Libya anlaşması… Başarı güvenceleri, ‘havaya uçurulma’ korkularına direniyor

Libya anlaşması… Başarı güvenceleri, ‘havaya uçurulma’ korkularına direniyor
TT

Libya anlaşması… Başarı güvenceleri, ‘havaya uçurulma’ korkularına direniyor

Libya anlaşması… Başarı güvenceleri, ‘havaya uçurulma’ korkularına direniyor

Cenevre’deki Birleşmiş Milletler (BM) sarayında, Varfalla Kabileleri Sosyal Konseyi Başkanı ve Libya Siyasi Diyalog Forumu katılımcılarından Şeyh Muhammed Bergusi ayağa kalkarak yeni Başbakan Abdulhamid Dibeybe’ye hitaben video konferans aracılığıyla “Libya halkı şu an sizden dev projeler veya uluslararası sözleşmeler istemiyor, bunun yerine gıda, güvenlik ve ilaç talep ediyor” dedi. Bergusi’nin yalın konuşması, milyonlarca vatandaşın genel olarak sona eren büyük hayallerinden uzak, belirli yaşam gereksinimlerinin hızlı bir şekilde sağlanması arzusunu yansıtıyordu. Geçici yürütme otoritesinin ilanından sonra gerçekleşen söz konusu konuşma, Libyalılar tarafından sosyal medya organlarında geniş bir şekilde yayıldı. Ancak yeni otorite, parlamentodan güven kazanmaya yönelik ilk adımlarını atmadan önce Libyalı taraflar, yeni doğan uzlaşının ‘havaya uçurularak’ engellenmeye çalışılmasından duydukları endişeleri dile getirdiler.
Söz konusu endişeler, adaylık sürecindeki ‘kaybedenler akımından’ ve mevcut yönetime bağlı isimlerin uzlaşıyı ele alma ve sanki hiçbir şey olmamış gibi abartılı bir şekilde durumu hoş karşılamalarından kaynaklanıyor. Bu durum, bazı gözlemcilerin ‘hükümet yoluna engeller koymak için gizlice gerçekleştirilebilecek ve bazılarının bu oluşuma itirazlarıyla karşılaşılabilecek hamleler’ ve ‘bölünmüş parlamentoya güven verme yavaşlığı’ hususundaki endişelerini de artırdı.
Libya’da yeni geçici otoritenin seçildiğinin ilan edilmesiyle ortaya çıkan şaşkınlığın nedenlerinden biri de yarışta başarısız olan ‘ağır’ rakipleri gibi siyasi çevrelerde ün kazanmamış isimlerin pozisyonlara getirilmesi oldu. Öyle ki Cenevre’deki forumun oturumları ‘düzenlemelere ve bloklara’ sahne olurken, Şarku’l Avsat’a konuşan bir kaynağa göre seçilen isimler, en tartışmasız ve Trablus savaşına dahil olmayanlardı. Kaynaklar, “Üç bölge arasındaki coğrafi denge dikkate alınarak, ağırlığa sahip isimler göz ardı edildi” açıklamasında bulundu.
Yeni otoriteye Musa el-Koni ve Abdullah el-Lafi üyeliğiyle, Başkanlık Konseyi Başkanı olarak seçilen Dr. Muhammed Yunus el-Menfi başkanlık ederken, Abdulhamid Dibeybe de Başbakan olarak seçildi.
Libya’nın doğusundaki Tobruk şehrindeki el-Manfa kabilesinin mensubu olan Menfi, Fransa’nın Le Havre kentinde doktora yaptı. Fayiz es-Serrac liderliğindeki Başkanlık Konseyi tarafından Libya’nın Yunanistan büyükelçisi olarak atandı. Ancak 2019 yılından sonunda Yunanistan, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) Türkiye ile deniz sınırı anlaşması imzalaması nedeniyle Menfi’yi sınır dışı etme kararı aldı.
Silvium Araştırma Kuruluşu Başkanı Cemal Şaluf, Menfi’nin, Libya’daki Müslüman Kardeşler örgütüyle bağlantılı olduğu yönündeki iddiaların ardından “Dr. Menfi hakkındaki bilgilerime göre kendisi, Müslüman Kardeşler’e yakın bir ideolojiye ya da yaklaşıma sahip değil” açıklamasında bulundu. Şaluf, Yunanistan Büyükelçisi olarak faaliyet gösterdiği dönemde Menfi’nin, Libya Ulusal Ordusu (LUO) güçlerinin tedavilerine yardım ettiğini ve karşı tarafla da aynı şekilde, silahlı kuvvetlerle temasa geçtiğini ve onlarda iyi ilişkilere sahip olduğunu belirtti.
Başbakanlık pozisyonunu üstlenen Abdulhamid Dibeybe ise ülkenin batısındaki Misrata şehrinde varlıklı bir aileye mensup bir iş adamı. Kendisi Türkiye’ye yakın bir isim. Bazı siyasetçiler, onun seçilmesini Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı hezimete uğratarak, siyasi anlaşmazlığın aşıldığını gösterdiğini söyledi. Ancak toplam 75 oydan 39’unu alarak yarışı kazanan listesinin, Menfi’ye oy verme karşılığında Dibeybe’ye oy verenler arasındaki ittifakın sonucunda geliştiğine inananlar da var.
5 Şubat’ta İsviçre’de düzenlenen BM destekli müzakerelere katılanlar, gelecek aralık ayında yapılması planlanan parlamento ve başkanlık seçimlerinden önceki dönemi denetleyecek bir geçici otorite seçmek için oy kullandı. Başağa’nın yanı sıra Libya’nın doğusundaki Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ve UMH Savunma Bakanı Salah en-Nimruş’un da aralarında bulunduğu, oylamayı kaybeden adaylar ise yeni hükümete destek açıklamaları yaptılar. Söz konusu bakanların, yeni otoriteye alan sağlamak için pozisyonlarından ayrılmaları gerekeceği biliniyor. Aynı şekilde Tobruk’taki parlamento liderliği, siyasi anlaşmaya göre Libya’nın güneyindeki Fizan bölgesine devredilecek. Dolayısıyla anlaşmazlıkların, yakın bir zamanda siyasi sahnede belireceğine inanılıyor.

