Harry Potter serisinde Weasley ikizlerini canlandıran oyuncular çekim başlayana kadar karakterlerini bilmiyormuş

Harry Potter romanlarında da karakterler Fred ve George'u sürekli birbirleriyle karıştırıyor (Warner Bros)
Harry Potter romanlarında da karakterler Fred ve George'u sürekli birbirleriyle karıştırıyor (Warner Bros)
TT

Harry Potter serisinde Weasley ikizlerini canlandıran oyuncular çekim başlayana kadar karakterlerini bilmiyormuş

Harry Potter romanlarında da karakterler Fred ve George'u sürekli birbirleriyle karıştırıyor (Warner Bros)
Harry Potter romanlarında da karakterler Fred ve George'u sürekli birbirleriyle karıştırıyor (Warner Bros)

Harry Potter film serisinde Fred ve George Weasley'i canlandıran oyuncular James ve Oliver Phelps, çekimlerden önce ikizlerden hangisini oynadıklarını bilmediklerini itiraf etti. 
Pek çok farklı karakterin yer aldığı Harry Potter evreninde geçen filmlerin tümünde yer alan oyuncular arasında Phelps kardeşler de bulunuyor. Şakacı kişilikleriyle öne çıkan ve hayranların en sevdiği karakterler arasında yer alan Fred ve George Weasley, giderek karanlık bir hal alan seride önemli bir rahatlatma öğesi işlevi görüyordu. 
Büyücüler Dünyası'ndaki yaygın şakalardan biri karakterlerin, anneleri Molly de dahil Fred ve George'un hangisinin hangisi olduğunu karıştırmasıydı. Görünüşe göre James ve Oliver Phelps de karıştıranlar arasında yer alıyor.
Screen Rant'in haberine göre birlikte hazırladıkları "Normal Not Normal" isimli podcast programında ikili Luna Lovegood'u canlandıran Evanna Lynch'i ağırladı. Bir noktada Lynch, rollerini nasıl belirlediklerini sordu ve oyuncular bunun biraz zaman aldığını söyledi. 
Oliver Phelps, "(Çekimlere) başlamamız gereken zamandan 5 dakika önce hâlâ konuşuyorduk, kimin Fred kiminse George olduğuna dair en ufak bir fikrimiz yoktu" dedi. Oyuncular ilk provadan hemen önce rolleri netleştirmek için oyuncu yönetmeni Janet Hirshenson'a danıştıklarını söyledi. 
Onlara ilk önce "şaka yapıp yapmadıklarını" soran Hirshenson, hikayenin yazarı J.K.Rowling'i, yönetmeni ve yapımcı David Heyman'ı "20 dakikalık bir tartışmaya" çekmiş. Hirshenson sonrasında James'in Fred'i oynayacağını, Oliver'ınsa George'u canlandıracağını söylemiş.
 
Independent Türkçe, Screen Rant



Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir

Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir. (AFP)
Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir. (AFP)
TT

Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir

Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir. (AFP)
Dişlerinizi fırçalamamak pankreas kanseri riskinizi artırabilir. (AFP)

Yeni bir araştırma, dişlerinizi fırçalamamanın pankreas kanseri riskini üç kat artırabileceğini ortaya koydu.

Şarku’l Avsat’ın İngiliz gazetesi The Independent'tan aktardığına göre, New York Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki araştırmacılar, düzenli olarak dişlerinizi fırçalamamanızın sonucu olarak ağızda gelişen zararlı bakterilerin tükürük yoluyla pankreasa bulaşarak kanser riskini artırabileceğini keşfettiler.

122 bin kişiyi inceleyen çalışmada, diş eti hastalıklarının üç farklı nedeni, 21 bakteri ve dört mantar türü tespit edildi.

Sekiz yıllık bir süre boyunca, araştırmada pankreas kanseri vakalarında artışa neden olan bakteri ve mantarlar değerlendirildi.

Araştırmacılar sonuç bölümünde şöyle yazdılar: “Ağızda bulunan bakteriyel periodontal patojenler (P. gingivalis, E. nodatum ve P. micra) pankreas kanseri riskinin artmasıyla ilişkilendirildi. Kapsamlı bir bakteri araştırması, pankreas kanseri riskinin azalmasıyla ilişkili sekiz ağız bakterisi ve riskin artmasıyla ilişkili 13 ağız bakterisi ortaya çıkardı. Ayrıca, pankreas kanseriyle özel olarak ilişkili olan Candida adlı bir mantar türü de tespit ettik.

Sonuç olarak, araştırmacılar ‘ağız bakterileri ve mantarların pankreas kanseri için önemli risk faktörleri olduğunu’ ifade ettiler.

