Serrac, UMH’ye Menfi ve Dibeybe’yi boykot etme çağrısı yaptı

Yeni Libya otoritesi, BM’yi ‘Diyalog Forumu’nun rüşvet iddialarına ilişkin soruşturmasını yayınlamaya çağırdı

Geçen Şubat ayında Trablus’ta Serrac ve Dibeybe arasında gerçekleşen eski bir görüşmeden bir fotoğraf (AFP)
Geçen Şubat ayında Trablus’ta Serrac ve Dibeybe arasında gerçekleşen eski bir görüşmeden bir fotoğraf (AFP)
TT

Serrac, UMH’ye Menfi ve Dibeybe’yi boykot etme çağrısı yaptı

Geçen Şubat ayında Trablus’ta Serrac ve Dibeybe arasında gerçekleşen eski bir görüşmeden bir fotoğraf (AFP)
Geçen Şubat ayında Trablus’ta Serrac ve Dibeybe arasında gerçekleşen eski bir görüşmeden bir fotoğraf (AFP)

Libya’daki yeni yürütme otoritesi, Birleşmiş Miletler’e (BM) geçtiğimiz günlerde Cenevre’de BM himayesinde düzenlenen Siyasi Diyalog Forumu’nda rüşvet alındığı iddialarına ilişkin bir uzmanlar komitesi tarafından hazırlanan raporu yayınlama çağrısı yaptı. Başkent Trablus’ta görev süresi sona eren Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Fayiz es-Serrac ise, hükümetteki tüm kesimleri Temsilciler Meclisi’nin güvenini kazanmadan önce yeni yürütme yetkilileriyle ‘iş yapmamaya’ çağırdı. Çağrı, iki taraf arasındaki anlaşmazlıkların bir göstergesi oldu.
3 Mart’ta yayınlanan resmi bir genelgede Serrac, bakanlara, kurum ve idari kuruluşların başkanlarına ‘kamu kurumlarındaki çalışma kurallarına bağlı kalınması, bağımsız eylem için meşruiyet kazanmadan, Ulusal Diyalog’dan doğan siyasi liderlerle iletişime geçilmemesi ve izinsiz toplantılar düzenlenmemesi’ çağrısı yaptı. İktidarın teslimi ve birliği için mevcut siyasi sürecin sonuçlarına duyduğu saygıyı dile getiren Serrac, ‘iyi performans sağlamak, ülke ve vatandaşlara hizmette sorumluluk ve görevlerin yerine getirilmesini sağlamak da dahil olmak üzere’, kamu kurumlarında çeşitli düzeylerde iş akışının düzenin devamı için sürpriz bir karar aldı.
Yeni birlik hükümetini kurmakla görevli Başbakan Abdulhamid Dibeybe’nin bir yardımcısı, Serrac’ın açıklamasını yeni hükümete bir ‘savaş ilanı’ olarak nitelendirdi. İsminin verilmesini istemeyen yetkili, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Serrac, hükümete karşı haksız düşmanlığını teyit ediyor. Bu durum da hükümetin Temsilciler Meclisi’nin güvenini kazanmasının ardından, iktidarı resmi ve barışçıl şekilde devretmeye yönelik bağlılığına dair çeşitli sorular gündeme getiriyor” ifadelerini kullandı.
Serrac’ın Dibeybe’ye karşı duruşu, bir sonraki aşamada iktidarı devretme adımlarında uzlaşı sağlamak için iki lider arasında yapılan gizli toplantılardan birkaç gün sonra yaşandı.
UMH’ye bağlı Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri, iki gün önce ‘yeni otoritenin yetkililerinin parlamentonun güven oturumunu bekleyen sıradan vatandaşlardan başka bir şey olmadığını’ belirtmişti.
Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ve Dibeybe tarafından yayınlanan ortak bildiride, BM’ye ‘Siyasi Diyalog Forumu sırasında rüşvet teklif etme iddialarına ilişkin’ araştırmasını yayınlama çağrısı yapıldı. İki yetkili, yolsuzlukla mücadele, yolsuzluğu önleme, her türlü yasal ve adli yolla yolsuzlarla mücadele etme hususlarında yazılı ve sözlü taahhütlerine bağlılıklarını dile getirdi. Aynı şekilde Menfi ve Dibeybe, yolsuzluğa karışanların sorumluluk üstlenilmesine izin vermeyeceklerini, bozguncuların diyalog sonuçlarını engellemek ve uzlaşı sürecini aksatmak için mevcut koşulları istismar etmesini önleyeceklerini de taahhüt etti.
Dibeybe, geçen salı akşamı Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Koordinatörü Yardımcısı Rizdon Zininga ile yaptığı görüşmenin ardından açıklama yaptı. Dibeybe, ‘BM misyonunun hükümete güven oturumunun belirtilen tarihlerde düzenlenmesini teşvik etmesini’ ve ‘milletvekillerinin Sirte şehrinde toplanmasına yönelik lojistik ve güvenlik hazırlıklarını’ memnuniyetle karşıladığını belirtti.

