BM Libya Destek Misyonu Temsilcisi Vekili Williams, Şarku’l Avsat’a konuştu: 'Libya hükümetinin önünde büyük bir fırsat var ancak zenginlik arzusu büyük bir zorluk'

BM Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Temsilcisi Stephanie Williams. (EPA)
BM Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Temsilcisi Stephanie Williams. (EPA)
TT

BM Libya Destek Misyonu Temsilcisi Vekili Williams, Şarku’l Avsat’a konuştu: 'Libya hükümetinin önünde büyük bir fırsat var ancak zenginlik arzusu büyük bir zorluk'

BM Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Temsilcisi Stephanie Williams. (EPA)
BM Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Temsilcisi Stephanie Williams. (EPA)

Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Temsilcisi Vekili Stephanie Williams, Libya’da 24 Aralık’ta bir seçim gerçekleştirilmesi ve ulusal diyalogdan çıkan ‘yol haritasının’ uygulanması için ülkedeki yeni hükümetin ‘büyük bir fırsata’ sahip olduğuna söyledi. Williams, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda en büyük zorluğun ise zenginlik arzusu olduğunu vurguladı.
Williams, söz konusu fırsata dair şunları söyledi:
“Libya’da hükümetin gücü ve zayıflığı görecelidir. Mevcut hükümet, Trablus'un merkez sınırları içindeki bir bölgede güç kullanıyor. Yeni hükümette en azından tüm Libya’yı ve dünyayı gezen Başbakan Abdulhamid Dibeybe ve ülkenin doğusundan temsilciler de bulunuyor. Ayrıca yeni düzenlemeleri onaylayan Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Halife Hafter ve yeni hükümete destek vereceğini duyuran Meclis Başkanı Akile Salih de var. Diğer bir deyişle, yapılanlara karşı çıkmayacak etkili güçler mevcut. Bunun için uluslararası toplumdan ve bölge devletlerinden de destek söz konusu. Dolayısıyla öncekine göre çok daha fazla fırsata sahip.”
Williams, BM ekibinin en son 23 Ekim’de süreci ateşkese götürmek için ‘askeri durgunluktan’ yararlandığını söyledi. Libya diyalogunun başarısındaki önemli faktörlerden birinin, ‘Libyalıların ülkelerindeki yabancı varlığı reddetmeleri’ olduğunun altını çizen Williams, “Libya’da 6 bini Suriyeli olmak üzere 17 ila 20 bin arasında paralı asker var” dedi.
BM’de görevlendirilene kadar ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde çalışmalar yürüten Stephanie Williams, eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un Trablus saldırısından yaklaşık dört gün önce Hafter’e yeşil ışık yaktığını söyledi. Williams’a göre Bolton, Hafter’e şunları söyledi: Bunu yapmak istiyorsanız çabuk davranın ve sivil kayıpları azaltın.
General Hafter’in ne cevap verdiğini bilmediğini söyleyen Williams, ancak Bolton’a Trablus’ta kolayca ilerleyebileceği intibası uyandırdığını ifade etti. BM misyonunun eski ABD Başkanı Donald Trump ile Hafter arasındaki temas hakkında daha önceden herhangi bir bilgi sahip olmadığını belirten Williams, gerçekleştirilen iki görüşmenin Hafter’in ABD’nin onunla birlikte olduğunu düşünmesini sağladığını kaydetti.
Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Temsilcisi Vekili Stephanie Williams, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği röportajda Libya’daki sürece dair merak edilen soruları cevapladı:

2018 yılında ABD’li bir diplomat olarak Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz es-Serrac ile görüşmek için Trablus'a geldiniz. Buluşma yerinde Libya’nın eski Devlet Başkanı Muammer Kaddafi zamanından kalma bir tablo vardı. Bu tablonun hikayesi ve anlamı nedir?
Bildiğiniz gibi ABD’li diplomatlar, 2014’ten bu yana Trablus’a askeri uçakla gitmek zorunda. Söz konusu ziyareti AFRICOM ile koordine ettik. Serrac ile görüşmek için Trablus’taki deniz askeri üssüne uçtuk. Her şey güzeldi. Orada, girdiğimiz odanın duvarlarına baktım. Trablus Limanı’nda yanan Philadelphia askeri gemisinin resmi vardı. Bu ABD’nin ilk askeri deniz konuşlandırılmasıydı. Söz konusu savaş gemisi korsanlarla savaşmak için görevlendirilmişti. Resim, geminin 1804 yılında limanda yerlilerin eline düştüğündeki manzarayı gösteriyordu. Geminin donanma tarafından el konulmaması için yakılmasına karar verilmişti. Etkileyici bir hikaye. Düşünsenize; ABD’li bir subay, yanmakta olan bir Amerikan gemisinin resminin olduğu bir odada oturuyor. Serrac’ın odasının duvarındaki resmin çizilmesini Kaddafi istemişti. Yıllarca da duvarda kaldı.

Toplantıda bunun hakkında konuştunuz mu?
Konuyu daha sonra Serrac’ın yardımcılarıyla konuşurken gündeme getirdim. Bir dahaki sefere bunun ne anlama geldiğine dikkat etmeleri gerektiğini söyledim. Yanlış bir siyasi anlam çıkarılabilir. Sanırım bunu hiç düşünmediler. Kasıtlı bir hareket değildi. Resim yıllardır mevcuttu. ABD’lilerin Libya’da olmasını istiyorlar. Amerikalı bir diplomat olarak rejimle ilişkiler iyileştiğinde, 2008 ve 2009 yıllarında Libya’ya gittim, Trablus'u ziyaret ettim. 2018 yılındaki Libya temaslarım da devrimden sonraki ilk ziyaretim oldu.

