Şarku’l Avsat, ABD ve Rusya arasında son yıllarda kapalı kapılar ardında yapılan müzakerelerin detaylarını yayınlıyor: Viyana’da Moskova-Washington arasındaki “gizli iletişim kanalı”, askeri uzlaşılar ve siyasi hayal kırıklıkları

Eski ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Haziran 2019'da Japonya'nın Osaka kentinde G20 Zirvesi'nin oturum aralarında bir araya gelmişlerdi (Getty)
Eski ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Haziran 2019'da Japonya'nın Osaka kentinde G20 Zirvesi'nin oturum aralarında bir araya gelmişlerdi (Getty)
TT

Şarku’l Avsat, ABD ve Rusya arasında son yıllarda kapalı kapılar ardında yapılan müzakerelerin detaylarını yayınlıyor: Viyana’da Moskova-Washington arasındaki “gizli iletişim kanalı”, askeri uzlaşılar ve siyasi hayal kırıklıkları

Eski ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Haziran 2019'da Japonya'nın Osaka kentinde G20 Zirvesi'nin oturum aralarında bir araya gelmişlerdi (Getty)
Eski ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Haziran 2019'da Japonya'nın Osaka kentinde G20 Zirvesi'nin oturum aralarında bir araya gelmişlerdi (Getty)

Rusya ordusu ile ABD savaş uçaklarının 26 Şubat'ta Suriye-Irak sınırındaki ‘İran üslerini’ bombalandıklarının duyurulmasının arasında 4 veya 5 dakikalık bir süre vardı. ABD’nin Rusya ile arasındaki bu süre önceden daha uzundu. Bu süre, Nisan 2017 veya 2018 yıllarında ‘Suriye üslerinin’ bombalanması öncesinde saatleri bulabiliyordu.
Rusya şuan, askeri yetkilileri ve diplomatları ile bu ‘Suriye unsurunu’ değerlendirirken Washington, ABD’nin Rus muhalif siyasetçi Aleksey Navalni davasıyla ilgili ‘yaptırımlar paketine’ ek olarak resmi eleştirilerine devam ediyor. ABD Başkanı Joe Biden, yönetimi sırasında Moskova ile Washington arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığını, “ABD, özellikle Çin'in artan hırslarıyla ve Rusya'nın demokrasimizi zayıflatma arzusuyla tiranlığın ilerlemesi karşısında var olmalıdır” sözleriyle ifade etmişti. Biden sözlerine ayrıca, “Başkan (Vladimir) Putin'e, açıkça ve selefimden çok farklı bir şekilde, ABD'nin Rusya'nın saldırgan eylemlerine maruz kaldığı zamanın bittiğini söyledim” ifadelerini eklemişti.
Biden, bu sözlerle, eski ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin liderliğinde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Hillary Clinton, John Kerry'den Rex Tillerson ve Mike Pompeo'ya ABD’nin eski dışişleri bakanları arasında kapsamlı resmi toplantıların yapıldığı önceki yıllara atıfta bulunuyordu. İki taraf arasında özellikle 2019 ve 2020 yıllarında ve öncesinde, başta Rusya Dışişleri Bakanı’nın Suriye dosyasından sorumlu eski yardımcısı Büyükelçi Sergey Verşinin ile Trump döneminin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey arasında ve askeri yetkililer arasında olmak üzere Suriye konulu ‘Viyana Yolu’ adlı görüşmeler ve ‘ilan edilmemiş müzakereler’ yapıldı. Bunların yanı sıra geçtiğimiz yıllarda yetkililer, askerler, eski diplomatlar ve her iki taraftan uzmanlar arasındaki ‘ikinci yol’ görüşmeleri gerçekleşti.
İki taraf arasındaki ilişkiler, Biden’ın ABD yönetimini devralmasıyla çetin bir sınava girerken Şarku’l Avsat bugün ABD ve Rusya arasında son yıllarda resmi ve gayri resmi olarak yapılan görüşmelerin bir özetini yayınlıyor:
ABD’nin dış politikasına, eski Başkan Barack Obama döneminden beri ‘Irak düğümü’ yön veriyor. ABD, Irak’a ‘delinmiş uluslararası kitle imha silahları şemsiyesi’ altında müdahale etti. Domino etkisi yaratamayan, sorunları ve trajedileriyle başına taç ettiği Irak'ta ve Ortadoğu'da demokrasiyi yayma macerasına atıldı. Washington, Libya'ya müdahale ettiğinde Batılı müttefikleri, ABD’nin yarasını sarmadılar. Bu iki deneyim, ABD’nin Suriye'deki adımlarını gölgeleyen ‘iki düğümdü’. Buna bir de Obama ekibinin, İran'ın bölgesel yayılmacılığını ele almadan nükleer dosyasına ilişkin ‘takıntısını’ da ekleyebiliriz. Başkan Barack Obama, Ağustos 2013'teki Doğu Guta’da gerçekleşen iki katliamdan sonra güç kullanmakta ve güvenli bir bölge kurma tekliflerini kabul etmekte tereddüt etti. Putin, Obama’ya ‘kimyasal silahların kullanılmasının’ ardından teklifi gümüş tepside sundu ve iki ülke, Eylül 2013'te kimyasal programla ilgili bir anlaşmaya vardı.
Bu gelişme öncesinde, Lavrov, Clinton ve diğerleri Haziran 2012'de ‘Cenevre Bildirisi’ni hazırladılar ve ‘geçici bir yürütme organı’ oluşturulmasını sağladılar, ancak yorumu konusunda aralarında pürüz çıktı.  Mayıs 2013'te Lavrov ve Kerry, Cenevre Bildirisi’ni uygulamak için siyasi süreci hızlandırmayı kabul ettiler ve Eylül 2012'de Kofi Annan'ın yerine Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilciliğine atanan Lakhdar Brahimi’yi 2014 yılının başlarında Montrö'de uluslararası ‘Cenevre 1’ konferansını düzenlemekle görevlendirdiler.
Eylül 2013'te Lavrov ve Kerry arasında kimyasal silahların imha edilmesi bir için anlaşmaya varıldı. Anlaşmayı uygulama programı, Şam'ın 2014 ortalarındaki bakanlık seçimi tarihlerine uyuyordu.  Anlaşma daha sonra Cenevre Bildirgesi’ni yasallaştıran BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2118 sayılı uluslararası kararına çevrildi. Anlaşma, DEAŞ’ın Suriye’deki kontrol ettiği alanların artması ve Ürdün ile Türkiye'deki Suriyeli muhalifleri silahlandırmak için bölgesel destekli gizli bir ABD programının hayata geçirilmesiyle Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) geri çekilmesi gibi birçok konuda adeta bir dönüm noktası oldu. 2015 baharında ağır darbe alan rejim güçlerine İran’ın desteği de yardımcı olamadı ve rejim İdlib ve Dera kırsalını kaybetti. Rejimin kontrol ettiği bölgeler, Suriye'nin yaklaşık yüzde 15'i ile sınırlı kaldı.
2015 ortalarında, rejimi desteklemek için tüm yeteneklerini ortaya koyan İran, Putin'in ‘avına’ saldırmak için uygun anı beklediği bir dönemde Rus ordusuna başvurdu. Olan oldu ve Rusya, Eylül 2015'te Suriye’ye müdahale etti. Rusya artık Suriye'ye ve Ortadoğu’nun anahtarına sahipti. Bundan sonra Rusya, siyasi sürecin ‘münhasır temsilcisi’ oldu. Bu durum, çatışmaya dahil olan tüm ülkelerin katılımıyla ‘Viyana Siyasi Süreci’ başlatılarak, Suriye için Uluslararası Destek Grubu (ISSG) belirginleşmesini sağladı. 2015 yılı sonunda BMGK’nın 2254 sayılı karar taslağına ulaşıldı. Rusya karar taslağında bir dizi ‘aksaklık’ ve ‘çatlak’ buldu. Bunlardan bazıları, siyasi sürecin, BM’nin eski Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura tarafından desteklenen bir ‘paket formül’ sayesinde ‘geçiş organından yönetişime’ taşınması, Suriye muhalefetinin ‘müzakere organı’ olarak kalmayıp temsil çerçevesinin Kahire ve Moskova platformlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi ve terörist grupların belirlenmesine rağmen ‘ılımlı muhalefete’ karşı geniş çaplı askeri operasyonların yapılmasının temelini oluşturan ‘terörle mücadele’ unsurlarının getirilmesiydi.
Suriye, bombardımanlar, yerinden edilmeler ve iltica etmelerle yorgun düşmüş vaziyette 2016 yılına ulaştığında Kerry halen Lavrov ile ‘uzlaşılara’ varmakla meşguldü. Görüşme maratonunu ardından ateşkes anlaşmasına vardılar. Ateşkes anlaşması, Cenevre'deki barış müzakerelerinin başlatılmasına paralel olarak kuşatma altındaki Doğu Halep'e yardım ulaştırılması, ateşkes için Amerikan ve Rus orduları arasında ‘ortak uygulama odası’ oluşturulması, Heyet Tahrir'uş Şam’ın (HTŞ/eski adıyla Nusra Cephesi) hedef alınması için harita ve istihbarat bilgisi alışverişi yapılması, DEAŞ'a karşı mücadelenin koordine edilmesi ve Suriye’nin savaş uçaklarının üslerinde kalması dahil olmak üzere birçok çetrefilli dosyayı kapsıyordu. Ancak anlaşmanın uygulamaya koyulamamasındaki en önemli faktör, bir izleme mekanizmasının olmamasıydı. Zaman geçti. Bombardımanlar ve çatışmalar devam etti. 2016 yılının sonuna gelindiğinde yaşanan en belirgin uzlaşı Moskova-Ankara arasındaydı. Rusya, Türkiye'nin Suriye'nin kuzey cephelerine girmesi ve Fırat Kalkanı’nı oluşturması karşılığında Doğu Halep'ten vazgeçti.
Şam'ın Halep'i geri alması, Suriye savaşındaki bir başka dönüm noktası oldu. Moskova, Ankara ve Tahran ilerleme kaydetti. Bu durum, 2017 yılının başında Doğu Guta, Humus kırsalı, İdlib ve çevresi ile Dera ve çevresinde olmak üzere dört adet ‘gerginliği azaltma’ alanını oluşturan üç ‘garantör’ ülke arasında Astana sürecinin başlamasıyla açıkça görülüyordu. Astana süreci, kuşatma ve bombardıman altında inleyen muhaliflerin kontrolü altındaki bölgelerin büyük bölümünü geri kazanmak için bir manevra sağladı. Rusya'nın siyasi ve insani kılıfla izlediği askeri yol, uluslararası sponsorlukla desteklenen ve yüksek siyasi prestije sahip olan Cenevre sürecini gölgede bıraktı.

