Myanmar’daki darbe, bölgesel ve uluslararası ‘niyetleri’ test ediyor

Myanmar ordusu ile ülkenin seçilmiş lideri Ang San Suu Çii arasındaki zoraki iş birliği, Suu Çii’nin Rohingya meselesindeki tavizlerine rağmen çöktü

Ang San Suu Çii
Ang San Suu Çii
TT

Myanmar’daki darbe, bölgesel ve uluslararası ‘niyetleri’ test ediyor

Ang San Suu Çii
Ang San Suu Çii

Dünya, 1 Şubat'a, ‘yeşim ülkesi’ olarak bilinen Myanmar’ın (Burma) bir kez daha siyasi kaosa sürüklendiği haberiyle uyandı.
Yerel olarak ‘Tatmadaw’ adıyla da bilinen Myanmar ordusu, 1 Şubat pazartesi günü sabaha karşı saat 03.00’da ülkenin yönetimine el koyduğunu duyurdu. Ülke lideri Aung San Suu Çii ve Devlet Başkanı Win Myint’in seçimlere hile karıştırmakla suçlanarak görevden alınmasının ardından 65 yaşındaki Genelkurmay Başkanı General Min Aung Hlaing’in, devlet başkanlığı görevini üstlendiği açıklandı. Bu gelişmeleri, Myanmar'da orduyu eleştiren birçok gazeteci, aktivist ve sanatçının gözaltına alınmaları takip etti.
Myanmar ordusu, Vietnam Halk Ordusu’ndan sonra Güneydoğu Asya'daki en büyük ikinci aktif askeri güç olarak biliniyor.
Ordu, Myanmar’daki mevcut siyaset sahnesini şekillendirmek için büyük bir özveriyle çalıştı. Öyle ki, bazı gözlemciler başlangıçta bunun bir darbe olmadığını düşündüler. Daha sonra sokaklarda askerler konuşlandırıldı. Yerel ve uluslararası medyanın haber akışı kesintiye uğradı, başkent Naypyidaw'daki iletişim tamamen koptu. Reuters, ülke yönetiminin Yangon Uluslararası Havaalanı'nın önümüzdeki Mayıs ayına kadar hava trafiğine kapalı kalacağını açıkladığını bildirdi. Ordu yönetimi, ülkede bir yıl boyunca olağanüstü hal (OHAL) ilan ederken Ulusal Seçim Komisyonu’nu yeniden kurma ve yeni özgür ve adil çok partili seçimler düzenleme sözü verdi.
2017 yılının Ağustos ayından itibaren, General Min Aung Hlaing komutasındaki Myanmar ordusunun son yıllarda ülkedeki Arakanlı Müslümanlara (Rohingyalar) karşı kanlı ve korkunç bir kampanya sürdürdüğü biliniyor. Arakanlı Müslümanlar ordunun kendilerine karşı sürdürdüğü bu zulümlerden kurtulmak için gerek deniz yoluyla gerek yaya olarak hayatlarını tehlikeye attılar. Birleşmiş Milletler (BM), Myanmar ordusunun bu saldırılarını ‘sistematik bir etnik temizlik kampanyası’ olarak tanımladı.
Myanmar'da 2017'nin başlarında sayısı bir milyona yaklaşan Rohingyalar, ülkede yaşayan diğer etnik azınlıklarından sadece biridir. Arakanlı Müslümanlar, Myanmar'daki en kalabalık Müslüman topluluktur ve çoğunluğu Arakan Eyaleti’nde yaşarlar. Arakanlı Müslümanların kendi kimlikleri, dilleri ve kültürleri olması dikkat çekicidir. Kendilerinin, geçmişte bu ülkeyi ziyaret eden eski Arap tüccarların ve nesiller boyu bölgede yaşayan diğer etnik grupların soyundan geldiklerini söylüyorlar.
Nüfusunun çoğunluğu Budizm'i kabul eden bir ülke olan Myanmar’da devlet, Arakanlı Müslümanları vatandaş olarak tanımayı reddediyor. Rohingyaların, Myanmar hükümeti tarafından ülkedeki bir azınlık grubu olarak kabul edilmemenin yanı sıra, komşu ülke Bangladeş'ten yasadışı yollarla gelen göçmenler olarak görülüyorlar. Ayrıca 2014 yılında yapılan nüfus sayımına da dahil edilmediler.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Ocak 2020'de, Arakanlı Müslümanların korunması için Myanmar yönetiminin ve ordusunun gerekli önlemleri hızla almaya yükümlü olduğuna hükmetti.
Myanmar ordusu Rohingya militanlarıyla savaştığını iddia edip sivilleri hedef aldığını reddetse de BM müfettişleri, saldırıların büyük ölçüde toplu cinayetler, toplu tecavüzler ve kundaklama olaylarıyla birlikte gerçekleştirildiğinden söz konusu suçların sistematik suçların soykırım şemsiyesi altında işlendiği sonucuna vardılar. Ancak ordu BM müfettişlerinin bu yöndeki raporunu da yalanlayarak reddetti.

