Yenilgisinden iki yıl sonra DEAŞ

Uluslararası Koalisyon tarafından 3 Mart 2019’da düzenlenen hava saldırısının ardından Suriye’nin kuzeydoğusundaki Bağuz’dan yükselen duman. (AFP)
Uluslararası Koalisyon tarafından 3 Mart 2019’da düzenlenen hava saldırısının ardından Suriye’nin kuzeydoğusundaki Bağuz’dan yükselen duman. (AFP)
TT

Yenilgisinden iki yıl sonra DEAŞ

Uluslararası Koalisyon tarafından 3 Mart 2019’da düzenlenen hava saldırısının ardından Suriye’nin kuzeydoğusundaki Bağuz’dan yükselen duman. (AFP)
Uluslararası Koalisyon tarafından 3 Mart 2019’da düzenlenen hava saldırısının ardından Suriye’nin kuzeydoğusundaki Bağuz’dan yükselen duman. (AFP)

DEAŞ iki yıl kadar önce Suriye’nin doğusundaki son kalesi olan Bağuz kasabasını kaybetti. 2014’te kurduğu ve aşağı yukarı İngiltere büyüklüğünde bir alana yayılan ‘devlet’, Mart 2019’da Deyrizor kırsalında, Fırat Nehri kıyısındaki küçük bir kasaba düzeyinde küçüldü. DEAŞ, Bağuz’da ölümüne savaştı ancak mağlup oldu.
Peki, DEAŞ gerçekten yenidi mi? Bugün ne durumda? Lideri ne yapıyor? Kollarının akıbeti ne? ‘Kurtları’ nerede? Bu yazı, bu sorulara cevap verebilir mi?
Bağuz’un düşüşüyle birlikte dönemin ABD Başkanı Donald Trump, örgütün ‘yüzde 100’ hezimete uğradığını duyurdu. Trump’ın ülkesi, DEAŞ’a karşı oluşturulan uluslararası bir koalisyona liderlik ediyordu. Selefi George W. Bush’un 2003 yılında Saddam Hüseyin’in yenilgisiyle Irak’ta ‘görevin tamamlandığını’ ilan etmekte aceleci davranması gibi, Trump’ın o zamanki sözleri de DEAŞ’ın sonu hakkında hızlı karar verildiği yönünde spekülasyonlara neden oldu. O dönemde Saddam, gerçekten mağlup olmuştu. Ancak ABD’liler kısa süre sonra kendilerini 4 bin 478 askerinin öldüğü ve 32 bin askerinin yaralandığı Irak bataklığında boğulmuş halde buldular. Aynı zamanda Saddam’a karşı ‘zafer’, Irak’ın İran ile bağlantılı Şii milislerden ve kısa süre sonra El-Kaide tarafından yönetilen Sünni gruplardan oluşan ABD muhalefetinin kalesine dönüştürülmesine izin verdi. ABD’lilerin 2011 yılında Irak’tan geri çekilmesiyle El-Kaide, kendisine egemen olan ve ‘Irak İslam Devleti’ adı taşıyan bir grup aracılığıyla inisiyatifi yeniden eline almayı başardı ve Irak şehirlerinde yeniden yayıldı. Hatta Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimine karşı devrimin patlak vermesini takip eden kaostan yararlanarak komşu Suriye’ye de yayıldı.
Bush, Irak’ta ‘görevin tamamlandığını’ ilan etmekte aceleci davrandıysa bile Trump’ın DEAŞ’ın ‘yüzde 100 hezimete uğradığını’ ilan etmekte hızlı davranıp davranmadığını sorgulamak için şu an erken olabilir. Bağuz savaşından sonra varlığının sona ermesi nedeniyle DEAŞ’ın yenilgiye uğradığını kastetmişti ve Trump bu konuda haklıydı.

