemmami’ye göre ortak bir liste talebini kabul etmek, nihai listenin tanınması ve yayımlanması konusunda daha fazla zaman kaybı anlamına geliyor ve üç binden fazla dosyanın yeniden açılmasıyla bekleyiş hiç bitmeyebilir. Bunun yıllar sürebileceğini söyleyen Hemmami, özellikle yaralıların bir kısmının aldığı yaralar sonucu ölmeleri, haklarını alamamaları ve Tunus’un özgürlü için yaptıkları fedakârlıkların tanınmaması nedeniyle artık bunun kabul edilemez olduğunu söyledi.

Tarık Duzeyri olayı
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Yasemin Devrimi gazisi Tarık Duzeyri, kendisini 2011 yılında tekerlekli sandalyeye mahkum eden kurşun yarasından 9 yıl sonra 18 Ocak 2020'de hayatını kaybetti. Duzeyri’nin tekerlekli sandalyesi ölümünden sonra listenin yayımlanması için yapılan oturma eylemlerinin sembolü haline geldi.
Tarık Duzeyri’nin bazı yakınları, Duzeyri’nin devrim sırasında yaralananlara sürekli olarak tedavi görmelerini sağlayacak sağlık kartlarının verilmemesi nedeniyle kamu sağlık kuruluşlarında tedavi olamamasından dolayı sağlık durumunun büyük ölçüde kötüleştiğini söylediler. Bu yüzden devrim sırasında aldıkları yaralardan ötürü engelli olarak hayatlarına devam etmek zorunda kalan veya bir uzuvlarını kaybeden ve psikolojik olarak etkilenenlere ihtiyaçları olan sağlık ve psikolojik destek hizmetlerinin sağlanmasını talep ettiler.

“Beklerken daha kaçımız öleceğiz?”
Oturma eylemine katılan ve ismini vermek istemeyen devrim gazilerinden biri, hüzünlü ve acılı bir ses tonuyla  “On yıl sonra acımız daha da katlandı. Devrimde yaralananların çoğunun sağlık durumu kötüleşti. Nihai liste yayımlanmadan önce daha kaçımız öleceğiz? Listenin yayımlanması, devletin gerek kurbanların ailelerini, gerekse başta uzuvları kesilerek hayatları mahvolanlar olmak üzere yaralılar olarak bizi tanımasını sağlayacak. Şuan arkadaşlarımızın yardımlarıyla hayatımızı idame ettiriyoruz. Bazılarımız hayatlarını sürdürmelerini kolaylaştıracak protezleri dahi alamadı. Bütün gençler gibi evlenmeyi, çocuk sahibi olmayı ve küçük bir aile kurmayı hayal ediyorduk. Ama hepsi rüzgâra kapılıp gitti. Evlatlarını yiyen devrimin başarısına katıldığımız için onurumuzu kırmak ve bizi cezalandırmak istiyorlar” diye konuştu.



Sudan krizine çözüm ufukta görünmüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Sudan krizine çözüm ufukta görünmüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Sudan'daki krizi değerlendiren uzmanlar, küresel siyasette yaşanan gelişmeler ve Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) verilen dış destek nedeniyle bu ülkede kısa vadede bir çözümün beklenemeyeceğini, uluslararası aktörlerin krizin çözümüne yönelik yeterli çaba göstermediğini dile getirdi.

Sudan'ı takip eden uluslararası ilişkiler uzmanları, 15 Nisan 2023'te Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdülfettau el-Burhan ile Yardımcısı ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Dagalo arasında iktidar paylaşımı temelinde çatışmalara neden olan Sudan iç savaşı ile ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Milli Savunma Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özkan, Sudan iç savaşının kimsenin kimseyi yenemediği bir çıkmaza dönüştüğünü söyledi. Savaşın kısa vadede bitmesinin olası görünmediğini ifade eden Prof. Dr. Özkan, Sudan'ın "Afrika'nın yeni Suriyesi" haline geldiğini belirtti.

Prof. Dr. Özkan, Sudan'da taraflardan birinin askeri üstünlüğü ele geçirmesi ile sorunun çözümünün mümkün olabileceğine dikkat çekerek, "Bir tarafın bu savaşta üstünlük sağlaması sonrasında kapsamlı bir yapılanma ile bu sorun çözülebilir gibi görünüyor. Sudan'da savaş sonrasında kaç Sudan oluşacağı hatta sınırların nasıl çizileceğinin konuşulduğu bir süreç başlayacak gibi görünüyor." şeklinde konuştu.