Daha sonra BM misyonuna katılmaya mı karar verdiniz?
BM’nin eski Libya Temsilci Gassan Selame’nin bir yardımcı, siyasi bir ortak aradığını biliyordum. İş başvurusunda bulunmak isteyip istemediğimi sordu. Kesinlikle istediğimi söyledim. Her şey hızla gerçekleşti. 2018 yılının haziran ayında ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevimden istifa ettim. Bundan birkaç gün sonra da New York’taki BM misyonuna katıldım. Ardından Tunus’a bir uçuş gerçekleştirerek Libya’ya geçtim. 13 Temmuz’da Trablus’taydım.

Suriye’den Libya’ya
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Suriye dosyası üzerinde çalışıyordunuz. BM’de ise Libya dosyasına geçtiniz…
Evet. Libya’da çalışmaya başladığımda Selame’nin bir eylem planı vardı. Libya Siyasi Anlaşması’nı değiştirmek ve 2017 yılının sonunda toplantılar yapmak için Başkanlık Konseyi ve Parlamento ile çalışmaya gayret gösterdi. Ancak çabalar, değişmeyi reddeden katı statükonun yaptırımlarıyla çarpıştı.

Ya referandum önerisi?
Bu, planın ikinci aşamasıydı. Referandum gerçekleştirme prosedürleri karmaşıktı. Çünkü referandum taslağı Temsilciler Meclisi’nden geçmek zorundaydı. Ulusal Kongre de ikinci aşamadaydı. Kongre’nin gerçekleştirilebilmesi için yer arıyorduk. Söz konusu dönemde merkezi Cenevre’de olan ‘İnsani Diyalog Merkezi’, diasporadaki Libyalılarla bile temas kurdu. Siyasi durumu anlamanın temeli buydu.

BM’nin geri çekildiğini mi düşünüyorsunuz?
Evet; 2014 yılında. İletişim 2017 yılının sonu, 2018’in başında başladı. Ancak 2019 yılının ocak ayına kadar tam bir dönüş gerçekleşmedi. Teorik olarak tüm taraflar Tunus’ta ikamet ediyordu. Biz Libya’yı ziyaret ediyorduk. Buna karşılık İnsani Diyalog Merkezi, sahadaki durumu koruyor ve ulusal kongrenin gerçekleştirilmesi için teşvikte bulunuyordu. Toplantılar önemliydi. Çünkü eski rejimin destekçileri ilk kez siyasi bir sürece katılıyordu. Ulusal bir konferans düzenleme fikrini kabul etme isteğini görmeye başladık. Ortada birçok durum vardı. Bir ekonomik kriz söz konusuydu. Örneğin karaborsa ve döviz kurlarındaki farklılık likidite sorunu yaratıyordu. Libyalıların para için girdikleri uzun kuyrukları kendi gözlerimle gördüm. Bazıları 12 ila 14 saat bekliyordu.

