Irak’taki radikal gruplar Ninova’yı Haşdi Şabi adına kontrol ediyor

Ninova vilayetinin merkezi Musul’da ‘silahların devletin ellerinde toplanmasını’ talep eden bir tabela. (AFP)
Ninova vilayetinin merkezi Musul’da ‘silahların devletin ellerinde toplanmasını’ talep eden bir tabela. (AFP)
TT

Irak’taki radikal gruplar Ninova’yı Haşdi Şabi adına kontrol ediyor

Ninova vilayetinin merkezi Musul’da ‘silahların devletin ellerinde toplanmasını’ talep eden bir tabela. (AFP)
Ninova vilayetinin merkezi Musul’da ‘silahların devletin ellerinde toplanmasını’ talep eden bir tabela. (AFP)

Musullu gazeteci ve sivil aktivist  Firas, DEAŞ’ın 2014 yılında ele geçirdiği şehirden ayrılmak zorunda kalmıştı. 3 yıl sonra ordu güçleriyle birlikte geri döndüğü şehri görmek için etrafına bakındı ancak bir süre sonra Musul’dan bir kez daha ayrıldı. Şehirden ikinci kez ayrı kalacağını bilmiyordu. Ancak bu kez bu kararı şehri özgürleştireceğini iddia edenlerin tehditleri nedeniyle almıştı.
Gerçek ismini vermek istemeyen ve Firas adını kullanan aktivist, şehrin yeniden yapılanması için yürütülen kampanyaların çoğuna katıldı. DEAŞ’ın 3 yıl boyunca şehri kontrol etmesi sonrasında arkasında bıraktığı yıkıntılar nedeniyle şehrin çektiği acılar ile ilgili raporlar ve hikayeler yazıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Firas şunları söyledi:
“Facebook üzerinden ölüm yıl dönümünde İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin fotoğrafını paylaştım ve eleştirel bir ifade kullandım. Ardından Rubullah adlı bir grup tarafından doğrudan tehdit edildim. Tehditler, Facebook hesabıma elektronik ordular aracılığıyla yapılan şiddetli saldırının yanı sıra birkaç telefon görüşmesi ve kısa mesajlar yoluyla da geldi. Bu durum nedneiyle hayatımdan endişe duydum ve yaşadığım korkuyla şehri terk ettim.”
Musullu sivil aktivist Sabah (takma isim) da şehirden ayrılmak zorunda kalmamak için tavrından geri adım atanlardan. Bu yüzden kişisel Facebook sayfası üzerinden Musul’daki ‘Haşdi Şabi’ gruplarıyla bağlantılı isimlerin hareketlerini eleştirdiği üç gönderiyi de sildi. Sabah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Rubullah grubundan, paylaşımları silmeye zorlandığım doğrudan bir tehdit aldım. Aksi takdirde DEAŞ örgütü üyesi olma suçundan hapse atılacaktım.”
‘Rubullah’ grubunun tehditleri, Firas ve Sabah ile sınırlı değil. Aksine Haşdi Şabi gruplarıyla bağlantılı herhangi bir ismi eleştiren, hatta paylaşım yapmadan yalnızca konuşan herkes, Musul’daki her bir aktivist ve gazeteci, bu yılın başlarında şehre giren bu grubun organize bir susturma kampanyasıyla karşı karşıya kaldı. Musul’daki Haşdi Şabi gruplarına ait ekonomi bürolarıyla rekabetle karşı karşıya kalan iş adamları ve tüccarlar da bu kampanyadan kaçamadı. 
Bu durum, ‘Haşdi Şabi’ gruplarının Musul şehri ve çevresinde yaygınlaşmasıyla ortaya çıkmaya başladı. Askeri uzman emekli Tümgeneral Faysal Hasan söz konusu konuşlanmayı ‘şehri ve kontrol noktaları aracılığıyla şehrin içindeki stratejik hatları yarı şekilde kordon altına alma’ olarak nitelendirdi. Hasan, Kataib Hizbullah’a ve Asaib Ehlul Hak’a bağlı gruplardan oluşan Haşdi Şabi’nin 30’uncu tugayının, Musul’un kuzeydoğusundaki Başika bölgesinden başlayarak şehrin güneydoğusundaki Nimrud bölgesine ulaşan sınırlara konuşlandığını söyledi. Aynı şekilde Barış Tugayları’na bağlı gruplar da İmam Hüseyin Tugayı, 80. Tugay ve diğerleri de dahil olmak üzere çeşitli isimler altında, el-Kevir’den Kataib ve Asaib gruplarının kontrolünün başladığı Hammam al-Alil bölgesine ve Badr gruplarının yanı sıra bu iki grubun bulunduğu Sincar’a kadar olan bölgeye konuşlandığını aktardı.
Ninova’daki güvenlik güçlerinden isminin verilmesini istemeyen bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu bilgileri verdi:
“Rubullah grubunun ve diğer çeşitli isimlerin varlığı, normal insanlar tarafından görülmese de bir gerçektir. Bunların varlıkları, her yerdeki Haşdi Şabi gruplarının varlığıyla bağlantılıdır. Sonuçlarından sorumlu olmak istemedikleri durumlarda gizli rol oynarlar. Bu gruplar tüm yetkilere ve sivil konumu veya askeri rütbesine bakılmaksızın herhangi bir kişiye ulaşma yeteneğine sahiptir.”