Devir sürecinin önündeki engeller
Yeni otoritenin ilanıyla eş zamanlı olarak ortaya çıkan siyasi kargaşa, iktidarın Abdulhamid Dibeybe hükümetine devredilmesinin önündeki engellerle ilgili endişelere neden oldu. Libyalıların çoğu, kendilerini bir yol ayrımında görürken, yeni hükümeti de kendilerini yoksulluk ve güvenlik kaosu dalgalarından kurtaracak bir cankurtaran halatı olarak nitelendiriyor. Diğer yandan Libya’nın Arap Birliği eski temsilcisi Büyükelçi Aşur Ebu Raşid, söz konusu endişelerin önemsiz olduğu görüşünde. Raşid, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Devletin inşasının önünde engeller var. Herkes kendi güdülerine sahip. Bu normal bir durum ancak (otorite dışındaki) ideolojik veya silahlı gruplar bu yolu etkilemeyecek. Genel ulusal atmosfer, şiddetli acıların ardından bu aşamadan uluslararası fikir birliği ile desteklenerek çıkmak için sabırsızlanıyorlar.”
Bu engellerin bir kısmı, BM Genel Sekreteri’nin Libya Özel Temsilcisi ve BM Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) yeni Başkanı Jan Kubis’in, Menfi ve Debibe ile geçen hafta gerçekleştirdiği telefon görüşmelerinin de odak noktasıydı. Görüşmeler ayrıca, tamamen, ‘Serrac liderliğindeki eski Başkanlık Konseyi’nden, Cenevre Forumu tarafından oluşturulan otoriteye geçişin nasıl kolaylaştırılacağına’ yoğunlaştı. Ebu Raşid, bu uluslararası hamlelerle ilgili olarak, ‘ülkesini ekonomik ve ekonomik açıdan olumsuz etkileyen geçiş döneminin yakında sona ereceği’ yönündeki iyimserliğini dile getirdi. Aşur Ebu Raşid sözlerinn devamında şu ifadeleri kullandı:
“Bu gelişmenin, geçmişte bir fikir birliği olmayan krizi siyasi olarak çözme konusundaki uluslararası mutabakattan kaynaklandığına inanıyorum. Birleşik bir hükümet kurmak ve seçimler için kesin bir tarih belirlemek çok önemli. Geriye kalanlar, Libya Anayasa Komitesi’nin Mısır’ın Hurgada şehrinde anayasa taslağının hazırlanmasıyla ilgili olarak yaptığı toplantılardan kaynaklanabilecek durumlardır. “