Çatışmanın engellenmesi
Öte yandan ABD, iki bölgeye odaklandı. Bunlar biri, Uluslararası Koalisyon’un DEAŞ'a karşı mücadele operasyonlarının gerçekleştiği Fırat’ın doğusu, diğeri ise İsrail ve Ürdün’e yakın olan Suriye’nin güneybatısıydı. Washington her ‘hastalığa’ bir tedavi uyguladı. Geçtiğimiz yıllarda dışişleri bakanları arasında ikili veya toplu olarak yapılan basına açık toplantıların yanı sıra iki taraf arasında (ABD-Rusya) çoğunlukla Viyana olmak üzere (bazıları Cenevre ve New York'ta), daha önce açıklanmayan görüşmeler yapıldı. İki taraf arasında Suriye dosyasında gerçekleşen büyük anlaşmaların çıkış noktası, bu görüşmelerdi. Bu görüşmeler sonucunda 2017'nin ortalarında, doğusunun ABD’nin liderlik ettiği DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) batısının ise Rusya ve müttefiklerine ayrıldığı Fırat Nehri'nin iki taraf arasındaki temas hattı olarak kabul edildiği, ‘sürtüşmeleri önleme’ amacıyla askeri bir uzlaşıya varıldı. Böylece iki ülkenin savaş uçakları arasında Suriye'deki faaliyetleri sırasında herhangi bir sürtüşme olmasını önlemek amacıyla bilgi ve veri alışverişi yapılmasını sağlayacak askeri bir iletişim hattı kuruldu. Elbette bu gelişme, ABD’de Rus ordusuyla iş birliğini yasaklayan yasal bir engelin aşılmasının ardından gerçekleşebildi.
Temmuz 2017'ye gelindiğinde Trump ve Putin, Suriye hükümet güçleri ile muhalif güçleri arasında bir ateşkes anlaşması yapıldığını duyurdu. Anlaşmanın imzalanmasından önce Trump, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) Suriyeli muhalif güçleri finanse etme çabalarını tamamen durdurmuştu. Bu da Rusya’nın Suriye meselelerinde üstünlüğü korumasına izin veren üstü örtülü bir anlaşma çerçevesinde olmuştu.
ABD güçleri, Mayıs 2017’de et-Tanf Üssü’ndeki ‘İran destekli grupları’ bombaladı. Şubat 2018'de ise Suriye'nin doğusunda, Rus güvenlik şirketi Wagner'e bağlı paralı askerleri bombaladı. İki taraf arasında ‘sürtüşmeyi engelleme’ anlaşması çerçevesinde sorunların artmasını önlemek için askeri istihbarat paylaşımı yapılıyordu. Tıpkı ABD'nin geçtiğimiz 26 Şubat’ta Elbukemal yakınlarında ‘İran destekli grupları’ hedef aldığı son bombardımanda olduğu gibi. Genellikle Viyana'daki müzakere turları sırasında bombardımanlar ve sahadaki gerilimlerle karşılıklı mesajlar verilip alındı.
Diğer yandan 2018 yılı ortalarında ‘Güney Suriye Anlaşması’ yapıldı ve iki taraf arasındaki ‘Viyana Süreci’ doğdu. Güney Suriye Anlaşması, BM Ateşkes Gözlemci Gücü'nün (UNDOF) Golan Tepeleri’nde görevine devam etmesi karşılığında, İran destekli milislerin güneyden uzaklaştırılmasını ve rejim güçlerinin, Dera ve Kuneytire kırsalının kontrol etmesini öngörüyordu. Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, Eylül 2018’de yapılan anlaşmaların ayrıntılarını açıkladı. Konaşenkov açıklamasında, “Tüm İran yanlısı güçler ve onlara ait ağır silahlar, Suriye'nin doğusunda İsrail için güvenli bir mesafeye Golan Tepeleri'nden 140 kilometre geriye çekildi” dedi. Konaşenkov, söz konusu bölgeden bin 50 asker, 24 roketatar ve taktik füze sistemlerinin yanı sıra 145 silahın geri çekildiğini de sözlerine ekledi. Aynı şekilde UNDOF, düzenlemelerin 2011 öncesine dönüşünün bir göstergesi olarak  2 Ağustos'ta 2012'den beri ilk kez, 1974'te anlaşmaya varılan ateşkes hattına ulaşan Rus subaylar eşliğinde bir devriye gezdi.
Dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Satterfield, ABD'nin DMUK Özel Temsilcisi Brett McGurk ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Michael Ratney, Rus mevkidaşlarıyla katıldıkları Viyana Süreci görüşmelerinde, Güney Suriye Anlaşması uyarınca et-Tanf Üssü’nü ‘dağıtma’ kararı aldı.  Ancak kısa süre sonra İsrail'in baskısı nedeniyle karardan vazgeçildi. Böylece çekilmenin, et-Tanf Üssü’nü içermediği anlaşıldı.
Trump’ın, Ekim 2019’da Türkiye’nin Tel Abyad ile Rasulayn arasında bir operasyon başlatmasına yeşil ışık yakan Türkiye ile Suriye sınırındaki Amerikan güçlerinin geri çekilmesi kararından sonra Fırat'ın doğusundaki askeri konuşlandırmada büyük değişiklikler oldu. Rusya, Türkiye ve Suriye rejimi bölgede asker konuşlandırdı. ABD ve Rusya’ya ait tanklar ve askeri araçlar arasında askeri bir kovuşturmadan daha fazlası vardı ve bu mesele, liderler arasındaki iletişimin yanı sıra taraflar arasında birçok askeri uzlaşının yapılmasını gerektiriyordu. Ayrıca, ABD’nin petrol alanlarını korumayı ve Rus güçlerinin ‘tacizinden’ kaçınmayı amaçlayan ‘Bradley’ mekanizmaları dahil olmak üzere yeni mühimmat konuşlandırması gerekti. Aralık 2019'un ikinci yarısında, İsviçre'nin Bern kentinde, Rusya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valeriy Gerasimov ile ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley arasında ‘Suriye'deki askeri operasyonların uygulanması sırasında askeri güçleri arasındaki sürtüşmeleri engellemek’ için bir toplantı yapıldı.