Korku yayılıyor
Avukat Hasan el-Hamdani duruma dair şunları aktardı:
“Musul gibi kırılgan bir bölgede terörizmi yaymak, siyasi iradeler dayatmak, muhalifleri tasfiye etmek ve herhangi bir sesin çıkmasını önlemek amacıyla Rubullah grubunun bu dönemde şehre ulaşması, seçimler için erken bir hazırlıktır. Rubullah gruplarını Musul’a konuşlandırmanın amacı, terör yaymak ve Musul’daki gruplara bağlı nüfuzlu kişilerin gerçekleştirdiği ihlal ve yolsuzluklarla ilgili gerçekleri yayınlamak için çalışan her aktivisti veya gazeteciyi susturmaktır.”
Firas’ın sosyal medya üzerinde paylaşım yaptığında maruz kaldığı durum da buydu. Firas şu açıklamalarda bulundu:
“Musul’un kurtuluş sürecine katılan, Haşdi Şabi’ye bağlı resmi bir grubun lideri Ebu Mehdi el-Muhendis gibi bir kişinin ölümünün anılmasını kabul etmek mümkündür. Ancak İran- Irak savaşında Musul’un binlerce vatandaşının şehadetine neden olan bir ülkede, Musul ve halkı arasında askeri komutan olması dışında başka bir sembolü olmayan İranlı Kasım Süleymani’nin fotoğraflarının yayınlanmasını kabul etmek akıllıca değildir.”
Sonuç olarak Firas, ailesiyle birlikte ölümle tehdit edildi. Bu durum da kendisini hayatından korktuğu için şehri terk etmeye zorladı.
İlki 2014 yılında DEAŞ korkusu ve ikincisi de bu yılın başlarında Rubullah grubunun tehditleri nedeniyle Musul’dan iki kez ayrılan Firas, ‘mafyalar’ olarak nitelendirdiği grupların kontrolündeki bir şehirde yaşama umudunu kaybetti. Firas, “Yasayı genişletebilecek ve Ninova’yı ihlal eden bu grupların sınırsız uygulamalarını sınırlayabilecek güçlü devlet kurumları olmadan bu soruna çözüm olamaz” dedi.
Sabah da bu duruma, yolsuzluk ve rüşvetle suçlanan bir kişiyi beraat ettirmek için nüfuzlarını kullanan gruplar hakkında sosyal medyada paylaşım yapması nedeniyle maruz kaldı. Sabah yaşadıklarını şu cümlelerle anlattı:
“Facebook sayfamda, devlete ait toprakları sömürmekle suçlanmış bazılarını isimleri savunan ve destekleyen bazı nüfuzlu kişilerden bahsettiğim bir gönderi yayınladım. Ben açıkça şunu söyledim: Siyasi partilerin bu insanlara verdikleri destek, onların da bu suçlara karıştıklarına dair şüphelere yol açıyor. Sonuç olarak en son Rubullah’a mensup olduğu iddia edilen birinden telefonla, doğrudan ve dolaylı tehdit sellerine maruz kaldım. Kelimenin tam anlamıyla şöyle diyordu: Gönderiyi silmediğiniz takdirde yarın terör suçlamasıyla, (Irak’ın güneyindeki Nasiriye’de bulunan) el-Hut Cezaevi’nde olacaksınız.”