Öncelikle uzlaşı
Siyasi Diyalog Forumu’nu yürüten UNSMIL’ın hazırladığı mekanizmaya göre Abdulhamid Dibeybe’nin hükümetini en geç 26 Şubat’ta kurarak, güven için parlamentoya sunması bekleniyor. Parlamentonun güven oyu vermemesi halinde mesele, tekrar Siyasi Diyalog Forumu üyelerine iletilecek. Birçok kişi bu hükümetin, ‘Uzlaşı İçin Libyalı İleri Gelenler Konseyi’ Başkanı Şeyh Muhammed el-Mubaşşer de dahil Libyalılar arasındaki ulusal uzlaşı çalışmalarına dahil olacağına inanıyor. Mubaşşer, yeni siyasi uzlaşı vizyonunu, ‘savaşı durdurmanın ve sonlandırmanın önemi ve herkes arasında ulusal bir uzlaşı projesi kabul etme’ meseleleri üzerine yoğunlaştırdı. Şeyh Muhammed el-Mubaşşer, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları aktardı:
“BM veya başka bir arabulucu tarafından sağlanan herhangi bir anlaşma, ülkeme fayda sağladığı ve savaşı uzaklaştırdığı sürece onun yanındayım ve onu destekliyorum. Ancak tüm ayrıntıların farkında olan ve tüm Libyalıları dikkate alan gerçekçi bir ulusal uzlaşma projesi içermesi şartıyla…”
 Mubaşşer, söz konusu geçici otoriteyi seçme süreciyle ilgili  olumsuzluklara karşı olduğunu vurguladığı açıklamasına şöyle devam etti:
“Libyalılar arasında mutabakat ve uzlaşma, ülkemizi adalet temelinde inşa ettiğimiz ve ardından bu yıl sonunda seçimlere yöneldiğimiz bu aşamayı geçmek için en önemlisi şeydi.”

Bölünmüş parlamentoya alternatif
Diğer yandan çok sayıda Libyalı, yeni otoritenin karşı karşıya olduğu asıl sorunun, Başkanlık Konseyi veya bir hükümet başkanı atanması olmadığına inanıyor. Söz konusu kesimlere göre asıl sorun, bu kurumların sahada nasıl çalıştığı, nasıl harekete geçtiği ve Trablus’taki milislerle nasıl başa çıktığıyla ilgili. Aynı şekilde Siyasi Forum dışındaki her sürece karşı olan silahlı grupların tepkisi de bu sorunlar arasında yer alıyor. Bu bağlamda Libyalı siyasetçi Süleyman el-Bayudi şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yeni bir aşamanın başlamasıyla, fikir birliğini bozmaya, barışı inşa etmeye ve tüm iyimserliği çalmaya çabalayanlar var. Kaybedenler, şu an ulusal varlığı parçalamaya ve Cenevre sonuçlarını engellemeye çalışıyor. Projelerinde başarılı olurlarsa barış sesi yerine silahların sesi yükselecek.”
Ancak ‘Bağımsız Anayasanın ve Monarşinin Dönüşünü Etkinleştirmek için Ulusal Konferans Hazırlık Komitesi’ Başkanı Eşref Boudavara, hükümetin ve Başkanlık Konseyi’nin performans başarısının, Temsilciler Meclisi ve Yüksek Devlet Konseyi’nin, ‘işlerine müdahalesini’ reddetmeyle bağlantılı olduğunu söyledi. Boudavara açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İki konsey, önceki hükümetlerin faaliyetlerinin başarısız olmasına neden oldu ve çalışmalarını engelledi. Aşiretçilik, bölgecilik, kotalar ve cehalet bir devlet kurmayacaktır. Libyalılar ulusal kimlik, istikrar, güvenlik, iyi bir yaşam ve zenginliklerinden faydalanmak istiyorlar. Onlara güven verin, çalışmalarına olanak sağlayın. Kendileriyle yıl sonunda randevumuz var.”
Trablus’a yönelik Nisan 2019’da başlayan savaştan bu yana doğu ve batı Libya arasında bölünmüş bir parlamentonun nasıl iyileştirileceği meselesi hükümete güven vermenin önündeki en önemli engel olarak duruyor. 105’ten fazla milletvekili, Abdulhamid Dibeybe hükümetine güven verilmesini tartışmak üzere (başkentin 80 km batısındaki) Sabratha şehrinde tüm milletvekillerini içeren birleşik bir oturum çağrısında bulunurken Temsilciler Meclis Başkanı Akile Salih de ülkenin doğusundaki Tobruk’ta bir toplantı düzenlemeye çağırdı. Milletvekili Muhammed er-Raid, yaptığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Salih’in yaptığı şey fayda sağlamayacak. Bu, ilk kez yapılmış bir oturum çağrısı değil. Daha önce üyeler toplanamamıştı. (Ülkenin batısındaki) Gadames’te olduğu gibi 127 milletvekili, bölünmüş meclisi bir araya getirmek için toplandı. Salih ayrıca 14 milletvekili ile video konferans aracılığıyla bir toplantı gerçekleştirirken bu kez 15’ten fazla milletvekili toplayabileceği hususunda meydan okuyorum. Geçerli bir parlamento oturumu yapmak için yasal yeter sayı toplam 188 milletvekilinin 96’sıdır. Katılmaya hazır 105 üyemiz var. Birkaç gün içerisinde bu sayı 120’ye ulaşacak. Hükümete güven verilmesi konusunda iyimseriz.
Ancak Temsilciler Başkan Yardımcıları Fevzi en-Numeyri ve Hamid Huma, 5+5 Ortak Askeri Komite tarafından seçilen bir şehirde toplantı düzenleme çağrısında bulundular. Siyasi Forum sonuçlarına göre milletvekillerinin, ‘yeter sayı tamamlandıktan sonra Sabratha’da bir araya gelmeleri halinde’ parlamento liderliğini Fizan’a devretmeye hazırlık olarak Salih’i görevinden almaları bekleniyor.

Büyükelçiliklerin dönüşü ve Sisi’nin konuşması
Diğer yandan Libya otoritesinin ilanından bu yana köprünün altından çok sular aktı. Bunlardan bazıları, Irak ve Mısır gibi bazı ülkelerin başkent Trablus’taki büyükelçiliklerini yeniden açma eğilimiyle temsil ediliyor. Bu durum, ülkenin bir istikrar aşamasına girdiğini gösteriyor. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri geçen hafta Kahire’deki Arap Birliği olağanüstü bakanlar toplantısının oturum aralarında, UMH’ye bağlı Libyalı mevkidaşı Muhammed Tahir Seyyale ile görüştü. Şukri, yaptığı açıklamada, ülkesinin yakın zaman Trablus’taki büyükelçiliğini açmasının, ‘iki ülke arasındaki ikili iş birliği mekanizmalarının harekete geçirilmesine ve ilişkilerin ilerletilmesine’ katkıda bulunacağını vurguladı. Irak Dışişleri Bakanlığı da Irak’ın Trablus’taki büyükelçiliğinin yeniden açılabileceğini bildirdi. Bu bağlamda Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Seyyale ile söz konusu mesele hakkında görüşmede bulundu.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi olumlu atmosferi güçlendirmek için Menfi ve Debibe ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Sisi, iki Libyalı yetkiliyi, Başkanlık Konseyi ve hükümetin başkanlığını üstlendiklerinden dolayı tebrik etti. Mısır’ın ekonomik, güvenlik ve askeri düzeylerde Libya’nın çıkarlarına yönelik desteğini sürdüreceğini belirten Sisi “Yeni Libya liderliğinin seçilmesi, ‘tüm Libya devlet kurumlarının uyum içinde çalıştığı ve ulusal çıkarları her türlü düşüncenin üstünde tutarak, Libya bölünmesini sona erdirme arayışında olduğu’ yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Güvenlik Konseyi
Uluslararası Kriz Grubu, Libya konusunda şu ana kadar ulaşılan durumların ‘kırılgan kazanımlar’ olduğunu belirtti. Grup, ‘ülkeyi seçimlere hazırlamak, devlet kurumlarını birleştirmek, siyasi ve askeri bölünmeye son vermek’ dışında hiçbir şey başarılamadığını vurguladı. ‘Paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların ülkelerine sınır dışı edilmesi’ meselesinin de Libyalılar açısından önemli olduğu belirtildi. Yeni değişikliklerle ilgili uluslararası ve bölgesel mücadeleye uyumlu bir hareketle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ülkesinin, önce diğer güçlerin çekilmesi halinde Libya’dan çekilmeyi düşüneceğini açıkladı.
23 Ekim’de Libya’da imzalanan ve ‘tüm yabancı savaşçıların ve paralı askerlerin  Libya’dan ayrılması için’ ateşkes anlaşmasıyla belirlenen 90 günlük süre sona erdi. BM raporuna göre Trablus savaşı sırasında Rusya merkezli ‘Wagner’ grubuna ait binlerce ‘paralı asker’ de dahil çok sayıda yabancı savaşçı grubu Libya’ya akın etti.
BMGK, ‘ateşkes anlaşmasının tam olarak uygulanmasına saygı duyulması ve tüm yabancı güçlerin ve paralı askerlerin, daha fazla gecikme olmadan Libya’dan çekilmesi’ "çağrısında bulunuyor.