Küresel siyasetin sıcak gündeminde Sudan'ın nasıl bir sürece evrileceğini kestirmenin son derece zor olduğunu dile getiren Prof. Dr. Özkan, şöyle devam etti:

"Küresel siyasetteki ilginin Filistin, Asya ve Ukrayna'ya kaydığını görüyoruz. Dolasıyla Sudan'a uluslararası ilginin oluşması kısa vadede zor görüyor. Afrika'nın farklı ülkelerinde son yıllarda askeri darbeler ve güvenlik sorunları Sudan sorununa bir Afrika merkezli çözümün ortaya çıkmasını mümkün kılmıyor. Sonuç olarak Sudan'daki kriz her geçen gün daha da derinleşerek kronik hale geliyor. "

- Binlerce kadın ve çocuk kaçmak zorunda kaldı

Sudanlı eski büyükelçi ve akademisyen Sanaa Hamad el-Awad el-Biyli ise Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki iç savaşın başlamasının üzerinden bir yıl geçtiğini hatırlatarak, özellikle başkent Hartum ve Darfur bölgesindeki şehirlerde altyapı, eğitim, sağlık, ekonomi ve toplumsal yapının sistematik olarak yıkıma uğratıldığını söyledi.

İç savaşın Sudan'da tam anlamıyla insani bir trajediye dönüştüğünü ifade eden el-Biyli, şöyle konuştu:

Bu çok farklı türden bir trajedi. Başkentin 11 milyondan fazla nüfusu var. Milislerin geniş çaplı öldürme, yerleşim alanlarını bombalama ve rastgele tutuklama yöntemlerini kullanması sonucu 8 milyondan fazla insan yerinden edildi. Bu savaşta yerinden edilen milyonlar ve öldürülen binlerce insandan daha kötüsü var ki o da 6-7 yaşındaki kız çocuklarından tutun 60-70 yaşındaki kadınların uğradığı taciz, tecavüz. Binlerce kadın ve kız çocuğu milislerin kontrol ettiği bölgelerden kaçmak zorunda kaldı.

El-Biyli, Birleşmiş Milletlerin (BM) Geneina kentinde sadece bir haftada 15 bin kişinin öldürüldüğüne dair verilerini paylaşarak, Arap olmayan kabilelerden oluşan ülke nüfusunun yarısından fazlasının ise komşu ülke Çad'a göç ettiğini aktardı.

HDK'nin ordu ile girdiği çatışmanın taraflar arasındaki "güç mücadelesi" şeklinde yorumlanmasının doğru bir okuma olmadığını ifade eden el-Biyli, çatışmanın uluslararası standartlara göre orduya bağlı askeri bir grubun mevcut yapıya isyan etmesi şeklinde tanımlanması gerektiğini söyledi.

HDK'nin ABD ve Fransa gibi Batılı ülkeler, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bazı Arap ülkeleri ve İsrail tarafından desteklediğini savunan el-Biyli, "Sudan'da yaşananlar, Amerikan işgalinden sonra Irak'ta yaşananların bir tekrarı gibi görünüyor ancak burada olay mezhepsel değil aşiret temelinde gerçekleşiyor. Çünkü devlet üzerindeki kontrolü sıkılaştırma planı, ordunun bu aşiret milisleri tarafından değiştirilmesini gerektiriyor. Bu aşiret güçleri gelecekte söz konusu ülkelerin hırs ve istekleri doğrultusunda kullanılacak nitelikli askerler sağlayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

- Tarafların güç mücadelesi iç savaşa neden oldu

Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Kuzey Afrika Çalışmaları Uzmanı Dr. Kaan Devecioğlu da ordu ile HDK arasındaki çatışmanın ülkeyi hem ekonomik hem de toplumsal bir kaosa sürüklediğini ifade etti. Devecioğlu, ülkedeki en ciddi ve öncelikli sorunun insani yardım olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Tarafların anlaşarak insani yardımın sağlanması için güvenli bölgeleri ve yolları oluşturması gerekiyor. Uluslararası toplum insani yardım konusuna yoğunlaşmalı. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisine (UNOCHA) göre Sudan’da insani yardım ihtiyacı 2,7 milyar dolar fakat bütçe 150 milyon dolar. Dolayısıyla ivedilikle BM’nin ve diğer uluslararası ortakların yoğunlaşması gereken konunun bu olduğu kanaatindeyim."

Sudan'daki iç savaşın sona erdirilmesi için tarafların hiçbir uzlaşma zemininde buluşmadığına dikkat çeken Devecioğlu, "Taraflar uzlaşmaya varmak istemiyor. Ancak Sudan'da insani kriz de her geçen gün derinleşiyor. Dolayısıyla öncelikli olarak tarafların müzakere masasına oturtulması için diplomatik baskı artmalı ve aynı zamanda insani yardım için girişimler artmalı." ifadelerini kullandı.

- "HDK milisleri 21. yüzyılın Moğolları"

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mayada Kemal Eldeen, Sudan'da devam eden çatışmaların özellikle başkent Hartum'u çok ciddi etkilediğini belirterek, HDK milislerinin evleri, bankaları ve çeşitli kurumları yağmaladığını, binlerce sivili öldürdüğünü ve yüzlerce kadın ve kız çocuğunun tecavüze uğradığını söyledi.

Dünyada savaşın olduğu hiçbir bölgede bir başkentin Hartum kadar yağmalanmaya ve yıkıma sahne olmadığını belirten Eldeen, "HDK milisleri 21. yüzyılın Moğolları gibi. Milisler, Hartum'da her tür yağma, işkence ve aşağılama yöntemini kullanarak başkenti hayalet bir şehre dönüştürdü." ifadelerini kullandı.

