Kürtaj yasağının yürürlüğe girdiği Polonya'da doğuma zorlanan kadınlara "ağlama odası" önerisi

Ciddi ve geri döndürülemez bir doğum kusuru bulunan fetüslerin kürtajla alınması, Polonya'daki yasal kürtajların yüzde 98'ine denk geliyor (Reuters)
Ciddi ve geri döndürülemez bir doğum kusuru bulunan fetüslerin kürtajla alınması, Polonya'daki yasal kürtajların yüzde 98'ine denk geliyor (Reuters)
TT

Kürtaj yasağının yürürlüğe girdiği Polonya'da doğuma zorlanan kadınlara "ağlama odası" önerisi

Ciddi ve geri döndürülemez bir doğum kusuru bulunan fetüslerin kürtajla alınması, Polonya'daki yasal kürtajların yüzde 98'ine denk geliyor (Reuters)
Ciddi ve geri döndürülemez bir doğum kusuru bulunan fetüslerin kürtajla alınması, Polonya'daki yasal kürtajların yüzde 98'ine denk geliyor (Reuters)

Kürtaj yasağı tartışmalarının sürdüğü Polonya'da, Adalet Bakanlığı Sözcüsü Agnieszka Borowska, doğum yapmak zorunda kalacak kadınlar için "ağlama odası" önerisinde bulundu. Bu sözler birçok farklı kesimden tepki aldı.
Polonya'daki kürtaj tartışması, 27 Ocak'ta Anayasa Mahkemesi'nin bu konudaki kararının resmi gazetede yayımlanmasıyla tekrar alevlenmişti. Zira 22 Ekim 2020 tarihli kürtaj yaptırmayı zorlaştıran karar, bu sayede yürürlüğe girmişti.
Kararın yürürlüğe girmesiyle "ciddi ve geri döndürülemez bir doğum kusuru bulunan fetüslerin" kürtajla alınması anayasaya aykırı hale gelirken ülkede protesto gösterileri düzenlenmişti.
İktidardaki koalisyon hükümeti, sorunlu hamileliği olan kadınları destekleme çalışmalarına bu yüzden hız verdi. Bu çerçevede koalisyonun iki ortağından biri olan Birleşik Polonya, geçen hafta bir yasa tasarısı hazırladı. Tasarıda cansız fetüsleri doğuracak kişileri desteklemek için darülaceze kurulması yer aldı.
Notes from Poland'ın aktardığına göre, 3 Şubat'ta tasarının kürtaj yasağından etkilenecek kadınlara ne tür destekler sunduğu sorulan Borowska, "Örneğin ayrı bir odada ağlama şansı olacak" dedi. Bu kişilere psikolojik tedavi ve "bundan sonra ne yapılacağına dair tavsiyeler" içeren "özel bakım" sunulacağını ekledi.
Borowska'nın bu sözleri eleştiri yağmuruna tutuldu. Örneğin, merkez sağ eğilimli gazete Rzeczpospolita muhabiri Michal Kolanko sözlerin kendisine "The Handmaid's Tale" (Gilead diye bilinen ve kadınların bedenleri ya da üreme hakları konusunda hiçbir otoritesinin olmadığı baskıcı bir rejimle yönetilen bir ülkede geçen dizi -ed.n.) dizisini hatırlattığını belirten bir tweet attı. Gönderiyi cevaplayan birçok kişi, dizi ve öneriye dair yorumlar yaptı.
Liberal görüşleriyle bilinen Newsweek Polska dergisinde gazeteci Renata Grochal ise attığı tweet'te "Polonya devletinin mümkün olan her şeyi yapmasını tercih ederim. Böylece kadınlar ağlamak zorunda kalmaz" dedi.
Koalisyonu diğer üyesi Hukuk ve Adalet Partisi, ortağının önerisine kamuoyu önünde henüz bir yanıt vermiş değil. Ancak geçen hafta milletvekillerinden biri, hükümeti "annelere en kısa sürede geniş bir destek paketi" sunmaya çağırmıştı.
Yerel haber sitelerinden Interia'nın bildirdiğine göreyse, bu tür destekler üzerindeki çalışmalar aylardır devam ediyor.
Parlamentodaki en büyük ikinci muhalefet grubu Sol ise kürtaj yapan doktorları suçlu olmaktan kurtaracak bir yasa teklifinde bulundu. Hastanelerin kürtaj randevularını şimdiden iptal ettiği belirtilirken doktorların kadınlara yardım edip suçlanma ya da Hipokrat yeminini ihlal etme ikilemiyle karşı karşıya kaldığı vurgulandı.
 
Independent Türkçe, Notes from Poland



İsrailli aşırılık yanlıları Arapların sığınaklara girmesini bin 200 kez engelledi

TT

İsrailli aşırılık yanlıları Arapların sığınaklara girmesini bin 200 kez engelledi

İsrailli aşırılık yanlıları Arapların sığınaklara girmesini bin 200 kez engelledi

“Hayfa'da iyi bir ailenin evini temizlemek için işe geldik ama eve yaklaştığımızda sirenler çalmaya başladı. İnsanlar halk sığınağına koştu, biz de koştuk. Ancak oraya vardığımızda kapıyı kapattılar ve bu sığınağın sadece mahalle sakinlerinin kullanımı için olduğunu söyleyerek içeri girmemizi engellediler. Biz de büyük bir korku içinde dışarıda kaldık ve patlama seslerini duyduğumuzda dehşete kapıldık.” Tamra kentinden bir Arap temizlikçi dün İsrail medyasına maruz kaldıklarını bu sözlerle anlattı.

