Mısır: İsrail petrol boru hattı Süveyş Kanalı’nı etkilemeyecek

Eilat-Aşkelon şirketinin Akdeniz kıyısındaki petrol rezerv depoları. (Reuters_Arşiv)
Eilat-Aşkelon şirketinin Akdeniz kıyısındaki petrol rezerv depoları. (Reuters_Arşiv)
TT

Mısır: İsrail petrol boru hattı Süveyş Kanalı’nı etkilemeyecek

Eilat-Aşkelon şirketinin Akdeniz kıyısındaki petrol rezerv depoları. (Reuters_Arşiv)
Eilat-Aşkelon şirketinin Akdeniz kıyısındaki petrol rezerv depoları. (Reuters_Arşiv)

Mısır hükümeti, İsrail'in "Eilat-Aşkelon" boru hattı projesinin Süveyş Kanalı'nın rekabet gücü üzerinde olumsuz etkileri olmayacağını açıkladı. Su geçişinin doğu ile batıyı birleştiren en kısa ve en güvenli yol olarak kalacağını ve deniz taşımacılığı konteynırlarının kanal boyunca herhangi bir kara yolundan daha düşük bir maliyetle daha fazla miktarda mal taşıyabileceğini bildirdi.
 Mısır'daki Süveyş Kanalı İdaresi, "Eilat-Aşkelon" boru hattının Süveyş Kanalı üzerinde olumsuz etkileri olacağına yönelik Arap medyasında çıkan haberler üzerine yazılı açıklamada bulundu. Açıklamada "Bu iddiaların tamamını ve Eilat-Aşkelon boru hattının yeniden faaliyete girmesi durumunda kanaldan geçen petrol ticareti trafiğine olumsuz etkisine dair dolaşan yanlış ve bölücü haberleri reddediyoruz” ifadeleri yer aldı.
 “Eilat-Aşkelon" petrol boru hattı, 1960'larda İran petrolünü (Şah döneminde) Kızıldeniz'den İsrail üzerinden Akdeniz'e taşımak amacıyla kuruldu. 2017'de bir İsrail parlamento komitesi, İsrail ve İran tarafından kurulan şirketin yerini alması için oluşturulan yeni bir İsrail şirketi için çalışmalarına gizlice devam etme kararı aldı. İsrail'e ait Asya-Avrupa Boru Hattı Şirketi (EAPC) 20 Ekim 2020'de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) petrolünün Avrupa'ya taşınması için BAE şirketi MED-RED Land Bridge ile mutabakat zaptı imzalamıştı.
 Süveyş Kanalı İdaresi tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"İsrail boru hattının tekrar faaliyete girmesinin kanaldan geçen toplam ticaret trafiğini değil, sadece kuzeye giden ham petrol ticaret hacmini yüzde 12-16 bandını aşmayacak şekilde etkilemesi bekleniyor. Bu da, çeşitli türlerdeki gemilerle Süveyş Kanalı'ndan geçen toplam ticaret trafiğinin yaklaşık yüzde 0,61'ine denk geliyor.”
 Süveyş Kanalı İdaresi’nin Ekonomik Birimi aracılığıyla çalışmalar hazırlandığı belirtilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
"Çalışmalarda, boru hattının (Eilat-Aşkelon) faaliyete girmesinin Süveyş Kanalı'ndaki trafiğe fiili bir etkisi olmadığı sonucuna varıldı. Süveyş Kanalı'na dair periyodik raporlar, Kanal’dan geçen petrol türevlerinin (boru hatlarıyla taşınması zor ürünler) ticaret hacminin yüzde 14,2'ye kadar arttığını gösteriyor. Buna karşılık petrokimya sektöründe ve küresel petrol arıtma faaliyetlerinde yatırımların artması nedeniyle kanaldan geçen ticaret hacminin ham petrol payı sadece yaklaşık yüzde 8,8 geriledi.”
 Ayrıca açıklamada, özellikle bu ticaret çoğunlukla kuzeybatı Avrupa'ya yönelik olduğundan Akdeniz’de taşımacılığa ihtiyaç olacağı için Süveyş Kanalı yerine Eilat-Aşkelon hattı üzerinden nakliye maliyetlerinde ve süresinde bir artış beklendiği belirtildi. Aynı zamanda, boşaltma ve nakliye için kullanılan sürenin artmasının yanı sıra, Avrupa'nın küresel ısınmaya neden olan fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmaya yönelik politikaları ve uzun vadeli temiz enerji ve doğal gaz eğilimi çerçevesinde, Avrupa'ya ihracat için boru hatlarının işletilmesinin öneminin azaldığı ifade edildi.
 Kahire’deki El-Ahram Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Enerji Çalışmaları Programı Başkanı Dr. Ahmed Kandil de konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Eilat-Aşkelon boru hattının ekonomik faydası çok fazla değil. Ayrıca bölgedeki siyasi gerilimler ve jeopolitik boyutlar onu uluslararası kurumlardan finanse etmeyi düşünme fikrini riskli hale getirecek. Avrupa’nın planları petrole olan bağımlılığı azaltmayı hedefliyor. Küresel ısınmayla mücadele kapsamında belirlenen plan, petrol veya doğalgaza dayanan yakıtın azaltılmasını içeriyor.”
 Şarku’l Avsat’a konuşan Kandil, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
 “Türkiye ile Yunanistan arasında bölgedeki konjonktürü etkileyecek derecede askeri bir çatışma olasılığının istikrarın sarsılmasında etkisi olabileceği belirtiliyor. ‘Eilat-Aşkelon’ projesi, normalleşme anlaşmaları bağlamında olduğu için eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminden siyasi destek alıyordu. Ancak ABD’deki yönetim değişikliği ve Başkan Joe Biden'in gelişi, siyasi destek ve projeyi canlandırma planlarının devamı ile ilgili fizibilite hakkında düşünmek için dikkate alınmayı hak eden yeni bir faktördür.”