Sudan'daki iç savaşın benzeri görülmemiş bir insani krize yol açtığını dile getiren Eldeen, 45 milyon nüfusa sahip ülkede 18 milyon kişinin gıda kıtlığı ile karşı karşıya bulunduğunu, ülkede yaklaşık 25 milyon kişinin insanı yardıma muhtaç olduğunu, insani yardım için 2,7 milyar dolara ihtiyaç olduğu açıklansa da bunun yüzde 5'inden azının finanse edilebildiğini kaydetti.

Eldeen, "Savaşın sona ereceğine dair henüz bir belirti yok. BAE, milislere desteğini devam ettirdiği sürece savaşın sona erme olasılığı yok. Bu savaş yıllarca sürebilir." dedi.


İsrail saldırıları güney Lübnan'da iki kasabayı hedef aldı

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Mecdel Zevn köyüne düzenlediği hava saldırısı sonucu dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Mecdel Zevn köyüne düzenlediği hava saldırısı sonucu dumanlar yükseliyor. (AFP)
TT

İsrail saldırıları güney Lübnan'da iki kasabayı hedef aldı

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Mecdel Zevn köyüne düzenlediği hava saldırısı sonucu dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Mecdel Zevn köyüne düzenlediği hava saldırısı sonucu dumanlar yükseliyor. (AFP)

Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA), İsrail savaş uçaklarının dün (Pazartesi) Lübnan'ın güneyindeki Meys el-Cebel ve Tayr Harfa kasabalarına saldırı düzenlediğini bildirdi.

Ajans, İsrail saldırılarının bazı ev ve mülklerde ciddi hasara yol açtığını, ancak can kaybının olmadığını aktardı.

İsrail keşif uçaklarının Mavi Hat'a komşu sınır köyleri üzerinden Sur kentinin eteklerine kadar uçmaya devam ettiği bildirildi.

İsrail ordusu, uçaklarının güney Lübnan'da saldırılar düzenlediğini doğrulayarak, Meys el-Cebel'de bir Hizbullah askeri yerleşkesini bombaladığını ve topçularının güney Lübnan'daki Şeba Çiftlikleri’nde tehdit oluşturan bir hedefi vurduğunu açıkladı.

İsrail ordusu ve Hizbullah, 7 Ekim'de Gazze Şeridi'nde savaşın başlamasından bu yana neredeyse her gün sınır ötesi bombardıman gerçekleştiriyor.

İsrail ordusu bugün (salı) yaptığı açıklamada, dün gece Lübnan sınırına yakın kuzey bölgesinde kaynağı bilinmeyen bir patlamada dört askerin yaralandığını duyurdu.

Daha sonra Hizbullah tarafından yapılan açıklamada, İsrail Golani Tugayı'ndan bir güç sınırı geçerken Hizbullah savaşçılarının İsrail sınırına yakın Tel İsmail bölgesinde bir dizi patlayıcı düzeneği patlattığı ifade edildi.


İsrail medyası: Hamas, 6 haftalık ateşkes ve yüzlerce Filistinlinin serbest bırakılması karşılığında 20 esiri serbest bırakmayı teklif etti

Hamas, 6 haftalık ateşkes ve yüzlerce Filistinlinin serbest bırakılması karşılığında 20 esiri serbest bırakmayı teklif etti. (Reuters)
Hamas, 6 haftalık ateşkes ve yüzlerce Filistinlinin serbest bırakılması karşılığında 20 esiri serbest bırakmayı teklif etti. (Reuters)
TT

İsrail medyası: Hamas, 6 haftalık ateşkes ve yüzlerce Filistinlinin serbest bırakılması karşılığında 20 esiri serbest bırakmayı teklif etti

Hamas, 6 haftalık ateşkes ve yüzlerce Filistinlinin serbest bırakılması karşılığında 20 esiri serbest bırakmayı teklif etti. (Reuters)
Hamas, 6 haftalık ateşkes ve yüzlerce Filistinlinin serbest bırakılması karşılığında 20 esiri serbest bırakmayı teklif etti. (Reuters)

İsrailli bir yetkili dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, Hamas'ın esir takası müzakerelerine verdiği son yanıtta, yüzlerce Filistinlinin serbest bırakılmasının yanı sıra altı haftalık ateşkes karşılığında, Gazze Şeridi'ndeki 20 esirin serbest bırakılmasını teklif ettiğini söyledi.

İsrail merkezli Walla internet sitesi, adı açıklanmayan yetkilinin, Hamas’ın daha önce üzerinde anlaşmaya varılan 40 esir sayısının azaltılması için bir gerekçe sunduğunu bildirdi. Site, İsrailli yetkilinin, daha önce üzerinde anlaşmaya varılan sayının artık mevcut olmadığını, çünkü öne sürülen isimlerden bazılarının hayatta olmadığını ve diğerlerinin de başka örgütlerin elinde olduğunu söylediğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığına göre İsrailli yetkili, Hamas'ın İsrail hapishanelerinden serbest bırakılmasını istediği Filistinlilerin sayısını da arttırdığını ve müzakerelerin ilk bölümünün tamamlanmasının ardından ikinci bölümde savaşın durdurulmasını sağlayacak uluslararası garantilerin varlığını şart koştuğunu söyledi.

