Ürdün’de koronavirüs salgınının ilk yılında erken yaşta evlilik sayılarında artış görüldü

Son on yılda 93 bin reşit olmayan kadın evlilik yaptı (Getty Images)
Son on yılda 93 bin reşit olmayan kadın evlilik yaptı (Getty Images)
TT

Ürdün’de koronavirüs salgınının ilk yılında erken yaşta evlilik sayılarında artış görüldü

Son on yılda 93 bin reşit olmayan kadın evlilik yaptı (Getty Images)
Son on yılda 93 bin reşit olmayan kadın evlilik yaptı (Getty Images)

Tarık Dilovani
Salgın Ürdünlüleri sadece ekonomik açıdan etkilemekle kalmayıp, ülke sakinleri arasında aynı zamanda küçük yaşta evlilik vakalarının artması da dahil olmak üzere sosyolojik alanda birçok değişikliğe de yol açtı.
Yüksek Yargı Mahkemesi ve Şeriat Mahkemeleri tarafından yayınlanan rakamlara göre, koronavirüs salgınının yayıldığı 2020 yılında yaklaşık 8 bin evliklik kaydıyla, küçük yaşta evlilik sayısı 2019 yılına göre yüzde 11,8 artış gösterdi.
Bu durumun nedenleri arasında gelenekler, sosyal ve ekonomik baskılar gösterilirken, bu evliliklerin genellikle boşanmayla sonuçlandığı ifade edildi. Bununla beraber hükümet özlük hakları kanununda yapılan değişikliklerin yeterli olduğunu ifade ederek, küçük yaşta evliliğe karşı olanları ve destekleyenleri memnun etmeye çalışıyor.

Erken yaşta evlilik ve boşanmalar
Küçük yaşta yapılan evliliklerdeki artışın aksine boşanma sayıları 2019 yılına göre 2 bin 97’ye geriledi.
15-18 yaş arası yapılan evlilikler küçük yaşta yapılan evlilik olarak değerlendiriliyor. Küçük yaşta yapılan evlilikleri engellemeyi hedefleyen kampanyalara rağmen son 10 yılda çoğu başkent Amman’ın dışdında olmak üzere 93 bin çocuk evliliğine tanık olundu.
Kadın hakları ile ilgili çalışmalar yapan bir dayanışma derneğine göre, evlilik için bir yaş sınırlamasının yapılmamasının, reşit olmayan evliliklerin artmasına, kızların geleceklerini planlama haklarının ellerinden alınmasına, eğitim ve iş imkanlarının engellenmesine, çocukluklarını yaşayamamalarına ve erken boşanma çilesine maruz kalmalarına katkı sağladığı belirtildi.
Hükümet ise, evlilik için ekonomik yeterliliğin olması, başka evliliğinin olmaması ve kızın rızasının olması gibi erken evliliğe izin verme şartlarının sağlanıp sağlanmadığını araştırmak ve doğrulamak amacıyla adli komiteler kurulduğunu söylüyor.

Tartışma konusu
Ürdün Parlamentosunun 2019 yılında hâkimlerin onayı ve menfaatlerin sağlanmasını da içeren birçok koşul ve kontrol şartıyla yasal evlilik yaşını 18'den 16'ya düşürmesiyle, yıllardır eylemlerini durduran birçok örgütün bu değişikliği kabul etmemesi ise dikkat çekiyor.
Bu alanda çalışma yapan bazı aktivistler, ailelerin parçalanması, okulu bırakma ve boşanma gibi ortaya çıkan hak kaybı sorunlarının büyüklüğüne dikkat çekmek amacıyla, Ürdün nüfusunun yüzde 40'ını oluşturan küçük yaşta eviliklerin “çocuk evliliği” olarak tanımlamakta ısrar ediyor.
Öte yandan, bu tür evlilikleri destekleyenler, İslam hukukunun ve çeşitli gelenek ve göreneklerin erken yaşta evliliği, toplumu koruyan bir faktör olarak gördüğünü düşünüyor.

Suriyeli mülteciler
Bazıları, Ürdün'deki Suriyeli mülteciler arasındaki erken yaşta evlilik oranının Ürdünlü kadınlara oranla yüzde 40 daha yüksek olduğunu, ülkedeki erken evliliğin nedeninin Suriyeli mülteciler olduğunu ifade ediyor. Öte yandan resmi olmayan istatistikler, Ürdün'de evlenen kadınların yaşlarını değiştirmesi ve evlilikleri denetleyen bazı yetkililerin hoşgörüsü nedeniyle her gün yaklaşık 29 kadının küçük yaşta evlendiğini gösteriyor.
Gözlemciler, Suriye mülteci kamplarındaki erken yaşta evlilik gerçeğini "Kız 16 yaşında evleniyor ve 17 yaşında boşanıyor" cümleleriyle anlatıyorlar.
Bununla birlikte, Yüksek Nüfus Konseyi tarafından yayınlanan bir araştırma, erken yaşta evliliğin ana nedeninin ekonomik koşullar olduğunu gösteriyor. İstatistik Kurumu erken yaşta evlilik ve okulu bırakma arasında güçlü bir ilişki olduğunu ve bu durumun daha sonra kadınların güçlenmesini ve iş bulma yeteneklerini etkilediğini belirtiyor.