“Suriye bataklığı”
Jeffrey ve yardımcısı Joel Rayburn, Brett McGurk’un görevini devraldıktan sonra ABD’nin Suriye'ye yaklaşımında bir değişiklik oldu ve Viyana’da duyurusu yapılmayan resmi müzakerelere yeniden başlandı. ABD tarafı görüşmelere McGurk'ün izlediği yolda devam etti, ancak buna siyasi ve insani dosyalar hakkında konuşulması ve ‘adım adım’ yaklaşımını ya da ‘çoktan çok azdan az gider’ yaklaşımını sunma girişimi de dahil olmak üzere bir takım eklemeler yaptı. Jeffrey ve Verşinin arasında 2019 yazında Viyana'da gerçekleşen oturumlardan birinde, Amerikalılar ilk kez bazı karşılıklı adımlar atılması için yazılı belgeler ve teklifler sundular. Bunlar arasında sınır ötesi insani yardımların yapılabilmesi amacıyla uluslararası bir kararın kabul edilmesi, siyasi sürecin etkinleştirilmesi, Suriye Anayasa Komisyonu’nun oluşturulması, çalışmalarının başlaması ve çalışma ilkeleri üzerinde anlaşma sağlanması gibi talepler karşılığında yaptırımların dondurulması, rejimin kontrolü altındaki bölgelere yardım sağlanması, bir bildiri yayınlanması, Suriye'deki mayın temizleme çalışmalarının finanse edilmesi ve Ürdün'ün güney Suriye'ye elektrik sağlamaya ikna edilmesi yer aldı. ABD tarafı ayrıca 2018 yılı ortalarına uzanan, İran'ın Golan Tepeleri ve Ürdün sınır hattından en az 85 kilometre geriye çekilmesini öngören ve Lavrov ile Kerry arasında Eylül 2013'te imzalanan kimyasal silahsızlanma anlaşmasına bağlılığı garanti eden Güney Suriye Anlaşması’nın uygulanmasını şart koştu. ABD’nin sunduğu belgeler ve teklifler, Haziran 2019'da Japonya'da gerçekleşen G20 Liderler Zirvesi’nin oturum aralarında yapılan Putin-Trump zirvesine zemin hazırladı. Fakat bu çabalar, her iki taraf için de bir hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Suriye’de kötüleşen ekonomik durum ve 2020 başlarında İdlib Ateşkesi’ne yönelik ihlaller nedeniyle Viyana Süreci 2019'un sonlarında askıya alındı. Ruslar, Viyana Süreci’ni sürdürme niyetinde olduklarını gösterdiler. Jeffrey ile Verşinin arasında geçtiğimiz yılın Temmuz ayında Viyana'da, Ağustos ayında ise Cenevre'de iki görüşme gerçekleşti. (Verşinin, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalandığı için ikinci tura katılmazken onu Putin’in Ortadoğu ve Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov temsil etti.) Rusya’nın süreci devam ettirmeye yönelik ilgisi, Lavrov’un 2019 sonunda Washington'a yaptığı ziyaretin sonuçlarına ilişkin Moskova'nın duyduğu hayal kırıklığından da kaynaklanıyordu. Hayal kırıklığının nedeni ise Lavrov’un, ‘Sezar (Caesar) Yasası’nın yürürlüğe girmesini ve Washington’ın Şam'a yönelik ‘azami tecrit’ uygulamasını dondurmayı başaramamasıydı.
Temmuz ayında yapılan görüşmede, Rusya tarafı ekonomik krizin derinliğine ve siyasi durumu ele almaya’ ikna olsa da Sezar Yasası’nın Haziran ayında yürürlüğe girmesine ve Washington'ın Moskova'nın birkaç Arap ve Avrupa ülkesini Şam'la ‘normalleşmeye’ ve uyguladıkları yaptırımları durdurmaya ikna etme girişimlerini engellemesine canının sıkıldığı belliydi. Bunun yanı sıra taraflar arasında Suriye Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarının sonuçlarıyla ilgili fikir ayrılığı vardı.
Rusya heyetine göre İdlib Ateşkesi, Şam’ın İdlib’de herhangi bir kapsamlı askeri operasyon gerçekleştirmesine gerek kalmadan Türkiye’nin Astana Süreci’ndeki iş birliği sayesinde gerçekleşti. Bu da Moskova’nın, Ankara ile olan iş birliğine güvendiğini gösteriyordu. Suriye’deki diğer askeri varlıkların ‘yasadışı’ olduğu söyleminde, Kürt ‘ayrılıkçılara’ yönelik ikazlarda ve Suriye'nin birliğine yönelik endişede bir artış söz konusuydu.
Siyaset arenasında ise Amerikalılar, geçtiğimiz Ağustos ayında, Suriye Anayasa Komisyonu'nun yıllarca çalışmaya devam edebileceğini ve sonuçlara ulaşması için herhangi bir zaman çizelgesi olmadığına dikkati çekerek Moskova'nın adım adım yaklaşımını reddettiğini söylediler. Öte yandan 2020 yazında 2021 yılı ortalarında Suriye’de başkanlık seçimi yapılmasının planlandığı duyuruldu. Ruslara göre Arap ve Avrupa ülkelerinin Suriye ile yeniden normalleşmesi, seçim sonuçlarının ve ‘Esed’in meşruiyetinin’ tanınması için bulunmaz bir fırsat. Buna ek olarak yeni başkanlık seçiminin, Suriye’nin mevcut 2012 Anayasası’na göre yapılması planlanıyor. Ayrıca başkanlık seçiminin, Anayasa Komisyonu'nun Cenevre'deki çalışmaları ve BMGK’nın 2254 sayılı kararının uygulanmasıyla hiçbir ilgisi olmadığını belirtmekte fayda var.
Buna karşın ABD, Rusya ve İran'ı ‘caydırmak’ amacıyla Fırat'ın doğusundaki askeri varlığın güçlendirilmesi, Kürtler için ‘iç evi düzenleme" girişimleri ve DMUK’un görevine devam etmesi,  Şam'a uygulanan tecridi ve krizi artıran Sezar Yasası kapsamında yeni yaptırımların uygulanması, Şam ile siyasi normalleşmenin önlenmesi ve Suriye'nin yeniden yapılanmasına katılımın engellenmesi gibi adımlarla kendi gündemine göre hareket etmeye devam ediyor. Bir yandan da İsrail’in Suriye’de düzenlediği bombardımanlar sürüyor. ABD, bu ‘araçlarla’ Rusya'yı kendi tarafına çekebilme ihtimali üzerine bahse giriyor. ABD’nin ekibinin, özellikle de Jeffrey'nin aklında, İran’ın 1980-1988 yılları arasında Irak’la arasındaki savaşta ve Sovyetler Birliği'nin (Rusya) Afganistan'da boğulma deneyimini tekrar etmesi olasılığı var. Amerikalılar, az sayıda asker kaybederek, para ve insan gücü harcayarak, İran ve Rusya'ya karşı ve Suriye’de siyasi olarak stratejik sonuçlar elde edebiliyorlar. Bu da Rusya’yı iki seçenekle karşı karşıya bırakıyor. Ya yıkılmış, dışlanmış, kuşatılmış ve izole edilmiş bir ülkeye sahip olacak ya da ABD ile bir takım jeopolitik tavizler vermesini gerektiren ve iç krize bir çözüm içeren bir anlaşmaya varacak.
Geçtiğimiz yılın sonlarında, ABD başkanlık seçimi öncesinde Viyana Süreci görüşmelerini gerçekleştirmek için yeterli zaman kalmamıştı. Seçim sonrası ise Trump ve Suriye dosyasıyla ilgilenen ekibi saf dışı kaldı. Biden ve ekibi ise Suriye politikasının gözden geçirildiği ve Rusya ile gerilimin yaşandığı bir zamanda göreve geldi. Suriye, yeni ABD yönetimi için henüz bir öncelik değil ve Suriye dosyasıyla ilgili yeni bir temsilci atanmadı.
ABD, açık bir şekilde DEAŞ'a odaklanıyor ve DEAŞ hücrelerini avlıyor. Bu arada Obama yönetiminde görev yapan bazı isimler Biden yönetimiyle sahaya geri döndüler. Bu isimlerden bazıları, Obama'nın yıllarındaki ‘hayal kırıklıklarını’ ve ‘alınan dersleri’ hatırlatırken bazıları ise Rusya tarafına ABD, Suriye ve dünyadaki ‘acılarını’ hatırlatıyorlar.
Obama yönetiminde görevli olan McGurk, Biden yönetiminde kilit bir pozisyonla geri döndü ve Suriye politikasının gözden geçirilmesinde çok önemli bir rol oynadı. Bu da DEAŞ’la mücadele, göç, kimyasal silahlar, İsrail'in endişeleri, İran'ın nüfuzunu azaltma ve insani yardımlar sağlama gibi yalnızca ABD’nin çıkarlarına odaklanma ile BMGK’nın 2254 sayılı kararının uygulanması, hesap verebilirlik meselesinin gündeme getirilmesi ve Suriye krizinin nedenlerinin ele alınması gibi siyasi sürece odaklanma arasında büyük bir soruyu gündeme getiriyor.
Biden yönetiminin Suriye dosyasıyla ilgilenen ekibi, 2018 yılında dosyayı terk ettiğinde, Şam ve Moskova'da ‘tam bir askeri zafer’, tüm ülke üzerindeki kontrolün yeniden sağlanması, siyasi normalleşme, Arap ve Avrupa ülkelerinden para akışı ve yeniden yapılanma konuşuluyordu. Şimdi ise Suriye’ye ABD, Rusya, İran, Türkiye ve İsrail olmak üzere beş ülkenin ordularının olduğu ve üç nüfuz alanına bölünen bir ülke olarak geri döndüler. Ülke aynı zamanda Avrupa ve ABD’nin uyguladığı yaptırımlar ve Sezar Yasası nedeniyle ekonomik bir çöküş yaşıyor.

ABD’nin teklifleri ve Rusya’nın belirsizliği
Rusya ile ABD arasında 2019 ve 2020 yıllarında Viyana'da çok sayıda duyurusu yapılmayan müzakere oturumu yapıldı. Bu oturumlara ABD tarafı adına Jeffrey Rusya tarafı adına ise Verşinin katıldı. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Viyana’da ve Ağustos ayında Cenevre'de (Verşinin, Kovid-19’a yakalanması nedeniyle sonuncuyu kaçırdı) yapılan son iki oturumun belki de en belirgin özelliği açıklama yapılmadan gerçekleşmeleriydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Tel Abyad ile Rasulayn arasındaki bölgeye askeri operasyon başlatmasına ‘yakılan bir yeşil ışık’ olarak yorumladığı eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Ekim ayında Suriye'nin kuzeydoğusundaki Amerikan askerlerinin bir kısmından çekilme kararı, özellikle Rusya, Türkiye ve Suriye rejim güçlerinin Fırat'ın doğusuna girişiyle asker konuşlandırma haritasında büyük bir değişikliğe yol açtı. Bu durum, ABD’nin Fırat’ın doğusundaki müttefiki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) payının düşürülmesinin ardından taraflar arasında sahada bir uzlaşıya varılmasını gerektirdi. ABD ve Rusya arasında, yıl sonunda, Viyana'da kapalı kapılar ardında bir toplantı gerçekleşti. Toplantı,  Aralık 2019’da Rusya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Gerasimov ile ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Milley arasında ‘Suriye'de askeri operasyonların uygulanması sırasında ülkeleri arasında olası sürtüşmeleri engellemek’ için İsviçre'nin Bern kentinde yapılan görüşmenin önünü açtı.
Askeri, siyasi, güvenlik yetkilileri ve diplomatlar arasında yıllar önce başlayan bu görüşmelerde operasyonel, siyasi ve askeri konular ele alındı. ABD tarafı sık sık teklifler, fikirler ve makaleler sundu. Bunların başında 2019 ilkbaharında Jeffrey tarafından sunulan bildiri geliyor. Bildiri, Haziran 2019'da Japonya'da düzenlenen G20 Liderler Zirvesi oturum aralarında bir araya gelen Trump-Putin görüşmesine hazırlık olarak ABD’nin taleplerinin ve Moskova'ya yönelik ‘cazip tekliflerinin’ net bir haritasını içeriyordu.
Peki, ABD, Rusya’dan ne talep ediyor? ABD, özellikle İran ve 2011'den sonra Suriye'ye giren Rusya’ya dışındaki tüm güçlerin Suriye topraklarından çıkmasını, kitle imha silahlarının, özellikle ‘kimyasal silahların’ ortadan kaldırılmasını, DEAŞ ile mücadelenin sürmesini, BMGK’nın 2254 sayılı karar uyarınca siyasi sürecin ilerletilmesini, Suriye Anayasa Komitesi çalışmalarının etkinleştirilmesini, Suriye genelinde kapsamlı bir ateşkesin ilan edilmesini, mültecilerin ücretsiz, onurlu ve güvenli bir şekilde geri dönmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılmasını ve tutukluların serbest bırakılmasını istiyor.
Peki, karşılında ne öneriyor? Yaptırımlardan muaf tutmayı, yaptırımları askıya almayı, Şam ile normalleşmeye yönelik kısıtlamaları kaldırmayı, yeniden yapılanma için fon sağlamayı, Suriye'ye Ürdün'den elektrik temin etmeyi, Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelere insani yardım götürmeyi ve mayın temizleme faaliyetlerini finanse etmeyi ve ayrıca, ABD’deki büyük şüphelere ve yasal kısıtlamalara rağmen, Sovyetler Birliği'nin varisi (Rusya) ile herhangi bir iş birliği için iki ordu arasındaki iş birliğini genişletme imkanı sunuyor.
İlginç olan fikirlerin, karşılıklı uygulama adımlarını ve zaman çizelgelerini içerecek şekilde detaylandırılmasıydı. Buna karşın Rusya, belirsiz sinyaller içeren açıklamalar yapmakla yetindi.

