Sirte’nin sembolik anlamı… Kardabiye’den DEAŞ’a, Kaddafi’nin iktidara çıkışından düşüşüne…

Kaddafi’nin “gözdesi” Sirte, iktidardan düştükten sonra harabeye döndü. (Reuters)
Kaddafi’nin “gözdesi” Sirte, iktidardan düştükten sonra harabeye döndü. (Reuters)
TT

Sirte’nin sembolik anlamı… Kardabiye’den DEAŞ’a, Kaddafi’nin iktidara çıkışından düşüşüne…

Kaddafi’nin “gözdesi” Sirte, iktidardan düştükten sonra harabeye döndü. (Reuters)
Kaddafi’nin “gözdesi” Sirte, iktidardan düştükten sonra harabeye döndü. (Reuters)

Sirte kenti (Trablus’un 450 km doğusunda), önümüzdeki haftanın başında Abdulhamid Dibeybe hükümetinin güven oylamasının yapılması için Libya milletvekillerinin toplantısına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Milletvekilleri arasındaki büyük görüş ayrılıklarının ışığında hükümetin onay alması garanti gibi görünmüyor. Ancak Libyalıların büyük bölümü için Sirte’nin sembolik bir anlamı olması göz önüne alındığında bu şehirde sadece Temsilciler Meclisi’nin bir oturumunun yapılacak olması bile bir başarı sayılacak.
Sirte 1915 yılında İtalyan istilacıların yenilgisine tanık oldu. Albay Muammer Kaddafi’nin uzun yönetimi sırasında gözde şehirdi. Kaddafi’nin düşüşüne tanıklık etti. Aynı şekilde Libya’daki DEAŞ örgütünün “başkenti” olarak bilindi. Ayrıca şehir Mısırlıların geçen yıl Libya savaşı sırasında çizdikleri “kırmızı çizginin” de bir parçasıydı.

Sirte 1
Sirte’de pazartesi günü yapılması beklenen Libya milletvekillerinin toplantısı, 1915 yılında meydana gelen “Kardabiye Savaşı”nın yıl dönümünün yaklaşmasıyla birlikte gerçekleşecek. Sirte’nin yakınlarındaki  Kardabiye, 1915 yılının nisan ayında Libyalı mücahitler ile İtalyan ordusu arasında belirleyici bir savaşa sahne olmuştu. General Miani liderliğindeki İtalyanlar Sebha ve Merzuk gibi kovuldukları şehirleri geri almak için Güney Libya’daki Fizan bölgesine doğru ilerlemek üzere harekete geçtiler. İtalyanlar Sirte Savaşı’nda yalnız değillerdi. Yanlarında Habeşistan (günümüzdeki adıyla Etiyopya) ve Eritre’den askerler getirdiler. Ayrıca İtalyanlarla (geçici de olsa) ittifak kurmaya karar veren Mısrata, Tarhuna ve diğer Libya bölgelerinden yerli savaşçılar tarafından da desteklendiler. Ancak General Miani’nin güney Sirte’den Fizan’a doğru ilerleyişi başarılı olamadı. 29 Nisan 1915 yılında Libyalılar ve İtalyan kuvvetleri arasında Kardabiye Savaşı yapıldı. Bu savaşlar İtalyanlar için büyük bir hezimetle sonuçlandı. İtalyanlar geri çekilmek zorunda kaldılar ve mevzileri de bir bir Libyalıların ellerine geçti. Ancak sahildeki diğer bölgelerin yanı sıra başkent Trablus, İtalyanların kontrolünde kalmaya devam etti. Kardabiye hazimetine rağmen İtalyanlar, özellikle Roma’da Mussolini'nin iktidara gelmesinin ardından bir kez daha geri geldiler. Mussolini, kampanyasını 1931 yılında Libyalı mücahitlerin lideri Ömer el-Muhtar’ı idam ederek taçlandırdı.

