ABD Fırat'ın doğusundaki askeri varlığını yeni üslerle güçlendiriyorhttps://turkish.aawsat.com/home/article/2819081/abd-f%C4%B1rat%C4%B1n-do%C4%9Fusundaki-askeri-varl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-yeni-%C3%BCslerle-g%C3%BC%C3%A7lendiriyor
ABD Fırat'ın doğusundaki askeri varlığını yeni üslerle güçlendiriyor
Gözlemciler, Washington’ın iki yıl önce geri çekilmekle yaptığı hatayı telafi etmek için bölgeye geri döndüğüne inanıyorlar
Haseke şehri ve kırsalında ABD’nin askeri varlığında artış yaşanıyor (Independent Arabia)
İstanbul/Şarku'l Avsat
TT
TT
ABD Fırat'ın doğusundaki askeri varlığını yeni üslerle güçlendiriyor
Haseke şehri ve kırsalında ABD’nin askeri varlığında artış yaşanıyor (Independent Arabia)
Mustafa Rüstem
ABD, Suriye'nin kuzeydoğusundaki askeri varlığını güçlendirmeye ve imkanlarını geliştirmeye devam ederken tüm gözler, yaklaşık bir ay önce el-Yarubiye kırsalının kuzeyindeki Tel Alu’da bir üs inşa edilmesinin ardından Washington’ın Haseke kırsalındaki el-Malikiye bölgesinde inşa ettiği ikinci askeri üsse çevrilmiş durumda.
Yasadışı geçişler
Esed rejimi, ABD’yi, Suriyeli resmi bir kaynağın Suriye Arap Haber Ajansı'na (SANA) yaptığı açıklamada, ‘ülkenin Haseke'nin doğu kırsalındaki zenginliklerini yağmalamak ve çalmak için kullanılan yöntemlerin yasadışı geçişlerle güvence altına alınması operasyonları’ olarak nitelediği faaliyetlerin devam etmesi için Suriye'deki petrol sahalarının çevresinde daha fazla üs kurarak askeri varlıklarını artırmakla suçladı.
Buna karşın ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), 9 Şubat'ta Amerikan askerlerinin artık Suriye'nin söz konusu bölgesindeki petrol sahalarının korunmasından sorumlu olmadığını, görevlerinin DEAŞ ile mücadele etmekle sınırlı olduğunu duyurmuştu.
ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü John Kirby aynı tarihte yaptığı açıklamada, ‘ABD askeri personelinin Suriye’deki petrol kaynaklarıyla ilgili faaliyet gösteren herhangi bir özel firmaya ya da çalışanlarına destek sunma yetkileri’ olmadığını söylemişti.
Fırat'ın doğusundaki ABD üsleri yakınlarında uçan iki Amerikan savaş uçağı (Independent Arabia)
İnşa mı tadilat mı?
Öte yandan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), petrol kaynaklarından en çok faydalananlar arasında olmalarına bakılmaksızın petrol sahalarının çevresinde inşa edilen üsler ile ilgili tutumlarını açıklamazken gözlemcilere göre SDG'nin tüm bölgedeki kontrolü ve bu üslerin cephe hatlarına yakınlığı göz önüne alındığında sonuç olarak bu durum, Türkiye'nin bölgedeki müdahalelerini sınırlayacak ve gelecekteki çatışmaları beklemeye zorlayacaktır.
Independent Arabia’ya konuşan SDG’li bir yetkili, ABD’nin Fırat'ın doğusundaki varlığını güçlendirmesiyle ilgili söylenenlerin ve askeri üsler inşa etmekle ilgili tartışılanların yersiz olduğunu ve çalışmaların tadilattan ibaret olduğunu belirterek, “Yeni üsler inşa edildiğine dair söylenecek hiçbir şey yok” dedi. SDG’li yetkilinin açıklaması, bazı gözlemcilerin paylaştığı, ABD askeri üslerinin genişletildiğine dair bilgilerle örtüşürken ABD, petrol sahalarından birinin yakınlarında bir uçak pisti kurmanın yanı sıra bölgeye onlarca normal ve zırhlı araç getirerek coğrafi ve askeri olarak çalışmalarını artırmaya başladı.
