Libya’da rüşvet krizi hükümete güven oyu verilmesinin önünde engel oluşturuyor

Libya Temsilciler Meclisi, ulusal birlik hükümetine güven oturumunun düzenlenme tarihi olarak 8 Mart’ı belirledi. (AFP)
Libya Temsilciler Meclisi, ulusal birlik hükümetine güven oturumunun düzenlenme tarihi olarak 8 Mart’ı belirledi. (AFP)
TT

Libya’da rüşvet krizi hükümete güven oyu verilmesinin önünde engel oluşturuyor

Libya Temsilciler Meclisi, ulusal birlik hükümetine güven oturumunun düzenlenme tarihi olarak 8 Mart’ı belirledi. (AFP)
Libya Temsilciler Meclisi, ulusal birlik hükümetine güven oturumunun düzenlenme tarihi olarak 8 Mart’ı belirledi. (AFP)

Zayed Hediyye
Libya Temsilciler Meclisi, yeni Başbakan Abdulhamid Dibeybe’nin hükümetini parlamentoya sunacağı birleşik oturumu bekliyor. Ulusal birlik hükümetinin akıbeti ise halen belirsizliğini koruyor. Dibeybe’nin hükümetinin önünde ikinci bir seçenek daha bulunuyor. O da ‘bakanlık oluşumunu onaylanması için Diyalog Komitesi’ne sunmadan önce, yanıt almak için 3 hafta beklemek.
Yapılan değerlendirmelere göre Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı uzmanlardan oluşan bir ekibin yürüttüğü soruşturma sonucunda oturumu düzenlemek ve yeni hükümete güven vermekte yeni zorluklarla karşılaşılacağı yönünde. Ekip, ‘Siyasi Diyalog Komitesi üyelerinin bazı başbakanlık adaylarına oy vermek için rüşvet aldığı’ yönündeki suçlamalarla ilgili bir soruşturma yürütürken Dibeybe ise iddiaları reddediyor. Milletvekilleri, güven verme oturumunun soruşturmalar kamuya açık hale gelene kadar ertelenmesini talep ettiler.
İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın konvoyunun birkaç gün önce maruz kaldığı ve Bakan’ın ‘kendisini tasfiye etmek için düzenlenen bir suikast girişimi’ olarak nitelendirdiği olay hakkında ise son birkaç gündür bir başka soruşturma daha yürütülüyor.

Güven oturumunu erteleme talebi
Siyasi arenada yaşananlara yakın kaynaklar, Libya parlamentosundaki bazı milletvekillerinin Temsilciler Meclisi Başkanlığı’na sunmak üzere bir dilekçe hazırlayarakDibeybe hükümetine güven oturumunun ertelenmesi çağrısında bulunduğunu aktardılar. Toplantının 8 Mart’ta Sirte’de düzenlenmesi bekleniyor.
Kaynaklar açıklamalarında şu ifadeleri kullandılar:
“Dilekçe, Libya Temsilciler Meclisi’nin 24 üyesi tarafından imzalandı. Üyeler geçen kasım ayında Tunus’ta düzenlenen siyasi diyalogun bazı üyelerinin suçlandığı rüşvet hususundaki Güvenlik Konseyi (BMGK) raporu sonuçlanana kadar oturumun ertelenmesini talep ettiler.”
Soruşturmaya ilişkin Libya medyasına sızan bilgilerde bazı adaylara oy vermek için rüşvet kullanıldığı suçlamaları doğrulandı. Kaynaklar, soruşturma sonuçlarının birkaç gün içinde kamuoyuna açıklanacağını aktardılar.
Sızan söz bilgiler, Diyalog Komitesi’nin bazı üyeleri ile bunları yayınlayan bazı tanınmış Libyalı isimler arasında yaygın anlaşmazlıklara yol açtı. Ayrıca yargıya başvurulacağı tehditleri edildi. Sızan bilgilerde kapsamında, “Libya Siyasi Diyalog Forumu üyelerine Tunus’taki toplantıları sırasında sunulan rüşvet iddialarına ilişkin BM soruşturmasının sonuçları, Libya’daki BM misyonu tarafından desteklenen Diyalog Forumu’nda en az üç katılımcının oylarının satın alındığını doğruladı” ifadelerine yer verildi.

Başbakan yanıt verdi
Dibeybe, başbakan olarak seçilmesinden önce kendisine kadar uzanan bu suçlamalara verdiği ilk yanıtı ofisi aracılığıyla yayınladı. Bildiride ‘yeni otoritenin seçildiği sürecin bütünlüğüne’ dikkat çekilirken hükümetin oluşumunu bozma girişimlerine dikkat çekildi. Bildiride şu ifadeler yer aldı:
“Başkanlık Konseyi ve Ulusal Birlik Hükümeti Başkanlığı tarafından temsil edilen yeni otoritenin seçildiği süreç tam bir şeffaflıkla gerçekleşti. Tüm Libyalılar bu süreci televizyondan takip etti.”
Bildiride, söz konusu suçlamalar ‘hükümetin oluşum sürecini sekteye uğratmaya, ulusal mutabakatı bozmaya, söylenti ve yalan haber yaymaya yönelik bir yaklaşım benimseyerek hükümete güven verme sürecini baltalama girişimleri’ olarak nitelendirildi. Bildiride ayrıca “Bu durum, Libya’nın tanık olduğu acıların büyük bir kısmına neden olmuş bir yaklaşımdır. Çatışmalara, bölünmelere ve savaşlara yol açmıştır” denildi.

