Filistin güvenlik güçlerine 1 milyar dolar harcıyor

Filistin Başbakanı Ramallah'ta güvenlik görevlilerine ödül verdi. (WAFA)
Filistin Başbakanı Ramallah'ta güvenlik görevlilerine ödül verdi. (WAFA)
TT

Filistin güvenlik güçlerine 1 milyar dolar harcıyor

Filistin Başbakanı Ramallah'ta güvenlik görevlilerine ödül verdi. (WAFA)
Filistin Başbakanı Ramallah'ta güvenlik görevlilerine ödül verdi. (WAFA)

Halil Musa
Filistin Yönetimi, toprakları üzerindeki egemenliğini kaybetmesine ve büyük çoğunluğu üzerinde kontrolü bulunmamasına rağmen genel bütçenin yüzde 20’sinden fazlasına sahip bir güvenlik kurumuna sahip. Güvenlik kurumunun devlet fikrine hakim olduğu yönünde bir düşünce var.
1994'te Arap ülkelerinden binlerce Filistinli silahlın Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ne girişi, Filistin Yönetimi'nin kurulmasıyla olmadı. Bu, yıllar sonra iki çelişkili fikir olan ‘ulusal kurtuluş’ ve ‘devletin işgal altında inşa edilmesi’ arasında çözülemeyen bir çelişkinin yalnızca başlangıcıdır.
Bu kuvvetlerin ilk sınavı, İsrail ordusuyla silahlı çatışmaların patlak verdiği 1996 yılındaki ‘tünel intfadasıydı’. Aynı senaryo, 2000 yılını başındaki ikinci intifada tekrarlandı. Bu sırada İsrail, kendisine karşı silahlı operasyonlar yürütmekle suçlanmasının ardından tüm şehirlerdeki Filistin güvenlik karargahlarının çoğunu yıktı.
Ancak bu, uzun sürmedi. 2003 yılında Uluslararası Dörtlü’nün ‘yol haritası’, Otorite’nin güvenlik aygıtını ve vizyonunu yeniden inşa etme ayrıca terörizmle mücadele ve terörist güçlerle alt yapılarını ortadan kaldırmaya odaklanma çağrısında bulundu.
İki yıl sonra bu, Filistin Sivil Polisi ve ABD Güvenlik Koordinasyon Ofisi ile desteği koordine etmek için Avrupa Polis Misyonu'nun kurulmasının ardından ‘tek yasal silah, tek kanun, tek makam’ stratejisini benimseyen Filistin Yönetimi tarafından pratikte uygulamaya kondu. Bu, iki ulusal kurtuluş projesi ile devlet arasındaki çelişkinin güvenlik kurumunu yeniden kurarak ve onu ‘profesyonel temeller’ üzerine inşa ederek çözülmesine yol açtı.
Personel sayısı 53 bin olan güvenlik kurumu, Filistin Yönetimi bütçesinin (bir milyar dolar) yaklaşık yüzde 20’sine sahip. Bunun çoğunluğunun maaş olarak dağıtıldığı biliniyor. Kurum bu oranla sağlık ve eğitim harcamalarından fazla bir paya sahip oluyor.
Dünyanın dört bir yanındaki güvenlik kurumlarının aksine, personelinin yaklaşık yüzde 90’nın üzerinde bir kısmı yüksek askeri rütbelere sahip. Rütbelerin yaklaşık yüzde 49,6'sı subay, yüzde 43,4'ü astsubay ve geri kalanı da asker.

Tanıklık
Diğer yandan Filistin Başbakan Muhammed Iştiyye, ‘Filistin güvenlik teşkilatının performansının Ortadoğu'nun en iyisi olduğunu belirten uluslararası uzmanların ifadelerinden gurur duyduğunu’ dile getirdi. Iştiyye ayrıca "Güvenlik teşkilatının dayandığı ulusal inanç, başkenti Kudüs olan, özgürleşmiş ve bağımsız bir egemen Filistin'in geleceği için temel garantidir” ifadelerini kullandı. Ancak Iştiyye’nin bahsettiği bu gurur, söz konusu güçlerin performansını eleştirenlere göre, Filistinli güvenlik görevlilerinin Filistin şehir ve köylerinin merkezlerine herhangi bir İsrail ordusu saldırısı ile karargahlarına geri çekilmesiyle tersine dönüyor. Bu durum, güvenlik teşkilatı ve arkasındaki Filistin yönetiminin karşı karşıya olduğu sorunun büyüklüğünü ortaya koyuyor.
Filistin Güvenlik Teşkilatı Sözcüsü Tallal Duveyket şu açıklamada bulundu:
“Yalnızca memur değiliz, bu vatanın evlatlarıyız. Güvenliği sağlıyor, halkımıza kanun ve düzen getirip, suçla mücadele ediyoruz. Bunu başarmak, Filistinliler için güvenlik ve düzene dayalı temel yaşam gereksinimlerini karşılamanın bir kapısı sayılır.”
Duveyket, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada Filistinlilerin güvenliğini sağlamanın, ulusal projenin tamamlanmasını ve 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına kadar kararlılıklarını güçlendirmeyi amaçladığını söyledi. Güvenlik kurumuna mensup olmanın vatana ait olma, Filistin halkına hizmet etme ve onurunu koruma anlamına geldiğini ifade etti.
Duveyket, İsrail ile ilişkilerle ilgili olarak ise Tel Aviv’in Güvenlik Teşkilatı’nın ‘güvenlik açığını ve kaosu ortadan kaldırma ve suçu önleme’ görevini yerine getirmesinin önüne engeller koyduğunu ve Filistin güvenlik teşkilatının zor koşullarda çalıştığını söyledi.
Filistin Güvenlik Teşkilatı Sözcüsü, Filistin güvenliğinin İsrail ordusunun önünden çekilmesini ‘korkaklığın değil, aklın geri çekilmesi’ olarak nitelendirdi. Bunun ‘siyasi gerçekçiliğe ve İsraillilerle çatışmanın Filistinlilerin çıkarına olmadığına inanan Filistin Yönetimi'nin siyasi bir kararının uygulanmasına’ dayandığına işaret etti.
Duveyket, Filistin siyasi rejiminin, vatandaşları korumayı kutsal kabul eden bir doktrine dayandığını ve görevinin düzgün yaşamı sağlamak olduğuna dikkat çekti. Ayrıca Filistinlilerin onurunun korunmaması halinde gücün hiçbir değeri olmadığını vurguladı.
Tallal Duveyket, Güvenlik Teşkilatı’na verilen ABD mali desteğinin yaklaşık üç yıldır askıya alınmasının ardından muhtemelen devam edeceğini söyledi. Ancak Filistin Yönetimi'nin siyasi şantajla hiçbir ilgisi olmadığını kaydetti.
Hebron Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Başkanı Bilal eş-Şubeki, bireylerin ‘normal askeri’ bir aygıta entegrasyonuna rağmen, Filistin güvenliğinin özünün bir ‘askeri kurtuluş’ doktrini taşıdığını söyledi. Bunun ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) dikkatini çektiğini de ifade etti.

İsrail ordusuyla silahlı çatışmalar
Şubeki, bunun 1996 ve 2000 yıllarında, çok sayıda güvenlik personelinin İsrail ordusuyla silahlı çatışmalara karışmasıyla ortaya çıktığını açıkladı. Bilal Şubeki’ye göre bunun sonucunda İsrail ordusu Filistin güvenlik karargahlarının çoğunu imha etti. Ardından Güvenlik Teşkilatı, ‘siyasi çözüm’ kapsamı dışındaki silahların kullanımını telafi etmek için bir güvenlik reformu süreci yoluyla 2002’den beri ‘klasik’ güvenlik hizmetlerine dönüşmek için çalışmaya başladı.
Bu süreçte bazı güvenlik servileri ortadan kaldırılırken bazıları da ABD’li General Keith Dayton’un gözetiminde entegre edildi. Güvenlik kurumundaki çalışma, ulusal zemine değil hiyerarşiye dayanan siyasi bir referansla ulusal kurtuluşla hiçbir ilgisi olmayan bir işe dönüştürüldü. Şubeki, ‘yeni güvenlik doktrininin ulusal kurtuluş hareketlerinden farklı olarak dışarıdan değil (İsrail) değil, içeriye odaklandığına’ işaret etti.
Şubeki, ikinci intifadanın sona ermesiyle Filistin Yönetimi'nin silahlı el-Fetih hareketini güvenlik servislerinin saflarında ‘onları kontrol altına almak ve egemenlik kurmak için bir araç olarak kullanmak için girişimde bulunduğunu ve Hamas'ın Gazze Şeridi üzerindeki kontrolünün öncülüğünü yaptığını’ vurguladı. Batı Şeria'daki Filistin güvenlik hizmetleri doktrininde köklü bir değişime yol açtı. Çünkü Hamas unsurlarının neden olduğu iç tehditlere eşlik eden yaygın insan hakları ihlalleri öncelikli hale geldi. Şubeki, Güvenlik Teşkilatı’nın, İsrail ile siyasî uzlaşmaya dayalı siyasi bir projenin başarısızlığına rağmen koruyucusu haline geldiğini vurguladı. Buna ek olarak güvenlik görevlileri, otoriter rejimlerin yaptığı gibi ancak işgal altındaki bir devletin gölgesinde rejimi korumakla ilgilenmeye başladıklarını ifade etti.
Hebron Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Başkanı, Fetih hareketi ve tüm barışçıl halk direnişine dönerken güvenlik bütçesinin arttırılmasının gerekliliğini sorguladı. Filistinlilerin kararlılığının eğitim ve sağlık sistemlerinde reform yaparak ve tarım sektörünü destekleyerek güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Diğer yandan Cenevre'deki Uluslararası Çalışmalar ve Kalkınma Yüksek Enstitüsü’nde Araştırmacı olan Alaa et-Tartir, güvenlik kurumunun Filistin Yönetiminin kuruluşundan bu yana üç aşamadan geçtiğini düşünüyor. İlki, ulusal kurtuluş ile devlet kurulması arasındaki çelişki ile karakterize edildi. Ardından Filistin güvenliği ile İsrail ordusu arasında devletin fikirleri ile ulusal kurtuluş arasındaki çekişmeden önce silahlı çatışmalar aşaması geldi.
Tartir, Otorite üzerindeki dış baskıların ‘güvenlik kurumunu profesyonel gerekçelerle yeniden inşa etmek için büyük bir atölye çalışması ile sonuçlandığına dikkat çekti. Buna Filistin Otoritesi’nin, Filistinlilere karşı otoriter ve baskıcı yaklaşımının eşlik ettiğini belirti.
Tartir sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sorun, güvenlik kurumunun hedeflerine ulaşamaması ışığında Filistin Yönetimi’nin siyasi programını koruması ve o kurumun Filistin halkını sürekli olarak İsrail ordusunun saldırılarından korumaya alamamasıdır."



Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
TT

Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)

Gazze Şeridi'ni 24 saatten kısa bir süre içinde vuran fırtına ve derin alçak basınç sistemi, birçok evin çökmesi ve bölge genelinde çadırların sular altında kalması sonucu 11 Filistinlinin ölümüne birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı.

Filistin Haber Ajansı'na (WAFA) göre yerel kaynaklar, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'nın Bir el-Naja bölgesinde, yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir evin çökmesi sonucu 5 Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

 Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın ulaştığı kaynaklar, bugün şafak vakti Gazze şehrinin batısındaki el-Rimal mahallesinde yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının üzerine büyük bir duvarın çökmesi sonucu 2 vatandaşın öldüğünü, Gazze şehrinde aşırı soğuktan bir çocuğun, el-Şati kampında ise bir bebeğin hayatını kaybettiğini belirtti. Dün de el-Şati kampında bir duvarın çökmesi sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Dün el-Amadi bölgesindeki Ebu Cebel kampında bir çadırın çökmesi sonucu iki çocuk yaralandı; Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki mülteci çadırında ise bir bebek aşırı soğuktan hayatını kaybetti.

Sivil savunma ekipleri, son birkaç saat içinde en az 10 evin çöktüğünü, son olarak da el-Kerame ve Şeyh Rıdvan mahallelerinde 2 evin yıkıldığını bildirdi.

Bu olumsuz hava koşulları ayrıca Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki kampların tamamının sular altında kalmasına, Deyr el-Belah'taki el-Bassa ve el-Baraka'nın geniş alanlarının, Nuseyrat'taki Merkez Pazarı'nın ve Gazze Şehri'ndeki Yermuk ve liman bölgelerinin hasar görmesine yol açtı.

 Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), dün yaptığı açıklamada, şiddetli yağmur ve ıslak çadırların, aşırı kalabalık Gazze Şeridi'ndeki kötüleşen sağlık ve yaşam koşullarını daha da kötüleştirdiğini belirterek, soğuk hava, yetersiz sanitasyon ve hijyen eksikliğinin salgın hastalık riskini artırdığını vurguladı. UNRWA, insani yardıma erişimin acilen kolaylaştırılması çağrısında bulundu.


Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
TT

Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)

Lübnan Parlamentosu Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesi çağrısıyla ilgili zaman zaman yaptığı tehditleri kabul edilemez bir hata olarak nitelendirerek reddetti. Berri, "Hiç kimse Lübnanlıları tehdit edemez. Özellikle diplomatlar ve hele ki Büyükelçi Tom Barrack gibi bir isim tarafından Lübnanlılara bu şekilde hitap etmek, akıl almaz bir durumdur. Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesiyle ilgili söyledikleri ciddi ve kesinlikle kabul edilemez bir hatadır." dedi.

Öte yandan Berri, Basın Sendikası'ndan bir heyete, ilgili yasa konusunda yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen, gelecek mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinin iptal edilmeyeceğini ya da ertelenmeyeceğini vurguladı.

Parlamento başkanlığından yapılan açıklamaya göre Berri'nin ABD'nin Beyrut Büyükelçisi Michel Issa'yı 24 saat içinde ikinci kez kabul etmesi dikkat çekiciydi; zira görüşmede "iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra genel durumdaki gelişmeler ve güncel olaylar" ele alındı.


İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
TT

İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)

Aralarında Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nden sekiz ismin de bulunduğu 11 İsrailli bakan, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz’dan Hanuka Bayramı sırasında Gazze Şeridi’nde bayrak töreni düzenlenmesine izin verilmesini talep etti.

Aşırı sağcı ve yerleşim yanlısı Nahala Hareketi tarafından başlatılan girişim kapsamında yayımlanan mesajda, “Gazze’nin İsrail topraklarının bir parçası olduğunu gururla teyit etmenin zamanı geldi. Bu bölge yalnızca Yahudi halkına aittir ve derhal İsrail devletinin bir parçası hâline gelmelidir” ifadeleri yer aldı.

Mesajda ayrıca, etkinliğin temel amacının ‘İsrail’in 2005’te bölgeden çekilirken boşalttığı, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki eski Nisanit yerleşiminin kalıntıları üzerinde İsrail bayrağını göndere çekmek’ olduğu belirtildi.

dfrtg
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Mesajın imzacıları arasında, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile aralarında Ulaştırma Bakanı Miri Regev’in de bulunduğu sekiz Likud’lu bakan yer aldı.

Ayrıca, toplam 120 sandalyeli Knesset’ten 21 milletvekili de metne imza attı. İmzacı vekiller Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi ile Likud’a mensup.

Nahala Hareketi, ‘Nisanit’te bayrak töreni’ olarak duyurduğu etkinliğin, Gazze Şeridi’nde hâlen İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede yapılacağını açıkladı.

Etkinliğin 18 Aralık’ta, sekiz gün süren Hanuka’nın beşinci gecesinde düzenlenmesi planlanıyor. Bayram bu yıl pazar günü başlayacak.

İsrail Savunma Bakanlığı, konuya ilişkin AFP’nin yorum talebine henüz yanıt vermedi.

jbhj
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusu çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, ‘İsrail topraklarından Gazze Şeridi’ne geçen birkaç İsrailli sivilin gözaltına alındığını’ duyurdu.

Yerleşimciler ve Filistinlilere yönelik saldırılarla suçlanan aşırılık yanlılarına hukuki destek veren Honenu örgütü ise yaptığı açıklamada, ‘Çarşamba günü onlarca sağcı aktivistin, Nisanit’in kalıntıları üzerinde bir yerleşim kurulmasını talep etmek üzere Gazze sınır çitini aştığını’ belirtti.

10 Ekim’de İsrail ile Hamas arasında yürürlüğe giren kırılgan ateşkes kapsamında, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin yarısından fazlasında kontrol sağlamasına imkân veren bir hatta çekilmişti. Savaşın büyük yıkıma uğrattığı bölgede bu hat fiili kontrol sınırı olarak işliyor.

Geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından da desteklenen ABD’nin Gazze barış planı ise İsrail güçlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesini öngörüyor.