JAMA dergisinde yayınlanan çalışmalarında şöyle yazdılar: “Diş fırçalamanın sadece diş eti hastalıklarını önlemeye yardımcı olmakla kalmayıp, kansere karşı da koruma sağlayabileceği her zamankinden daha açık hale geldi.”

Araştırmacılar, bu bulguların gelecekte onkologların pankreas kanseri riski taşıyan kişileri tespit etmelerine ve böylece hastalığın daha iyi önlenmesine yardımcı olabileceğini bildirdiler.

Pankreas kanseri, çoğunlukla geç aşamada teşhis edildiği için, tüm kanser türleri arasında en düşük hayatta kalma oranına sahip olanlardan biri.

Bu kanserin belirtileri arasında sarılık (gözlerin beyaz kısmında veya ciltte sararma), ciltte kaşıntı, koyu renkli idrar, soluk renkli dışkı, iştahsızlık veya ani kilo kaybı, enerji eksikliği ve yorgunluk, ateş, mide bulantısı, ishal veya kabızlık ve üst karın ve sırtta ağrı bulunur.


Aspirinin hiç beklenmeyen bir faydası daha keşfedildi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Aspirinin hiç beklenmeyen bir faydası daha keşfedildi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Çığır açıcı yeni bir klinik araştırma, yaygın bir ateş düşürücü ilaç olan aspirini düşük dozda almanın, tümör ameliyatı sonrası bağırsak kanserinin nüksetme riskini yarı yarıya azalttığını ortaya koydu.

Her yıl dünya çapında 2 milyondan fazla kişiye kalınbağırsak kanseri teşhisi konuyor ve bu hastaların yaklaşık yüzde 40'ı, tümör hücrelerinin bağırsaktan vücudun diğer bölgelerine yayılma riskiyle karşı karşıya kalıyor ve bu da tedaviyi zorlaştırıyor.

Önceki çalışmalar, özellikle vücudun PIK3 molekülü sinyal yoluyla bağlantılı mutasyonları olan kalınbağırsak kanseri hastalarında, aspirinin ameliyat sonrası nüksetme riskini azaltabileceğine işaret ediyordu.

Bilim insanları, bu yolağın hücre büyümesi ve bölünmesi gibi süreçlerde kritik rol oynadığını ve bozulduğunda kontrolsüz hücre çoğalmasına ve kanser gelişimine yol açabileceğini belirtiyor.

Araştırmacılar yeni klinik çalışmada İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya'daki 33 hastanedeki kolon ve rektum kanseri 3 bin 500 hasta üzerinde aspirinin etkilerini inceledi.

Hastaların yaklaşık yüzde 40'ı (tümörlerinde PIK3 sinyal yolağında mutasyon görülenler), ameliyattan sonra üç yıl boyunca günde 160 mg aspirin veya sahte plasebo ilacı aldı.

New England Journal of Medicine'da yayımlanan araştırmaya göre, PIK3 genetik mutasyonu olan ve aspirin alan hastalarda bağırsak kanseri nüksetme riski, plasebo grubuna kıyasla yüzde 55 oranında azaldı.

Bilim insanları, "Aspirin, PIK3CA etkin mutasyon bölgesi olan hastalarda kalınbağırsak kanserinin nüksetme oranını, plaseboya kıyasla kayda değer derecede azalttı" diye yazıyor.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın başyazarı Anna Martling şöyle diyor: 

Aspirin burada tamamen yeni bir bağlamda, kişiye özel tıbbi tedavi olarak test ediliyor. Bu, genetik bilgileri kullanarak tedaviyi kişiselleştirirken aynı zamanda hem kaynakları hem de acıyı azaltabileceğimizin açık bir örneği.

Araştırmacılar, aspirinin hastalarda iltihabı azaltıp trombosit fonksiyonunu ve tümör büyümesini engelleyerek bir dizi etki yarattığını düşünüyor.

Dr. Martling, "Moleküler bağlantıların hepsini henüz tam anlamasak da bulgular, biyolojik mantığı güçlü bir şekilde destekliyor ve tedavinin genetik olarak tanımlanmış alt gruplardaki hastalarda özellikle etkili olabileceğini gösteriyor" diyor.

Bilim insanları, bulguların küresel önem taşımasını ve dünya çapında bağırsak kanseri tedavi yönergelerini etkilemesini umuyor.