Sonra ekonomik birimin çalışmalarına mı başlandı?
Gassan politik ekonomiye odaklanmayı önerdi. Çünkü ekonomik konular siyasi dosyalara bağlanmalıdır. Zira ekonomik çatışma faktörleri söz konusuydu. Birimi oluşturdum. Döviz kuru sorununu çözmesi için Merkez Bankası’na baskı yapmaya çalıştım. Ancak şansım pek yaver gitmedi. Hafter'in petrol ablukası sorununu çözmenin yollarından biri olarak Serrac'ın talep ettiği küresel mali denetim meselesi üzerinde çalıştık. Selame bu konu üzerinde durdu. Hafter’i geri tutmayı başardı.
Karaborsa
-Sonra Trablus saldırısı mı gerçekleşti?
Hafter’in ikinci saldırısını anlamak için bu saldırının anlaşılması gerekiyor. İlk saldırı, 2018 yılının Ağustos ayında başlayıp aynı yılın Eylül ayının ortalarına kadar devam etti. Bazı Libyalıların “Libya’nın George Washington’u” olarak adlandırılan fakat gerçekte öyle olmayan Salah Badi’nin Mısrata’daki gruplarından bazıları ve Tarhuna milisleri Trablus’a saldırdı. Ancak Trablus’taki gruplar, başkenti savundu. Biz o zamanlar ateşkes sağlamak için çalışıyorduk. Salah Badi dışında tüm taraflar ateşkes anlaşmasını imzaladı. Badi’ye bağlı gruplar, Trablus’a işlerin gidişatından ve yolsuzluktan memnun olmadıkları için saldırdıklarını söylediler.
Ateşkes anlaşmasında döviz kuru reformlarını hükümet ve Merkez Bankası’nın yapması gerektiğini söyledik. Resmi piyasa ile karaborsa arasında bir miktar boşluk oluştu. Ayrıca, Serrac hükümetinde yapısal güvenlik reformlarına ve değişikliklere duyulan ihtiyacı söylemek için ateşkes anlaşmasını kullandık.
-O dönemde İçişleri Bakanı Fethi Başağa da katıldı mı?
Kesinlikle. Başağa da Maliye Bakanı olarak atanan Ferec Bumatari de katıldı. Başağa, güvenlik sektöründeki reformlar üzerinde çalıştı. Bununla birlikte, aynı zamanda, Sayın Hafter 2019 yılının başında Libya'nın güneyine taşınarak büyük bir askeri operasyon başlattı.
- Ancak daha geniş kapsamlı saldırı Nisan ayında gerçekleştirildi. Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Başkan Donald Trump'la yapılan görüşmeler bunda etkili miydi?
Edindiğim bilgiler kadarıyla Bolton’dan gelen ilk aramanın ‘yeşil ışık’ olarak yorumlanmasının bu konuda etkili olduğunu düşünüyorum. Hafter grubundan da aramanın saldırıdan 4 veya 5 gün önce gerçekleştirildiğini öğrendik. Bolton, Hafter’e, “Bunu yapmak istiyorsanız. Çabuk yapın ve sivil kayıpları azaltın” dedi, General Hafter’in ne dediğini bilmiyorum. Ancak Bolton’a Trablus’ta kolayca ilerleyebileceği intibası uyandırmıştı. Şubat ve Mart ayları önemliydi.
-Neden?
Mart çok önemliydi. Şubat ayının sonunda bir görüşme gerçekleştirildi. Belki de 27 Şubat’tı. Abu Dabi’de Serreac ile Hafter arasında bir görüşme gerçekleşti. Toplantı iyi anlaşılmadı. Gassan Selame’yi BM temsilcisi olarak toplantıya tanıklık etme, uluslararası boyutları ve Libya siyasi anlaşmasını açıklamaya ve her türlü soruyu yanıtlamaya davet ettiler. Meclis Başkanı Akile Salih ve Dışişleri Bakanı Halid el-Mişri’nin katılımı ile ikili ya da dörtlü görüşmelerde ve uluslararası konferans ile ilgili konuşmalarda Selame’nin de hazır bulunmasını istediler.  Bu görüşmeler gerçekleştirilmedi. Gerçekleşen tek toplantı Serrac ve Hafter arasındaydı.
-Toplantıyı kim düzenledi?
Ben buradaydım. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) kesinlikle müdahale etmedi. Yalnızca buluşma yerini ayarladılar. Görüşmelere katılmadılar. Ancak Selame, görüşmedeydi. İki lider arasındaki görüşme 20 dakika sürdü. Bu toplantıda resmi bir anlaşma yapmadılar, daha ziyade ileriye dönük bir anlayış vardı. Planımız bundan sonra üzerinde çalıştığımız Ulusal Konferansın ana plan olarak düzenlenmesiydi. Bundan önce başka yerlerde sivil ve askeri kontrol hakkında konuşmak üzere iki liderin danışmanlarıyla görüşmelerde bulundum. Toplantıdan döndüğümüzde herkesin bir görevi vardı.
-Neydi o görevler?
Bu iki adamın görevi, anlaşmaları uygulamak ve bunlara saygı duymaktı. Bizim görevimiz ulusal konferansı organize etmekti. Bazı adımlar attım. Tarih ve davetleri belirleyip, Libyalılarla Ulusal Konferans hakkında konuştum. Ama anladığımız şey, bu iki adamın pek bir şey yapmamış olduğuydu.
-Ardından Hafter, Trablus’a saldırma kararı aldı. Neden?
Bunun birçok sebebi var. Birincisi; Hafter ve Serrac arasından bir güven söz konusu değildi. Abu Dabi’de tek bir toplantı yapıldı. Mart sonunda bir takip toplantısı yapmaya çalıştık. Ancak gerçekleştiremedik. Mart ayında Libya’nın batısında ve Trablus’taki silahlı gruplar arasında bir görüşme olduğunu düşünüyorum. Görüşmenin içeriği şöyle olabilir: “Trablus’a gelmek istersen ortada herhangi bir sorun yok. Saldırmayacaksınız. Ancak Hafter ve Serrac arasında bazı düzenlemelere karşı çıkmayacağız.” Bunun bir anlaşma olduğunu sanmıyorum.
Yeşil Işık
-Bolton ve Trump’ın telefon görüşmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hafter, kararını Bolton’la gerçekleştirdiği görüşmeden sonra verdi. Kendine çok güveniyordu. Ortada başka bir şey vardı. Olaylar durduk yere meydana gelmez. Hafter, LUO’yu Libya’nın güneyine taşıdığında orada büyük bir boşluk vardı. Bu adımı 2019 yılının Ocak ayında başlattı. Kimse ona tek kelime etmedi. Kimse ona ne yapıyorsun demedi. Trablus bile hiçbir şey söylemedi. Aslında bazıları bunu memnuniyetle karşıladı. Güneyde bir miktar güvenlik olduğunu söyledi. Bazıları Sebha’da mutluydu. Bu arada, Trablus'ta hükümette bakanlarımız vardı. “İyi en azından bölgemizde biraz güvenliğimiz var” diyorlardı. Sanırım yanlış hesaplama ve okumalar yapıyordu.
-Sonra Trump ile bir görüşme mi gerçekleştirildi?
Bildiğim şey, Trump ve Hafter arasındaki görüşme ve açıklama arasında yalnızca dört gün olduğu. Bu konuda hiçbir fikrimiz yoktu. Bolton’un aramasından haberdardık. Ancak Trump’ın görüşmesinden açıklanana kadar haberimiz olmadı.
- Saldırıyı terörle savaşın bir parçası olarak mı düşünüyorsunuz?