Bağdat'taki durum: Irak’ın başkenti daha güvenli hale geldi mi?

Bağdat iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu başarıyı koruma becerisine bağlı kalmaya devam ediyor (Independent Arabia)
Bağdat iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu başarıyı koruma becerisine bağlı kalmaya devam ediyor (Independent Arabia)
TT

Bağdat'taki durum: Irak’ın başkenti daha güvenli hale geldi mi?

Bağdat iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu başarıyı koruma becerisine bağlı kalmaya devam ediyor (Independent Arabia)
Bağdat iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu başarıyı koruma becerisine bağlı kalmaya devam ediyor (Independent Arabia)

Cabbar Zeydan

Medeniyetlerin buluştuğu ve zorlukların çekiştiği Irak'ın kalbinde, Bağdat bugün önceki nesillerin alıştıklarından neredeyse tamamen farklı, yeni bir sahneyle karşı karşıya. Yakın zamana kadar günlük yaşanan patlamalar ve sürekli kaygılarla boğuşan Irak’ın başkenti, sakinleri ve ziyaretçileri tarafından gözlemlenildiği üzere, güvenlik durumunda somut bir değişime sahne oluyor. Bağdat sakinlerinin birçoğu yıllar öncesine göre alışılmadık olan bir güven duygusundan bahsediyor. Patlama sesleri artık her gün şehrin her yerinde yankılanmıyor ve güvenlik kontrol noktaları eskisi kadar çok değil. Başkentin birçok bölgesine ticari faaliyet geri döndü, kafeler ve restoranlar gece geç saatlere kadar müşterilerle dolu. Bir zamanlar güvenlik açısından “sıcak noktalar” olarak bilinen bölgeler, sakinlerinin ifadelerine göre artık daha istikrarlı.

Güncel durum

Karrada bölgesindeki bir dükkan sahibi, “eskiden bombalı saldırılar korkusuyla dükkanlarımızı gün batımından önce kapatırdık. Şimdi gece yarısına kadar, dahası özel günlerde ve bayramlarda bazen sabahın erken saatlerine kadar açık kalıyoruz. Bir zamanlar şüpheli görülen köşelerde bile kendimizi güvende hissediyoruz” diyor.

Sadr bölgesinde yaşayan bir kadın, “Çocuklarım pazara veya okula gittiklerinde artık endişelenmiyorum. Her gün hissettiğimiz gerçek bir değişim var” diye ekliyor.

Bu güvenlik hissi sadece bölge sakinleriyle sınırlı değil; ziyaretçiler de bunun farkında. Mutenebbi Caddesi'nde dolaşan, müzeleri ve kültür kafelerini ziyaret eden Arap ve yabancı turistler görüntüsü artık alışıldık. Oysa birkaç yıl öncesine kadar ender görülen bir şeydi.

Güvenlik araştırmacıları, Bağdat'taki iyileşen güvenlik durumunun, iç içe geçmiş faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığına inanıyorlar. Faktörlerin en önemlisi, yıllarca başkentin güvenliği için sürekli bir tehdit oluşturan radikal silahlı grupların faaliyetlerindeki gerileme.

cdfgthy
Bağdat artık güvenli mi?

Güvenlik uzmanı Tarık Abdulvahid, “Bağdat, radikal gruplar için sembolik ve stratejik bir hedefti. Ancak, bu gruplara batı ve kuzey Irak'ta indirilen yoğun darbelerden sonra, başkentte yüksek profilli saldırılar gerçekleştirme güçleri azaldı” diyor ve ekliyor: “Bugün, istihbarat koordinasyonunun ve entegre saha çalışmalarının gelişmesi sayesinde Bağdat, önceki dönemlerde olduğu gibi terörist faaliyetler için bir kuluçka makinesi veya uygun ortam değil.” Abdulvahid ayrıca, güvenlik tehditleriyle başa çıkma yöntemlerinde niteliksel bir değişime de işaret ediyor. Bu yöntemler artık yalnızca askeri müdahaleye dayanmıyor, bunun yerine çeşitli güvenlik kurumları arasındaki koordinasyonun yanı sıra önleyici eylemler ve elektronik gözetimi de içerecek şekilde genişledi.

