Aşılamanın çoğalması, 'sürü bağışıklığına' ulaşmayı hızlandırıyor

Aşılar koronavirüs ile mücadelede en iyi fırsatı sunuyor (AFP)
Aşılar koronavirüs ile mücadelede en iyi fırsatı sunuyor (AFP)
TT

Aşılamanın çoğalması, 'sürü bağışıklığına' ulaşmayı hızlandırıyor

Aşılar koronavirüs ile mücadelede en iyi fırsatı sunuyor (AFP)
Aşılar koronavirüs ile mücadelede en iyi fırsatı sunuyor (AFP)

Dünya ülkeleri, bir yandan yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı aşıların tedariki ve toplumsa bağışıklığı artırarak hayat kurtarmak için yarışıyor diğer yandan da ekonomik ve siyasi sistemlerdeki değişikliklerle mücadele etmeye çalışıyor.
Aşının bulunmasıyla birlikte yeni ve hassas bir karar aşamanın başlangıcına şahit olunuyordu. Aşının dağıtımı nasıl yapılacak, ilk olarak kimler aşılanacak, üretilen aşı çeşitliliği dikkate alındığında, hangi aşının yapılması gerektiği tartışmalarıyla birlikte başlayan aşı kampanyaları hassas bir aşamanın işaret ediyordu.
The Economist İstihbarat Birimi (EIU) tarafından yapılan araştırmalara göre, Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) koronavirüs aşısının üçüncü faz denemelerini gerçekleştirilmesinin ve BAE Sağlık Bakanlığı’nın, önceliğin virüse karşı en savunmasız kişilere verilmesi ile, Sinopharm aşısının kullanımına karar vermesinin ardından, BAE Mart ayına kadar nüfusunun yüzde 50’sini aşılamaya çalışıyor. Bu, aşılama yüzdesinin daha sonrasında yüzde 75’e ulaşacağı ve tüm nüfusunun aşılanmasının 2021 sonuna kadar bitirilmesi anlamına geliyor. Aynı kaynağın tahminlerine göre Kuveyt, Bahreyn, Umman Sultanlığı ve Katar’ın 2022 ortalarına kadar aşılama kampanyalarını sürdürmeleri planlandı.
Suudi Arabistan Sağlık Bakanlığı 2020 yılının sonunda, 2021 yılının sonuna kadar ülke nüfusunun yüzde 70’ine -vatandaşlar ve ülke sakinleri- koronavirüs aşılarının uygulanmasını yönelik planını duyurdu. Ülke, tarihindeki en büyük aşılama kampanyasını tanık oldu. Suudi Arabistan geçtiğimiz günlerde ABD’li “Pfizer” aşısının ardından İngiliz “AstraZeneca” aşısını onaylayarak, onaylanan aşı sayısını üçe çıkardı.
The Economist İstihbarat Birimi’nin bu yıl Kovid-19’a karşı aşılama çalışmalarının geniş kapsamlı yayılımına ilişkin tahminleri doğrultusunda yayınladığı rapora göre, Suudi Arabistan 2022 ortalarında nüfusunun çoğunu aşılamış ülkelerden biri olacak.
ABD’de ise sağlık çalışanları Pfizer aşısı olmaya başladı, onları virüs ile enfekte riski yüksek olan tıbbi rahatsızlıklara sahip 65 yaş ve üstü diğer gruplar takip etti. İngiltere’de bugüne kadar 20 milyondan fazla kişiye aşısı yapıldı, bu her üç yetişkinden birinin aşılandığı anlamına geliyor. İngiltere’deki Avrupa’daki en hızlı aşılama kampanyası gerçekleştiren ülke. İngiltere ayrıca “AstraZeneca - Oxford” aşısını üretti. Oxford Üniversitesi’ne bağlı Our World In Data web sitesinin resmi kaynaklardan aldığı verilere göre, dünya çapında 234,1 milyondan fazla aşı dozu uygulandı, bu, her 100 bin kişide 3,1 doza denk geliyor.
Aşının ilk dozunun önceliklendirilmesi fikri, virüsün yayılması ve aşı kıtlığı ile mücadele eden ülkelerde nüfusa kısmi korunma sağlayarak bir miktar ivme kazandırmıştır. Ancak bazı ülkelerde ikinci bir korona dalgasının ortaya çıkması ve yeniden kapanmalar sonucu normal hayata dönüşün ne zaman gerçekleşeceği hala bilinmiyor.Aşılar uygulanmaya devam ederken, bazı bilim adamları, bir kısmı aşılanmış ülkelerde bile vaka sayılarındaki düşüşün tek sebebinin aşılama olamayacağını, vaka sayılarındaki keskin düşüşe büyük katkı yapanın “davranışların değişikliği” olduğunu belirtiyorlar.
Diğer yandan, Küresel Aşı İttifakı (GAVI), Salgına Hazırlık Yenilikleri Koalisyonu (CEPI) ortaklığında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yönetilen COVAX mekanizması, zengin ülkeler ile aşı alma imkânı olmayan fakir ülkeler arasındaki farkı azaltmayı hedefliyor. WHO, koronavirüsü durdurmak için, dünya nüfusunun en az yüzde 70’inin aşılanması gerektiğini, bunun için yılda 2 milyar doz aşı yapılması gerektiği ve bu yüzdeye ulaşılmasının yıllar sürebileceğini belirtti. Ancak program bu yıl sonuna kadar dünya çapında 190 ülkede yaklaşık iki milyar doz aşı sağlamaya çalışıyor, COVAX programı aşı alacak ilk ülke olarak Gana’yı seçti. Dünya nüfusunun yaklaşık 7,8 milyar olduğu tahmin ediliyor. Bununla birlikte, WHO raporları, iki milyar dozun sağlık çalışanları, yaşlılar ve savunmasız olanlar gibi aşı önceliğinde ilk sıralarda olan kişiler için bir miktar koruma sağlayacağını bildiriyor.