Sirte 2
Sirte, Albay Muammer Kaddafi’nin, 1969 yılının eylül ayında gerçekleştirdiği Fatih darbesinden 2011 yılının ekim ayında devrilmesine kadar geçen uzun iktidar yıllarında gözde şehriydi. Kaddafi, kabilesinin kalesi sayılan Sirte’yi Libya kıyısındaki küçük ve değeri düşük bir kasabadan, çok sayıda devlet idaresini içeren ve Trablus’tan sonra ülkenin ikinci başkenti ve bazen de ondan önce gelerek başkent rolünü oynayan muazzam bir şehre dönüştürdü. Libya Parlamentosu 1980’lerin sonunda Trablus’tan taşındıktan sonra buraya kuruldu. Kaddafi 1999 yılının eylül ayında ünlü Vagadugu Salonu'nda Afrika Birliği’nin kurulduğunu duyurdu (Afrika Birliği Örgütü’nün -AfB- ardılı olarak). Ayrıca Kaddafi, "Afrika Birleşik Devletleri" kurulmasını ve Sirte'nin idari merkez olmasını planlıyordu. Sirte 2010 Arap Birliği Zirvesi de dahil olmak üzere bir dizi toplantı ve konferansa ev sahipliği yaptı.
Ancak Kaddafi dönemi, Sirte’nin büyük şehirlerin konumuna yükselme çağı olduğu gibi 2011 yılında iktidarın devrilmesinin, özellikle şehir son nefesine kadar Kaddafi’nin yanında savaştığı için yıkıldığının ve tekrar arka plana atılmaya başlandığının duyurusu niteliğindeydi. Kaddafi’ye karşı ayaklanma 17 Şubat 2011’de başladı. Ancak Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ülkelerinden ayaklanmaya destek verilmesine rağmen Kaddafi rejimi ancak aynı yılın  ekim ayında devrilebildi. Kaddafi, eylül ayında muhaliflerinin eline düşmeden kısa bir süre önce Trablus’taki sıkı güvenlik önlemleri ile korunan Bab ül-Aziziye’den kaçarak kabilesinin kalesi sayılan Sirte’ye sığındı. Ancak 20 Ekim’de Sirte’nin büyük bir kısmını yok eden batı hava koruması altında Kaddafi’nin muhalifleri, destekçilerinin korunduğu son mahallelere (2 Numaralı Mahalle) girmeyi başardılar. Bu sırada Libya lideri tekrar kaçmaya çalıştı ancak konvoyu hava saldırılarına maruz kaldı ve önü kesildi. Bu hava saldırıları muhaliflerin onu saklandığı kanalın içerisinden çıkararak tutuklamasını sağladı. Muhalifler oğlu Mutassım ile birlikte kendisine işkence yaptı ve öldürdü. Daha sonra cesetlerini Mısrata şehrine getirdiler ve bilinmeyen bir bölgede defnedilmeden önce halkın karşısında sergilediler.

Sirte 3
DEAŞ ve Ensar eş-Şeriat gibi diğer aşırılık yanlısı örgütler ülkede kendilerine yer edinmek için 2011 yılında, Kaddafi rejiminin devrilmesinin ardından Libya’nın içinde bulunduğu kaostan faydalandı. Ülkenin doğusunda bulunan Derne şehri, daha sonra Suriye çatışması ile kendi aralarında bölünen bu grupların kalelerinden biriydi. Bir kısmı el-Kaide’yi desteklerken, diğer bir kısmı da DEAŞ’ı destekledi. Ancak Derne’de zafer el-Kaide’nindi. Buna karşılık DEAŞ en az Derne kadar önemli bir yeri ele geçirdi. DEAŞ, 2014 yılında Libya’nın bazı bölgelerine yayıldıktan sonra 2015 yılında Sirte şehrine girmeyi başardı. Çok geçmeden burası Libya’daki DEAŞ’ın başkenti oldu. Örgüt Sirte’de İslami öğretilere ilişkin katı yorumlarına göre hareket eden şeriat mahkemeleri kurdu. Kendisine muhalefet eden ya da mahkemeleri tarafından yargılanan birçok Libyalıyı idam etti. Bununla birlikte kameralar karşısında Mısır ve Etiyopyalı Kıpti vatandaşlarına yönelik korkunç katliamları sadece Libya, Mısır ve Etiyopya’da değil, tüm dünyada bir öfke dalgasına yol açtı. DEAŞ'ın Sirte gibi büyük bir şehri ele geçirmesi, şehrin Libya sahilindeki stratejik konumu ve Güney Avrupa sahillerine yakın oluşu Avrupalıların endişesini artırdı. Zira Avrupalılar DEAŞ’ın Suriye’deki karargahından düzenlediği saldırılardan (2015 Paris Saldırıları ve 2016 Brüksel Saldırıları) etkilenmeye başlamışlardı. Libya’daki DEAŞ örgütünün başkentine ilişkin Batı’nın endişesinin bir sonucu olarak ABD ve bazı Avrupalı ülkeler, örgütü Sirte’den çıkarmak için Libyalıların önderliğinde geniş bir kampanya başlattılar. 2016 yılının Mayıs ayında şehri DEAŞ’ın elinden kurtarmak için “El-Bunyan el-Mersus Operasyonu” başlatıldı. Özellikle 2011'de Kaddafi'yi devirmek için yapılan savaşın tekrarı niteliğinde olan bu mücadeleye Sirte’nin batısındaki Mısrata'dan savaşçılar da dahil edildi. “El-Bunyan el-Mersus” savaşçıları Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) güçlerinin bir kısmını teşkilatlandırdı. Ancak ABD'nin savaş uçakları ile en az 495 hava saldırısı yapmasına, savaş gemilerinin hava saldırılarına destek vermesine ve savaşçıların ilerleyişini koordine etmek için karada özel kuvvetlerin yer almasına rağmen Sirte’yi geri almak kolay olmadı. DEAŞ kalesini savunmaya devam etti ve unsurları, savaşçıları ağır kayba uğratarak sokak savaşlarına girdi. DEAŞ’ın Sirte’deki ölesiye verdiği mücadele ele geçirdiği bölgeleri kolay kolay bırakmayacağını da gösterdi. Tıpkı Musul ve Rakka’nın yanı sıra örgütün 2019 yılında Suriye’nin doğusunda kalan Deyrizor kırsalındaki son kalesi el-Baguz’da da yaptığı gibi.
Sert çarpışmalardan aylar sonra Sirte’yi DEAŞ’tan temizleme operasyonu 2016 yılının aralık ayında sona erdi. DEAŞ, Sirte'de yüzlerce savaşçısını kaybetti. ABD ordusunun tahminlerine göre bu syı 800-900 arasında. Libya yerel tahminlerine göre ise 2000-2500 civarında. Ölenler Libya’daki DEAŞ’ın vurucu gücünü oluşturuyordu. Bu gücün yok edilmesi DEAŞ’ın ülkede ve çevresinde oluşturduğu tehdidin büyük ölçüde azalmasını sağladı. Sirte’den kaçmayı başaran bazı DEAŞ unsurları şehrin güneyindeki çölde ABD uçakları tarafından takip edildi. ABD, 2017 yılının ocak ayında Sirte'nin güneyinde bir DEAŞ kampını bombaladı. Saldırı sonucu yaklaşık 90 DEAŞ unsuru öldürüldü.

Sirte 4
2020 yılında Sirte bir kez daha neredeyse savaş alanına dönüştü. 2020 yılının baharında UMH güçleri, Türkiye’nin desteğiyle ülkenin batısında savaşın gidişatını değiştirmeyi başardı. Bunun sonucunda Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO) güçleri, Trablus’un kapılarından ve tüm Batı Libya bölgesinden geri çekilmek zorunda kaldı. Hafter güçleri kıyıdaki Sirte ve ülkenin merkezinde bulunan Cufra’ya doğru doğuya çekildi. UMH güçlerinin kendilerini ülkenin doğusuna kadar takip etme tehdidi devam ediyordu. Nitekim öyle de oldu. UMH güçleri, özellikle de Mısrata şehrinden gelenler, doğuya doğru ilerlediler ve Sirte’nin etrafındaki bölgelerin kontrolünü ele geçirdiler. Ancak savaş uçakları saldırılar düzenledi ve ilerlemelerini engelledi. Bu uçakların Rusya merkezli Wagner Grubu için çalışan paralı askerlere ait olduğu ve Hafter’in saflarında savaştığı iddia ediliyor. Ancak Hafter ordusunun sözcüsü, saflarında paralı askerlerin olduğunu defalarca kez reddetti. Buna karşılık ABD’nin Afrika Kuvvetleri Komutanlığı (AFRICOM), Sirte ve Cufra’da “Wagner Gruba ait paralı askerlerin” olduğunu vurgulayarak ellerinde Libya’daki operasyonlarında kullandıkları MİG ve Suhoy savaş uçakları olduğunu öne sürüyor.
Bu iki şehirde Rus paralı askerleri olsun ya da olmasın yeni Sirte savaşını durduran şey Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin Sirte’den Cufra’ya kadar çizdiği “kırmızı hat” oldu. Sisi bu çizginin geçilmesinin Mısır’ın ulusal güvenliğine tehdit sayılacağını ve bunun Mısır’ın Libya’ya askeri bir müdahalede bulunmasını gerektireceğini söylemişti. 2020 yılının sonbaharında Libya’daki çatışma tarafları ateşkes ilan etti. Bunun ardından Sirte, ülkenin batısında UMH’yi ve doğusunda LUO’yu destekleyen Libya ordusunun askeri komitelerinin toplantılarına tanık oldu. Bu sırada ABD Sirte’yi silahlardan arındırılmış bir şehre dönüştürmek ve iktidar için çatışan Libya taraflarının rızasını almış bir güvenlik gücü konuşlandırılması için çaba gösterdi.
Mısır’ın “kırmızı çizgisi”, Libyalıların askeri çatışmalarını durdurup tekrar müzakere masasına dönmesine yardımcı oldu. En nihayetinde de bir başkan ve iki yardımcısından oluşan bir Başkanlık Konseyi ve yeni bir hükümet olmak üzere yeni bir yürütme otoritesi seçildi.
Sirte, bu kez ülkeyi yeni bir askeri savaşa sürüklenmekten korumaya yardımcı olabilecek bir siyasi savaş arenasına dönüşecek. Sirte’deki görüşmelerin Kaddafi’nin istediği gibi şehre eski “gözde” konumunu yeniden kazandırıp kazandırmayacağı ise henüz bilinmiyor.

 


Abdulati, Gazze Şeridi'nin altyapısının yeniden inşa edilmesi çağrısında bulundu

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
TT

Abdulati, Gazze Şeridi'nin altyapısının yeniden inşa edilmesi çağrısında bulundu

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati bugün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nin altyapısının yeniden inşa edilmesinin ve insani yardımların bölgeye güvenli, hızlı ve engelsiz şekilde ulaşmasının önemini vurguladı.

Açıklama, Abdulati’nin Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib ile gerçekleştirdiği görüşme sonrasında Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hallaf tarafından duyuruldu.

Hallaf’ın açıklamasına göre Abdulati, mart ayında yayımlanan ortak bildiriyle Mısır-AB ilişkilerinin kapsamlı ve stratejik bir ortaklığa yükseltilmesinden bu yana yaşanan olumlu gelişmeleri memnuniyetle karşıladı. Bakan, ortaklığın altı ana ekseninin uygulanması çerçevesinde karşılıklı çıkar alanlarında iş birliğini güçlendirmeye kararlı olduklarını belirtti. Ayrıca uluslararası toplumun bölgedeki jeopolitik krizler ile mülteci ve göçmen sorunlarının yükünü paylaşma sorumluluğunu hatırlatarak, komşu ülkelerdeki krizler nedeniyle milyonlarca yabancıya ev sahipliği yapan Mısır’ın ağır bir yük taşıdığını ifade etti.

Abdulati, Lahbib’i Gazze Şeridi’ndeki son duruma ve ateşkesin Şarm eş-Şeyh Barış Anlaşması doğrultusunda kalıcı hâle getirilmesine yönelik yürütülen çabalara dair bilgilendirdi. Ayrıca Mısır’ın, erken toparlanma, yeniden inşa ve Gazze’nin kalkınmasını ele alacak uluslararası konferansa yönelik hazırlıklarını sürdürdüğünü aktardı.

Mısır Dışişleri Bakanı, 20 Kasım’da Brüksel’de yapılan Filistin Bağışçılar Grubu’nun ilk toplantısını da memnuniyetle karşıladı. AB ve üye ülkelerden yeniden imar sürecinin finansmanına etkin katılım beklediklerini belirten Abdulati, Filistin halkına ve Filistin Yönetimi’ne destek sağlayan Avrupa mekanizmalarının etkinleştirilmesi ve bütçelerinin güçlendirilmesinin önemini vurguladı.

Suriye dosyasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Abdulati, Mısır’ın Suriye’nin birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini savunan kararlı tutumunu yineledi. Abdulati, ülkenin istikrarını zayıflatabilecek her türlü girişim ve müdahaleye karşı olduklarını belirterek, Suriye halkının beklentilerini karşılayacak kapsamlı bir siyasi sürecin hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.

Açıklamaya göre Lahbib, Mısır’ın bölge barışı ve istikrarı için yürüttüğü çabaları ve Gazze Şeridi’nde ateşkesin sağlanması ile insani yardımların ulaştırılmasındaki kritik rolünü takdir etti. AB’nin Mısır’ın bu yöndeki çalışmalarını desteklediğini ve stratejik ortaklığı güçlendirmeye önem verdiğini ifade etti.

