Mısır- Sudan ilişkileri nasıl bir dönüşüm yaşıyor?

(AFP)
(AFP)
TT

Mısır- Sudan ilişkileri nasıl bir dönüşüm yaşıyor?

(AFP)
(AFP)

Emani et-Tavil
Kahire ile Hartum arasındaki askeri anlaşmanın önemi, Afrika Boynuzu’ndaki gelişmelerin doğası ve Etiyopya’nın Nahda Barajı’na ilişkin tavrından kaynaklanıyor.
Hartum’da Mısır ve Sudan orduları arasında imzalanan askeri anlaşma, yalnızca iki ülke arasındaki ikili ilişkilerle değil, Afrika Boynuzu ve Nil Havzası düzeyinde de bölgesel yansımaları olacak önemli bir değişken oluşturuyor. Bu durum, ‘su güvenliği’ olarak bilinen geleneksel belirleyicilerin yanı sıra, Mısır ulusal güvenliğinin belirleyicilerinden biri olarak Sudan’ın güvenliği ve siyasi istikrarının stratejik önemine dayanan bu aşamada, Hartum’a yönelik yeni Kahire eğilimlerinin yönelimleri çerçevesinde gelişti.
Görünüşe göre bu askeri anlaşmanın iki şeyden dolayı büyük bir önemi bulunuyor; İlk olarak Afrika Boynuzu’nun son zamanlarda tanık olduğu, Sudan üzerinde baskı haline gelen ve ulusal topraklarının bütünlüğünü tehdit eden dönüşümlerin doğası. İkinci olarak ise Etiyopya’nın Nahda Barajı meselesine ilişkin tavrının doğası.
Tabi ki bu anlaşmanın, ‘Cuba Barış Anlaşması’nın uygulanması, resmi Sudan askeri teşkilatının askeri ve lojistik yetenekler düzeyinde desteklenmesi ve son 30 yılda kurumsal güvenilirliği gözden düşen ideolojik bağlılıklardan arınma kapısını açması’ gibi iki açıdan Sudan siyasi denklemi üzerinde olumlu yansımaları olacak.

Askeri anlaşmanın nedenleri
Afrika Boynuzu, son iki yılda Etiyopya’da bölgesel bir yükseliş arzusuna dayalı önemli dönüşümlere tanık oldu. Bu dönüşümler, Mısır ve Sudan’ın çıkarları pahasına Nahda Barajı’nı tamamlama başarısına ve iki ülkeye verebilecek zararların niteliğine dikkat edilmemesine dayalı olarak gelişti.
Ayrıca Addis Ababa, hem Eritre hem de Somali ile siyasi ittifaklara bel bağladı ve bu da Etiyopya Başbakanı’nın Etiyopya’da iç mutabakatlar yapmasının yanı sıra ülkenin, Afrika Boynuzu’nda daha fazla ağırlık kazanmasını güvence altına alacaktı. Tüm bu hareketler, genel olarak Abiy Ahmed’in, Nobel Barış Ödülü’nü de almasını sağlayacak şekilde, barışa, iç ve dış uzlaşılara sahip bir politikacı olarak nitelendirilmesine katkıda bulundu.
Ancak bu bağlamda Abiy Ahmed’in 2020 yılında hem yerel hem de bölgesel bir alanda bir takım stratejik hatalar ‘yapmış olabileceğine’ dair göstergeler olduğu söylenebilir. Bu durum da bir dereceye kadar ülkenin iç karmaşıklıklarının farkında olmadığını ve hassasiyetlerinin düzeyini ortaya çıkardı. Ayrıca durum, Nil Havzası ve Afrika Boynuzu bölgelerinde bölgesel düzeyde gerginlik göstergelerinin yükselmesine ve Etiyopya’nın yeni ABD yönetimindeki ağırlığının azalmasına da katkıda bulundu.