UNRWA Komiseri: İsrail, Gazze'deki UNRWA okuluna düzenlediği bombalı saldırıda 4 kişiyi öldürdü

UNRWA, Filistin topraklarındaki yaklaşık 5,9 milyon mülteciye hizmet sağlıyor (UNRWA)
UNRWA, Filistin topraklarındaki yaklaşık 5,9 milyon mülteciye hizmet sağlıyor (UNRWA)
TT

UNRWA Komiseri: İsrail, Gazze'deki UNRWA okuluna düzenlediği bombalı saldırıda 4 kişiyi öldürdü

UNRWA, Filistin topraklarındaki yaklaşık 5,9 milyon mülteciye hizmet sağlıyor (UNRWA)
UNRWA, Filistin topraklarındaki yaklaşık 5,9 milyon mülteciye hizmet sağlıyor (UNRWA)

Birleşmiş Milletler Filistin Mültecilerine Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, İsrail'in pazar günü Gazze Şeridi'ndeki Nuseyrat kampında yerinden edilmiş kişilere barınak sağlayan bir ajans okulunu bombalayarak dört kişiyi öldürdüğünü söyledi.

Lazzarini dün X platformunda yaptığı bir paylaşımda, “Savaşın başlangıcından bu yana, Gazze Şeridi'ndeki UNRWA binaları, Birleşmiş Milletler bayrağı altında güvenlik ve koruma arayan yerinden edilmiş kişilerin sığınaklarına dönüştürüldü” ifadesini kullandı.

Lazzarini, “Ne yazık ki, 300'den fazla UNRWA tesisini etkileyen farklı olaylarda 800'den fazla kişi öldü ve yaklaşık 2 bin 600 kişi yaralandı” diye devam etti.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe LazzariniBirleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini

UNRWA komiseri, “uluslararası insani hukukun bu bariz ihlallerine” ilişkin bağımsız soruşturmalar yapılması çağrısında bulunarak, “Silahlar susmalı ve sorumlular hesap vermeli” dedi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre ateşkes görüşmelerine yakın bir Filistinli yetkili, en az 28 kişinin öldüğü yoğun bombardımanın ardından Gazze Şeridi'nde sükunetin yeniden sağlanmasına yardımcı olan Arap ve ABD'li arabulucuların çabalarını yoğunlaştıracaklarını söyledi.

İsrail, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta, mutabık kalınan konuşlanma hattı içinde görev yapan iki askerin öldürüldüğü Filistinli saldırıya yanıt olarak pazar günü Gazze Şeridi'ne saldırılar düzenlediğini açıkladı ve bunu Hamas'ın ateşkesi açıkça ihlal etmesi olarak nitelendirdi.


Husiler'den BM baskını: 20 kişiyi alıkoydular

Husiler, uluslararası toplumun büyük kısmı tarafından tanınmasa da kontrol ettikleri bölgelere yapılan yardımlar sürüyor (AFP)
Husiler, uluslararası toplumun büyük kısmı tarafından tanınmasa da kontrol ettikleri bölgelere yapılan yardımlar sürüyor (AFP)
TT

Husiler'den BM baskını: 20 kişiyi alıkoydular

Husiler, uluslararası toplumun büyük kısmı tarafından tanınmasa da kontrol ettikleri bölgelere yapılan yardımlar sürüyor (AFP)
Husiler, uluslararası toplumun büyük kısmı tarafından tanınmasa da kontrol ettikleri bölgelere yapılan yardımlar sürüyor (AFP)

İran destekli Husiler, pazar günü başkent Sana'daki Birleşmiş Milletler (BM) tesisine baskın düzenledi.

