Cezayir’de binlerce kişi ‘sivil devlet’ talebiyle sokaklara akın etti

Cezayir’in farklı şehirlerinde düzenlenen deki gösteriler sırasında eylemciler ve gazeteciler gözaltına alındılar.

Başkent Cezayir 26 Şubat’ta protestolara sahne oldu. (DPA)
Başkent Cezayir 26 Şubat’ta protestolara sahne oldu. (DPA)
TT

Cezayir’de binlerce kişi ‘sivil devlet’ talebiyle sokaklara akın etti

Başkent Cezayir 26 Şubat’ta protestolara sahne oldu. (DPA)
Başkent Cezayir 26 Şubat’ta protestolara sahne oldu. (DPA)

Cezayir halk hareketi, Şubat 2019’daki gücüne geri döndü. Binlerce Cezayirli 26 Şubat’ta başkentin ve ülkenin diğer büyük şehirlerinin sokaklarına akın etti. Cezayirliler, yaklaşık iki yıl önce meydana gelen değişiklikleri kabul etmediklerini dile getirdiler.
Vatandaşlar, (Aralık 2019’da ölen) Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayid Salih’in Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un iktidara gelmesinde oynadığı rolü ve Cumhurbaşkanı’nı eleştiren sloganlar attılar ve pankartlar taşıdılar. Bir kez daha ‘askeri değil, sivil devlet’ sloganını atan eylemciler, erken parlamento seçimlerini kabul etmediklerini ifade ettiler. Eylemciler ayrıca iki hafta önce cumhurbaşkanlığı tarafından düzenlenen toplantılara katılan partilere de tepki gösterdiler. Söz konusu toplantılar, parlamentonun feshine ve Abdulaziz Cerad hükümetinde revizyona gidilmesine yol açmıştı. Eylemcilerin bir kısmı, eski cumhurbaşkanı döneminden yetkililerin iktidara dönmesini şiddetle kınadı. Öyle ki hükümet revizyonu sırasında Tebbun, Turizm Bakanı olarak Abdulaziz Buteflika’nın eski danışmanı olan Ali Bugazi atarken 5 yıl önce Çevre Bakanı olan Delile Bucuma da eski görevine geri döndü.
26 Şubat’ta başkent Cezayir’deki gösterilere katılan, yabancı bir şirkette petrol mühendisi olarak görev yapan Raşid Tayyibi, Şarku’l Avsat’a şu açıklamada bulundu:
“Buteflika döneminden yüzlerin kamu işlerini yönetmeye geri dönüşü, otoritenin ‘hareketin talep ettiği değişikliği’ istemediği anlamına gelir. Eylemciler bunu oldukça iyi anladılar. Bu nedenle taleplerimize cevap vermesi için otorite üzerindeki baskıyı barışçıl bir şekilde sürdürmeye kararlılar.”
Halk hareketi, koronavirüs pandemisinin patlak vermesi nedeniyle geçen yıl mart ayında gösterilerini askıya almıştı. Salgının bulaş oranının düşmesiyle birlikte hükümet, tüm ticari faaliyetler üzerindeki yasağı kaldırdı ve hayat normale döndü. Sonuç olarak gözlemcilere göre özellikle de faaliyetlerin durdurulduğu dönemde aktivistleri etkileyen yaygın tutuklama furyasından sonra gösterilerin geri dönüşü doğal bir durum.
Başkent Cezayir’in girişlerindeki kontrol noktalarına konuşlanan güvenlik güçleri 26 Şubat’ta geri çekildi. Durum, eylemcilere ‘yetkililerin gösterilerin geri dönüşünü önemsemediklerini’ gösteren bir adım olarak değerlendirildi. Ancak başkentteki Maurice Audin Meydanı’nda bulunan üniversite öğrencisi Velid’e göre bu geri çekilme temkinli şekilde yapıldı. Velid şu açıklamada bulundu:
“Sabah saatlerinde başkent gösterilerine katılmak için arkadaşlarımla birlikte Bumerdas (50 km doğuda) şehrinden geldim. Yollara konuşlandırılan jandarmaların, meydanlara ulaşmamızı engellemesini bekliyorduk. Ancak bu olmadı. Yönetim, hareketi bastırmanın artık etkili olmadığına ikna mı oldu? Şahsen yetkililere güvenmiyorum. Bize karşı bir şey planladıklarını hissediyorum.”
Halk hareketin ilk günlerinden bilinen iki büyük dalga başkentin merkezindeki kalabalık toplanma yerine akın ettiler. Bu bağlamda ilk dalga, başkent Cezayir’in doğu banliyölerindeki el-Harraş şehrindendi. İslamcılar tarafından kontrol ediliyor, sloganları ve kıyafetleri ile tanınıyorlar. Genellikle Cuma Namazı sonrasında camilerden ayrılarak harekete katılıyorlar. İkinci dalga ise ünlü Bab el-Vad mahallesinden ve batı banliyölerinden geliyor. Çoğunlukla bu mahalledeki iki eski futbol kulübünün taraftarlarından oluşuyor. Sayıları binleri bulurken, yönetime saldıran siyasi şarkılarla ayırt ediliyorlar. Aynı şekilde mahallelerdeki yaşamsal zorluklar, yasaların Cezayirlilere karşı ‘çifte standartlarla’ uygulandığı, gizli göçlerin yaşandığı, işsiz gençlerin Kanada, Avustralya ve İskandinav ülkelerinde yaşama arzuları hakkında hikayeler anlatıyorlar.
Diğer yandan nüfus yoğun olduğu batıda Vahran, doğuda Annaba ve Konstantin gibi büyük şehirler, ‘değişiklik ve yönetimin el değiştirmesi’ sloganlarının yükseltildiği büyük gösterilere tanık oldular. Yerel muhabirlere göre onlarca eylemci ve çok sayıda gazeteci gözaltına alındı.
Tizi Vuzu ve Bejaya gibi kabile kentlerinden çok sayıda vatandaş da sokaklara akın etti. Vatandaşlar, başta üç ay önce referandumla yapılan ve Kabail bölgesi tarafından tamamen boykot edilen anayasa değişikliği olmak üzere, yönetimin tüm projelerine karşı olduklarını ifade ettiler. Eylemciler ayrıca yaklaşan milletvekili seçimlerini ve partilerle cumhurbaşkanı arasındaki diyalogu reddettiklerini vurguladılar.
26 Şubat’ta başkent Cezayir’de ve diğer büyük şehirlerde eylemcilerin darp edildiği de görüldü. Öyle ki güvenlik organları, başta yüz binlerce aktivistin aralarında iletişim sağladığı Facebook olmak üzere sosyal medya organlarında gösterilere ilişkin videoların paylaşılmaması için bu platformlara erişimi engelledi. Ayrıca ‘direniş’ gösteren bazı özel gazeteler dışında televizyon kanallarının ve gazetelerin de eylemcilerin taleplerine yer vermeleri önlendi. Söz konusu medya organlarına karşı agresif bir baskı uygulayan yönetim ‘itaatsizlik’ gördüğü durumlarda özellikle gazetelerin basımını durduruyor.
26 Şubat’ta patlak veren gösteriler öncesinde de, bu ayın 22’sinde hareketin ikinci yıl dönümünü kutlamak için ülke çapında büyük protestolar düzenlendi. Yetkililer yaptıkları açıklamalarda ‘değişim gerçekleştirmek için halkın yanında olan orduyu yücelterek’, yıl dönümünü kendi yöntemleriyle kutladılar.