Üçüncü üs
Haseke kırsalından alınan bilgilere göre Pentagon'un açıkladığı Suriye'nin kuzeydoğusunda konuşlu 900 Amerikan askerinin yanı sıra dikkat çekici bir hareketlilik söz konusu. Bu bilgiler arasında, Haseke'nin Ayn Divar (Çavuşköy) orta ölçekli iş makineleri ile yapılan kazı ve inşaat çalışmaları olduğu, Suriye, Irak ve Türkiye sınır üçgeninde stratejik öneme sahip coğrafi konumda üs benzeri bir askeri merkez kurulduğu ve ağır vasıtalar ve zırhlı araçların bu merkeze giriş yaptıkları yer aldı.
Öte yandan siyasi analist Civan Yusuf, burası sadece ABD için değil, çatışan tüm taraflar için stratejik bir bölge olduğu için askeri üs inşasının, ABD’nin 2019'da bölgeden çekilerek yaptığı bir hatayı telafi etme adımı olduğunu düşünüyor. Yusuf konuya ilişkin değerlendirmesinde, Fırat’ın doğusunun toprak, alan ve boyut açısından büyük öneme sahip olduğunu, çünkü buranın geniş ve doğal kaynaklar açısından zengin bir bölge olduğunu, Türkiye ve Irak sınırlarında yer aldığını vurguladı.
Yusuf şöyle devam etti:
“Bölgede iki Amerikan üssü var ve yakın zamanda üçüncü bir üssün kurulacak. Bu da Washington'un Suriye dosyasına döneceği ve DEAŞ terör örgütünü yenilgiye uğratan SDG dahil olmak üzere Suriye'deki müttefiklerini destekleyeceği anlamına geliyor. Denge noktasının ABD olduğu söylenmelidir. Bu olmadan siyasi çözüm başarısız olur.”
En önemli öncelik petrol
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, gözlemciler, Washington’ın Suriye’deki askeri genişlemesinin, Pentagon'un ABD’li petrol şirketi Delta Crescent Energy ile petrol üretimi için 30 Temmuz 2020'de ABD Senatosunun onayıyla anlaşma imzalayan SDG’nin kontrolü altındaki bölgede bulunan petrol sahalarını artık korumayacağına yönelik açıklamalarıyla çeliştiğine inanıyor.
SDG ile Delta Crescent Energy arasındaki anlaşma, Kürtlerin ABD’nin 2020 yılı ortalarında Suriye'ye Caesar (Sezar) Yasası çerçevesinde Suriye rejimiyle ilişkili kişi ve kurumlara uyguladığı yaptırım paketinden kaçınma çabalarının ortasında imzalandı.
Başta bölge ve üretim bakımından Suriye'nin en büyük petrol sahası olan Deyrizor kentindeki el-Ömer Petrol Sahası olmak üzere bu petrol kuyularından elde edilen gelirler, Kürt güçlerinin ana gelir kaynağını oluşturuyor. Ayrıca elektrik üretiminde kullanılan ülkedeki en büyük petrol rafinerisi Kuniko da bu gelir kaynaklarının arasında yer alıyor.
SDG ile Şam arasındaki gerginlik
Gözlemciler, ABD’nin yeni yönetimin politikaları çerçevesinde Suriye’deki faaliyetlerini artırmasını beklerken Suriye hükümeti, özellikle ABD Başkanı Joe Biden yönetimi ile Kürt oluşumlar ve liderleri arasındaki eski Başkan Barack Obama dönemine uzanan dostluk bağları ve güçlü ilişkiler sebebiyle Washington’ın SDG ve Kürt gruplara yönelik siyasi ve askeri desteğini sürdüreceğine inanıyor.
Suriye ordusu şuan İdlib'in güney kırsalında ve Hama'nın doğu kırsalında yaşanan yoğun çatışmaların ardından rahat bir nefes alırken ülkenin gıda sepeti olan el-Cezire bölgesi dahil olmak üzere Suriye’nin kuzeybatısındaki petrol zengini topraklarını geri almak için nöbet tutuyor.
Tüm bu gelişmeler, Suriye hükümeti ile SDG arasındaki gerginliğin ve öfkenin hakim olduğu bir atmosferde yaşanırken söz konusu gerginlik petrol ve petrol türevlerinin Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelere transferinin durdurulmasıyla zirveye ulaşmıştı. Bu durum bölgede boğucu bir krize neden oldu.
