Bazı ülkeler AstraZeneca aşısının kullanımını neden askıya aldı?

AstraZeneca aşıları (Reuters)
AstraZeneca aşıları (Reuters)
TT

Bazı ülkeler AstraZeneca aşısının kullanımını neden askıya aldı?

AstraZeneca aşıları (Reuters)
AstraZeneca aşıları (Reuters)

Norveç, Danimarka, Hollanda ve İrlanda gibi bazı Avrupa ülkeleri, ‘pulmoner emboli veya derin ven trombozu’ riskinde artışa neden olabileceği endişesiyle AstraZeneca’nın yeni tip koronavirüse karşı ürettiği aşının kullanımı geçici olarak askıya aldı.
Avusturya’da aşı olduktan sonra kan pıhtılaşması nedeniyle bir sağlık görevlisinin yaşamını kaybetmesinin ardından İtalya, Avusturya, Norveç, Danimarka, Estonya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg ve İzlanda da AstraZeneca aşılarının kullanımını askıya almaya karar verdi.
AstraZeneca şirketi tarafından 17 Avrupa ülkesine gönderilen ve 1 milyon doz aşının kan pıhtılaşmasına neden olduğundan endişe ediliyor.
Buna rağmen, İngiltere ve Fransa da dahil olmak üzere diğer ülkelerde aynı aşı ile aşılama programları devam ediyor.
Avustralya Başbakanı ve Sağlık Bakanı aşının kullanımını durdurma planları olmadığını söyledi.
The Guardian gazetesi, ‘AstraZenaca aşısını kullanmaya devam eden bu ülkelerin vatandaşları tedirgin olmalı mı?’ sorusuna yanıt bulmaya çalıştı.

Pulmoner emboli veya derin ven trombozu nedir?
Derin ven trombozu olarak bilinen kan dolaşımı sorunları nedeniyle bazen alt bacak, uyluk, pelvis veya koldaki kan damarlarında bazı pıhtılar oluşabilir.
Bazı durumlarda, bu kan pıhtıları vücudun diğer bölgelerine gider ve başka bir kan damarına yerleşerek kanın bir organa ulaşmasını engeller ve bu durum ‘emboli (tıkanma)’ olarak bilinir.
Bir kan pıhtısı, kanı kalpten akciğerlere taşıyan bir arteri tıkadığında pulmoner emboli oluşur.
Bu problem tehlikeli ve hayati tehlike arz ediyor çünkü akciğerlerdeki oksijen seviyelerini etkileyebilir ve akciğerde hasara neden olabilir.
Belirtiler arasında baş dönmesi, göğüs ağrısı, nefes darlığı ve öksürük yer alabilir.

AstraZeneca aşısı bu sorunlara neden olur mu?
AstraZeneca tarafından yapılan açıklamaya göre, aşılanan milyonlarca insanda derin ven trombozu ve pulmoner emboli oranı, bu büyüklükteki genel bir popülasyonda doğal olarak beklenenden çok daha düşük.
AstraZeneca’nın baş sağlık görevlisi Ann Taylor, “Kalite açısından, Avrupa veya dünyanın geri kalanında kullanılan herhangi bir aşı serisinde kanıtlanmış bir sorun yok. Şirket konuyu doğrulamak için ek testler yapıyor” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) aşı yaptırmakla kan pıhtılaşması arasında nedensel bir ilişki olduğunun doğrulanmadığını vurguladı.
Avrupa İlaç Ajansı (EMA), aşının faydalarının risklerinden daha ağır bastığını vurgulayarak, kan pıhtılaşması ve pulmoner emboli vakalarının aşı ile ilişkili olduğuna dair hiçbir kanıt olmadığını vurguladı.

Bilim adamları ve uzmanlar aşı hakkında ne düşünüyor?
Queensland Teknoloji Üniversitesi’nde halk sağlığı uzmanı olan Profesör Gerard Fitzgerald, AstraZeneca aşı uygulamasını askıya alan ülkelerin aşırı dikkatli davrandıklarını söyledi. 
Ancak kan pıhtılaşmasının son derece yaygın olduğunu dile getiren Fitzgerald, “Örneğin, ABD’deki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, pulmoner trombozdan yılda 60 bin ila 100 bin arasında ölüm bildirmektedir” diye konuştu.

Aşı güvenlik verileri ne kadar şeffaf?
Dünyanın dört bir yanındaki birçok sağlık kuruluşu, AstraZeneca aşısının güvenliğiyle ilgili verilerin şeffaf olduğunu doğruladı.



İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
TT

İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)

Bilim insanları ilk kez bir Antik Mısırlının tüm genomunu diziledi. Yaklaşık 4 bin 500 yıl önce yaşayan adamın kalıntıları, antik uygarlıktan gelen en eski genetik veriyi de sunuyor.

Uzmanlar, bölgenin sıcak iklimi DNA'nın kolayca bozunmasına yol açtığı için Antik Mısır'dan genetik kayıtlar bulmanın epey zorlu bir iş olduğunu söylüyor. Ayrıca bu toplumda yaygın olan mumyalama da yumuşak dokuları muhafaza etmesine karşın DNA'nın düzgün bir şekilde korunmasını engelliyor.

Bugüne kadar Antik Mısır'dan sadece üç kişinin genomunun bir kısmı dizilenmişti. Ayrıca bu kişiler uygarlığın daha geç dönemlerinde yaşamıştı. 

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (2 Temmuz) yayımlanan çalışmadaysa, bu örneklerden en az bin yıl daha önceye ait bir genom ilk kez tamamen dizilendi. 

Kahire'nin güneyindeki Nuwayrat köyünde 1900'lerin başında bulunan kalıntılar, kayaya oyulmuş bir mezarın içine yerleştirilmiş bir çömlek kabın içindeydi.

Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. Adeline Morez Jacobs liderliğindeki araştırmacılar, 4 bin 500 ila 4 bin 800 yıl önce yaşamış kişinin kemiklerini inceledi. Ayrıca dişinden aldıkları örneklerle genomunu dizileyen ekip, Antik Mısırlı hakkında eşsiz bilgiler elde etti.

VFDGH
Adamın kalıntılarını içeren çömlek 1902'de keşfedilmişti (Garstang Arkeoloji Müzesi/Liverpool Üniversitesi)

İlk piramitler inşa edilirken yaşayan kişinin kalıntıları, 44-64 yaşında ölen bir erkek olduğuna işaret ediyor. Makalenin yazarlarından Joel Irish, MÖ 2855 ila 2570'de hayatını kaybeden adam hakkında "Öldüğünde muhtemelen 60'lı yaşlarındaydı, ki bu o dönem için inanılmaz derecede ileri bir yaş" diyor.

Bilim insanları kişinin genetik materyalinin yüzde 80'inin beklendiği gibi Kuzey Afrika kökenine sahip olduğunu tespit etti. Ancak yüzde 20'si, Batı Asya ve Mezopotamya bölgesindeki insanlara dayanıyordu.

Araştırmacılar Antik Mısır ve Mezopotamya halkları arasında bir ilişki olduğunu uzun zamandır düşünüyordu. Arkeolojik bulgular bu etkileşime güçlü kanıtlar sunsa da bugüne kadar genetik bir veri elde edilememişti. 

Harvard Üniversitesi'nden Iosif Lazaridis, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu örnek bize, bu kadar erken bir tarihte Mısır'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı soyundan gelen ancak Mezopotamya'dan da bir miktar soy katkısı olan insanlar olduğunu söylüyor" diyor: 

Bu coğrafi açıdan mükemmel derecede mantıklı.

Araştırmacılar bulunan kemiklerde artrit ve osteoporoz belirtilerinin yanı sıra yaşamının büyük bölümünde aşağı baktığını ve öne doğru eğildiğini gösteren işaretler tespit etti. Ayrıca kollarını uzun süre önünde tuttuğunu, ağır malzemeler taşıdığını ve sert yüzeylere oturduğunu gösteren bulgulara rastlandı. 

Ekip bu verilere dayanarak bu kişinin ağır işçilik yaptığı ve muhtemelen çömlekçi olduğu sonucuna vardı. Irish çömlekçi çarkının da Mısır'a bu dönemde geldiğini söyleyerek ekliyor:

Öte yandan bir çömlekçiye genellikle böyle üst sınıf bir cenaze töreni düzenlenmez. Belki de olağanüstü yetenekli ya da başarılı olduğu için sosyal statüsü yükselmişti.

Bilim insanları Antik Mısır ve Mezopotamya ilişkisine ışık tutan yeni çalışmanın sadece tek bir genom örneğine dayandığına ve daha fazla kanıt bulmayı beklediklerine değiniyor. Bu sayede iki bölgede yakın zamanda ortaya çıkan yazının kökenlerini ve farklı toplumlar arasındaki göçleri daha iyi anlamayı umuyorlar.

Makalenin ortak yazarı Dr. Linus Girdland-Flink "Bu, insan genetik varyasyonu bulmacasının sadece bir parçası: Bugüne kadar yaşamış her insan ve onların genomu bu bulmacanın benzersiz bir parçasını oluşturuyor" diyerek ekliyor:

Hiçbir zaman herkesin genomunu dizileyemeyeceğiz ancak insanlık tarihinde bugün kim olduğumuzu şekillendiren önemli olayları doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için dünyanın dört bir yanından yeterince çeşitli örnek toplamayı umuyoruz.

Independent Türkçe, CNN, New Scientist, Nature