Bulgaristan'da bulunan 6 bin yıllık kafatasında aslan saldırısı izi saptandı

Fotoğraf: Veselin Danov
Fotoğraf: Veselin Danov
TT

Bulgaristan'da bulunan 6 bin yıllık kafatasında aslan saldırısı izi saptandı

Fotoğraf: Veselin Danov
Fotoğraf: Veselin Danov

Yeni bir araştırmaya göre, 6 bin yıldan uzun süre önce ergenlik çağındaki bir çocuk, aslan saldırısından kurtulup birkaç ay daha yaşamayı başarmış.

Uzmanlar, 16-18 yaşlarında  olduğu tahmin edilen ergen erkeğin avlanırken bir aslan tarafından yere düşürülüp kafasından defalarca ısırılmış olabileceğini söylüyor.

Arkeologlar, çocuğun kalıntılarını bugünkü Bulgaristan'da keşfetti. Araştırmanın yazarları çocuğun kafatasında birkaç delik olmasına rağmen çarpıcı bir şekilde saldırıdan sonra en az iki ila üç ay daha yaşadığına, ancak muhtemelen ileri seviyede engelli olduğuna inanıyor.

Journal of Archaeological Science: Reports'ta yayımlanan araştırmada gencin kafatasındaki iki "belirgin ısırık izi" analiz edilerek neden ve nasıl öldüğü ortaya çıkarıldı.

Araştırmacılar, saldırıyı gerçekleştiren hayvanı tespit etmek için izleri ayı ve aslan gibi bir dizi yırtıcı hayvanın kafatasından alınan diş izleriyle karşılaştırdı. İzlerden birinin "özel" şekli, çocuğun kafatasının bir aslanın kesici dişi tarafından delindiğine inanmalarına yol açtı. Aslanların ağzının arkasında bulunan kesici dişler, eti parçalama işlevi görüyor.

Arkeolojik bulgular aslanların Neolitik Çağ'dan, Demir Çağı'nın yaklaşık 2 bin yıl önceki son dönemlerine kadar Doğu Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde yaşadığını gösteriyor.

fvd
Arkeologlar, gencin beynindeki çeşitli delikleri analiz ettiler (Karastoyanova ve ekip arkadaşları/Journal of Archaeological Science: Reports)

Bilim insanları ısırıkların, gencin meninkslerinde (kafatasının içini kaplayan zarlar) hasar bırakmış olabileceğini ve beyin bütünlüğünü "sorgulanır" hale getirerek ciddi sakatlıklara yol açmış olabileceğini düşünüyor.

Bulguların dikkat çekici bir şekilde gösterdiği üzere çocuk saldırıdan sonra en az iki ila üç ay hayatta kalmış. Arkeologlar, bunun "Bakır Çağı'nda fiziksel engelli bireylere sağlanan sosyal bakım ve toplumsal destek" hakkında "sorular gündeme getirdiğini" söylüyor.