Suriye ve ‘yeni dünya’ için Rus modeli: Nüfuz alanları
Rusya ile ABD arasındaki resmi müzakerelere paralel olarak iki taraf arasında Kremlin'e yakın isimlerin yanı sıra savunma ve dışişleri bakanlıklarından yetkililer ile ABD’li mevkidaşları arasında ‘ikinci süreç’ oturumları yapılıyordu. Bu görüşmeler arasında, Cenevre Güvenlik Politikası Merkezi’nin (GCSP) girişimi de vardı. Ekim 2018'de başlayan müzakerelerdeki çalışmaların bir özeti GCSP’de misafir araştırmacı olarak görev yapan Mona Yacoubian tarafından birkaç gün önce yayınlandı.

Mona Yacoubian yayınladığı özette şunları belirtti:
“Daha iyi seçeneklerin olmamasıyla birlikte Rusya'nın Suriye'de oyun sonu modeli olarak ‘nüfus alanları’ modelini takip ettiği görülüyor. Bu, rekabet halindeki yabancı güçlerin vesayeti altında Suriye’nin bölgesel nüfuz alanlarına bölünmesini gerektiren bir modeldir. Moskova, batı bölgesini, Türkiye kuzeyini ve ABD doğusunu kontrol edecek. Rusya bunu gönülsüz yapacak. Rusya’nın ülkedeki nüfuzunun daha gizli olduğu göz önüne alındığında, İran, belirli bir bölgesel nüfuz alanı üzerinde kontrol sağlayamayacaktır. Fakat yine de Tahran ve vekilleri, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin kontrolündeki stratejik alanlarda nüfuzlarını göstereceklerdir. Esed rejimine yönelik uluslararası eleştiriler, Suriye anlaşmazlığının karmaşıklığı ve Şam ekonomisinin felaketle sonuçlanan çöküşünün yanı sıra Rusya'nın iç meseleleri ve özellikle de sarsılan ekonomisi, bu modeli benimsemesinin bir seçimden çok bir zorunluluk olduğunu ve oyun sonu stratejisinin büyük zorluklarla karşı karşıya kaldığını gösteriyor.”
Yacoubian'a göre, Suriye'deki nüfuz alanları, Moskova için Ortadoğu'ya ve belki daha da ötesine yönelik geniş kapsamlı bir yaklaşıma dair bir model oluşturuyor. Rusya'nın Suriye'ye müdahalesinin detaylarının başka herhangi bir yerde tekrarlanması ihtimal dahilinde olmasa da, oyun sonu stratejisinin unsurları, 21’inci yüzyılın giderek karmaşıklaşan dünyasında Moskova'nın dış politikası için bir model oluşturabilir. Bazı Rus analistler, Suriye'yi ‘Rusya'nın Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonraki ilk başarısı’ olduğunu düşünüyorlar. Ayrıca bunu, ABD liderliğindeki uluslararası düzenin aşınmasıyla karakterize edilen çok kutuplu ‘post-Batı’ (Batı sonrası) bir dünya için bir test örneği olarak görüyorlar. Öte yandan Rusya'nın nüfuz alanları stratejisi, Moskova'nın diğer bölgesel güçlerle (örneğin, Türkiye ve İran) baskın bir rol üstlendiği ve ABD'nin nüfuzunun önemli ölçüde azaldığı bir post-Batı vizyonunun hayata geçirilmesini hedefliyor.

O halde Rusya neden ‘Suriye'nin tüm toprakları üzerinde egemen olduğunu’ söylüyor? Yacoubian bu soruya şu cevabı veriyor:
“Bu, hem Suriye’ye müdahale etmek için bir bahaneydi, hem de Suriye rejiminin tüm topraklar üzerindeki kontrolünü yeniden kazanma söylemini pohpohlamaktı.”
2016 yılından bu yana her yıl Ortadoğu Enstitüsü (MEI, Middle East Institute) ile Askeri Savunma İşleri Üniversitesi'ndeki Ortadoğu ve Güney Asya Merkezi tarafından düzenlenen Rus-Amerikan diyalogunun koordinatörlüğünü yapan Randa Slim, ikinci süreçteki müzakerelerin amacının, Suriye'de ademimerkeziyet (merkezin yokluğu) modelinin geliştirilmesi üzerine tartışmalarla gerilimi azaltma, Suriye'nin kuzeydoğusunda ‘güvenlik düzenlemeleri’ sağlama, terörle mücadele ve  iki taraf arasında iş birliği için mekanizmalar önermeye yönelik resmi müzakerelere ayak uydurmak olduğunu düşünüyor. Slim’e göre Ruslar müzakereleri ‘arka planda’ sürdürmek istiyorlar, ancak buna karşın Suriye’de önümüzdeki Mayıs ayının sonunda yapılması planlanan başkanlık seçimi öncesinde Biden ile özellikle siyasi alanda yeni iş birliği yollarını deneme niyetinde değiller.



Japonya'da turistlere set çekme kararı alındı

3 bin 776 metrelik dağ, Asya ülkesinin en turistik yerlerinden biri (AFP)
3 bin 776 metrelik dağ, Asya ülkesinin en turistik yerlerinden biri (AFP)
TT

Japonya'da turistlere set çekme kararı alındı

3 bin 776 metrelik dağ, Asya ülkesinin en turistik yerlerinden biri (AFP)
3 bin 776 metrelik dağ, Asya ülkesinin en turistik yerlerinden biri (AFP)

Davranışlarına dikkat etmeyen yabancı turistlerden bunalan Japon yetkililer, meşhur Fuji Dağı'nda fotoğrafçıların yoğunluk oluşturduğu popüler bir noktaya bariyer kurma kararı aldı. 

Fujikawaguchiko kasabasındaki bir yetkili, 2,5 metre yüksekliğinde ve 20 metre genişliğindeki fileyi hafta içinde yerleştirmeyi planladıklarını duyurdu. 

Adının açıklanmaması koşuluyla Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan yetkili, "Kurallara saygı gösteremeyen bazı turistler yüzünden bunu yapmak zorunda kalmamız üzüntü verici" dedi. 

Ülkenin en yüksek dağı, Fujikawaguchiko'nun pek çok yerinden çekilebiliyor. Ancak aktif volkanın Lawson adlı marketin arkasında görülmesi, yasak noktasını diğerlerinden ayırıyor. Özellikle yabancı turistleri cezbeden şey; Japonya'daki yaygın market ağının, ülkenin bir başka sembolü olan Fuji Dağı'yla aynı karede yer alması.

Yetkili durumu şöyle açıklıyor:

Sosyal medyada bu noktanın çok Japon bir yer olduğuna dair bir nam salındı ki bu da popüler bir fotoğraf mevkii olmasını sağladı.

Tüm uyarılara ve işaretlere rağmen kaldırımlardaki ve fotoğraf için en iyi nokta olduğu iddia edilen diş kliniğinin çatısındaki yoğunluk giderilemeyince "son çare olarak" dev bariyer kararı alınmış. 

Yetkili, durumun değişmesi halinde geri adım atabileceklerini, zira bu kararı hiç almamış olmayı dilediklerini vurguluyor. 

Asya ülkesi pandemi kısıtlamalarından sonra turizmi teşvik etti. Ancak burada yakalanan başarı, mutsuzluğa da yol açtı. 

Bu yıl aşırı turizmle mücadele önlemlerini artıran Japonya, Kyoto'daki geyşa bölgesine giden ziyaretçilerin ara sokaklara girişini yasaklama kararı almıştı. 

Daha önce görülmemiş sayıda turistin gittiği ülkede aylık üç milyon turist barajı martta kırılarak yeni bir rekora imza atılmıştı. 

Diğer yandan Venedik, Kanarya Adaları, Amsterdam gibi yerlerden de turizmin neden olduğu sorunlarla alakalı haberler ve kararlar geliyor. 

Independent Türkçe, AFP, Guardian


Trump'ın ekibinin FED'in bağımsızlığına darbe planı deşifre oldu

Trump, kendi atadığı Powell'ın politikalarından rahatsızlığını sık sık dile getiriyor (Reuters)
Trump, kendi atadığı Powell'ın politikalarından rahatsızlığını sık sık dile getiriyor (Reuters)
TT

Trump'ın ekibinin FED'in bağımsızlığına darbe planı deşifre oldu

Trump, kendi atadığı Powell'ın politikalarından rahatsızlığını sık sık dile getiriyor (Reuters)
Trump, kendi atadığı Powell'ın politikalarından rahatsızlığını sık sık dile getiriyor (Reuters)

Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın ekibinin, Merkez Bankaları Sistemi'nin (FED) bağımsızlığını azaltmaya yönelik planlar yaptığı öne sürüldü.

ABD'nin tanınmış gazetelerinden Wall Street Journal'ın (WSJ) haberinde, Trump'ın müttefiklerinden oluşan küçük bir grubun, FED'in bağımsızlığını azaltmayı hedefleyen 10 sayfalık bir plan hazırladığı yazıldı. 

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen yetkililerin iddialarına dayandırılan haberde, grupta kimlerin yer aldığına dair bilgi paylaşılmadı.

Söz konusu plana göre ekip, faiz belirlerken FED'in Trump'a danışmasını zorunlu hale getirmek istiyor. 

Ayrıca Trump'a FED Başkanı Jerome Powell'ı istediği zaman görevden alma yetkisi verilmesi hedefleniyor. 

Normal şartlarda Powell'ın görev süresi 2026'da bitiyor. Trump, kasımda yapılacak seçimleri kazanması durumunda plan kapsamında Powell'ı bu tarihten önce görevden alabilir.

Trump'a yakın kaynaklar, 77 yaşındaki siyasetçinin danışmanlarına sık sık "faizin düşük tutulmasını istediğini ve bu süreçte söz sahibi olmadığı için hayal kırıklığı yaşadığını" söylediğini savundu.

Kaynaklar, ayrıca Trump'ın Powell'ın yerine FED'in başına geçecek bir kişi aradığını da belirtti. Konuşulan isimlere dair herhangi bir bilgi paylaşılmadı. 

2017-2021'de görev yapan Trump, Powell'ı 2018'de FED'in başına getirmişti. Ancak Trump, bu yıl şubatta yaptığı açıklamada, Demokrat rakibi ABD Başkanı Joe Biden ve Powell'ın "birlikte çalıştığını" iddia etmişti.

Trump, FED Başkanı'nın Demokratlara avantaj sağlayacak şekilde politika belirlediğini ileri sürerek "Bir daha seçilirsem Powell'ı FED Başkanı olarak atamayacağım" demişti. 