SDG unsurlarının geçtiğimiz Ocak ayında, Kamışlı ve Haseke'de rejim güçlerinin kontrolü altındaki meskun mahallelerde önde gelen Kürt isimlerin gözaltına alınmasına yanıt olarak iktidardaki Baas Partisi’nin kentteki liderlerinden birinin gözaltına alınması sonrası Haseke kentinde devlete ait bir değirmencilik şirketine baskın düzenlemesiyle gerilim daha da tırmanmıştı. Haseke çevresindeki abluka, Rusya’nın un ve gıda maddelerinin girişine izin verilmesini sağlayan arabuluculuk müdahalesinden 20 gün sonra kaldırıldı.
Siyasi çözümde denge noktası: ABD
Siyasi analist Civan Yusuf’a göre ABD’nin bölgedeki varlığının iki temel noktaya dayandığını düşünüyor. Birincisi Irak ile Lübnan ve Tahran ile Beyrut arasındaki karayolunun kontrolü. Yusuf, eğer bu yol kontrol altına alınırsa, İran’ın Suriye'nin doğusundaki büyüyen rolünün azalacağını düşünüyor. İkinci nokta ise, Fırat'ın doğusundaki toprakların onları kontrol eden herhangi bir taraf için taşıdığı alan ivmesi ve ekonomik getirilerle ilgili olduğunu söyleyen Yusuf, ABD’nin özellikle Suriye ve Irak'ın geçmişte Rusya’nın nüfuz alanı olduğunu tam olarak idrak etmesiyle geri çekilme hatasını fark edip düzelttiğini belirtti. Sonuç olarak, siyasi bir çözüm ve Rusya'nın rolünün azaltılması çerçevesinde ABD’nin bölgedeki varlığının çok önemli bir nokta haline gelebileceğini ifade eden Yusuf, bölgedeki önceliklerini yeniden düzenleyen ve tüm siyasi gidişatı sahada düzelten yeni ABD yönetimiyle birlikte bunun artık eskisi gibi Ankara için ABD’nin dostluğunu kazanmak konusunda gerçek bir kayıp olduğuna inanıyor.
Al Majalla dergisi Kuzeydoğu Suriye’ye girdihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4438431-al-majalla-dergisi-kuzeydo%C4%9Fu-suriye%E2%80%99ye-girdi
Al Majalla’nın Suriye'nin kuzeydoğusuna girdiği gün Kamışlı hava sahasına yüksek seviyeli bir alarm durumu hakimdi. Esed güçlerine bağlı 4. Zırhlı Tümeni’nin, Halep’teki Kürt semtlerini kuşatmasına tepki olarak Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de Şam rejimine ait güvenlik noktaları etrafında daha sıkı önlemler aldı.
Aynı gün Türkiye, silahlı insansız hava aracıyla (SİHA) Menbiç’in batısında SDG liderlerinden birini hedef aldı. İran Cumhurbaşkanlığı ofisinden sızan ve İran'ın Suriye'nin kuzeydoğusunda saldırı amacıyla silahlı gruplara eğitim vermeye çalıştığı yönündeki bilgilere ilişkin yerel düzeyde tepkiler verildi. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, ülkelerinin geri almayı reddettiği DEAŞ’ın ‘en tehlikeli’ olarak sınıflandırılan birkaç bin üyesinin yargılanma süreçlerinin başladığını duyurdu.
Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, bölgedeki Derik, Kamışlı, Haseke ve Rakka şehirlerinde çarşı-pazarlarda ve kamusal hayatta tamamen normal bir hareketlilik söz konusuydu. Ticari faaliyetler boldu. Ortak alanlarda aileler ve halkın çeşitli kesimleriyle karşılaşmak mümkündü.
Tam on yıldır Suriye rejiminin kontrolü dışında olan bu özerk bölgenin dışarıya tek çıkış noktası olan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile olan Fişhabur Sınır Kapısı’ndan giren bir kişi, ziyaretçilerin herhangi bir ‘normal’ ülkeye girişine ilişkin gümrük ve düzenlemelere uyan bir dizi idari ve güvenlik prosedürünü karşılayacaktır. Belgelerin tam olup olmadığını kontrol eden bir birim, geçerli standartlara uygunluğunu teyit eden özel bir birim, giriş yapan kişinin güvenlik kontrolü için ve X-Ray cihazlarıyla yanlarındaki eşyaların incelemesi için üçüncü bir birim daha yer alıyor. Gelen kişiye ayrıca Özerk Yönetimin çeşitli bölgeleri arasında kaldığı ya da hareket ettiği süre boyunca yanında bulundurması gereken geçici bir ‘resmi belge’ veriliyor.