Militarizasyondan sivil istikrara

Gözlemcilere göre, Bağdat'ın tanık olduğu en dikkat çekici dönüşümlerden biri, şehir içinde militarizasyonun kademeli olarak azalması. Sokaklarda artık sabit güvenlik kontrol noktaları yok ve silahlar ile silahlıların görüntüleri artık son on yılda olduğu kadar yaygın değil. Güvenlik araştırmacısı Ali el-Hüseyni, “Bağdat'taki güvenlik durumu, kalıcı bir olağanüstü halden göreceli istikrar haline geçişe tanık oluyor. Normal yaşamı yeniden tesis etme ve yerleşim bölgelerindeki gereksiz askeri varlığı azaltma çabaları var. Bu, güvenlikten vazgeçme anlamına gelmiyor, daha ziyade onu rasyonel bir şekilde organize etmek anlamına geliyor” diyor. Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan çevirdiği analize göre Hüseyni, “bu değişimin birdenbire ortaya çıkmadığını, daha ziyade güvenlik çabalarını birleştirmeye ve devlet çerçevesi dışındaki silahlı grupların etkisini azaltmaya yardımcı olan sistematik çalışma ve göreceli siyasi istikrarın bir sonucu olduğunu” düşünüyor.

Geride kalan meydan okumalar

Olumlu göstergelere rağmen, Bağdat güvenlik konusunda bomba yüklü araçlar veya bombalı saldırılarla ilgili olmayan, daha çok denetimsiz silah, aşiretler arası çekişmeler ve organize suç gibi sorunlarla ilgili farklı türde meydan okumalarla yüzleşmeye devam ediyor. Güvenlik analisti Nasır el-Kenani, “genel bir güvenlik duygusuna tamamen teslim olmaya” karşı uyarıyor ve “günlük sahneden kanlı şiddet belirtilerinin kaybolmasına rağmen, devlet kontrolü dışındaki yaygın silahlar, bazı silahlı gruplar üzerindeki kontrol eksikliği gibi diğer meydan okumalar varlığını sürdürüyor. Bu, ciddi bir şekilde ele alınmazsa her an güvenlik durumunun istikrarsızlaşmasına yol açabilir” diye açıklıyor. “Güvenliğin ölçüsü yalnızca patlamaların gerçekleşmemesine değil, aynı zamanda vatandaşların gasp edilmekten veya hukuktan daha üstün ve etkili gruplar veya bireyler tarafından haklarının ihlal edilmesinden korkmamalarına, kendilerini ne kadar güvende hissettiklerine bağlıdır” diye ifade ediyor.

Toplumun güvenliği sağlamadaki rolü

Bağdat'taki güvenlik sahnesinde netleşmeye başlayan önemli yönlerden biri, yerel toplumun kendi güvenliğine katkıda bulunma ve güvenlik servisleriyle iş birliğini teşvik etme rolüdür. Sivil aktivist Mustafa Fazıl, “İnsanlar güvenliğin sadece devletin değil, herkesin sorumluluğu olduğunu fark etmeye başladı. Gençler arasında onları sokaklarını korumaya, şiddet döneminde hakim olandan tamamen farklı bir ortam yaratan kültürel ve sportif etkinlikler düzenleyerek, istikrar ortamını teşvik etmeye iten yeni bir bilinç var.”

Güven durumu devam edecek mi?

Gözlemciler, Bağdat'ta güvenliğin devam etmesinin birkaç faktöre bağlı olduğuna inanıyor. Bunların en başında siyasi istikrar, güvenlik servislerini teknoloji ve eğitimler ile sürekli desteklemek ve silahın sadece devletin elinde olması geliyor. Bu konular hâlâ güçlü bir irade ve titiz bir takip gerektiriyor. Tarık Abdulvahid, “Bağdat güvenlik konusunda iyileşme yolunda uzun bir yol kat etti, ancak bu yol hâlâ tehlikelerle dolu. Umut verici işaretler var, ancak asıl zorluk bunları sürdürmek ve siyasi çekişmeler veya silahlı çatışmalar nedeniyle kaosun geri dönmesini önlemek” diyor. Ayrıca, “gerçek barışın yalnızca şiddetin yokluğuyla değil, aynı zamanda herkesi kapsayan yasaların ve bunları adalet ve şeffaflıkla uygulayabilen kurumların varlığıyla sağlanacağını” vurguluyor.

Korkudan umuda

Bağdat değişti ve belki de onlarca yıldır ilk kez, şehirden yansıyan görüntü daha parlak. Irak başkentinde güvenlik ideal durumda ve meydan okumalardan uzak değil, ancak yalnızca vaatler veya siyasi söylemlerden ibaret kalmayıp, elle tutulur bir gerçeklik haline geldi.

Şehir iyileşme yolunda ilerlerken, umutlar devletin ve toplumun bu kazanımı koruma ve daha istikrarlı ve müreffeh bir gelecek için geliştirme becerisine bağlı kalmaya devam ediyor. Sonuç olarak, Bağdat'ın güvenliği sadece Irak'ta barışın anahtarı değil, aynı zamanda ülkenin tüm evlatlarını kucaklayan, haklarını ve hayallerini koruyan güçlü bir devlet olarak geri dönüşünün de temel taşıdır.