BM Yemen Mukim Koordinatörü Sözcüsü Jean Alam, kentin güneybatısındaki Hada'da bölgesindeki tesiste 20 kişinin alıkonduğunu ve bunlardan 5'inin Yemenli olduğunu açıkladı.

Alam, ayrıca sorgulanan 11 BM çalışanınınsa serbest bırakıldığını ifade etti. 

BM'nin Yemen'in büyük kısmını kontrol eden Husilerle temasa geçtiğini belirten Alam, "bu ciddi durumu en kısa sürede çözmek, gözaltına alınan tüm personelin serbest bırakılmasını sağlamak ve Sana'daki tüm tesislerdeki kontrolü tamamen yeniden ele geçirmek" istediklerini vurguladı. 

Adı ve görevinin açıklanmaması koşuluyla AP'ye konuşan bir başka BM yetkilisi, tesisteki tüm iletişim araçlarına el konduğunu, bunların arasında cep telefonları, bilgisayarlar ve sunucular olduğunu bildirdi. 

Yetkili, Dünya Gıda Programı (World Food Programme/WFP), BM Çocuklara Yardım Fonu (United Nations Children's Fund/UNICEF) ve BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs/OCHA) gibi farklı birimlerden çalışanların gözaltına alındığını da sözlerine ekledi. 

Son dönemde 50'nin üzerinde BM çalışanını alıkoyan Husiler, diğer uluslararası kuruluşlara da baskı uygulamaya başladı. 

Önceki aylarda bir WFP çalışanı gözaltındayken yaşamını yitirmişti. 

Husiler ise uluslararası kuruluşlarda ve diplomatik temsilciliklerde çok sayıda ajanın bulunduğunu ve onların alıkonduğunu öne sürüyor. 

BM ise bu iddiayı net bir dille reddediyor. 

Yemen'in kuzeyindeki Saada ilinde 8 çalışanın gözaltına alınması üzerine BM oradaki faaliyetlerini durdurmuştu. 

BM'nin Yemen Mukim Koordinatörü Ofisi eylülde Sana'dan uluslararası toplumun tanıdığı Yemen hükümetinin kontrolündeki Aden'e taşınmıştı. 

10 yıldır süren iç savaş, Yemen'i dünyanın en ağır insani krizlerinden birine sürükledi. Milyonlarca kişi yardıma muhtaç. 

Independent Türkçe, CNN, AP, AFP 


Fas'ın Z Kuşağı, Berberilerle ilgili bir röportaj sonrasında bölünmeyle karşı karşıya

Z Kuşağı hareketi, bölünme yaratmaya yönelik şüpheli eğilimler konusunda uyardı (AFP)
Z Kuşağı hareketi, bölünme yaratmaya yönelik şüpheli eğilimler konusunda uyardı (AFP)
TT

Fas'ın Z Kuşağı, Berberilerle ilgili bir röportaj sonrasında bölünmeyle karşı karşıya

Z Kuşağı hareketi, bölünme yaratmaya yönelik şüpheli eğilimler konusunda uyardı (AFP)
Z Kuşağı hareketi, bölünme yaratmaya yönelik şüpheli eğilimler konusunda uyardı (AFP)

Nevfal el-Şarkavi

Fas'ta Berberilerin (Amazigh) başkenti sayılan Souss bölgesinden Z Kuşağı hareketinin genç üyeleri bir bildiri yayınlanarak hareketten çekildiklerini duyurdular. Hareketin fikri ve ahlaki yolundan sapma olarak değerlendirdikleri şeyleri ve “bazı uygulamalarının, hepimizin paylaştığı toplumsal talepler ve anayasal haklarla çelişen dışlayıcı düşünce ve tutumlar için bir platforma dönüşmesi”ni ayrılmalarına gerekçe olarak gösterdiler.