Evet. Bolton ve Trump’la gerçekleştirilen görüşmeler, Hafter’e ABD’nin yanında olduğunu düşündürdü.
-  Amerikan kurumları neredeydi?
Amerikan kurumları arasında bazı anlaşmazlıklar oldu. Dışişleri Bakanlığı'nın Trump ile Hafter arasındaki temastan memnun olmadığını biliyorum.
- Belki de Suriye'de olduğu gibi, 2019 yılının Ekim ayında Trump Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a diğer kurumların bilgisi olmadan Fırat'ın doğusuna saldırması için yeşil ışık yakmıştır ne dersiniz?
Evet. Doğru. Diğer kurumlara danışılmadı. Ardından olanlara uyum göstermek zorunda kaldılar.
- BM, arabuluculuğu desteklemek için Hafter'in saldırısını nasıl kullandı?
Yaptığımız şey buydu. Bakın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) bir faydası olmadı. Selame, “Hadi uluslararası bir operasyon gerçekleştirelim. Ardından Libya’da bir operasyon yapalım. Yalnızca BMGK’ya başvuramayız. Güvenlik Konseyi'nin daimî üyelerinin uluslararası şemsiyesini sağlamak ve ardından çatışmaya doğrudan dahil olan ülkeleri ve uluslararası örgütleri dahil etmek istiyoruz. Tarafsız görülen ve uluslararası ilişkileri güçlü olan bir ülke istiyoruz. Bunun için en bariz aday Almanya’ydı. 2019 yılının Eylül ayından 2020 yılının Ocak ayındaki Berlin Konferansı'na kadar beş tur müzakere yaptık.
-Berlin sürecini harekete geçirirken sahadaki durumdan nasıl yararlandınız?
Sahadaki durgunluk 2020 yılının Haziran ayına kadar devam etmedi. Öncesinde bir diplomatik faaliyet dönemi söz konusuydu. Libya sürecini çatışmalar devam ederken başlattık. Ancak daha sonra olan şeylerde, Türkiye’nin UMH’ye verdiği destek Suriyeli paralı askerler ve insansız hava araçları kullanılması belirleyici bir nitelik taşıdı. Bunlar bölgedeki dengeyi değiştirebilirdi. Hafter, Vattiye üssünü kaybettiğinde, Batı Libya’dan çekilmesinin an meselesi olduğunu biliyorduk. Sonra Tarhuna ve Trablus’un güneyinden çekildi. Trablus’un merkezine girmedi. Sonra Sirte ve Cufra arasında bir temas hattı belirdi.
-Bu, Mısır’ın UMH ile Türkiye’nin aşamadığı ‘kırmızı çizgi’ olarak ilan ettiği temas hattı mı?
UMH’nin Sirte-Cufra hattını geçmemesinin sebebi, Libya’nın büyük bir ülke olması ve onu herhangi bir yerden kontrol etmenin zor olmasıdır.
 - Kahire bunun ‘kırmızı çizgi’ olduğunu mu söyledi?
Olabilir. Hiç şüphe yok ki bu, düşünmedeki ana faktörlerden biridir. Ayrıca sahadaki gerçek… Belki de Türkler, Libya'daki Ruslar ve Mısırlılar ile çatışmada değildi.
Paralı askerler
-Paralı askerler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Libya’da 17 ila 20 binden fazla paralı asker bulunuyor. Bunlardan büyük çoğunluğu Sudanlılar. Sayıları 11 bini bulan Sudanlı paralı askerlerin büyük çoğunluğu Hafter’in yanında yer alıyor. Hafter’in yanında yer alan yaklaşık 10 bin Sudanlı paralı asker vardır. UMH’ye destek veren Çadlı paralı askerlerin yanısıra yaklaşık 700 paralı asker bulunuyor.
-Peki ya Suriyeliler?
Çeşitli uyruklara sahip altı bin paralı asker bulunuyor. Suriyeliler de var. Wagner grubundan da paralı askerler bulunuyor. Bazıları tercümanlık yaparken bazıları petrol tesislerini koruyor. Wagner’in varlığı geçtiğimiz Eylül ayından beri belirgin durumda.
-2020 yılının başında bir takım gelişmeler yaşandı: Berlin Konferansı, Gassan Selame’nin istifası, askeri çıkmaza ek olarak koronavirüs (Kovid-19) salgını,  bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çıkmaz, Libya sürecini aktive etmemize olanak verdi.  Politik, askeri ve ekonomik olmak üzere üç rotalı bir süreç başlattı. En kolayı, ekonomik rota oldu. Askeri rota bağlamında, salgın öncesi Cenevre’de toplantılar gerçekleştirdik. Ancak taraflar yüz yüze görüşmedi. İlkbahar ve yaz aylarında görüşmeleri tamamladık. Daha sonra Cenevre’de yüz yüze görüşmeye hazır olduklarını söylediler. Bu, Cenevre'de anlaşmaya ve 23 Ekim'de ateşkese yol açtı.
O sırada siyasi rota olgunlaşıyordu. İkinci rota toplantıları yazın gerçekleştirildi. Daha sonra Sayın Serrac görevinden ayrılacağını söyledi. Bu yüzden yeni bir yürütme organı oluşturmak için siyasi müzakereleri hızlandırdık. Politik ve askeri rotaları izledik. Ateşkes kararlaştırıldı. Askeri liderler bir araya gelerek ‘paralı askerler’ ve yabancı işgale karşı açıkça konuştular ve hepsini ülke dışına çıkarmak istediklerini söylediler. Bu bize siyasi rotada bir ivme kazandırdı.
-Yabancı askerlerin varlığı ve durgunluğun bir sebep olduğunu söylüyorsunuz. Salgın hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu doğru. Savaşmaktan yorgun düşmüşlerdi. Ancak ülke aynı zamanda koronavirüs (Kovid-19) salgınının ortasındaydı. Birçoğu hastalandı ve acı çekti. Yazın gösteriler gerçekleştiriliyordu. İnsanlar yorgun, savaşmak istemiyor. Yeter diyorlar. Doğu Libya’da Hafter askeri zafer elde etmeye çalıştı ama olmadı. Siyasi bir çözüm denemek için çağrılar yapıldı. Ulusal uzlaşı söylemi tırmandı.
-Bütün bunlar, ülkeyi 24 Aralık'ta seçimlerin yapılmasını da içeren siyasi bir anlaşmaya götürdü. Ancak daha önce de seçim tarihleri açıklandı. Bu kez nasıl bir yenilik var?
Farklı olabilirler. Bir fırsat söz konusu. Bunun nedeni, Kasım ayında Tunus'ta ilk turda bir ‘yol haritası’ üzerinde anlaşmaya varılması, 24 Aralık'ta seçimlerin yapılması ve birleşik bir hükümetin ülkeyi seçimlere götürecek olmasıdır. Libya'nın karşılaşacağı sorun, her şey iki kuruma bağlı: Temsilciler Meclisi ve Yüksek Danıştay. Siyasi kesim, politik bir intihara sürüklenmek istemiyor. Meclis onlara elveda diyecek bir yasa çıkaracak. Çok yararlandılar ve çokça seyahatlerde bulundular. Ancak şimdi ‘yol haritası’, gerekliliklerin yerine getirilmemesi durumunda,  diyaloğa geri dönülmesini zorunlu kılıyor. Şimdi heyecan verici bir aşamadayız. Seçimlerin anayasal temeli sağlamak için 60 gün vardı. Bu zaman aşımı aşıldı. Bu kurumlar, yapmaları gerekeni yapmadılar.