DEAŞ geri mi döndü?
DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki mevcut saldırıları, durumun 2011’de Irak’ta yaşananlara biraz benzediğini gösteriyor. O dönemde ‘Irak İslam Devleti’, hezimete uğramış, çölün derinliklerine, dağ mağaralarına, Dicle ve Fırat nehirlerinin kıyılarına çekilerek Irak şehirlerine süzülmeden önce yeniden toparlanmıştı. DEAŞ’ın şu anda artan eylemleri, Irak deneyimini tekrarladığını gösteriyor: Çöldeki ve mağaralardaki saflarını örgütlemek. Ancak şehirleri kontrol etmek için sığınaklarından çıkma aşamasına henüz ulaşmadı.
Birleşmiş Milletler, şu an Suriye ve Irak’taki DEAŞ unsurlarının sayısının 10 bin civarında olduğunu tahmin etse de örgütün henüz şehirlere ve büyük kasabalara saldırılar başlatma aşamasına geçmeye karar vermediği, vur- kaç saldırılar, bombardımanlar ve suikastlarla yetindiği açık. Şüphe yok ki DEAŞ, bu düzeydeki savaşçılarla şehirlere ve kasabalara saldırılar düzenleyebileceğini biliyor. Ancak böyle bir adımın, Suriyeli ve Iraklı yetkililerin eline geçecek olan unsurlarını ortadan kaldıran bir intihar eylemi olacağının da farkında .

Örgütün kolları
Suriye ve Irak’taki ‘ana DEAŞ’, halihazırda saflarını yeniden oluşturma sürecinde görünürken örgütün dünyadaki kollarının portresi ise biraz daha karışık. Bazıları başarı kaydedip genişlerken diğerleri ise mağlup olup dağılıyor.
Libya’da DEAŞ, Akdeniz kıyısındaki başkenti Sirte şehrinde topladığı binlerce savaşçısını kaybetmesinin ardından 2017’de ciddi bir gerileme yaşadı. 7 ay boyunca savaştı ancak sonunda mağlup oldu. O günden bu yana DEAŞ’ın varlığı, Libya’nın güneyindeki çölün derinliklerinde küçük bir odakta sınırlı kaldı. Saldırılarının devam etmesine rağmen bu odaklar büyük ölçüde azaldı.
Komşu Tunus’taki DEAŞ faaliyetleri, Mart 2016’da ülkenin güneyindeki Ben Gardane’de bir ‘emirlik’ kurmayı başaramamasının ardından şu anda Cezayir sınırındaki dağlık alanlarla sınırlı.
Cezayir’de ise güvenlik güçleri, DEAŞ saldırılarının başlamasından kısa bir süre sonra örgütün yerel kolu olan ‘Hilafetin Askerleri’ grubunu ortadan kaldırmayı başardı. Grup, 2014 yılında saldırılarına Fransız bir turisti kaçırıp kafasını keserek başlamıştı.
DEAŞ’ın Sina Yarımadası’ndaki kolu da gerileme kaydetti. Öyle ki Mısır ordusu, üyeleri Sina’daki bazı büyük şehirlerde caydırıcı bir tavır sergilemeden oyalanan örgüt sığınaklarını ortadan kaldırıcı büyük operasyonlar başlattı. Sina’daki DEAŞ kolunun açık şekilde gerilemesine rağmen yine de zaman zaman güvenlik güçleriyle iş birliği yaptığından şüphelenilen bazı unsurların öldürüldüğü ilan ediliyor.
Aynı şekilde Afganistan’da, güvenlik güçlerinin ABD desteğiyle ülkenin doğusunda bulunan Nangarhar’daki kalesine gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda yerel DEAŞ kolunun faaliyeti azaldı.
Aynı durum 2017 yılında ülkenin güneyinde, büyük öneme sahip Maravi şehrini kontrol altına alması sonrasında DEAŞ kolunun önemli ölçüde genişlemesine tanık olan Filipinler için de geçerli. DEAŞ, bu şehirde ölümüne savaştı. Ancak Filipinler güvenlik güçleri, çok sayıda unsurun imha edilmesiyle ve örgütün başlıca liderlerinin öldürülmesiyle sonuçlanan şiddetli çatışmalardan sonra şehri kurtarmayı başardı. O günden bu yana DEAŞ’ın ülkedeki faaliyetleri önemli ölçüde azaldı. Ancak sona ermedi.
DEAŞ bu gerileme karşısında özellikle Afrika’da genişlemeyi başardı. Öyle ki Sahra Çölü’nün ve Batı Afrika’nın ötesinde Sahel ülkelerinde büyük bir genişleme kaydetti. El-Kaide’ye sadık gruplara nüfuz etmek için rekabet veriyor. DEAŞ ayrıca Mozambik’in kuzeyi ve Tanzanya’nın güneyi gibi daha önce hiç var olmadığı ülkelerde de güçlü bir varlık kaydetti. ‘Eş-Şebab’ ve ‘Ensar el-Sünnet’ olarak bilinen bir grup aracılığıyla ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ‘yerel gruplardan oluşan bir koalisyon aracılığıyla’ halen aktif durumda.

Ebu İbrahim- Ebu Bekir
Bağuz’daki DEAŞ yenilgisinden birkaç ay sonra örgüt, daha az şiddetli olmayan bir darbe daha aldı. Ekim 2019’da ABD komandoları, örgüt lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin Türkiye sınırına yakın bir mesafede, İdlib kırsalındaki gizlenme yerine bir operasyon düzenledi. Bağdadi operasyonda öldü ve DEAŞ örgütü en önemli yüzünü kaybetti.
DEAŞ, Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kureyşi adında yeni bir lider seçti. Bu adam yalnızca kağıt üzerinde var olan bir ‘devleti’ miras aldı. Bu devletin bir zamanlar on binleri bulan askerleri de öldüler, sakat kaldılar veya esir alındılar. Kureyşi örgütü, Bağdadi örgütünün iskeleti olarak görülüyordu. ‘Hayatta kalan ve genişleyen DEAŞ’ efsanesinin yapıcıları olan üst düzey liderlerinin çoğu, savaşlarda veya hava saldırılarında öldürüldü. Aynı şekilde örgütün geçtiğimiz yıllarda uğradığı yenilgiler, Irak ve Suriye güvenlik servislerinin örgütün faaliyetlerinin ve yapısının ayrıntılarını açıklayan bilgi, belge ve itiraflara el koymasına izin verdi. Görünüşe göre bu durum da Irak güçlerinin, örgüt liderlerini birçok kez tutuklamasına veya öldürmesine olanak sağladı.
DEAŞ’ın yeni liderinin geri çekilmesinin, ses veya video kayıtlarının bulunmamasının ve görünüşe göre yalnızca örgütünün yeniden inşasına odaklanmasının, El-Kaide ile yaşananlara benzer bir duruma yol açıp açmayacağı henüz net değil. El-Kaide örneğinde ‘ana örgüt’ liderlerinin Veziristan’da saklanması, ara sıra bunlar ve kolları arasındaki iletişimin kesintiye uğraması, şubelerin rolünün ‘genel lider’ olarak abartılmasına yol açtı. Bu durum, Irak kolunun Suriye’deki çatışmanın arka planında Veziristan’daki liderliğin emirlerine karşı isyanında kendini gösterdi.

Yalnız kurtlar
DEAŞ’ın nüfuzunun en yoğun olduğu dönemde bu örgüt, yalnızca yüz ölçümü İngiltere boyutunda ve nüfusu yedi milyondan fazla olan bir ‘devleti’ yönettiğiyle değil, dünyanın dört bir yanında, Batı ülkelerinde yüzlerce sivili öldürüp yaralayabilecek saatli bombalara dönüşen ‘askerlerinin’ bulunmasıyla övünebildi. DEAŞ’ın yalnız kurtları İngiltere’yi, Fransa’yı, Almanya’yı, Belçika’yı, Avusturya’yı, Kanada’yı, ABD’yi, Avusturalya’yı, Sri Lanka’yı ve diğer birçok ülkeyi vurdu.
DEAŞ’ın hezimeti ve ‘devletinin’ çöküşünün ardından ‘yalnız kurtlarının’ saldırıları geriledi ve gün geçtikçe daha da azalmaya başladı. DEAŞ kurtlarının uzun bir saldırı dizisine maruz kalan İngiltere’nin geçen şubat ayında güvenlik alarmı seviyesini ‘tehlikeliden’ ‘büyük’ seviyesine çekerek bir derece düşürme kararı almış olması dikkat çekiciydi. Bu durum, ülkenin artık bu örgütün tehlikesinin düşük olduğuna ikna olduklarını gösteriyor. Ancak bu, herhangi bir zamanda tekrar yenilenme olasılığının göz ardı edildiği anlamına da gelmiyor.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.