Libya, bugünlerde, siyasi sahnedeki aktörlerin, Cenevre'de, Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde yürütülen Libya Siyasi Diyalog Forumu’ndan (LSDF) ortaya çıkan yeni bir geçici hükümete iktidarı ne ölçüde devretmeye hazır olduklarını gösterecek yeni bir sınava hazırlanıyor. Yeni geçici hükümet bir başkan, iki üye ve bir başbakandan oluşan bir Başkanlık Konseyi'nde temsil edilecek.
Yeni yönetimin karşılaşacağı bazı zorluklar
1. Temsilciler Meclisi’nden güvenoyu alınması
Yeni hükümetin önündeki ilk zorluk Temsilciler Meclisi'nden güvenoyu almak. Henüz kesin olmasa da Başbakan Abdulhamid Dibeybe tarafından önerilecek hükümete güven oyu verilmesi için, muhtemelen Sirte kentinde bir Parlamento oturumu yapılacak. Libya'nın batısındaki Mısrata şehrinden olan Dibeybe, Perşembe günü Temsilciler Meclisi'ne sunduğu hükümetin çehresini açıklasa da bu hükümetin halihazırda kendi içerisinde bölünmüş olan milletvekillerinin güven oyunu alıp alamayacağı tam olarak belli değil. Dibeybe, hükümetinin Libya'nın her yerine seyahat edebilecek bakanları içereceğini söylüyor, bu da iktidar için çatışan çeşitli taraflarla iyi bir ilişkiye sahip olabilecekleri anlamına geliyor. Dolayısıyla bu durum, ülkenin batısında ve doğusunda şimdi iktidarda olan bazı yüzlerin, yeni hükümette olmayacakları anlamına gelebilir. Bu da yeni yönetimin rakiplerinin çemberini genişletecek. Çünkü iktidarın devredilmesi, şu anda iktidarda görev alanların halihazırda sahip oldukları ayrıcalıkları yitirmelerine yol açacak.
Dibeybe hükümeti, milletvekillerinden güven oyu alamazsa, Fayiz Es-Serrac başkanlığındaki Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH) yaşadığı mevcut senaryo tekrarlanacak. Temsilciler Meclisi, Serrac'a güven oyu vermedi, ancak bu, onun görevlerini üstlenmesini ve büyük Batılı ülkelerden aldığı destek sayesinde uluslararası alanda tanınmış bir hükümetin başına geçmesini engellemedi. Libya’da geçici yönetimin Başkanlık Konseyi'nin yeni Başkanı Muhammed el-Menfi ve iki yardımcısı ve yeni hükümetin başkanı tarafından temsil edilen yeni geçici hükümetin uluslararası toplumdan büyük bir destek aldığı artık açıktır. Fransa, Almanya, İtalya, Birleşik Krallık ve ABD “mevcut Libyalı yetkilileri ve aktörleri tüm yetkileri ve görevleri sorunsuz ve yapıcı bir şekilde yeni hükümete devretmeye çağırıyor. ABD'nin Trablus Büyükelçisi Richard Norlad, İngiltere gibi büyük ülkelerin büyükelçileriyle birlikte bu alanda önemli bir rol oynuyor. İngiliz yetkililer yeni bir birleşik geçici hükümetin kurulmasının, “çatışmaya yönelik kapsamlı ve sürdürülebilir bir çözüm ve tüm Libyalılar için daha barışçıl bir gelecek” hedefleri için önemli bir adım olduğunu düşünüyorlar. Fransa ayrıca Perşembe günü, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian tarafından yapılan açıklama ile Dibeybe ve Menfi’ye "tam desteğini" yineledi.