Ekonomik kontrol
Bu gruplar, seçimler için erken hazırlıklara ek olarak Musul şehrinin ekonomik bağlantılarını kontrol etmeyi hedefliyorlar. Ekonomi büroları, şehrin kaynaklarını yoluyla siyasi partilerin ve grupların ithalatını artırmak için tüm yetenekleriyle faaliyet gösteriyor. İş adamı Hasan Fethullah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Bu grupların, Rubullah’a bağlı unsurların ve diğerlerinin çalışmaları, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda büyük bir ekonomik yöne de sahiptir. Bu gruplar, istisnasız her şeyi sömürene kadar Musul’da mümkün ve imkansız olan her şeyi sömüren Haşdi Şabi’ye bağlı tüccarları ve şirketleri desteklemek için çalışıyorlar.”
Hasan Fethullah söz konusu gruplardan birinin Nur Mahallesi yakınlarındaki antik Ninova’daki bir araziyi sömüren şirketleri desteklediğine dikkat çekti. Aynı grup tarafından sömürülen diğer onlarca bölgenin yanı sıra planlamada ve sokakları açmada belediye kaynaklarının sömürülmesi sonrasında söz konusu toprakların yüksek fiyatlarla satıldığını vurguladı.
Musul’da Sünni ve Şii dernekler arasında, eski Vakıflar Bakanlığı mülkiyeti konusunda bir anlaşmazlık çıkmıştı. Bu anlaşmazlıkların en sonuncusu Yunus Peygamber Camii önündeki bir araziyi sömüren ve üzerine ticari bir kompleks inşa eden Şii vakfıyla ilgiliydi. Alana, arkeolojik bölge olduğu gerekçesiyle yapılaşma yasağı getirilmişti.

Vergi
Bölgeden bir görgü tanığına göre milisler, Ninova Ovası’nda farklı isimler altında, ekonomik, siyasi ve toplumsal yaşamın tüm yönlerini kontrol ederek ticari hareketliliğe yönelik vergi uyguluyorlar. İsminin verilmesini istemeyen bir tanık Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları aktardı:
“Haşdi Şabi unsurları, Ninova Ovası’nda bulunan fabrikaların sahiplerine uyguladıkları vergilerin yanı sıra bölgeye giren malları taşıyan her kamyonet için de 300 dolar alıyorlar. Bunlar, grup liderlerine milyonlarca dolar kazandırıyor.”

Devletin yokluğu
Tehditlerin ardından Musul’dan ayrılan Avukat Hüseyin el-Hamdani, “Bu milislerin müdahalesi ve hayatın tüm yönlerini kontrol etmeleri, devletin ve ortak koordinasyondan yoksun çoklu güvenlik teşkilatlarının zayıflığının doğal bir sonucu olarak gelişti” açıklamasında bulundu.



Yemen'de kara harekatı hazırlıkları hızlandı

2014'te başlayan Yemen iç savaşı, 2022'deki ateşkesle büyük ölçüde dursa da BAE ve Suudi Arabistan destekli örgütlerle Husiler zaman zaman çatışıyor (AP)
2014'te başlayan Yemen iç savaşı, 2022'deki ateşkesle büyük ölçüde dursa da BAE ve Suudi Arabistan destekli örgütlerle Husiler zaman zaman çatışıyor (AP)
TT

Yemen'de kara harekatı hazırlıkları hızlandı

2014'te başlayan Yemen iç savaşı, 2022'deki ateşkesle büyük ölçüde dursa da BAE ve Suudi Arabistan destekli örgütlerle Husiler zaman zaman çatışıyor (AP)
2014'te başlayan Yemen iç savaşı, 2022'deki ateşkesle büyük ölçüde dursa da BAE ve Suudi Arabistan destekli örgütlerle Husiler zaman zaman çatışıyor (AP)

Yemen'in büyük kısmını kontrol eden Husilere yönelik ABD saldırıları, ülkedeki diğer örgütlerin iştahını kabarttı. 