ABD Savunma Bakanı: DEAŞ’la mücadele için askerlerimizi Suriye'de bulundurmaya devam etmeliyiz

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Almanya'daki Ramstein Hava Üssünde (AFP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Almanya'daki Ramstein Hava Üssünde (AFP)
TT

ABD Savunma Bakanı: DEAŞ’la mücadele için askerlerimizi Suriye'de bulundurmaya devam etmeliyiz

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Almanya'daki Ramstein Hava Üssünde (AFP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Almanya'daki Ramstein Hava Üssünde (AFP)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin yaptığı açıklamada, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra DEAŞ’ın yeniden büyük bir tehdit oluşturmasını önlemek için ABD'nin Suriye'de asker bulundurmaya devam etmesi gerektiğini söyledi.

Austin, görevden ayrılmadan önceki Associated Press'e (AP) dün verdiği röportajında, özellikle on binlerce eski DEAŞ üyesinin ve aile üyelerinin kaldığı gözaltı kamplarının güvenliğini sağlamak için ABD askerlerine halen ihtiyaç olduğunu vurguladı. Tahminlere göre söz konusu kamplarda 8 bin ile 10 bin arasında DEAŞ üyesi bulunuyor ve bunların en az 2 bini ‘çok tehlikeli’ olarak değerlendiriliyor.

Yaklaşık 50 ortak ülkeyle Ukrayna'ya askeri yardım konusunu görüşmek üzere gittiği Almanya'daki Ramstein Hava Üssü'nde konuşan Austin, “Suriye’nin korumasız bırakılması halinde DEAŞ savaşçılarının yeniden ortaya çıkacağını düşünüyorum” dedi. ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, 2018 yılında ilk başkanlık döneminde Suriye'deki tüm askerleri geri çekme girişiminde bulunmuş, bu durum dönemin Savunma Bakanı Jim Mattis'in istifasına yol açmıştı. Heyet Tahrir Şam (HTŞ) geçtiğimiz aralık ayı başlarında Esed'e karşı Şam’a doğru ilerlerken Trump sosyal medya hesabından, ABD ordusunun çatışmalardan uzak durması gerektiğini belirten bir paylaşımda bulundu.

Şarku’l Avsat’ın  edindiği bilgiye göre ABD'nin DEAŞ’la mücadele misyonu kapsamında Suriye'de yaklaşık 2 bin askeri bulunuyor. Bu rakam yetkililerin yıllardır 900 olduğunu söylediği asker sayısından önemli bir artış anlamına geliyor. ABD askerleri 2015 yılında DEAŞ’ın Suriye'nin büyük bir bölümünü işgal etmesinin ardından buraya konuşlandırılmıştı. ABD askerlerinin Suriye’de devam eden varlığı, 8 Aralık'ta Esed rejiminin yıldırım saldırıyla devrilmesi ve ailesinin onlarca yıllık iktidarına son verilmesinin ardından sorgulanmaya başlandı.