2. Yeni "zayıf" hükümet
Yeni Başkanlık Konseyi ve hükümetinin Temsilciler Meclisi'nin güven oyunu alarak mı yoksa Cenevre'deki Siyasi Diyalog Forumu'na (Milletvekillerinin güveninin sağlanamaması durumunda) dayanarak mı iktidara geleceği belli değil. Belki de yeni hükümet Serrac hükümetinde olduğu gibi, uluslararası bir desteği alıp oldu bittiye getirerek iktidarı devralacak. Ancak ülkenin doğusundaki ve batısındaki mevcut yetkililerin rızası olmadan iktidarın devredilmesi, bölgeyi elinde tutan askeri güce sahip olmayan yeni bir hükümetin ortaya çıkması anlamına gelebilir. Serrac'ın iktidarının ilk günlerinde, yetkisi, Trablus'taki deniz üssündeki karargahının ötesine geçmiyordu. Pek çok silahlı grup UMH bayrağı altına girdi, ancak bu grupların sadakati çoğunlukla kendi bölgelerinde kaldı (Misrata, Zaviye ve diğer bazı şehirlerdeki gruplar gibi). Libya’nın batısında yayılmış olan ve Serrac hükümetine bağlı birçok grubun aksine, Libya’nın doğusu Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) otoritesi altında etkin bir şekilde kalmaya devam ediyor. Ülkenin batısındaki muhalifleri, Hafter'in herhangi bir yeni hükümetten dışlanması hususunda ısrar ediyor. Hafter ise muhaliflerini ya militan İslamcı gruplara sadık ya da Türkiye’nin çıkarına çalışan gruplar olarak görüyor.
Libya’daki durumu bu kadar kasvetli görmediğini söyleyen Uluslararası Kriz Grubu Libya analisti Claudia Gazzini, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalarda şunları söyledi: “Aslında, Cenevre'de seçilmiş yetkililerin Hafter'den ve Batı Libya'daki ordudan bir dereceye kadar destek aldığına dair işaretler var. Asıl soru, bu yetkililerin Cenevre'de gerçekleşen seçim sürecine hukuki değer katan ve anahtar olan Temsilciler Meclisi'nin güven oyunu alıp alamayacaklarıdır. 24 Aralık'ta yapılması planlanan seçimlerin yol haritası hala net değil. Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde Libya Siyasi Diyalog Forumu (LSDF) üyeleri hala hangi seçimin nasıl ve ne zaman yapılacağını tartışıyorlar. Yıl sonuna kadar seçim yapma şansının zayıf olduğu kabul edilmeli ve bu nedenle seçimlerin ertelenmesini beklemeliyiz.”
3. Doğu ve Batı bölünmüşlüğü
Doğu Libya'da Hafter ve Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih arasında açık ayrılık noktaları olduğu bir sır değil. Bu farklılıklar özellikle Hafter'in ülkenin batısında başlattığı başarısız saldırı ile belirginlik kazandı. Ancak Batı Libya, Serrac hükümetinin bir parçasını oluşturması beklenen taraflar arasındaki ayrılıklardan mustarip. Batı Libya'daki bu farklılaşmanın belki de en belirgin örneği, birkaç gün önce Trablus'ta kendisini hedef alan bir suikast girişiminden bahseden UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa ile yaşananlardır. Gazzini bu bağlamda şunları söylüyor: “Başkentte farklı silahlı oluşumlar arasında gerilimler mevcut ancak Başağa'nın yaşadığı olayın bir suikast girişimi mi bir trafik kazası mı olduğu konusunu açıklığa kavuşturulmalıdır. Aslında, Trablus'a sadık milis grupların çoğu Başağa'ya karşı. Başağa olayına karışan kişinin, Trablus Güvenlik ve İstikrarı Destekleme Birimi’nin bir üyesi olduğu ortaya çıktı. Güvenlik ve İstikrarı Destekleme Birimi, Başağa'nın siyasi adaylığına karşı çıkan silahlı gruplardan oluşan bir koalisyon. İçişleri Bakanlığının olayı bir suikast girişimi olarak tanımlamakta aceleci davrandığını düşünüyorum. Buna rağmen başkentte büyük çatışmaların çıkmasını beklemiyorum ama durum gergin.”