Akile Salih’den Kahire’ye sürpriz ziyaret
Öte yandan Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, 3 Mart’ta UMH Başkan Yardımcısı Ahmed Muaytik iki günlük ziyaretiyle eş zamanlı olarak Kahire’ye sürpriz bir ziyarette bulundu. Görüşmelerinin ardından ülkenin doğu ve batısındaki hükümet kurumlarının birleştirildiği ilan edilecek.
Ülkenin doğusundaki geçici hükümet başkanı Abdullah es-Sini, geçen salı akşamı Bingazi şehrinde yerel yetkililerle bir araya gelirken, Temsilciler Meclisi tarafından yeni hükümete güven verilmesi halinde, devir hazırlıklarının yapılması gerektiğini vurguladı. Sini, soruşturma için herhangi bir yetkilinin önüne çıkmaya hazır olduğunu da vurguladı. Abdullah es-Sini ayrıca, sabit ve taşınabilir varlıkların envanteri ile ilgili prosedürlerin tamamlanmasının ve devir teslim hazırlığındaki tüm idari- mali prosedürlerin hızlandırılması gerektiğini de dile getirdi.

Almanya’nın Libya Büyükelçisi Temsilciler Meclisi üyeleriyle görüştü
Almanya’nın Libya Büyükelçisi Oliver Owcza ise 3 Mart’ta yaptığı açıklamada, Trablus’taki Temsilciler Meclisi üyeleriyle açık ve yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiğini söyledi. Görüşmenin, devam eden siyasi geçiş süreci ve parlamentonun şu anki kritik rolü hakkında olduğu belirtildi. Owcza, Temsilciler Meclisi’nin bir araya gelmesi için ve Libyalıların birlik ve uzlaşı arzusunun desteklemek üzere ‘büyük bir fırsatın’ var olduğunu kaydetti.

Uluslararası gözlemciler Trablus’ta
Öte yandan uluslararası gözlemcilerden oluşan 11 kişilik bir ekip, Libya’da aylardır devam eden ateşkesi denetleme görevine hazırlanmak ve ülkede konuşlanmış yabancı ve paralı askerlerin geri çekildiğini teyit etmek için başkent Trablus’a geldi. Bu bağlamda Almanya, BM tarafından Libya’ya uygulanan silah ambargosunu takip etmek için Avrupa Birliği (AB) misyonuna yeniden katılmak amacıyla, bu hafta sonu Akdeniz’e bir gemi göndermeyi planlıyor.
Gözlemcilerin Sirte, Misrata (batı) ve Bingazi’yi (doğu) ziyaret etmeleri bekleniyor. Misyonun beş hafta sürmesi beklenen bu görevi, ateşkes takip mekanizması çerçevesinde gözlemcilerin konuşlandırılması için hazırlıkları kapsıyor. Misyonun, 19 Mart’ta BMGK’ya ateşkes ve yabancı kuvvetleri takip mekanizmasının ayrılması hakkında bir rapor sunması gerekiyor.



Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X
TT

Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, IKBY’ye bağlı Süleymaniye kentinde ilk kez düzenlenen Delphi Ekonomi Forumu’na katılmak üzere Irak’a gitti. Davutoğlu’na ziyareti sırasında genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, parti yöneticileri ve gazeteciler eşlik etti.

Forum vesilesiyle Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmenin oldukça verimli geçtiğini belirtti. Görüşmede son siyasi gelişmeler kapsamlı şekilde ele alındı. Davutoğlu, Türkiye ve Irak arasındaki kardeşlik ile stratejik iş birliğinin daha da güçlenmesi gerektiği konusunda mutabık kalındığını ifade etti.

Davutoğlu, ayrıca IKBY Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani ile de kapsamlı bir istişare gerçekleştirdi. Terörle mücadeleden enerji koridorlarına, insani diplomasiden kültürel ortaklığa uzanan bu bütüncül diyalogun, Türkiye-Irak ilişkilerinin vizyoner boyutunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, Kubad Talabani ile terörden arındırılmış bu kadim coğrafyada bir kez daha buluşmak üzere sözleştiklerini ifade etti.

Nevzat Çiçek: Irak Cumhurbaşkanı, Davutoğlu ile görüşmesinde Türkiye’deki yeni açılım sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını söyledi

Irak’taki Delphi Forumu’na katılan Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, TV100 canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.

Irak Cumhurbaşkanı Sayın Abdullatif Reşid’in Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile görüştüğünü söyleyen Çiçek, “O görüşmede Irak Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin bu sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti” dedi.

Çiçek ayrıca şunları söyledi:

"Aynı şekilde biraz önce Irak Bölgesi ve Kültürel Yönetim Başkanı, Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani'yle bir görüşmemiz oldu. O da aynı şekilde sürecin desteklendiğini ifade etti. Ve Türkiye'nin yetkililerinin buraya gelip gittiklerini, görüştüklerini ifade etti. Önce şunu söyleyeyim, ben buraya gelmeden önce Ankara'nın kendi içindeki denkleme okuma biçimini bugün yazdım. Onlar süreci nasıl okuyorlar, nasıl olacak diye. Belki de süreçle ilgili en önemli şey şu, buradan bir mekanizmanın varlığından bahsediliyor. O mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği PKK’nın silahsızlanmayla ilgili her ülkenin kendi içerisinde bir denklem oluşturacağı ifade ediyor. Irak'ın şartlarına göre bir silah bırakma, Suriye'nin kendi şartlarına göre, Türkiye'nin kendi şartlarına göre bir silah bırakma olgusundan bahsediliyor. Bu süreçle ilgili olarak bir 4 aylık süreç içerisinde bunun bir kısmının tamamlanmasının öngörüldüğü belirtiliyor.

Aynı şekilde özellikle “Diyarbakır anneleri”. PKK’ya katılan çocuklarının geri getirilmesinin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Aynı şekilde suça karışmamış bine yakın PKK'lının varlığından bahsediliyor. Dolayısıyla aslında benim hem Ankara'da hem Süleymaniye'de, Kerkük'te buradaki yetkililerden edindiğim izlenim aslında mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği ve bu mekanizmayla birlikte aslında süreci normal geliştiği.

Özellikle Milli İstihbarat Başkanı Sayın İbrahim Kalın başta olmak üzere Türkiye'de güvenlik provokasyonun yöneticilerinin bölge ülkeleriyle temaslarının çok ciddi ve yoğun olduğunu biliyoruz. Aslında buzdağının üzerinde normal bir akış devam ediyor. Bu süreçler tabi çok zorlu süreçler ve dolayısıyla sürekli tetikte olmayı gerektiriyor. Ama Türkiye'nin ana hedefini koruduğu ana hedefin gerçekleşme noktasında şöyle bir öngörü var. Sadece PKK'nın silah bırakma meselesi değil, aslında büyük bir inşaat sürecinden bahsediliyor.

Yani PKK silahı bıraktığı andan itibaren bölgedeki Kürtlerin yönünü Türkiye'ye dönmesi, Türkiye'nin yeniden bir inşaat sürecine gitmesi ve dolayısıyla aslında bu inşaat sürecinin uzun süre içerisine devam etmesi öngörülüyor."

Bu süreçte Kandil tepkisinin olup olmadığı ve İran etkisinin ne olduğu ile ilgili soruya Çiçek şu yanıtı verdi:

"Ben güvenlik kaynaklarına bu soruyu sorduğumuzda süreci en çok ne baltalayabilir diye, İsrail ve İran etkisinden çok söz veriliyor. Hatta şöyle bir ifade kullanılıyor. İsrail'in Kürt güçlerini vekalet gücü olarak elde etmeye çalışmasının Türkiye sınırına getirmesinin Türkiye açısından savaş sebebi olduğunun bile İsrail'e ifade edildiği söyleniyor ki bu çok önemli. Türkiye'nin kırmızı çizgileri anlamında son derece önemli. Aynı şekilde İran'ın yaklaşımı üzerinde İran'la gerekli temaslarının yapıldığını biliyoruz. Yakın zaman içerisinde Türkiye'den yetkililerin Irak, Suriye ve İran'da tekrar bir temas trafiğini yürütecekleri çok net ve dolayısıyla da aslında bölge ülkeleri açısından da Türkiye kendi kırmızı çizgilerinin nelerin yapılıp yapılmayacağını ve nelerin beklendiğini çok net bir ifade ediyor.