Çalışmanın yazarları, "Lezyonların analizi, bireyin bir aslan tarafından saldırıya uğradığını, yere düşürüldüğünü ve defalarca ısırıldığını gösteriyor" diyor.

Hayatta kalması ve yaralarının iyileşmesi, kendisine bakıldığını ve tedavi edildiğini gösteriyor.

vdf
Genç çeşitli yaralar aldı (Karastoyanova ve ekip arkadaşları/Journal of Archaeological Science: Reports)

Lezyon analizine göre birey muhtemelen yürümekte zorluk çekiyordu ve beyin sorunları yaşamış olabilir. Yine de hayatta kaldı ve topluluk tarafından bakıldı, bu da topluluğun engelli üyeleriyle ilgilendiğine işaret ediyor. Bu sadece Bulgaristan'da Geç Bakır Çağı'nda aslanların faunası, yayılma alanı ve davranışları hakkında değil, aynı zamanda Kozareva höyüğünde yaşayan toplumun sosyal yapısı ve statüsü hakkında da fikir veriyor.

Çalışma, York'ta Roma dönemine ait bir iskelette saptanan ısırık izlerinin, insanların gladyatör dövüşlerinde hayvanlarla savaştığına dair ilk fiziksel kanıtı sunmasının ardından geldi.

Akademisyenler, kemiklerin belirgin lezyonlar taşıdığını ve modern zoolojik diş izleriyle karşılaştırıldığında büyük bir kediden geldiğinin belirlediğini söylemişti.

Independent Türkçe


Uzun ömrün sırrı avcı-toplayıcıların genlerinde mi saklı?

Yaşlı bir kişi elini yüz maskesinin üzerine koyuyor (AFP)
Yaşlı bir kişi elini yüz maskesinin üzerine koyuyor (AFP)
TT

Uzun ömrün sırrı avcı-toplayıcıların genlerinde mi saklı?

Yaşlı bir kişi elini yüz maskesinin üzerine koyuyor (AFP)
Yaşlı bir kişi elini yüz maskesinin üzerine koyuyor (AFP)

100 yaşını gören İtalyanların eski çağlardaki avcı-toplayıcılardan miras aldığı DNA oranının, genel nüfusa kıyasla daha yüksek olduğunu bulan bir araştırma, yaşlanmayı daha iyi anlamamızı sağlayabilir.

Daha önceki çalışmalar, atalardan gelen "iyi" genlerin, çevre ve günlük alışkanlıklar gibi diğer faktörlerle birlikte insanların daha uzun yaşamasına katkı sağladığını göstermişti.

Önceki araştırmalar İtalya'nın, 100 yaşını geçen kişi oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri olduğunu göstermiş olsa da, bunun kesin nedenleri belirsizliğini korumaya devam ediyor.

Bilim insanları bunu anlamak için 100 yaşını geçmiş 300'den fazla kişinin ve 50 yaş civarında yaklaşık 700 sağlıklı yetişkinin genomunu analiz etti.

Araştırmacılar daha sonra bu bireylerin DNA'sını, modern İtalyanları oluşturan 4 eski grubun genomlarıyla karşılaştırdı.

Bu gruplar, Buzul Çağı'ndan sonra Avrupa'nın ilk sakinleri olan Batılı Avcı-Toplayıcılar, Anadolu'nun Neolitik çobanları, Bronz Çağı göçebe grupları ve İran'la Kafkasya bölgelerinden eski grupların soyundan geliyor.

Bilim insanları 100 yaşına ulaşan kişilerin, ortalama bir insana göre daha fazla Batılı Avcı-Toplayıcı (Western Hunter-Gatherer / WHG) DNA'sı taşıma eğilimi gösterdiğini saptadı.

Araştırmacılar hakemli dergi GeroScience'ta yayımlanan çalışmada şöyle yazıyor: 

Bu çalışma, WHG soyunun... İtalyan nüfusunun uzun ömürlülüğüne katkıda bulunduğunu ilk kez gösteriyor.

Çalışmada örnek alınan İtalyanlar, 4 eski grubun DNA'sının bir karışımını taşısa da sadece WHG genetik materyalinin uzun ömürle bağlantılı olduğu bulundu.

Çalışmada, avcı-toplayıcı DNA'sındaki her küçük artışın, kişinin 100 yaşını aşma şansını yüzde 38 artırdığı tespit edildi.

