Demokrasinin karşı karşıya olduğu en büyük tehdit: Teknoloji

Demokrasiye karşı ‘internet devlerinin yükselişi’ adlı yeni bir tehdit ortaya çıktı

ABD Kongre binasına yapılan baskından bir kare (Reuters)
ABD Kongre binasına yapılan baskından bir kare (Reuters)
TT

Demokrasinin karşı karşıya olduğu en büyük tehdit: Teknoloji

ABD Kongre binasına yapılan baskından bir kare (Reuters)
ABD Kongre binasına yapılan baskından bir kare (Reuters)

Refik Huri
Myanmar’da ordunun 50 yıllık vesayetinin bitmesinden sonra birkaç yıl süren demokratik süreç, ordunun yine darbe yapmasıyla yarım kaldı. Öte yandan eski ABD Başkanı Donald Trump’ın destekçilerinin, ABD Kongre binasını basması da Amerikan demokrasisine yönelik tek tehdit değildi. Hiç kimse Myanmar’daki darbeye karşı yapılan kınamaların ya da ekonomik ve siyasi yaptırım tehditlerinin herhangi bir gerilemeye yol açıp açmayacağını bilmiyor. Fakat herkes, askeri darbe tehdidinin, ideolojiden popülizme, bireyler ve sınıflar düzeyinde büyük gelir eşitsizliklerinden büyük şirketlerin yönetimler üzerindeki kontrolüne ve seçimleri kimlerin kazanıp kimlerin kaybettiğine bakılmaksızın demokrasiye yönelik geleneksel tehditlerden biri olduğunu çok iyi biliyor.
Devrimci örgütler, ideoloji silahıyla, adalet ve demokrasi kurma sözü veren yozlaşmış otoriter rejimleri devirdi. Fakat Nikaragua Devrimi'nden sonra ülkeyi şiddet kullanarak yöneten ve eşini yardımcısı olarak atayan Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega örneğinde olduğu gibi bu devrimlerin ardından daha otoriter rejimler kuruldu. Macaristan'da ise Victor Urban, popülizm silahıyla yeni gelişen demokrasiyi deforme ederken Polonya'da da Andrzej Duda yine popülizm silahıyla ikinci kez cumhurbaşkanı oldu. Belarus’ta Devlet Başkanı Alexander Lukaşenko 20 yılı aşkın bir süredir iktidarda olmasına rağmen başkanlık seçimlerinde muhalefet kanadının adayı Svyatlana Tsihanouskaya’nın zaferini kabul etmeyi reddetti.

Demokrasi meşalesi
Eski Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula Da Silva’nın askeri darbeyi atlatması sonrası birlikte demokrasiyi yeniden inşa ettiği Brezilya’nın mevcut Devlet Başkanı Jair Bolsonaro ise skandal bir örnektir. Bolsonaro’nun yaptıkları arasında Parlamentonun lağvedilmesi, Yüksek Mahkemenin kaldırılması ve yargıçlarının öldürülmesi çağrısında bulunan ve bir grup destekçisi tarafından yönetilen ‘nefret ofisi’ kurmak yer alıyor. Bunun yanı sıra basını, Parlamentoyu ve mahkemeleri düşman olarak gören ‘Brasil-300’ milisleri de var. Bolsonaro yaptığı açıklamalardan birinde, “İnsanları Yargıtay diktatörlüğüne karşı kendilerini savunmaları için silahlandırmak istiyorum” ifadelerini kullanırken bir diğerinde “Askeri bir yönetimin yapamadığını, bir iç savaş yapar” şeklinde sözler sarf ettiği de belirtilmeli.
Öte yandan ABD Başkanı Joe Biden'ın tüm tehlikeler karşısında demokrasi meşalesinin yanmaya devam etmesinden gurur duyduğunu söylemesi de son derece doğaldı. Çünkü eski ABD Başkanı Trump, büyük bir yalanla milyonlarca Amerikalının komplo teorilerini benimsemesine ve seçimlerin hileli olduğuna inanmasına yol açtı. Asgari ücreti saatte 7,25 dolardan 15 dolara çıkaran bir yasa tasarısı sunması da alışılmadık bir durumdu. Tasarı, 27,3 milyon Amerikalının faydalanmasını sağlayacak ve 1,3 milyon aileyi yoksulluktan kurtaracak önemli bir sosyal dönüşümdü. Elbette ‘orta sınıfın dış politikasına’ ve demokrasinin yurt içinde ve tüm dünyada yenilenmesine odaklanmalıydı. Çünkü gelir eşitsizliği son derece tehlikeli bir konudur. Fordham Üniversitesi hukuk profesörü Zephyr Teachout konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Sermaye gelirinin yüzde 97'sini en zengin üç Amerikalı kontrol ediyor. Bu kişiler, 160 milyon yoksulun sahip olduğu mal varlığı kadar zenginliğe sahipler. Bu, hangi demokratik sistemde olursa olsun büyük bir kusurdur” ifadelerini kullandı.