İsrailli yetkili, Hamas'ın arabuluculara verdiği yanıtta, anlaşmayı birkaç aşamaya böldüğünü ve bunları birbirine bağladığını kaydetti.

Yetkiliye göre Hamas ayrıca ilk aşamada İsrail ordu güçlerinin Gazze Şeridi'nin geniş alanlarından çekilmesini, Filistinlilerin Gazze Şeridi'nin kuzeyine tam dönüşüne izin verilmesini ve ilk aşamadan itibaren Gazze Şeridi'nin tamamında tam hareket özgürlüğü talep ediyor.


Irak ile Pentagon arasında 550 milyon dolarlık askeri anlaşma

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin arasında Pentagon'da bir görüşme gerçekleşti. (AFP)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin arasında Pentagon'da bir görüşme gerçekleşti. (AFP)
TT

Irak ile Pentagon arasında 550 milyon dolarlık askeri anlaşma

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin arasında Pentagon'da bir görüşme gerçekleşti. (AFP)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin arasında Pentagon'da bir görüşme gerçekleşti. (AFP)

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Irak ile yaklaşık 550 milyon dolar değerindeki bir askeri anlaşmaya ilişkin ortak çalışma protokolü imzalandığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı’ndan (AWP) dün (Pazartesi) aktardığı habere göre yapılan açıklamada, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) de dâhil olmak üzere Irak genelindeki bölgelerin hava tehditlerine karşı güvence altına alınması için Irak ve ABD arasında devam eden çalışmaları ele aldıkları belirtildi.

İki taraf ayrıca ABD ve Irak arasındaki mevcut güvenlik iş birliğini, her iki ülkeye yönelik güvenlik tehditlerinin ele alınmasına yönelik ortak çabaları ve Irak'ta DEAŞ terör örgütünü yenmeye yönelik uluslararası koalisyonun geleceğini görüştü.

Sudani, Washington'daki görüşmeler sırasında İran ve İsrail arasındaki gerilimin Tahran'ın hafta sonu gerçekleştirdiği saldırının ardından artması üzerine Ortadoğu'da itidal çağrısında bulundu.

dfjukıl
ABD Başkanı Joe Biden, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Beyaz Saray'da bir araya geldi. (Reuters)

Sudani, ABD Başkanı Joe Biden ile Beyaz Saray'da gerçekleşen görüşmenin başında yaptığı açıklamada, “Bu hassas bölgenin güvenlik ve istikrarını korumak için tüm tarafların itidalli davranmasını ve artan gerilimi durdurmasını umuyoruz. Son gelişmeler başta olmak üzere çatışma alanının genişlemesini durdurmaya katkıda bulunacak tüm çabaları teşvik ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Söz konusu toplantı, ABD ve Avrupa'nın itidal çağrısı yapmasına rağmen, ABD'nin müttefiki İsrail'in İran'ın füze ve insansız hava aracı (İHA) saldırısına vereceği yanıtı değerlendirdiği bir dönemde gerçekleşti.

Irak hem Washington hem de Tahran'ın ender müttefiklerinden biri. Irak hava sahası İran'ın İsrail'e yönelik eşi benzeri görülmemiş İHA ve balistik füze saldırısı için kilit bir güzergâhtı. Iraklı yetkililer, İran'ın saldırıdan önce bölgedeki diğer ülkelerin yanı sıra kendilerini de bilgilendirdiğini söylüyor.

Sudani, “Dürüstlük ve dostluk ruhu içinde, bölgedeki mevcut meseleye ilişkin bazı değerlendirmelerde farklılık gösterebiliriz. Ancak uluslararası hukuk ilkeleri, savaş kanunları ve koruma ilkesi konusunda hemfikiriz. Sivillere, özellikle de kadın ve çocuklara yönelik her türlü saldırıyı reddediyoruz” dedi.

Biden, Washington'un İsrail'in güvenliği ve Gazze'deki çatışmaların sona erdirilmesi konusunda kararlı olduğunu söyledi. DEAŞ örgütüne karşı yürütülen çabalara da değinen Biden, ABD ve Irak arasındaki ortaklık kritik önem taşıyor” ifadesini kullandı.


Filistinli anne, ölümden yokluğa tehcir edildiği Refah'ta 9 çocuğunu büyütmeye çabalıyor

Fotoğraf: Anas Zeyad Fteha/AA
Fotoğraf: Anas Zeyad Fteha/AA
TT

Filistinli anne, ölümden yokluğa tehcir edildiği Refah'ta 9 çocuğunu büyütmeye çabalıyor

Fotoğraf: Anas Zeyad Fteha/AA
Fotoğraf: Anas Zeyad Fteha/AA

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik aylardır devam eden saldırılarından korunabilmek için 9 çocuğuyla birlikte Gazze kentinden Refah'a tehcir edilen Filistinli anne, telefon mesajıyla öğrendiği eşinin kaybının ardından evlatlarıyla hayata tutunmaya çalışıyor.

İsrail'in Gazze kentine düzenlediği bombalı saldırıda eşini kaybeden Filistinli Huriye, güneydeki Refah kentinde kurduğu derme çatma çadırda 9 çocuğuyla birlikte yaşıyor.

Huriye, AA muhabirine yaptığı açıklamada, zorla yerlerinden edilmelerini, eşinin kaybını ve Refah'taki durumlarını anlattı.

İsrail'in saldırıları nedeniyle Gazze kentindeki Zeytun mahallesinden Han Yunus'a zorla yerlerinden edildiklerini belirten Huriye, daha sonra da Refah kentine geldiklerini dile getirdi.

Huriye, burada herhangi bir gelirleri olmadığını; durumun her geçen gün ağırlaştığını ifade etti.

Çadır hayatında su, mutfak gazı gibi temel ihtiyaçlardan dahi yoksun olduklarını belirten Huriye, çocuklarına yemek hazırlamak için gün içinde topladığı kağıtları ya da tahta parçalarını yaktığını belirtti.

- "Eşimin vefatını mesajla öğrendim"

Huriye, saldırıların gölgesinde kendisinin çocuklarıyla birlikte Refah'a gelirken eşinin kuzeyde kaldığını söyledi.

İletişim yollarının çok kısıtlı olduğunu belirten Huriye, şunları aktardı:

"Biz Gazze'nin güneyinde iken eşim kuzeyinde hayatını kaybetmiş, vefat haberini mesajla öğrendim. Mesajı kız kardeşim attı."

Huriye eşinin vefatının ardından bir başına kaldığını, yaşadığı üzüntü ve kedere rağmen hayata uyum sağlamaya çalıştığını, çocuklarını büyütmek ve güvende tutmak için elinden geleni yaptığını ifade etti.

- Korku ve kayıp

Huriye, "Hayatımız basit ve sıradandı. Çocuklarımıza en iyi eğitimi ve yaşamı sağlamayı hayal ederdik. Ancak saldırılar, her şeyi mahvetti, kocamı öldürdü ve her şeyden yoksun şekilde bizi bir çadırda yaşamaya sürükledi." ifadelerini kullandı.

Saldırıların hala devam etmesi, ailenin temel direği eşini kaybetmesi nedeniyle çok endişeli ve kaybolmuş hissettiğini aktaran Huriye, çocuklarının Refah'ta da güvende olmadığını, İsrail'in tüm uluslararası çağrılara rağmen saldırılarında ısrarcı olduğunu vurguladı.

Huriye, İsrail'in saldırıları öncesinde istikrarlı bir hayatları olduğunu şimdi ise yokluk; yoksulluk içinde yaşadıklarını dile getirdi.


AB'den, Sudan'daki insani felaketi sonlandırmak için uluslararası topluma çağrı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

AB'den, Sudan'daki insani felaketi sonlandırmak için uluslararası topluma çağrı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Avrupa Birliği (AB), Sudan'daki insani krizin büyüklüğüne dikkati çekerek, çatışan taraflar üzerinde baskı kurarak savaşı sonlandırmak için iyi niyetle çabalarını birleştirme çağrısı yaptı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Paris'te düzenlenen Sudan ve Komşuları için Uluslararası İnsani Yardım Konferansı'nda konuştu.

Sudan'ın sivil halkın yerinden edilmesi açısından dünyadaki en büyük krizin yaşandığı ülke olduğuna işaret eden Borrell, "İnsani kriz çok büyük. Çok kriz var ama hiçbiri bu kadar acil değil. 18 milyon kişi açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya. Darfur, iki savaş ağasının hırslarının tetiklediği korkunç bir insani krizin merkez üssüdür." ifadelerini kullandı.

Uluslararası toplumun, savaşan taraflar üzerinde baskı kurması, diğer yandan da insani yardımların ulaştırılması amacıyla ateşkes için çaba sarf etmesi gerektiğine dikkati çeken Borrell, şimdiye kadar farklı girişimlerin arabuluculukta başarılı olamamasının nedeninin taraflara erteleme ve pazarlık imkanı bırakılması olduğunu söyledi.

Borrell, "Sudan halkının mümkün olduğu kadar çabuk ve tam olarak harekete geçmemize ihtiyacı var. Çok şey söylendi, artık operasyonel olarak eylemlerimizi hızlandırmamız gerekiyor." değerlendirmesini yaptı.

Arabuluculuk için neler yapılması gerektiğiyle ilgili soru üzerine Borrell, Sudan'ı etkilemeye çalışan ve çatışmanın sürmesini isteyen aktörler olduğuna işaret ederek, "Bazı ülkeler bir tarafı, diğer ülkeler de diğer tarafı destekliyor. Tabii ki hangi tarafta olduklarına bağlı olarak sonuç değişiyor. Arabuluculuk bu değil." diye konuştu.

Borrell, bu aktörlerin hangi ülkeler olduğu konusunda yorum yapmayacağını dile getirerek, "Rusya da işin içinde. Arabuluculuk için değil ama sıkıntılı bir durumdan yararlanmak için." dedi.

AB Yüksek Temsilcisi, "Bu konferansın amacı; rekabeti ve (tarafları) etkileme arzusunu nasıl bir kenara bırakabileceğimizi görmek." tespitinde bulundu.

- "Vahşeti ve acıyı anlatacak kelime yok"

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Kriz Yönetimi ve İnsani Yardımlardan Sorumlu Üyesi Janez Lenarcic de birkaç hafta önce Sudan-Çad sınırında bulunduğunu belirterek, "Vahşeti ve acıyı anlatacak kelime yok." ifadesini kullandı.

Lenarcic, AB'nin konferansa katılarak Sudan halkına içinden geçtikleri insani felaketi sonlandırmaya kararlı olduğunu göstermek istediğini kaydetti.


İsrail güçleri, Batı Şeria'da düzenlediği baskınlarda çok sayıda Filistinliyi gözaltına aldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail güçleri, Batı Şeria'da düzenlediği baskınlarda çok sayıda Filistinliyi gözaltına aldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusu, işgal altındaki Batı Şeria'da çeşitli kentlere ve beldelere baskınlar düzenledi, çok sayıda Filistinliyi gözaltına aldı.

Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail güçleri, Tulkerim kentinin bazı beldelerine düzenlediği baskında 9 Filistinliyi gözaltına aldı.

İsrail askerleri, Ramallah'ın doğusundaki Burka, Kefer Nıma ve Mezraa beldelerine baskınlar düzenledi; evlerde arama yaptı ve çok sayıda Filistinliyi gözaltına aldı.

Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre ise İsrail güçleri, Beytullahim ve El Halil'deki beldelerde de Filistinlilerin evlerine baskınlar düzenledi.

Yasa dışı Yahudi yerleşimciler 12 Nisan akşamından bu yana Batı Şeria'da pek çok noktada Filistinlilere saldırılarını artırdı.

Yasa dışı Yahudi yerleşimciler, başta Mugayyir köyü olmak üzere Filistinlilere ait köy ve beldelere saldırdı, çok sayıda aracı ateşe verdi.

Filistin Sağlık Bakanlığı daha önce yaptığı açıklamada, İsrail güçleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 12 Nisan'dan bu yana 4 Filistinlinin hayatını kaybettiğini, 60 kişinin yaralandığını duyurmuştu.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yaklaşık 700 bin yasa dışı Yahudi yerleşimci yaşıyor. Uluslararası hukuka göre Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı sayılıyor.

Bu yerlerde ikamet eden fanatik Yahudi yerleşimciler, Batı Şeria'da işgal altında yaşayan Filistinliler için hayatı daha da zorlaştırıyor.


İsrail, Gazze'de 50 gün boyunca alıkoyduğu 2 Filistin Kızılayı çalışanını serbest bıraktı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail, Gazze'de 50 gün boyunca alıkoyduğu 2 Filistin Kızılayı çalışanını serbest bıraktı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Filistin Kızılayı, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yanus kentinde 50 gün önce alıkoyduğu 2 çalışanını serbest bıraktığını duyurdu.

Filistin Kızılayından konuyla ilgili yazılı açıklama yapıldı.

İsrail askerlerinin, 50 gün önce Han Yunus'taki Emel Hastanesi'nden yaralıları tahliye ettikleri sırada alıkoyduğu 2 ambulans görevlisini serbest bıraktığı ifade edilen açıklamada, Kızılay çalışanı 6 kişinin hala İsrail askerlerinin elinde olduğu ve akıbetlerinin bilinmediği aktarıldı.

Filistin Kızılayı, Emel Hastanesi'ne şubat ayında düzenlenen baskın sırasında alıkonulan 7 çalışanının da, 28 Mart'ta serbest bırakıldığını duyurmuştu.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 14 bin 500’ü çocuk, 9 bin 560'ı kadın olmak üzere 33 bin 729 Filistinli öldürüldü, 76 bin 371 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.


İsrail'in 192 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 33 bin 797'ye çıktı

Fotoğraf: Ashraf Amra/AA
Fotoğraf: Ashraf Amra/AA
TT

İsrail'in 192 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 33 bin 797'ye çıktı

Fotoğraf: Ashraf Amra/AA
Fotoğraf: Ashraf Amra/AA

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 33 bin 797'ye yükseldi.

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'ne 192 gündür sürdürdüğü saldırılara ilişkin bilgi verildi.

Açıklamada, İsrail ordusunun son 24 saatte Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 68 Filistinlinin daha hayatını kaybettiği, 94 Filistinlinin yaralandığı belirtildi.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısının 33 bin 797'ye, yaralı sayısının da 76 bin 465'e yükseldiği aktarıldı.

Açıklamada, enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğu ancak İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığı yinelendi.


Gazze ateşkesi müzakereleri ‘bilinmeyen bir kadere’ ilerliyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde yerlerinden edilmiş Filistinlilerin kaldığı bir kamptaki çocuklar (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde yerlerinden edilmiş Filistinlilerin kaldığı bir kamptaki çocuklar (AFP)
TT

Gazze ateşkesi müzakereleri ‘bilinmeyen bir kadere’ ilerliyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde yerlerinden edilmiş Filistinlilerin kaldığı bir kamptaki çocuklar (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde yerlerinden edilmiş Filistinlilerin kaldığı bir kamptaki çocuklar (AFP)

Gazze Şeridi'nde bir ‘ateşkes’ sağlanmasını amaçlayan müzakerelerin akıbeti, İran'ın İsrail'e yönelik saldırıları nedeniyle bölgesel gerilimin arttığı bir ortamda Hamas'ın arabuluculara verdiği ve İsrail'in ABD'nin önerisini ‘reddetme’ olarak değerlendirdiği taleplerine bağlı kaldığını teyit eden yanıtının ardından ‘bilinmez’ hale geldi. Uzmanlar görüşmelerin ‘çıkmaza girdiğini’ doğrularken, ‘arabuluculuk çabalarının her halükârda devam edeceğini, ancak farklılıkların giderilmesi için daha az umut olduğunu’ söylediler.

Hamas Cumartesi akşamı yaptığı bir açıklamayla, Mısır ve Katarlı arabuluculara, Gazze Şeridi'nde İsrail ile önerilen ateşkese yanıtını verdiğini duyurdu. Hareket, ‘kalıcı ateşkes, ordunun tüm Gazze Şeridi'nden çekilmesi, yerlerinden edilenlerin bölgelerine ve ikamet ettikleri yerlere geri dönmesi, yardım girişinin arttırılması ve yeniden inşanın başlatılması gibi taleplerine bağlı kalacağını’ vurguladı.

csdfvbr
Tel Aviv’de Netanyahu hükümetine karşı düzenlenen protesto gösterisinden (Reuters)

Müzakereleri yürüten İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad ile İsrail Başbakanlık Ofisi’nin dün (pazar) yaptığı ortak açıklamada “Hamas ateşkesi reddetti. Teklifin reddedilmesi, Yahya Sinvar'ın insani bir anlaşma ya da 7 Ekim'den bu yana Gazze'de tutulan esirlerin iadesini istemediğini gösteriyor” ifadelerine yer verildi.

Ocak ayı sonunda başlayan altı turluk müzakerelerin ardından Mısır, Katar ve ABD'deki arabulucular, her iki tarafın da taleplerine bağlı kalması ve taviz vermeyi reddetmesi nedeniyle Hamas ile İsrail arasında bir anlaşmaya varamadı.

Mevcut müzakereler, Ocak ayı sonunda Paris'te düzenlenen, Mısır, ABD ve İsrail istihbarat şeflerinin yanı sıra Katar Başbakanı’nın da katıldığı ve sonuçları o dönemde ‘yapıcı’ olarak nitelendirilen bir toplantıda kararlaştırılan ‘üç aşamalı bir anlaşma çerçevesine’ dayanıyor.

Paris'ten Kahire'ye, Doha'ya ve tekrar Paris'e taşınan müzakereler hem doğrudan hem de dolaylı olarak Ramazan ve ardından bayram süresince bir ateşkese varmayı umuyordu. Ancak şu ana kadar bir anlaşmaya varılamadı.

Müzakerelerin son turu geçtiğimiz hafta Kahire'de gerçekleşti. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns, ABD'nin ateşkes önerisini Hamas'a sundu. Basında yer alan haberlere göre öneri, İsrail tarafından alıkonulan 800 ila 900 Filistinlinin serbest bırakılması, günde 400 ila 500 tır gıda yardımının girişi ve Gazze'nin kuzeyinde yerlerinden edilen insanların memleketlerine dönmesi karşılığında 40 İsrailli esirin serbest bırakılacağı altı haftalık bir ateşkes öngörüyordu.

Mısırlı bir kaynağın el-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalına verdiği bilgiye göre Kahire'deki müzakerelerde ‘kayda değer bir ilerleme kaydedilmesine rağmen’ teklif kabul edilmedi ve müzakereler başlangıç noktasına geri döndü.

gth5y6j
Silahını Gazze Şeridi'ndeki bir noktaya doğrultmuş bir İsrail askeri (Reuters)

Mısır-Katar arabuluculuk çabaları şimdiye kadar çatışmaları Kasım ayında bir haftalığına durdurmayı başardı. Bu süre zarfında Hamas 100'den fazla esiri serbest bırakırken İsrail de bunun yaklaşık üç katı kadar Filistinli tutukluyu serbest bıraktı.

