WHO: Aşılar çatışma bölgelerine ulaştırılmalı

Dr. Rana Hajjeh (Şarku’l Avsat)
Dr. Rana Hajjeh (Şarku’l Avsat)
TT

WHO: Aşılar çatışma bölgelerine ulaştırılmalı

Dr. Rana Hajjeh (Şarku’l Avsat)
Dr. Rana Hajjeh (Şarku’l Avsat)

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) üst düzey yetkilisi Dr. Rana Hajjeh, aşıların geliştirilmesine ve birçok ülkenin aşılamaya dahil olmasına rağmen, salgına karşı mücadelenin henüz bitmediğini söyleyerek, aşının, pandemiyi kontrol altına almanın çok önemli bir yolu olduğunu ancak tek yöntem olmadığını belirtti. Yetkili ayrıca halk sağlığı için tüm ihtiyati tedbirlerin uygulanmaya devam edilmesi gerektiğini vurguladı.
WHO Programlar Bölüm Direktörü Dr. Rana Hajjeh Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, üzerinde durulan en önemli unsurlardan birinin aşıların adil bir şekilde dağıtılması ve bazı ülkelerin aşıları tekelleştirmemesi olduğunu, böylece mali imkanlar engel yaratmadan, tüm ülkelerdeki öncelikli gruplara aşıların hızla ulaşacağını söyledi. Hajjeh “Aşıların adil dağıtımının, yüksek gelirli ülkeler de dahil olmak üzere tüm ülkelerin çıkarına olduğunu belirtiyoruz. Herkes güvende olana kadar kimse güvende olmayacak” ifadelerini sözlerine ekledi.
Hajjeh WHO’nun, aşıların, Yemen, Suriye gibi çatışma ülkelerine ulaşmasını sağlama konusunda endişeleri olduğuna dikkat çekti. Bu bölgelerin sağlık sistemini tüketen ve önemli güvenlik zorluklarına neden olan uzun vadeli çatışmalardan muzdarip olduğunu ayrıca aşılara erişimin öncelikli olması gereken düşük gelirli ve düşük orta gelirli ülkeler olduklarını söyledi. WHO’nun bu ülkelerin satın alma taahhütleri çerçevesinde aşılardan paylarını almalarının sağlanması için, çatışma ülkeleri de dahil olmak üzere alt orta gelir grubu ülkelerinin COVAX programı ile çalıştığını belirtti.

Suudi Arabistan’a övgü
Hajjeh, WHO’nun salgınla ilgili olarak Suudi Arabistan tarafından alınan önlemlere ilişkin değerlendirmesi ile ilgili olarak şunları söyledi:
“Krallık tarafından, salgınla mücadele ve yeni türlerin yayılmasına engel olma çabalarını yoğunlaştırma bağlamında son zamanlarda alınan önlemlerin farkındayız. Öncelikle her ülkenin virüsün yayılma riskini azaltmak ve mutasyonları önlemek için uygun gördüğü her türlü ihtiyati tedbiri alma hakkına sahip olduğunu söylüyoruz.”
Hajjeh konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Krallığın hem vatandaşlarının hem de ülke sakinlerinin güvenliğini korumak için elinden gelen her şeyi yaptığından eminiz. Son zamanlarda başlattığı çeşitli girişimlerin pandeminin yayılmasına karşı mücadele faaliyetlerini güçlendirmeyi amaçlarken, vatandaşlarını ihtiyati tedbirleri uygulamaya en yüksek seviyede kararlılık ve bağlılık göstermeye teşvik ediyor.”

