Mana Abdulfettah
Sudan, Güney Sudan ve Etiyopya, Sudan - Etiyopya sınırındaki krizi görüşmek için Cuba’da üçlü bir zirve düzenlemeye hazırlanıyor. Diğer yandan Afrika Birliği’nin (AfB)15 Şubat’ta yaptığı açıklamada, Halayeb Üçgeni, Shalateen ve Ebu Ramad bölgelerinde de Sudan ve Mısır arasındaki sınır meselesi patlak verdi. Öyle ki AfB, söz konusu bölgeye dair bir Mısır haritası ortaya koydu.
AfB yetkililerinin yaşananlara ilişkin çelişen açıklamalarda bulundular. Ardından AfB Komisyonu Başkanı Musa Faki, tartışmalı Halayeb Üçgeni’nin Mısır’a eklendiğini gösteren haritaların ellerine ulaştığını bildirdi. Faki, AfB’nin konuyla ilgili herhangi bir sorumluluğu olmadığını vurguladı.
Söz konusu mesele daha önce de Sudan ve Mısır arasında gündeme gelmiş, karşılıklı talepler dile getirilmiş ve müzakereler yürütülmüştü.
Çatışmalar yayıldı
Sudan - Etiyopya sınırında 25 yıl önce gerçekleşen sınır çatışmaları bölgedeki çeteler mâl ediliyordu. Sudan, çatışmanın artmasının ardından geçen ocak ayında Fuşgah’taki tarım alanlarının çoğunu geri aldı. İki taraf, ‘son olayların patlak vermesinden önce kararlaştırılan ve aralarındaki sınırı çizmeyi amaçlayan’ müzakerelere gitmeyi ise kabul etmediler.
Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit, müzakere amaçlı bir girişimde bulundu. Ancak Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, ‘iki ülkenin sınırlarının belirlenmesi, 1902 anlaşmasına geri dönülmesi ve sınır bölgesinin Sudanlıların çıkarına olacak şekilde yönetilmesi" gibi koşullar doğrultusunda Etiyopya’nın Sudan topraklarından çekilmesinde ısrarını sürdürdü.
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali, müzakere masasına oturmadan önce Sudan güçlerinin çekilmesini şart koştu. Etiyopya’nın Sudan’ın Fuşgah’ı Etiyopya güçlerinden ve Şofta milislerinden askeri olarak kurtarmak istemesine dikkat çekmesi, bu girişimin kabul edilmesini zorlaştıran durum oldu.
Abiy Ahmed’in savunma yerine saldırmaya ve iç içe geçen iç çatışmaların yanında bir dış çatışmaya girmeye yönelmek için ülkesini siyasi ve güvenlik çıkmazına sokması tartışma yarattı. Bu durum, yurt dışında iç sorunlardan kaçmak olarak değerlendirildi.
Sudan’ın sorununa gelince.... Bu siyasi geçiş içerisindeki ülke, daha zayıf bir konumda görünüyor. Bu zayıflık,‘hükümetin kendisine siyasi meşruiyet perspektifinden bakmasına, hükümet kurumlarının iç ve dış sorunları çözmek için geri döndüğü bir anayasaya sahip olup olmamasına ve tüm topraklarında kendi denetimini dayatma, devletin yapısını ve egemenliğini koruma kabiliyetine’ kadar uzanıyor. Tüm bu meseleler çözülmezse durum, devletin güvenliği sağlayamamasına yol açacak, Etiyopya ile olan sınır çatışmasının yayılması sonrasında Sudan- Mısır sınırı üzerinde de kuzeye yayılma ihtimali bulunuyor.
Gerilimi artıran yaklaşım
Gerilimi artıran söz konusu yaklaşıma ilişkin yapılan bir analizde, Sudan, Etiyopya ve Mısır arasında, özellikle Nahda Barajı (Rönesans Barajı) gerginliği ve Sudan ile Etiyopya arasındaki sınır sorunlarına dikkat çekiliyor.
Sudan, uzun süredir Nahda Barajı hususunda Mısır ve Etiyopya arasında sakinlik yaşanmasına odaklanmıştı. Bu yaklaşım, iki ülke birbirini tehdit ettikten sonra gerçek bir çatışmayı önleme doğrultusunda sürdürüldü. İki ülkenin talepleri arasında ‘Nil sularındaki tarihi haklar’ meselesi de vardı. Etiyopya, Sudan’ın projesini engellemek için Mısır’ın yanında olduğunu düşünüyordu ama daha sonra ‘Tigray’ sorunu, büyük bir göç dalgasının ardından Sudan’da büyük ölçüde kötüleşti. Ardından ise Etiyopya ve Sudan arasındaki sınır sorunu, askeri çatışma aşamasına girdi.
