Aşıların Kovid-19’a karşı etkinlik oranları ne anlama geliyor?

Aşıların Kovid-19’a karşı etkinlik oranları ne anlama geliyor?
TT

Aşıların Kovid-19’a karşı etkinlik oranları ne anlama geliyor?

Aşıların Kovid-19’a karşı etkinlik oranları ne anlama geliyor?

Kovid-19 aşılarının etkinliği veya virüsün mutasyona uğramış versiyonlarının etkinliği söz konusu olduğunda yetkili çevreler yüksek yüzdelik oranlardan bahsediyor. Ancak bazen bu durum anlaşılması zor bir hale geliyor. Bu durumu anlamaya yardımcı olabilecek bazı açıklamalar aşağıda yer alıyor.
Fransız haber ajansına göre (AFP) gönüllüler üzerinde yapılan klinik araştırmalara dayanan hesaplamalara göre, aşının Kovid-19'a karşı bir dereceye kadar etkili olması, hastalığa yakalanma riskini de bu yüzde oranı kadar azalttığı anlamına geliyor.
Bir deneye on binlerce gönüllü katıldığında, bazıları gerçek aşıyı alırken diğerleri ise plasebo aşısı alıyor. Deney sırasında gönüllüler normal hayatlarına devam ederken, Kovid-19 aşısı etkili olursa bunlardan bazıları virüse yakalanıyor. Gerçek aşıyı alan katılımcılar arasında enfekte kişi sayısı ise daha az oluyor.
Bunu açıklamak için, sonuçları 2 Şubat'ta The Lancet tıp dergisinde yayınlanan son aşı olan Rusya’nın geliştirdiği Sputnik V aşısını ele alabiliriz. Sonuçlar, aşının semptomatik hastalığa karşı yüzde 91,6 etkili olduğunu gösterdi.
Rusya’daki araştırmacılar bu orana ulaşabildi. Çünkü deneylerde plasebo aşısı alan 4 bin 900 gönüllünün 62'sine kıyasla, iki doz aşı alan (üç hafta arayla) 14 bin 900 gönüllüden sadece 16'sının koronavirüs testi pozitif çıktı.
Bu noktada en iyi performans gösteren aşılar, Pfizer-BioNTech şirketi ile Moderna şirketi tarafından haberci RNA (mRNA) teknolojisi kullanılarak üretilen iki aşı olarak kabul ediliyor. 21 gün arayla iki doz şeklinde verilen Pfizer aşısının etkinliği yüzde 95 olarak kaydedilirken, 28 gün arayla verilen Moderna aşısında bu oran yüze 94,1 oldu.
Ancak aşının etkinliği sabit bir orana sahip değil ve aşının nasıl verildiği gibi çeşitli kriterlere dayanıyor. Örneğin, AstraZeneca ve ortağı Oxford Üniversitesi, geliştirdikleri aşının etkinliğinin dozlar arasındaki zamana göre büyük ölçüde değiştiğini açıkladı. Aşıyı geliştiren araştırmacılar, 1 Şubat'ta yayınlanan bir çalışmada yaptıkları açıklamada, "Aşının etkinliği, en az 6 hafta şeklindeki aralıklarla verildiğinde yüzde 54,9'a kıyasla, iki doz arasında 12 hafta veya daha fazla aralıklarla verildiğinde gönüllüler arasında yüzde 82,4 olarak tespit edildi" ifadelerini kullandı. Araştırmacılar bunu, deneylerindeki gönüllülerin alt gruplarında kaydettikleri sonuçlara dayandırdılar.
Avrupa İlaç Ajansı (EMA), söz konusu aşının 29 Ocak'ta kullanımını onaylamak için gereken oranı “genel olarak yaklaşık yüzde 60'lık etki oranı” (iki doz arasında 4 ila 12 haftalık bir aralıkla) olarak belirledi.
Aynı zamanda aşıların etkinliği onu ölçmek için kullanılan standartlarla da ilişkili. Johnson&Johnson aşısı, şirketin 29 Ocak'ta yaptığı açıklamaya göre, genel olarak yüzde 66 oranında bir etkinliğe sahip. Ancak uzmanlar, hastalığın şiddetli formlarını önlemeye odaklanırken bu potansiyelin yüzde 85'e yükseldiğinde ısrar ediyor.
Son olarak bazı bilim insanları, ikinci dozda ilk aşıdan farklı bir aşı kullanmanın etkinlik oranını artırıp artıramayacağını merak ediyorlar. Oxford Üniversitesi, bu fikri Pfizer-BioNTech ve AstraZeneca aşıları ile test etmek için 50 yaşın üzerindeki 820 gönüllünün katıldığı bir araştırmaya başladı.