Wall Street Journal'a (WSJ) konuşan ABD ve Yemenli yetkililer, Amerikan saldırılarından istifade etmek isteyen örgütlerin kara harekatı planladığını söyledi. 

ABD merkezli özel güvenlik şirketlerinden aldıkları tavsiyelerle plan hazırlayan örgütlerin, en azından Kızıldeniz kıyısındaki bazı bölgelerin kontrolünü ele geçirmeyi hedeflediği, bunların başında da Hudeyde Limanı'nın yer aldığı bildirildi. 

Bu sayede İran'ın Husilere silah göndermesinin önüne geçilebileceği iddia edildi.

WSJ'nin kaynakları, Husilerle çatışan militanların arkasını dayadığı Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) son haftalarda bu planları Amerikalı yetkililerle ele aldığını belirtti. 

Washington'ın, yerel örgütlerin kara harekatını destekleme fikrine sıcak baktığı da aktarıldı. 

ABD'nin doğrudan liderlik etmediği bu çabalarla, uluslararası toplumun tanıdığı Yemen yönetimine bağlı örgütlerin güçlendirilmesi amaçlanıyor. 

Suudi Arabistan'ın Yemen'deki bir kara harekatına katılmaya ya da destek vermeye niyetinin olmadığını ABD ve Yemen yetkililerine söylediği de bildirildi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes geçen hafta şu ifadeleri kullanmıştı:

En nihayetinde Kızıldeniz'in güvenliği, bölgedeki ortaklarımızın sorumluluğu ve bizler onlarla yakın çalışarak o bölgedeki suyollarında güvenli bir şekilde gemicilik yapılması için uğraşıyoruz.

Gazze savaşının ardından İsrail'e tepki göstermek amacıyla Kızıldeniz'deki gemilere saldırıp bölgedeki ticari gemiciliğe yüzde 70'e varan oranda darbe indiren Husiler ise ne ABD'nin hava saldırılarının ne de herhangi bir kara harekatının kendilerini durdurabileceğini savunuyor. 

Görsel kaldırıldı.
Husiler, Gazze savaşı biterse Kızıldeniz'deki saldırılarını durduracağını söylüyor (Reuters)

Saldırılarını Yemen'deki rakiplerini destekleyen BAE'ye taşıma tehdidi savuran Husilere karşı, Suudi Arabistan'ın hava savunma sistemleri alarm durumunda. 

CNN de geçen hafta "ABD'nin hava saldırılarıyla sinmek bir kenara dursun Yemen'deki Husiler onlardan keyif alıyor olabilir" başlığını taşıyan bir haber yayımlamıştı.

CNN'in kaynakları, 15 Mart'ta Husilere yönelik başlatılan ABD operasyonunun üç haftada bir milyar dolara yakın maliyeti olduğunu ancak ciddi bir hasar verilemediğini ifade etmişti.

Tecrübeli bir Yemen uzmanının onları bal porsuğuna benzettiği ve kobra bile ısırsa bu hayvanların bir süre sonra ayağa kalkıp yılanı yedikleri vurgulanmıştı. 

Diğer yandan Telegraph, kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan İranlı bir yetkilinin, askeri personele Yemen'den çekilme talimatı verildiğini söylediğini aktarmıştı.

Tahran yönetiminin, ABD Başkanı Donald Trump'ın yürüttüğü siyaset nedeniyle başta Husiler olmak üzere bölgedeki çeşitli kuvvetlere desteği büyük ölçüde azaltmayı planladığı iddia edilmişti. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, Telegraph