Haberde, Trump'ın söz konusu planlardan haberdar olup olmadığının bilinmediği belirtildi. Öte yandan bazı kaynaklar, eski ABD Başkanı'nın planları gizlice onayladığını savundu.

Trump'ın seçim kampanyası sözcüleri Susie Wiles ve Chris LaCivita iddiaları yalanlamazken, "Kampanya yetkililerinden veya Trump'ın kendisinden gelmediği sürece söylenenler resmi kabul edilmemelidir" dedi. 

Cumhuriyetçi Kuzey Dakota Senatörü Kevin Cramer, FED'in bağımsızlığının çok önemli olduğunu vurgulayarak, böyle bir hamleyi desteklemeyeceğini söyledi.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Reuters, CNN


Rusya, Ukrayna'ya karşı savaşan Amerikalının gizemli ölümünü tartışıyor

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
TT

Rusya, Ukrayna'ya karşı savaşan Amerikalının gizemli ölümünü tartışıyor

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)

ABD yurttaşı Russell Bentley'in Moskova kontrolündeki Ukrayna topraklarında ölümü Rusya'da tepki yarattı. 

Ukrayna'nın doğusunda yer alan Rus ayrılıkçıların elindeki Donetsk'te geçen hafta yaşamını yitirdiği bildirilen Bentley'nin ölümü, Rusya'da ultramilliyetçilerden tepki topladı.

Rus devletine ait medya kuruluşu RT'nin genel yayın yönetmeni Margarita Simonyan, 19 Nisan'da Telegram hesabından yaptığı paylaşımda, 64 yaşındaki Teksaslının öldüğünü yazmıştı. Bentley'nin ölüm sebebi henüz netleşmedi. 

Bentley, Ukrayna ordusunun Donetsk'teki Petrovski bölgesine 8 Nisan'da düzenlediği topçu saldırısının ardından kaybolmuştu. Donetsk polisi, Bentley'nin bulunması için arama çalışması başlatıldığını bildirmişti.

Eşi Lyudmilla da "Teksas" lakaplı Bentley'nin Rus ordusuna ait 5. Tank Tugayı'ndaki askerler tarafından kaçırıldığını öne sürmüş ve serbest bırakılmasını istemişti.

2014-2017'de Donetsk'teki Kremlin yanlısı ayrılıkçıların safına katılarak buradaki Vostok Taburu'nda Ukrayna'ya karşı savaşan Bentley, 2021'de Rusya pasaportu da almıştı. 

Vostok Taburu'ndan yapılan açıklamada, Bentley'nin ölümünden sorumlu olanların tespit edilip cezalandırılması istendi. Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian, taburdan gelen açıklamanın, Bentley'nin Ukrayna saldırısında öldürülmediğine işaret ettiğini yazdı.

fv gfv
Bentley, Kremlin'e bağlı Sputnik'de muhabirlik de yapmıştı (@bentleyrussell / Instagram)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, 24 Şubat 2022'de savaşı başlatmadan kısa süre önce bağımsızlığını tanıdığı Donetsk Halk Cumhuriyeti yönetimi, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını bildirdi. 

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), Bentley'nin ölümünün ultramillyetçileri ayağa kaldırdığını yazdı.

Blogger Yegor Guzenko, Telegram'daki paylaşımında, Bentley'nin ölümüyle Rus paralı asker şirketi Wagner lideri Yevgeni Prigojin'in ölümü arasında paralellik kurarak, "Teksas öldürüldü! Pek çok kardeşimizi öldürdükleri gibi. Prigojin'i ve doğruyu söyleyen ve dürüstçe Rusya'yı savunan herkesi öldürdükleri gibi!" ifadelerini kullandı.

Geçen yıl haziranda Kremlin'e karşı isyan başlatan Prigojin'in ağustosta bindiği uçak seyir halindeyken patlamıştı. Prigojin ve yanındaki 10 kişi ölmüştü. Olayın ardından gözler Kremlin'e çevrilmiş, sözcü Dmitri Peskov olaydan Moskova'nın sorumlu olmadığını iddia etmişti.

Ukrayna'da Kremlin yanlısı eski milletvekili Oleg Tsaryov da Telegram'da Bentley'nin ölümüne tepki göstererek "Suçlular bulunup cezalandırılmazsa kendinizi başka olaylara hazırlayın. Unutmayın ki basında sadece medyatik ünlülerin hikayeleri yer alıyor. Medyatik olmayan ve bilmediğimiz kaç kişinin hikayesi vardır" diye yazdı.

Tsaryov, ekimde silahlı saldırıya uğramış, suikast girişimini Ukrayna Güvenlik Servisi üstlenmişti. Kremlin'in savaşın ilk günlerinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'yi devirip yerine Tsaryov'u getirmeyi planladığı da bildirilmişti.

Independent Türkçe, Guardian, Wall Street Journal, Reuters


ABD, Gazze'deki yüzer limanın inşaatına başladı

Gazze'deki liman çalışmalarına katılacak askerleri taşıyan lojistik destek gemilerinden SP/4 James Loux, 12 Mart'ta ABD'den ayrılmıştı (AP)
Gazze'deki liman çalışmalarına katılacak askerleri taşıyan lojistik destek gemilerinden SP/4 James Loux, 12 Mart'ta ABD'den ayrılmıştı (AP)
TT

ABD, Gazze'deki yüzer limanın inşaatına başladı

Gazze'deki liman çalışmalarına katılacak askerleri taşıyan lojistik destek gemilerinden SP/4 James Loux, 12 Mart'ta ABD'den ayrılmıştı (AP)
Gazze'deki liman çalışmalarına katılacak askerleri taşıyan lojistik destek gemilerinden SP/4 James Loux, 12 Mart'ta ABD'den ayrılmıştı (AP)

ABD, Gazze Şeridi'ne yardım ulaştırılmasını sağlayacak geçici limanın inşaatına başladı. 

Pentagon Sözcüsü Patrick Ryder, dünkü açıklamasında ABD ordusuna ait askeri gemilerin, limanın ilk kısmının inşaatına katıldığını söyledi. 

Ryder, limanın yapımında aralarında mühendislerin de yer aldığı yaklaşık bin ABD askerinin görev yapacağını belirtti. Askerlerin, ABD Başkanı Joe Biden'ın emri uyarınca karaya ayak basmayacağı bildirildi.

Biden, Gazze Şeridi'ne yardımların hızlandırılması için yüzen liman inşa edileceğini geçen ayki konuşmasında duyurmuştu. 

Bölgenin en büyük şehri konumundaki Gazze'ye inşa edilecek liman aracılığıyla günde yaklaşık 2 milyon kişiye yemek verilmesi planlanıyor.

Ryder, İsrail'in karadan yardım çabalarını engellediğine işaret ederek, yüzen liman sayesinde insani yardımların Gazze'ye daha etkili şekilde ulaştırılacağını belirtti. İnşaatın gelecek ay tamamlanması öngörülüyor.

Diğer yandan yardımların Gazzelilere nasıl dağıtılacağına dair henüz net bir plan yok. 

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian'ın aktardığına göre, Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Gıda Programı (WFP), yardımların dağıtımını üstleneceğini belirtirken, çalışanlarının güvenli koşullarda görev yapması için teminat sağlanmasını istedi.

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen bir BM yetkilisi, limanın muhtemelen üç bölüme ayrılacağını söyledi. Buna göre iskeleden gelen yardımların bırakılacağı bölümde İsrail ordusundan görevliler yer alacak. Yardımlar buradan iskeleye aktarılacak, daha sonra da teknelerle dağıtım noktasına taşınacak. 

Yetkili, dağıtımın BM tarafından görevlendirilen Filistinli şoförler tarafından yapılmasının planlandığını savundu. ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times, Pentagon'un bunu henüz doğrulamadığını aktardı.

Biden yönetiminden adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili, limana yardımların Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) üzerinden gönderileceğini söyledi. GKRY'de yardımların nerede toplanacağına veya nasıl bir koordinasyon sağlanacağına dair bilgi paylaşılmadı. 

ABD'li kaynak, yardım paketlerinin hem çıkış noktasında hem de Gazze'ye ulaştığında İsrailli yetkililer tarafından denetleneceğini ifade etti. 

Independent Türkçe, Guardian, New York Times


Yardım savaşı bitti, Ukrayna savaşının ise sonu yok

Ukrayna'nın doğusundaki Dovhenke köyünde yaşayan ve bir misket bombasının kalıntılarını gösteren çiftçi, (AFP)
Ukrayna'nın doğusundaki Dovhenke köyünde yaşayan ve bir misket bombasının kalıntılarını gösteren çiftçi, (AFP)
TT

Yardım savaşı bitti, Ukrayna savaşının ise sonu yok

Ukrayna'nın doğusundaki Dovhenke köyünde yaşayan ve bir misket bombasının kalıntılarını gösteren çiftçi, (AFP)
Ukrayna'nın doğusundaki Dovhenke köyünde yaşayan ve bir misket bombasının kalıntılarını gösteren çiftçi, (AFP)

Refik Huri

Doğrudan taraflarından daha büyük ve tek başına bir yeni çok kutuplu dünya düzenine yol açamayacak kadar küçük savaşta, kesin olan belirsizliktir.

Kongre'de Cumhuriyetçilerin Ukrayna'ya ek yardım sunulmasına karşı kurmuş oldukları duvar, son oylamada, yine Beyaz Saray ve Demokratlar ile anlaşan Cumhuriyetçilerin önemli bir kesimi tarafından yıkıldı. Başkan Joe Biden'ın aylar önce talep ettiği ve Ukrayna için 61 milyar dolar, İsrail için 24 milyar dolar, Tayvan ve Hint-Pasifik bölgesi için 8 milyar dolar içeren yardım paketinin tamamı onaylandı. Ukrayna'nın bu yardıma güvenmesi ve kendisini uzun süre beklemesi, füze ve uçaksavar füzelerinin tükenmesi arasında sorulan soru şu; Avrupa'nın yardımlarıyla birlikte bu yardım, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşın gidişatında neyi değiştirir?

Yardımın kabul edilmesinin hemen ardından Moskova'dan gelen cevap, bunun savaşın gidişatında hiçbir şeyi değiştirmeyeceği, sadece kaosu ve acıları artıracağı yönündeydi. Washington'un hızlı yanıtı ise bu yardımın, Ukrayna'nın 2024 sonuna kadar ayakta kalmasını garanti edeceğini söyleyen CIA Direktörü William Burns'ten geldi.

