Libya anlaşması… Başarı güvenceleri, ‘havaya uçurulma’ korkularına direniyor

Libya anlaşması… Başarı güvenceleri, ‘havaya uçurulma’ korkularına direniyor
TT

Libya anlaşması… Başarı güvenceleri, ‘havaya uçurulma’ korkularına direniyor

Libya anlaşması… Başarı güvenceleri, ‘havaya uçurulma’ korkularına direniyor

Cenevre’deki Birleşmiş Milletler (BM) sarayında, Varfalla Kabileleri Sosyal Konseyi Başkanı ve Libya Siyasi Diyalog Forumu katılımcılarından Şeyh Muhammed Bergusi ayağa kalkarak yeni Başbakan Abdulhamid Dibeybe’ye hitaben video konferans aracılığıyla “Libya halkı şu an sizden dev projeler veya uluslararası sözleşmeler istemiyor, bunun yerine gıda, güvenlik ve ilaç talep ediyor” dedi. Bergusi’nin yalın konuşması, milyonlarca vatandaşın genel olarak sona eren büyük hayallerinden uzak, belirli yaşam gereksinimlerinin hızlı bir şekilde sağlanması arzusunu yansıtıyordu. Geçici yürütme otoritesinin ilanından sonra gerçekleşen söz konusu konuşma, Libyalılar tarafından sosyal medya organlarında geniş bir şekilde yayıldı. Ancak yeni otorite, parlamentodan güven kazanmaya yönelik ilk adımlarını atmadan önce Libyalı taraflar, yeni doğan uzlaşının ‘havaya uçurularak’ engellenmeye çalışılmasından duydukları endişeleri dile getirdiler.
Söz konusu endişeler, adaylık sürecindeki ‘kaybedenler akımından’ ve mevcut yönetime bağlı isimlerin uzlaşıyı ele alma ve sanki hiçbir şey olmamış gibi abartılı bir şekilde durumu hoş karşılamalarından kaynaklanıyor. Bu durum, bazı gözlemcilerin ‘hükümet yoluna engeller koymak için gizlice gerçekleştirilebilecek ve bazılarının bu oluşuma itirazlarıyla karşılaşılabilecek hamleler’ ve ‘bölünmüş parlamentoya güven verme yavaşlığı’ hususundaki endişelerini de artırdı.
Libya’da yeni geçici otoritenin seçildiğinin ilan edilmesiyle ortaya çıkan şaşkınlığın nedenlerinden biri de yarışta başarısız olan ‘ağır’ rakipleri gibi siyasi çevrelerde ün kazanmamış isimlerin pozisyonlara getirilmesi oldu. Öyle ki Cenevre’deki forumun oturumları ‘düzenlemelere ve bloklara’ sahne olurken, Şarku’l Avsat’a konuşan bir kaynağa göre seçilen isimler, en tartışmasız ve Trablus savaşına dahil olmayanlardı. Kaynaklar, “Üç bölge arasındaki coğrafi denge dikkate alınarak, ağırlığa sahip isimler göz ardı edildi” açıklamasında bulundu.
Yeni otoriteye Musa el-Koni ve Abdullah el-Lafi üyeliğiyle, Başkanlık Konseyi Başkanı olarak seçilen Dr. Muhammed Yunus el-Menfi başkanlık ederken, Abdulhamid Dibeybe de Başbakan olarak seçildi.
Libya’nın doğusundaki Tobruk şehrindeki el-Manfa kabilesinin mensubu olan Menfi, Fransa’nın Le Havre kentinde doktora yaptı. Fayiz es-Serrac liderliğindeki Başkanlık Konseyi tarafından Libya’nın Yunanistan büyükelçisi olarak atandı. Ancak 2019 yılından sonunda Yunanistan, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) Türkiye ile deniz sınırı anlaşması imzalaması nedeniyle Menfi’yi sınır dışı etme kararı aldı.
Silvium Araştırma Kuruluşu Başkanı Cemal Şaluf, Menfi’nin, Libya’daki Müslüman Kardeşler örgütüyle bağlantılı olduğu yönündeki iddiaların ardından “Dr. Menfi hakkındaki bilgilerime göre kendisi, Müslüman Kardeşler’e yakın bir ideolojiye ya da yaklaşıma sahip değil” açıklamasında bulundu. Şaluf, Yunanistan Büyükelçisi olarak faaliyet gösterdiği dönemde Menfi’nin, Libya Ulusal Ordusu (LUO) güçlerinin tedavilerine yardım ettiğini ve karşı tarafla da aynı şekilde, silahlı kuvvetlerle temasa geçtiğini ve onlarda iyi ilişkilere sahip olduğunu belirtti.
Başbakanlık pozisyonunu üstlenen Abdulhamid Dibeybe ise ülkenin batısındaki Misrata şehrinde varlıklı bir aileye mensup bir iş adamı. Kendisi Türkiye’ye yakın bir isim. Bazı siyasetçiler, onun seçilmesini Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı hezimete uğratarak, siyasi anlaşmazlığın aşıldığını gösterdiğini söyledi. Ancak toplam 75 oydan 39’unu alarak yarışı kazanan listesinin, Menfi’ye oy verme karşılığında Dibeybe’ye oy verenler arasındaki ittifakın sonucunda geliştiğine inananlar da var.
5 Şubat’ta İsviçre’de düzenlenen BM destekli müzakerelere katılanlar, gelecek aralık ayında yapılması planlanan parlamento ve başkanlık seçimlerinden önceki dönemi denetleyecek bir geçici otorite seçmek için oy kullandı. Başağa’nın yanı sıra Libya’nın doğusundaki Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ve UMH Savunma Bakanı Salah en-Nimruş’un da aralarında bulunduğu, oylamayı kaybeden adaylar ise yeni hükümete destek açıklamaları yaptılar. Söz konusu bakanların, yeni otoriteye alan sağlamak için pozisyonlarından ayrılmaları gerekeceği biliniyor. Aynı şekilde Tobruk’taki parlamento liderliği, siyasi anlaşmaya göre Libya’nın güneyindeki Fizan bölgesine devredilecek. Dolayısıyla anlaşmazlıkların, yakın bir zamanda siyasi sahnede belireceğine inanılıyor.

Devir sürecinin önündeki engeller
Yeni otoritenin ilanıyla eş zamanlı olarak ortaya çıkan siyasi kargaşa, iktidarın Abdulhamid Dibeybe hükümetine devredilmesinin önündeki engellerle ilgili endişelere neden oldu. Libyalıların çoğu, kendilerini bir yol ayrımında görürken, yeni hükümeti de kendilerini yoksulluk ve güvenlik kaosu dalgalarından kurtaracak bir cankurtaran halatı olarak nitelendiriyor. Diğer yandan Libya’nın Arap Birliği eski temsilcisi Büyükelçi Aşur Ebu Raşid, söz konusu endişelerin önemsiz olduğu görüşünde. Raşid, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Devletin inşasının önünde engeller var. Herkes kendi güdülerine sahip. Bu normal bir durum ancak (otorite dışındaki) ideolojik veya silahlı gruplar bu yolu etkilemeyecek. Genel ulusal atmosfer, şiddetli acıların ardından bu aşamadan uluslararası fikir birliği ile desteklenerek çıkmak için sabırsızlanıyorlar.”
Bu engellerin bir kısmı, BM Genel Sekreteri’nin Libya Özel Temsilcisi ve BM Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) yeni Başkanı Jan Kubis’in, Menfi ve Debibe ile geçen hafta gerçekleştirdiği telefon görüşmelerinin de odak noktasıydı. Görüşmeler ayrıca, tamamen, ‘Serrac liderliğindeki eski Başkanlık Konseyi’nden, Cenevre Forumu tarafından oluşturulan otoriteye geçişin nasıl kolaylaştırılacağına’ yoğunlaştı. Ebu Raşid, bu uluslararası hamlelerle ilgili olarak, ‘ülkesini ekonomik ve ekonomik açıdan olumsuz etkileyen geçiş döneminin yakında sona ereceği’ yönündeki iyimserliğini dile getirdi. Aşur Ebu Raşid sözlerinn devamında şu ifadeleri kullandı:
“Bu gelişmenin, geçmişte bir fikir birliği olmayan krizi siyasi olarak çözme konusundaki uluslararası mutabakattan kaynaklandığına inanıyorum. Birleşik bir hükümet kurmak ve seçimler için kesin bir tarih belirlemek çok önemli. Geriye kalanlar, Libya Anayasa Komitesi’nin Mısır’ın Hurgada şehrinde anayasa taslağının hazırlanmasıyla ilgili olarak yaptığı toplantılardan kaynaklanabilecek durumlardır. “