Hallaf, görüşmede Sudan’daki gelişmelerin de ele alındığını aktardı. Abdulati’nin, özellikle el-Faşir bölgesinde işlenen ağır ihlalleri kınadığı ve Sudan’daki çatışmaların durdurulması ile devletin birliği ve bütünlüğünün korunması için Mısır’ın dörtlü mekanizma kapsamında yürüttüğü çabaları anlattığı belirtildi.

Abdulati, insani yardımların Sudan’a ulaştırılmasının önemine dikkat çekerek, ülkenin egemenliğine saygı duyulması ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği içinde yardım akışının kolaylaştırılması yönündeki kararlılıklarını vurguladı.

Görüşmede ayrıca Lübnan’daki gelişmeler ele alındı. Abdulati, Mısır’ın Lübnan’ın birliği, egemenliği, güvenliği ve istikrarına verdiği desteğin değişmez olduğunu ifade etti.


Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
TT

Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)

İsveç Göç Bakanı Johan Forssell, bugün yaptığı açıklamada, Stockholm ve Şam'ın, İsveç'te işlenen suçlardan hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacağını duyurdu. Bu, Stockholm'ün Suriye'ye yaptığı yardımların bir kısmını dağıtmaya devam edebilmesi için koyduğu bir koşuldu.

Forssell, İsveç kamu yayın kuruluşu SR'de yaptığı açıklamada, söz konusu kişilerin "İsveç'te bulunan ve orada suç işlemiş Suriye vatandaşı kişiler olduğunu ve sınır dışı edilmeleri gerektiğini, ancak bunun çeşitli nedenlerle bazen çok zor olduğunu" belirtti.

Forssell ve Uluslararası Kalkınma Bakanı Benjamin Dossa, bu hafta Suriye'yi ziyaret ederek Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüştü. Bu, İsveçli bakanların 2011'den bu yana Şam'a yaptığı ilk ziyaretti.

2015 yılında savaştan kaçan birçok Suriyeliye İsveç'te sığınma hakkı tanıyan büyük göçmen akınının ardından, ardışık sol ve sağ hükümetler sığınma kurallarını sıkılaştırdı.

Forssell, "İsveç'in en önemli önceliklerinden biri konusunda iş birliği yapmayı kabul ettik," diyerek, "İsveç'e gelenlerin büyük çoğunluğu dürüst ve yasalara saygılı, ancak suç işleyenler de var" ifadeleriini kullandı.

Forssell, "Bu insanları sınır dışı edebilmeliyiz; İsveç'te onlara yer yok" dedi.

İsveç kalkınma yardımlarını düzenleyen ve artık göçü azaltmayı ve sınır dışı işlemlerini hızlandırmayı da içeren yeni ilkeye işaret etti; bu iki hükümet önceliği var.

"İsveç çıkarlarımız tehlikede... Kalkınma yardımı sağladığımızda, bu ülkelerin bizimle iş birliği yapmalarını ve vatandaşlarını, özellikle de İsveç'te suç işleyenleri geri almalarını bekliyoruz. Benzer adımlar atılmazsa, kalkınma yardımı sağlamayacağız" dedi.

İki bakan, Suriyelilerin geri dönüşü konusunu eş-Şara ile genel olarak görüştü. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre ülkelerine dönmek isteyen Suriyelilere, seyahat masrafları ve diğer lojistik giderlerini karşılamak üzere mali yardım alma hakkı tanınıyor.


Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
TT

Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) toplantısında Rus silahlarının etkinliği hakkında konuştu.

Rus haber ajansı Interfax'ın aktardığına göre Putin, bugün Kırgızistan'da düzenlenen askeri ittifak toplantısında, "Gerçek muharebe operasyonlarında etkili olduğu kanıtlanmış modern Rus silahları ve teknolojisiyle birleşik silahlı kuvvetleri donatmak için geniş çaplı bir program başlatmayı öneriyoruz" dedi.

Rusya, Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşta düzenli olarak yeni silah sistemleri test ediyor.

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te konuşan Putin, hava ve savunma kabiliyetlerine odaklanan ortak askeri tatbikatların planlandığını söyledi.

 KGAÖ, Rusya'nın hakim olduğu bir askeri ittifaktır.

Şu anda eski Sovyet cumhuriyetleri olan Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Belarus'u kapsamaktadır.

Ermenistan, Dağlık Karabağ bölgesindeki anlaşmazlıkta Azerbaycan'a yenilmesinin ardından Rusya ile gerginliğin artması üzerine Şubat 2024'te ittifak üyeliğini dondurdu.