Dr. Martling, "Aspirin, dünya çapında kolayca bulunabilen ve birçok modern kanser ilacına kıyasla son derece ucuz bir ilaç, bu da çok olumlu bir durum" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe

 


İki yıldan uzun süre Kovid olan hasta, virüsün kuluçka ortamına dönüştü

Çin'in kuzeydoğusundaki Tangshan şehrindeki Tangshan Gongren Hastanesi'nde bir Kovid-19 hastası yatakta dinleniyor (AFP)
Çin'in kuzeydoğusundaki Tangshan şehrindeki Tangshan Gongren Hastanesi'nde bir Kovid-19 hastası yatakta dinleniyor (AFP)
TT

İki yıldan uzun süre Kovid olan hasta, virüsün kuluçka ortamına dönüştü

Çin'in kuzeydoğusundaki Tangshan şehrindeki Tangshan Gongren Hastanesi'nde bir Kovid-19 hastası yatakta dinleniyor (AFP)
Çin'in kuzeydoğusundaki Tangshan şehrindeki Tangshan Gongren Hastanesi'nde bir Kovid-19 hastası yatakta dinleniyor (AFP)

Araştırmacılar yeni bir çalışmada, iki yıldan uzun süredir Kovid-19 hastası olan bir kişide, yeni tip koronavirüsün düzinelerce yeni mutasyona yol açtığını keşfetti.

The Lancet Microbe'da yayımlanan çalışmada, ileri seviye HIV enfeksiyonu olan bir kişide 750 günden fazla süren, bilinen en uzun Sars-CoV-2 enfeksiyonlarından biri açıklanıyor.

Virüsün yeni varyantları bu kişiden başkalarına bulaşmasa da araştırmacılar, bulguların kalıcı Kovid-19 enfeksiyonu olan kişilerde gözetim ve tedavi ihtiyacını vurguladığını belirtiyor.

Bilim insanları, Mayıs 2020'de ilk kez enfekte olduğu tahmin edilen hastadan Mart 2021’den Temmuz 2022’ye kadar alınan 8 numuneyi inceledi.

Hastadan alınan virüs örneklerinin düzinelerce mutasyon taşıdığı ve bunların, yüksek bulaşıcılığa sahip omikron varyantının da içinde bulunduğu B.1 soyuna ait olduğu saptandı.

Bilim insanları bu yeni tip koronavirüsün omikron varyantıyla ilişkili mutasyonların, "2021 sonundaki omikron patlamasıyla toplumda ortaya çıkmasından aylar önce", uzun süredir enfeksiyon geçiren hastada görüldüğünü tespit etti.

Bilim insanları şöyle yazıyor:

Enfeksiyonun farklı aşamalarında farklı mutasyon kombinasyonlarının ortaya çıkıp kaybolduğunu gözlemledik. Bu da uzun süreli SARS-CoV-2 enfeksiyonlarında baskın genomun zamanla değişebileceği ve tek bir enfeksiyonda birden fazla viral popülasyonun varlığını sürdürebileceği fikrini destekliyor.

Araştırmacılar daha sonra yazılım araçlarını kullanarak virüs genomunu ve hastadaki evrimini analiz etti.

Hastadaki virüs mutasyonlarının çoğunun çevrimiçi veritabanlarında bulunamaması, bu kişiden kaynaklanan endişe verici bir bulaşma yaşanmadığına işaret ediyor.

Araştırmacılar çalışmada "Anlaşıldığı üzere bulaşma gerçekleşmemesi, virüsün tek bir konağa uyum sağlarken bulaşıcılığını yitirdiğine işaret ediyor olabilir" diye yazıyor.

Bulgular, bağışıklık sistemi zayıf kişilerde görülen kalıcı Kovid-19 enfeksiyonlarının, endişe verici yeni varyantların ortaya çıkması için muhtemel bir kaynak olduğunu doğruluyor.

Araştırmacılar "Sonuçlarımız, kalıcı SARS-CoV-2 enfeksiyonlarının uygun tedaviyle iyileştirilmesi ve mutasyonların virüsün adaptasyon sürecine nasıl katkıda bulunduğunu anlamak için bu vakaların izlenmesinin önemini vurguluyor" ifadelerini kullanıyor.

Bu tür kalıcı enfeksiyonların evrimine dair biriken kanıtlar, savunmasız ve bağışıklığı baskılanmış topluluklarda enfeksiyon riskini azaltmaya yönelik çabaların artırılmasına ve SARS-CoV-2'nin konak içi evriminin daha fazla incelenmesine gerekçe sunuyor.

Çalışma, farklı hastalarda ortaya çıkan aynı omikron varyantında benzer bir yörünge izleyen koronavirüsün paralel evrimine de işaret ediyor.

Araştırmacılar, "Bu çalışmada diken proteinin (spike protein) içinde ve dışında gözlemlenen yakınsak SARS-CoV-2 evrimi, endişe verici omikron varyantının ortaya çıkmasına yol açan evrimsel süreçle paralellikler olduğunu gösteriyor" diye yazıyor.

Independent Türkçe