Yeni tehlike
Ancak demokrasiye yönelik yeni bir tehdit daha var. Bu yeni tehdit, ‘internet devlerinin (Amazon, Apple, Facebook, Google ve Twitter) yükselişi’ olarak adlandırılıyor. Foreign Affairs dergisi, bu konuyu, ‘Demokrasi teknolojiden nasıl kurtulur: Büyük teknoloji şirketlerinin bilgi ve haberler üzerindeki tekelini sona erdirmek’ başlıklı bir makalede ele aldı.
Stanford Üniversitesi’nde ‘Demokrasi ve İnternet’ üzerine çalışmalar yapan bir ekibin üyeleri olan makalenin yazarları, Duke Üniversitesi'nde Hukuk ve İşletme Yönetimi Profesörü Barak D. Richman ve Stanford Üniversitesi Bilim ve Mühendislik Yönetimi Profesörü Ashish Goel.
Makaleye göre bu devler, ‘demokrasiye karşı benzersiz bir tehdit’ oluşturuyorlar. Peki, nasıl? Öncelikle bu devlerin finansal büyüklükleri 4,5 trilyon dolara ulaştığından büyük bir mali ve ekonomik güç merkezi haline geldiler. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasında sadece bir şirketin günlük kazancı 18 milyar dolara ulaştı. İkincisi bu devler, bilginin yayılmasını kontrol ederken siyasi kalabalıkları da koordine etmektedirler. Tek çözüm ise internet devlerinin tekelini önlemek için tasarlanmış yasaları sıkılaştırmak, güçlü yönetim örgütlenmelerinin benimsenmesi, rekabetin teşvik edilmesi ve mahremiyete odaklanılmasıdır. Örneğin, Almanya'da çıkarılan yeni yasa, yalan haber yayılmasını suç olarak kabul ediyor.
Demokrasiyi korumanın tek yolunun daha fazla demokrasi olduğu söyleniyor. Ancak sosyal medya aracılığıyla demokrasinin yayılmasına katkıda bulunduğunu öne süren teknoloji, milyarlarca insanla oynayan beş diktatör yarattı. Bu da demokrasiye yönelik en büyük tehlikenin ayak sesleridir.
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Trump’ın Gazze planı işlemeye başladı mı?

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 53 bini geçti (Reuters)
İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 53 bini geçti (Reuters)
TT

Trump’ın Gazze planı işlemeye başladı mı?

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 53 bini geçti (Reuters)
İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 53 bini geçti (Reuters)

İsrail’in, Gazze'deki Filistinlilerin bölgeden çıkışını kolaylaştırmaya başladığı bildiriliyor.

Reuters’ın haberinde, Tel Aviv yönetiminin Gazze’den yabancı ülkelere gitmek isteyen Filistinlilere uyguladığı sınırlandırmaları gevşettiği aktarılıyor.

Yabancı devletlerin İsrail’e talepte bulunması halinde, Gazze’deki Filistinlilerin çıkışına izin verilmeye başlandığı belirtiliyor.

Ayed Eyüb, Fransa’daki bir üniversitede akademik burs almasına rağmen bir yıldır Gazze’den çıkmasına izin verilmediğini söylüyor. Fransa, nisanda 115 Gazzeliyi kabul etmişti. Fransa’da yüksek lisans ve doktora yapmış 57 yaşındaki mühendis de bu kişiler arasında yer alıyor.

Adının paylaşılmaması şartıyla konuşan İsrailli yetkililer, yabancı ülke vatandaşlığına sahip Filistinlilerin ve ailelerinin Gazze’den çıkma taleplerinin daha hızlı onaylandığını belirtiyor. Daha önce İsrail tarafından güvenlik gerekçesiyle çıkışına izin verilmeyen Filistinlilerin de bölgeden gitmesine müsaade edildiği aktarılıyor.

Haberde, İsrail’in bu politika değişikliğine dair resmi açıklama yapılmadığı ifade ediliyor. Ancak kısıtlamaların hafifletilmesinin, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazzelileri başka ülkelere yerleştirme planıyla paralellik gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Trump, şubatta yaptığı açıklamada Filistinlilerin komşu ülkelere gönderilmesini ve Gazze’nin kontrolünün ABD’ye devredilmesini istemişti. Cumhuriyetçi liderin Gazze’yi “Ortadoğu’nun Riviera’sı” yapma planı büyük tepki çekmişti.

Netanyahu ve İsrail İçişleri Bakanı Moşe Arbel, planı desteklediklerini duyurmuştu. Arbel, nisanda yaptığı açıklamada, Gazze’nin yeniden inşası için Filistinlilerin Avrupa ülkelerine “geçici olarak gönderilmesini” de gündeme getirmiş ve Trump’a teşekkür etmişti:

Başkan Trump'a bu önemli girişimi düşündüğü için teşekkür ediyorum. Birlikte, güçlerimizi birleştirerek burayı bir cennete dönüştüreceğiz.

Diğer yandan kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla konuşan 5 İsrailli yetkili, Filistinlilerin bölgeden ayrılmasına yönelik kısıtlamaların hafifletilmesinin, Trump’ın planıyla ilgili olmadığını savundu.

Reuters, İsrail Başbakanlığı ve Savunma Bakanlığı’nın yorum taleplerine yanıt vermediğini aktarıyor.

Hamas ise Gazzelilere yabancı ülkelere gitmeme çağrısı yaptı. Filistinli örgüt, İsrail’in kısıtlamaları gevşetme hamlesinin yakından takip edildiğini bildirdi.

İsrail, geçen hafta itibarıyla Gazze’ye saldırıları genişlettiğini duyurmuştu. Yeni plan kapsamında İsrailli askerlerin işgal ettiği topraklardan çekilmeyeceği bildirilmişti. Birleşik Krallık, Fransa ve Kanada ise Gazze’deki askeri harekatın sonlandırılması için İsrail’e çağrı yapmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, CNN