Irak sınırlarındaki yolsuzluklar

Yetkililer ve gümrük görevliler, milyonlarca doların devlet hazinesi yerine silahlı gruplara gittiğini belirtiyorlar.

Irak’ın güneyindeki Um Kasr Limanı’ndaki gümrük. (AFP)
Irak’ın güneyindeki Um Kasr Limanı’ndaki gümrük. (AFP)
TT

Irak sınırlarındaki yolsuzluklar

Irak’ın güneyindeki Um Kasr Limanı’ndaki gümrük. (AFP)
Irak’ın güneyindeki Um Kasr Limanı’ndaki gümrük. (AFP)

Irak’ın kara ve deniz sınırları boyunca faaliyet gösteren bir kartel, hükümetin kasasına girmesi gereken milyonlarca doları partilerin, silahlı grupların ve memurların cebine girmesine neden olan gümrük kaçakçılığı operasyonları gerçekleştiriyor.
Bir gümrük memuru söz konusu suç ağı hakkında şunları söyledi:
“Tarif edilemez. Orman kanunundan bile daha kötü. Ormanda hayvanlar en azından yemek yer ve karnını doyurur. Bu adamlar asla ikna olmazlar, doymazlar.
AFP’nin altı ay süresince röportajlar gerçekleştirdiği hükümet yetkilileri, liman işçileri ve ithalatçılar bile yaptıkları açıklamalarda hayatlarını tehlikeye atmamak için isimlerini açıklamadılar.  
Uluslararası Şeffaflık Derneği’ne göre dünya çapındaki yolsuzlukta 21’inci sırada yer alan ülkede sıkıcı bürokrasi ve kronik yolsuzluk, devlet kaynaklarını hortumlamanın bir yolu olarak görülüyor. Öncelikle petrole dayalı ekonomide, tarım ve sanayi sektörlerinde büyük bir zayıflık yaşanırken ve bunlardan kazanç sağlama imkânı bulunmazken, gümrük vergileri en önemli gelir kaynağı sayılıyor.
Ancak merkezi hükümet, çoğunluğu İran’a yakın partiler ve silahlı gruplar arasında paylaşılan bu kaynakların kontrolünü elinde bulundurmuyor. Irak Maliye Bakanı Ali Allavi yaptığı açıklamada “Yolsuzluk yapan yetkililer, siyasi partiler, çeteler ve iş adamları arasında bir tür gizli anlaşma var” dedi. Allavi, “Bu sistem, bir bütün olarak devletin yağmalanmasına katkıda bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Irak, mallarının büyük çoğunluğunu ithal ediyor ve gazdan elektriğe, gıda ve elektroniğe kadar başlıkta çoğunlukla İran, Türkiye ve Çin’e bağımlı. Irak resmi olarak 2019 yılında 21 milyar dolarlık petrol dışı mal ithal etti. Hükümet tarafından sağlanan son verilere göre bunların çoğu, bin 600 km uzunluğundaki İran sınırı üzerindeki bir geçitten sevk edildi. Yaklaşık 370 km uzunluğundaki Türkiye sınırı aracılığıyla ve güneydeki Basra vilayetindeki Um Kasr Limanı üzerinden de ithalat gerçekleşti. Ancak Irak’ın ithalat sisteminin etkinliği bitmiş durumda. Dünya Bankası’nın 2020 yılında yayınladığı bir  raporda, ‘gecikmelere, yüksek ücretlere ve kötüye kullanıma’ dikkat çekildi. Ortadoğu’dan bir ithalatçı, AFP’ye yaptığı açıklamada, “Doğru şekilde ithal etmek istiyorsanız, binlerce dolar gecikme ücreti ödersiniz” diyerek söz konusu sistemin başarısızlığına dikkat çekti. Yetkililer, liman işçileri, ithalatçılar ve analistlere göre bu durum, partiler ve silahlı gruplar tarafından yapılan kara geçişleri ve Um Kasr Limanı üzerinden paralel bir ithalat sisteminin ortaya çıkmasına neden oldu. Kârın çoğu, ülkeye en büyük mal miktarının girdiği liman olan Um Kasr’dan elde ediliyor. Yetkililer, giriş noktalarının çoğunun güvenlik güçleriyle entegre olmuş Şii grupları bir araya getiren koalisyon olan Haşdi Şabi’ye ait gruplarca gayri resmi olarak kontrol edildiğini doğruladı. Kendilerini finanse edecek ekonomik ofisleri bulunan bu gruplar Haşdi Şabi güçlerinin kurulmasından önce de mevcuttu.
Vergi kaçakçılığı davasını soruşturan Iraklı bir istihbarat görevlisi şu açıklamada bulundu:
“Kestirme bir yol istiyorsanız, milislere veya partilere gidin. İthalatçılar, mallarını tamamen kaybetmek yerine rüşvet olarak ödedikleri yüz bin doları kaybetmeyi tercih ettiklerini söylüyorlar.”
Bu durumdan yararlanan gruplar, parti üyeleri ve yakınları, sınır görevlileri ya da polis olarak çalışıyorlar. Resmi prosedürleri atlamak veya ücretlerde indirim almak isteyen ithalatçılardan ücret alıyorlar.
Haşdi Şabi ise söz konusu iddiaları reddediyor. Ancak Asaib Ehlil Hak ve  Hizbullah Tugayları gibi militan gruplara yakın kaynaklar, gümrük yetkilileri ve istihbarat görevlisinin söylediklerine uygun şekilde, farklı grupların sınırlar üzerindeki nüfuzunu kabul ediyorlar.
Um Kasr Limanı’ndaki çalışanlar, yetkililer ve uzmanlar, örneğin 1980’lerde İran’da kurulan bir grup olan Bedir Örgütü’nün İran sınırındaki Mandali Geçidi’ni kontrol ettiğini aktardılar. Bir istihbarat yetkilisi, “Sigara satıcısıysanız, Bağdat’taki Cadiriye bölgesinde Hizbullah Tugayları’nın ekonomi bürosuna gidin, kapıyı çalın ve onlarla koordinasyon sağlamak istediğinizi söyleyin” dedi.
Yolsuzluk tekerleğinin başındakiler ‘kurtarıcı’ olarak biliniyor. Bu niteleme, silahlı gruplar ve siyasi partiler için genellikle arabuluculuk yapan gümrük görevlileri için kullanılıyor. İstihbarat yetkilisi, “İlişkileri olmadan ‘kurtarıcı’ da bir anlam ifade etmiyor. Hepsi partiler tarafından destekleniyor” dedi.
‘Kurtarıcı’, küçük alışverişler karşılığında elden, daha büyük işlemler için ise banka havalesi yoluyla ödeme yapıldıktan sonra  ithal edilen emtianın türü, sayısı veya toplam değerini yanlış beyan ederek resmi evrakları tahrif ediyor. Bu da tüccarların ödemek zorunda olduğu gümrük vergilerinin değerini düşürüyor. Zira söz konusu  vergi, nihayetinde malların gerçek değerinden çok daha düşük.
Bir ithalatçı, gerçeğinden daha küçük bir miktarın kaydedilmesinin ithalatçıya yüzde 60’a varan bir gümrük vergisi iadesi sağlayacağını belirtti. Bunun yaygın bir örneği ise tüketicileri Irak’ta üretilen malları satın almaya teşvik etmek için yerel pazarda fiyat artırmaya ek olarak resmi tarife değerinin yüzde 30’una ulaşan sigara ithalatı.
Bu ücretleri azaltmak için sigaralar genellikle kağıt mendil veya plastik ürünler olarak kaydediliyor. Bu da çok daha düşük ödemeler yapıldığı anlamına geliyor. Gümrük yetkilisi, “Kamyon başına en az 65 bin dolar ödemek yerine yalnızca 50 bin dolar ödeniyor” dedi.
‘Kurtarıcılar’ ayrıca sevkiyatın toplam değerini de manipüle ediyorlar. Bu değer önce ithalat lisansına kaydediliyor. Ancak ‘kurtarıcı’, giriş noktasında bunu gözden geçirme ve dolayısıyla ücretleri azaltma gücüne sahip.
Um Kasr Limanı’ndan bir yetkili, gümrük görevlilerinden birnin bir demir sevkiyatını ucuza değerlendirdiğini ve ithalatçının sadece 200 bin dolar vergi ödediğini aktardı. İthalatçı, “Kurtarıcının bu büyük etkisi doğal akuışa uyumlu değil” ifadesini kullandı.
Nüfuz sahibi kişilerle kurulan ilişkiler sayesinde bazı mallar hiç incelenmeden dışarı sevk ediliyor. Söz konusu  gümrük memuru, “Yolsuzluk yapmadım ancak sevkiyatı denetlenmeden geçirmek zorunda kaldım. Çünkü nüfuz sahibi biriyle bağlantılıydı” dedi.  
Diğer durumlarda tüccarlar, Irak Merkez Bankası’na sahte ithalat lisansları ve makbuzları götürüyor. Banka da daha sonra Irak dışındaki sahte bir nakliye şirketine ABD doları cinsinden ödeme yapıyor. Gümrük ve banka yetkililerine göre bu eylemler, kara para aklanmasına olanak sağlıyor.
Bir ithalatçı, ithalatı yasa ihlali olarak kabul edilen kullanılmış elektronik cihazların girişini onaylamak için Um Kasr’daki bir gümrük görevlisine 30 bin dolar ödeme yaptığını söyledi. Kendisini sürpriz denetimlerden haberdar etmek için limandaki bir polis memuruna da düzenli olarak rüşvet ödediğini belirtti.
Sınır geçişlerini sonsuz bir para kaynağı olarak gören kamu görevlileri, amirlerine kendilerini bu noktalara atamaları için para ödüyorlar. Mandali Geçidi’nden bir yetkili, her gün en genç yeni çalışana dahi 10 bin dolara kadar rüşvet ödendiğini aktardı.
Maliye Bakanı Allavi, durum karşısında üzüntüsünü dile getirerek “Gümrükteki en küçük işin fiyatı 50 bin dolardan yüz bin dolara kadar değişiyor. Bazen bunun  çok üstüne çıkıyor” dedi.
Partiler ve silahlı gruplar, para toplamalarına izin veren konumlarını korumak için siyasi nüfuzlarını kullanıyorlar. Bunu uygularken de şiddet kullanmakla tehdit etmekten de çekinmiyorlar. Mandali Geçidi’ndeki bir işçi, bir keresinde İran’dan gelen bir gönderinin girişini resmi evraklar olmadığı için ertelediğini ancak ‘kurtarıcı’ tarafından  tehdit edildiğini söyledi. Tehdit edenin Haşdi Şabi’nin bir üyesi olduğunu belirten işçi, ücret ödemeden mal geçişinde ısrar edildiğini ve nihayetinde izin vermek zorunda kaldığını kaydetti.
İstihbarat görevlisi, Asaib Ehlil Hak tarafından yönetilen, İran sınırındaki Zurbatiyah Geçidi’nde bir muhbirin, ‘gümrük vergileri olmaksızın İran ürünlerinin ithalatını engellediği için defalarca idari izne ayrıldığını’ belirtti. Yetkili, muhbirin sonunda baskıya dayanamadığının belirttiği açıklamasında “Daha sonra onunla tekrar konuşmak için geri döndük ve Asaib’e katıldığını gördük” dedi.
Sınır çıkış noktalarındaki üst düzey bir memur, kendisini sindirmek ve limanlarda mal denetimini durdurmaya zorlamak amacıyla yakınlarına saldırmak tehdidinde bulunulduğunu, özel numaralardan düzenli şekilde arandığını söyledi. “Öldürüleceğimiz için hiçbir şey yapamıyoruz. İnsanlar korkuyor. Bunlar gerçek mafya” ifadesini kullandı.
Chatham House Araştırma Merkezi’nden Renad Mansur, söz konusu sistemin İran yanlısı Haşdi Şabi grupları da dahil olmak üzere Iraklı partilerin ve silahlı grupların can damarı haline geldiğini belirtti.
Söz konusu taraflar, DEAŞ’ın 2017’de yenilgiye uğramasının ardından yasa dışı finansman konusunda profesyonel hale geldiler. Bu ağ, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a sert yaptırımlar uygulaması sonrasında daha aktif hale geldi. ABD, Mart 2020’de Um Kasr’daki denizcilik şirketi Khamael Maritime Services’ı, İran Devrim Muhafızları’nın Irak hükümetinin denetim protokolünden kaçmasına yardımcı olduğu  ve silahlı Şii gruplarla koordinasyon kurduğu gerekçesiyle kara listeye aldı.
Hizbullah Tugayları ve Lübnan Hizbullah’ını finanse ettikleri gerekçesiyle şirket ile bağlantılı diğer iki Iraklı ve iki de İranlı şirkete de yaptırımlar uygulandı. Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği ise konuya ilişkin yorum yapmaktan kaçındı.
Ganimetler, aralarında ara sıra yaşanan rekabetlere rağmen partiler ve silahlı gruplar arasında sorunsuz bir şekilde paylaşılıyor. Bu bağlamda Mansur, “Tek bir sınır geçidi, birbirleriyle düşman olabilecek birkaç grup tarafından paylaşılan günlük 120 bin dolara kadar yasa dışı ödemeler sağlayabilir” dedi. Irak istihbarat yetkilisi de “Rekabet yok. Biri denklemden düşerse diğerlerinin de düşeceğini biliyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Asaib Ehlil Hak grubunun iki üyesi şubat ayında meydana gelen iki farklı olayda öldürüldü. Haşdi Şabi kaynakları, AFP’ye ölümlerinin ‘maddi çıkar’ bağlantısı olduğunu aktardılar. Ancak benzeri cinayetler nadir şekilde yaşanıyor. Bu paralel sistem, devletin okullara, hastanelere ve diğer kamu hizmetlerine tahsis edilebilecek fon kaynaklarından mahrum kalmasına neden oluyor. Bakan Allavi açıklamasında “Gümrükten yılda 7 milyar dolar almalıyız. Ancak gerçekte gümrük kaynaklarının yalnızca yüzde 10- 12’si Maliye Bakanlığı’na gidiyor” dedi.
Tüm bu yolsuzlukların bedelini ise Iraklı tüketiciler ödüyor.
Mustafa el-Kazimi, Mayıs 2020’de başbakanlığı üstlendiği ilk haftadan bu yana sınır geçişlerinde reform yapmayı birinci önceliği haline getirdi. Zira petrol fiyatlarındaki keskin düşüşle birlikte Irak’ın ek gelirlere ihtiyacı bulunuyor. Kazimi, Um Kasr ve Mandali’ye yönelik ziyaretlerinde, yolsuzluk sarmalını ortadan kaldırmak için her sınır geçidine yeni kuvvetler gönderme ve gümrük vergilerinin düzenli olarak rotasyonunu uygulama taahhüdünde bulundu.
Ancak bu hamle de işe yaramadı ve kâğıt üzerinde kaldı. Sınır Geçitleri İdaresi, ücret ödemeden kaçakçılık yapılmaya çalışılan mallara el konulduğunu neredeyse günlük olarak rapor ediyor. Ancak 2020 yılında koronavirüs nedeniyle ithalat geriledi, ilaç ve gıdaya verilen geçici gümrük muafiyetleri de azaldı.
Sınır Geçitleri İdaresi, Irak’ın 2020’de 818 milyon dolarlık vergi topladığını ve bunun 2019’da 768 milyon doların biraz üzerinde olduğunu söyledi.
Söz konusu prosedürlere uyan ithalatçılar, bazı tarafların şu an devlet vergilerini ödediklerini ve mallarının keyfi bir şekilde geciktirilmemesi için yine de eş zamanlı olarak ‘kurtarıcı’ tarafa ödeme yaptıklarını belirtti. On yıldan uzun bir süredir Irak’a mal ihraç eden Arap bir iş adamı “İki kez ödeme yapıyoruz” açıklamasında bulundu.
İyi ilişkilere sahip olanlar ise yeni tedbirlerden etkilenmedi. Iraklı bir ithalatçı konuya dair “Hiçbir şey değişmedi. Mandali üzerinden ithalat lisansı olmadan ve gümrük vergisi ödemeden silah veya istediğiniz herhangi bir şeyi getirebilirsiniz” açıklamasında bulundu. Söz konusu ithalatçı, Kazimi’nin açıkladığı reformlardan sonra bile gümrük vergisi ödemeden Mandali Geçidi’nden geçiş yapıldığını aktardı.
Güvenlik güçleri, bu durumu ‘kaotik’ olarak nitelendiriyorlar. Kısa süreliğine Mandali’de konuşlandırılan bir asker, AFP’ye yaptığı açıklamada “Oradaki polislerin hepsi rüşvetle uğraşıyor. Tüccarlar çılgınca paralar ödüyorlar. Bir adamı tutukladık ama ertesi gün serbest bıraktılar” dedi.
Üst düzey bir sınır yetkilisi de taahhüt edilmesine rağmen ek güvenlik personellerinin görevlendirmelerinin hiçbir zaman gerçekleşmediğini söyledi.
İthalatçılar ve yetkililer, bu tedbirlerin başarısız olmasının ana sebebinin ‘çalışanların rotasyonunun yolsuzluk makinesinde çok önemli bir unsuru, yani ‘kurtarıcı’ unsurunu içermemesi’ olduğunu vurguladı. Bir gümrük yetkilisi de “Kurtarıcı, yolsuzluğun ana arabulucusudur ve halen oradadır. Bir çürük elma, elmaların geri kalanını da mahveder” değerlendirmesinde bulundu. Silahlı partilerin ve grupların arabulucuları da halen bölgede mevcut. Iraklı bir ithalatçı, “Şimdi girip her şeyi orada tasnif edebileceğiniz hazır bir oda var” dedi.
ABD Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili, ABD Büyükelçiliği’ne füze ile saldırmakla suçlanan Hizbullah Tugayları’nın gümrük vergilerinden muaf olan değerli mallara erişimini engellemek için Bağdat Uluslararası Havalimanı’ndaki ekonomi ofisini kapatmak zorunda kaldığını aktardı. Yetkili, “Ama yine de uçağa binip istediğini yapabilirler. Yolsuzluk halen sürüyor” dedi.
Söz konusu kesimler, birbirleriyle açık bir şekilde iletişim kurmak yerine WhatsApp gibi şifreli mesajlaşma kullanabildikleri uygulamaları kullanmaya başladılar.
Bir istihbarat yetkilisi konuya dair “İşimiz gerçekten zorlaşıyor. Çünkü daha fazla önlem alıyorlar” açıklamasında bulundu.  Devlet gelirlerini artırmadaki kısmi başarıya rağmen söz konusu kartel faaliyetlerini sürdürmekte kararlı. Yetkililer ise tüccarların devlet tarafından kontrol edilen geçitleri kullanmasını bekliyorlar. Aynı şekilde söz konusu ağı tamamen ortadan kaldırmanın, Kazemi’nin hazırlıksız olabileceği bir şiddete yol açacağı konusunda uyarıda bulunuyorlar. İstihbarat yetkilisi duruma dair yaptığı açıklamada “Çıkarları milyonlarca dolar değerinde. Um Kasr’daki tek bir kaldırım, devlet bütçesine eş değerdir” diyerek söz konusu tarafların kolayca pes etmeyeceğini vurguladı.



UNICEF: Gazze'de her 10 dakikada bir çocuk ölüyor ya da yaralanıyor

Filistinli bir kadın ve çocuğu, İsrail'in Refah'ta bir evi bombalaması sonucu oluşan yıkımın ortasında duruyor. (Reuters)
Filistinli bir kadın ve çocuğu, İsrail'in Refah'ta bir evi bombalaması sonucu oluşan yıkımın ortasında duruyor. (Reuters)
TT

UNICEF: Gazze'de her 10 dakikada bir çocuk ölüyor ya da yaralanıyor

Filistinli bir kadın ve çocuğu, İsrail'in Refah'ta bir evi bombalaması sonucu oluşan yıkımın ortasında duruyor. (Reuters)
Filistinli bir kadın ve çocuğu, İsrail'in Refah'ta bir evi bombalaması sonucu oluşan yıkımın ortasında duruyor. (Reuters)

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) İcra Direktörü Catherine Russell dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Hamas ile İsrail arasında 7 Ekim'de başlayan savaştan bu yana Gazze Şeridi'nde 13 bin 800'den fazla çocuğun öldürüldüğünü duyurdu.

UNICEF’ten yapılan açıklamaya göre Russell New York'ta yaptığı basın toplantısında, “Binlerce kişi yaralandı ve binlercesi de açlığın eşiğinde” dedi.

Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi (UN Women) de yaptığı ayrı bir açıklamada Gazze'de ‘her 10 dakikada bir çocuğun yaralandığını ya da öldüğünü’ bildirdi.

Açıklamada, savaşın başlamasından bu yana Gazze'de 10 binden fazla kadının öldürüldüğü ve bunlardan altı bininin geride 19 bin yetim çocuk bıraktığı belirtildi.

Kısa bir süre önce Gazze'yi ziyaret eden UNICEF Sözcüsü Tess Ingram, Salı günü Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında gördüğü ‘yaralı çocuk sayısı’ karşısında hayrete düştüğünü söyledi.

Ingram, “Sadece hastanelerde değil, sokaklarda, derme çatma barınaklarda, sürekli değişen hayatlarını yaşıyorlar” dedi.


BM Libya Özel Temsilcisi’nin istifasının ardından Libya'daki çatışmanın çözümü ufukta görünmüyor

Libya siyasi sahnesinde çatışma halen sürüyor. (Libya Parlamentosu)
Libya siyasi sahnesinde çatışma halen sürüyor. (Libya Parlamentosu)
TT

BM Libya Özel Temsilcisi’nin istifasının ardından Libya'daki çatışmanın çözümü ufukta görünmüyor

Libya siyasi sahnesinde çatışma halen sürüyor. (Libya Parlamentosu)
Libya siyasi sahnesinde çatışma halen sürüyor. (Libya Parlamentosu)

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy’nin ani istifası, kendi çıkarlarına hizmet etmek için ülkenin bölünmüşlüğünü sürdürmekle suçladığı rakip taraflar arasındaki uzlaşma çabalarının başarısızlığını yansıtıyor.

18 aydır BM Libya Destek Misyonu’na (UNSMIL) başkanlık eden Senegalli diplomat, Salı günü BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e istifasını sundu.

Bathiliy, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana kaos, bölünme ve şiddetle boğuşan ülkedeki ana tarafları eleştirdi.

Son aylarda durumun ‘kötüleştiğine’ değinen Bathiliy, ‘mevcut çıkmazdan memnun olan Libyalı liderlerin siyasi irade ve iyi niyet eksikliğini’ eleştirdi.

Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana kaos içindeki Libya, biri Trablus'ta (batıda) Abdulhamid Dibeybe tarafından yönetilen ve BM tarafından tanınan, diğeri ise doğuda Usame Hammad tarafından yönetilen ve Bingazi'deki kalesi ile Mareşal Halife Hafter tarafından desteklenen iki rakip yürütme otoritesi tarafından yönetiliyor.

cvdfbrt
Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy (AFP)

Libya’da Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin Aralık 2021'de yapılması planlanmıştı, ancak rakip taraflar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle seçimler süresiz olarak ertelendi. Dolayısıyla ülkedeki siyasi istikrarsızlık süreci uzadı.

“Mevcut liderlerin Libya halkının zararına olacak şekilde hareket etme ve oyalama taktikleriyle statükoyu korumaya yönelik bencilce kararlarına son verilmelidir” diyen Bathiliy, her iki rakip tarafın yabancı destekçilerinin isimlerini vermeden suçlayıcı bir tavır sergiledi.

Büyük Britanya Kraliyet Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı olan Celal Harşavi, Bathiliy'nin ayrılışının şaşırtıcı olmadığını, çünkü birkaç aydır yönettiği sürecin ‘zaten tamamen tükenmiş’ olduğunu söyledi.

Atlantik Konseyi uzmanlarından İmad Badi, Bathiliy'nin görevden ayrılışının ‘Libya'da son yıllarda hâkim olan istikrar görüntüsünün ortadan kalktığı inkâr edilemez bir dönüm noktasında’ gerçekleştiğini söyledi.

Mart ayında Bathiliy’nin siyasi işlerden sorumlu yardımcısı olarak atanan Amerikalı Stephanie Koury geçici olarak onun görevlerini üstlenecek.

Harşavi, Koury'nin ‘geçici bir özel temsilci olarak ortaya çıkmasının muhtemel’ olduğunu ve bunun ‘ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nde Rus vetosuyla karşılaşmadan UNSMIL'i yönetmesine olanak sağlayacak bir düzenleme’ olacağını belirtti.

Badi, Koury'nin pozisyonunun bir özel temsilcinin yokluğunda geçici bir süre için görev yapmasına izin vereceğini, ancak ‘başarabileceklerinin sınırlı olacağını’ söyledi.


İsrail ordusunun Refah'a yönelik saldırısında çoğu kadın ve çocuk 8 Filistinli öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail ordusunun Refah'a yönelik saldırısında çoğu kadın ve çocuk 8 Filistinli öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentine yönelik saldırısında 5'i çocuk, 2'si kadın 8 Filistinli hayatını kaybetti.

Sağlık yetkilileri, AA muhabirine, İsrail ordusunun Refah'ın güneyinde bulunan es-Selam Mahallesi'ndeki tarım arazisi üzerindeki bir barakayı hedef aldığını söyledi.

Yetkililer, İsrail ordusunun saldırısında, Gazze kentinden yerinde edilerek Refah'a gelen Iyad ailesinden 5'i çocuk, 2'si kadın 8 Filistinlinin hayatını kaybettiğini aktardı.

İsrail ordusunun, Refah kentinde bulunan Doğu Mezarlığı çevresindeki el-Behabisa ailesine ait bir evi bombalaması sonucu da çok sayıda Filistinli yaralandı.

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 14 bin 500’ü çocuk, 9 bin 560'ı kadın olmak üzere 33 bin 899 Filistinli öldürüldü, 76 bin 664 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

- Gazze'de yerinden edilen Filistinlilerin son sığınağı Refah

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana sürdürdüğü saldırıları nedeniyle yaklaşık 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi'nde 1,9 milyon kişi, yerinden edildi. Bu Filistinlilerin çoğu, İsrail'in daha önce "güvenli bölge" olduğunu iddia ettiği Refah kentine sığındı.

Gazze Şeridi'nin en güneyinde, Mısır sınırında yer alan Refah'ın İsrail saldırılarından önce 280 bin olan nüfusu, halihazırda 5 katından fazla artarak neredeyse 1,5 milyona ulaştı.

İsrail saldırılarından kaçarak, yeterli kalacak yerin bulunmadığı ve altyapının yetersiz kaldığı Refah'a sığınan Filistinlilerin büyük bölümü, derme çatma çadırlardan oluşan kamplarda yaşam mücadelesi veriyor.

İsrail ordusunun sık sık hava saldırıları düzenlediği Refah'a kara saldırısı başlatması halinde sivillerin Gazze Şeridi'nde sığınacak yerinin kalmayacağından endişe ediliyor.


Sudan Dışişleri Bakan Vekili Sadık, görevden alındı

Sudan Kabine İşleri Bakanı ve Başbakan Vekili Osman Hüseyin, Dışişleri Bakan Vekili Büyükelçi Ali es-Sadık (AFP)
Sudan Kabine İşleri Bakanı ve Başbakan Vekili Osman Hüseyin, Dışişleri Bakan Vekili Büyükelçi Ali es-Sadık (AFP)
TT

Sudan Dışişleri Bakan Vekili Sadık, görevden alındı

Sudan Kabine İşleri Bakanı ve Başbakan Vekili Osman Hüseyin, Dışişleri Bakan Vekili Büyükelçi Ali es-Sadık (AFP)
Sudan Kabine İşleri Bakanı ve Başbakan Vekili Osman Hüseyin, Dışişleri Bakan Vekili Büyükelçi Ali es-Sadık (AFP)

Sudan Kabine İşleri Bakanı ve Başbakan Vekili Osman Hüseyin, Dışişleri Bakan Vekili Büyükelçi Ali es-Sadık'ı görevden aldı.

Devlet televizyonundan yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Vekili Ali es-Sadık'ın görevine son verildiği aktarıldı.

Sadık'ın yerine Bakanlık Müsteşarı Hüseyin Avad getirildi.

Sadık, 21 Ocak 2022'de Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ın 25 Ekim 2021'de sivil hükümetin feshedilmesi dahil aldığı istisnai kararlar sonrası bu göreve getirilmişti.

Aralık 2023'te Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olarak atanan yeni Bakan Vekili Avad ise Sudan'ın Zambiya ve Uganda büyükelçiliği görevlerini yürütmüştü.

- Sudan'daki savaş

Sudan'da 30 yıl süren Ömer el Beşir iktidarının halk ayaklanmasıyla devrilmesi sonrası, sivillerin katılımıyla oluşturulan hükümete karşı ortak darbe yapan ordu ve HDK arasındaki güç mücadelesi 1 yıldır sürüyor.

Nisan 2023'ün ortasında başlayan ve Sudan'ın 18 eyaletinden 10'unda devam eden savaşta ordu, kuzey ve doğudaki eyaletleri kontrol ederken, HDK, batı ve güney eyaletlerini ele geçirmeyi başarmıştı.

Savaşın bitirilmesi için başlatılan Suudi Arabistan ve ABD arabuluculuğundaki Cidde görüşmeleri, Mısır'ın öncülük ettiği Sudan'a komşu ülkeler barış girişimi, Doğu Afrika'da Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesinin çabaları ve Bahreyn'in başkenti Manama'da yapılan görüşmeler sonuçsuz kalmıştı.

BM'ye göre, dünyanın en büyük yerinden edilme ve açlık krizinin yaşandığı Sudan'daki çatışmalar sonucu 15 binden fazla kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 8,5 milyon kişi yerinden edildi ve 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç durumda.


İsrail'in Refah'ın doğusuna yönelik bombardımanında biri kadın, üçü çocuk yedi kişi öldü

İsrail'in Refah'ta bombaladığı yerin yakınındaki Filistinliler (Reuters)
İsrail'in Refah'ta bombaladığı yerin yakınındaki Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail'in Refah'ın doğusuna yönelik bombardımanında biri kadın, üçü çocuk yedi kişi öldü

İsrail'in Refah'ta bombaladığı yerin yakınındaki Filistinliler (Reuters)
İsrail'in Refah'ta bombaladığı yerin yakınındaki Filistinliler (Reuters)

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı (WAFA) dün (Çarşamba), İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Refah'ın doğusundaki bir arazi ve konutu hedef alan bombardımanı sonucu biri kadın, üçü çocuk olmak üzere yedi kişinin öldürüldüğünü bildirdi. Ajans, konutta yerinden edilmiş kişileri barındırdığını belirtti.

Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaş sonucu ölen Filistinli sayısının 33 bin 899'a, yaralananların sayısının ise 76 bin 664'e yükseldiğini duyurdu.


Sudani: Irak herkese açık bir ülke değil

ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz pazartesi günü Beyaz Saray Oval Ofis'teki ikili görüşmenin başında Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile (DPA)
ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz pazartesi günü Beyaz Saray Oval Ofis'teki ikili görüşmenin başında Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile (DPA)
TT

Sudani: Irak herkese açık bir ülke değil

ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz pazartesi günü Beyaz Saray Oval Ofis'teki ikili görüşmenin başında Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile (DPA)
ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz pazartesi günü Beyaz Saray Oval Ofis'teki ikili görüşmenin başında Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile (DPA)

Hibe el-Kudsi ve Hamza Mustafa

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, “Irak herkese açık bir ülke değil. Topraklarımızı her türlü saldırıdan korumak için yasal ve diplomatik haklarımızı kullanacağız” dedi.

Washington'da gazetecilerle bir araya gelen Sudani, “DEAŞ'la mücadele için 86 ülkeden oluşan uluslararası koalisyonun, artık Irak'ta tek bir metrekareye bile sahip olmayan örgütü yenilgiye uğratmasının ardından gerekçesi kalmadığını” söyledi. Sudani, Şarku’l Avsat'ın Irak'taki ABD muharip güçlerinin varlığına ilişkin tartışmalar ve ABD yönetimiyle yaptığı görüşmelerin çekilmeye ilişkin net bir takvim içerip içermediği sorusuna “Irak'ta geri çekilecek muharip güç yok. 2024 yılındaki Irak, koalisyon güçlerinin göreve başladığı 2014 yılındaki Irak'tan farklı” yanıtını verdi.

Irak'taki Ketaib Hizbullah örgütünün yabancı karargâh ve tesislere yönelik silahlı saldırılarına da yanıt veren Sudani, İran vekil güçlerinin bulunduğu bölgelerde her türlü silahlı saldırıyı reddettiklerini ve hiçbir silahlı grubun güvenlik ve istikrarı bozmasına izin vermeyeceklerini söyledi.

Sudani, ülkesinin İsrail'e yönelik saldırıda füze ve insansız hava aracı (İHA) kullanıldığına dair İran'dan rapor aldığını ve özellikle de İran’ın Irak hava sahasını ihlal ettiğini reddetti. Sudani, Irak'ın İsrail ve İran arasındaki mevcut gerilime müdahil olduğunu yalanladı.

Sudani, mevcut gerginliğin temel nedeninin Filistin meselesi olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Bizim pozisyonumuz, Gazze'deki savaşın durdurulması ve yardımların ulaştırılması gerekliliğidir. İkincil dosyalarla ilgili diğer tüm konuşmalar, ana mesele olan Filistin meselesinden kaçıştır.”


İran herhangi bir İsrail saldırısını püskürtmeye ‘hazır’

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Ordu Günü münasebetiyle Tahran'ın kuzeydoğusundaki Lavizan Üssü’nde bir konuşma yaptı. (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Ordu Günü münasebetiyle Tahran'ın kuzeydoğusundaki Lavizan Üssü’nde bir konuşma yaptı. (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

İran herhangi bir İsrail saldırısını püskürtmeye ‘hazır’

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Ordu Günü münasebetiyle Tahran'ın kuzeydoğusundaki Lavizan Üssü’nde bir konuşma yaptı. (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Ordu Günü münasebetiyle Tahran'ın kuzeydoğusundaki Lavizan Üssü’nde bir konuşma yaptı. (İran Cumhurbaşkanlığı)

İran, silahlı kuvvetlerinin İsrail'den gelebilecek herhangi bir saldırıyı püskürtmeye hazır olduğunu, hava kuvvetlerinin de beklemede olduğunu açıkladı. İran'ın geçtiğimiz Cumartesi günü gerçekleştirdiği saldırıya karşılık olarak bölge İsrail'in karşı saldırısına hazırlanırken İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, İsrail'den gelecek en küçük saldırının ‘büyük ve acımasız’ bir karşılıkla sonuçlanacağı uyarısında bulundu.

Reisi bugün (Çarşamba) İran ordusunun yıllık askerî geçit töreninde yaptığı açıklamada, İsrail'in ülkesine yönelik en küçük hamlesine bile ‘güçlü ve kararlı’ bir karşılık verileceğini söyledi.

Reisi, başkent Tahran'ın kuzeydoğusundaki Lavizan Üssü’nde Ordu Günü münasebetiyle düzenlenen yıllık askerî geçit töreni sırasında İran'ın saldırısını savundu. Bu yıl askeri geçit törenleri için Tahran'ın güneyindeki otoyolun yanı sıra başkentin merkezindeki Azadi Meydanı da kullanıldı.

‘Askeri seçenek’

AFP'nin İran devlet medyasına dayandırdığı haberine göre Reisi, ordu komutanlarına yaptığı konuşmada İran saldırısının ‘silahlı kuvvetlerin teyakkuzda olduğunu gösterdiğini’ belirterek, “Siyonist varlık İran topraklarına en ufak bir saldırıda bulunursa, bu ciddi ve sert bir şekilde ele alınacak” dedi.