Çatışmanın kaynağının tek bir meseleye dayandığı söylenebilir. Sahada gerçek bir savaşın olması ışığında yan çatışmalar için birçok faktörün ortaya çıkması müzakere baskılarına cevap verildikten sonra pazarlığın yolunu açacak. Öyle ki bu çatışmalar, Etiyopya ve Sudan arasındaki sınır meselesi de dahil olmak üzere konunun gizli boyutları ile ‘Nahda Barajı’nı doğrudan etkileyecek şekilde önem taşıdığı’ gerçeğini yansıtıyor. Etiyopya, iç çatışmaları çözmede içteki bölünmeleri engelleyemeyince etnik, ekonomik, sosyal ve politik farklılıklara rağmen tarafları bir araya getirerek dış çatışmaya yöneltti.
Etiyopya’daki gerginlik, sınır sorununu şiddetlendiren bir faktör olarak dikkate alınabilir. Bu durum ise çatışmayı yönlendiren güçler olduğunu gösterir.
Sınır yönetimi
Afrika Bilriği’nin temel gündemi çatışmalarla ilgili olmasına rağmen durum, barışı koruma veya silahsızlanma amacıyla hazırlanan planlamaya ve insani yardıma dönüştü. Afrika’nın sorunlarını çözmek için uluslararası kurum ve kuruluşlardan yardım isteniyor. Doğu Afrika ülkelerinin kalkınması için Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) gibi diğer Afrika toplulukların kapsamı 1990’lardan bu yana genişleyip Afrika barış ve güvenliği yönetimlerini de ele almaya başladı. AfB ise bu duruma geç yöneldi.
AfB, üye devletlerin tartışmalı sınırlara ilişkin tarihi siyasi ve hukuki belgelere sahip olması nedeniyle var olan sınırlara saygı gösterilmesi ilkesine bağlı kalma kararı aldı. Anlaşmazlıklar ortaya çıktığında, devletleri AfB örgütünden miras kalan tüzüğe yönlendirdi. Temmuz 1964’te onaylanan tüzük, sınır anlaşmazlıklarının müzakere yoluyla çözülmesi ilkesini temel alıyor. Ancak sınırları belirleme konusundaki anlaşma, Birleşmiş Milletler’in (BM) yardımı ile yapılacaktı.
AfB, 2008 yılının aralık ayında, sınır anlaşmazlığının artmasının ardından Mozambik’te kara, deniz, nehir ve göl sınırlarının yönetilmesi hususunda bir sempozyum düzenledi. Sempozyumda şu ifadelere yer verildi:
“AfB, Afrika’da sınırları belirleme ve çizme konusunda pratik bir rehber hazırlamak, iyi uygulamalara ışık tutmak, sınırları belirlemek, çizmek, korumak, yeniden canlandırmak ve sabitlemek sürecine ilişkin kılavuzlar önermek için bir çalışma grubu oluşturacaktır. Üye devletler, sınır komiteleri veya benzeri kurumlar kurarak aralarındaki sınır anlaşmazlıklarını çözmek için ikili düzenlemeler hazırlayacaklar”.”
Yıpratma ortamı
Sınır meselesi, çözümü için uzun zaman gerektiren konulardan biri olarak ön plana çıkıyor. Bu nedenle AfB’nin Sudan- Etiyopya sınır sorununa çözüm talep ettiği bir dönemde Halayeb Üçgeni’ne yönelmesi için bir gerekçe bulunmuyor. Bu durum, Sudan Ulusal Sınırlar Komisyonu’nu AfB’ye ‘Halayeb ve Shalateen’i Mısır’a ekleme kararını iptal etme’ çağrısı yapmaya itti. AfB’nin 1952 yılında BM Genel Kurulu’na sunulan haritaya göre Sudan sınırlarını değiştirme hakkı bulunmuyor. Daha önce de Mısır haritası, 1922 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığından sonra Milletler Cemiyeti’ne sunulmuştu. Bunların söz konusu iki ülkenin BM ve AfB’ye katıldığı haritaların aynısı olduğu biliniyor.
Söz konusu gelişmeler, üç ülkenin oluşumunun siyasi mirasını ve devletin temellerinin sağlamlaşmasıyla karmaşık bir şekilde iç içe geçmiş güvenlik bağlamını yansıtıyor. Etiyopya, krizlerin genişlemesine katkıda bulunurken Tigray ile gerilim sona erse bile çatışmalar yeniden patlak verebilecek ve mayınlı bölgesel bir zeminde başka bir şiddete dönüşebilecek durumda. Barış inşası sorunu, bir yıpranma ve dengesizlik ortamında, sınır çatışmasının doğasını da kötüleştirecek. Sudan’daki çatışma, Darfur’da, Nuba Dağları’nda ve Mavi Nil’de savaşın patlak vermesinden sonra yayılmacı bir doğaya sahip. Aynı şey, çatışmaların birbiri ardına patlak verdiği Etiyopya için de geçerli.
Afrika ülkelerinde çatışmalar yayılıyor. Ancak Halayeb, Shalateen ve Ebu Ramad bölgesi gerçek bir çatışma zemini olmasa da Sudan- Etiyopya sınırlarındaki diğer çatışmalar ve Nahda Barajı meselesindeki gerginlik için bir tiyatroya dönüşme potansiyeline sahip.