Ancak savaşın gidişatı hep tek yönde ilerleyen bir çizgide olmadı, aksine dairesel ve bazen iki yönde hareket etti ve etmeye de devam ediyor. Bir yerde Rusya başarılı olurken, başka bir yerde Ukrayna başarılı oldu. Bazı yerlerde ise başarı ve başarısızlık dönüşümlüydü. Doğu Avrupa Vakfı Başkanı Viktor Lach ile hukuk ve uluslararası ilişkiler uzmanı Elena Khamilivka’nın raporunda, "Batı'nın şu ana kadarki desteği Ukrayna'nın zaferi için değil, daha ziyade çöküşünü önlemek içindi" denildi. Eski Polonya Savunma Bakanı Radek Sikorski'nin görüşüne göre, "Ukrayna'nın savaşı kazanıp kazanmayacağı belli değil ama Rusya'nın kaybettiği kesin."

Eski ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Samuel Charrap ise “kazanılamaz bir savaş”tan bahsediyor. Buna karşılık Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin “Rusya yenilmezdir” iddiasında ısrar ederken ölçü nihayetinde sahadır ve sahanın arkasında olan da budur.

Son haftalarda sahadaki manzaraya göre Rusya doğu Ukrayna'da ilerledi, Rus ordusu diğer bölgelerde kaybettiklerini geri kazanmaya hazırlanıyor, Ukrayna'yı Karadeniz'deki ana ve son limanından mahrum bırakmak için Odessa üzerindeki baskısını artırıyor. Buna karşılık Ukrayna Karadeniz'deki Rus filosunu hedef alma, Kırım Yarımadası'nda operasyonlar yürütme kapasitesini artırırken, geçen yılki karşı taarruz başarısızlığından da dersler çıkarmış durumda. Aralarındaki fark ise Rusya'nın kaynaklarının büyük, silah üretiminin fazla ve zaten yorgun olan Batı'nın yorgunluğu üzerine bahse girmekten asla yorulmayacak olmasıdır.

Rusya’nın aksine Ukrayna günlük olarak Batı’dan gelecek silah ve mühimmata ihtiyaç duyuyor ama kendi topraklarını savunuyor. Rus işgali Ukrayna vatanseverliğini güçlendirdi ve yeni yardım paketinden sonra çatışmaların daha da yoğunlaşacağı aşikâr. Çözüme yönelik müzakerelere kapının açık olduğunu gösteren hiçbir şey yok.1940'tan 2021'e kadar olan verileri kullanan Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi'ne göre "Ülkeler arasındaki savaşların yüzde 26'sı bir ay içinde, yüzde 25'i bir yıl içinde sona erdi. Bir yılı aşan her savaş ise onlarca yıl sürdü.” Ukrayna savaşı üçüncü yılına girerken, bunu “özel askeri operasyon” olarak tanımlamakta ısrar eden Moskova, geçtiğimiz günlerde artık savaş halinde olduğunu itiraf etti. Bunu üçüncü dünya savaşı olarak değil, küreselleşmiş bir savaş olarak gören Batı ise Putin'in yenilgisinden olduğu kadar zaferinden de korkuyor görünüyor. Amerikalı strateji uzmanı Friedman'ın dillendirdiği son görüş ise şu: “Ukrayna savaşı bitti ama kimse onu nasıl sonlandıracağını bilmiyor. Kimse amacına ulaşacak bir konumda değil, ancak bir çözüme ulaşmak da son derece zor."

Moskova ile Kiev arasında arabuluculuk teklifinde bulunanların hangi talepleri duydukları bir sır değil; Rusya, daha fazlasını elde etme hırsı ile birlikte, Ukrayna'yı biri Batı ile olan, diğeri Rusya'ya katılan iki ülkeye bölecek Kore modeline dayanan bir çözümden daha azını kabul etmiyor. Ukrayna ise Rusya’nın Kırım Yarımadası dahil işgal ettiği tüm bölgelerden çekilmesinden daha azını talep etmiyor veya savaşta tüm toprakların özgürleştirmesi ve 1991 Bükreş Antlaşması'na dönmekten başka bir hedef koymuyor. Söz konusu anlaşmada ABD, İngiltere ve Rusya’nın, Sovyetler Birliği'nden beri sahip olduğu nükleer silahlardan vazgeçmesi karşılığında, Ukrayna'ya kendi sınırları içinde egemenliğini garanti ediyordu. Ukrayna nükleer silahlardan vazgeçti ama Putin taahhüdünü yerine getirmedi.

Ukrayna bir yerde her ilerleme kaydettiğinde Moskova'nın yanıtı nükleer bir gücü yenmenin imkânsız olduğu yönünde oluyor. Ancak Şanghay'daki Fudan Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Dekan Yardımcısı Profesör Feng Yujun, savaşın gidişatını etkileyecek dört faktör belirliyor: “Ukrayna'ya uluslararası destek, rekabetin endüstriyel güç, komuta ve kontrol, iletişim ve istihbarat sistemlerinin birleşimi etrafında döndüğü modern savaşın doğası, Ukrayna direnişinin seviyesi ve bilgi.” Feng Yujun, Putin'in iktidarda uzun süre kalması nedeniyle, bir bilgi kozası içinde sıkışıp kaldığına inanıyor. Rusya'nın yenilgisinin ve işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesinin kaçınılmaz olduğunu kaydediyor. Dahası nükleer bir güç olan ABD'nin Kore'den, Vietnam'dan ve Afganistan'dan çekildiğine dikkat çekerek, nükleer bir gücün mağlup edilemeyeceği söylemiyle alay ediyor. Doğrudan taraflarından daha büyük ve tek başına bir yeni çok kutuplu dünya düzenine yol açamayacak kadar küçük bir savaşta kesin olan, belirsizliktir.


Güney Lübnan'da bombardıman devam ediyor... Mısır heyeti Gazze ateşkes görüşmelerini ilerletmek için İsrail'e gidiyor

İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
TT

Güney Lübnan'da bombardıman devam ediyor... Mısır heyeti Gazze ateşkes görüşmelerini ilerletmek için İsrail'e gidiyor

İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)

Mısırlı bir heyetin ateşkes ve Gazze Şeridi'ndeki esirlerin serbest bırakılması görüşmelerini ilerletmek umuduyla İsrail'e gelmesi beklenirken, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında perşembeyi cumaya bağlayan gece karşılıklı roket ateşi gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre İsrail ordusu, gece boyunca Lübnan'dan İsrail'in kuzeyine ‘iki tanksavar füze’ atıldığını ve topçu ateşiyle ‘bu saldırıların kaynaklarını’ hedef aldığını bildirdi.

rftn6tnm
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Alma eş-Şaab köyünü bombalaması sonucu dumanlar yükseliyor. (AFP)

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, askeri uçakların Kafr Şuba bölgesindeki Hizbullah ‘altyapısını’ bombaladığı belirtildi.

Hizbullah ise yaptığı açıklamada, sınırda İsrail güçlerini vuran silahlı saldırıların sorumluluğunu üstlendi.

İsrail ordusu Çarşamba günü, Hizbullah'ın İsrail ordusuna karşı saldırılar düzenlediği Güney Lübnan'da ‘karşı saldırı operasyonları’ yürüttüğünü duyurdu.

Buna paralel olarak İsrail ordusu, başta müttefiki ABD olmak üzere uluslararası toplumun uyarılarına rağmen Hamas'a karşı yürüttüğü savaşın bir parçası olarak Refah'ta bir kara harekâtı başlatmaya hazırlanıyor.

Yok etmek ya da özgürleştirmek

Çok sayıda yabancı başkent ve insani yardım kuruluşu, İsrail'in kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alan ve çoğu yerinden edilmiş 1,5 milyondan fazla insana ev sahipliği yapan Refah kentine saldırması halinde çok sayıda insanın hayatını kaybedeceğinden endişe duyduklarını ifade ediyor.

Söz konusu gelişme, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun haftalardır bu operasyonun Hamas'ı ortadan kaldırmak için gerekli olduğunu vurguladığı ve Refah'ın Hamas’ın Gazze Şeridi'ndeki son büyük kalesi olduğuna dikkat çektiği bir dönemde geldi.

fbrtbr5
İsrail'in Gazze Şeridi ile olan güney sınırında, Refah yakınlarındaki bir depolama alanında bulunan İsrail zırhlı personel taşıyıcıları (EPA)

İsrail Hükümet Sözcüsü David Manser dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Savaş Kabinesi’nin ‘son Hamas birimlerini yok etmenin yollarını görüşmek üzere’ toplandığını duyurdu.

Ancak bazı İsrail medya kuruluşları, isimlerinin açıklanmasını istemeyen yetkililere dayanarak, hükümetin Mısırlı bir heyetin beklenen ziyareti öncesinde esirlerin serbest bırakılmasını da içeren yeni bir ateşkes önerisini görüştüğünü aktardı.

Walla internet sitesinin ismini vermediği üst düzey bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı habere göre, görüşmeler özellikle ‘insani’ vaka olarak değerlendirilen 20 esirin ilk etapta serbest bırakılmasını öngören bir teklif üzerinde yoğunlaştı.

Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad Katar'da AFP'ye yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah'a olası bir askeri saldırısında ‘istediğini’ elde edemeyeceğini söyledi.

Hamad, “İster Mısır'daki, ister Katar'daki kardeşlerimiz olsun, ister Arap ve uluslararası taraflar olsun, mevcut çatışmaya dahil olan tüm taraflarla Refah'ı işgal etmenin tehlikesini ve İsrail'in yeni katliamlar ve soykırımlar yapmaya doğru gittiğini konuştuk” şeklinde konuştu.

‘Esir değişimi anlaşması hemen şimdi’

Bu arada İsrailli esirlerin yakınları Tel Aviv'deki Savunma Bakanlığı önünde gösteri düzenleyerek Gazze Şeridi'nde kaçırılanların serbest bırakılması için İsrail hükümetine baskı yapmaya devam etti.

Bazı protestocular ellerini bağlayıp kırmızıya boyarken ağızlarını da 7 Ekim'den bu yana geçen gün sayısına atıfta bulunan ‘202’ rakamlı bir çıkartmayla kapattı. Bazıları ‘Esir değişimi anlaşması hemen şimdi’ yazılı bir pankart taşıdı.