Güney Sudan ve Etiyopya
Abiy Ahmed, yerel düzeyde ise Kalkınma Partisi’ni kurdu. Bununla birlikte yirmi yılı aşkın bir süre boyunca makul ve barışçıl şekilde bir arada yaşamayı başarmış olan Etiyopya siyasi sisteminin yapısını pratik olarak ortadan kaldırdı. Birlikte yaşamanın parçalanması, Tigray bölgesindeki savaşı da doruğa ulaştırdı.
Bölgesel düzeye gelince bölgedeki savaş, Afrika Boynuzu’nda yeni bir sahne yarattı. Etiyopya ve Eritre arasında, şu anki aşamada daha önce görülmemiş bir şekilde Sudan için tehdit haline gelen askeri bir ittifak ortaya çıktı. Ayrıca Abiy Ahmed’in Somali’nin görev süresi sona eren Muhammed Abdullah Fermacu ile ittifakı, Fermacu’yu anayasal bir şemsiye olmadan iktidara devam etmeye teşvik etti. Bu durum, Somali’deki iç gerginliğin hızlanmasına ve ABD yönetiminin Kızıldeniz’in güvenliği açısından sonuçlarına dair hoş karşılamadığı bir iç savaş tehdidine yol açtı.
Güney Sudan’ın Etiyopya ile askeri mutabakat hamlesi, Etiyopya’nın tavrı nedeniyle yerini terk etmeyen Nahda Barajı krizi ışığında Kahire ve Hartum için kırmızı ışık oldu.
Sahel bölgesindeki güvenlik tehditlerinin artması, Kahire ve Hartum arasındaki askeri anlaşmanın sonuçlandırılmasında ek bir rol oynadı. Özellikle de Çad’daki durumun, İdris Deby’nin cumhurbaşkanlığının yenilenmesinin halk tarafından reddedilmesi nedeniyle bir tür siyasi akıntıya kapılmasına yol açtı. Bu gelişmeyle birlikte Mısır İstihbarat Müdürü de Çad’a ziyarette bulundu.
Bölgesel etkileşime göre genel sahne, üç Nil Vadisi ülkesinde artan güvenlik tehditlerine karşı açık. Bu durum, özellikle de Çad ile sınırların güvence altına alınmasına yönelik ikili ve üçlü anlaşmalar da dahil olmak üzere iki askeri kurum düzeyinde Kahire’nin, Hartum ile daha önceki olumlu etkileşimleri yoluyla bir hamle atmasını gerektirdi. Bu etkileşimlere, Merove bölgesinde Mısır ve Sudan orduları arasındaki askeri manevralar ve Körfez ülkelerinin katılımıyla Muhammed Necib askeri üssüne yönelik Sudan askeri katkılar da dahil.

Anlaşmanın sonuçları
Bölgesel düzeyde, Güney’in Etiyopya ile askeri mutabakatlara varmaya başlaması nedeniyle iki Sudan devleti arasındaki gerginlik düzeyini artıran mükemmel bir kutuplaşma sahnesi ile karşı karşıyayız gibi görünüyor. Ayrıca durum, Nahda Barajı nedeniyle 20 milyon Sudanlıyı tehdit eden ciddi boyutlarda Hartum’un zarar görmesinde katkıda bulunuyor.
Paralel bağlamda, Etiyopya ve Eritre arasındaki ittifak, bu aşamada, özellikle de yeni ABD yönetiminin Tigray bölgesindeki savaşın arka planına karşı hem Addis Ababa hem de Asmara’ya yönelik olumsuz eğilimleriyle ve (medya organların vurgulamaya başladığı) insanlığa karşı ihlallerin niteliğiyle, parçalanıyor gibi görünüyor. Verilere göre bölge, bölgesel olarak çok taraflı bir savaşa aday olabilir.
Sudan’ın iç düzeyine gelince bu anlaşmanın iki doğrudan etkisi bulunuyor. İlk olarak, özellikle de Sudan’a karşı Rusya- Çin- ABD öfkesi ışığında ordunun silah kaynaklarını çeşitlendirme olasılığına sahip olduğu bir zamanda, Sudan ordusunu lojistik düzeyde desteklemek.
Mısır ordusunun, ideolojik bağlılıklardan sıyrılan, Sudan ordusunun tarihi geleneksel doktrinini desteklemek için çalışacağı da söylenebilir. Bu durum, Sudan ordusu içinde geniş reform süreçlerine de katkıda bulunacak. Ayrıca bölgedeki paralı savaşlarda yer alan ve Sudan açısından uygun olmayan diğer askeri bileşenlere, siyasi ve askeri tarihine karşı iç ağırlığını güçlendirecek.
Mısır Genelkurmay Başkanının Sudan’da belirttiğine göre Kahire’nin Hartum’a desteği, yalnızca askeri bağlamda olmayacak. Sudan ilaç endüstrilerinin gelişimi de dahil olmak üzere birçok alanda bir kalkınma perspektifine sahip olacak. Bu durum, yalnızca bu noktalarla sınırlı kalmayıp, belki de bu Mısır kalkınma desteği, kaynakları nedeniyle Sudan’daki küresel talebi telafi edebilir. Mısır’ın önem gösterdiği gibi yeni gelenlerin Sudan’ın yeteneklerini geliştirme planları yok gibi görünüyor.
Bu noktada şunu belirtmek gerekiyor; Arap zamkı, ABD şirketlerinin Clinton yönetimiyle hareket etmesi nedeniyle, onaylanmasından oldukça kısa bir süre sonra Sudan’a yönelik ABD yaptırımlarından istisna tutuldu. Öyle ki yönetim, zamk ithalatını önlemenin ABD Coca-Cola endüstrisini durdurmak anlamına geldiğini söylüyor. Ayrıca Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi altın üreten ülkeler için önemli bir kaynak olurken, BAE’nin Senegal ve Nijer’den sonra altın sağladığı üçüncü Afrika kaynağı sayılıyor.