Bunun yanında ziyaretçi, sınır kapısından geçiş sırasında idari olarak ustalık düzeyinde işlemlerin yapıldığını görebilir. Her bölümde üniforma ve rütbeler aynı olsa da idare ayrı birimlere dağıtılmış haldedir. Pasaportlar, güvenlik, teftiş ve koruma… Bölgeye şahsi, siyasi ya da ticari amaçlarla girişleri yöneten ortak bir elektronik ağ bulunuyor ve görevliler izlemeleri gereken prosedürlerle ilgili bir kitaba göre hareket ediyorlar.
Yönetim yapıları
Sınır kapısından geçişlerde uygulanan prosedürler, Suriye’nin kuzeydoğu bölgesindeki tüm idari, kamu yönetimi ve yönetim yapısının bir göstergesi niteliğinde ve bu kurumların ve yönetim yapılarının siyasetle, silahlı kuvvetlerle ve bölgedeki genel çatışmayla ilişkisine dair tablo ortaya koyuyor. Suriye’nin dörtte birinden fazlasını oluşturan yaklaşık 50 bin kilometrekarelik bir alanı kapsayan bölge, Haseke, Rakka ve Deyr-i Zor illerinin kuzey yarısını ve Halep doğusu ve orta kesimlerinin bazı kısımlarını içine alırken bölgede 5,5 milyondan fazla insanın yaşıyor. Suriye'nin yeraltı ve tarımsal zenginliklerinin büyük bölümü burada yer alıyor. Bölge yerel, bölgesel ve hatta uluslararası birçok ideolojik, jeopolitik ve askeri eğilimi barındırırken bu eğilimlerin tarafları yıllarca yerel, bölgesel ve uluslararası çatışmaların odak noktası oldular.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı -başbakanlığa eşdeğer bir makam- Berivan Halid, Rakka'daki sade ofisinde bize Özerk Yönetimin çalışmalarının bu çatışmalardan nispeten bağımsız olduğunu belirterek, bu bölgenin yıllardır yaşadığı olağanüstü siyasi, ekonomik ve güvenlik koşulları çerçevesinde bölge sakinlerine çeşitli kamu hizmetleri sunmaya ve yaşam döngüsünü korumaya odaklandıklarını söyledi.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, Suriye'nin uzak kuzeydoğusunda, Kürt nüfusun yoğun olduğu bazı bölgelerin 2011 yılı sonlarında Suriye rejiminin kontrolünden çıkması ve Halk Koruma Birlikleri (YPG) tarafından kontrol altına alınmasıyla Suriye devriminin ilk üç yılında ‘aşamalı’ olarak kuruldu. Suriye rejimine ‘alternatif’ departmanlar oluşturuldu. Özerk Yönetim, 2014 yılının ocak ayında Cezire bölgesinde (Haseke’de) ‘Demokratik Özyönetim’ ilan edilene kadar, sahadaki askeri gelişmelere bağlı olarak farklı isimler ve farklı biçimler aldı. Ardından peş peşe Kobani (Ayn el-Arab), Afrin, Menbiç, el-Tabka, Rakka ve Deyrizor bölgelerini kapsadı.
Yaklaşık dokuz yıldır Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanlığı görevini yürüten Halid, The Majalla’ya verdiği röportajda şunları söyledi:
Özerk Yönetim, Yasama Meclisi (yerel parlamento), Toplumsal Adalet Meclisi (yargı) ve Yürütme Meclisi (hükümet) olmak üzere birbirinden ayrı üç yapıdan oluşuyor. Söz konusu yedi ‘iç bölgede’ tüm kamusal yaşamı yarı federal bir yapıda ve ademi merkeziyetçi bir şekilde yönetiyor. Her biri kamununkine karşılık gelen yerel kurumlara ve otoritelere sahip.
Yürütme Meclisi
Yürütme Meclisi, içişleri, maliye, kültür, sağlık, çalışma, eğitim, kadın ve çevre gibi her biri belirli bir bakanlığa karşılık gelen on üç organdan oluşuyor. Bunun yanında Yürütme Meclisi’nde ‘bölünme şüphesini’ çürütmek amaçlı savunma, petrol, diyanet ve planlama konularında uzmanlaşmış yedi daire bulunuyor.
