Irak’ın Nasıriye kentinde protestolar devam ederken, hükümet heyeti krizi yatıştırmada başarısız oldu

Nasıriye’deki protestolar sürüyor (AFP)
Nasıriye’deki protestolar sürüyor (AFP)
TT

Irak’ın Nasıriye kentinde protestolar devam ederken, hükümet heyeti krizi yatıştırmada başarısız oldu

Nasıriye’deki protestolar sürüyor (AFP)
Nasıriye’deki protestolar sürüyor (AFP)

Irak’ta Başbakan Mustafa el-Kazimi, Zikar vilayetinin kent merkezi Nasıriye’deki krizi yatıştırmak için dün kente hükümet heyeti gönderdi. Heyetin kentten ayrılmasından kısa süre sonra protestolar yeniden başladı. Nasıriye’deki sağlık kaynaklarına göre, güvenlik birimlerinin göstericileri dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullanması sonucu 1 gösterici hayatını kaybetti, polislerin de aralarında bulunduğu 36 kişi yaralandı.
Yerel haber sitesi Nasıriye Haber Ağı’na konuşan bir kaynak, şiddetlenen çatışmalar sonucu 1 kişinin “şehit” olduğunu, 10 polis memuru ve 26 göstericinin de yaralandığı bilgisini paylaştı.
Söz konusu protestoların, Vatikan lideri Papa Francis’in Mart ayı başında Nasıriye ve diğer vilayetlere düzenleyeceği ziyareti etkilemesinden endişe edildiği bir ortamda, Irak hükümeti, pazar gününden bu yana güneydeki Zikar vilayetinin kent merkezi Nasıriye’de devam eden protestoları ve kargaşa sorununu çözmeye çalışıyor. Göstericiler Zikar Valisi Nazım el-Vaili’nin görevden alınmasını, aktivistlere yönelik kaçırma eylemlerinin arkasındaki faillerin tutuklanmasını ve güvenlik birimlerinin göstericilere karşı orantısız güç kullanımına son vermesini talep ediyorlar.
Bu arada, başkent Bağdat’ın 180 kilometre güneyindeki Vasıt vilayetinin kent merkezi Kut’ta gösterici grupların protestoları sonuç verdi. Müzisyen Nasir Şemme’nin kardeşi Nebil Şemme, Kut kentindeki işlerin yönetiminden sorumlu isim olarak atandı.
Kazimi, Nasıriye’deki sorunu çözme çabaları kapsamında, vilayetteki son gelişmeler hakkında bilgi almaları için İçişleri Bakanı Osman el-Ganimi ve Ulusal Güvenlik Servisi Başkanı Abdulgani el-Esedi de dahil üst düzey hükümet yetkililerinin yer aldığı heyeti dün Nasıriye’ye gönderdi. Heyet, vilayet aşiretlerinin liderleri, gösterici grupların temsilcileri ve vilayetin güvenliğinden sorumlu bazı yetkililerle bir dizi görüşmeler gerçekleştirdi.
Bu, Nasıriye’ye giden ilk hükümet heyeti değil. Zira Kasım ayında benzer heyetler Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el-Araci’nin başkanlığında kente gönderildi. Araci, vilayette olup bitenler ve aktivistlere yönelik cinayet ve adam kaçırma eylemleri hakkında incelemelerde bulunması için oluşturulan Gerçekleri Ortaya Çıkarma Komitesi’nin Başkanı olarak atandı. Ancak heyet hedeflerini gerçekleştiremedi ve gerginlik devam etti.
Hükümet bu haftanın başında, durumu yatıştırması için Ulusal Güvenlik Servisi Başkanı Abdulgani el-Esedi’yi vilayete gönderdi fakat o da başarılı olamadı. İçişleri Bakanı Ganimi’nin başkanlığındaki heyetin de başarılı olması pek olası görünmüyor. Nitekim dün hükümet heyetinin gösterici grupların temsilcileriyle toplantı halinde olduğu sırada bile güvenlik güçleri ile göstericiler arasındaki çatışmalar sürdü.
Merkezi ve yerel makamlar ile göstericiler arasında güvensizlik atmosferi hakim olurken, gözlemciler özellikle göstericilerin son günlerde gerginliği tırmandırdığı ve Vali Nazım el-Vaili’nin görevden alınması için ısrar ettiği bu ortamda, Nasıriye’deki gerginlik ve daimi kutuplaşmanın yakın bir tarihte çözüme kavuşmasının uzak bir ihtimal olduğunu belirtiyorlar.