Rusya ve İsrail
Öte yandan Rus ‘Rusgeology’ şirketi, Kızıldeniz’in 15. parselinde petrol sondajı için Sudan ile sözleşme imzaladı. Ancak Rus şirketi açısından belki de en önemli adım, ülkenin maden kaynaklarının haritasını çıkarmak için Sudan Maden Bakanlığı ile Temmuz 2018’de imzaladığı sözleşme oldu.
Aynı şekilde İbrahim Barış Anlaşması’nın imzalanmasından sonra, tarımsal yatırım fırsatları ise şu anda İsrail’i ilgilendiren bir durum. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Sudan ile yaptığı anlaşmayı kutladığı konuşmasında bu sektöre değinildi.
İsrail’in bu tavrı, diğer tüm sektörler için en etkili giriş noktası ve doğru kapı olabileceğini için öncelikle askeri sektöre yatırım yapma ilgisini de inkar etmiyor. Bu durum, Afrika kıtasında iyi bilinen bir İsrail davranışıdır. Ve belki de İsrail istihbarat başkanının Sudan’a yönelik son ziyaretini ve orada birkaç gün kalmasını da açıklayabilir.

Sudan’ın siyasi denklemi
Sudan siyasi denklemiyle ilgili olarak, Sudan askeri kuruluşunun Mısır’ın desteğiyle ağırlığının artması, ordunun hükümeti kontrol etme kabiliyetine yansıyacak ve bu denklemin sivil bileşenine ilişkin endişeler doğacak. Bu senaryonun karşısında birtakım frenlerin olduğuna inanıyorum. İlk olarak Libya’da kazanılan Mısır deneyimi. Öyle ki Mısır, Halife Hafter’i ülkede istikrar sağlayıcı olarak dayatamadı. Daha sonra Mısır’ın sert güçlerinin Libya değişiklikleriyle olumlu etkileşimi, Libya’nın batısındaki UMH güçleriyle etkileşim noktasına kadar gerçekleşti. Bu etkileşim, ülkede Müslüman Kardeşler bileşeninin varlığına rağmen oldu.
Bu deneyim, Sudanlı mevkidaşı Meryem es-Sadık ile yaptığı basın toplantısında Mısır Dışişleri Bakanı tarafından da dile getirildi. Mısırlı Bakan, Kahire’nin Hartum’daki geçiş döneminin güvenliğine önem gösterdiğini ve bunun da Mısır’ın Sudan halkının seçimlerini destekleme yolunu (2019 yılında Sudan devrimiyle başlayan yol) doğrulamak anlamına geldiğini vurguladı. Resmi Mısır siyasi elitlerinin deneyimlerinin artmasıyla Sudan’daki çeşitliliğin ancak, temsil ettiği demokratik bir dönüşümle yönetilebileceğini söyledi. Ayrıca Sudan’ın siyasi istikrarını sağlamanın, şu anda Mısır çıkarlarının gerekliliklerinden biri olarak gerektiğini belirtti.
Değerlendirmemizde, ister geçiş dönemini zorla sona erdirerek, isterse de geçiş sonrası seçimleri kendi lehine düzenleyerek olsun ülkede askeri yönetim oluşturmada Sudan’ın askeri bileşeni karşısında sınırlamalar var. 2020 yılı sonunda Kongre tarafından onaylanan Demokratik Geçiş Yasası da buna dahil.

 


Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP