Şam’daki ‘muhalifler’ Demokratik Ulusal Cephe için toplandı

Şarku’l Avsat’ın yayınladığı belgede “yabancı ordu ve milislerin” Suriye’den çıkarılması talep ediliyor.

Demokratik Ulusal Cephe’nin siyasi vizyon belgesi (Demokratik Ulusal Cephe)
Demokratik Ulusal Cephe’nin siyasi vizyon belgesi (Demokratik Ulusal Cephe)
TT

Şam’daki ‘muhalifler’ Demokratik Ulusal Cephe için toplandı

Demokratik Ulusal Cephe’nin siyasi vizyon belgesi (Demokratik Ulusal Cephe)
Demokratik Ulusal Cephe’nin siyasi vizyon belgesi (Demokratik Ulusal Cephe)

Suriyeli muhalif oluşumlar cumartesi günü Suriye’nin başkenti Şam’da Demokratik Ulusal Cephe’nin (DUC) kuruluş kongresini düzenleyecek. DUC’un siyasi vizyon belgesi, katılımcıların “mevcut despot rejimin tüm sembollerine ve dayanak noktalarına son verilmesi” ve uluslararası kararlar ile 2012 yılı Cenevre Bildirgesi uyarınca “tam yetki sahibi bir geçiş yönetimi heyetinin kurulmasına bağlılık” taleplerini ortaya koyuyor.
Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı belgede ayrıca “güvenlik kurumunun yeniden yapılandırılması, ulusal ordunun kurulması (…) ordunun siyasetten ve parti çalışmasından bağımsızlaştırılması, Suriyeli olmayan tüm ordu ve milislerin çıkarılması” taleplerine yer verildi.
Tüm semboller ve dayanak noktaları
DUC’nin kuruluş kongresinin bugün, Ulusal Koordinasyon Komitesi Genel Koordinatörü Hasan Abdulazim’in Şam’ın Rukneddin Mahallesi’nde bulunan evinde yapılması kararlaştırıldı. Kongreye yaklaşık 18 siyasi oluşum katıldı. Bunlar arasında 2011’de kurulan Ulusal Koordinasyon Komitesi bünyesindeki oluşumlar da bulunuyor. Arap ve yabancı büyükelçiliklerin temsilcilerinin de davetli olduğu kongre, açılış oturumuyla başlayacak. Suriyeli muhalif bir lider, hazırlık komitesinin İran Büyükelçiliği’ne davet göndermediğini söyledi. İran Büyükelçiliği 2012’nin sonlarında düzenlenen Ulusal Kurtarma Konferansı’na davet edilmişti. “(İran Büyükelçiliği) taraflı hale geldi” diyen muhalif lider, aralarında Rusya, Çin ve Mısır’ın olduğu tahmin edilen büyükelçiliklere gönderilen davetin DUC’ye “diplomatik himaye sağlamayı amaçlamadığına” dikkati çekti. Muhalif lider, “Çünkü biz on yıllardan bu yana muhalif ulusal güçleriz” ifadesini kullandı.
Açılış oturumunun ardından, bazıları telekonferans yoluyla katılacak olan yaklaşık 120 katılımcı, hazırlık komitesinin 2020’nin sonlarında onayladığı siyasi vizyon belgesi de dahil olmak üzere çalışma takvimini tartışacak. Siyasi vizyon belgesinde şu ifadelere yer verildi:
“Mevcut despot rejimin tüm sembolleri ve dayanak noktaları ile birlikte sona ermesini; değişime, demokratik dönüşüme, modern demokratik devletin, hak ve hukuk devletinin, seçilmiş kurumların, Suriye halkının her bir ferdine milliyet, din, mezhep, cinsiyet veya siyasi yönelim temelinde ayrımcılık veya dışlama yapılmaksızın hukuk ve görevler konusunda eşit özgür vatandaşlık ilkesini sağlamlaştıran, dinlere ve mezheplere tarafsız yaklaşan devletin inşasına katkı sağlamayı garanti edecek şekilde (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin) 2254 sayılı kararı ve 2012 yılı Cenevre Bildirgesi başta olmak üzere ilgili uluslararası meşru kararlar ve ilkeler uyarınca Suriye krizindeki ulusal siyasi sürecin başarılı olması için Demokratik Ulusal Cephe’nin kuruluş kongresinden başlayarak, Suriyelilere ait geniş tabanlı Demokratik Ulusal Cephe’nin kurulması acil bir ihtiyaçtır.”

Güvenlik çözümüne son verilmesi
DUC’nin kuruluş gerekçeleri vizyon belgesinde şu ifadelerle dile getiriliyor:
“Suriye yıllardır, özünde demokratik bir sivil devlet ve özgürlük, eşitlik ve adaleti sağlayacak yurttaş bir devlet kurmada başarısız olmasına dayanan sürekli bir krizin yansıması olan trajediyi yaşıyor (…) bu kriz on yıllardır var olan yolsuzluk, boyunduruk ve despot rejimin gölgesinde derinleşti. Rejimin, 2011 yılında Suriye halkının özgürlük ve ilerleme için demokratik ulusal devrim projesini başlatan barışçıl ayaklanmasını güvenlik ve askeri çözümle bastırmasıyla kriz daha da derinleşti. Bu durum militarizmi, mezhepçiliği, radikalizmi ve İslamcılığı yarattı ve böylece Suriyeliler göçe zorlandı, şehirler ve altyapı imha edildi, toplumsal doku parçalandı ve siyasi çözüm etkisizleştirildi.”
Belgede DUC’nin ülkedeki krizin çözümüyle ilgili görüşlerinin yer aldığı kısımda şunlar kaydedildi:
“Siyasi çözüm, ülkemizi tehlikelerden uzak tutacak ve halkımızın mevcut rejimle ilgili köklü değişim, kapsamlı demokratik dönüşüm ve demokratik devlet inşasıyla ilgili beklentilerini gerçekleştirecek tek etkili çözümdür.
Bu uygulamaya rejimin hapishanelerinde ve diğer hapishanelerde bulunan düşünce tutuklularının sert bırakılması, Suriye içinde ve dışında hakkında arama kararı çıkarılan siyasilerin affedilmesi, işkenceyle öldürülenler ve 1980’de zorla alıkonularak o tarihten beri hapishanelerde tutulan kişilerin akıbetinin öğrenilmesi ve geçiş adaletini sağlamak için çalışmanın eşlik etmesi gerekir.”
4 sayfalık vizyon belgesinin devamında, “Suriye topraklarının her neresinde olursa olsun Suriyeli olmayan tüm ordu ve milisler ülkeden geri çekilmeli, silahlı milisler dağıtılmalı ve silahlarını çekmeli, güvenlik kurumu yeniden yapılandırılmalı, ülkenin ve halkın güvenliğinden sorumlu olacak ulusal bir ordu kurulmalı, ordu siyasetten ve parti çalışmasından bağımsızlaştırılmalıdır. Suriye coğrafyasına dağılmış silahlı gruplar ve oluşumlar birleştirilmeli, silahlarını teslim ettikten sonra onlarla ilgilenilmeli, sahadaki davranışlarına bakılmalıdır. Bu adımlar, silahlı grupların ve oluşumların pratikte ve ciddi bir şekilde hukuk devletinin ve demokratik rejimin inşası ile siyasi çözüme bağlılıklarını onaylamalarına istinaden atılmalıdır.

Geçiş heyeti
Söz konusu hedeflerin gerçekleşmesi için 3 adım bulunuyor: Genişletilmiş bir koalisyonun kurulması için DUC’un kuruluş kongresinin düzenlenmesi ve ardından tüm ulusal ve demokratik muhalif güçleri içeren genişletilmiş bir konferansın yapılması. DUC’un siyasi vizyon belgesinde, “Geçiş dönemi süresince ve uluslararası meşru kararlara göre tam yürütme yetkisine sahip bir geçiş yönetim heyetinin kurulmasının gölgesinde, tüm sorunların çözümü için temel ilkeler içeren ulusal sözleşmeyi kabul etmek adına Suriye toplumunun tüm bileşenlerini temsil eden Genel Ulusal Kongre’nin düzenlenmesi geliyor” denildi.
Vizyon belgesi, çeşitli ilkelere işaret ediyor. Bunlardan biri de şöyle ifade ediliyor:
“Suriye Arap dünyasının bir parçası ve Arap Birliği’nin kurucu üyesidir. Tüm meşru araç ve yollarla işgal altındaki Suriye topraklarının kurtarılması misyonu, Suriye halkının ve ulusal gücünün milli görevlerinin başında gelmeye devam ediyor.”
Belgede ayrıca “Kürt sorunun Suriye’nin ulusal meselesi olduğu ve bu durumun Suriye’nin egemenliği ve birliği çerçevesinde Kürt varlığının meşru ulusal, kültürel ve toplumsal haklarını tanıyan demokratik ve anayasal bir çözüm bulmayı gerektirdiği” belirtiliyor.
Kuruluş kongresine Kürt İlerici Demokratik Partisi ve Kürt Demokratik Birlik Partisi de davet edildi. Ulusal Koordinasyon Komitesi daha önce Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) siyasi kanadı Demokratik Suriye Meclisi (DSM) ile müzakere oturumları gerçekleştirmişti. İki taraf arasındaki müzakerelerde Suriye’nin geleceğine ilişkin ilkeler üzerinde anlaşma hedefleniyordu. Müzakerelerin ilerleyen aşamalarında iki taraf arasında SDG ve Özerk Yönetim’in ülke içindeki geleceğine dair anlaşmazlıklar yaşandı.



Hasan Abdulazim: Suriye muhalefeti safları sıkılaştırıyor

Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)
Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)
TT

Hasan Abdulazim: Suriye muhalefeti safları sıkılaştırıyor

Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)
Hasan Abdulazim (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)

Suriye’de muhalif bir isim olan Avukat Hasan Abdulazim, 1932 yılında Şam’ın kırsal kesimindeki Halbun köyünde doğdu. Milliyetçi bir solcu ve Suriyeliler arasında tanınmış siyasi şahsiyetlerden biri olan Abdulazim, (2011 yılında kurulan) Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun genel koordinatörlüğünün yanı sıra Arap Sosyalist Demokratik Birliği partisinin liderliğini ve Arap Sosyalist Demokratik Birliği ile birlikte dört partinin yer aldığı Demokratik Toplum Hareketi sözcülüğünü yapıyor. Demokratik Toplum Hareketi, iktidardaki Arap Baas Partisi liderliğindeki İlerici Ulusal Cephe'ye alternatif olarak 1979 yılında kuruldu.

Ulusal Koordinasyon Kurulu, muhalefetteki partileri ve içeriden hareket eden, bazıları milliyetçi, bazıları solcu olan isimlerin yer aldığı siyasi bir ittifak olarak karşımıza çıkıyor. Suriye'de 2011 baharında protesto gösterilerinin başlamasıyla birlikte ünlü “Şiddete hayır, mezhepçiliğe hayır, siyasi zorbalığa hayır, yabancı askeri müdahaleye hayır” sloganını benimsedi. Ulusal Koordinasyon Kurulu, geçtiğimiz haziran ayı sonlarında Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) siyasi kanadı olan ve ABD liderliğindeki uluslararası bir koalisyon tarafından desteklenen Suriye Demokratik Konseyi (SDK) ile bir siyasi anlaşma imzaladı. Ulusal Koordinasyon Kurulu böylece muhalefetteki farklı taraflar için birleştirici bir nokta haline geldi.

Şarku’l Avsat’ın, Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Genel Koordinatörü Hasan Abdulazim ile yaşadığı Şam'da telefon görüşmesi aracılığıyla bir röportaj gerçekleştirdi.