Pazar gününde patlak veren yeni protesto dalgasıyla birlikte göstericiler Nasıriye kentinin batısındaki Valilik binasını, Vali’nin görevden alınması talebiyle kuşattı. Çevik kuvvet ekiplerinin müdahalesi sonucu iki taraf arasında çıkan çatışmalarda bir gösterici hayatını kaybetti, onlarca gösterici yaralandı. Gösterici gruplar, olayın ardından gerginliği tırmandırarak, kentin iki yakasını birleştiren bazı köprüleri trafiğe kapattı ve Kazimi hükümetine Vali’yi görevden alması için bir hafta süre tanıdı.
Aktivist Abbas en-Nasıri, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:
“Genel olarak gençlerdeki güvensizlik ve hayal kırıklığı duyguları, Nasıriye’de uzun aylardır süren öfke durumunu besliyor. Protestocuların birçoğu, hükümet heyetlerinin çözüm ve öfkenin sebeplerini iyileştirmek için değil, durumu idare etmeye çalıştıklarını düşünüyor. Bu durum, tekrarlanan ziyaretleri faydasız kılıyor ve protestoları durduramıyor. Protestoların talepleri açık ve net. Bu talepler, iş fırsatlarının yaratılması ve temel hizmetlerin sağlanmasının yanı sıra, protestocuların katillerinin sorumlu tutulması ve protestoculara yönelik kaçırma ve suikast eylemlerine son verilmesi ve Vali’nin görevden alınmasıdır. Hükümet heyetleri bu talepleri yerine getirmede şimdiye kadar başarılı olmadı. Hatta hükümet heyetindeki kaynaklar, vilayetteki idari makamlarda değişiklik yapılmayacağından söz ediyorlar. Nasıriye’de Ekim 2019’dan bu yana akan ve akmaya devam eden protestocuların kanlarının yıkıcı etkilerinin iyileştirilmesi oldukça zor.”
Nasıriye’deki göstericiler, siyasi parti ve gruplara ve milislere karşı verdikleri mücadeleyle biliniyorlar. Nitekim bu göstericiler, Ekim 2019’da başlayan ve bir yıldan uzun süren protestoların bazı dönemlerinde siyasi parti binalarını ateşe vererek, iş makinalarıyla yıktı. Irak’ın orta ve güney vilayetlerinin çoğunda protesto dalgası gerilerken, Nasıriye’deki ateş, küllerin altında yanmaya devam etti.
Nasıriye’de devam eden kargaşa sebebiyle birçok kesim, bu olayların Papa Francis’in Mart ayı başlarında Hz. İbrahim’in doğduğu tarihi kente düzenleyeceği ziyareti etkilemesinden endişe ediyor. Fakat Vilayet Emniyet Müdürlüğü Sözcüsü Tuğgeneral Fuad Kerim bu senaryoyu reddetti. Kerim, açıklamasında, “Ortak Operasyonlar Komutanlığı Papa’nın ziyaretine özel bir güvenlik planı hazırladı ve vilayet emniyetinden güçler de buna katılacak. Son günlerde yaşanan protestolar ve olaylar, bu tarihi ziyareti etkilemeyecek. Vilayetin evlatları şehirlerinin imajını önemser” ifadelerini kullandı.
Zikar’ın karşı tarafındaki Vasıt vilayetindeki gösterici gruplar ise vilayet divanını açmayı ve Müzisyen Nasir Şemme’nin kardeşi Nebil Şemme’nin vilayetin kent merkezi Kut’taki işlerin yönetiminden sorumlu yetkili olarak atanması konusunda başarılı oldu.
Vasıt Devrimciler Meydanı platformundan dün vilayet halkına hitaben yapılan açıklamada, “Vilayetin güvenliğine ve halkımızın çıkarlarına olan hassasiyetimizle, gösterici evlatlarınızın şartları doğrultusunda vilayet divanı binasını ön anlaşmayla bugün açıyoruz” denildi. Açıklamanın devamında divan yönetiminin vilayetin evlatlarına teslim edileceği ve bunun için gereken yetkilerin devredileceği belirtildi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Seccad Salim, “Protestocular, Başbakan Mustafa el-Kazimi’nin temsilcileri ile yaptıkları anlaşmanın ardından, vilayet divanının açılmasını ve (yönetiminin) mühendis Nebil Şemme’ye teslim edilmesini kabul ettiler. Başbakan Vali’nin görevden alınması taleplerine gelecek hafta çözüm bulma sözü verdi. Biz de kendi tarafımızdan Kut kentinin yönetiminin yeni bir yönetime devredilmesini kabul ettik. Bunun gösterici gruplar için önemli bir kazanım olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.