Bu gelişme, Hamas'ın geçtiğimiz Çarşamba günü, 7 Ekim'de İsrail topraklarına düzenlediği saldırı sırasında kaçırılan esirlerden birini gösteren bir video yayınlamasının ardından geldi.

Videoda 23 yaşındaki İsrailli Hirsch Goldberg Pauline, İsrail Başbakanı’nı ve hükümet üyelerini esirleri ‘terk etmekle’ suçladı.

Diğer yandan aralarında ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın da bulunduğu 18 ülkenin liderleri ortak bir metin yayınlayarak ‘Gazze Şeridi'nde Hamas tarafından tutulan tüm esirlerin derhal serbest bırakılması’ çağrısında bulundu.

Beyaz Saray tarafından yayınlanan metinde ‘esirlerin serbest bırakılması için masada bulunan anlaşmanın Gazze Şeridi'nde acil ve uzun süreli bir ateşkese olanak sağlayacağı’ vurgulandı.

Savaş 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e karşı benzeri görülmemiş bir saldırı başlatması ve bu saldırı sırasında 250'den fazla kişiyi kaçırmasının ardından patlak verdi. İsrailli yetkililere göre 34'ü muhtemelen ölü olmak üzere 129 kişi halen Gazze Şeridi'nde tutuluyor.

Buna karşılık İsrail, 2007'den beri Gazze Şeridi'nde iktidarda olan ve İsrail, ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Hamas'ı yok etme sözü verdi.

Hamas’a bağlı Sağlık Bakanlığı'na göre İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki büyük askeri operasyonu çoğu sivil 34 bin 305 kişinin ölümüne neden oldu.

‘Artık çok ileri gidildi’

Görgü tanıkları, perşembeyi cumaya bağlayan gece Gazze Şeridi'nde, özellikle de saldırıların ardından enkaz altından eşyalarını kurtarmaya çalışan insanların yaşadığı Refah bölgesinde bombardıman yaşandığını bildirdi.

Bunlardan biri olan Semir, enkaz yığınları arasında şunları söyledi: “Yeter bu kadar yıkım, yeter bu kadar savaş! Yeter bu kadar çocuk, kadın, yaşlı ve savunmasız sivillerin kanının içilmesi! Artık çok ileri gidildi, yeter artık!”

Gazze Şeridi'nin 2,4 milyon sakini korkunç bir insani durumla karşı karşıya kalırken, ABD dün Gazze Şeridi açıklarında askeri ve sivil gemilerin yardım boşaltmasına olanak sağlayacak geçici bir liman ve iskele inşa etmeye başladığını duyurdu.

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in uyguladığı sıkı kontrol ve denetimler nedeniyle Mısır'dan karayoluyla yardım ulaştırmanın zorluğunu göz önünde bulundurarak Mart ayı başında söz konusu inşaatı duyurmuştu.

Bu gelişmelerin ortasında, Gazze Şeridi'ndeki savaşa karşı gösterilerin arttığı, yüzlerce kişinin gözaltına alındığı ve çevik kuvvet polisinin öfkeli öğrencilerle karşı karşıya geldiği ABD üniversitelerinde tansiyon yüksek seviyede seyretmeye devam ediyor.

Los Angeles'tan New York, Austin, Boston, Chicago ve Atlanta'ya, Filistin yanlısı ABD öğrenci hareketi genişliyor. Harvard, Yale, Columbia ve Princeton gibi dünyaca ünlü üniversitelerde protestolar düzenleniyor.


Çin Devlet Başkanı Şi'den ABD'ye "Rakip değil ortak olmalıyız" mesajı

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken (AFP)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken (AFP)
TT

Çin Devlet Başkanı Şi'den ABD'ye "Rakip değil ortak olmalıyız" mesajı

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken (AFP)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken (AFP)

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, resmi ziyaret için ülkesine gelen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmesinde, ABD'nin Çin'in kalkınmasını olumlu açıdan görmesini umduklarını belirterek, iki ülkenin rakip değil ortak olması gerektiği mesajını verdi.

Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Şi, Blinken'ı başkent Pekin'deki Büyük Halk Salonu'nda kabul etti.

Dünyanın hem Çin'in hem ABD'nin kalkınmasını ve refahını sağlayacak kadar büyük olduğunu ifade eden Şi, "Çin ve ABD, rakip değil ortak olmalı, birbirine zarar vermektense başarılarını desteklemeli, acımasız rekabet yerine farklılıklarını koruyarak ortak zemin aramalı." dedi.

Şi, dünyanın yüzyıldır görülmeyen derin dönüşümlerden geçtiğine, uluslararası durumun değişken ve çalkantılı olduğuna işaret ederek, her ülkenin halklarının ve uluslararası toplumun Çin ve ABD'nin diyaloğunu güçlendirmesini, farklılıklarını yönetmesini ve işbirliğini ilerletmesini beklediğini belirtti.

Çin'in açık, kendine güvenli, refah içinde ve başarılı bir ABD'yi görmekten memnuniyet duyacağını dile getiren Şi, "Umarız ABD de Çin'in kalkınmasını olumlu açıdan görebilir. Bu, ilişkilerimizdeki temel bir sorun; bir gömleğin doğru iliklenmesi gereken ilk düğmesi gibi. Çin-ABD ilişkilerinin istikrara kavuşması, gelişmesi ve ilerlemesi buna bağlı." ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Joe Biden ile Kasım 2023'te San Francisco'da yaptıkları görüşmenin ardından gelecek odaklı bir ortak vizyon oluşturduklarını, son birkaç ayda iki ülkeden ekiplerin bu anlayış birliği üzerine çalıştığını ve birçok saha iletişiminin sağlandığını hatırlatan Şi, bu çabaların devam etmesini dilediklerini vurguladı.

- "ABD yeni bir soğuk savaş arayışında değil"

Bakanlık açıklamasına göre, ABD Dışişleri Bakanı Blinken da kabulde, Şi ile Biden'ın görüşmesinden bu yana ikili ilişkiler, uyuşturucuyla mücadele, yapay zeka ve insani etkileşimler konusunda önemli ilerlemeler sağladıklarını dile getirdi.

Blinken, bugün dünyanın karşı karşıya bulunduğu sorunların çokluğu ve karmaşıklığının ABD ve Çin'in birlikte çalışmasını gerektirdiğini belirterek, şunları kaydetti:

"ABD, yeni bir soğuk savaş arayışında değil. Çin'in sistemini değiştirmeye, kalkınmasını baskılamaya, Çin'e karşı ittifakları canlandırmaya çalışmıyoruz. Çin ile çatışma niyetinde değiliz. Tek Çin ilkesine bağlıyız. İki ülke liderlerinin San Francisco'da uzlaştığı gibi, daha fazla işbirliği arayışıyla yanlış anlamalardan ve hesap hatalarından kaçınmayı, farklılıklarımızı sorumlu şekilde yönetmeyi ve ABD-Çin ilişkilerinin istikrarlı gelişimini hedefliyoruz."


İstanbul'da bir okulda öğretmeni darbeden veli tutuklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İstanbul'da bir okulda öğretmeni darbeden veli tutuklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul'daki bir ortaokulda öğretmeni darbeden velinin tutuklandığını bildirdi.

Bakan Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İstanbul'un Sarıyer ilçesindeki Prof. Dr. Ali Kemal Yiğitoğlu Ortaokulu'nda, bir veli tarafından darbedilen öğretmene geçmiş olsun dileklerini iletti.

Çocukları geleceğe hazırlayan, bilgili ve ahlaklı bireyler yetiştirmek uğruna kutsal bir görevi yerine getiren öğretmenlere yönelik şiddet eyleminin asla kabul edilemeyeceğini vurgulayan Tunç, "Hepimizi üzen olayın hemen ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüpheli, İstanbul Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanmıştır." ifadesini kullandı.


İstanbul'da Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu dolayısıyla bazı yollar trafiğe kapatılacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İstanbul'da Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu dolayısıyla bazı yollar trafiğe kapatılacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

59. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun İstanbul etabı dolayısıyla kentte 28 Nisan Pazar günü bazı yollar trafiğe kapatılacak.

İstanbul Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, 28 Nisan Pazar günü yapılacak 59. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun İstanbul etabı nedeniyle trafiğe kapatılacak yollar ve alternatif güzergahlar belirlendi.

Bu kapsamda, saat 07.00 itibarıyla Beşiktaş Meydan ile Zincirlikuyu D-100 güney katılım arası, Çatladıkapı ışıklardan Sultanahmet Meydanı arası ile Üçler, Tavukhane ve Nakilbent sokaklar ile Aksakal Caddesi ve bunlara bağlanan cadde ve sokaklarda trafik akışı sağlanamayacak.

Üsküdar'da, Kısıklı Caddesi Altunizade Köprü üzerinden D-100 kara yolu güney yola katılım, Kuşbakışı Caddesi Petrol-İş önünden D-100 kara yolu güney katılım, Mahir İz Caddesi Altunizade köprü üzeri D-100 kara yolu güney yola katılım, Tophanelioğlu Caddesi D-100 karayolu güney yola katılım trafiğe kapatılacak.

Kadıköy'de, Uzunçayır O-1 Bağlantı Yolu Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Spor Kompleksi ile Uzunçayır Köprülü Kavşağı Kadıköy istikameti, Taşköprü, Fener Kalamış, Ahmet Mithat Efendi, Operatör Cemil Topuzlu ve Bağdat caddeleri ile Çetin Emeç Bulvarı trafiğe kapalı olacak.

Üsküdar istikametini kullanacak sürücüler Nuhkuyusu Caddesi'ni, D-100 kara yolu üzerinden Kadıköy istikametini kullanacak sürücüler Göztepe Köprüsü'nü, Taşköprü, Ahmet Mithat Efendi, Operatör Cemil Topuzlu ve Bağdat Caddeleri ile Çetin Emeç ve Turgut Özal bulvarlarını kullanacak sürücüler Fahrettin Kerim Gökay Caddesi ve D-100 kara yolunu kullanabilecekler. Büyükyalı Caddesi'nden gelen akım da Turgut Özal Bulvarı istikametine yönlendirilecek.

1. Tersane Caddesi, Karaköy Meydan Kemeraltı Cadde kesişimi ile Refik Saydam Caddesi arası, iki yönlü olarak saat 08.00 itibarıyla trafiğe kapatılacak.