Türkiye'nin bu kararlı duruşun karşısında şöyle bir yola doğru girilmiş.  Mesela şimdi ben Süleymaniye'deyim. Süleymaniye'de Süleymaniye Havaalanı kapalı. Süleymaniye havaalanının kapanmasının temel sebebi Türkiye ile Süleymaniye arasındaki ilişkilerin PKK'dan dolayı, SDG'den dolayı bozulmuş olması. Mesela dün Duhok valisi bir açıklama yaptı."

Dedi ki, “Eğer bu süreç tamamlanırsa, Türkiye'nin başlatır bu süreç tamamlanırsa bizim de PKK işgalinde olan 45 Eylül köyümüzü tekrar geri alma umudumuz var. Mesela Süleymaniye'de de eğer bu ilişki normalleşirse bizim havaalanımız açılır, ticaretimiz tekrar devam eder”.

Dolayısıyla aslında herkes süreci Yani Süleymaniye'nin aslında. Pratik bir gerçekliğinin olduğunu söyleyebiliriz biz. Özellikle burada tabii SDG üzerinden daha önce PKK yöneticilerinin bir kısmının burada olması asabiyle.

Özellikle ama Irak merkezi hükümetin PKK'yı Türkiye'nin baskısıyla terör örgütü ilan etmesinden sonra Süleymaniye'de birçok misyonun kapatıldığını biliyoruz. Yani siyasi faaliyetlerin yasaklandığını biliyoruz. O anlamda eğer normalleşme sağlanırsa mesela Süleymaniye'de bunun en büyük iz düşümü Süleymaniye Havaalanı'nın açılması ki olacak ki onların dünyaya bağlantı noktasında en önemli merkezlerden bir tanesi.

Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bu sürece ne kadar dahil olduğu ile ilgili ise Çiçek şunları söyledi:

Ankara'dan edindiğimiz yerinde, bölgeden edindiğimiz yerinde Türkiye bu süreci kendi başına yürütüyor. Yani kendi başına yürütüyorlar kastım. Aslında bunu milli bir proje olarak yürütüyor. Ama paydaş olarak Suriye yönetimi, Irak yönetimi paydaş. Paydaşın olma sebeplerinden bir tanesi her iki ülkede PKK unsurlarının bulunması.

Dolayısıyla da bir silahsızlanma durumunda silahların nereye bırakılacağı konusunda bu ülkelerle iş birliği yapıldı. Aynı şekilde PKK'nın 35-40 yöneticisi Irak'ta yaşamak istiyorlarsa işte Iraklı yetkililerin bir şekilde buna bir cevaz vermesi.

Türkiye kendi sorununu çözerken bölge ülkeleriyle özellikle İran'dan Irak'tan ve Suriye'den PKK unsurlarıyla birlikte bir mücadele süreci işin kolaylaştırılması süreci ve süreci de aktif olması gerektiği ifade ediyor.

Türkiye'nin kendilerine ilgili talepleri olduğunu söylüyorlar ve dolayısıyla da bu talepleri içerisinde Türkiye'nin taleplerinin yerine getirme noktasında çalıştıklarını ve şunu çok net ifadeyle onu söyleyerek bitireyim. Yani buranın PKK ile ilgili olarak sürekli Türkiye ile bir şekilde karşı karşıya gelmelerinin temel sebebi olarak PKK'yı gösteriyorlar ve bu sorunun bitmesi durumunda Türkiye ile normalleşme sürecinin kendileri açısından başlayacağını özellikle Süleyman Yönetim için söylüyorum. Ve bunun da kendileri açısından kazanç olacağını söylüyorlar. O nedenle süreci baltalamaya yönelik değil de sürecin bir şekilde başarıya ulaşmasının da kendileri açısından önemli olduğunu ifade ediyorlar. Zaten Ankara'nın da temel görüşlerinden bir tanesi de o. Bölgeye, Irak'a, Türkiye'ye, Irak'a ve Suriye'ye de aynı zamanda huzuru getirebilir deniyor. Sanırım bu algı bölge ülkeleri açısından son derece satın alınmış durumda.

Independent Türkçe