MOSSAD Başkanı, İran’ın nükleer programına ilişkin talep listesini iletmek için Washington’a gidiyor

Taleplerin arasında uranyum zenginleştirmeyi bırakması ve Suriye’den çekilmesi de bulunuyor.

MOSSAD Başkanı, İsrail’in İran’ın nükleer programına ilişkin talep listesini Washington’a götürecek (AP)
MOSSAD Başkanı, İsrail’in İran’ın nükleer programına ilişkin talep listesini Washington’a götürecek (AP)
TT

MOSSAD Başkanı, İran’ın nükleer programına ilişkin talep listesini iletmek için Washington’a gidiyor

MOSSAD Başkanı, İsrail’in İran’ın nükleer programına ilişkin talep listesini Washington’a götürecek (AP)
MOSSAD Başkanı, İsrail’in İran’ın nükleer programına ilişkin talep listesini Washington’a götürecek (AP)

İsrail İstihbarat Servisi MOSSAD’ın Başkanı Yossi Cohen, ABD’ye yapacağı ziyaretin programında son dokunuşlarını yapıyor. Programın içinde yeni ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme de yer alabilir.
İsrail merkezli Kanal 13’te yayınlanan bir haberde, Cohen’in önümüzdeki ay gerçekleştirmeyi planladığı ziyaret kapsamında Biden ile de görüşebileceği ifade edildi. Görüşme gerçekleşirse bu İsrailli bir yetkilinin, Joe Biden ile görevini devraldıktan sonra yapacağı ilk görüşme olacak. Cohen’in Washington’da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanı William Burns de dahil olmak üzere diğer yetkililerle de görüşmesi bekleniyor.
İsrailliler, ABD’nin önde gelen yetkilileriyle yüz yüze yapacakları ilk toplantıları Yahudi devletinin yetkilileri için bir ayrıcalık olarak görüyor.
Cohen, Washington ziyaretinde İran meselesine ve ABD’nin 2015 yılında imzalanan Nükleer Anlaşma’ya yeniden katılma planına odaklanacak.
Tel Aviv’de Cohen’in, Washington’un Tahran’la imzalamayı düşündüğü herhangi bir yeni anlaşma karşısında İsrail bilgi ve taleplerini sunmaya kararlı olduğu bildirildi. Bunların, İran’ın yalnızca nükleer hedeflerini değil, bölgesel hedeflerini de engelleyecek talepler olması bekleniyor.
Cohen ve ekibinin, İran’ın nükleer programının gidişatına ilişkin İsrail tarafından toplanan tüm bilgileri Biden yönetimine sunması bekleniyor. Aynı zamanda Tahran’a nükleer silah elde etmesini engellemek için uygulanan en sert kısıtlamaları içeren 2015 Nükleer Anlaşması’nda köklü bir değişiklik anlamına gelebilecek taleplerde bulunması bekleniyor. Cohen, İsrail’in, İran rejiminin uyması gereken temel unsurlar olarak gördüğü adımları belirleyecek. Bunlar; İran’ın uranyum zenginleştirmeye son vermesi, gelişmiş santrifüj cihazlarının üretimini durdurması, başta Lübnan Hizbullahı olmak üzere silahlı örgütleri desteklemeyi bırakması, Irak, Suriye ve Yemen’deki askeri varlığına bir son vermesi, yurtdışındaki İsrail hedeflerine yönelik faaliyetlerini bitirmesi ve son olarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) nükleer programının tamamına tam erişim hakkı vermesi.
İsrail, Biden yönetiminin, İran’ın uranyum zenginleştirmeye devam edebileceği ve aynı şekilde mali muafiyet elde edebileceği bir anlaşmayı yeniden canlandırmasından korkuyor. Bu Cohen’in kısa bir süre içerisinde Washington’a yaptığı ilk ziyaret değil. Zira Cohen, Biden’ın görevini devralmasına bir hafta kala Washington’u ziyaret edip buradaki yetkililerle görüşmüştü. Bu adım Cohen’in Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı olduğu sıralarda Biden ve ekibi ile olan şahsi ilişkisi sebebiyle yeni yönetimle ana bağlantı halkası olacağını gösteriyor. Cohen’in Obama yönetiminde sıkı bir ilişki içerisinde olduğu isimlerin arasında dönemin Dışişleri Bakanı John Kerry, Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice (Biden yönetimindeki Dışişleri Bakanlığı’na danışman olarak atandı), Burns ve Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atadığı ABD’li mevkidaşı Jake Sullivan yer alıyor. Aynı zamanda Cohen, Biden’ı kişisel olarak da tanıyor ve geçmişte onunla pek çok kez buluşmuştu.
ABD, İran’a yönelik herhangi bir adım atmadan önce İsrail’i dinlemek istiyor.
Biden yönetimindeki Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçen hafta ABD Senatosu’nda yapılan bir duruşmada Senato üyelerine, İran ile yapılan Nükleer Anlaşma’ya geri dönme meselesi görüşülmeden önce Dışişleri Bakanlığı’nın İsrail ve diğer müttefiklerle istişarelerde bulunacağını belirtti.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.