Arap dışişleri bakanları iki devletli çözüm önerisini yineledi

Uluslararası tarafları iki devletli çözümün sağlandığı bir barış ortamına çağıran bakanlar, İran’ın bölgeye yönelik tehdidine dair uyarıda bulundu

Arap Bakanlar Konseyi'nin dün Kahire'deki açılış oturumunun bir parçası (EPA)
Arap Bakanlar Konseyi'nin dün Kahire'deki açılış oturumunun bir parçası (EPA)
TT

Arap dışişleri bakanları iki devletli çözüm önerisini yineledi

Arap Bakanlar Konseyi'nin dün Kahire'deki açılış oturumunun bir parçası (EPA)
Arap Bakanlar Konseyi'nin dün Kahire'deki açılış oturumunun bir parçası (EPA)

Kahire'de dün gerçekleştirdikleri olağanüstü toplantıda eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin önerdiği Yüzyılın Anlaşmasına karşı Arap dışişleri bakanları, Filistin-İsrail meselesinde İki devletli çözüm temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti'ne olan bağlılıklarını teyit etti.
Toplantıya katılan 10 Arap bakan, uluslararası ve bölgesel tarafların barışı geliştirme yönündeki aceleci çabalarını ve ABD’nin rolünün önemini memnuniyetle karşıladı. Aynı zamanda 1967 temelli Filistin topraklarındaki İsrail işgalini sona erdirme ve iki devletli çözüm temelinde barışı sağlama yolunda bu çabalara duyulan ihtiyaca vurgu yapıldı.
Toplantıda yayınlanan resmi kararlara göre, Arap Birliği çatısı altında çalışan Arap ülkelerinin, kendi ortak çıkarlarını ve Arap ulusal güvenliğini savunduğunu vurgulayan bakanlar, gündemlere ulaşma yolunda bölgesel ve uluslararası baskı ve müdahaleleri önleme yönünde ülkeler arasında çeşitli etkileşim ve gelişmelerin yaşandığını da ekledi.
Arap devletlerinin Filistin Devleti’nin Doğu Kudüs başkent olacak şekilde kendi toprakları üzerindeki egemenlik hakkını savunmaya ve kutsallıklarını korumaya devam edeceği, Müslüman ve Hristiyanlar için Kudüs'teki kutsal yerler, bu kutsalları, aynı zamanda şehrin Arap kimliğini, tarihi ve yasal statüsünü koruma yönünde Haşimi velayetinin rolünün vurgulanacağı hususları da söz konusu kararlar arasında yer alıyor.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, toplantıdaki resmi oturumda yaptığı konuşmada, bu olağanüstü toplantının tüm dünyaya yönelik önemli bir mesaj taşıdığını vurguladı. Aynı zamanda “Nihai çözüm, tek bir yoldadır; o da iki devletli çözümdür. Nitekim ufukta Filistinlilerin devlet ihtiyacını, İsraillilerin ise güvenlik ihtiyacını karşılayabilecek başka bir formül bulunmuyor” ifadelerine başvuran Gayt, iki devletli çözüme ilişkin uluslararası fikir birliğini İsrail’in bu fikri zayıflatma girişimlerinden pratik eyleme dönüştürerek bu çözümü kurtarma çağrısında bulundu. Önceki ABD yönetiminin bu konudaki projesine isim vermeden değinen Gayt, “Geçmiş yıllardaki deneyimler, siyasi bir çözümün tek taraflı projelerle veya işgalci devletin bakış açısını benimseyen ve onunla özdeşleşen planlarla gerçekleştirilemeyeceğini kanıtlamıştır” vurgusunda bulundu.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ise dünkü toplantıda yaptığı konuşmada, ülkesinin İran destekli Husi milislerin Yemen'in güvenliği ve istikrarı yönünde oluşturduğu tehdide, aynı zamanda sivil bölgeleri, havalimanlarını, tesisleri ve Suudi Krallığındaki sivil tesisleri hedef alan füzeler ve insansız hava araçları ile tekrarlanan saldırıları sırasındaki düşmanca eylemlere karşı çıktığını yeniden vurguladı. İran'ın tehditlerinden en çok etkilenen ülkelerin, Tahran'ın nükleer programı ve bölgedeki güvenliği tehdit edici faaliyetlerinin geri kalanına ilişkin herhangi bir uluslararası müzakerede asil taraf olması gerektiğini vurgulayan Ferhan, şöyle söyledi:
“Arap bölgesinin karşı karşıya olduğu en tehlikeli tehditlerden biri, ülkelerimizin güvenlik ve istikrarını tehdit ederek, içişlerine karışarak, pek çok Arap ülkesinde kaos, bölünme ve yıkıma sebebiyet veren silahlı milisleri destekleyerek uluslararası kanun, tüzük ve normları ihlale devam eden İran rejimidir. Diğer yandan, Iraklı kardeşlerin her düzeyde istikrara kavuşmasını destekleyen Suudi Arabistan, uluslararası toplumu, Irak halkının arzularını gerçekleştirme ve iç işlerine müdahaleden uzakta çıkarlarını himaye etme yönündeki sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyor. Suudi Arabistan'ın Filistin meselesindeki tutumu ise, Filistin halkının yanında durarak bu meselede adil ve kapsamlı bir çözüme ulaşmaya yönelik tüm çabaları destekleme yönünde sabittir. Nitekim barış, bölge istikrarını garanti eden stratejik bir seçimdir. Uluslararası toplumu, başkentin Doğu Kudüs alındığı 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak barış sürecini canlandırma yönünde daha fazla çaba göstermeye çağırıyoruz.”
Libya’ya yönelik bölgesel müdahaleye dair uyarıda bulunan Bakan Ferhan, Krallığın Berlin Konferansı çıktılarına, Kahire Bildirgesi hükümlerine ve yeni Libya yürütme otoritesinin kurulmasına ilişkin oylamanın sonuçlarına verdiği desteği yeniledi.
Filistin Devleti'nin bir yöntem, vizyon ve kurtuluş olarak Arap Barış Girişimi'ne bağlılığından bahseden Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki ise ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin derin bir bakış açısına, tarih, coğrafya, siyaset, kanun, insanî, akıl, mantık, adalet ve hesap verebilirlik açılarından daha kapsamlı bir anlayışa sahip olacağına daha dair umut ve beklentisini dile getirdi.
Filistin'in, Ortadoğu Dörtlüsü’nün liderlik edeceği, uluslararası hukukun sabitleri ve güvenilir referansların baz alınacağı, işgale son vermenin, Filistin halkını bağımsızlığa kavuşturmanın hedefleneceği uluslararası bir konferans aracılığıyla ciddi müzakerelere dahil olmaya hazır olduğunu da yineledi.
Diğer yandan ülkesinin Ürdün Krallığını toplantıya davet ettiği Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ise şu açıklamalarda bulundu:
“Bazıları, bu hassas koşullar altında Arap dünyasının ise 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulması yönündeki asıl adil davası üzerindeki dikkatinin dağıldığını zannetti. Ancak Filistin meselesi; müzakere süreci durmuş ve aksamış olsa da, İsrail’in Batı Şeria'daki tek taraflı uygulamaları ve yerleşim projelerine rağmen Arapların kalbinde yer almaktadır; almaya da devam edecektir. Çeşitli bölgesel ve uluslararası aktörlerle kurduğu temas ve istişareleri yoğunlaştıran Mısır ise; 19 Aralık'ta Mısır, Ürdün ve Filistin koordinasyonu toplantısına, bu yılın başında Mısır, Ürdün, Fransa ve Almanya dışişleri bakanlarının katıldığı, Filistin ve İsrail arasındaki müzakerelerin dürüst uluslararası arabuluculuk altında yeniden başlatılması yönündeki toplantıya ev sahipliği yaptı. Nitekim Kahire, başta yeni ABD yönetimi ve Orta Doğu Dörtlüsü olmak üzere tüm aktörleri, uluslararası kabul görmüş ilkelere, bilhassa 2002 Arap Barış Girişimi olmak üzere Arap ve uluslararası kararlara uygun bir şekilde, aynı zamanda kardeş Filistin halkının meşru arzularını gerçekleştirme yönünde barışın sağlanması için samimi bir çaba göstermeye çağırıyor. Mısır, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) karmaşık siyasi ve insani koşullar altında insana yakışır hizmetler sağlama açısından beş farklı faaliyet alanındaki çalışmalarının devamını arzuluyor. Zirâ bu hizmetler bu insanların hakkıdır. UNRWA da bunları insani nitelikte, siyasallaştırılmaması gereken bir kuruluş olarak yürütüyor.”



Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
TT

Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)

Eski Başbakan Haydar el-İbadi Irak'ta ‘seçim sisteminin reforme edilmesi’ çağrısında bulunurken, Koordinasyon Çerçevesi’nin Mukteda es-Sadr'ın Kasım 2025'te yapılması planlanan seçimleri boykot etme kararına karşı tavır alması bekleniyor.