Öte yandan, olaya karışan aracın bağlı olduğu Güvenlik ve İstikrarı Destekleme Birimi, İçişleri Bakanı Başağa'ya suikast düzenlendiği iddiasını yalanladı. Libya hükümetine bağlı güvenlik biriminden yapılan yazılı açıklamada, kurum aracının günlük görevinden döndüğü sırada yolda Başağa'nın konvoyu ile karşılaştığını ve konvoydaki güvenlik ekibinin araca "haksız yere" ateş açtığını ileri sürdü.
Açıklamada, "Yaşanan olay, İçişleri Bakanının güvenlik ekibinin koordinasyonsuzluğu ve yanlış davranışından kaynaklanmaktadır. Birim, Bakana yönelik herhangi bir suikast girişimini iddiasını reddetmektedir ve Birim, personeline yönelik silahlı saldırıya karışanların peşini bırakmayacaktır." ifadelerine yer verilmişti.
Libya İçişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Başağa'nın 21 Şubat'ta Trablus'un batısındaki Canzur bölgesinde ikamet ettiği konutuna giderken, seyir halindeki konvoyuna ağır silahlı bir pikaptan makineli silahlarla ateş açıldığı belirtilmişti.
UMH Başkanı Fayiz Serrac, Ocak ayında Güvenlik ve İstikrarı Destekleme Birimi adıyla Trablus’ta oluşturduğu yeni güvenlik aygıtının başına Merkez Güvenlik Komutanı Abdulgani el-Kikli’yi (Ğanive) atamıştı. Aynı şekilde Trablus Devrimci Milisleri Komutanı Eyüb Ebu Ras da dahil olmak üzere üç yardımcı atamıştı. 18 Ocak’ta dağıtılan güvenlik ve istihbarat biriminin yerine oluşturma kararı, Serrac’ın UMH Başkanlık Konseyi’ne bağlılığını imzalaması şartını taşıyor. Birim, finansal açıdan konseyden bağımsız, ordu ve polis unsurlarını temsil eden güçlere sahip.
Gözlemciler, bu adımın ‘bir yandan Serrac’ın yerini almak isteyen’ UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın Trablus’un silahlı milisleri üzerindeki hakimiyetini ve etkisini azaltmayı, diğer taraftan ise Savunma Bakanı Salah en-Nimruş ile bu milisleri kontrol etmeyi’ hedeflediğini belirtiyor.
Paralı askerler
Yeni hükümetin karşı karşıya olduğu diğer zorluklar arasında, askeri kurumun birleştirilmesi ve ülkenin doğusundaki ve batısındaki savaşan tarafları destekleyen yabancı savaşçıların ülkeden uzaklaştırılması yer alıyor. Geçen Ekim ayından bu yana Libya’daki Sirte-Cufra hattında ateşkes hakim ve LUO güçleri ülkenin batısındaki saldırılarının etkisiz kılınmasından sonra geri çekildi. Doğu ve Batı güçlerinden oluşan Libya Ortak Askeri Komite (Komite 5 + 5), Sirte ile Batı Libya arasındaki sahil yolunun yeniden açılmasına izin verecek adımları uygulamak için çalışıyor. Sirte-Misrata yolu yeniden açılsa bile, Sirte'de Hafter ile birlikte savaşan paralı askerlerin (örneğin Wagner paralı askerleri) yanında ya da Misrata yakınlarındaki UMH güçleri ile birlikte savaşan (Türk istihbaratının gözetiminde çalışan Suriyeli paralı askerler) yanına konuşlandırılması beklenen yabancı savaşçılara ne olacağı belli değil. Gazzini bu bağlamda şunları söylüyor: “Seçilen yeni yetkililer (Temsilciler Meclisinde) güven oyu alırsa, bu, paralı askerlerin geri çekilme eğiliminin artacağı anlamına gelir. Çünkü yeni hükümetin daha güçlü bir yasal temeli olacak ve süreç silahlı kuvvetlerin birleşmesine doğru ilerleyecek. Şayet güven oyu alamazlarsa yabancı paralı askerlerin geri çekilmesiyle ilgili olarak bile işler karmaşık hale gelebilir."
Uluslararası Kriz Grubu Libya analisti Gazzini, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) eski Başkanı Gassan Selame’nin de danışmanlığını yapıyordu.