Halid, Yürütme Meclisi’nin kurulması ve ‘meşruiyet’ kazanma mekanizması ile ilgili olarak şunları söyledi:
“Yasama Meclisi meşruiyetin kaynağıdır. Yürütme Meclisinin her bir üyesi Yasama Meclisinin onayını almalıdır. Yasama Meclisi, Yürütme Meclisini sürekli olarak izler ve yaptıklarından sorumlu tutar. Politikasını ve bütçesini onaylar, üyelerini sorgular. Siyasi partiler ve bloklar, Yürütme Meclisi Başkanlığı'na uygun olarak, genellikle Yürütme Meclisi'ndeki pozisyonlara isimler aday gösterir ve ardından bu adaylar, Yasama Meclisinin onayına sunulur. Yasama Meclisi, Özerk Yönetimi tanıyan siyasi partilere ve güçlere ayrılan özel bir kota ile yerel yasama meclislerinin temsilcilerinden oluşur.”
PYD, Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) ve Arap partileri tarafından tanınan Kuzeydoğu Suriye'de Özerk Yönetim'in meşruiyeti konusunda siyasi bir bölünme söz konusu.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin askeri bir yönetim olduğuna dair suçlamaları reddeden Halid, “Bu bir oldu-bittiden doğdu. Bölge, YPG'nin omurgasını oluşturduğu SDG’nin kontrolündedir” ifadelerini kullandı.
Yürütme Meclisi Başkanlığı ile ona bağlı tüm organların ve ofislerin ortak yönetimine ilişkin bir genelge, yürütme organının hukuk, örf ve adetlerinin, her birimin yürütme, yasama ve hatta yargı yapısının tamamında yer almasını ve ulusal, dini ve bölgesel bileşenlerin çeşitli üyelerinden oluşmasının yanı sıra eş başkanlık mekanizması aracılığıyla kadınların tüm bu birim ve pozisyonlarda dengeli bir şekilde temsil edilmesini öngörüyor.
Suriye'nin kuzeydoğusunda bir manav dükkanı (Rudy Tahlo)
PYD dışında 33 partiden oluşan ve Suriye Gelecek Partisi, Muhafazakar Parti ve Süryani Birliği Partisi gibi Arap partilerin de yer aldığı, onlarca aşiret lideri ve bölgenin ileri geleninin desteklediği Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) tarafından tanınan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin ‘meşruiyeti’ konusunda siyasi bir bölünme söz konusu. PYNK Suriye muhalefet koalisyonunun hem Arap hem de Süryani partileri gibi, onu tanımayı reddediyor.
Benzersiz bir deneyim
Özerk Yönetimi destekleyenler, Özerk Yönetimin, Suriye rejiminin totaliterliğiyle ve buna karşılık gelen Suriye muhalefetinin kendi yönetimi altındaki bölgelerde uyguladığı siyasal İslamcı deneyimiyle çelişen Suriye’deki tek deneyim olduğuna inanıyorlar ve Özerk Yönetimin yerel ve bölgesel olarak tanınmasının içerideki atmosferi iyileştireceğini, daha fazla iç kalkınmaya doğru iteceğini ve Suriye'de ademi merkeziyetçiliğin deneyimlenmesini sağlayacağını düşünüyorlar. Özerk Yönetime karşı olanlar ise Özerk Yönetimin PKK'nın uzantısı olduğunu ve hiçbir genel seçimle meşruiyet kazanmadığını vurguluyorlar.
Bölgenin en yüksek yargı organı olan Toplumsal Adalet Meclisi’nden üst düzey bir kaynak, Al Majalla’ya verdiği röportajda, Toplumsal Adalet Meclisi’nin Özerk Yönetimin karşılaştığı ve genel seçimlerin yapılmasının ve yönetimin yasama, siyasi ve kalkınma yapısının geliştirilmesinin önünde başlıca en teşkil eden siyasi, güvenlik ve askeri zorluklardan bahsetti. Örneğin terörle ilgili 8 bin adli dosya olduğunu söyleyen kaynak, DEAŞ, Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ) ve Türkiye, İran ve Suriye rejimi tarafından desteklenen grupların üyelerinden on binlerce sanığın geçtiğimiz yıllarda Özerk Yönetim'e karşı sabotaj ve şiddet eylemlerine karıştıklarını iddia etti.