-Paralı asker, istenildiği gibi geri çekilmedi. Yabancı ve paralı askerlerin varlığı devam ederken seçimler yapılabilir mi?
Evet. Bağımsız yerel gözlemcilerin huzurunda seçimler söz konusu. Bir dizi güzel yerel seçim yapıldı. Bence halkın seçime aday ve seçmen olarak katılma isteği var.
- Seçimlere hazırlanacak olan hükümet sahadaki milis ve gruplardan daha mı zayıf?
Bu, mevcut hükümetin güçlü olduğu anlamına gelmez. Libya'daki hükümetin gücü ve zayıflığı görecelidir. Mevcut hükümet, Trablus'un merkez sınırları içindeki bir bölgede güç kullanıyor. Yeni hükümette en azından tüm Libya ve dünyayı gezen Başbakan Abdulhamid Dubeybe var. Doğulu temsilciler var. Yeni düzenlemeleri onaylayan Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Halife Hafter var.  Yeni hükümete destek vereceğini söyleyen Meclis Başkanı Akile Salih var. Başka bir deyişler, yapılanlara karşı çıkmayacak etkili güçler var. Bunun için uluslararası toplumdan ve bölge devletlerinden de destek söz konusu. Dolayısıyla öncekine göre çok daha fazla fırsata sahip. Yine de büyük zorluklar var. Kolay olduğunu söylemiyorum.
-Servet mücadelesi hakkında ne söylersiniz?
En büyük zorluk, güç arzusunu kontrol altına almaktır. Güç, servete erişim demektir. Şu anki hedef seçimler.
-ABD hükümetinin tutumu ne olacak?
Amerikan yönetiminin dış politikasını yeniden düzenlediğini düşünüyorum. Ancak ABD’nin büyük bir şekilde müdahale etmesine gerek yok. Sadece önceki durumdan daha fazla müdahil olması gerekiyor. Aktif bir ABD büyükelçiliği var. Büyükelçi, tüm taraflarca saygı görüyor ve mükemmel bir şekilde hareket ediyor.
-2510 sayılı kararın dayatılması ve ateşkes anlaşması kapsamında yabancı milislerin çıkarılması dahil mi?
Bu taraflar, BM kararlarını ve Berlin Konferansı’nda vaat ettikleri kendi taahhütlerini ihlal ediyorlar. Ayrıca bu, Libya halkına saygı da içermiyor. Çantalarını toplayıp Libya’dan ayrılmalılar.
-Bu, gerçekçi mi?
Elbette. Libya’ya kırmızı halıyla gelmediler. Uçakla geldiler. Aynı şekilde ger dönerler.
-Rusya ve Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu iki ülke üç sahnede yer alıyor: Libya, Suriye ve Dağlık Karabağ. Ortada bir çatışma veya işbirliği var mı? Bu sahneler arasında bir bağ var mı? Böyle bir şey hissettiniz mi?
Doğrudan bir bağlantı söz konusu değil. Ama Suriye'de olanlar, iki tarafın da jeopolitik emelleri olduğu düşünüldüğünde, Libya'da olanları kesinlikle besliyor. Ancak Libya’daki durum farklı. Çıkarlarına hizmet edecek olan, istenmedikleri bir yerde olmamak. Libyalılar yabancıların varlığından hoşlanmazlar. İş, ziyaret, turizm ve sözleşmeler sorun değil ancak kalıcı bir askeri varlık başka bir konudur.
Libya çok zengin bir ülke ve her ülkenin payını alması için yeterli alan var. Ancak Libya'nın önemli bir ortak olduğundan emin olmanın tek yolu, çatışmayı sona erdirmek ve Libyalıları, ülkelerine liderlik etmeleri ve seçimlerini yapabilecek egemen bir hükümeti seçmeleri için desteklemektir. Libyalılar, ülkelerinde yabancı güçlerin bulunmasını istemediklerini açıkça ortaya koydular.
Suriye trajedisine son vermek için ‘Libya dersleri’
-Neden Libya'da başarılı olunurken diğer elçiler Suriye'de başarılı olamadı?
Birincisi, iki ülkedeki uluslararası dinamikler farklı. İkincisi, Libya'da bir süre sahada işleri idare edebildik. Üçüncüsü, Libyalıların bir araya gelme isteklerinden faydalandık. Abartmıyorum. Ulusal bir uzlaşma söylemi yarattılar. Ekim ayında ateşkes anlaşması imzalayabildiler. Bir dönüm noktasıydı. Birbirleriyle konuşma biçimleri dikkat çekiciydi. Ayrıca eski rejimin destekçilerini kapsamlı bir sürece getirdiğimiz için bundan faydalandık. Ayrıca koronavirüs salgını, gençleri, kadınları, muhafazakarları ve diğerlerini de kapsayacak şekilde diyaloğu genişletmenin yolunu açan sanal sohbetlere olanak sağladı. Bütün bunları siyasi sınıfa baskı yapmak için kullandık.
-Peki, bu neden Suriye’de olmadı?
2018 öncesi Suriye dosyası üzerinde çalıştığım zamanlar gibi Suriye'yi takip etmiyorum. Karşılaştırmak istemiyorum. Ama gerçekçi olalım. Suriye'deki cinayetin boyutu daha da kanlı. Trajik bir mücadele. Libya'da da bir trajedi var. Ancak acının boyutu Suriye'deki durumla aynı değil.
- Libya'dan alınan dersler nelerdir?
Paralel rotalar oluşturduk. Her yolu, ilerlemeyi burada ve oradaki rotayı ilerletmek için kullandık. Ayrıca genç Libyalılar olmasından da faydalandık. Siyasi elitlere ‘dinozorlar’ adını verdim. Libya'da çoğunluk yirmili yaşlarındaki gençler ve çatışmanın başlangıcı hakkında bek bir şey hatırlamıyorlar. Ayrıca ülkelerini geri isteyen Libyalılar da var. Özetle, arabuluculukta sahip olduğunuz her aracı ve bir pencerenin genişlediğini ve onun üzerine inşa edildiğini gördüğünüzde kullanmalısınız. Örneğin, Tunus diyaloğunda üzerine inşa ettiğimiz bir boşluk vardı. İki aylık bir sallantıdan sonra Cenevre toplantıları için hazır olduklarını söylediler. Onları günde 12 saat çalıştırdığımızı hatırlıyorum. Önemli olan dinamizmi kaybetmemek için iş ve faaliyetin etkinliğini korumaktı.
-Çeşitli boyutlardaki sınır dışı ilişkiler nasıl olacak: uluslararası, bölgesel ve yerel?
Bu önemli. Uluslararası konferans, uluslararası ve bölgesel destek sağlar. Gassan Selame’nin tasarlayıp uyguladığı modelin başarılı olduğunu düşünüyorum. Yani, uluslararası şemsiyeyi sağlar ve Güvenlik Konseyi kararıyla taahhütleri yerine getirmek için büyük devletleri çeker. Yerel rota bu şemsiyenin altında izlenir.
Yaptıklarımızla eski BM elçisi Bernardino Leon'un 2015'teki Suheyrat anlaşmasında yaptıkları arasındaki fark, anlaşmanın imzalandığı anda uluslararası toplumun, “Selametle. Görüşme sona erdi. Libyalılara bol şans. İşler yoluna girecek” demesiydi. Gerçekte bu olmadı. Şimdi ise Berlin süreci Libya’yı desteklemek için çalışıyor.  Uluslararası çalışma gruplarından Libya sürecine doğru mesajları göndermelerini istedik. Yani, yardım sağlamak için tüm taraflar masada.
 