WHO’nun karşılaştığı zorluklar
WHO’nun şu anda salgınla mücadeleye yönelik programlarının uygulanmasında karşılaştığı zorluklar ile ilgili olarak, Hajjeh şu ifadeleri kullandı:
“Kovid-19 salgını, birden fazla düzeyde birçok zorluğu ortaya çıkardı. Öncelikle birçok ülkenin geniş kapsamlı sağlık acil durumlarına, özellikle de Kovid-19 pandemisi büyüklüğünde bir salgına karşı plan ve hazırlıklarının olmadığını ortaya çıkardı.”
Pek çok ülkenin pandemiyle başa çıkma ve mücadele için temel teknik imkanlara ihtiyaç duyduğuna değinen Hajjeh, bunun yanı sıra, temel sağlık hizmetlerine erişimi genişletme, sağlık sistemlerini yeniden kurma, sağlık güvenliğini geliştirme ve virüse karşı savunmasız insanların bazıları için sağlık hakkını yerine getirilmesi ile ilgili zorlukların olduğunu belirtti.
Laboratuvarların sayılarını artırdıklarını ifade eden Hajjeh “Ulusal düzeylerde hazırlık ve müdahale imkanlarını geliştirmeye, özel sektör ile ortaklar kurmamızın yanı sıra, yerel topluluklarla birlikte çalışmamızı genişletmeye devam ettik. Kovid-19 test imkanlarına gelince, bu imkanları genişlettik ve geliştirdik. Bölge genelinde PCR testi yapabilen laboratuvarların sayısı 2020’nin başında 20 iken yıl sonunda 450’nin üzerine çıktı. Kovid-19 salgını ile mücadele birinci önceliğimiz olmaya devam ederken, 9 büyük ölçekli insani krizi de ele aldığımız için, acil dikkatimizi gerektiren diğer birçok acil durumu da unutmamalıyız” dedi.

Planlar ve programlar
WHO’nun aşı üretimini desteklemek için üzerinde çalıştığı planlar ve programlarla ilgili olarak, Hajjeh küresel çabalarla Kovid-19 virüsü için güvenli ve etkili aşıların geliştirildiğini söyledi. Ayrıca aşılara adil erişimin ve bunların tüm ülkelere, özellikle de en zor insani yardıma ihtiyaç duyan savunmasız gruplara dağıtılmasının sağlanması gerektiğini vurguladı.
Bölgesel aşı üretiminin önemine vurgu yapan Hajjeh sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde çalıştığımız çözümlerden biri, bölgesel aşı üretimi ve aşı üretim merkezlerinin genişletilmesi alanında yatırım yapılması ve yeterli altyapıya sahip ülkelerin, başlangıçta ve daha sonra nüfus çapında öncelikli grupların ihtiyaçlarını karşılaması için aşı arzını üretime katkıda bulunabilecek şekilde kapasitelerinin güçlendirilmesi. İran’daki ilaç üretim imkanlarından yararlanarak bölgemizde bunu zaten başlattık. Bölgede aşı alanında altyapıya sahip olan diğer ülkeleri desteklemeyi dört gözle bekliyoruz.”
Bu yıl içerisinde enfeksiyonun azalması veya artmasına yönelik öngörülen istatistiklerle ilgili olarak, Hajjeh şunları söyledi:
“Halihazırda sunulan aşıların sınırlı miktarları ile yüksek talep arasındaki boşluğu doldurmada başarılı olan COVAX kapsamında, aşının uygulanmasının genişletilmesinin ve üzerinde anlaşılan dağıtım programına bağlılığın sağlanacak. Ardından düşük gelirli ülkelerdeki öncelikli gruplara aşıların ulaşmasının gecikmesi sorununun çözüleceğini, bunun da virüsün savunmasız çevrelerde yayılma olasılığını azaltmaya katkıda bulunacağını umuyoruz.”
Hajjeh sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı: “Yılın ilerleyen aşamalarında, üretilen miktarların artmasıyla aşı uygulamalarının kapsamı genişleyecek. Bunun sonucunda da aşının koruma çemberleri, nüfusun daha büyük sayılarını kapsayacak şekilde genişleyecek ancak sadece aşıya güvenilmemesini tüm ihtiyati tedbirlere riayet etmeye devam edilmesini tavsiye ediyoruz.”



İki ziyaret arasında Şam

İki ziyaret arasında Şam
TT

İki ziyaret arasında Şam

İki ziyaret arasında Şam

İbrahim Hamidi

Şam günlükleri bir borsa gibi. Kalp atışları yükseliyor ve düşüyor. Şantiye işe başladı. Yeniden inşa mücadelesi başladı. Göstergelerin istikrar kazanması zaman alacak ama ilerleme var. Şehir, hayallere ve beklentilere yer açmak için sabrı benimsiyor.

Birkaç gün önce ziyaret ettiğim Şam, rejimin devrilmesinden sonra ziyaret ettiğim şehir değildi. Çok şey değişti, bazıları ise aynı kaldı. Suriyeliler gerek geçen yılın sonlarındaki gerekse ateş ve savaş yıllarındaki geniş beklentilerinin yörüngesinde dönmeye devam ediyorlar.

Geçtiğimiz yılın sonlarında şehir karanlıkta uyuyordu ama halkı uyumuyordu. Şam’da şenlik havası vardı. Rejimin devrilişinin mutluluğu, yıllarca veya on yıllarca süren sürgünden sonra birçok kişinin şehirlerine ve ailelerine dönüşünün sevinci yaşanıyordu. O zamanlar danslar Barada Nehri kıyılarına taşıyor ve yasemin şehrinin ağaçlarına yuva yapıyordu. Şarkılar arasında bir ses, “Başını kaldır, sen özgür bir Suriyelisin” şarkısını söyleyerek sürgünden dönen birini selamlıyordu. Bu şarkıyı ancak ülkesine dönen başka birini selamlayan bir başka şarkı ve sarılma bölüyordu.

Geceyle gündüz bir olmuştu. Bir kutlama karmaşası vardı. Duygular coşkuluydu. Şehir geri dönenlerle anlaşıp onları bağrına basıyordu. Zamanlamalara vakit yoktu, gözyaşları sel olmuş akıyordu. Trafik ışıkları ve onlara uyan yoktu, polis arabaları yoktu, trafik kuralları yoktu. Geç saatlere kadar ayakta kalınıyordu. Gecelerin elektriksiz olmasını, karanlıkta dans etmeyi herkes kabullenmişti. 

Yaşlı şehre kur yapılıyordu. Sokaklardaki ve binalardaki çatlaklara övgüler düzülüyordu. Gri gazlara kucak açılıyordu. Ne hesap sormaya vakit ne de hesap sorma niyeti vardı. Şehrin sokaklarında tezgahların ve kokuların yarattığı karmaşa kabullenilmişti. Tek şey, önemli tek husus, rejimin devrilmesine sevinmekti. Bunlar pek çok kişinin 54 veya 61 yıldır beklediği anlardı. Tarihi anların gücü karşısında her şey kabul edilebilirdi.

Hedefler ve beklentiler büyüktü, hayaller engindi, duygular coşkuluydu. Kasiyun Dağı’nın zirvesi randevu ve buluşma yeriydi, kafelerde seminerler düzenleniyordu. Siyasetçiler geri dönmüştü, aktivistler geri dönmüştü, devrimciler geri dönmüştü. Esed rejimi muhalifleri, Esed sonrası rejimi kurmak için geri dönmüşlerdi. Herkesin ülkenin geleceğine dair kendi vizyonu ve yeni Suriye'nin inşasındaki rolüne dair kendi düşüncesi vardı. Herkesin, kanlı on yılların, ağır on yılların saniyelerinde, birçoğunun kanıyla, yarasıyla çizdiği bir ülke haritası vardı. Herkesin “sessizlik cumhuriyeti”ndeki hücrelerinin tavanlarına, göç dalgaları ile yerinden edilenlerin çadırlarının deliklerine bakarak kurduğu kendine özgü hayalleri vardı. Ölüm botlarında boğulmaktan kurtulan herkesin, Suriye'nin bir kıyısından diğerine geçmekte kullanacağı bir botu vardı.

Şimdi Şam farklı. Şehir daha düzenli. Hizmetler daha ulaşılabilir. Polis ve güvenlik var. Kurumlar ve bakanlıklar çalışıyor. Şehir eski adetlerine döndü. Ve halkı ritmini yeniden buldu. Kafelerde, sokaklarda ne bir kutlama ne de bir şarkı var. Devrim marşları kayboldu. Şehrin göğünde ve pencerelerinde daha fazla ışık ve elektrik var. Adetler Şam sokaklarına sızdı.

Hizmetler daha iyi. Kurumlar çalışıyor. Elektrik artık evleri ve lambaları daha uzun süre ziyaret ediyor. Şehir arabalarla dolu. Trafik memurları trafiği organize ediyor. Trafik ışıkları yeniden yanıyor. Sürücüler ve yayalar onların komutlarına uyuyor.

Maaş ve döviz bürolarının önünde kuyruk var. Açlara ve yoksullara hizmet veren fırınların önünde bir sıra uzanıyor. Geçen yılın sonunda olduğu gibi güvenlik açısından durumları belirsiz olup bir çözüm arayanların oluşturduğu kuyruklar artık yok.

İnsanların kaygıları ve dertleri geri döndü. Hayat pahalılığı var. Emeklilerin maaşları kesildi, kamu çalışanları işten çıkarıldı. Şam çevresinde ve Suriye'nin batı ve güneyindeki güvenlik durumuyla ilgili endişeler yeniden gündemde. Beklentiler potansiyelin üzerindeydi. Rüyalar zamandan daha hızlıdır. Son haftalardaki birkaç sınavla insanlar dünyaya geri döndü. Tükenmiş, çökmüş, kuşatılmış bir ülke aylar içinde toparlanamaz. Şam Kılıcı’nın önünde çekilen bir fotoğraf, Amerikan “yaptırım kılıcı”nın darbelerinden kurtulmaya yetmiyor.

Şam aşağıdan böyle görünüyordu. Yukarıdan bakıldığında ise artık çehresi belirgin. Anayasal Beyanname yayımlandı. Siyasi sistem netleşti; beş yıllık geçiş süreci ile bir başkanlık sistemi. Hükümet kuruldu. Heyet Tahrir eş-Şam önemli bakanlıkları elinde tutarken, diğer bakanlıkları siyasi nüfuzu olmayan teknokratlara bıraktı. Mezhepsel kota olmaksızın etnik, dinsel ve mezhepsel tüm bileşenlerden bakanlar hükümette yer aldı. Tablo, yasama organının oluşturulmasıyla tamamlanacak.

Siyasetçilere ve siyaset yapmak isteyenlere mesaj ise açıktı. 29 Ocak Zafer Günü’nde verilen bu mesaj, askeri, siyasi ve sivil bütün devrimci örgütleri ve oluşumları feshediyordu. Yani siyasi partilere, siyasi bloklara yer yok.

Yukarının önceliği güvenliğin sağlanması ve ekonominin iyileştirilmesidir. Diyalog veya silahlı çatışma ya da uzlaşmalar yoluyla örgütlerin dağıtılması ve yeni Savunma Bakanlığı'na entegre edilmesi yoluyla güvenliğin sağlanmasıdır. Nitekim böyle de oldu. Hristiyanlar, Dürziler ve Kürtler artık “devlet şemsiyesi” altında kendi bölgelerini koruyorlar. Kıyı kesimindeki Alevilerin durumu ise ayrı bir konu. Rejim kalıntılarının isyanı yeni rejim için dahili ve İran'ın arkasında olduğu harici bir sınavdı. Güvenlik mensuplarının öldürüldüğü planlı bir askeri ayaklanmayla başladı ve yaraları hâlâ açık olan kanlı katliamlarla sona erdi.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre hükümetin yapısı ve bakan tercihleri, ekonominin iyileştirilmesinin bir öncelik olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının anahtarı olduğunu gösteriyor. Arap, bölge ve Avrupa ülkeleri Şam'a el uzattı. Şam'ın müttefiki olan bütün ülkeler, çarkın hızla dönmesi için seferber olmuş durumda. ABD yaptırımları ekonomiyi canlandırmaya yönelik katkıları sınırlandırıyor. Washington bu konuda ikiye bölünmüş durumda; bir grup, yeni Suriye hükümetini “el-Kaide benzeri” olarak görüyor. İkincisi, yeni hükümetle adım adım etkileşime geçmeye hazır.