Mısır’ın Sudan Savaşı’ndaki kırmızı çizgileri ne anlama geliyor?

Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır’ın Sudan Savaşı’ndaki kırmızı çizgileri ne anlama geliyor?

Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Sudan Ordu Komutanı ve Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın Kahire ziyaretinin ardından, Mısır Cumhurbaşkanlığı Sudan’daki savaşla ilgili üç maddelik bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “kırmızı çizgiler” olarak tanımlanan ve aşılmasına izin verilmeyecek unsurlar duyuruldu. Mısır, bu maddelerin Sudan’ın güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olan ulusal güvenliğini ilgilendirdiğini vurguladı. Metinde yer alan “ortak savunma anlaşmasının” etkinleştirilmesi vurgusu ise, Mısır’ın askeri, siyasi ve diplomatik ağırlığını Sudan ordusu lehine devreye sokabileceği mesajı olarak değerlendirildi.

Ortak savunma anlaşması

Mısır ile Sudan, Mart 2021’de sınır güvenliği, ortak tehditlere karşı mücadele ve eğitim alanlarını kapsayan bir askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Bunun öncesinde, iki ülke 1976’da Cumhurbaşkanları Cafer Numeyri ile Enver Sedat döneminde ortak savunma anlaşmasına imza atmıştı. Anlaşmanın ilk iki maddesi, taraflardan herhangi birine yönelik saldırının diğerine yapılmış kabul edilmesini; saldırının engellenmesi için güç kullanımını ve savunma politikalarının eşgüdümünü öngörüyordu.

gt6y5
Eski Cumhurbaşkanı Cafer Numeyri 15 yıl Mısır’da görev yaptı (AFP)

Numeyri rejiminin 1985’te halk ayaklanmasıyla devrilmesinden sonra dönemin Sudan Başbakanı Sadık el-Mehdi, Kahire’ye anlaşmayı feshetme isteğini iletti. Ardından 1987’de “kardeşlik paktı” imzalandı. Bu metin, 1976 anlaşmasını açıkça feshetmese de süreç içinde askıya alındı ve uygulanmadı.

Bölgesel ve uluslararası mesaj

Sudanlı gazeteci ve El-Tayyar gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Osman Mirgani, Mısır’ın açıklamasını “bölgesel ve uluslararası mesaj” olarak yorumladı. Mirgani’ye göre, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Darfur ve Kordofan’da genişlemesi, hem Sudan hem Mısır için ortak ulusal güvenlik tehdidi yaratıyor ve Sudan’ın bölünme riskini artırıyor.

Mısır’ın ilk kez bu kadar “sert ve doğrudan” bir dil kullanarak uluslararası hukuk çerçevesinde müdahale sinyali verdiğini belirten Mirgani, “Bu söylem, Kahire’nin Sudan’daki gelişmelerden duyduğu endişenin boyutunu yansıtıyor” dedi. Mirgani, açıklamada yer alan kırmızı çizgilerin Sudan dosyasındaki tüm aktörlere gönderilmiş bir uyarı olduğunu söyledi.

Kırmızı çizgiler

Mısır’ın açıkladığı ilk kırmızı çizgi, Sudan’ın toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunması oldu. Kahire, Sudan’ın herhangi bir bölgesinin ayrılmasını veya ülkede paralel yapılar oluşturulmasını kesin biçimde reddetti.

y67u
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi ve Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan Perşembe günü Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Açıklamada, Sudan devlet kurumlarının korunması gerektiği vurgulandı. Mısır, uluslararası hukuka uygun tüm tedbirleri alma hakkına sahip olduğunu ve bunun içine iki ülke arasındaki ortak savunma anlaşmasının aktive edilmesinin de dahil bulunduğunu bildirdi.

Eski Sudan Dışişleri Bakanı Ali Yusuf ise Burhan’ın Kahire ziyaretinin, Suudi Arabistan temaslarının hemen ardından gelmesine dikkat çekti. Yusuf’a göre ziyaret, ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’nin Sudan savaşını sonlandırmak için yürüttüğü dörtlü mekanizmanın parçası.

Yusuf’a göre, Burhan’ın Kahire temaslarında Sisi’ye Riyad görüşmelerinin detaylı bir değerlendirmesini aktarması, ziyaretin sembolik yönünün ötesinde stratejik bir nitelik taşıyor. Yusuf ayrıca, Mısır ile Sudan güvenlik mimarisinin tarihsel ve coğrafi nedenlerle birbirine sıkı biçimde bağlı olduğuna işaret etti.

Askeri müdahale seçeneği

Sudanlı askeri uzman Muatasım Abdulkadir, ortak savunma anlaşmasının aktive edilmesinin, Mısır’ın doğrudan ya da dolaylı askeri müdahalesini gündeme getirebileceğini söyledi. Bu kapsamda Mısır’ın mühimmat ve silah desteği ya da gerektiğinde sahada müdahalede bulunmasının mümkün olabileceğini kaydetti.

Abdulkadir’e göre Kahire’nin bu açıklaması Sudan için “önemli ve ileri düzeyde bir adım” niteliği taşıyor.

Hızlı Destek Kuvvetlerinden tepki

HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalo (Hamideti) cephesine yakın isimlerden Başa Tubeyk, X platformundan yaptığı açıklamada Mısır’ın tutumunu “açık müdahale” ve “sömürgeci zihniyet” olarak niteledi. Tubeyk, savaşın başından bu yana Mısır’ın Sudan ordusuna destek verdiğini, çatışmaların ilk günlerinde Mısır askerlerinin Meravi Üssü’nde yakalandığını hatırlattı.

Kaynaklara göre, Hamideti, geçen yıl ekim ayında Mısır’ı HDK güçlerine yönelik hava saldırıları ve orduya İHA desteği sağlamakla itham etmişti. Bu iddialar, Haziran ayında da yeniden gündeme geldi.

Zaman daralıyor

Sudanlı diplomat Sadık el-Makali, Mısır’ın Suudi Arabistan ve uluslararası dörtlüyle birlikte hareket ettiğini, Washington’ın da bu süreci desteklediğini belirtti. Makali, ABD’nin şu aşamada diplomatik baskıyı tercih ettiğini, askeri seçeneğin ise masada tutulduğunu söyledi.

Makali, Sudan’daki insani felaketin ağırlaştığını, Burhan’ın artık “zaman kaybetme lüksü olmadığını” belirtti. Dışişleri Bakanı Bedr Abdülati’nin dörtlü girişime yoğun biçimde odaklandığını, Kahire’nin mevcut durumu ulusal güvenlik tehdidi olarak gördüğünü ifade etti.

Uzmanlar, Burhan’ın Riyad ve Kahire ziyaretlerinin, Sudan hükümetinin dörtlü girişime yaklaşımında dönüm noktası olabileceğini ve kısa vadede Sudan dosyasında önemli gelişmeler yaşanabileceğini değerlendiriyor.


Mısır–ABD arasında İsrail gaz anlaşmasına yönelik söylem farkı ne anlama geliyor?