İsrail ve müttefikleri, hafta sonu boyunca Tahran tarafından ateşlenen roket ve insansız hava araçlarının (İHA) çoğunu düşürdü. Ancak İsrail, caydırıcılığını korumak için karşılık vermesi gerektiğini düşünüyor. İran ise konuyu şimdilik kapattığını, ancak İsrail'in yeni bir saldırı düzenlemesi halinde karşılık vereceğini söylüyor

vcfgbn
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Hava Kuvvetleri Komutanı Emir Ali Hacızade ile konuşuyor (İran Cumhurbaşkanlığı)

Reisi, İsrail'e yönelik saldırının ‘sınırlı ve cezalandırıcı bir önlem’ olduğunu söyledi. İsrail'in herhangi bir askeri karşı tepkisine karşı uyarıda bulunan Reisi, “Eğer daha şiddetli operasyonlar yaparsak İsrail'in elinde hiçbir şey kalmayacak. Ancak gerçekleşen eylemin sınırlı olması gerekiyordu” ifadelerini kullandı.

Reisi İsrail'e meydan okuyarak şöyle dedi: “Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonra Sadık Vaat Operasyonu İsrail'in hegemonyasını yok etti. Siyonist varlığın bir örümcek ağından daha zayıf olduğunu kanıtladı ve yenilmez bir ordu efsanesini kırdı.”

İran ordusu ve onun paralel aygıtı olan Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) övgüde bulunan Reisi şu ifadeleri kullandı: “Onlar, Dini Lider Ali Hamaney’in emriyle İsrail'i cezalandırdılar. Bu operasyon hesaplı ve isabetliydi. Tüm dünyaya ve donanımlı güçlere, ABD'ye ve Siyonist varlığın koruyucularına, İran'ın ve silahlı kuvvetlerinin hazır olduğu ve Silahlı Kuvvetler Başkomutanı’nın emirlerini beklediği yönünde bir mesaj verdi.”

Bölge ülkelerine ‘güven verici’ bir mesaj gönderen Reisi, “Askeri güçlerimiz güven sahası yaratıyor, barışı tesis ediyor, bölgeyi güçlü kılıyor. Bölgede yabancı güçlere ihtiyaç yok” dedi.

Ülkesine karşı ‘askeri seçeneğin’ artık ABD yetkililerinin sözlüğünde yer almamasından duyduğu rahatlamayı dile getiren Reisi, bunu, ‘silahlı kuvvetlerin gücüne’ bağladı.

sdfvbrt
İran ordusunun askeri geçit töreni sırasında bir Muhacir-6 İHA’sı (İran Cumhurbaşkanlığı)

İran Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Abdurrahim Musevi geçit töreni sırasında yaptığı açıklamada ‘düşmanların askeri seçenekle övünmekten vazgeçtiğini’ söyledi. Musevi, kuvvetlerinin ‘olası kötülüklerle yüzleşmeye hazır olduğunu’ ifade ederek ‘Düşmanlar harekete geçerse daha ölümcül teçhizatla karşılık verileceği” uyarısında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’ndan (ISNA) aktardığına göre Musevi, “Ülkenin çıkarlarını hedef alan her türlü saldırı, pişmanlık getirecek kesin bir yanıtla karşılanacaktır. Ülkenin karşı karşıya olduğu düşmanlar göz önüne alındığında, düşmanlarımızın silahlı kuvvetlerimizin ilerleyişini nasıl izlediğini herkes bildiğinden, kuvvetlerimiz genellikle görevleri en iyi şekilde yerine getirmek için sürekli tetikte olur” ifadelerini kullandı.

Hava ve deniz hazırlığı

Aynı etkinlikte konuşan İran Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Emir Vahidi, aralarında Rus yapımı Sukhoi 24'lerin de bulunduğu savaş uçaklarının herhangi bir İsrail saldırısına karşı ‘hazırda’ olduğu konusunda uyardı. Vahidi, “Hava korumamız ve bombardıman uçaklarımız da dahil olmak üzere her alanda tam hazırlıklıyız ve her türlü operasyona hazırız” dedi.

İran içindeki DMO üslerine ya da nükleer araştırma tesislerine doğrudan saldırı, İsrail'in karşılık vermesi için seçeneklerden biri. İran dışındaki hedeflerin bombalanması da mümkün.

sdvftg
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Tahran'ın kuzeydoğusunda gerçekleşen askeri geçit töreni sırasında İran Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Şehram İrani'nin mini denizaltı hakkındaki açıklamalarını dinliyor. (İran Cumhurbaşkanlığı)

DMO’ya bağlı Tesnim haber ajansı, İran Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Şehram İrani'nin İran donanmasının İran ticari gemilerine Kızıldeniz'e kadar eşlik ettiğini söylediğini aktardı. İrani, “Ordu filoları ticari gemilerimize eşlik etme görevini yerine getiriyor. Aden Körfezi'nden Süveyş Kanalı'na kadar gemilere eşlik ediyoruz. Diğer ülkelerin gemilerini de korumaya hazırız” dedi.

Kızıldeniz'de Yemen'deki İran destekli Husilerin saldırıları nedeniyle İsrail'e yönelik gemi trafiğinde büyük bir kesinti yaşandı. DMO 13 Nisan'da, Tahran'ın İsrail ile bağlantılı olduğunu söylediği Portekiz bandıralı bir konteyner gemisine el koydu.


Suudi Arabistan-Ürdün toplantısında çeşitli alanlarda iş birliğinin genişletilmesi ele alındı

Ürdün Kralı 2. Abdullah, Suudi Arabistan Şura Meclisi Başkanı Dr. Abdullah Al eş-Şeyh'i kabul etti. (SPA)
Ürdün Kralı 2. Abdullah, Suudi Arabistan Şura Meclisi Başkanı Dr. Abdullah Al eş-Şeyh'i kabul etti. (SPA)
TT

Suudi Arabistan-Ürdün toplantısında çeşitli alanlarda iş birliğinin genişletilmesi ele alındı

Ürdün Kralı 2. Abdullah, Suudi Arabistan Şura Meclisi Başkanı Dr. Abdullah Al eş-Şeyh'i kabul etti. (SPA)
Ürdün Kralı 2. Abdullah, Suudi Arabistan Şura Meclisi Başkanı Dr. Abdullah Al eş-Şeyh'i kabul etti. (SPA)

Ürdün Kralı 2. Abdullah dün (Salı), Amman'a resmi bir ziyarette bulunan Suudi Arabistan Şura Meclisi Başkanı Dr. Abdullah Al eş-Şeyh'i kabul etti. Görüşmeye Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin bin Abdullah da katıldı.

Görüşmede iki ülke, halkları ve liderleri arasındaki tarihi kardeşlik ilişkileri, başta parlamenter alanda olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliğini genişletme yolları ve ortak kaygı duyulan konularda koordinasyonun sürdürülmesinin önemi ele alındı.

Şarku’l Avsat’ın Ürdün Haber Ajansı’ndan aktardığı habere göre toplantıda, bölgede tehlikeli bir gerilime yol açan Gazze savaşının sona erdirilmesi ihtiyacının yanı sıra sivillerin korunması, insani yardımların arttırılması ve sürdürülebilir bir şekilde ulaştırılmasının önemi vurgulandı.