Araştırmaya göre bu eski DNA oranı daha yüksek olan kadınların 100 yaşına ulaşma olasılığı, erkeklere göre iki kat daha fazla.

Bilim insanları, "Bu özellikle [uzun ömür] ilişkili varyantların çok eski bir zamanda İtalyan gen havuzuna girmiş olabileceğini düşünüyoruz" diye yazıyor.

Araştırmacılar bu genlerin, atalarımızın sınırlı gıda kaynaklarıyla son derece zorlu koşullarda hayatta kalmaya çalıştığı Son Buzul Çağı'nda öne çıkmış olabileceğini düşünüyor.

Bilim insanları bu genlerin bazılarının, gıdaları daha verimli bir şekilde işlemek ve vücudu yaşa bağlı stresten korumak için metabolizmayı iyileştirdiğinden şüpheleniyor.

Araştırmacılar şu ifadeleri kullanıyor:

Batılı Avcı-Toplayıcı atalarının, 100 yaşına ulaşan İtalyanlara daha büyük bir katkı sağladığını gösterdik. Bu da Son Buzul Maksimum'dan sonra Avrupa'da meydana gelen nüfus değişiklikleriyle bağlantılı bu Neolitik öncesi genetik bileşenin, günümüzde uzun ömür için faydalı olabileceğine işaret ediyor.

Independent Türkçe


Yumurtanın yerini alabilecek protein zengini alternatif besinler

Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).
Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).
TT

Yumurtanın yerini alabilecek protein zengini alternatif besinler

Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).
Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).

Yumurta, büyük bir adetinde yaklaşık 6.3 gram protein bulunması nedeniyle güçlü bir protein kaynağı olarak biliniyor. Ancak uzmanlara göre yumurta, tek seçenek değil; ondan daha fazla protein içeren birçok besin mevcut.

Şarku’l Avsat’ın Verywell Health sitesinden derlediği verilere göre, öne çıkan bazı besinler şöyle:

Yoğurt

150 gramlık bir yoğurt porsiyonu yaklaşık 16.1 gram protein içeriyor. Kremsi yapısıyla bilinen bu yoğurt türü, fazla sıvının süzülmesiyle üretildiği için geleneksel yoğurda göre daha yüksek oranda protein barındırıyor.

Tavuk göğsü

100 gram derisiz tavuk göğsü 22.5 gram protein sağlıyor. Düşük yağ, düşük karbonhidrat ve düşük kalori içeren bu et türü, vücudun üretemediği dokuz temel amino asidi içererek “tam protein” sınıfında yer alıyor.

Ton balığı

85 gramlık ton balığı porsiyonu 21.7 gram protein içeriyor. Kas gelişimi açısından önemli protein kaynağı olan ton balığı, aynı zamanda kalp ve damar sağlığını destekleyen Omega-3 yağ asitleri bakımından da öne çıkıyor.

Somon balığı

100 gram somon balığında 20.3 gram protein bulunuyor. Somon, Omega-3 yağ asitleri ve kemik sağlığında rol oynayan D vitamini bakımından zengin bir deniz ürünü olarak biliniyor.

Siyah fasulye

100 gram siyah fasulyede 6.91 gram protein mevcut. Bitkisel protein kaynağı olarak tercih edilen siyah fasulye; çözünür ve çözünmez lif içeriği sayesinde sindirim sistemi ve kalp-damar sağlığına katkı sağlıyor.

Fıstık ezmesi

İki yemek kaşığı fıstık ezmesinde 7.1 gram protein bulunuyor. Fıstık ezmesi, sandviçlerin yanı sıra salatalarda, çorbalarda, soslarda ve atıştırmalık olarak yaygın şekilde tüketilebiliyor.

Badem

57 gram badem yaklaşık 7.6 gram protein içeriyor. Sağlıklı tekli doymamış yağlar içeren badem; kalsiyum, lif, magnezyum, fosfor ve E vitamini yönünden de zengin.

Mercimek

Bir fincan mercimek 17.9 gram protein sağlıyor. Mercimek, yüksek lif içeriği ve düşük kalori değeriyle dengeli beslenmede önemli yer tutuyor.

Sığır eti

100 gram dana etinde 20.1 gram protein bulunuyor. Kırmızı et; protein içeriğinin yanı sıra B vitaminleri, demir ve çinko bakımından da güçlü bir kaynak olarak gösteriliyor.