Suriye'de istikrarı bozan İsrail saldırılarının zamanlaması dikkat çekiyor

TT

Suriye'de istikrarı bozan İsrail saldırılarının zamanlaması dikkat çekiyor

Suriye'de istikrarı bozan İsrail saldırılarının zamanlaması dikkat çekiyor

Suriye Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail, Suriye'nin güneyindeki son saldırılar ve bunların sonuçlarından tamamen sorumlu tutuldu.

Bakanlığın açıklamasında, istisnasız tüm vatandaşlarını korumaya özen gösterdiği ve bunların başında Dürzi vatandaşların geldiği vurgulandı.

Dışişleri Bakanlığı, dün sabah ülkenin güneyinde İsrail'in düzenlediği saldırılarda çok sayıda asker ve güvenlik görevlisi ile sivilin öldüğünü belirtti.

Bakanlık açıklamasında, saldırıların ‘ulusal istikrarı sarsmak ve Suriye'nin birliğini bozmak amacıyla, devletin güvenliği sağlamlaştırmaya ve savaşın etkilerini ortadan kaldırmaya çalıştığı kritik bir dönemde, dikkatlice planlanmış ve şüpheli bir bağlamda gerçekleştiğini’ belirtti.

Devletin tüm Suriyelileri istisnasız olarak korumaya özen gösterdiği ve bunların başında Dürzilerin geldiği vurgulanan açıklamada, Suveydalılara ‘devletlerinin ve ordularının arkasında durmaları ve şüpheli projeler ya da kargaşaya yol açacak çağrılara kapılmamaları’ çağırısı yapıldı.

Suriye'nin güneyinde nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’da, bazı kaçırma olaylarının ardından Dürziler ile Bedevi aşiretleri arasında son iki gün içinde kanlı çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda en az 90 kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı.

Öte yandan Suriye Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, tüm kamu ve özel kurumların yanında sivil ve askeri kurumların ‘her türlü aşırılığı veya ihlali önleme’ konusunda kararlı olmaları gerektiği vurgulandı.

Suriye resmi haber ajansı SANA tarafından yayınlanan açıklamada, ‘İlgili denetim ve yürütme makamları, rütbesi veya konumu ne olursa olsun, ihlalde veya suistimalde bulunduğu kanıtlanan herkese karşı derhal yasal işlem başlatmakla yükümlüdür’ ifadesi yer aldı.

Çatışmalar devam ediyor

Suriye İçişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, ülkenin güneyindeki Suveyda’nın bazı mahallelerinde çatışmaların devam ettiğini, hükümetin kent önderleriyle koordineli olarak tam kontrolü yeniden sağlamak ve güvenliği kontrol altına almak için çaba gösterdiğini belirtti.

Açıklamada, daha önce şehir önderleriyle mutabakat sağlandığı, ancak ‘yasa dışı’ silahlı grupların bu anlaşmaları ihlal ederek ‘polis ve güvenlik güçlerini hedef alan hain saldırılar düzenlediği’ ve güvenlik ortamını sarsarak mutabakatı bozmak istediği belirtildi.