Diğer yandan eş-Şeyh, Ürdün Temsilciler Meclisi Başkanı Ahmed es-Safadi ile resmi temaslarda bulundu. Riyad ile Amman arasındaki güçlü ve kardeşçe ilişkilerin derinliğini, parlamento düzeyinde çeşitli alanlarda tanık oldukları gelişmeleri ve iki meclis arasındaki büyük koordinasyonu övdü.

frtnb
Suudi Arabistan Şura Meclisi Başkanı Dr. Abdullah Al eş-Şeyh ile Ürdün Temsilciler Meclisi Başkanı Ahmed es-Safadi arasında Amman'da gerçekleşen görüşmeden (SPA)

Eş-Şeyh ziyaretinin parlamenter iş birliğinin güçlendirilmesi ve iki liderin ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve iki ülke ve halklarının çıkarlarına hizmet edecek yeni iş birliği ufuklarının açılması yönündeki arzularına ayak uydurulması çerçevesinde gerçekleştiğini belirtti. Eş-Şeyh, iki meclis arasındaki ilişkilerin parlamenter iş birliği ve koordinasyon bağlarını güçlendirecek şekilde eyleme dönüştürülmesinin ve parlamento dostluk komiteleri ve karşılıklı resmi ziyaretler yoluyla çalışmaların sonuçlandırılarak çıkarlara hizmet eden ve arzuları karşılayan sonuçlar elde edilmesinin büyük önem taşıdığına işaret etti.

Safadi ise iki kardeş ülke arasındaki ikili ilişkilerin derinliğine, parlamenter ilişkilerdeki büyük gelişmeye ve Suudi Arabistan Şura Meclisi ile Ürdün Temsilciler Meclisi arasındaki koordinasyon düzeyine dikkat çekerek Riyad'ın çeşitli bölgesel ve uluslararası konulardaki tutumlarını övdü.

İki taraf ikili ilişkileri ve parlamenter iş birliğini geliştirme yollarının yanı sıra ortak ilgi alanlarına giren çeşitli konuları da ele aldı.


Biden Sudani'ye İran yanlısı grupları engelleme çağrısında bulundu

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani için Pentagon'da verdiği resepsiyondan (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani için Pentagon'da verdiği resepsiyondan (Reuters)
TT

Biden Sudani'ye İran yanlısı grupları engelleme çağrısında bulundu

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani için Pentagon'da verdiği resepsiyondan (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani için Pentagon'da verdiği resepsiyondan (Reuters)

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin Washington ziyareti hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar, Irak ve Amerikan tarafları arasındaki görüşmelerde Irak'taki İran yanlısı gruplar konusuna değinildiğini ve ABD Başkanı Joe Biden'ın Sudani'den bu grupların etkisini azaltmasını istediğini belirtti. Kaynaklar ayrıca, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın da dün (Salı) Sudani ile bu konuyu görüştüğünü bildirdi.

Sudani, Biden ile Gazze'deki savaşa ilişkin tutum konusunda görüş ayrılıklarını dile getirdi ve Irak'ın uluslararası koalisyonun misyonunu sona erdirme arzusunu ifade etti. Ancak bölgedeki gerginlikler ABD askerlerinin Irak'tan çıkmasına ilişkin görüşmeleri geciktirdi.

Washington, Sudani hükümetindeki Yüksek Öğrenim Bakanı Naim el-Abudi ve Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Ahmed el-Esedi'ye, İran destekli bazı milislere bağlılıkları nedeniyle vize verilmesine itiraz etmişti.

Diğer yandan ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) yaklaşık 550 milyon dolar değerinde bir askeri anlaşmaya ilişkin çalışma protokolü imzalandığını duyurdu.


Sudan’daki “Generaller Savaşı” uzun süreli psikolojik sorunlara yol açtı

Sudan'da ruhsal bozukluk vakaları savaştan sonra önemli ölçüde artış gösterdi (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Sudan'da ruhsal bozukluk vakaları savaştan sonra önemli ölçüde artış gösterdi (Independent Arabia - Hasan Hamid)
TT

Sudan’daki “Generaller Savaşı” uzun süreli psikolojik sorunlara yol açtı

Sudan'da ruhsal bozukluk vakaları savaştan sonra önemli ölçüde artış gösterdi (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Sudan'da ruhsal bozukluk vakaları savaştan sonra önemli ölçüde artış gösterdi (Independent Arabia - Hasan Hamid)

Ruhsal bozukluk, intihar düşüncesi veya girişimi vakaları... Anksiyete bozukluğu, aileden ayrılma ve boşanma vakaları… Stres, korku ve sosyal fobi sorunları yaşayan çocuklar... Silah ve bomba sesleri ve generallerin (Burhan ve Hamideti) savaşı durdurma konusundaki isteksizliğinin gölgesinde bazıları unutulan hikayeler... Hayatta kalanların omuzlarındaki ekonomik baskılar artarken, büyük çoğunluğu psikolojik çöküşün eşiğinde yaşayan bir toplumun hali…

Mira (11) çatışmaların devam ettiği Hartum’un dışında olmasına rağmen halen şiddetli panik ataklar yaşıyor. Küçük kız ailesiyle birlikte güvenli bir yere yerleşse de sürekli ölmekten korktuğunu söylüyor. Ne yazık ki bu hal sadece Mira için geçerli değil. Sudan'daki çatışmalara tanıklık eden milyonlarca çocuk ve kadın da Mira ile aynı durumda.

İlk kurşunun sıkılmasının üzerinden 365 gün geçti. Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında başlayan savaşın bugüne kadar devam edeceğini kimse tahmin edemezdi. Herkes çatışmaların en fazla bir hafta içinde sona ereceğini düşünüyordu. Ancak günler günleri kovaladı, çatışmalar devam etti. Mermi ve top sesleri hiç kesilmedi. Her yeri ölüm kokusu sardı. Çatışmalara tanık olan Hartum ve komşu şehirlerin sakinlerinin psikolojisi yaşadıkları panik atak ve ölüm korkusu nedeniyle bozuldu.

Mira'nın annesi Nermin es-Seyyid, üç ayı aşkın bir süre boyunca çatışmaların yaşandığı bölgede kaldıklarını ve ardından güvenli bir bölgeye yerinden edildiklerini söyledi. Ancak, bu süre zarfında çocuklarının ruh sağlığının kötüleştiğini ve tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyacak hale gelinceye kadar büyük korkular yaşadıklarını belirten anne, yaşadıklarının ‘acı verici ve zor’ olduğunu kendilerini ‘ölüme yaklaşmış’ hissettiklerini vurguladı.

Hizmet dışı kalan hastaneler

Fransız Haber Ajansı (AFP) geçtiğimiz yılın ortalarında, savaşın üçüncü ayında yayınladığı bir haberde Sudan'da psikolojik rahatsızlık vakalarının görülme sıklığının savaştan sonra önemli ölçüde arttığı ve Hartum'da bulunan sinir hastalıkları hastanesi et-Ticani el-Mahi Hastanesi’nin hizmet dışı kalmasıyla durumunun daha da kötüleştiğini bildirdi. Tedavi gören tüm hastaların hastaneden tahliye edildiği belirtilen haberde, hastanedeki ekipmanların, laboratuvarların ve ilaç depolarının zarar gördüğü kaydedilirken öncesinde hastaneye günde yaklaşık 40 hastanın kabul edildiği ve bunların çoğunun 30 yaşın altındaki gençlerden oluştuğu aktarıldı. Haberde, et-Ticani el-Mahi Hastanesi’nden sonra tüm sinir hastalıkları hastanelerinin hizmet dışı kaldığı ve bu hastanelerde tedavi gören sinir hastalarının durumunun daha da kötüleştiği vurgulandı.