Kudüs Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Eymen er-Rakab, ‘ateşkes müzakerelerinin çıkmaza girdiğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte “Bu durum arabulucuların Hamas ile İsrail arasındaki farklılıkları giderme çabalarını sürdürmelerini engellemeyecek. Arabulucular beyaz bayrak çekmediler. İsrail'in savaşı uzatma çabalarına ve taviz vermeyi reddetmesine rağmen çalışmaya devam edecekler” ifadelerini kullandı.

‘Müzakere yolunun zor ve olumsuz’ olduğuna inanan er-Rakab, ABD'nin son teklifini yerinden edilmiş kişilerin kuzey Gazze Şeridi'ne geri dönüşü ve takas anlaşmasının birinci ve ikinci aşamalarının bir parçası olarak serbest bırakılan Filistinli mahkumların sayısıyla ilgili taleplere yanıt vermemesinin yanı sıra, İsrail'in Gazze'den çekilmesini sağlamadığı için ‘Filistinliler için sinir bozucu ve kabul edilemez’ olarak nitelendirdi. Zira bu, yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü üzerindeki varlığını ve kontrolünü sürdürmesi anlamına geliyor.

sfreg
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta Cumartesi günü meydana gelen yıkım (DPA)

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde İsrail ilişkileri uzmanı olan Dr. Said Ukkaşe, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Müzakereler bilinmeyen bir yola girdi ve biz bundan daha kötü bir şeye de açığız” dedi.

Ukkaşe, “Müzakereler devam edecek. Çünkü savaşı durdurma umuduyla çeşitli düzeylerde işleyen diplomasinin hali budur” diyerek müzakerelerin durumunu ‘nereye gittiğini bilmediği halde bisikletin düşmemesi için pedal çevirmeye devam eden bisikletçi teorisine’ benzetti. Ukkaşe, “Müzakereler, mevcut durumu çözmeye yönelik gerçek bir umut vadetmeden devam edecek” dedi.

Hamas’ın, ateşkes önerisine verdiği yanıtı arabuluculara duyurmasıyla İran’ın, Şam'daki konsolosluğunun hedef alınmasına karşılık olarak İsrail'e İHA ve füze saldırıları düzenlemesinin aynı zamana denk gelmesi dikkat çekiyor. İran'ın saldırıları kayıplara yol açmamış olsa da gözlemciler, İran'ın gerilim yaratmasının ateşkes müzakerelerini etkileme ihtimalini dile getirdi.

Mossad, dün yaptığı açıklamada “İran'la yaşanan gerilimi istismar etmeye devam eden Sinvar, bölgede kapsamlı bir gerilim yaratma peşinde” dedi. Mossad, İsrail'in “Hamas'a karşı savaşında tüm hedeflerine ulaşmak için var gücüyle çalışmaya devam edeceğini, Gazze'deki esirleri geri almak için elinden geleni ardına koymayacağını” kaydetti.

Gözlemciler, İran saldırısının müzakerelerin gidişatı üzerinde bir etkisi olduğunu düşünmüyor. Ukkaşe, “Tahran'ın saldırıları dikkatleri Gazze meselesinden uzaklaştırdı. Dünya, şimdi bölgedeki gerilimi kontrol altına almaya yöneldi” dedi.

Ukkaşe, “Müzakereler, Tahran'ın Hamas da dahil olmak üzere bölgedeki temsilcilerine anlaşmayı tamamlamaları için baskı yapmasını sağlayarak İran'ın yarattığı gerilimden fayda sağlayabilir” dedi. Hamas’ın Gazze dışında bu tür baskıları kabul edebileceğine dikkat çeken Ukkaşe, “Ancak içeride durum farklı. Liderler zafer peşinde ve bölgedeki varlıklarını sürdürmek istiyorlar. Bu da onları neredeyse intihar eylemi gerçekleştirmeye itebilir” ifadelerini kullandı.

dfvrtb
Mısır geçtiğimiz Ocak ayında Gazze'deki durumla ilgili sanal bir konferansa katıldı (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Diğer yandan Mısır, İran'ın İsrail'e karşı İHA fırlattığını duyurması ve son dönemde iki ülke arasındaki tehlikeli gerilim göstergeleri konusunda derin endişe duyduğunu ifade etti. Mısır, kendi Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı resmî açıklamada ‘durumu kontrol altına almak, gerilimi durdurmak, bölgeyi istikrarsızlığın tehlikeli bir dönemecine sürüklenmekten alıkoymak, halklarının çıkarlarını tehdit eden riskten kurtarmak için ilgili tüm taraflarla sürekli temas halinde olduğunu’ yineledi.

Tahran saldırısını yorumlayan Katar da tüm tarafları gerilimi artırmaktan vazgeçmeye, gerginliği yatıştırmaya ve azami itidal göstermeye çağırdı.

Şu ana kadar arabuluculardan müzakerelerin akıbetine ilişkin herhangi bir açıklama gelmedi. Umutlar, halen uzun zamandır beklenen ateşkesin sağlanması ihtimaline bağlanmış durumda.