Papa, Irak’a farklılıkları ‘birlikte yaşamaya’ dönüştürme çağrısında bulundu

Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih dün Bağdat Sarayı’nda Papa Franciscus’u ağırladı. (Reuters)
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih dün Bağdat Sarayı’nda Papa Franciscus’u ağırladı. (Reuters)
TT

Papa, Irak’a farklılıkları ‘birlikte yaşamaya’ dönüştürme çağrısında bulundu

Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih dün Bağdat Sarayı’nda Papa Franciscus’u ağırladı. (Reuters)
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih dün Bağdat Sarayı’nda Papa Franciscus’u ağırladı. (Reuters)

Papa Franciscus’un uçağı dün Bağdat Uluslararası Havaalanı’na Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi başkanlığındaki heyet tarafından karşılandı. Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih de Bağdat Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Irak'ın üst düzey liderleri ve üst düzey liderleriyle birlikte Papa’nın konvoyunun Bağdat Uluslararası Havaalanı yolundan gelmesini bekliyordu. Yüzlerce Irak vatandaşı ellerinde Irak ve Vatikan bayrakları ile yolun kenarında dizildi. Ancak Irakın başkentinin sokaklarının geneli kapsamlı sokağa çıkma yasağı nedeniyle neredeyse boştu.
Bağdat Sarayı’nın Büyük Salonu’nda yapılan törene üst düzey Iraklı liderlerin ve çeşitli sosyal, dini ve yönetim kadrosundan isimlerin yanı sıra sivil toplum kurulularının temsilcileri ile Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri ve Arap ve yabancı büyükelçiler katıldı.
Cumhurbaşkanı Salih, Vatikan ve Irak’ın ulusal marşlarının çalınmasının ardından misafirine salonun önüne kadar eşlik etti. Papa yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Beni Irak’a davet eden Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih’e teşekkür ederim. İbrahim peygamber ve diğer pek çok peygamber ile yakından bağlantılı olan bu topraklara, medeniyetin beşiğine, uzun zamandır beklenen bu ziyareti gerçekleştirme fırsatı bulduğum için minnettarım. Irak geçtiğimiz onlarca yılda savaş felaketlerinden, terör belasından ve ölüm ile yıkım getiren çatışmalardan çok sıkıntı çekti. İnsanlık dışı saldırıların masum kurbanları Ezidileri hatırlamaktan kendimi alıkoyamıyorum. Dini mensubiyetleri nedeniyle zulüm gördüler, öldürüldüler, kimlikleri ve hayatları tehlikeye atıldı.”
Papa Franciscus açıklamasında bölgesel sorunlarla mücadele etmek için herksi el ele vermeye devam etti:
“Uluslararası toplumu Irak’ta ve tüm Ortadoğu’da barışı güçlendirmede belirleyici bir rol oynamaya çağırıyorum. Gittikçe artan sıkıntılar tüm insanlık ailesini, ekonomik eşitsizlikler ve bu ülkelerin istikrarını tehdit eden bölgesel gerilimlerle mücadele etmek için dünya çapında el ele vermeye davet ediyor. Silahlar sussun! Burada ve her yerde silahların yayılmasına bir son verelim! Yerel halkla ilgilenmeyen kişisel ve dış menfaatler dursun. Barışı inşa edenlere kulak verelim! Şiddete, aşırıcılığa, taraf tutmaya, hoşgörüsüzlüğe son verilsin! Bu ülkeyi bizimle birlikte yakında ve açık, dürüst ve yapıcı bir mücadele içerisinde inşa etmek isteyen tüm vatandaşlara alan açılsın.”
Papa, 2019 yılının bitiminde on binlerce Iraklının yozlaşmış siyasi tabakayı protesto etmek için sokaklara dökülmesinin üzerinden bir yıldan fazla bir süre sonra gerçekleştirdiği ziyarette “yolsuzluk belası, gücün kötüye kullanılması ve yasa dışı olan her şeye karşı çıkılması” çağrısında bulundu. “Aynı zamanda güvenlik ve istikrarın sağlanması için adalet korunmalı, bütünlük ve şeffaflık geliştirilmeli ve bunlardan sorumlu kurumlar güçlendirilmeli” ifadesini kullandı.
Nüfusun yüzde birini oluşturan Hristiyanlara işaret eden Papa, “Tüm siyasi, sosyal ve dini grupların katılımının sağlanması gerekiyor. Tüm vatandaşların temel insan haklarını güvence altına almalıyız. Kimse ikinci sınıf vatandaş olarak görülmemeli” dedi.
Papa, büyük gerginliklere, karşılıklı mesaj göndermelere ve başta ABD ile İran olmak üzere dış güçlerin aralarındaki hesaplaşmalara tanık olan Irak’a ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ülkelerin Irak halkına uzanan dostluk ve yapıcılığa bağlılık elini geri çekmeyeceklerini ve daha çok siyasi veya ideolojik çıkarlarını dayatmadan yerel yetkililerle ortak sorumluluk ruhu içinde çalışmaya devam edeceklerini umuyorum. Irak, farklılıkların bir arada yaşama ve uzlaşmaya dönüşebileceğini göstermeye davet ediliyor. Diyalog teşvik edilmeli. Tüm toplumların ve yönelimlerin tanınması çağrısında bulunuyoruz.”
Papa ayrıca “Irak’ta atılan reform adımları” olarak adlandırdığı durum için teşvikte bulundu. “Kardeşliğin birçoğunun temel ihtiyaçlarının karşılanması kalıcı barışı da beraberinde getirir. Din, barış ve kardeşliğin hizmetinde olmalıdır. Ayrıca Ortadoğu’da ve tüm dünyada barışı teşvik etmeye çalışılmalı” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Salih, Papa için yaptığı hoşgeldin konuşmasında gerek yeni tip koronavirüs (Kovid-19) gerek Irak’ın karşı karşıya kaldığı terörizm olsun tüm zorluklara, özellikle de devletin barışı sağlama çabalarını baltalamaya çalışan tarafların ve silahlı grupların çok olması sebebiyle kontrol etmekte zorlanılan silahlara dikkat çekti. Papa’nın söz konusu durumlara rağmen bu ziyareti gerçekleştirmekte ısrarcı olmasından mutlu olduğunu dile getirdi. Salih sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hazır Papa hazretleri aramızda aziz ve kerim bir misafir olarak bulunuyorken sevgi, barış, bir arada yaşama ve dini ve sosyal çeşitliliğe destek olma gibi yankısı tüm dünyada duyulan değerleri yeniden vurgulamak için elimizde tarihi bir fırsat var. Doğunun Hristiyanları bu toprakların insanları ve seçkinleridir. Bu yüzden Hristiyansız bir doğu düşünülemez. Hristiyanların doğu ülkelerinden göç etmeye devam etmesi, bu bölgedeki halkların bir arada yaşama gücü açısından vahim sonuçlar doğuracaktır. Hristiyanların baskı yapılmadan dönüşleri sağlama alınmadıkça bölgemiz için hiçbir başarı garanti edilemeyecektir. Bunun için güvenli bir ortam sağlamak üzere çalışılması çağrısında bulunuyorum. Yıllarca süren şiddet ve zulüm Irak’ta 2003 yılında 1,5 milyon olan Hristiyan sayısının bugün 400 bine düşmesine yol açtı.”
Salih Papa’ya hitaben “Kovid-19’un getirdiği sıkıntılara ve zorlu koşullara rağmen Irak’a gelmeniz, ziyaretinizin kıymetini Iraklıların nezdinde ikiye katlıyor” dedi. Salih, Musul’un DEAŞ’tan temizlenmesinin ardından şehirdeki bir kilisenin haçını yerine geri koyarak selamlayan Iraklı askerlerin davranışını hatırlattı. Ayrıca ülkesinin bir çatışma ve dövüş alanı olmasını reddettiğini vurguladı.
Irak Cumhurbaşkanı Salih, Bağdat Sarayı'ndaki kutlamanın bitiminden sonra misafirine Necat Kilisesi'ne kadar eşlik etti. Kilise Irak’taki Hristiyan topluluğundan yüzlerce kişiyi öldüren DEAŞ tarafından patlatılmasının üzerinden 10 yıl geçtikten sonra dün ilk kez üst düzeyde gerçekleştirilen bir ayine tanık oldu.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.