El-İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonu, seçim sisteminin ‘yolsuzluk’ suçu işleyen kişilerin seçime katılmasını engellemesi gerektiğini bildirdi. Koalisyon tarafından bugün yapılan basın açıklamasında, “Ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar, özellikle de bu tarihi anda, sistemin siyasi tabanını genişletmeyi, herkesi dahil etmeyi ve seçim sürecini yolsuzluğa bulaşmış kişilerden ve manipülatörlerden korumayı gerektiriyor” denildi.

Koalisyon, ‘herhangi bir devletin çöküşünün üstesinden gelmenin, halkın çıkarlarını ve devletin varlığını koruyarak iç siyasi ve sosyal birlikle başarılabileceğini’ vurguladı. Açıklamada, “Ulusal bir reform vizyonu temelinde aday olmamak, çıkarlar nedeniyle başkalarının seçimlere katılmasına izin vermemekten temelde farklıdır” ifadesi yer aldı.

Koordinasyon Çerçevesi’nin ana bileşenlerinden biri olan el-İbadi'nin koalisyonu, Sadr'ın benzer bir açıklama yapmasından bir gün sonra seçimleri boykot ettiğini duyurdu.

 Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)

Koordinasyon Çerçevesi'nin pozisyonu

Koordinasyon Çerçevesi, Sadr ve el-İbadi'nin kararları ve bunların bir sonraki parlamentoda Şii temsiliyeti üzerindeki etkileri konusunda hemen bir görüş bildirmedi. Bilgi sahibi kaynaklar, “Sadr ve el-İbadi'nin kararlarını ele alma konusunda Şii meclisi içinde anlaşmazlıklar var” dedi.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar şu ifadeleri kullandı: “Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri ve Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim'in başını çektiği bazı Şii liderlerin durumu kontrol altına alma çabaları var. Yaşananlara uyum sağlamak için uzlaşmacı bir çözüm arayışının yanı sıra Sadr'a seçimlere katılması ve boykotu tersine çevirmesi için davette bulunma ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nu birkaç günlüğüne adaylık kapısını yeniden açmaya davet etme olasılığı da var… Koordinasyon Çerçevesi içinde farklı görüşler var, ancak Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki'nin tutumunun Sadr'ı boykotu kırmaya ve seçimlere katılacağını açıklamaya davet etme eğiliminde olduğu dikkat çekiyor.”

Sadr, Kasım ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerini boykot etme kararından dönmek için zorlu koşullar öne sürdü.

Sadr X platformundaki hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “Yolsuzluk var olduğu sürece hiçbir seçime katılmayacağım. Doğruluk ancak kontrolsüz silahların teslim edilmesi, milislerin dağıtılması ve ordunun güçlendirilmesiyle tesis edilecektir” ifadelerini kullandı.

Yerel platformlarda, Sadr Hareketi liderleri ile aralarında Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin de bulunduğu Şii liderler arasında seçimlere katılma amacıyla temaslar kurulduğuna dair sızıntılar dolaşıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan siyasi bir kaynak, ‘Sadr Hareketi ile geri dönme olasılıkları konusunda şu ana kadar görüşmelerin durmadığını’ söyledi.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)

Seçimlerin meşruiyeti

Son dönemde izlenen çeşitli göstergelere göre seçimlerin meşruiyetine ilişkin endişeler bulunuyor. Boykotun kırılgan bir bölgesel ve uluslararası ortamda diğer kesimler tarafından da tekrarlanması, özellikle silah taşıyan ya da geçmişte silah taşımış olanlar başta olmak üzere pek çok Şii gücün, İran'ın hedef alınmasının ardından ABD ve İsrail tarafından hedef alınabilecekleri korkusunu taşımaya devam ettikleri bir dönemde, siyasi sistemin meşruiyetini etkileyebilir.

Aynı bağlamda araştırmacı Seyf es-Saadi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Irak'taki siyasi sınıf, boykot eden çoğunluğun seçimlere katılma güvenini yeniden tesis edecek olgun bir seçim sistemi sunamadı. Bunun nedeni, seçim yasasının her seçim döneminde, oy veren halkın gerekçeleri dikkate alınmaksızın, büyük geleneksel partilerin ölçülerine uyacak şekilde değiştirilmesidir… Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ve iki eski başbakan Haydar el-İbadi ve Mustafa el-Kazımi'nin boykotu, seçimlere giden sürecin ciddiyetinin bir göstergesidir.”

Ancak es-Saadi, ‘seçim bölgesi sistemi, Sainte Lague sistemi ve benimsenen yüzde ile her seçimde sorunlara neden olan sonuç hızlandırma cihazlarına ilişkin doğru istatistiklere dayanan olgun bir yasanın çıkarılması yoluyla Irak'taki seçim sisteminde reform yapılabileceğini’ düşünüyor.