İsrail hava kuvvetlerinin bu silahlı grupları desteklemek için güvenlik güçlerinin ve askeri polisin konuşlandığı yerleri hedef alan hava saldırıları düzenlediğini açıklayan Bakanlığa göre bu saldırılar sonucunda çok sayıda güvenlik gücü ve ordu mensubu hayatını kaybetti. Açıklamada, hükümetin tam kontrolü yeniden sağlamak ve güvenlik ve istikrarı sağlamak için önde gelen isimlerle birlikte çaba sarf etmesine rağmen, bazı mahallelerde çatışmaların devam ettiği belirtildi.

İsrail saldırıları

İsrail, Suriye'nin güneyindeki Suveyda’da yaşanan gelişmelere yeniden askeri müdahalede bulundu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, Suriye'nin Suveyda ilinde konuşlandırılan Suriye ordu güçlerini, ‘Suriye'nin güneyine asker ve silah sokulmasını yasaklayan silahsızlanma politikasına aykırı olduğu ve İsrail'e tehdit oluşturduğu’ gerekçesiyle ‘vur emri’ verdiklerini açıkladılar. Bu emir, Suriye hükümet güçlerini hedef alan hava saldırıları ile hemen uygulamaya konuldu.

İsrail ordusu, Suveyda’da Suriye ordusuna ait askeri araçları vurmaya başladığını açıkladı. İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X hesabından yaptığı açıklamada, “Siyasi düzeyden gelen emirlerle, Savunma Ordusu kısa bir süre önce Suriye'nin güneyindeki Suveyda bölgesinde Suriye rejimine ait askeri araçlara saldırmaya başladı. Bu saldırı, dün Suveyda bölgesine doğru hareket eden zırhlı personel taşıyıcı ve tank konvoylarının tespit edilmesinin ardından gerçekleşti. Savunma Ordusu, dün zırhlı araçlar, tanklar, zırhlı personel taşıyıcılar ve roketatarların yanı sıra, bölgeye ulaşımlarını engellemek için yolları da bombaladı.”

Netanyahu ve Katz’ın verdiği emir sonrası yapılan yazılı açıklamada ayrıca “İsrail, Suriye'deki Dürzilere zarar gelmesini önlemeye kararlı. Bu kararlılık, İsrail'deki Dürzilerle olan derin kardeşlik ve Suriye'deki Dürzilerle olan ailevi ve tarihi bağlarımızdan kaynaklanıyor” denildi.

Dera kırsalı hedef alındı

SANA daha sonra, İsrail’in düzenlediği hava saldırılarının Suriye'nin güneyinde bulunan Dera kırsalındaki İzraa kenti çevresini hedef aldığını bildirdi. Suriye devlet televizyonu, saldırıların kentteki 12. Tugay mevzilerini hedef aldığını duyurdu.

Suriye devlet televizyonu, yerel kaynakların verdiği bilgiye göre İsrail uçaklarının Suveyda kentinin çevresine 4 hava saldırısı düzenlediğini ve Suriye ordusunun geri çekilen araçlarının geçiş yolu olarak kullandığı düşünülen çeşitli noktaları hedef aldığını bildirdi. Kaynaklar, İsrail hava saldırıları sonucunda Suriye askerleri arasında ölen ve yaralananların olduğunu bildirdi.

İsrail'in saldırıları, Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra’nun Suveyda’nın önde gelenleriyle yapılan anlaşma sonrasında Suveyda'da ateşkes ilan etmesinden kısa bir süre sonra gerçekleşirken, olay, İsrail'in şiddetli çatışmalar ve bombardımanlarla eş zamanlı olarak Suriye ordusunun şehre girmesinden birkaç saat sonra meydana geldi.

Bakan Kasra X hesabından yaptığı açıklamada, “Suveyda’da faaliyet gösteren tüm birimlere, şehrin ileri gelenleriyle yapılan anlaşma uyarınca, ateşkesin tamamen durdurulduğunu ve sadece şehrin Dürzi çoğunluklu bölgelerinde ateş açanlara karşılık verileceğini bildiriyoruz” ifadelerini kullandı. Bakan Kasra, Suveyda’da askeri hareketliliği denetlemek ve işlenen ihlallerin hesabını sormak için askeri polisin konuşlandırılmaya başlandığını doğruladı.

Suriye hükümeti güçlerinin girişiyle eş zamanlı olarak Suveyda’da şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu gelişme, yetkililer tarafından duyurulduktan ve dini kurumlar tarafından memnuniyetle karşılandıktan sonra gerçekleşti.

Dürzi ruhani liderler, silahlı Dürzilere silahlarını teslim etmeleri ve Suriye ordusuna direnmemeleri çağrısında bulundu. Bunlar arasında, hükümet güçlerinin girişini memnuniyetle karşılayan, ancak daha sonra hızla geri adım atan ve ‘bu barbarca harekata mevcut tüm araçlarla karşı koyulması’ çağrısında bulunan önde gelen Dürzi şeyhi Hikmet el-Hicri de vardı.

Daha sonra paylaşılan bir videolu açıklamada Hicri, şunları söyledi:

Ailelerimizin ve çocuklarımızın güvenliği için bu aşağılayıcı açıklamayı kabul etmemize rağmen, onlar anlaşmayı ve sözlerini bozdular ve savunmasız sivillere yönelik rastgele bombardımanlara devam ettiler.

Bu açıklamanın kendilerine Şam tarafından dayatıldığını ve dış ülkelerin baskısıyla, Dürzilerin evlatlarının kanının dökülmesini önlemek için yapıldığını söyleyen Hicri, Dürzilerin ‘toplu bir soykırım savaşına’ maruz kaldığını belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Suriye basınından aktardığına göre Suveyda'nın birçok mahallesinden doğu ve güney kırsal bölgelere yoğun bir göç yaşanıyor.