Saat 09.00 itibarıyla trafiğe kapatılacak yollar ise şu şekilde:

Dolmabahçe Caddesi, Dolmabahçe Gazhane Caddesi kesişimi ile Süleyman Seba Cadde arası Beşiktaş istikameti tek yönlü. Beşiktaş Caddesi, Süleyman Seba Caddesi kesişimi ile Çırağan Cadde arası Ortaköy istikameti tek yönlü. Çırağan Caddesi, Beşiktaş Caddesi kesişimi ile 07-032 Nolu Palangalar Işıklar arası iki yönlü. Muallim Naci Caddesi, 07-032 Nolu Palangalar Işıklar kesişimi ile 07-036 Nolu Kuruçeşme Işıklar arası iki yönlü. Arnavutköy Kuruçeşme Caddesi, 07-036 Nolu Kuruçeşme Işıklar kesişimi ile 07-037 Nolu Arnavutköy Korkmaz Yiğit Işıklar arası iki yönlü. Bebek Arnavutköy Caddesi, 07-037 Nolu Arnavutköy Korkmaz Yiğit Işıklar kesişimi ile Vezir Köşkü Sokak arası Bebek istikameti tek yönlü. Cevdet Paşa Caddesi, Vezir Köşkü Sokak kesişimi ile Aşiyan Yolu Sokak arası iki yönlü. Yahya Kemal Caddesi, Aşiyan Yolu Sokak kesişimi ile Arpacı Çeşmesi Sokak arası iki yönlü. Baltalimanı Hisar Caddesi, Arpacı Çeşmesi Sokak kesişimi ile Baltalimanı Çayır Cadde arası iki yönlü. Sakıp Sabancı Caddesi, Baltalimanı Çayır Caddesi kesişimi ile Hekim Tahsin Sokak arası iki yönlü. Katar Caddesi, Hekim Tahsin Sokak kesişimi ile Büyükdere Cadde arası Büyükdere Cadde istikametine tek yönlü. Büyükdere Cadddesi, Eski Büyükdere Cadde kesişimi Aytekin Kotil Varyant Altı kesişimi ile Zincirlikuyu Balmumcu Alt Geçidi Kavşak arası Beşiktaş istikameti tek yönlü. D-100 Güney Sait Çiftçi Bağlantı Yolu Barbaros Bulvarı kesişimi itibarıyla 15 Temmuz Şehitler Köprüsü Beşiktaş istikameti tek yönlü olarak araç trafiğine kapatılacaktır.

Bu yollara alternatif olarak Meclisi Mebusan, Kadırgalar, Bayıldım, Dereboyu, Ahmet Taner Kışlalı, Portakal Yokuşu, İnşirah, Küçük Bebek, Baltalimanı Çayır, İstinye, Sarıyer, Balaban Dere, Poligon, Tuncay Artun, Sanayi, Eski Büyükdere, Maslak Ayazağa ve Talatpaşa caddeleri, Dulkadiroğulları, Arnavutköy Dere, Trafo ve Ecza sokaklar ile Dolmabahçe Bomonti Tüneli ve Barbaros Bulvarı Sarıyer istikameti kullanılabilecek.

- Metrobüs seferleri saat 10.00'da kuzey, 12.00'de güney yönde durdurulacak

Saat 10.00 itibarıyla D-100 kara yolu güney yol Balmumcu ayrımları trafiğe kapatılacakken, Büyükdere Caddesi Sarıyer istikameti ve Barbaros Bulvarı Beşiktaş istikametine verilecek.

D-100 kara yolu kuzey yol Altunizade Ümraniye ayrımlarının trafiğe kapatılması nedeniyle de D-100 kuzey yoldan gelerek 15 Temmuz Şehitler Köprüsü yönüne gitmek isteyen araçlar, Altunizade Ümraniye ayrımlarından Kısıklı Caddesi'ne yönlendirilecek.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü güney yönü saat 10.00 itibarıyla trafiğe kapatılacağından metrobüs seferleri saat 10.00'da kuzey yönde, köprünün kuzey yönü ise saat 12.00 itibarıyla trafiğe kapatılacağından metrobüs seferleri saat 12.00'de kuzey yönde durdurulacak.

- Tramvay ve arabalı vapur seferleri yapılamayacak

Saat 10.30 itibarıyla Ragıpgümüşpala Caddesi, Galata Köprüsü, Reşadiye Caddesi Ankara Caddesi (Hamidiye Caddesi kavşağı ile Reşadiye Caddesi kavşağı arası) Ankara Caddesi Ebu Suud Caddesi kavşaktan Sirkeci istikameti, Sahil Kenndy Caddesi Güney Yanyol Aksaray ayrımları, Sahil Kenndy Caddesi Güney Yol Kumkapı ayrımları, Sahil Kenndy Caddesi Kuzey Güney Yol Sirkeci Kumkapı arasında trafik akışı sağlanamayacak.

Ayrıca Sirkeci arabalı vapur seferleri ile Beyazıt ve Kabataş tramvay seferleri geliş gidiş olarak saat 10.30'dan program sonuna kadar durdurulacak.

Parkur üzerinde bulunan otobüs durakları için İETT Genel Müdürlüğünce saat 10.30 itibarıyla sefer düzenlemesi yapılacak.

Vatan, Millet, Fevzipaşa ve Horhor caddeleri ile Onuncu Yıl Bulvarı ve Atatürk Bulvarı, alternatif güzergah olarak kullanılabilecek.


İstanbul'da "yarı maraton" dolayısıyla pazar günü bazı yollar trafiğe kapatılacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İstanbul'da "yarı maraton" dolayısıyla pazar günü bazı yollar trafiğe kapatılacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İstanbul'da düzenlenecek Türkiye İş Bankası 19. İstanbul Yarı Maratonu dolayısıyla, 28 Nisan Pazar Günü bazı yollar trafiğe kapatılacak.

İstanbul Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, 28 Nisan Pazar günü gerçekleştirilecek Türkiye İş Bankası 19. İstanbul Yarı Maratonu için trafiğe kapatılacak yollar ve alternatif güzergahlar belirlendi.

Bu kapsamda, Sahil Kennedy Caddesi Güney Yol Samatya Varyant ile Yenikapı Etkinlik Alanı arası, Sahil Kennedy Caddesi Kuzey Yol Namık Kemal Varyant dönüşleri saat 02.00'den etkinlik bitimine kadar trafiğe kapatılacak.

Galata Köprüsü, Ayvansaray, Mürselpaşa, Abdulezelpaşa, Ragıpgümüşpala ve Reşadiye caddeleri, Ankara Caddesi (Hamidiye Caddesi kavşağı ile Reşadiye Caddesi kavşağı arası), Ankara Caddesi Ebu Suud Caddesi kavşaktan Sirkeci istikameti, Sahil Kennedy Caddesi (Samatya varyant ile Sirkeci ışıklar arası), Namık Kemal Caddesi Sahil Kenndy Caddesi'ne katılım, Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi Sahil Kennedy Caddesi'ne katılım, Sahil Kenndy Caddesi Kuzey Yol Avrasya Tüneli Aksaray ayrımları ile Namık Kemal varyant arası ve Avrasya Tüneli acil çıkışlarında saat 04.30'dan etkinlik sonuna kadar trafik akışı sağlanamayacak.

Söz konusu yollarda çift yönlü trafik akışı sağlanamayacakken, belirtilen cadde ve sokaklar, bağlantı noktalarına uygun cadde ve sokaklardan kapatılacak.

Avrasya Tüneli Aksaray ayrımları ile Avrasya Tüneli acil çıkışları trafiğe kapanacak, Avrasya Tüneli Transit Yol, Anadolu ve Avrupa Yakası istikametlerine açık kalacak.

Namık Kemal Caddesi'nden Sahil Kennedy Caddesi istikameti trafiğe kapatılacak, Yenikapı İdo Arabalı Vapur İskelesine geçişler Şehit Vefa Karakurdu Üst Geçidi'nden sağlanacak.

Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi (Atatürk Bulvarı) Sahil Kennedy Caddesi istikametine gelen trafik akımı, varyant üzerinden geri döndürülecek.

Samatya Sahil Güney Yan Yol'dan gelen trafik akımı, Samatya varyant üzerinden Zeytinburnu istikametine geriye verilecek.

Tersane Caddesi'nden Galata Köprüsü istikametine gelen trafik akımı Beşiktaş istikametine, Kemeraltı Caddesi'nden Galata Köprüsü'ne gelen trafik akımı ise Tersane Caddesi'ne yönlendirilecek.

Yavedut Caddesi'nden Ayvansaray Caddesi istikametine gelen trafik akımı Savaklar Caddesi'ne, Savaklar Caddesi'nden Ayvansaray Caddesi istikametine gelen trafik akımı Yavedut Caddesi'ne yönlendirilecek

Atatürk Bulvarı'ndan Eminönü ve Balat sahil yollarına katılan trafik akımı Atatürk (Unkapanı) Köprüsü üzerinden Beyoğlu istikametine, Atatürk Köprüsü'nden Balat ve Eminönü sahil yollarına katılan trafik akımı Atatürk Bulvarı üzerinden Kemerler istikametine aktarılacak.

Atatürk Bulvarı, Avrasya Tüneli, Atatürk Köprüsü, Haliç Köprüsü, D100 Kuzey Güney Yol ile Vatan, Millet, Fevzipaşa, Türkeli, Aksaray, Namık Kemal, Orgeneral Nafız Gürman, Kızılelma, Onuncu Yıl ve Küçük Langa Aralığı caddeleri,
Sahil Kennedy Caddesi Samatya Güney Yenikapı Etkinlik Alanı dönüşleri, Sahil Kuzey Kennedy Caddesi Samatya çıkışlarından gidişli gelişli havuzlu kavşağa kadar olan bölüm, alternatif güzergah olarak kullanılabilecek.

- Sirkeci arabalı vapur ve tramvay seferleri yapılamayacak

Öte yandan, Sirkeci arabalı vapur seferleri 06.00-13.30 saatleri arasında durdurulacak, tramvay seferleri ise Beyazıt ve Kabataş arasında geliş-gidiş olarak 07.00-13.30 saatleri arasında yapılamayacak.

Parkur üzerinde bulunan otobüs durakları için İETT Genel Müdürlüğünce saat 07.00 itibarıyla sefer düzenlemesi yapılacak.