İkinci grubun taraftarları Şam'a, Şam'ın bazılarını kabul etmenin zor, hatta imkânsız gördüğü sekiz maddelik bir talep listesi sundular. Bu zor talepler, Filistinli fraksiyonların siyasi faaliyetleri ve Suriye'deki bazı kişilerin sınır dışı edilmesiyle ilgiliydi. ABD'nin taleplerine yazılı bir mektupla yanıt veren Şam, Birleşmiş Milletler'de yeni Suriye bayrağını çekmek üzere New York'a, ardından Dünya Bankası toplantılarına katılmak üzere Washington'a bakan düzeyinde yapacağı ziyarete güveniyor.

Şam sokaklarındaki durum, kiliselerde, camilerde, kafelerde sosyal medyadaki paylaşımlara göre daha rahatlatıcı. Övgü şairlerinin şiirlerinde yüzeyde göründüğünden ise daha rahatsız edici

Zaman kılıç gibidir, halk “kurtuluş mucizesini” takdir eder, boş cepler ise mucizeler bekler. Alarm zili çalıyor. İş adamları ve bakanlar, yurtdışındaki işlerini ve kazanımlarını bırakarak kurumlara yerleştirilen bombaların imha edilmesine, kuruluşlardaki düğümlerin çözümüne katkıda bulunmak, “yaptırım kılıcı” altında yaşamanın alternatif yollarını aramak üzere ülkelerine dönmeye karar verdiler. Rejimin devlet kurumlarında işlediği katliamların boyutları geniş çaplı bir çalışmayla ortaya çıkarıldı.

Bakanlıkların başında teknokratlar ve uzmanlar var. Ama çok sayıda memurun bu bakanlıklar ve kurumlarla ilişiği kesildi. Yerlerine İdlib ve diğer güvenli bölgelerde kurulan eski otoritenin memurları getirildi. Eski memurların işten çıkarılması ile yerlerine gelen geçici ziyaretçi memurlar arasında çalışma saatleri kısa, tamamlanan işlerse az. Yaptırımları delme mücadelesi için gereken cephane yetersiz.

Gerileyen veya iyileşmeyen ekonomik durum ile güvenlik durumuna yönelik tehditler karışımı, içeride ve dışarıda yeni bir sınav için pusuda bekleyen gizli güçlerin beklediği bir fırsat. Karar vericiler ise bu bombayı etkisiz hale getirmek için çaba harcıyor.

Şam sokaklarındaki durum kiliselerde, camilerde, kafelerde, sosyal medyadaki paylaşımlara göre daha rahatlatıcı. Övgü şairlerinin şiirlerinde yüzeyde göründüğünden ise daha rahatsız edici. Şam'daki Hristiyan bayramlarının Genel Güvenlik unsurları tarafından korunması ve üst düzey siyasi ziyaretler rahatlama yaratan bir hamleydi. Başkentte kaçırma eylemlerine dair yayılan haberler ve söylentiler yahut ABD ve İngiltere'nin yaptığı seyahat uyarıları ya da Batılı başkentlerin diplomatlarının Şam'da uyumalarını engellemeleri ise korku yayıyor.

Bir haber yerinden edilmişleri ve mültecileri geri dönmeye teşvik ederken, bir diğeri gençleri göç etmeyi düşünmeye itiyor. Suriyelilerin yüreği her gün bir şeyler arasında gidip geliyor. Zorluklar çok. Şantiye kuruldu, yeniden inşa planı başladı, mayınları temizleme ve hayalleri gerçekleştirme mücadelesi başladı.