Resmi haber ajansı SANA, İsrail hava kuvvetlerinin hükümet güçlerinin Suveyda’ya girmesiyle eş zamanlı olarak Suveyda şehrini hedef aldığını bildirdi.

Dürzilerin Ruhani Liderliği

Dürzilerin Ruhani Liderliği, hükümet güçlerinin Suveyda’ya girişini memnuniyetle karşıladı ve silahlı gruplara ‘hükümetle iş birliği yapmaları, hükümet güçlerinin şehre girişleri karşısında direnmemeleri ve silahlarını İçişleri Bakanlığı'na teslim etmeleri’ çağrısında bulundu.

Dürzi Ruhani Lideri Hikmet el-Hicri'ye yakın olan Dürzilerin Ruhani Liderliği, dün sabah yaptığı açıklamada, “İçişleri Bakanlığı güçlerinin girişini memnuniyetle karşılıyoruz” diyerek, Suveyda'daki tüm silahlı grupları hükümetle iş birliği yapmaya çağırdı.

Açıklamada, “Suriye hükümeti ile diyalog kurulmasını, olayların etkilerini gidermek ve eyalet sakinleriyle iş birliği içinde devlet kurumlarını etkinleştirmek için çağrıda bulunuyoruz” ifadeleri yer aldı.

sdfghyj
Suriye askeri polisi, Bedevi aşiretleri ile Dürzi nüfusun yoğun olduğu Suveyda’daki yerel militanlar arasında çıkan çatışmaların ardından ed-Dur beldesi girişinde konuşlandı (EPA)

Öte yandan Süveyda İç Güvenlik Güçleri Komutanı Ahmed el-Dalati, Dürzilerin Ruhani Liderliği’nin tutumunu memnuniyetle karşıladığını belirterek, ülkedeki dini otoritelerden İçişleri Bakanlığı'nın attığı adımları destekleyen ‘tek bir milli tutum’ sergilemelerini istedi. Dalati, “Yasa dışı silahlı grupların ve fraksiyonların liderlerine, İçişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı güçlerinin girişini engelleyen her türlü eylemi durdurmaları ve iç barışı korumak için silahlarını yetkili makamlara teslim ederek, tam iş birliği yapmaları çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye güçleri Suveda'ya girdi

Suriye güçleri, dün sabah son iki gün boyunca çatışmaların yaşandığı, nüfusunun çoğunluğu Dürzi olan Suveyda’ya girdi. Böylece Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın geçtiğimiz yılın sonlarında iktidara gelmesinden bu yana hükümet güçleri ilk kez Suveyda’da konuşlandırıldı.

Suriye güçleri, Dürzi ruhani liderlerin Dürzi silahlı gruplara silahlarını bırakıp hükümet güçlerinin girmesine izin vermeleri çağrısında bulunmalarının ardından konuşlandırıldı.

Süveyda İç Güvenlik Güçleri Komutanı Dalati yaptığı açıklamada, İçişleri ve Savunma bakanlıklarına bağlı güçlerin Suveyda’nın merkezine girmeye başlayacağını söylemişti. Dalati, ‘bir sonraki duyuruya kadar şehir sokaklarında sokağa çıkma yasağı’ ilan edildiğini açıkladı.

İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, ‘dini otoriteler ve silahlı grupların liderlerini’ tam iş birliği yapmaya çağırdı.

Top ve patlama sesleri

Fransız Haber Ajansı AFP muhabiri, Suveyda'nın dışındaki Mazraa köyünde top ve patlama sesleri duyulduğunu ve Suveyda şehri çevresine giren askeri konvoyları gördüğünü bildirdi. AFP’nin aktardığına göre Savunma ve İçişleri bakanlıklarına ait roketatarlar ve ağır toplar da şehir çevresine konuşlandırıldı.

AFP muhabiri, bazı beldelerde çatışmaların devam ettiğini ve askeri birliklerin şehre girmeye hazırlandığını aktardı.

Suveyda, son iki gün içinde eski Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesinden sonra en şiddetli çatışmalardan birine tanık oldu. Çatışma, hükümet güçlerinin müdahalesinden önce silahlı Bedevi gruplar ile Dürzi silahlı gruplar arasında yaşandı.

8ıo9l
Suveyda'daki çatışmaların ardından bir cesedin yanından geçen Suriye güvenlik güçlerinin bir üyesi (EPA)

Suveyda’da bazı kaçırma olaylarının ardından pazar günü patlak veren çatışmalarda, 18’i Savunma Bakanlığı’na bağlı güvenlik görevlisi olmak üzere en az 90 kişi hayatını kaybetti.

İsrail, bölgedeki ‘birkaç tanka’ saldırdığını açıkladı, ancak İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz daha sonra Dürzileri hedef almamaları konusunda uyarıda bulundu.

Geçtiğimiz mayıs ayından bu yana, yerel gruplar ve yetkililer arasında yapılan anlaşma uyarınca, Suveyda’nın güvenliğini Dürzi silahlı gruplar sağlıyor. Ancak, ilin kırsal kesimlerinde Sünni Bedevi aşiretlerinden silahlı gruplar da bulunuyor.

ıı89o
Suriye ordusu ve güvenlik güçleri, Suveyda dışında yaşayan Bedevi aşiretleri ile yerel silahlı gruplar arasında çıkan çatışmaların ardından bölgeye konuşlandırıldı (EPA)

Suriye’de muhalif grupların iktidarı devralmasından sonra Şam'ı ziyaret eden uluslararası toplum ve Batılı delegeler, özellikle mezhepsel şiddet ve çeşitli bölgelerdeki ihlallerin ardından dışlanmalarından endişe duydukları azınlıkların korunması ve geçiş döneminin yönetimine katılımlarının sağlanması için yetkililere çağrıda bulundu.