İş arkadaşı da aynı ifadeleri doğrulayarak şunları söyledi: “Uzun yıllardır büyük bir evde çalışıyoruz ve ev sahipleri bize iyi davranıyor. Ancak bu ırkçılık karşısında şok olduk. Ev sahibi polisi aradı ve ona komşularının yasaları çiğnediğini söylediler. Bu ırkçıların nasıl davrandığını anladığında şok oldu. Yasalara göre her halk sığınağının, aynı mahalleden olsun ya da olmasın, İsrail'deki her insan için bir barınma yeri olduğunu, bunun önemli olmadığını söyledi.”

Bu iki kadının bilmediği şey, maruz kaldıkları şeyin münferit bir vaka olmadığı, İran füzelerinin on gün önce düşmeye başlamasından bu yana İsrail'de bin 200'den fazla benzer olayın meydana geldiği ve polise şikâyette bulunulduğuydu.

jıop
Hayfa'da sirenler çalarken bir sığınağa sığınan İsrailliler, 16 Haziran (AFP)

İsrail merkezli insan hakları kuruluşu Sivil Haklar Derneği'ne göre, savaş sırasında yayınlanan resmi belediye verileri bu olgunun artmakta olduğunu gösteriyor.

Bu olgunun bir parçası olarak, ‘nüfusun yüzde 12'sinin Arap olduğu Hayfa kentinde 175 vaka kaydedilirken, Arap nüfusun yüzde 7 olduğu Tel Aviv-Yafa'da 178, Arap nüfusun yüzde 40 olduğu Kudüs'te ise 600'den fazla vaka kaydedildi.’

Bariz ırk ayrımcılığı

İsrail'de sığınakların inşasının, hükümetin ve çeşitli bakanlıklarının sorumlu olduğu bariz bir ırk ayrımcılığı politikası içerdiği biliniyor. En büyük Arap şehri olan ve 80 binden fazla nüfusa sahip Nasıra'da, son savaşların hepsinde füze bombardımanına maruz kalmasına rağmen, bir tane bile halk sığınağı bulunmuyor.

İran'a karşı savaşın üçüncü gününde, yedi kilogram patlayıcı taşıyan bir İran insansız hava aracı (İHA) Nasıra'da Schneller mahallesinin kalbine düştü. Mucizevi bir şekilde patlamadı.

Patlayıcı uzmanları İHA’yı kontrollü bir şekilde patlatana kadar mahalle sakinleri tahliye edildi. Bununla birlikte, hemen yanında ve arazisi üzerinde inşa edilen Yahudi kasabası Nof Hagalil'de 25 halka açık sığınak bulunuyor.

dfgthy
Tel Aviv'de sirenler çalarken bir sığınağa yönelen İsrailliler, 19 Haziran (AP)

Savaşın ikinci gününde aynı aileden dört kişinin İran füzesiyle öldürüldüğü 40 bin nüfuslu Arap şehri Tamra'da sadece bir halk sığınağı bulunurken, bin 100 Yahudi'nin yaşadığı komşu kasaba Mitzpe Aviv'in sınırları içinde 13 halk sığınağı var.

Demokratik Cephe ve Arap Değişim Hareketi lideri Knesset üyesi Eymen Avde, iki gün önce X platformunda yaptığı paylaşımda, ‘siren çalındığı sırada korunaklı bir yere girişin engellenmesini suç sayan ve para cezasıyla cezalandırılacak bir yasa tasarısı’ sunacağını söyledi.

Kan 11 televizyonu dün yayınladığı bir haberde, ‘yabancıların’ kamuya açık sığınaklara girmesinin engellenmesi olgusunu ortaya koydu. Şarku’l Avsat’ın Kan 11 televizyonundan aktardığı habere göre İsrail'de ‘yabancıların’ kamuya açık sığınaklara girmesinin engellenmesi gibi bir durum söz konusu. Bazı bölgelerde Yahudi vatandaşların da mahalle dışından geldikleri için sığınaklara girmelerine izin verilmiyor.

Bat Yam kentinde yaşayan Shuval Fuchs, komşu binada oturdukları için Yahudi vatandaşların kendisi ve beş Yahudi kadının sığınağa girmesini engellediğini anlattı. Fuchs, “Burada ulusal dayanışmadan bahsediyorlar. Bu bir yalan. Bencillik burada gelişiyor ve Araplara karşı var olan ırkçılığa katılıyor. Ben yedek kuvvetlerde askerim. Gazze Şeridi'nde görev yaptım. Ama bu bana yardımcı olmadı. Benim ve kadınların içeri girmesini engellediler ve biz de aşırı korku içinde dışarıda kaldık” şeklinde konuştu.