Mişri, gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyor
Trablus’taki Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri, Libya Siyasi Diyalog Komitesi üyelerini etkileyen bu suçlamalar hakkında şunları söyledi:
 “BMGK’nın yolsuzluk şüpheleri nedeniyle siyasi diyalogun sonuçlarını gözden geçirmek için uzmanlar oluşturduğu belirtildi. Bu durum, bir konsey olarak bizi ve üyelerimizi etkiliyor. Onların dürüstlüğünden eminiz.”
Mişri ayrıca BM’yi ‘Libya halkının gizli gerçeklerini ortaya çıkarmaya ve yolsuzluk şüpheleri varsa açık olmaya’ çağırdı.
Tunus’taki Libya Siyasi Diyalogu üyeleri de geçen yılın sonunda Abdulhamid Dibeybe’yi (ulusal birlik hükümeti başkanının seçildiği) oylamadaki zaferini kolaylaştırmak üzere bazı meslektaşlarına rüşvet teklif etmekle suçlamış, aynı sorunu gündeme getirmişti. Dibeybe ise BM Libya Destek Misyonu iddialarla ilgili bir soruşturma başlattığını açıklamadan önce resmi bir açıklama yapmayı kabul etmemişti.

Parlamento oturumunun tarihini belirleme
Libya Parlamentosu Sözcüsü Abdullah Belihak, parlamento başkanlığının ‘hükümetin oluşumunu tartışmak üzere düzenlenecek meclis oturumu tarihi olarak bu ayın sekizini’ belirlediğini duyurmuştu. Belihak, toplantının yerine ilişkin “Ya Sirte’de ya da Tobruk’ta düzenlenecek” dedi. Hükümet yapısının hazır olduğunu belirtti. Sözcü, “Bakanlar Kurulu, Savunma Bakanlığı pozisyonuna ilişkin engel aşıldıktan sonra yeni yapının detayları hakkında bilgilendirildi” açıklamasında bulundu.
Diğer yandan Libya Temsilciler Meclisi’ne yakın kaynaklar, ‘Temsilciler Meclisi Akile Salih ve Tobruk’taki bazı milletvekillerinin ısrarı doğrultusunda, Genelkurmay Başkanlığı görevinin Libya’nın batısına gitmesi şartıyla, Savunma Bakanlığı pozisyonunun da Libya’nın doğusundan bir isme gideceğini’ aktardılar.
Libya Temsilciler Meclisi, ‘Sirte şehrinin, yeni hükümete güven oturumuna ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu’ teyit eden 5+5 Ortak Askeri Komite’den de onay aldı.
Ortak Askeri Komite yaptığı açıklamada, Temsilciler Meclisi Başkanı’nın Sirte şehrinde ulusal birlik hükümetine güven vermek için bir oturum düzenleme çağrısına ilişkin olarak komiteden bir yanıt talep edildiğini bildirdi. “Ortak Askeri Komite üyeleri arasındaki danışma ve iletişimden sonra Sirte şehrindeki toplantı yerinin oturum için hazır ve güvenli olduğu komitenin tüm üyeleri tarafından doğrulandı” denildi.

Suikast soruşturması
Kuzey Trablus Başsavcısı, geçen hafta Trablus’ta Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın konvoyunun maruz kaldığı olaya ilişkin son sözü söyleyerek tartışmayı sonlandırdı. Bu bağlamda soruşturmalar, ‘mevcut kapsamlı kanıtlara göre Başağa’ya bir suikast girişiminin amaçlanmadığını’ ortaya çıkardı.
Kuzey Trablus Başsavcısı’nın ilk açıklamasında söz konusu kararı destekleyen kanıtlar da yer aldı. Savcı, “Adli tıp raporuna göre konvoy kazasının kurbanı Rıdvan el-Hangari, kurşunlarla değil şiddetli bir çarpma sonucu öldü. Fethi Başağa’nın korumalarından biri, ölen adamın aracına çarptı ve meydana gelen şok ölümüne yol açtı.”
UMH’ye bağlı İçişleri Bakanı Fethi Başağa, kazadan bu yana kendisinin ve bakanlığının yaptığı resmi açıklamalarda, konvoyunun geçen hafta Trablus’un batısındaki Canzur bölgesinden geçerken dikkatli şekilde planlanmış bir suikast girişimine maruz kaldığını savunuyor.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz