Kadın hakları henüz tamamlanmamış asırlık bir süreç

Yeni Zelanda kadınlara oy verme hakkını veren ilk ülke oldu, kürtaj yasağını ve suç sayılmasını kaldıran ilk ülke Rusya oldu ve İsveç ilk cinsiyet eşitliği hükümetini kurdu

Fransa’da kadına karşı cinsel şiddetin protesto edildiği bir gösteri (AFP)
Fransa’da kadına karşı cinsel şiddetin protesto edildiği bir gösteri (AFP)
TT

Kadın hakları henüz tamamlanmamış asırlık bir süreç

Fransa’da kadına karşı cinsel şiddetin protesto edildiği bir gösteri (AFP)
Fransa’da kadına karşı cinsel şiddetin protesto edildiği bir gösteri (AFP)

Siyasi temsilde oy hakkındaki eşitlikten, ücretlerdeki eşitliğe, kürtaj ve doğum kontrolüne kadar, yüzyılı aşkın kadın hakları mücadelesine ilişkin beş başlığı gözden geçiriyoruz.
1893 yılında Yeni Zelanda, kadınlara oy kullanma hakkı tanıyan dünyadaki ilk ülke oldu. Avustralya yirminci yüzyılın başında aynı şeyi yalnızca beyaz kadınlar için yaptı. Yerli kadınlar da yerli erkekler gibi 1960'lara kadar bu haktan mahrum bırakıldı.
1906'da, cinsiyete dayalı bir ayrımcılık yapılmadan oy kullanma hakkını tesis eden ilk Avrupa ülkesi Finlandiya’ydı. Finlandiya’nın ardından 1917'de Rusya, 1918'de İngiltere ve 1919'da Amerika Birleşik Devletleri de cinsiyet ayrımı yapılmadan oy kullanma hakkını kabul ettiler. Ancak erkekler gibi siyah siyah kadınlar da 1965 yılına kadar bu hakkı kullanmaktan yoksun bırakıldılar.
Fransa'da kadınlar seçme hakkını elde etmek için 1944'e kadar bekledi. İsviçre’de ise kadınlara federal düzeyde oy kullanma hakkı tanınması 1971'e kadar ertelendi. Portekiz'deki kadınlara ise ancak 1974 Karanfil Devrimi ile oy kullanma hakkı verildi.
1990'larda ve içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk on yılında Körfez ülkeleri kadınlara oy kullanma hakkı tanıdı. 1994'te Umman Sultanlığı, 1999'da Katar ve 2005'te Kuveyt'te kadınlara oy kullanma hakkı tanındı. 2011'de eski Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz kadınlara oy kullanma ve belediye meclisi seçimlerine katılma hakkı verdi.

Kürtaj
1920'de Rusya, kürtaj yasağını kaldıran ve suç saymaktan çıkartan ilk ülke oldu. Ancak yasak, 1955'te tamamen kaldırılmadan önce Stalin yönetiminde 1936'da yeniden yürürlüğe girdi.
İngiltere, 1967'de İşçi Partisi hükümeti Harold Wilson'ın "Fırsat Yasası" ile kürtajı yasallaştırdı.
Fransa, uzun ve yoğun parlamento tartışmalarının ardından Aralık 1974'te, dönemin Sağlık Bakanı Simon Faye'in katkısıyla kadınlara kürtaj hakkını tanıdı.
Avrupa'da Malta, Mısır ve Madagaskar, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Afrika'da Senegal, Amerika kıtasında El Salvador, Honduras, Nikaragua ve Haiti dahil olmak üzere dünyadaki yaklaşık 20 ülke kürtajı tamamen yasaklıyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nde, verilen bir Yüksek Mahkeme kararı ile 1973'ten beri ilke olarak kürtaj hakkını güvence altına almasına rağmen bazı eyaletler bu uygulamaya hala ciddi kısıtlamalar getiriyor.

Doğum kontrolü
İlk doğum kontrol haplarının 1960'larda Amerika Birleşik Devletleri'nde, ardından Avustralya, Almanya ve İngiltere'de kadınlar tarafından kullanılmasına izin verildi. Ancak o zamanlar Fransa'da 1920 yılına dayanan bir yasa, doğum kontrol haplarının tanıtımını ve satışını yasakladı. 1967'de sağcı milletvekili Lucien Nauert, doğum kontrolüne ilişkin yasa ve araçlarda reform yapılmasını zor da olsa başardı.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, tehlikesiz doğum kontrol yöntemlerine gönüllü erişimin temel bir hak olduğunu, ancak 200 milyondan fazla kadının bunlara erişimden mahrum kaldığını belirtiyor.

Siyasi temsilde eşitlik
1995'te İsveç, eşit oranda kadın ve erkeklerden oluşan bir hükümet kuran ilk ülke oldu.
Bu durum cinsiyet eşitsizliğinin yalnızca bir yönünü oluşturmasına rağmen, hükümet oluşumunda veya seçimlerdeki eşitlik bu alanda bir eşitlik alameti haline geldi. Fransa'da, kanunlar, 1999'dan beri kadın ve erkeklerin seçim bölgelerine ve seçilmiş pozisyonlara eşit erişimini teşvik ediyor. Avrupa Parlamentosu’nda ise oran eşitliğe yakın bir durumda. Zira 1979 yılında kadınların oranı yüzde 16 iken şu anda 41 düzeyinde. Buna karşılık ABD Kongresindeki kadınların oranı ise yüzde 23,6’dır.

Ücretler
Mesleki düzeyde cinsiyetler arasındaki fark kapanmaya devam etmekle birlikte halen daha devam ediyor. Zira Avrupa İstatistik Örgütü Eurostat 2018'de Avrupa Birliği'nde "kadınların erkeklerden ortalama yüzde 14,1 daha az kazandığını” söylüyor. 2015 yılında yüzde 16,3 olan farkın 2018 yılı itibariyle daha aşağılara çekildiği görülüyor. Maaşlardaki uçurum, kadınların yarı zamanlı işlerde daha fazla yer aldıklarından veya genel olarak nispeten düşük maaş aldıklarından, kadınlar ve erkekler arasındaki genel eşitsizlikle açıklanıyor.



Tatil cenneti adada suç oranı artıyor: Turistlerin kalitesi düştü

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Tatil cenneti adada suç oranı artıyor: Turistlerin kalitesi düştü

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Endonezya’ya bağlı Bali adasındaki yetkililere göre bölgeyi ziyaret eden turistlerin kalitesi düşmesiyle suç oranlarında artış yaşanıyor. 

Guardian’ın haberinde, pandemi sonrası Bali’ye giden turist profilinde belirgin bir değişim yaşandığı yazılıyor. Daha fazla sayıda dijital göçebe ve düşük bütçeli turistin adayı ziyaret ettiği belirtiliyor. Bu da bazı yetkililere göre adadaki altyapıyı zorluyor ve suç oranlarını artırıyor. 

Geçen yıl Bali’de 226 yabancı turistin suça karıştığı bildiriliyor. Bu rakamın 2023’e göre yüzde 16’lık bir artışa denk geldiğine işaret ediliyor. Sözkonusu suçlar arasında siber suçlar, uyuşturucu, şiddet olayları ve arsa dolandırıcılığı yer alıyor.

Avustralyalı bir turistin geçen ay Bali’de kaldığı villada vurularak öldürülmesi de gündem olmuştu. Endonezya polisi, Melbourne'den 32 yaşındaki Zivan Radmanovic’in, villaya giden iki Avustralyalı tarafından öldürüldüğünü, başka bir Avustralyalının da onlara yardım ettiğini bildirmişti. Olayla ilgili üç kişi hakkında cinayet soruşturması başlatılmıştı, suçlu bulunmaları halinde idam cezası alabilirler.

Bali’de yaşayan Golkar Partili siyasetçi Agung Bagus Pratiksa Linggih şu yorumları yapıyor: 

Bali’ye gelen turistlerin kalitesi düşüyor. Düşük bütçeli yabancı turistlerin adada uzun süre kalabilmesini sağlayan yasadışı pansiyonların sayısındaki hızlı artış, bunun temel nedenlerinden biri.

Balili hak savunucularından Piter Panjaitan da ada sakinlerinin artan suç oranlarından endişelendiğini söylüyor. Munggu köyü muhtarı I Ketut Darta, bu yıl köye 400 yeni villa inşa edildiğini, bunların çoğunun yabancılara ait olduğunu ifade ediyor. Muhtar, inşaatların köydeki tarım alanlarını yok ettiğini belirtiyor. 

Endonezya Üniversitesi'nden kriminoloji uzmanı Adrianus Meliala, durumun daha da kötüleşebileceği uyarısında bulunuyor:

Demografi değişiyor, daha fazla yabancı uzun vadeli olarak adaya yerleşiyor ve bazıları kendi ülkelerindeki suç ağlarını da beraberinde getiriyor.

Akademisyen, kolluk kuvvetlerinin Bali’deki olaylara müdahalede kaynak yetersizliği nedeniyle zorlandığına dikkat çekerek, adanın suç örgütleri için cazip bir merkeze dönüşebileceğini belirtiyor. 

Independent Türkçe, Guardian, AFP