Bu bildiri, Z Kuşağı grubunun akademisyen Ebu Bekir el-Camii'yi Discord'da ağırlamasının ardından yayınlandı. Akademisyen röportaj sırasında, Berberi kültürünün Fas kimliğinde yeniden merkezi bir konum kazanmasının ancak demokratik ortamda gerçekleşirse sağlam bir temel kazanabileceğini söyledi. Yönetimin, Berberi kimliği lehine elde edilen kazanımları, onun müdahalesi olmadan var olamayacağına inandığını belirtti. Ancak Berberi hareketinin bir kesimi, Faslı akademisyenin açıklamalarını, Fas kimliğinin temel bir bileşeni olarak tanınma mücadelelerine hakaret olarak değerlendirdi. Başka bir grup ise tartışmanın akademisyenin açıklamalarının yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını ve bunun temel amacının da Z Kuşağı hareketinin bileşenleri arasında anlaşmazlık yaratarak ivmesini durdurmak, temel siyasi reformlar ve yolsuzluğun sona ermesini talep eden hareketi engellemek olduğunu açıkladı.

Z Kuşağı hareketi de yüzyıllardır bir arada yaşayan halkı bölmek için umutsuz bir girişimde bulunarak “Berberiler ve Faslı Araplar arasında anlaşmazlık yaratma ve fitne ateşini yakma” gibi şüpheli eğilimler konusundaki endişelerini dile getirerek buna karşı uyardı.

Bildirinin editörleri, Faslı akademisyenin açıklamalarını “özgün Berberi (Amazigh) bileşeniyle ve onur, toprak ve toplumsal adalet ile eşitlik ve özgürlük değerlerini savunmanın bedelini kanlarıyla ve hapsedilerek ödeyen onurlu aktivistleriyle alay etmenin bir parçası” olarak nitelendirdi. “Hareket içindeki karar alma sürecinin, Doğu eğilimli oligarşik ailelere mensup bir grup tarafından ele geçirilmesi, gençlik faaliyetlerinin ulusun çıkarlarından ve anayasal kazanımlarından uzak, yabancı ajandalara hizmet edecek şekilde yönlendirilmeye çalışılmasını, ayrıca merkeziyetçi bir eğilimi ve Fas'ın özgünlüğüne dayanan bir yaklaşımı benimseyen kraliyet kurumuna meydan okumaya yönelik gözü dönmüş girişimleri” reddettiğini vurguladı.

Hassasiyetler

Berberi hareketinin anlatıları, özellikle Fas'ın bağımsızlığından 1990'lara kadar maruz kaldığı geniş çaplı dışlanmaya odaklanıyor. Doksanlarda ülke, Berberi kültürünün tanınmasını talep edenlerin hapsedildiği “kor ve kurşun yılları”nın ardından geniş bir siyasi açılıma tanıklık etti. Bu on yıllar süren ötekileştirme ve baskı, Berberiler arasında kimliklerini sorgulayan her türlü ifadeye karşı büyük bir hassasiyete yol açtı. Çünkü onlara göre bu, devletin asli kimliğini dışlayan Arap ve İslam milliyetçiliği zemininde yürütülmektedir. Berberi hareketinin taleplerine yanıt vermedeki gecikmenin bir göstergesi de Arapça ile birlikte Berberi (Amazigh) dilinin resmi statüsünün, ancak “20 Şubat Hareketi” (Arap Baharı) sonucunda hazırlanan 2011 Anayasası'na kadar belirlenmemiş olmasıdır.

Fas yönetimi ise direniş savaşçısı Muhammed bin Abdulkerim el-Hattâbi'nin Rif (Amazigh) bölgesinin İspanyol işgalinden bağımsızlığını ilan etmesinin ardından liderliğini yaptığı Rif Cumhuriyeti (1921-1927) ile bağlantılı tarihsel kaygılar nedeniyle, Berberi meselesiyle ilgili tüm taleplere karşı duyarlı hale geldi. Hattabi’ye karşı İspanyollar sayısız savaşta ağır kayıplar verdikten sonra, ancak yaygın bir şekilde kimyasal silahların kullanımına başvurduklarında Rif Cumhuriyeti’ni devirmeyi başardılar.