Kaynak, geçtiğimiz yıllarda bu bölgeye karşı DEAŞ, HTŞ ve Suriye Milli Ordu (SMO) gibi örgütlerin yanı sıra Türkiye ve İran gibi ülkelerin doğrudan ya da vekilleri aracılığıyla nasıl onlarca saldırı başlattığını, Suriye rejiminin de Özerk Yönetiminin altını oymak için tüm bu saldırılara katkıda bulunduğunu ve bunlardan faydalandığını belirtti. Suriye rejim güçlerinin Halep’teki Kürt bölgelerine ve kuzeyindeki eş-Şehba’ya uyguladığı kuşatma nedeniyle Özerk Yönetimi kontrolü altındaki çeşitli bölgelerde hakim olan genel alarm durumuna işaret eden kaynak, buna Esed rejiminin Türkiye ile iş birliği içinde uyguladığı her türlü coğrafi, bürokratik ve ekonomik ablukanın ve Türkiye'nin Özerk Yönetimin sivil ve askeri isimlerine karşı neredeyse her gün gerçekleştirdiği SİHA’lı saldırıların eklendiğini kaydetti.
Özerk Yönetim’in en yüksek yargı organı olan Toplumsal Adalet Meclisi’nin üyeleri yerel meclislerden seçilir ve yargı, sivil, asker ve terör gibi uzmanlık alanlarına göre birbirinden bağımsız üç ana birime ayrılır. Her birimin üyelerinin en az yüzde 40'ını kadınlar oluşturur ve yargı organı genelinde her yargı dairesinde bulunmaları zorunludur.
Yargı referansı
Toplumsal Adalet Meclisi, özel bir medeni kanunlar komitesi tarafından onaylanan ve onay için Yasama Meclisi’ne sunulan bir dizi medeni kanun ve genel olarak, Avrupa'daki ile aynı olan mevzuata dayalı olarak çalışmalarını yürütüyor. Bu mevzuata göre örneğin, idam cezası ya da şeriat mahkemeleri yok ve evlilik tamamen sivil bir hak. Çok eşlilik ve reşit olmayanların evlenmesi yasak. Aynı şekilde, ‘namus cinayetleri’, intikam ve kan davası gibi suçlarda herhangi bir indirim yapılmaz.
Destekçileri, Özerk Yönetimin, Suriye rejiminin totaliterliğiyle ve buna karşılık gelen Suriye muhalefetinin kendi yönetimi altındaki bölgelerde uyguladığı siyasal İslamcı deneyimiyle çelişen Suriye’deki tek deneyim olduğuna inanıyorlar.”
Ancak Toplumsal Adalet Meclisi’nin temel bürokratik/yargı sorunu, kendi bünyesindeki yargı ve yürütme organlarının, Suriye hükümetinin kurumları tarafından verilen mülkiyet belgelerini ve sivil ilişkileri bile tanırken Suriye rejimi resmi makamlarının kendileri tarafından yayınlanan herhangi bir belgeyi tanımayı reddetmeleri. Yabancı belgeler söz konusu olduğunda, tüm dünya ülkeleri halen Suriye rejiminin verdiği belgeleri tek meşru belgeler olarak kabul ettiğinden ve Özerk Yönetim tarafından verilen belgeleri tanımadığından, mesele daha da karmaşık bir hal alıyor.
Kamışlı Sağlık Müdürlüğü (Rudy Tahlo)
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin geçtiğimiz yılki genel kaynakları, petrol satışından, sınır geçişleri gelirlerinden, tarım ürünlerinden ve genel vergilerden elde ettiği toplam miktar olan 1,2 milyar doları buldu. Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Halid, kamu harcamalarının Yasama Meclisi’nin onayıyla dört bölüme ayrıldığını söyledi. Sübvansiyonlu kalemlerin yüzdesi yüzde 40'ın üzerine çıktığından, bütçenin yaklaşık yüzde 30'u vatandaşların satın aldığı, özellikle gıda ve ilaç gibi temel kalemlerin sübvansiyonuna gidiyor. Savunma Bakanlığı bütçenin yüzde 55'ini alırken bu para maaşlara ve silah alımına harcanıyor. Kalan yüzde 15'lik kısım ise idari organlar ile altyapı yatırımlarına ve istihdam yaratmaya yönelik faaliyetlere harcanıyor.