General Min Aung Hlaing, ordusu ve darbesi
Öte yandan ABD, bu zulümlere tepki olarak 2019 yılında General Min Aung Hlaing ile üst rütbeli üç komutana yaptırım uyguladı. Bu konuda UAD dahil olmak üzere uluslararası mahkemelerde bekleyen birkaç dava bulunuyor. Ülkesinde ‘ufak tefek biri’ olarak tanımlanan General Min Aung Hlaing, bölgedeki her an darbe yapabilecek en büyük ordulardan birinin komutanı gibi görünmek yerine her zaman kendisine bir hükümet yetkilisi görünümü veren çerçevesiz yuvarlak gözlükler takıyor.
Bu arada 1 Şubat’taki darbe Myanmar’ın siyasi tarihinde yapılan üçüncü darbe olma özelliği taşıyor. İlk darbe 1962 yılında, ikincisi 1990 yılında gerçekleşti. Ordunun desteklediği Dayanışma ve Kalkınma Birliği Partisi (USDP), geçtiğimiz Kasım ayında yapılan seçimlerde Suu Çii'nin lideri olduğu Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) partisi tarafından ağır bir yenilgiye uğradı.
Görev süresi 2016'da dolmasına karşın 5 yıl daha ordunun başında kalma kararı alan General Min Aung Hlaing’in emekli olmasına sadece birkaç ay kalmıştı. Yeni Devlet Başkan Yardımcısı Myint Swe de asker kökenli bir isim. Diğer yandan Suu Çii ve hükümetindeki bakanlar görevlerinden alınarak yerlerine ordu tarafından 10 yeni bakan atandı. Hükümete bağlı resmi televizyon kanalından, Wunna Maung Lwin’in dışişleri bakanlığına getirildiği duyuruldu.
Darbe, Kasım 2020'deki son seçimleri gözden düşürmek için seçimlerde hile yapıldığına dair temelsiz iddialara dayanarak bir aydır devam eden karalama kampanyasının ardından gerçekleşti. Suu Çii'nin lideri olduğu NLD, geçtiğimiz Kasım ayında yapılan seçimlerde kazandığı zafer,ordunun seçimler yoluyla ülkede yeniden iktidara dönme imkanının olmadığını gösterdi. Ordunun son seçimlerin sonuçlarını kabul etmeyi reddetmesi, ülkede büyük bir siyasi krizin başlangıcının ilk kıvılcımıydı. Askeri müttefikler, sivil hükümetteki yetkililere karşı Myanmar'daki Yüksek Mahkeme'ye şikayette bulundu. Parlamentoyu boykot etmekle tehdit ederek, seçimlerin yeniden yapılmasını talep ettiler.
Peki, ordu neden darbe yaptı?
Myanmar ordusunun ülke siyasetinde büyük ve geniş bir etkiye sahip olduğu bir dönemde darbe yapması birçok kişide şaşkınlık yaratırken darbenin sebebi ile ilgi soru işareti zihinleri meşgul ediyor. Burada, genelkurmay başkanlarının parlamentodaki sandalyelerinin yüzde 25'ini garanti altına aldığını ve 2008 tarihli Myanmar Anayasası’nın parlamentoda yüzde 75’lik çoğunluk sağlanmadan Anayasada değişiklik yapılmasına izin vermediğini belirtmekte fayda var. Bu durum, seçilmiş sivil milletvekilleri, son birkaç yıldır Suu Çii iktidarında görüldüğü üzere yerel ve bölgesel alandaki meseleler hakkında bir takım kararlar alabilseler de pratikte ordunun ülkedeki yasaları çıkarma veya değiştirme süreçleri üzerinde neredeyse tam kontrol sağlamasına izin veriyor.
Myanmar’daki darbe ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Hint siyaset analisti Avinash Paliwal, Myanmar'daki darbenin yeni parlamentonun açıklanmasına sadece birkaç saat kala yapıldığına dikkati çekerek, darbenin zamanlamasının herhangi bir açıklamaya ihtiyacı olmadığını söyledi. Eğer darbe yapılmasaydı, son seçimlerin sonuçlarının parlamentonun ilanıyla anayasal olarak onaylanacak olduğunu söyleyen Paliwal, geçtiğimiz Kasım ayında yapılan seçimlerden bu yana LND ile ordu arasında yaşanan gerginliklere işaret etti. Paliwal, “2015 ve 2020 seçimlerinin sonuçları, ülkede ordunun popülaritesindeki gözle görülür düşüşe karşın, Bayan Suu Çii’nin popülaritesindeki önemli artışı gözler önüne serdi. Daha sonra, anayasa değişiklikleri yapmak için gereken parlamento yüzdesini düşürmek için sürekli talepler vardı. Bu talepler, ordu yönetiminin, Suu Çii’nin ikinci kez iktidara gelmesinin ardından Myanmar'da sivil-asker dengesini değiştirmeye yönelik girişimleri olduğuna dair şüphelerini derinleştirdi” yorumunda bulundu.
Paliwal açıklamalarına şöyle devam etti:
“Askerlerin kaygıları ve Bayan Suu Çii’nin hırsları ile ortaya çıkan karışım, ordu destekli USDP ile Suu Çii’nin lideri olduğu NLD arasında bir sürtüşmeye neden oldu. Ordu içinde, Myanmar'daki birçok önemli siyasi dosyada nüfuzunu ve karar bağımsızlığını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu endişesi baş gösterdi.”
Kimliğinin açıklanmasını istemeyen Yeni Delhili siyaset analistlerinden biri, ‘Myanmar’ın kendine has demokrasisi içinde birçok koşulun geçerli olduğuna’ inanıyor. Suu Çii’nin ikinci kez iktidara geldiğinde bunun farkında olduğunu söyleyen analist, bu nedenle Suu Çii’nin partisinin beş yıllık iktidarı boyunca ordu ile arasını iyi tutmaya çalıştığını belirtti. Analist, “Bu yüzden de generaller, üst düzey bakanlıklar, yani Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Sınır İşleri Bakanlığı üzerinde mutlak kontrole sahip olmaya devam ettiler. Nobel Barış Ödülü sahibi Suu Çii, Rohingyalara yönelik etnik temizlik karşısında tamamen sessiz kaldı. Bu konuyu gündeme getirerek orduyu kışkırtmak istemedi. Yine de generaller, onun iktidarında pek memnun değildiler” değerlendirmesinde bulundu.

Darbenin başarı şansı ve uluslararası tepkiler
Darbe ile ilgili sorulan kaçınılmaz sorulardan biri de “Myanmar ordusunun yaptığı darbe başarılı olabilir mi?” sorusudur.
Hint gazeteci Giotto Malhotra, bu soruya, “Myanmar ordusu, büyük bir askeri güce sahip olmasına rağmen bu, siyasi meşruiyet savaşında zafer kazanacağını garanti etmez. Yapılan seçimler, Bayan Suu Çii’nin popülaritesinin arttığını ve orduya sadık siyasi tabanın sanıldığı kadar geniş bir desteğe sahip olmadığını gösterdi. On yıldır yapılan seçimler sonucu Myanmar’da kısmen sivil yönetimin yerleşmesini sağladıktan sonra yapılan son askeri darbe, ülkede kitlesel protesto hareketinin fitilini ateşleyebilir. Bu durum, geçmişte Myanmar'daki politikaların istikrarsızlaşmasına neden olmuştu. Ancak ordu, darbeyi uzun süredir planlamıştı. Halkın öfkeli tepkiler vermesi halinde buna karşı koyacaktır” yanıtını verdi.
Öte yandan uluslararası toplumdan Myanmar darbesine hızlı ve sert bir tepki verildiğine şüphe yok. Başta ABD ve Avustralya olmak üzere birçok ülke, derhal tutukluların serbest bırakılması ve 2020'deki son seçimlerin sonuçlarına saygı duyulması için çağrı yaptılar.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, ordunun Myanmar'da seçilmiş sivil liderleri tutuklamasını şiddetle kınadığını ifade eden bir açıklama yaptı. Bu arada dünya basını Myanmar'daki son gelişmeleri, yeni ABD yönetimi için ilk büyük dış politika sınavı olarak nitelendirdi. ABD, Myanmar politikasındaki en büyük başarılarını eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde elde etmişti. Başkan Obama, birçok Batılı demokratik ülke ile Myanmar arasındaki ilişkilerin yoğunlaşması ve bunun karşılığında Çin'in boğucu etkisinin azalması için çalışmıştı. Obama 2012 yılında ABD'nin açıkça desteklediği ülkedeki yeni demokratik açılımla aynı dönemde Myanmar'ı ziyaret etmişti.
ABD’nin Myanmar’a uyguladığı yaptırımlar, hükümetin son on yıldır demokrasi yolunda kaydettiği ilerleme nedeniyle kaldırıldı. Yeni ABD Başkan Biden ise Myanmar’daki mevcut durumla ilgili son açıklamasında, söz konusu ilerlemenin tersine dönmesi halinde, yaptırım yasalarını ve yetkileri derhal gözden geçireceklerini ve ardından uygun eylemlerde bulunacaklarını söyledi. Ne var ki Biden’ın açıklamaları, bazı değişikliklerle de olsa diğer demokratik ülkelerde yankı buldu. Ayrıca Biden’ın açıklamalarının, özellikle eski Başkan Donald Trump'ın iktidarı yıllarında yaşanan siyasi kargaşadan sonra, ABD yönetiminin demokratik yolu teyit etme taahhüdüyle aynı döneme denk geldiğini belirtmekte fayda var.

Çin’in başı Myanmar ordusunun darbesiyle belaya girdi
Myanmar darbesini ‘büyük ölçekli kabine değişikliği’ olarak nitelendiren hükümet kontrolündeki medya başta olmak üzere Çin’den Myanmar’daki darbeyi kınayan veya destekleyen herhangi bir resmi açıklama yapılmaması dikkat çekti. Çin hükümeti şimdilik Myanmar darbesi karşısında sessiz kalmayı tercih ederken Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2020'de ziyaret ettiği son ülkenin Myanmar olduğu hatırlanmalı.
Konuyu yakından takip eden uzmanlar, Myanmar’ın Çin’in jeo-stratejik planları için özel bir önemi olduğunu ve önümüzdeki birkaç gün içinde Çin'in duruma ilişkin tepkisine tanık olmanın ilginç olacağını söylüyorlar. Bunun yanı sıra Pekin'in Myanmar ordusuyla yakın ve güçlü ilişkilerini sürdürmesine rağmen, son yıllarda Çin hükümeti ile Suu Çii arasındaki ilişkilerin güçlendiği göz önüne alındığında, son darbenin Çin'i siyasi bir çıkmaza sokacağı düşünülüyor.
Burada Çin’in büyük ticari çıkarlarına bakmakta fayda var. Myanmar'da Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Girişimi çerçevesinde hayata geçirilmesi düşünülen bir takım projeler var. Ayrıca Çin’in, ülkedeki demokratik güçlerin yerlerini sağlamlaştırması ve Çin hükümeti ile dostane ilişkiler kurmalarıyla birlikte Myanmar'ı Arakanlı Müslümanları komşu sınır bölgelerine insani bir şekilde yerleştirmeye zorlamaya yönelik bir desteği de var. Peki, Çin, BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) askeri darbeye yönelik kınamaya karşı ‘veto’ hakkını kullanabilir mi? Eğer Çin bunu yaparsa, Pekin'den demokrasiye karşı sadece yurt içinde değil, yurt dışındaki komşuları arasında da demokrasiye karşı ideolojik militanlığa giden yolda atılan yeni bir adım olarak tanımlanabilir.
Asya’nın önde gelen iki ülkesi Hindistan ve Japonya da Myanmar'daki darbeyi kınama konusunda tamamen sessiz kaldılar. Yeni Delhi, darbe karşısında derin bir endişe duyduğunu ifade etmekle yetinirken Tokyo, tarafların, sorunları barışçıl yollarla demokratik sürece uygun diyalog yoluyla çözmesinin önemli olduğunu vurguladı. Yeni Delhi şu an Myanmar'daki gelişmeleri dikkatle ve yakından takip ediyor. Ne orduyu ne de Suu Çii iktidarını desteklemezken çekimser bir tutum sergiliyor. Yeni Delhi’nin bu tutumunu anlatmak için Hindistan Dışişleri Bakanı'nın Hindistan Genelkurmay Başkanı ile Myanmar'a yaptıkları ortak ziyaretinin gözden geçirilmesi yeterli olacaktır. Olağanüstü bir ziyaretti ve olağanüstü hedefleri ve sonuçları vardı. Hindistan'ın Myanmar ile askeri ve diplomatik bağlarının, ‘doğuya gitme’ politikasının ana direği olduğu biliniyor. Hatırlanacağı üzere Myanmar hükümeti, geçtiğimiz Ekim ayında, sınırın ötesinde sorun çıkaran 22 Hint isyancıyı Yeni Delhi’ye teslim etmişti. İki ülke arasındaki ilişkiler, özellikle Hindistan'ın Myanmar'a savunma sanayi alanındaki satışları artırma kararı almasının ardından 2015 yılında Ortak İkili Komisyon’un kurulmasıyla fiilen güçlendi.
Hint gazeteci Manish Shibar bu konuda yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Hindistan ve Japonya'nın darbeye yönelik zayıf tepkileri, Myanmar'da iktidara geçen herhangi bir tarafı kendilerine düşman etmek istememelerinden kaynaklandığı şeklinde yorumlanabilir. Çünkü böyle bir adım, Myanmar'ı bölgedeki nüfuzla ilgili büyük bir ortak rakibin, yani Çin'in kucağına itecektir.”
Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ülkelerine gelince Myanmar’daki darbe ile ilgili çeşitli çağrılarda bulundular. Singapur ve Endonezya tüm tarafları sağduyulu olmaya çağırırken, Kamboçya darbeyi Myanmar'ın ‘iç meselesi’ olarak gördü. Malezya ise orduya ve Myanmar'daki çeşitli taraflara ülkede ‘barış ve güvenliğin korunmasına öncelik vermeleri’ çağrısında bulundu.



Myanmar'daki askeri cunta, yıkıcı sel felaketinin ardından dışarıdan yardım istedi

Myanmar'ın güneyindeki Toungoo'da insanlar sel bölgelerinden kaçmak için ilkel tekneler kullanıyor (EPA)
Myanmar'ın güneyindeki Toungoo'da insanlar sel bölgelerinden kaçmak için ilkel tekneler kullanıyor (EPA)
TT

Myanmar'daki askeri cunta, yıkıcı sel felaketinin ardından dışarıdan yardım istedi

Myanmar'ın güneyindeki Toungoo'da insanlar sel bölgelerinden kaçmak için ilkel tekneler kullanıyor (EPA)
Myanmar'ın güneyindeki Toungoo'da insanlar sel bölgelerinden kaçmak için ilkel tekneler kullanıyor (EPA)

Myanmar'da (Burma) iktidardaki askeri cuntanın lideri olan Min Aung Hlaing, resmi basında yer alan haberlere göre bugün (Cumartesi), en az 33 kişinin ölümüne ve 236.000'den fazla insanın yerinden edilmesine yol açan sel felaketinin ardından dış yardım talebinde bulundu.

Global New Light Myanmar gazetesine göre Hlaing, dün yaptığı açıklamada, "Hükümet yetkilileri etkilenenler için yardım almak üzere yabancı ülkelerle temasa geçmeli" dedi.

Askeri cunta sözcüsü Zaw Min Tun, dün yaptığı açıklamada, Yagi Kasırgası'ndan kaynaklanan sellerin en az 33 kişinin ölümüne ve 236.000 kişinin yerinden edilmesine yol açtığını ve bazı bölgelerle iletişimin kesildiğini belirtti.

Görsel kaldırıldı.Kurtarma ekipleri sakinleri güney Myanmar'ın Bago bölgesindeki güvenli alanlara taşıyor (AFP)

Bu felaket, seçimle iktidara gelen Aung San Suu Kyi yönetimini deviren Şubat 2021 darbesinden bu yana insani, güvenlik ve siyasi krize saplanan ülkenin yaşadığı sefaleti daha da artırdı.

Myanmar'da devam eden iç savaş nedeniyle 2 milyon 700 binden fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Ayrıca yetkililer, ülkenin merkezindeki Mandalay'da bir maden sahasında heyelan nedeniyle onlarca göçmen işçinin kaybolduğu yönündeki doğrulanmamış bilgileri araştırıyor.

Resmi basında, bölgede ve idari başkent Naypyidaw çevresinde meydana gelen su baskınlarının toprak kaymasına neden olduğu ve elektrik tesisatlarının, binaların, yolların, köprülerin ve evlerin yıkıldığı bildirildi.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre başkent yakınlarındaki Sin Thy sakinlerinden biri, yükselen sulardan korunmak için geceyi iki çocuğuyla birlikte bir ağaçta geçirdiğini söyledi.

Görsel kaldırıldı. Bago'da insanlar bazı eşyalarını taşıyarak sel sularında ilerliyor (EPA)

Manadalai bölgesindeki bazı insanlar, fil kullanarak selden etkilenmeyen yerlere ulaşmaya çalıştı.

Yagi Kasırgası geçen hafta sonunda Vietnam, Laos ve Tayland'ın kuzeyini sert bir şekilde vurarak, şiddetli yağışlar nedeniyle büyük sel ve toprak kaymalarına yol açtı.

233'ü Vietnam'da olmak üzere 300'e yakın kişi hayatını kaybetti. Halen çok sayıda kişi hala kayıp ve bu ölü sayısının artabileceğini gösteriyor.