Hatalar

Berberi hareketinin bazı kesimleri ile Z Kuşağı arasındaki ilişki etrafındaki tartışmalara değinen Berberi aktivist Ahmed Assid, tüm protesto hareketlerinin aksaklıklar yaşadığını ve Z Kuşağı hareketinin üç hata yaptığını belirtti. Ona göre bunlardan ilki taleplerin genişletilmesiydi. Protesto hareketi, taleplerini sağlık ve eğitim alanlarındaki koşulların iyileştirilmesi ihtiyacı gibi sosyal boyutla sınırlandırdığında, halk kendisi ile mutabıktı. Ama bundan sonra taleplerinin çıtasını hem makul hem de kabul edilemez talepleri içerecek şekilde yükseltti. Bu da oluşan mutabakatı zayıflattı. İkinci hata, rejim, yönetim sistemi ve kraliyet kurumu hakkında siyasi bir tartışma başlatarak ve siyasi rejime muhalefetleriyle bilinen kişileri ağırlayarak “hareketi siyasallaştırma” yaklaşımının benimsenmesiydi. Bu durum, halk desteğinin azalmasına neden oldu ki, Rif hareketinin Ekim 2016 ve Ağustos 2017'de başarısızlığa uğramasının nedeni de buydu.

Berberi aktivist üçüncü hatayı, “mevcut hareket, onlarca yıldır bu adaletsizliğe maruz kalan ve mücadeleleri sayesinde Berberi kültürünün yararına birçok kazanım elde etmeyi başaran Berberileri ​​dışlama hatası” şeklinde açıkladı.

fgthy
Gözlemcilere göre, hareket Berberileri ​​dışlama hatasına düşmüş olabilir (AFP)

Ancak Berberi insan hakları aktivisti Khamiss Boutakmante, Z Kuşağı’nın eğilimlerine yönelik vesayetleri reddetti ve şöyle dedi; “Z Kuşağı yapılan hatalardan ders çıkarma fırsatını hak ediyor.” Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Boutakmante, “Gerçek değişim isteyenler dışlayıcı ve inkarcı olamazlar. İdeolojik ve fikri pelerinlerini, utanç verici bir indirgemecilik ve totalitarizmle bile olsa, tek pelerin olarak kabul etmezler” ifadelerini kullandı. Boutakmante, bu kuşağı sevenlerin, onun dinamizmine ve hatta hatalarına saygı duymaları, vesayet hastalığından ve emredip yasaklama yanılsamasından uzakta, ona bağımsız bir şekilde hatalarını düzeltme ve tarihten ders alma fırsatı vermeleri gerektiğini belirtti. “Protesto hareketine vesayet girişimi, bizim birçok aşamada öne çıkan eski bir hastalığımızdır ve aynı hastalıklı geleneksel zihniyetlerle hataların ve başarısızlıkların yeniden üretilmesine izin vermemeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.

Mayınlı bir yanlış anlama

Fas'ta devam eden gençlik hareketine karşı tavırlarını dile getiren ve onlarca yıldır resmi tanınma için mücadele eden hareketi küçümsediğini iddia eden bazı Berberi hareketi aktivistlerinin tepkilerine hâlâ aşırı hassasiyet egemen. Bu arada, Berberi toplumunun bir başka kesimi, mevcut tartışmanın bir yanlış anlaşılmaya dayandığını ve bölünme yaratıp hareketi başarısızlığa sevketmeyi amaçladığını düşünüyor. İnsan hakları aktivisti Khamiss Boutakmante, propaganda edildiği gibi Faslı akademisyenin bu kimliğe hakaret etmediği göz önüne alındığında, Berberi hareketinin tepkisinin abartılı olduğunu düşünüyor. Boutakmante, kendisiyle bir noktada aynı fikirde olmadığını da söylüyor: “O da Berberi dilinin resmi olarak tanınmasının devletin en yüksek otoritesinin bir cömertliği ve iyiliği kategorisine girdiğini ima etmesi, Berberi hareketinin bu tanınmayı ve eksik de olsa resmi iletişimi dayatmadaki rolünü, göz ardı etmesidir.”

Berberi aktivist, sosyal medya platformlarındaki kışkırtmaların haksız ve kabul edilemez olduğunu vurguladı. Hükümet yanlısı bazı hesapların ortaya attığı iddiaların da bazılarının hesaplaşma çabalarının kanıtından başka bir şey olmadığını belirtti. Çekilmenin, “Berberi hareketinin sahadaki toplumsal veya siyasi muhaliflerle birlikte karşılaştığı tüm aşamalarda” hiçbir zaman bir çözüm veya seçenek olmadığını ifade etti.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.