Psikolog Süleyman Said, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:

Savaş, Sudanlıların yüzde 80'inde kaygı, stres, panik, korku ve diğer psikolojik rahatsızlıkları tetikledi. Sadece Sudan içinde değil, savaşa tanık olmayan yurtdışındaki Sudanlılar da buna dahiller. Sudanlı yetkililerin sivil bir devlet kurmak ve genel olarak durumu istikrara kavuşturmak için halka sözler verdiği ancak daha sonra bu sözlerin tutulmadığı Aralık 2018’deki devrimden bu yana geçen uzun süreçte Sudan’daki aileleri için süreli korku, panik ve hayal kırıklığı içindeler. Savaşın psikolojik etkileri nedeniyle, özellikle çatışma bölgelerinde yaşayanlar için acil tıbbi müdahale ve psikolojik yardım gerekiyor. Mermi ve top seslerini duymak, ölü bedenler görmek ve uzun süre susuz ve gıdasız kalmak birçok kişiyi ruhsal bozukluğa sürükleyebilir.

Savaşın, çatışmalara tanık olan çocuklar üzerindeki etkilerine değinen Said, sözlerini şöyle sürdürdü:

Çatışma bölgelerinde bulunan tüm çocuklar, özellikle de güvenli bölgelere sığınamayan ve alışmış gibi görünüp çevrelerindeki olaylara tepki vermeyenler, çatışmalar bir an önce çözülmediği takdirde gelecekte karmaşık psikolojik sorunlara yol açabilecek panik ataklar yaşıyorlar. Ancak, bu psikolojik çöküntüler bazılarını kaçmaya ve güvenli bir sığınak aramaya itebilir, bu da ruhsal bozukluklara ve belki de intihar vakalarına yol açabilir.

Şiddet ve düşmanlık

Sosyolog ve antropolog Haydar el-Havad, Sudan’da savaşın başlamasının üzerinden geçen bir yılın ardından psikolojik ve sosyolojik etkilerinin boyutunu belirlemenin, bilimsel araştırma metodolojisine uygun, veri toplama araçlarının kullanıldığı ve bunları niceliksel ve niteliksel olarak analiz ederek söz konusu etkilerle ilgili bilgiye ulaşan ve önerilerde bulunan bilimsel bir çalışma yapılmadan şu an için zor olduğunu vurguladı. Ancak böyle bir çalışma yapıldığı takdirde bu etkilerin özelliklerinin ve tezahürlerinin genel gözlem yoluyla ve bireyin bireysel olarak ve çevresi içinde nelerden etkilendiği açıklığa kavuşturulabileceğini belirten Havad, birçok insanın çevresinde tanık olduğu şiddet vakaları nedeniyle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) sergilediğinin gözlemlendiğini ifade etti.

rtbgnh
Psikolojik rahatsızlıklar uzun süreli olabilir (Independent Arabic - Hasan Hamid)

Bu kişilerin profesyoneller tarafından destek almadıkları sürece uzun süreler boyunca bu hastalıklardan mustarip olmaya devam edeceklerinin altını çizen Havad, yaşanan olaylar nedeniyle Sudanlılar arasında kaygı, gerginlik ve korku gibi duygularda artış gözlemlendiğini belirterek, “Ayrıca duygu yoğunluğunda artış, yüksek düzeyde öfke, bireyler arasında güven eksikliği ve aralarında tartışma ve diyalog kurma yeteneğinin kaybolduğunu görüyoruz. Bazıları içinde bulundukları gerçeklikten ve olaylardan kaçmak için uyuşturucuya ve alkole başvuruyor. Aynı şekilde tecavüz ve cinsel saldırı olaylarının etkileri de depresyona vakalarında artışa ve muhtemelen intihar düşüncelerine ya da girişimlerine yol açabilir. Savaşta kullanılan taktiksel söylem de kişilerde manik depresif ve şizofreni düzeyine getirecek kadar psikolojik etkiye sebep olabilir” ifadelerini kullandı.

Havad, savaşın insanların karakteri, ailesi ve sosyal çevresiyle uyumu üzerindeki etkisiyle ilgili olarak ise şunları söyledi:

Savaşın psikolojik etkisi, başta çocuklar olmak üzere bireyin karakterini değiştirerek saldırgan ve şiddet içeren davranışlar sergilemesine neden olabiliyor. Ayrıca din ve etnik köken kaynaklı radikalizm vakalarını artırırken, sosyal etkiler açısından da nefret söyleminin yanı sıra ötekini kabul etmede ve tanımada isteksizlik, bölgesel ve ülkesel gruplaşmalarda artış olabiliyor.

Savaşın geniş ailelerin dağılmasına, fertlerinin birbirinden kopmasına ve yerinden edilmesine yol açtığını söyleyen Havad, “Savaş aynı zamanda Sudanlı kimliğinin gerçekçiliğini yitirdiğini ortaya koydu. Savaşın ailelerin istikrarı ve uyumu üzerinde bir diğer etkisi ve belki de en önemlisi bazı boşanmalar gibi sosyal sorunların ortaya çıkması olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte kamu ve özel sektörde çok sayıda Sudanlının işini kaybetmesine neden olan savaş, işsizlik oranının artmasına ve günlük gelir kaynaklarının azalmasına neden oldu” dedi.

Bunun yanında savaşın çok sayıda Sudanlının yerinden edilmiş kişilere dönüşmelerine ve mülteci olmalarına yol açtığını söyleyen Havad, “Savaş akademik alanda da etkili oldu. Her düzeyde eğitim süresiz olarak askıya alındı. Tüm bunlara su ve sağlık hizmetlerinin yetersizliğinin yanı sıra yoksulluk, kıtlık, düşük yaşam standartları, güvenliğin ve emniyetin olmayışı, bilinmezlik korkusu ve kuruluşların ihtiyaç sahiplerine ve en savunmasız kişilere yardım sağlamaya yetişememesi eşlik ediyor.

Fiziksel şiddet

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yayınlanan bir rapora göre Sudan’da fiziksel şiddet, kadınlara karşı bir savaş aracı olarak kullanılıyor. İnsan hakları aktivisti Halide Berekat, Sudan'da kadınların büyük bir kısmının sözlü ve fiziksel şiddete ve dayağa maruz kaldığını, tecavüze uğradığını ve silahla tehdit edildiğini açıkladı. Bu ihlaller karşısında çok az kadının direnç gösterebildiğini söyleyen Berekat, özellikle hamilelikle sonuçlanan cinsel saldırıya uğrayan çok sayıda kadının intihar ettiğini vurguladı.

Savaşın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen bu vakalarla ilgili çok büyük ve ürkütücü rakamların kaydedildiğinin altını çizen Berekat, “Kız çocuklarına yönelik fiziksel şiddet riski, güvenli bölgelere yerleştirildiklerinde bile devam ediyor. Söz konusu güvenli bölgelere yolculukları sırasında askeri gruplar tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyor, silahla tehdit ediliyor ve tecavüze uğruyorlar. Bu da psikolojilerinin bozulmasına yol açıyor” şeklinde konuştu.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.