Öncelikle uzlaşı
Siyasi Diyalog Forumu’nu yürüten UNSMIL’ın hazırladığı mekanizmaya göre Abdulhamid Dibeybe’nin hükümetini en geç 26 Şubat’ta kurarak, güven için parlamentoya sunması bekleniyor. Parlamentonun güven oyu vermemesi halinde mesele, tekrar Siyasi Diyalog Forumu üyelerine iletilecek. Birçok kişi bu hükümetin, ‘Uzlaşı İçin Libyalı İleri Gelenler Konseyi’ Başkanı Şeyh Muhammed el-Mubaşşer de dahil Libyalılar arasındaki ulusal uzlaşı çalışmalarına dahil olacağına inanıyor. Mubaşşer, yeni siyasi uzlaşı vizyonunu, ‘savaşı durdurmanın ve sonlandırmanın önemi ve herkes arasında ulusal bir uzlaşı projesi kabul etme’ meseleleri üzerine yoğunlaştırdı. Şeyh Muhammed el-Mubaşşer, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları aktardı:
“BM veya başka bir arabulucu tarafından sağlanan herhangi bir anlaşma, ülkeme fayda sağladığı ve savaşı uzaklaştırdığı sürece onun yanındayım ve onu destekliyorum. Ancak tüm ayrıntıların farkında olan ve tüm Libyalıları dikkate alan gerçekçi bir ulusal uzlaşma projesi içermesi şartıyla…”
 Mubaşşer, söz konusu geçici otoriteyi seçme süreciyle ilgili  olumsuzluklara karşı olduğunu vurguladığı açıklamasına şöyle devam etti:
“Libyalılar arasında mutabakat ve uzlaşma, ülkemizi adalet temelinde inşa ettiğimiz ve ardından bu yıl sonunda seçimlere yöneldiğimiz bu aşamayı geçmek için en önemlisi şeydi.”

Bölünmüş parlamentoya alternatif
Diğer yandan çok sayıda Libyalı, yeni otoritenin karşı karşıya olduğu asıl sorunun, Başkanlık Konseyi veya bir hükümet başkanı atanması olmadığına inanıyor. Söz konusu kesimlere göre asıl sorun, bu kurumların sahada nasıl çalıştığı, nasıl harekete geçtiği ve Trablus’taki milislerle nasıl başa çıktığıyla ilgili. Aynı şekilde Siyasi Forum dışındaki her sürece karşı olan silahlı grupların tepkisi de bu sorunlar arasında yer alıyor. Bu bağlamda Libyalı siyasetçi Süleyman el-Bayudi şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yeni bir aşamanın başlamasıyla, fikir birliğini bozmaya, barışı inşa etmeye ve tüm iyimserliği çalmaya çabalayanlar var. Kaybedenler, şu an ulusal varlığı parçalamaya ve Cenevre sonuçlarını engellemeye çalışıyor. Projelerinde başarılı olurlarsa barış sesi yerine silahların sesi yükselecek.”
Ancak ‘Bağımsız Anayasanın ve Monarşinin Dönüşünü Etkinleştirmek için Ulusal Konferans Hazırlık Komitesi’ Başkanı Eşref Boudavara, hükümetin ve Başkanlık Konseyi’nin performans başarısının, Temsilciler Meclisi ve Yüksek Devlet Konseyi’nin, ‘işlerine müdahalesini’ reddetmeyle bağlantılı olduğunu söyledi. Boudavara açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İki konsey, önceki hükümetlerin faaliyetlerinin başarısız olmasına neden oldu ve çalışmalarını engelledi. Aşiretçilik, bölgecilik, kotalar ve cehalet bir devlet kurmayacaktır. Libyalılar ulusal kimlik, istikrar, güvenlik, iyi bir yaşam ve zenginliklerinden faydalanmak istiyorlar. Onlara güven verin, çalışmalarına olanak sağlayın. Kendileriyle yıl sonunda randevumuz var.”
Trablus’a yönelik Nisan 2019’da başlayan savaştan bu yana doğu ve batı Libya arasında bölünmüş bir parlamentonun nasıl iyileştirileceği meselesi hükümete güven vermenin önündeki en önemli engel olarak duruyor. 105’ten fazla milletvekili, Abdulhamid Dibeybe hükümetine güven verilmesini tartışmak üzere (başkentin 80 km batısındaki) Sabratha şehrinde tüm milletvekillerini içeren birleşik bir oturum çağrısında bulunurken Temsilciler Meclis Başkanı Akile Salih de ülkenin doğusundaki Tobruk’ta bir toplantı düzenlemeye çağırdı. Milletvekili Muhammed er-Raid, yaptığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Salih’in yaptığı şey fayda sağlamayacak. Bu, ilk kez yapılmış bir oturum çağrısı değil. Daha önce üyeler toplanamamıştı. (Ülkenin batısındaki) Gadames’te olduğu gibi 127 milletvekili, bölünmüş meclisi bir araya getirmek için toplandı. Salih ayrıca 14 milletvekili ile video konferans aracılığıyla bir toplantı gerçekleştirirken bu kez 15’ten fazla milletvekili toplayabileceği hususunda meydan okuyorum. Geçerli bir parlamento oturumu yapmak için yasal yeter sayı toplam 188 milletvekilinin 96’sıdır. Katılmaya hazır 105 üyemiz var. Birkaç gün içerisinde bu sayı 120’ye ulaşacak. Hükümete güven verilmesi konusunda iyimseriz.
Ancak Temsilciler Başkan Yardımcıları Fevzi en-Numeyri ve Hamid Huma, 5+5 Ortak Askeri Komite tarafından seçilen bir şehirde toplantı düzenleme çağrısında bulundular. Siyasi Forum sonuçlarına göre milletvekillerinin, ‘yeter sayı tamamlandıktan sonra Sabratha’da bir araya gelmeleri halinde’ parlamento liderliğini Fizan’a devretmeye hazırlık olarak Salih’i görevinden almaları bekleniyor.

Büyükelçiliklerin dönüşü ve Sisi’nin konuşması
Diğer yandan Libya otoritesinin ilanından bu yana köprünün altından çok sular aktı. Bunlardan bazıları, Irak ve Mısır gibi bazı ülkelerin başkent Trablus’taki büyükelçiliklerini yeniden açma eğilimiyle temsil ediliyor. Bu durum, ülkenin bir istikrar aşamasına girdiğini gösteriyor. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri geçen hafta Kahire’deki Arap Birliği olağanüstü bakanlar toplantısının oturum aralarında, UMH’ye bağlı Libyalı mevkidaşı Muhammed Tahir Seyyale ile görüştü. Şukri, yaptığı açıklamada, ülkesinin yakın zaman Trablus’taki büyükelçiliğini açmasının, ‘iki ülke arasındaki ikili iş birliği mekanizmalarının harekete geçirilmesine ve ilişkilerin ilerletilmesine’ katkıda bulunacağını vurguladı. Irak Dışişleri Bakanlığı da Irak’ın Trablus’taki büyükelçiliğinin yeniden açılabileceğini bildirdi. Bu bağlamda Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Seyyale ile söz konusu mesele hakkında görüşmede bulundu.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi olumlu atmosferi güçlendirmek için Menfi ve Debibe ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Sisi, iki Libyalı yetkiliyi, Başkanlık Konseyi ve hükümetin başkanlığını üstlendiklerinden dolayı tebrik etti. Mısır’ın ekonomik, güvenlik ve askeri düzeylerde Libya’nın çıkarlarına yönelik desteğini sürdüreceğini belirten Sisi “Yeni Libya liderliğinin seçilmesi, ‘tüm Libya devlet kurumlarının uyum içinde çalıştığı ve ulusal çıkarları her türlü düşüncenin üstünde tutarak, Libya bölünmesini sona erdirme arayışında olduğu’ yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Güvenlik Konseyi
Uluslararası Kriz Grubu, Libya konusunda şu ana kadar ulaşılan durumların ‘kırılgan kazanımlar’ olduğunu belirtti. Grup, ‘ülkeyi seçimlere hazırlamak, devlet kurumlarını birleştirmek, siyasi ve askeri bölünmeye son vermek’ dışında hiçbir şey başarılamadığını vurguladı. ‘Paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların ülkelerine sınır dışı edilmesi’ meselesinin de Libyalılar açısından önemli olduğu belirtildi. Yeni değişikliklerle ilgili uluslararası ve bölgesel mücadeleye uyumlu bir hareketle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ülkesinin, önce diğer güçlerin çekilmesi halinde Libya’dan çekilmeyi düşüneceğini açıkladı.
23 Ekim’de Libya’da imzalanan ve ‘tüm yabancı savaşçıların ve paralı askerlerin  Libya’dan ayrılması için’ ateşkes anlaşmasıyla belirlenen 90 günlük süre sona erdi. BM raporuna göre Trablus savaşı sırasında Rusya merkezli ‘Wagner’ grubuna ait binlerce ‘paralı asker’ de dahil çok sayıda yabancı savaşçı grubu Libya’ya akın etti.
BMGK, ‘ateşkes anlaşmasının tam olarak uygulanmasına saygı duyulması ve tüm yabancı güçlerin ve paralı askerlerin, daha fazla gecikme olmadan Libya’dan çekilmesi’ "çağrısında bulunuyor.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.