İşte röportajın tamamı:

-SDK ile yaptığınız ittifakın duyurulmasıyla ve ortak bir cephe oluşturmanızla ilgili ne söylemek istersiniz?

İttifak, ulusal demokratik değişim projesini ve Suriye'yi yıllardır içinde bulunduğu kötü koşullardan kurtarmak için acil bir ulusal gereklilik olan diktatörlükten demokrasiye geçiş projesini benimseyen, devrimin ve muhalefetin bir araya geldiği geniş bir ulusal demokratik cephenin kurulduğu anlamına geliyor. Bununla ilgili üç ana belgenin ilki ortak komite tarafından geçtiğimiz ay tamamlandı.

asdefr

Tartışılan başlıca meseleler hangileri?

İki taraf arasında genel bir vizyon niteliğinde olan ittifakın duyurulmasından sonra, Ulusal Koordinasyon Kurulu, merkezi yönetim sistemine bağlı kalırken, SDK ve diğer Suriyeli Kürt güçlerin ademi merkeziyetçilikte ısrar etmesi nedeniyle yaşanan anlaşmazlık gibi bazı vizyonlarda, özellikle anlaşmanın uygulanmasına yönelik çalışma mekanizmalarının şeklinde birtakım siyasi anlaşmazlıklar söz konusu. Bu yüzden muhalefet güçlerinin seçimle gelmediğini dikkate alarak bu anlaşmazlıkları aktarma kararı aldık. Anlaşmada, tüm kesimleriyle Suriye halkının iradesini ortaya koyan bir geçiş döneminin sonunda Suriye’nin yeni anayasasının ve seçilmiş meclisin, ülkenin yönetim şekli olarak merkezi yönetimin benimsenmesini garantilediği bir çözüm yer alıyordu.

SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonu da ortak komitenin daha önce ele aldığı siyasi çözüme ilişkin konulardan biriydi. İki taraf arasında ilk olarak ellerine Suriyeli kanı bulaşmamış SDG ve Suriye Milli Ordusu (SMO) üyelerinin Suriye ordusuna tek bir blok olarak değil, operasyonel ve profesyonel bir şekilde tüm askeri ve emniyet birimlerine dağıtılarak katılmaları konusunda anlaşmaya varıldı. SDK’nın ortak komitedeki temsilcilerinin esnek ve farklı görüşler karşısında anlayışlı olduklarını gördük.

İlerici Ulusal Cephe'nin ortaya koyduğu kuruluş belgesinde Kürtlerin hakları yer almıyordu. Anlaşmanın eki mi var?

Ulusal Koordinasyon Kurulu’na göre Suriyeli Kürtler, tıpkı ülkenin toprak bütünlüğü ve birliği içinde ulusal dokusunun özgün ve tarihi bir parçası olan Süryaniler, Türkmenler ve Ermenilerle birlikte korunurken hakları da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Suriye’nin siyasi ve coğrafi birliğini teyit eden, ortak komitede üzerinde anlaşmaya varılan siyasi çözümle tüm Suriyeliler arasında eşit yurttaşlık ilkelerinin tesis edildiği demokratik bir devlete geçişe öncülük eden tek çözüm olan 2254 sayılı kararı başta olmak üzere uluslararası kararlarla siyasi çözüm çerçevesinde koruma altına alınmıştır.

Rusya’nın Suriye dosyasına ilişkin rolüyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Rusya’nın politikası, Suriye rejimine uygulanan tecridi ortadan kaldırmanın yanı sıra Arap ve bölge ülkelerini Şam ile normalleştirmeye zorlamak üzerine kurulu. Bu politika, kapsamlı bir siyasi çözüm için herhangi bir adım atılmadan rejimin iktidarda kalmasını sağlıyor. Uluslararası kararları da BMGK’nın 2254 sayılı kararını iptal edecek ve rejimin siyasi olarak değiştirilmesine, demokratik bir devletin kurulmasına ve iktidarın devrine yol açacak herhangi bir siyasi çözüm adımını engelleyecek şekilde tabloyu süslemenin ötesine geçmeyen bir çözüm vizyonu çerçevesinde uygulamaya çalışıyor.

Anayasa Komisyonu'nu kim engelliyor?

Başta Suriye rejimi, Rusya ve İran olmak üzere tüm uluslararası taraflar, BMGK’nın 2254 sayılı kararı da dahil uluslararası kararların uygulanamamasından sorumlular. Ancak Rusya’nın 2. Soçi Toplantısı çerçevesinde Suriye Anayasa Komisyonu’na katılması için rejime baskı yapmasına rağmen Şam, doğrudan Anayasa Komisyonu'nun daha önce yapılan sekiz toplantıdaki çalışmalarını engellemekten sorumlu. Rejim, Ukrayna savaşından önce Rusya’nın desteğiyle Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarını ertelemeye ve engellemeye devam etmesi, Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarının ve tüm siyasi sürecin aksamasına neden oldu.

Sizce Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu içerideki krizi çözebildi mi?

Evet, Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Moskova ve Kahire platformları, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), bağımsızlar ve ılımlı silahlı gruplar ile başlatılan girişimin ardından 17 Haziran'da Cenevre'de bir toplantı düzenlendi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’nin yanı sıra aralarında ABD, Kanada, Türkiye ve Arap ülkelerinin büyükelçilerinin de bulunduğu Suriye Halkının Dostları Grubu’ndan 17 delege ile önemli görüşmeler gerçekleştirildi. Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu birleşti ve yeniden müzakerelere liderlik etmeye başladı.

Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerini rolüyle ilgili ne söylemek istersiniz?

Suudi Arabistan, Suriye dosyasında son derece aktif ve önemli bir rol üstlendi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın, 2015 yılının başlarında Riyad’da Suriye konulu birinci konferansa ev sahipliği yapması ve masraflarını karşıladığı Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu’nu kurması bu rolün birer göstergesiydi. Aynı şekilde 2017 yılında Riyad’da Suriye konulu ikinci konferansa ev sahipliği yapan Suudi Arabistan, Suriye halkının çıkarları pahasına kendi çıkarlarını elde etmeye çalışan ve muhalefetin egemen kararına kendi siyasi gündemini ya da tutumunu dayatan diğer ülkelerin aksine Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu’nun kurulması çalışmalarına karışmadı.

frggt
BM Genel Sekreterinin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ve Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun önde gelen isimleri  (Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu Facebook sayfası)

Ulusal Koordinasyon Kurulu, Arap ülkelerinin Suriye sorununu uluslararası kararlar temelinde çözmeye yönelik girişimlerini destekliyor. Arap ülkeleri, adıma adım yaklaşımı çerçevesinde Cidde ve Amman anlaşmalarını uygulamak için Suriye rejimiyle doğrudan temaslar yürütme yetkisini Ürdün'e verdi. Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun bu temasların radikal bir siyasi çözüme ulaşmayı amaçlaması halinde bu konuda hiçbir endişesi yok.

Peki Türkiye-Suriye görüşmeleri ne durumda?

Ülkeler arası ilişkilerle ilgili çalışmaların siyasi bir çözüme ulaşması halinde her türlü yakınlaşmanın yanındayız. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan’ın seçim zaferi sonrası Türkiye ile Suriye’nin arası seçimlerden önceki haliyle aynı değil. Çünkü Türk muhalefeti, seçim sürecinde Suriye ile yakınlaşma ve yerinden edilenlerin dönüşü kartını kullanıyordu. Ancak bugün olası yakınlaşma adımlarının atmayı her zamanki gibi erteleyecek ve hiçbir girişime cevap vermeyecek olan rejimle varılacak olası bir anlaşmanın karşılığında Türk hükümeti taleplerini daha da artıracak. Rejim, mevcut şartları kendi lehine değiştirme imkanı bulmak adına zaman kazanmak için bu tür adımları her zaman ertelemiştir.

Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığında olası bir değişikliğin, başta Ankara’nın PKK ile mücadelede Şam’ın katkıda bulunması talebi olmak üzere rejimle bazı sorunlar üzerinde anlaşmaya varılmasına bağlı olduğunu görüyoruz. Bir de Türkiye’deki üç buçuk milyondan fazla Suriyeli mültecinin geri dönüşüne çözüm bulunması sorunu var. Suriyeli mültecilerin güvenli bir ortam oluşturulmadan geri dönmeleri mümkün değil. Başta 2254 sayılı karar olmak üzere uluslararası kararlar uygulanmadan mültecilerin geri dönüşünden bahsetmek de mümkün değil. Bu ve benzeri sorunların çözülmesi Türkiye ve Suriye’nin yakınlaşmasını ve ilişkilerinin gelişmesini sağlayacaktır.

Rusya-Ukrayna savaşı Suriye dosyasını ne kadar etkiledi?

Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın tüm dünyada gerilimin yüksek olduğu bölgeleri etkilediğine şüphe yok. Rusya-Ukrayna savaşı, adeta üçüncü bir dünya savaşı gibi. Savaş yalnızca Ukrayna topraklarında yaşansa da ülkeler, iki taraftan birinin yanında yer alarak kamplaştılar. Ukrayna savaşının sonuçlarının Suriye krizini kaçınılmaz olarak etkileyeceği kesin. Belki de bu etki, Suriye halkının ve ulusal muhalefetinin yararına, olumlu bir etki olabilir. Ancak Suriye halkı aleyhine, rejim ve destekçileri lehine de olabilir.

Suriye arenasında durum nasıl?

Suriye arenası, uluslararası ve bölgesel güçlerin Suriye meselesine müdahale etmeleri ve Suriye topraklarını hesaplaşmak, çıkarlarını ve gündemlerini dayatmak için bir oyun alanı olarak görmeleri gibi birçok nedenden dolayı son derece karmaşık. Rejim, halkın barışçıl protesto gösterilerini tanımama kararı aldığından, gösterileri terör eylemi ve küresel bir komplo olarak gördüğünden çözümün yalnızca askeri müdahalede olduğuna inandığı, uluslararası bir boyuta ulaşan sınırsız bir çatışmanın patlak verdiği noktaya ulaştı. Ardından protestoları sona erdirmek için aşırılık yanlılarını hapishanelerden salıp şiddetin tırmandığı bir çatışma arenasına atmak da dahil olmak üzere tüm kartlarını oynadı. Rejim, dünyaya, yaşananların bir terör ayaklanması olduğunu, teröristlerle ve aşırılık yanlılarıyla savaştığını söyledi. Daha sonraki aşamalarda Irak, Kafkaslar ve Lübnan'dan çok uluslu mezhepçi milislerin ve ardından İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) milislerinin çatışmalara dahil olmalarına kapı aralandı.

Bir yandan bu karışıklık devam ederken Washington ve Avrupa ülkelerinin başkentlerindeki Suriye diasporası, rejimin yetkilileri hakkında soruşturma başlatılması için çaba sarf ettiler. Bu çabalar rejim ve onu destekleyen Rusya üzerinde baskı unsuru oluşturdu. Muhalif ve devrimci güçleri, Suriye’yi yakıp yıkan tüm bu gelişmelere rağmen ulusal demokratik cephelerini genişletmeye ve saflarını birleştirmeye devam etti.

Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Kurulu, müzakerelerin önünü açan siyasi bir ivmenin kaydedilmesi ve istenen siyasi geçiş dönemine ulaşma yolunda somut çıktıların elde edilmesi amacıyla müzakere edilmiş bir siyasi çözüm için içeride, Arap ülkeleri ve bölgesel ve uluslararası taraflar arasında ufuk açıcı rolünü yerine getirmeye ve toplantılarını sürdürmeye çalışıyor.