Uzmanların uykusunu kaçıran durum
Bilim insanları, İngiltere'de ortaya çıkan mutasyonlu yeni türün yayılmasından endişe duyarken, asıl endişeleri artıran Güney Afrika'da ortaya çıkan tür oldu. Virüsün mutasyonlarından birinin aşıların etkinliğini zayıflatmasından endişe ediliyor. Bu çerçevede, Güney Afrika hükümeti Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Güney Afrika’daki türe karşı etkinliği incelenen bir çalışmanın ardından, AstraZeneca aşısı yerine Johnson&Johnson aşısını kullanmaya karar verdiğini duyurdu. 2 bin kişiyi içeren çalışmada, AstraZeneca aşısının gençlerde Güney Afrika’daki mutasyonun neden olduğu hastalığın orta dereceli formlarına karşı son derece sınırlı koruma sağladığı sonucuna varıldı.
Ancak birçok uzman, herhangi bir nihai sonuca varılmaması konusunda uyarıda bulundu. Dünya Sağlık Örgütü de (WHO) Çarşamba günü yaptığı açıklamada, "mutasyonlu varyantlar söz konusu olsa bile" aşının kullanılmaya devam edilmesini tavsiye etti.
WHO Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Güney Afrika’daki türe yönelik yürütülen çalışmanın sonucunun "şüphesiz endişe verici olduğunu, ancak yetersiz olduğunu" vurguladı. Araştırmanın az sayıda gönüllü üzerinde yapıldığına dikkati çeken Ghebreyesus, bu durumun istatistiksel önemini sınırlandırdığını ve gönüllülerin genç ve sağlıklı olmaları nedeniyle nüfusun genelini temsil etmediğini belirtti. Ayrıca açıklamasında, "Bu aşının hastalığın daha şiddetli formlarını önlemede etkili olup olmadığını bilmek önemlidir" dedi.
Pfizer ve BioNTech firmaları ise, araştırmacıları tarafından yürütülen ve 27 Ocak'ta yayınladıkları bir ön çalışmaya dayanarak, aşılarının İngiltere ve Güney Afrika’daki virüsün mutasyonlarına karşı etkili olduğunu doğruladı. Söz konusu çalışma, Salı günü Nature Medicine dergisinde de yayınlandı.
Buna karşılık Moderna, Ocak ayının sonunda aşısının İngiltere’deki türe ve bir dereceye kadar da Güney Afrika’daki türe karşı etkili olduğunu duyurdu. Bu nedenle şirket, Güney Afrika türüne karşı özel olarak formüle edilecek güçlendirilmiş yeni bir doz geliştirmek istiyor.
Nature dergisi Çarşamba günü, virüsün mutasyonları karşısında Pfizer-BioNTech ve Moderna aşılarının etkinliklerinin "küçük ama önemli" bir kısmını kaybettikleri sonucuna varan bir çalışma yayınladı. Araştırmacılar, “mutasyonlu türlere karşı mRNA teknolojisini benimseyen aşıların etkinliklerini kaybetmemek için periyodik olarak değiştirilmesi gerekebileceği" sonucuna vardılar.
EMA, Çarşamba günü yaptığı açıklamada tüm üreticilerden "aşılarının yeni türlere karşı koruma sağlayıp sağlamadığını belirlemek için araştırma yapmalarını" istedi.
Öte yandan, bağışıklık tepkisi yaşla birlikte azaldığı için söz konusu aşıların yaşlılar üzerinde etkinliğini sürdürüp sürdürmediği de henüz bilinmiyor.
Bu duruma yönelik sorular, özellikle birçok Avrupa ülkesinin yaşlılarda etkinliği konusunda veri bulunmaması nedeniyle AstraZeneca aşısını yalnızca 65 yaş ve hatta 55 yaşın altındakilere vermesi yönündeki kararının ardından gündeme geldi. Ancak WHO, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, aşının bu yaş grubu için de geçerli olduğunu belirtti.
Son olarak, aşılanan kişide koruma sağlamasının yanı sıra, söz konusu aşıların hastalığın bulaşmasını önleyip önlemediği de soruluyor. Son günlerde İsrailli bilim insanları sosyal medyada bu durumun en azından İsrail'de yaygın olarak kullanılan Pfizer-BioNTech aşısında geçerli olduğunu öne sürdüler.



Oscarlı yıldız, Marvel'dan "kafası karışan" rol arkadaşını tiye aldı

Pepper Potts rolündeki Gwyneth Paltrow ve Tony Stark'ı canlandıran Robert Downey Jr., Demir Adam 2'de (IMDb)
Pepper Potts rolündeki Gwyneth Paltrow ve Tony Stark'ı canlandıran Robert Downey Jr., Demir Adam 2'de (IMDb)
TT

Oscarlı yıldız, Marvel'dan "kafası karışan" rol arkadaşını tiye aldı

Pepper Potts rolündeki Gwyneth Paltrow ve Tony Stark'ı canlandıran Robert Downey Jr., Demir Adam 2'de (IMDb)
Pepper Potts rolündeki Gwyneth Paltrow ve Tony Stark'ı canlandıran Robert Downey Jr., Demir Adam 2'de (IMDb)

Robert Downey Jr., Demir Adam'daki (Iron Man) eski rol arkadaşı Gwyneth Paltrow'un "Marvel Sinematik Evreni'nin (MSE) temel ilkeleri"yle ilgili sürekli kafa karışıklığı yaşaması nedeniyle ona tatlı tatlı sataştı.