Maaşlar ve çeşitlilik
Majalla’nın edindiği bilgilere göre Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin, asgari ücret olarak belirlediği rakam 520 bin Suriye lirası (yaklaşık 70 ABD dolar). Bu rakam, Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelerde asgari ücretle çalışanların aldığı maaşın en az dört katı. Kamuda ise 139 bin kişi istihdam ediliyor. Bunların 75 bini askeri personel. 33 bini polis ve güvenlik personeli. Kamu işe alım süreçlerinde etnik, dini ve bölgesel çeşitlilik ile toplumsal cinsiyet eşitliği tam olarak gözetiliyor. SDG üyeleri ile toplam 214 bin kamu çalışanı bulunuyor ve en azı asgari ücret olmak üzere değişen rakamlarda aylık olarak maaş alıyorlar.
Aynı şekilde Özerk Yönetim bölgelerindeki devlet okullarında her bölgedeki nüfusun etnik dağılımına göre Arapça, Kürtçe, Süryanice ve Ermenice olarak eğitim veriliyor. Elbette uluslararası dillerden biri de müfredatta yer alıyor ve 830 bin öğrenciye temel eğitim veriliyor. Kamışlı’daki Rojava Üniversitesi, Rakka’daki Eş-Şark Üniversitesi ve Kobani’deki (Ayn el-Arab) Fırat Üniversitesi olmak üzere Özerk Yönetime bağlı üç ‘devlet üniversitesi’ bulunuyor.
Tüm hizmetler ve eğitimler tamamen ücretsiz veriliyor. Geçtiğimiz yıllarda Suriye'nin diğer bölgelerinden gelen 800 binden fazla Suriyeli ‘gurbetçiye’ eksiksiz kamu hizmetleri sağlanıyor. Artık Suriye’nin kuzeydoğusundaki bölgelerde kalıcı olarak ikamet ediyorlar. Yasal, siyasi, ekonomik ve idari olarak diğer vatandaşlar gibi muamele görüyorlar ve 14 büyük devlet hastanesinde (halk hastaneleri), onlarca ihtisas merkezi ve yerel klinikte, bölgedeki diğer insanlar gibi eksiksiz sağlık hizmetlerinden yaralanıyorlar.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, asgari ücret olarak belirlediği rakam 520 bin Suriye lirası (yaklaşık 70 ABD dolar). Bu rakam, Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelerde asgari ücretle çalışanların aldığı maaşın en az dört katı.
Özerk Yönetim, Uluslararası Koalisyon güçlerinin terörle mücadele için verdiği askeri destek ve siyasi derinliğe rağmen, henüz herhangi bir meşruiyet kazanamadı. Uluslararası Koalisyonun bölgede birkaç kampı ve askeri üssü bulunuyor, ancak Özerk Yönetim, yalnızca 12 ülkede temsil edildiğinden ve hiçbiri resmi bir statü elde etmemiş olduğundan, Özerk Yönetim ile fiilen ve resmi olarak ‘meşru bir otorite’ olarak iletişim kurulmuyor. Aynı şekilde, Özerk Yönetim’in kontrolü altındaki bölgelerdeki yabancı siyasi ve güvenlik temsilcilerinin de diplomatik etkileri yok. Daha çok özel elçiler olarak görev yapıyorlar.
Aynı durum, Suriye hükümeti ile ilişkiler için de geçerli. İki taraf arasında çoğu Rusya’nın himayesinde ve baskısıyla ya da ABD'nin teşvikiyle yapılan onlarca turluk müzakerelere rağmen Suriye rejimi, Özerk Yönetimi ‘ayrılıkçılık ve ABD ile iş birliği yapmak’ ile suçlamaya devam etti ve Kürt meselesi, ülkenin gelirlerin adil dağılımı ve SDG’nin geleceğiyle ilgili güncel gerçeklerin bir kısmını dahi kabul etmeden ve hatta ilgili konuları tartışmadan, görmezden gelmeyi sürdürdü. Müzakerelerin temelinin yalnızca yerel yönetimle ilgili ‘42’nci kanun maddesi’ olması gerektiğinde ısrar etti.
Türkiye'nin Suriye bir özerk yönetim deneyimden duyduğu endişelerin de altını çizmekte yarar var.
* Şarku’l Avsat okurları için Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.