Filistin Otoritesi’nden Biden’a Filistinli grupların 67 sınırları mesajı

Abbas özgürlükler ve Hıristiyanların yasama konseyine katılmasına ilişkin iki kararname çıkardı

Filistinli grupların Kahire’de yaptığı son toplantıyı izleyen Filistin Yasama Konseyi üyesi Seher Kavasmi (AFP)
Filistinli grupların Kahire’de yaptığı son toplantıyı izleyen Filistin Yasama Konseyi üyesi Seher Kavasmi (AFP)
TT

Filistin Otoritesi’nden Biden’a Filistinli grupların 67 sınırları mesajı

Filistinli grupların Kahire’de yaptığı son toplantıyı izleyen Filistin Yasama Konseyi üyesi Seher Kavasmi (AFP)
Filistinli grupların Kahire’de yaptığı son toplantıyı izleyen Filistin Yasama Konseyi üyesi Seher Kavasmi (AFP)

Filistin Otoritesi yeni ABD yönetimine ilk siyasi mektubunu gönderdi. Söz konusu mektupta Hamas da dahil olmak üzere Filistinli grupların Filistin topraklarında genel seçimler yapmak üzere vardığı temel anlaşmalar belirlendi ve tüm grupların 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti kurmaya ve barışçıl halk direnişine bağlı olduğu vurgulandı.
Filistin Sivil İşler Bakanı Hüseyin eş-Şeyh daha önce kendisiyle iletişime geçen ABD Dışişleri’ndeki Filistin-İsrail dosyasından sorumlu Hadi Amr’a bir mektup gönderdi. Söz konusu mektupta Filistin Otoritesi ABD’ye önümüzdeki seçimler ile ilgili güvence verdi. Ayrıca Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve kendisine bağlı olmayan grupların yakında yapılması beklenen Filistin Yasama Konseyi seçimlerine ve temel kanunda yapılan değişikliklerde öngörülen yükümlülüklere bağlılığı açıklandı.
Filistin merkezli Emed haber sitesinin yayınladığı mektupta, genel sekreterler toplantısında (3 Eylül 2020 tarihinde grup ve parti liderler tarafından gerçekleştirildi) seçimlerle ilgili olarak tüm siyasi grupların (Hamas dahil) verdiği son taahhütler sunuldu. Ayrıca uluslararası hukuk standartlarına, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti kurulmasına, siyasi şemsiye ve Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak FKÖ’ye, seçimler yoluyla barışçıl bir şekilde yönetim değiştirme ilkesine ve halkın (barışçıl) direnişine bağlı olunduğu vurgulandı.
Aynı zamanda mektupta yukarıda bahsi geçen şeyler sonucunda ortaya çıkan cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin bir açıklaması da yer alıyordu. Mektubun devamında şu ifadelere yer verildi:
“Devlet Başkanı Mahmud Abbas, seçimlere adaylığını koyan herhangi bir parti veya kişi için bağlayıcılığı olan iki başkanlık kararnamesi çıkardı. İlki: Filistin Yasama Konseyi, Başkanlık Konseyi ve Filistin Ulusal Konseyi seçimlerine ilişkin Devlet Başkanı Abbas tarafından yayınlanan kararname. Kararnamede bu seçimlerde FKÖ’nün temel kanununun esas alınacağı ve FKÖ’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğu açıkça belirtiliyor. İkincisi: Başkan Abbas tarafından çıkarılan değiştirilmiş seçim yasası. Kararnamede seçimlerin FKÖ’nün temel kanununu esas alacağı ve FKÖ’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğu açıkça belirtiliyor.”
Üçüncü kararname ise aday olmak için seçim şartlarını içeriyor. Kararnameye göre her kişinin seçimlere katılması, talep formunu imzalaması ve seçim yasası olan temel kanunu, FKÖ tarafından onaylanan değişiklikleri ve FKÖ’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğunu kabul etmesi gerekiyor.
Görünüşe göre Filistin tarafından yollanan mesaj, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Abbas’tan Filistin seçimlerinde Hamas ile ortaklığına ilişkin açıklamada bulunmasına yönelik talebine yanıt olarak geldi. İsrail merkezli Kanal 12 geçtiğimiz hafta ABD’nin gelecek herhangi bir Filistin hükümetinin İsrail’i tanıması, şiddetten vazgeçmesi ve anlaşmaları koruyup bunlara uyması gerektiği konusunda güvence elde etmek istediğini ve bu konuda ısrarcı olduğunu vurguladı.
ABD yönetimi ve Filistin Otoritesi söz konusu habere ilişkin hemen bir yorumda bulunmadı. Ancak konuyla ilgili bilgisi olan bir kaynak Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte bu konuda bir anlaşmazlık ya da çatışma olduğuna dair herhangi bir endişe duyulmadığını belirterek “Seçimler, tüm anlaşmalara bağlı olan FKÖ şemsiyesi altında yapılacak. Kurulacak herhangi bir hükümet de buna göre kurulacaktır” ifadelerini kullandı. İki ana taraf (Fetih ve Hamas) anlaşmalardan vazgeçmezse Filistinlilerin önümüzdeki mayıs ayında Filistin Yasama Konseyi seçimlerini yapması bekleniyor.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas cumartesi günü kamu özgürlüklerini genişleten bir başkanlık kararnamesi çıkarmasının yanı sıra daha fazla özel kararname çıkardı. Abbas kamu özgürlükleri ile ilgili kararnamenin Filistin topraklarındaki tüm taraflar için bağlayıcı olacak bir kamusal özgürlük ortamı oluşturacağını vurguladı. Bu kararname Filistinli grupların Mısır gözetiminde Kahire’de yapılan toplantılarında vardıkları uzlaşmalara dayanarak çıkarıldı.
Abbas temel yasa ve ilgili kanunlara uygun olarak siyasi ve ulusal eylem özgürlüğü de dahil olmak üzere Filistin devletinin tüm bölgelerinde kamusal özgürlük ortamının güçlendirilmesi yönünde talimat verdi. Abbas görüşleri ve siyasi bağlantıları ile ilişkili olarak bireylerin aleyhinde kanunlara aykırı bir şekilde her türlü soruşturma, gözaltı, tutuklama ve mahkum etme kararı alınmasının yasaklandığını vurguladı. Ayrıca Abbas tüm Filistin topraklarında görüşleri, siyasi bağlantıları ya da parti veya herhangi bir gruba mensubiyetleri sebebiyle tutuklanan, gözaltına alınan ve mahkum edilenlerin serbest bırakılması yönünde talimat verdi.
Kararnamede tüm geleneksel ve elektronik biçimlerde seçim propagandasına tam bir özgürlük sağlanması, siyasi ve seçim toplantılarının yayınlanması, basılması, organize edilmesi ve kanun hükümlerine uygun olarak finanse edilmesi, tüm seçim listelerine yasalara uygun bir şekilde ayrım gözetmeksizin resmi medyada eşit fırsat verilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Aynı zamanda kararname Filistin topraklarında seçim sandıklarını koruma ve seçimlerin kanunlara uygun bir şekilde şeffaf olarak yapılmasını sağlama görevini diğer güvenlik birimlerinin değil, üniformalarıyla polislerin üstlenmesini öngörüyor. Ayrıca kararnamede Merkez Seçim Komisyonu ve personelinin yasalara göre görevlerini yerine getirebilmesi için gereken destek ve imkanların sağlanacağı yer alıyor.
Abbas ikinci bir kararname yayınlayarak Hıristiyan vatandaşlar için gelecek yasama konseyinde en az yedi sandalye ayırdı.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.