MSE'nin 7 filminde Downey Jr.'ın ekrandaki sevgilisi Pepper Potts'u canlandıran 53 yaşındaki Paltrow, çarşamba günü The Hollywood Reporter'ın Women In Entertainment (Eğlence Dünyasındaki Kadınlar) kahvaltı galasında 20. kez verilen yıllık Sherry Lansing Liderlik Ödülü'yle onurlandırıldı.

Oppenheimer'la Oscar alan 60 yaşındaki oyuncu, Goop kurucusuna ödülü takdim etmek üzere oradaydı. The Hollywood Reporter'a göre Downey Jr. duygusal bir konuşma yapmadan önce, "inanılmaz derecede zeki olmasına rağmen Marvel Sinematik Evreni'nin temel ilkeleri ve sakinleriyle ilgili bitmeyen bir kafa karışıklığı" yaşayan Paltrow'u esprili bir şekilde alaya aldı.

Yetenekli Bay Ripley'yle (The Talented Mr. Ripley) bilinen aktris, hangi Marvel filmlerinde rol aldığını unuttuğu veya Tom Holland ve Sebastian Stan gibi Marvel'daki rol arkadaşlarından bazılarını tanımadığı çeşitli olaylara karışarak sosyal medyada viral olmuştu.

Downey Jr., Paltrow'un bir keresinde "'O kim?'" diye sorduğunu ve kendisinin de esprili bir şekilde, "'O, Örümcek Adam. Adının Peter olduğunu söyledi. Karakterinin adı Peter. Tom Holland. Onunla 4 filmde oynadın'" diye yanıtladığını söyledi.

Downey Jr. etkileyici kariyerine dönüp baktığı Paltrow'un iş ahlakını takdir ederek "Demir Adam setindeki çekimler arasında Goop'u kurmasını" anlattı.

Ayrıca Josh Safdie'nin spor temalı yeni komedi-drama filmi Marty Supreme'de Timothée Chalamet'yle rol alan Paltrow'un, eleştirmenlerce beğenilen performansını övdü ve aktrisin, "kamuoyuna duyurmadan oyunculuktan emekli" olmasına ikinci kez ara verdiğini belirtti.

Paltrow'un "kutuplaştırıcı kamusal kişiliğine" değinen aktör, "kutuplaştırıcı" kelimesinin, "onlarca yıldır tartışılmaz bir önem ve yenilenme sergileyen güçlü kadınları yanlış bir şekilde tanımlamak için ahmaklar tarafından kullanıldığını" savundu.

Downey Jr. "İşte bu yüzden buradayız" diye devam etti. 

Liderliğe, örnek davranışa, dürüstlüğe, kararlılığa bu kadar özlem duyduğumuz ve insanların çoğu zaman bunu başaramadığı bir çağda, Deer Valley Kayak Merkezi'ndeki bir yamaçta yaşandığı iddia edilen yaralanmayla ilgili kendisini suçlayan emekli optometristle yüzleşmek için mahkemeye çıkmaya istekli bir kadın var karşımızda. Ve o kadar onurlu davranıyor ki ahlaki gücünü, metanetini ve son derece zevkli, şık ama pratik mahkeme kıyafetlerini anmak için bir müzikal tiyatro yapımı doğuyor.

Downey Jr. konuşmasını "Artık Gwyneth Paltrow'u takdir etme zamanı geldi" diyerek sonlandırdı.

Eğlence ve medya alanındaki öncülere ve hayırseverlere verilen ödülü almak üzere sahneye çıkan Paltrow, duygusal bir konuşma yaptı.

Gözyaşlarını zor tutan oyuncu "Bu güzel Hollywood Reporter etkinliğinde siz kadınlar ve bizi seven erkeklerle birlikte olmak... Bugün takdir edilen 100 kadının hepsiyle birlikte olmak; aranızda olmak gerçek bir armağan" dedi.

Bunu gerçekten hissediyorum. Bu sabah gerçek bir topluluk hissi yaşadım; tüm çalışmalarımı kabul etmiş görünen ve beni tekrar arasında alan bir topluluk.

Independent Türkçe


Sam Altman, Elon Musk'a bir alanda daha rakip olmak için kolları sıvadı

OpenAI CEO'sunun gözünü yıldızlara diktiği söyleniyor (AFP)
OpenAI CEO'sunun gözünü yıldızlara diktiği söyleniyor (AFP)
TT

Sam Altman, Elon Musk'a bir alanda daha rakip olmak için kolları sıvadı

OpenAI CEO'sunun gözünü yıldızlara diktiği söyleniyor (AFP)
OpenAI CEO'sunun gözünü yıldızlara diktiği söyleniyor (AFP)

OpenAI CEO'su Sam Altman, kendisini Elon Musk'la daha yakın rekabete sokacak bir hamle yaparak bir roket şirketi kurmayı veya satın almayı hedefliyor.

Wall Street Journal'a göre Altman, Dünya yörüngesine enerji yoğun veri merkezleri kurmak amacıyla mevcut bir roket üreticisini satın alma veya ona ortak olma ihtimalini araştırmaya başlamış durumda.

Haberde Altman'ın yaz boyunca en az bir fırlatma girişimiyle (Stoke Space) temasa geçtiği ve ortaklık görüşmelerinin sonbaharda yoğunlaştığı belirtiliyor.

Teklifler arasında, OpenAI'a şirkette kontrol kazandıracak kadar hisse verebilecek milyarlarca dolarlık bir öz sermaye yatırımı da yer alıyor.

Ancak şirkete yakın kaynaklara göre bu görüşmeler daha sonra durma noktasına geldi.

İki teknoloji devi Altman'la Musk arasındaki ilişki, geçmişte rekabete dönüşmüştü. Bir zamanlar iş arkadaşı olan ikili 2015'te OpenAI'ı kurmuştu. Ancak şirketin yönetimi ve sağlanacak fonlarla ilgili anlaşmazlıklardan sonra 2018'de Musk ayrılmıştı.

OpenAI'ın 2022'de ChatGPT'yi piyasaya sürmesiyle şirket ve Altman herkesin tanıdığı bir isim haline geldi. Bir yıl sonra Musk, OpenAI ve Microsoft'u üretken yapay zeka pazarını tekelleştirmekle suçladı.

İkili kamuoyu önünde atışsa da görünüşe göre bu çekişme, Musk'ı yapay zeka alanında rekabete teşvik ederek xAI ve sohbet botu Grok'u çıkarmasına yol açtı.

Musk'ın alanında önde gelen şirketi SpaceX'in çok gerisinde kalmasına rağmen, Altman uzun süredir uzay tabanlı teknoloji geliştirmeye yönelik ilgi duyuyor gibi görünüyor.

dfgt
Elon Musk uzay yarışında epey önde (AP)

Küresel yönetim danışmanlığı şirketi McKinsey'e göre veri merkezlerine yönelik yıllık talebin, 2030'a gelindiğinde yüzde 19 ila 22 artacağı tahmin ediliyor.

Altman bu yıl haziranda kardeşiyle birlikte yaptığı bir podcast'te "Bir roket şirketi kurmalı mıyım?" diye sormuştu.

"Nihayetinde insanlığın, Dünya'da üretebileceğimizden çok daha fazla enerji tüketmesini umuyorum" demişti.

Altman bu hafta kendisine daha yakın konularla ilgili endişeler yaşadı. Google Gemini gibi rakiplerin artan rekabetine yeterince hızlı yanıt veremediği endişesiyle OpenAI'da "kırmızı alarm" ilan etmişti.

Google, geçen ay yapay zeka modelinin en son sürümünü çıkarırken Gemini 3, bir dizi karşılaştırma testinde ChatGPT'yi geride bırakmıştı.

Google, yapay zeka güvenliği araştırmacıları tarafından yapay süper zekasını tespit etmek için oluşturulan İnsanlığın Son Sınavı (Humanity’s Last Exam) testinde yeni bir rekor puan elde etmesinin ardından Gemini'ın artık "zekanın yeni bir çağını" temsil ettiğini söylemişti.

Piyasaya sürülmesinden kısa süre sonra Google'ı tebrik eden Altman, X'teki gönderisinde, "harika bir model" demişti.

Ancak özel konuşmalarda, çalışanlarına ChatGPT'nin Google'ın gerisinde kaldığını söylediği ve "Yapmamız gereken bazı işler olduğunu biliyoruz ama hızla yetişiyoruz" diye yazdığı bildirilmişti.

Independent Türkçe


Hannibal'dan Mindhunter'a: Vaktinden evvel veda eden 10 nefis dizi

Mick Jagger, Martin Scorsese ve Rich Cohen'in yarattığı Vinyl'da iki Emmy ödüllü Bobby Cannavale'ye (solda) Olivia Wilde (sağda) eşlik ediyordu (HBO)
Mick Jagger, Martin Scorsese ve Rich Cohen'in yarattığı Vinyl'da iki Emmy ödüllü Bobby Cannavale'ye (solda) Olivia Wilde (sağda) eşlik ediyordu (HBO)
TT

Hannibal'dan Mindhunter'a: Vaktinden evvel veda eden 10 nefis dizi

Mick Jagger, Martin Scorsese ve Rich Cohen'in yarattığı Vinyl'da iki Emmy ödüllü Bobby Cannavale'ye (solda) Olivia Wilde (sağda) eşlik ediyordu (HBO)
Mick Jagger, Martin Scorsese ve Rich Cohen'in yarattığı Vinyl'da iki Emmy ödüllü Bobby Cannavale'ye (solda) Olivia Wilde (sağda) eşlik ediyordu (HBO)

İzleyicinin kalbini kırmanın en garantili yolu, yükselişe geçmiş bir dizinin bir anda ortadan kaldırılmasıdır. İlgiyle takip edilen bir diziyi en heyecanlı yerinde kaybetmek, izleyicinin kaderinde yazılı bir lanet gibidir. Ve bu lanet hâlâ tüm canlılığıyla üzerimizde dolaşıyor. 

Bunun en güncel örneklerinden biriyse Absentia: Prime Video'da rafa kaldırıldıktan sonra Netflix'te yeniden keşfedilen dizi, rekortmen Stranger Things'e bile kafa tutuyor. Hatırı sayılır bir ivme yakalayarak iki sezonuyla birden izlenme listelerine giren gerilim dizisi, aceleyle fişi çekilen yapımların aslında neye dönüşebileceğini herkese gösterdi.

Ama ne yazık ki her dizi Absentia kadar şanslı değil. Kimi zaman yüksek bütçeler, kimi zaman düşük reytingler, kimi zaman da platformların ani strateji değişiklikleri yüzünden pek çok parlak dizi potansiyeline bile ulaşamadan rafa kaldırılıyor.

Bu liste tam da o erken kaybedilmiş yapımlar için: İzleyiciyi hipnotize eden Mindhunter'dan bilimkurgunun kült klasiği Firefly'a; gençlik ruhunu en dürüst haliyle yakalayan Freaks and Geeks'ten, metafizik anlatının sınırlarını zorlayan The OA'e uzanan vakitsiz vedalar burada bir araya geliyor.

Kimileri pandeminin kurbanı oldu, kimileri bir anda yön değiştiren kanalların kararlarına yenildi, kimileri ise yalnızca algoritmaların gazabına uğradı. Hepsinin ortak noktası ise izleyicisinde yarım kalmış bir hikayenin bıraktığı o tanıdık sızı.

Bu yazı, işte o dizilere küçük bir ağıt niteliğinde. Bir zamanlar ekranlarda parlayan, sonra da tamamlanamadan kaybolan hikayelere... Hâlâ hayranlarının hafızasında yaşayanlara, "Ya devam etseydi?" diye içimizi gıdıklayan ihtimallere... Belki geri dönmeyecekler ama anlatıları, karakterleri ve yarım kalmış finalleri hâlâ bizimle.

Hazırsanız, fonda Büyük Ev Ablukada'dan İhtimallerin Heyecanına Üzülüyorum çalarken, biraz da romantize ettiğimiz erken vedaların en unutulmazlarına doğru küçük bir yas gezisine çıkıyoruz.

Firefly (2002–2003)

Joss Whedon'ın yarattığı uzay westerni Firefly, 500 yıl sonraki bir evrende geçse de insani çatışmaları, mizahla örülü diyalogları ve kusursuz ekip dinamiğiyle izleyicinin kalbine yerleşmişti. Serenity adlı küçük gemide bir araya gelen uyumsuz ama birbirine sıkı sıkıya bağlı mürettebat, hem galaktik düzenin baskısından kaçıyor hem de hayatta kalmak için en tehlikeli işlere girişiyordu. 

fd fd
Fotoğraf: FOX

Firefly'ın gücü, dev bir bilimkurgu evrenini sıcak, tanıdık ve duygusal bir hikayeye dönüştürebilmesindeydi. Ancak Fox'un bölümleri yanlış sırayla yayımlaması ve düşük reytingler dizinin şansını daha başlamadan tüketti. Whedon'ın 7 sezonluk planı rafa kalkarken, dizi yalnızca 11 bölümle yarım kaldı. Yine de hayranların benzersiz desteği sayesinde 2005'te Serenity çekildi ve Firefly evreni en azından bir vedaya kavuştu. Aradan geçen 20 yıla rağmen Firefly hâlâ gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgu dizilerinden biri olarak anılıyor ve kült statüsünü her geçen gün daha da sağlamlaştırıyor.

IMDb: 8,9
Nereden izlenir: Disney+

Freaks and Geeks (1999–2000)

Freaks and Geeks, yalnızca bir sezon sürdüğü halde "erken biten efsaneler" listesinin en tepesine yerleşen nadir dizilerden. Paul Feig ve Judd Apatow'nun yaratıcı dokunuşuyla şekillenen dizi, lise hayatını parlatan klişelere hiç bulaşmadan ergenliğin mahcup, dağınık ve komik halini benzersiz bir dürüstlükle anlatıyordu. 

Bugün birer yıldız olan Linda Cardellini, James Franco, Seth Rogen, Jason Segel ve Busy Philipps'in aynı kadroda buluştuğu düşünülünce, dizinin o dönem izleyici bulamaması daha da şaşırtıcı geliyor.

erf
Fotoğraf: NBC

1980'lerde Michigan'ında bir banliyösünde geçen hikaye, büyüme sancılarını öyle sahici bir yerden yakalıyordu ki birçok izleyici kendini ekranda ilk kez temsil edilmiş hissediyordu. Ancak NBC'nin yanlış yayın politikaları ve dönemin dev yarışma programlarıyla aynı saate denk getirilmesi bu hikayeyi fazla erken harcadı. Bugün hem sinema okullarında incelenen hem de hayranları tarafından kült mertebesine yükseltilen bir yapım olmasının nedeni de tam olarak bu: Zamansız bir samimiyet. 

Freaks and Geeks'in tek sezonluk yolculuğu, ardında hem onlarca soru hem de hiç eskimeyen bir etki bıraktı. Ve tam da bu yüzden, 2025 biterken bile "Ya devam etseydi?" sorusunu en çok hak eden dizilerden biri olmayı sürdürüyor.

IMDb: 8,8
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor

Mindhunter (2017-2019)

Mindhunter, derinleşmeye başlayan soruşturmalarının tam ortasında yarım kalan ve hayranlarını en çok üzen dizilerden biri. David Fincher'ın titizliğiyle kurulmuş bu karanlık atmosfer, FBI'ın kriminal psikolojiyi henüz şekillendirmeye başladığı yıllara uzanıyordu. Holden Ford ve Bill Tench'n seri katillerle yaptığı her görüşme ise suçun zihinsel haritasını adeta yeniden oluşturuyordu.

fevfr
Fotoğraf: Netflix

Dizi, şiddeti göstermeden dehşeti hissettirebilen nadir yapımlardan biriydi; ustalığı da tam burada yatıyordu. Ancak ikinci sezonda hikayenin büyük resmine dair ipuçları yeni yeni belirirken, Mindhunter bir anda sona erdi. Netflix resmi bir iptal kararı açıklamasa da Fincher'ın yüksek maliyetler ve iş yükü gerekçesiyle projeden çekilmesi, üçüncü sezon ihtimalini neredeyse tamamen ortadan kaldırdı. Bu ani kopuş, dizinin kusursuz işçiliğini daha da görünür kıldı. Mindhunter, tamamlanmamış haline rağmen türünün en iyilerinden biri olarak hafızaya kazındı. Geriye ise izleyicinin içini kemiren tek bir soru kaldı: Bu ustalık işi karanlık yolculuk tam olarak nereye varacaktı?

IMDb: 8,6
Nereden izlenir: Netflix

Hannibal (2013-2015)

İptal kararının üzerinden yıllar geçmiş olsa da Hannibal hayranları çok sevdikleri dizinin yasını tutmaya devam ediyor. Üç sezon boyunca izleyicilerin zihnine işleyen o karanlık, zarif ve tedirgin edici atmosfer hâlâ unutulmuş değil. Thomas Harris'in romanlarından uyarlanan dizi, Mads Mikkelsen'in büyüleyici derecede soğukkanlı Hannibal Lecter'ı ve Hugh Dancy'nin kırılgan FBI ajanı Will Graham arasındaki gerilimli ilişkiyi hipnotik bir ustalıkla kuruyordu. NBC için fazlasıyla stilize, cesur ve elbette reytinglerde düşük kalan Hannibal, her bölümünde izleyicisine görsel bir ziyafet sundu. 2015'te iptal kararı geldiğinde dizi çoktan kült mertebesine ulaşmış ve "en iyi psikolojik gerilim dizilerinden biri" diye anılmaya başlamıştı.

dvde
Fotoğraf: NBC

Final sahnesinde Will ve Hannibal'ın birbirlerine kenetlenerek uçurumdan atlaması, bu ilişkinin karmaşıklığını dizinin tonuna yaraşır bir şekilde mühürleyen bir vedaydı. Ve aynı sahne, devamının gelebileceğine dair inceden bir kapı da aralıyordu. Yıllar geçmesine rağmen hayata döndürülmesi için kampanyaların sürmesi, dizinin izleyicide bıraktığı izlerin en somut kanıtı. Hannibal, yarım kalmış olmasına rağmen zihnimizde yankılanan gotik bir başyapıt olarak yaşamaya devam ediyor.

IMDb: 8,5
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor

GLOW (2017-2019)

Ekran hayatına erkenden veda eden yapımlar arasında GLOW, belki de "yarım kalmışlık" hissini belki de en derinden yaşatanlardan biri. Zira final sezonunun çekimleri çoktan başlamışken dizi aniden durduruldu. 1980'lerin kadın güreşi dünyasında geçen dizi, Ruth ve Debbie'nin çatışmalı dostluğu üzerinden hem sahnenin parıltısını hem de arka plandaki kırılganlığı incelikle anlatıyordu. Alison Brie ve Betty Gilpin'in güçlü performansları sayesinde GLOW, Netflix'in en sevilen işlerinden biri haline gelmiş, her sezonunda karakterlerini daha derin ve daha insani bir noktaya taşımıştı. Bu yüzden platformun pandemide yeni sezon onayını geri çekmesi, sadece bir iptal değil; hikayenin tam ortasında açılmış bir yara gibi hissettirdi.

fe
Fotoğraf: Netflix

Üçüncü sezonu Ruth'un Las Vegas'tan ayrılışıyla kapanan dizinin 4. sezonu ise hem bu yol ayrımını hem de geniş kadronun yarım kalan hikâyelerini tamamlayacaktı. Ancak set hazırlıkları başlamışken alınan bu karar, izleyicilerin karnına bir yumruk gibi indi. 

GLOW'un kaybı, yalnızca bir dizinin iptali değil; kadın dostluğunu, dayanışmayı ve sahne arkasının görünmeyen yüklerini böylesine içten anlatan bir hikayenin sonuçsuz bırakılmasıydı. Bu yüzden GLOW, bugün hâlâ "keşke bitmeseydi" dedirten en parlak işlerden biri olarak anılıyor.

IMDb: 8,0
Nereden izlenir: Netflix

The OA (2016-2019)

Brit Marling'in hem yaratıcısı hem de başrolü olduğu The OA, 7 yıl sonra görme yetisini yeniden kazanmış bir kadının dönüşüyle başlayıp hızla inanç, travma ve paralel evrenlere uzanan benzersiz bir masala dönüşüyordu. Bu evren, bilimkurguyla spiritüelliği; metafizikle duygusal derinliği aynı potada eriterek seyircisini adım adım içine çekiyordu. Her bölüm, anlatının dokusunu biraz daha derinleştirirken seyircinin hem merakını hem de sezgilerini keskinleştiriyordu. 

sdf
Fotoğraf: Netflix

Netflix'in diziyi ikinci sezonun en kritik noktasında, sorular cevaplanmamışken iptal etmesi büyük bir isyana yol açmış, hayranlar türlü kampanyalarla seslerini duyurmaya çalışmıştı. Oysa Marling ve Zal Batmanglij'in 5 sezonluk dev bir hikaye planı vardı. Şimdiyse o evren, yarım kalmış bir rüya gibi kolektif hafızada asılı duruyor. Ve hiç kuşkusuz The OA, tüm eksik kalmışlığına rağmen, televizyonun en cesur ve en özgün işlerinden biri olarak unutulmazlığını koruyor. 

IMDb: 7,8
Nereden izlenir: Netflix

High Fidelity (2020)

High Fidelity, klasik bir hikayeyi bambaşka bir gözle yeniden kurarken kendi özgün ruhunu yaratmayı başaran nadir uyarlamalardandı. Zoë Kravitz'in canlandırdığı Rob, popüler kültüre kafayı takmış bir plak dükkanı sahibinden çok daha fazlasıydı; kusurlarıyla, takıntılarıyla ve yüksek perdeden duygularıyla bugünün ilişkiler dünyasını acı tatlı bir gerçeklikle yansıtıyordu. 

grt
Fotoğraf: Hulu

Dizinin en etkileyici yanı, Nick Hornby imzalı romanın erkek merkezli dünyasını hiç yumuşatmadan ama tamamen farklı bir kimlikle günümüze taşımasıydı. Rob ve arkadaşları müzik snobu olmayı sürdürüyor, müşterileri yargılıyor, yanlışlara sapıyordu. Ama bu kez o kendinden emin, umursamaz tavır yalnızca beyaz erkeklere ait bir ayrıcalık olmaktan çıkıp farklı bedenlere ve hikayelere de taşınıyordu.

Eleştirmenlerden övgü almasına ve 10 bölümlük sürükleyici bir sezona rağmen Hulu'nun ani iptal kararı büyük bir şok yarattı; Kravitz'in "Çok büyük bir hata yaptılar" çıkışı da bu hayal kırıklığının özeti gibiydi. Rob'un kalp kırıklarını masaya yatırdığı, kendisiyle yüzleştiği ve sonunda kendi yolunu seçmeye başladığı final bölümü tatmin ediciydi belki ama hikayenin gerçek potansiyelinin daha yeni açıldığını hissettiriyordu. High Fidelity temsil, kimlik ve modern aşk üzerine söyleyecek çok şeyi olan, erken koparılan bir hikaye olarak hafızalarda yaşamaya devam ediyor.

IMDb: 7,7
Nereden izlenir: Disney+

Vinyl (2016)

Vinyl, 1970'lerin New York'unu müzik ve kaosun iç içe geçtiği o büyülü atmosferiyle yeniden kurarken, daha ilk bölümünden "yeni HBO klasiği" olacağına dair güçlü bir his uyandırmıştı. Martin Scorsese'nin yönetmenliği ve Mick Jagger'ın yaratıcı dokunuşu, Bobby Cannavale'nin Richie Finestra performansıyla birleşince ortaya hem dönem ruhunu hem de müziğin dönüşüm sancılarını taşıyan iddialı bir hikaye çıkıyordu. 

dewf
Fotoğraf: HBO

Dizi, değişen endüstride ayakta kalmaya çalışan bir plak şirketinin mücadelesi üzerinden hem sanatın hem de güç savaşlarının kirli yüzünü etkileyici bir tempoyla anlatıyordu. Vinyl, karakterlerini gerçek müzik tarihinin içine yerleştirme potansiyeline sahipti; bu da diziyi sadece bir dönem draması değil, müziğin evrimine tanıklık eden bir anlatı yapıyordu. Ancak büyük beklentilere rağmen izlenme oranları ve eleştiriler, HBO'nun görmek istediği seviyeye ulaşamadı. İlk bölüm sonrası hızla verilen ikinci sezon onayı, sezon finalinden sadece birkaç ay sonra geri çekildi. 10 bölümlük ilk sezonun ardından iptal edilen Vinyl, arkasında harika bir soundtrack, büyük bir potansiyel ve talihsiz bir "yarım kalmışlık" hissi bıraktı. Yine de dizi, müzikle kurgunun en tutkulu birleşimlerinden biri olarak bugün hâlâ özlemle anılıyor.

IMDb: 7,7
Nereden izlenir: Netflix

I Am Not Okay With This (2020)

I Am Not Okay With This, pandeminin gölgesinde iptal edilen en talihsiz dizilerden biriydi ve bu erken vedanın en üzücü yanı, hikayenin tam da büyük bir kırılma anında yarım kalmasıydı. Sophia Lillis'in hayat verdiği Sydney, bir yandan ergenliğin ağırlığıyla boğuşurken bir yandan da yeni ortaya çıkan güçlerinin anlamını çözmeye çalışıyor; dizi tam bu karmaşanın zirvesindeyken kapı üzerine kilitleniyor. 

DFRG
Fotoğraf: Netflix

The End of the F***ing World'ün ardındaki Charles Forsman'ın yarattığı bu evren, hem asi hem kırılgan hem de mizah duygusu güçlü bir gençlik hikayesi sunuyordu. Dizi kuir alt metni, karakter odaklı anlatısı ve hafif absürt tonuyla hedef kitlesinde karşılığını bulmuş, Netflix içinde de destek görmüştü. Ancak tüm bu olumlu karşılamaya rağmen bütçe kaygıları ikinci sezonun yolunu kesti. 

Final sahnesinin dahi yeniden düzenlenmesine izin verilmemesi, hayranların "Asla böyle bitmemeliydi" serzenişini daha da güçlendirdi. Yine de dizi, kısa ömrüne rağmen hem eğlenceli hem içten bir büyüme hikayesi sunarak kendi bütünlüğünü koruyor. Sonunun havada kalmasına aldırmadan tatmin edici bir yolculuğa çıkmak isterseniz, I Am Not Okay With This hâlâ keşfetmeye değer.

IMDb: 7,5
Nereden izlenir: Netflix

1899 (2022)

1899, izleyicisini zihnin karanlık koridorlarına davet ediyor ve orada uzun süre tutmayı başarıyordu. Çok sevilen ama beyin yakan Dark'ın yaratıcılarının elinden çıktığı düşünüldüğünde bu pek de şaşırtıcı olmasa gerek.

Eleştirmenlerin de beğenisini kazanan dizi, 2023'teki iptal haberiyle hayranlarını gözü yaşlı bırakmıştı. Gotik korkudan bilimkurguya, psikolojik gerilimden metafizik sorgulamalara uzanan yapısı, diziyi tek bir türe sığdırmayı imkansız hale getiriyordu. Prometheus'un terk edilmiş güvertesindeki ilk gizem, Kerberos'un kayıp yolcularıyla birlikte katman katman büyüyor, her bölümde gerçeklik biraz daha çözülen bir bilmeceye dönüşüyordu. 

frb
Fotoğraf: Netflix

Hikaye ilerledikçe zaman, mekan ve kimlikler birbirine karışıyor; karakterlerin geçmişleri, travmaları ve hayatları dev bir simülasyonun içine doğru çekiliyordu. Tam Kerberos'un neden piksel piksel dağılmaya başladığını anlamaya yaklaşmışken dizi, daha da büyük bir sırrın kapısını aralayıp aniden sona erdi. 

Dizinin yaratıcılarından Baran bo Odar'ın üzüntüyle açıkladığı iptal haberi, ikinci ve üçüncü sezonla tamamlanması planlanan bu hikayeyi yarım bıraktı. Oysa 1899, Netflix'in en çok izlenen yapımları arasında hızla yükselmiş, binlerce hayranın diziyi kurtarmak için imza kampanyası başlatmasına yol açacak kadar güçlü bir etki yaratmıştı. Nihayetinde, izleyicinin zihnini tersyüz eden bu yolculuk tamamlanamadı ama bıraktığı etki, fişi çekilmiş pek çok diziden çok daha uzun süre konuşulacağını gösteriyor.

IMDb: 7,3
Nereden izlenir: Netflix

Independent Türkçe