Ürdün’de iki bakan Kovid-19 tedbirlerini ihlal ettikleri için görevden alındı

Ürdün Başbakanı Beşir el- Hasavne. (AFP)
Ürdün Başbakanı Beşir el- Hasavne. (AFP)
TT

Ürdün’de iki bakan Kovid-19 tedbirlerini ihlal ettikleri için görevden alındı

Ürdün Başbakanı Beşir el- Hasavne. (AFP)
Ürdün Başbakanı Beşir el- Hasavne. (AFP)

Ürdün’de içişleri ve adalet bakanları, aktivistlerin ‘son akşam yemeği’ olarak nitelendirdikleri özel bir yemeğe katıldıkları sırada yeni tip koronavirüs (Kovid-19) önlemlerine aykırı davrandıkları için Başbakan Beşir el- Hasavne'nin talebi üzerine istifa ettiler. 
Ürdün Kraliyet Divanı, İçişleri Bakanı Semir el-Mubaydın ve Adalet Bakanı Bessam et-Telhuni’nin istifasının kabul edildiğini açıkladı. Söz konusu karar, siyasi çevrelerde Başbakan Hasavne’nin hükümetinde geniş bir değişiklik yapacağı yönündeki spekülasyonlara kapı açtı. Değişikliğin hizmet düzeyindeki bazı bakanlıklarda olması bekleniyor.
Ürdün medyasından kaynaklar iki bakanın geçen perşembe günü, ülkede cuma günleri uygulanan kapsamlı yasağın başlamasından birkaç saat önce bir restorandaki akşam yemeği davetinde bir araya geldiklerini aktardılar. Bakanlar, aynı masada sadece 6 kişinin toplanmasına izin veren 19 numaralı savunma emrine uymadıkları için görevden alındılar.
Ürdün Kralı 2. Abdullah, İçişleri Bakanlığı görevine Başbakan Yardımcısı ve Yerel Yönetim Bakanı Tevfik Mahmud Kırışan’ı, Adalet Bakanlığı’na da Hukuk İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Ahmed Nuri Muhammed ez-Ziyadat’ı getirdi.
İki bakan ise savunma emirlerini ihlal ettikleri ve 9 davetli ile bir araya geldikleri yönünde medyada yer alan haberleri yalanladı. Bakanlar, akşam yemeğinde 45 dakikadan fazla kalmadıklarını, işletmeler için akşam saat 21.00’da, bireyler için de 22.00’da yürürlüğe giren cuma yasağını ihlal etmediklerini ve sosyal mesafe kuralına uyduklarını savundular.
Aktivistlerin ve sosyal medya sitelerinin "etik açıdan" değerlendirilen karara tepkileri çeşitlilik gösterirken ilgili kaynaklar Şarku’l Avsat’a verdikleri demeçte restorandaki yetkililerden birinin açıklamalarını aktardılar. Kaynakların verdiği bilgilere göre yetkili, bakanlardan birine Kovid-19 önlemlerine uyması gerektiği konusunda tavsiyede bulundu ancak karşılık alamadı. Restoranın ihlali sonucu şikayette bulunuldu ve bu durum üst düzey makamlar tarafından gözden geçirildi.
Söz konusu görevden alma kararı, Hasavne hükümetinde üçüncü kes geçekleşti. Daha önce de eski İçişleri Bakanı Tevfik el-Halalme, Kovid-19 salgınını önlemek amacıyla yetkililer tarafından ülke genelinde beş gün boyunca uygulamaya konulan karantina tedbirlerine aykırı olarak 10 Kasım 2020'dki parlamento seçimleri sonrasında yapılan mitinglerden ve protestolardan duyduğu hoşnutsuzluğun ardında görevinden istifa ettiğini bildirmişti.
Başbakan ikinci bakanlık değişikliğini duyururken, kaynaklar Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamalarda söz konusu değişikliğin 32 bakandan oluşan kabineyi azaltmak için çok sayıda bakanlığı etkileyeceğini ileri sürdüler. Söz konusu iki bakanlığa ek olarak Su ve Tarım Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı gibi bazı hizmet mercilerinin de süreçten etkilenmesi bekleniyor.
Gözlemciler, Başbakan Hasavne’nin söz konusu yaklaşımı ile bir sonraki aşama ve kraliyet direktifleriyle tutarlı bir iç reform gündemi başlatmak için hükümetinde kapsamlı bir değişiklik yapmak ve ekibini yerleştirmek istediğini öne sürdüler. Ayrıca Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin son iki yılda ülkedeki kamu özgürlüklerini kısıtlandığı yönündeki eleştirilerine dikkat çektiler.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.