2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare
2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare
TT

Mısır–ABD arasında İsrail gaz anlaşmasına yönelik söylem farkı ne anlama geliyor?

2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare
2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare

Mısır’ın, İsrail ile imzalanan büyük ölçekli gaz anlaşmasını “tamamen ticari” olarak nitelendirmesine karşın, ABD anlaşmayı “bölgesel barış sürecine hizmet eden siyasi boyutlar taşıyan” bir gelişme olarak görüyor. Uzmanlar, iki taraf arasındaki bu ton farkının, “her ülkenin anlaşmadan beklediği kazançları ve gelecekte görmek istediği sonuçları ortaya koyduğunu; söylemsel farklılığın gerçekte bir anlaşmazlık değil, nihai hedef olan barışı destekleyen mutabakat anlamına geldiğini” belirtiyor.

Mısır Devlet Enformasyon Kurumu Başkanı Diaa Raşvan, Perşembe akşamı yaptığı açıklamada, “İsrail ile yapılan gaz anlaşmasının tamamen ekonomik nitelikte olduğunu, zamanlaması ve içeriğinin siyasi dosyalarla bir ilgisinin bulunmadığını” söyledi. Raşvan, İsrail Gazze’den çekilmediği sürece bu anlaşmanın Mısır’ın siyasi duruşunu değiştirmeyeceğini vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Perşembe günkü açıklamasında, İsrail hükümetinin Chevron şirketi aracılığıyla Mısır ile yapılan gaz anlaşmasına onay vermesini “Amerikan iş dünyası ve bölgesel iş birliği açısından önemli bir başarı” olarak değerlendirdi. Açıklamada, “İsrail–Mısır gaz anlaşmasının enerji güvenliğini güçlendirdiği gibi Gazze’de istikrarın sağlanması ve yeniden inşa çabalarına da destek sunduğu” ifade edildi.

Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden siyaset analisti Amr Şubki, tarafların söz konusu anlaşmayı temelde ticari ve ekonomik bir ortaklık olarak değerlendirdiğini ifade etti. Şubki, “ABD bu anlaşmaya siyasi bir rol yüklüyor. Washington, mutabakatı, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında görüşme zemini oluşturacak bir mekanizma şeklinde konumlandırıyor” diye konuştu. Analiste göre Mısır ise siyasi ilerlemenin ancak Filistin meselesine çözüm bulunması, Gazze’nin yeniden ayağa kaldırılması ve zorunlu göç ihtimalinin tamamen ortadan kalkmasıyla mümkün olacağı görüşünde.

Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi danışmanı Imad Gad, mutabakatın büyüklüğü ve zamanlamasının, onu ticari düzeyin ötesine taşıdığını ifade etti. Gad, “Bu hamle, iki ülke arasındaki ilişkilerde olumlu bir döneme girildiğine ve Sisi–Netanyahu görüşmesi için diplomatik hazırlık yapıldığına işaret ediyor. Görüşme gündeminin merkezinde Gazze, Filistin sorunu ve Mısır’ın ulusal güvenliği olacak” dedi.

Mısır ulusal güvenlik uzmanı Muhammed Abdülvahid ise iki ülke söylemine dair farklılığın bir anlaşmazlık değil, “çıkar temelli bir uyumun göstergesi” olduğunu söyledi. Abdülvahid’e göre, “Kahire’nin anlaşmayı ekonomik çerçevede sunması iç kamuoyuna yönelik bir mesaj niteliğinde; Mısır’ın Filistin dosyasında bağımsız karar aldığı ve anlaşmaların bu tutumu etkilemeyeceği mesajı veriliyor.” Abdülvahid, Amerikan söyleminin ise “ABD’nin Orta Doğu’da tansiyonu düşürme ve İran’a karşı bölgesel ortaklıkları güçlendirme hedefinin” parçası olduğunu ifade etti.

Raşvan’ın açıklamaları ayrıca, bir hafta önce Mısırlı yetkililerin Şarku’l Avsat’a yaptığı, “Gaz anlaşmasının Mısır’ın, ABD aracılığında planlanan Sisi–Netanyahu görüşmesine dair değerlendirmesini etkilemeyeceği” yönündeki açıklamalarla örtüşüyor. Mısır’ın şartlarının, “Şarm eş-Şeyh anlaşmasının tüm maddelerinin uygulanması, Gazze’den tam çekilme ve Filistinlilerin zorunlu göç planlarının tamamen durdurulması” olduğu vurgulanmıştı.

İsrail Başbakanı Netanyahu, Çarşamba günü Mısır’a büyük ölçekli gaz satışına onay verdiğini duyurdu. İsrailli “NewMed Energy” şirketi, anlaşma değerinin 35 milyar dolar olduğunu açıkladı.

Görsel kaldırıldı.
Mısır Genelkurmay Başkanı’nın geçen yıl sonunda İsrail sınırına yakın bölgedeki ziyaretinden bir kare

Washington merkezli Hudson Enstitüsü araştırmacısı Richard Weitz, “Mısır’ın, Gazze konusunda kendi taleplerinde ısrarcı olduğunu göstermek amacıyla anlaşmanın siyasi etkilerini küçümsediğini; ABD’nin ise anlaşmanın siyasi yansımalarını büyüterek barış sürecine ivme kazandırmaya çalıştığını” söyledi.

New York’ta yaşayan ABD uzmanı Muhammed Sattouhi ise “her tarafın meseleyi kendi bakış açısıyla okuduğunu” belirterek, “Ekonomik, siyasi, psikolojik ve toplumsal faktörlerin iç içe geçtiği güncel tablo nedeniyle, böyle bir anlaşmanın 7 Ekim 2023 öncesi dönemde aynı etkide olmayacağını” ifade etti.

Sattouhi, Trump yönetiminin Ortadoğu anlaşmazlıklarının çözümünü giderek daha zor gördüğünü, bu nedenle “İsrail’in kabul etmeyeceği tavizler gerektiren bir barış sürecine enerji harcamak istemediğini” söyledi. Uzman, Trump yönetiminin, “bölgede ekonomik ve ticari çıkar ağları oluşturarak savaşların önünü kesme yaklaşımını benimsediğini” belirtti; ancak bu teorinin, “tarihi ve siyasi gerçekliklerin ağırlığını hesaba katmadığını” vurguladı.

Axios’un aktardığı bilgilere göre, Washington yönetimi Sisi ile Netanyahu’yu bir araya getirecek bir zirve için ara buluculuk yürütüyor.

İsrail basınında son günlerde yer alan haberlerde, Mısır’ın ABD planına yeşil ışık yakabilmesi için “Gazze’den tam çekilme, Şarm eş-Şeyh anlaşmasının uygulanması ve Filistinlilerin yerinden edilme ihtimalinin kesin biçimde sonlandırılması” şartını öne sürdüğü bildirildi.


Sudan’da 19 Aralık devriminin yıldönümü, çatışmaları durdurun çağrısıyla anıldı

Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)
Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)
TT

Sudan’da 19 Aralık devriminin yıldönümü, çatışmaları durdurun çağrısıyla anıldı

Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)
Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)

Sudanlı siviller, Beşir iktidarını deviren Aralık Devrimi’nin yıldönümünü ülkenin çok sayıda kentinde düzenledikleri protesto eylemleriyle andı. Sosyal medya üzerinden yapılan kampanyalarla desteklenen bu etkinliklerde, savaşın durması ve sivil yönetime dönüş çağrısı öne çıktı.

Bu gelişmeler yaşanırken, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Güney Kordofan Eyaleti’nin başkenti Kadugli yakınlarındaki “Brno” kasabasının tamamında kontrol sağladığını duyurdu. HDK, kasabada geçtiğimiz ay yeniden hâkimiyeti ele alan orduya karşı bölgedeki varlığını güçlendirdiğini bildirdi.

HDK tarafından yapılan açıklamada, güçlerin sert çatışmaların ardından Güney Kordofan’ın kuzeydoğu kırsalında yer alan Brno’da “önemli saha kazanımları” elde ettiği belirtildi. Ordu birliklerinin ağır topçu ve zırhlı araçlarla bölgedeki HDK mevzilerine saldırdığı ileri sürülen açıklamada, çatışmaların sonunda HDK’nın kasabaya tamamen hâkim olduğu ve çevre hattında konuşlandığı kaydedildi.

Brno, Güney Kordofan eyaletinde yer alan ve başkent Kadugli’ye yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan önemli bir tarım bölgesi olarak biliniyor. Ordu, kasabayı 17 Kasım’daki şiddetli çatışmaların ardından HDK ve müttefiki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi–Kuzey’den geri almıştı.

Kordofan’da kuşatma genişliyor

HDK ve müttefiki Abdulaziz el-Hilu’ya bağlı Sudan Halk Kurtuluş Hareketi, Güney Kordofan’ın Kadugli ve Delenc dahil birçok stratejik kentini kuşatma altında tutuyor. Hareket, Kadugli’nin güneydoğusundaki Kauda bölgesini de kontrol ediyor.

Orduya bağlı 22’nci Tümen’in Batı Kordofan’daki Abnusa’da ele geçirilmesinin ardından HDK, Güney Kordofan üzerindeki baskıyı arttırdı ve eyaletin ana kentlerini ağır topçu ve SİHA saldırılarıyla hedef almaya başladı. Kadugli ve Delenc bu saldırıların merkezinde bulunuyor. Ordu da HDK mevzilerine topçu atışları ve insansız hava araçlarıyla karşılık veriyor.

Bu hafta boyunca HDK, Kuzey ve Güney Kordofan eyaletlerindeki birçok kente intihar tipi ve saldırı amaçlı SİHA operasyonları düzenledi. Saldırılarda onlarca kişi hayatını kaybetti; ölenler arasında BM barış gücü misyonu UNISFA’dan altı asker de bulunuyor. HDK’ya bağlı SİHA’lar perşembe günü ülkenin kuzeyindeki Atbara kentini de vurdu; en az beş kişi yaşamını yitirdi. Şehrin elektrik santralinin hedef alınması, bazı eyaletlerde elektrik kesintilerine yol açtı.

19 Aralık anmaları ve protestolar

Savaştan kaynaklanan baskı ortamına rağmen aktivistler, Aralık Devrimi’nin beşinci yıldönümünü anmak için protesto çağrıları yaptı. Sosyal medya platformlarında “çevrim içi gösteriler” düzenlendi, sivil yönetime dönüş talebi yeniden gündeme taşındı.

sxdfrgt
19 Aralık Devrimi’nin yıl dönümünü kutlamak için Facebook’ta yayımlanan bir afiş

Başkent Hartum’un ikiz şehri Omdurman’da yüzlerce genç, devrimin sloganlarını atarak meydanlarda toplandı. Polis, göstericileri göz yaşartıcı gazla dağıttı. “Özgürlük, Barış ve Adalet” ile “Ordu kışlaya, Cancavid dağıtılsın” sloganları öne çıktı.

Tanık ifadelerine göre, polis bazı alanlarda cop kullanarak göstericileri dağıttı ve Şambat Köprüsü yakınlarında da kovalamaca yaşandı.

Port Sudan’da da benzer protestolar düzenlendi. Protestolarda savaşın sona ermesi talep edildi. Gedaref Eyaleti’nde ise çok sayıda gösterici gözaltına alındı.

Çevrim içi platformlarda Aralık Devrimi’nin kazanımlarının savaşla hedef alındığı vurgulandı ve sivil yönetime dönüş çağrıları yinelendi. Aktivistler, protestoları “baskı, korkutma ve işbirliği suçlamalarına karşı bir meydan okuma” olarak niteledi.

Sudan’da 19 Aralık, 2018’de Atbara’da ekmek fiyatlarına karşı başlayan ve tüm ülkeye yayılan protestoların yıl dönümü olarak biliniyor. Bu gösteriler, Nisan 2019’da Ömer el-Beşir yönetiminin devrilmesine yol açmıştı. 25 Ekim 2021 darbesinin ardından ise bu tarih, sivil yönetim ve demokratik geçiş taleplerinin simgesi hâline geldi.