Mega liman atılımı: Çin'in Peru çıkarması ticareti nasıl şekillendirecek?

Çin, Peru'da finanse ettiği mega limanla Güney Amerika'daki nüfuzunu artırmayı hedefliyor (AFP)
Çin, Peru'da finanse ettiği mega limanla Güney Amerika'daki nüfuzunu artırmayı hedefliyor (AFP)
TT

Mega liman atılımı: Çin'in Peru çıkarması ticareti nasıl şekillendirecek?

Çin, Peru'da finanse ettiği mega limanla Güney Amerika'daki nüfuzunu artırmayı hedefliyor (AFP)
Çin, Peru'da finanse ettiği mega limanla Güney Amerika'daki nüfuzunu artırmayı hedefliyor (AFP)

Donald Trump'ın başkanlık seçimlerini kazanmasıyla ABD-Çin ilişkilerinin nasıl şekilleneceği belirsizliğini korurken Pekin, Washington'ın "arka bahçesi" Güney Amerika'daki yatırımlarına devam ediyor. Çin'in finansmanıyla Peru'da inşa edilen mega liman da Washington'ın radarında. 

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Peru Devlet Başkanı Dina Boluarte, Chancay Limanı'nın açılışını 14 Kasım'da gerçekleştirdi. 

Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC'nin analizinde, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında inşa edilen mega limanın "Kuzey Amerika'yı devre dışı bırakacak yeni ticaret rotaları oluşturabileceği" ifade ediliyor. 

Şi'nin açılışa katılmasının, Pekin'in bu limana ne kadar değer verdiğinin göstergesi olduğu yorumu da yapılıyor. Boluarte ve Şi, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi kapsamında bir araya gelmişti. Chancay Limanı'nın açılışı da zirveye damga vurdu. 

Şi, Çin ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ekonomik bağları güçlendirmeyi hedeflediklerini belirtirken, Boluarte de limanın açılışını "Peruluların gurur duyduğu tarihi bir an" diye niteledi.

BBC'nin analizinde, ABD'nin Güney Amerika'daki "komşularına ve onların ihtiyaçlarına kayıtsız kalmasının bedelini ödediği" değerlendirmesi paylaşılıyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü'nden Monica de Bolle, Pekin'in hamlesine ilişkin şu yorumu yapıyor: 

ABD, Latin Amerika'da uzun süredir etkin değil, Çin de çok hızlı adımlar attı, son 10 yılda bölgedeki durumu gerçekten yeniden şekillendirdi. Amerika'nın arka bahçesinde doğrudan Çin'le ilişki kuruluyor. Bu sorun yaratacak bir durum.

Çin devletine ait Cosco Shipping'in yürüttüğü 3,5 milyar dolarlık proje, Peru'nun Pasifik kıyısındaki balıkçı kasabası Chancay'ı devasa bir lojistik merkezine dönüştürdü. Peru'nun başkenti Lima'nın yaklaşık 70 kilometre kuzeyindeki mega liman, iki ülke arasındaki tek yönlü nakliye süresini 35 günden 23 güne indirdiği gibi, lojistik maliyetlerinde de yüzde 20'den fazla tasarruf sağlayacak. 

Ayrıca Peru'da her yıl 8 binden fazla kişinin doğrudan istihdama katılmasına ek olarak yıllık 4,5 milyar dolar gelir yaratması öngörülüyor. 

"Şanghay'dan Chancay'a" sloganıyla inşa edilen mega liman, 15 güvertesiyle Latin Amerika'nın en büyük derin deniz limanı olacak. Tüm aşamaları tamamlandığında bu mega liman sadece Peru'nun değil Şili, Ekvador, Kolombiya ve Brezilya'nın ürünlerinin de Asya'ya ulaşmasını sağlayacak.

ABD'li yetkililer, bu limanın askeri amaçlarla kullanılabileceğini de öne sürüyor. Britanya gazetesi Financial Times'ın (FT) görüştüğü ABD Güney Komutanlığı'ndan emekli General Laura Richardson, Çin donanmasının buraya gemi konuşlandırarak limanı "çift fonksiyonlu" şekilde kullanabileceğini savunuyor. 

Amerikan gazetesi Wall Street Journal, Çin'in Arjantin'den lityum, Venezuela'dan ham petrol ve Brezilya'dan demir cevheriyle soya satın aldığını hatırlatarak, Pekin'in Güney Amerika'daki projelerinin toplam değerinin 286 milyar doları bulduğuna işaret ediyor. 

ABD'nin Güney Amerika ülkelerini "ikinci plana atması" sebebiyle Pekin yönetiminden birçok diplomat ve bürokratın bölgede yoğun faaliyet gösterdiğine dikkat çekiliyor. WSJ'ye konuşan Washington'ın eski Panama Büyükelçisi John Feeley, ABD'nin bölgeye yönelik politikasını değiştirmesi gerektiğini belirterek şunları söylüyor: 

ABD, Latin Amerika'ya bir fırsat gözüyle değil bir sorun olarak bakıyor.

Independent Türkçe, BBC, Wall Street Journal, Financial Times, RT