Etiyopya, ABD’ye barajı zamanında doldurma konusundaki kararlılığını bildirdi

Sudan-Etiyopya sınırına yakın bir bölgede inşa edilen Nahda Barajı yakınındaki Mavi Nil (Reuters)
Sudan-Etiyopya sınırına yakın bir bölgede inşa edilen Nahda Barajı yakınındaki Mavi Nil (Reuters)
TT

Etiyopya, ABD’ye barajı zamanında doldurma konusundaki kararlılığını bildirdi

Sudan-Etiyopya sınırına yakın bir bölgede inşa edilen Nahda Barajı yakınındaki Mavi Nil (Reuters)
Sudan-Etiyopya sınırına yakın bir bölgede inşa edilen Nahda Barajı yakınındaki Mavi Nil (Reuters)

Etiyopya, ABD’nin Sudan Özel Temsilcisi Donald Booth’a, Nahda (Hedasi/Rönesans) Barajı müzakereleri ile Sudan’la arasındaki sınır anlaşmazlığı konusundaki tutumları ve Nahda Barajı’nın Temmuz ayında ikinci dolum işlemine devam edileceği konusundaki kararlılığına ilişkin bilgi verildiğini duyurdu. Aynı zamanda, sınır anlaşmazlığında diplomatik bir çözüme ulaşmak için Sudan ile müzakere etme isteğini dile getirdi. Çatışmanın patlak vermesinden bu yana ilk kez üst düzey bir Etiyopyalı diplomat, Hartum ile Addis Ababa arasında imzalanan uluslararası sınır anlaşmalarını tanıdı.
 Etiyopya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Dina Mufti, dün yaptığı açıklamada, Etiyopya Dışişleri Bakanı Demeke Mekonnen’in ABD’nin Sudan Özel Temsilcisi Donald Booth ile görüştüğünü ve kendisine Etiyopya'nın Nahda Barajı ve Sudan ile sınır anlaşmazlığına ilişkin tutumu hakkında bilgi verdiğini belirtti. 
 Etiyopya Dışişleri Bakanlığı'nın resmi Facebook sayfasındaki habere göre Mufti, Bakan Mekonnen'in ABD Temsilcisi’ne, Etiyopya’nın Nil Nehri’nin toplam suyunun yaklaşık yüzde 86’sının kaynağı olmasına rağmen vatandaşlarının yüzde 60'ının karanlıkta yaşadığını ve bu durumu değiştirmek için baraj inşaatını tamamlamaya çalıştığını bildirdiğini aktardı. Aynı zamanda Etiyopya’nın aşağı havzadaki ülkelere zarar vermeden adil ve hakkaniyetli bir şekilde kalkınmak için suyu kullanmasının yasal ve egemenlik hakkı olduğunu belirttiğini iletti.
 
Booth, barajın ikinci dolum işlemi için kararlı
Etiyopya hükümeti, ABD Temsilcisi Booth ile yaptığı görüşmede önümüzdeki Temmuz ayında barajın ikinci dolum işlemine devam edileceği konusundaki kararlılığını vurguladı. Sözcü Mufti açıklamasında, “Etiyopya için barajın doldurulması genel inşaat projesinin bir parçası” dedi. Ayrıca  Sudan’a, dolumun su tesislerine etkisine ilişkin endişelerini giderecek şekilde baraj gölünün ikinci dolumu ve güvenliğiyle ilgili gerekli bilgilerin verildiği kaydedildi.
 Mufti’nin açıklamasına göre Etiyopya ABD’li diplomat Booth'a, Sudan ve Mısır'ın endişelerini giderecek şekilde askıya alınan sorunların müzakere yoluyla çözümüne ulaşma konusundaki istekliliği ve taahhüdü hakkında bilgi verdi. Etiyopya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti başkanlığındaki Afrika Birliği (AfB) öncülüğünde müzakerelere devam etmek istediğini bildirirken, Mısır ve Sudan’ın  dörtlü arabuluculuğuna ilişkin teklifini reddetti. Ayrıca ABD'ye, baraj kriziyle ilgili 2015 yılında üç ülkenin imzaladığı İlkeler Bildirgesi’ni uygulamasını şart koştu.
 Mufti, Etiyopya ve Sudan arasındaki sınır anlaşmazlığına ilişkin yaptığı açıklamada, ülkesinin BAE girişimi de dahil olmak üzere pek çok ülke tarafından başlatılan arabuluculuk girişimlerini takdir ettiğini belirtti.
 Etiyopya’nın Hartum Büyükelçisi Yibeltal Aemro, hükümetinin özellikle sınırların çizilmesi ve işaretlenmesi konusu başta olmak üzere Sudan ile 1902 ve 1972 yıllarında imzalanan iki sınır anlaşmasına bağlı olduğunu duyurdu.
 Bağımsız Sudan gazetesi el-Harak’a göre Aemro açıklamasında, çözümün iki ülke arasındaki uluslararası anlaşmalara ve ortak komitelere geri dönmek ve sınır krizi patlak vermeden önce yaptıkları çalışmaları sürdürmek olduğunu söyledi.
 Gazeteye göre Etiyopya Büyükelçisi, ülkesinin hükümetinin kardeş Sudan'a karşı herhangi bir saldırgan niyeti olmadığını ve durumu tırmandırmak gibi bir amacı olmadığını ifade etti. Büyükelçi ayrıca, "Sorunları diyalog yoluyla çözme konusunda kesin bir inancımız var. İki hükümetin birçok konuda ortak eylemi gerektiren iç sorunları ve dosyalar var. Herhangi bir askeri tırmanış barış ve kalkınma getirmez. Şiddet her zaman şiddeti doğurur" dedi.
 
Sudan ve Etiyopya anlaşmazlığı 25 yıl öncesine dayanıyor
Sudan ve Etiyopya arasındaki sınır anlaşmazlığı yaklaşık 25 yıl öncesine dayanıyor. Federal hükümetle desteklenen Etiyopya, o dönemde verimli Faşaka tarım bölgesinin kontrolünü ele geçirdi ve iki ülke arasında imzalanan 1902-1972 anlaşmalarına göre Sudan sınırları içinde bulunan bölgedeki Sudanlı çiftçileri bölgeden kovarak bölgeyi Etiyopyalılar için çiftlik alanlarına dönüştürdü.
 Sudan, kendisiyle Etiyopya arasında bir sınır çatışmasının varlığını kabul etmiyor. Sudan’a göre iki ülke arasındaki sınırlar iki anlaşmaya göre çizildi. Etiyopya hükümeti ile ortak müzakere komiteleri aracılığıyla yapılan müzakerelerde kaldırılan sınır işaretlerinin yeniden koyulması ve her işaret arasındaki mesafenin çıplak gözle görülebilecek şekilde birbirine yaklaştırılması isteniyor.
 Ortak sınır komitelerinin Mayıs 2020'de gerçekleştirilen son görüşmelerine göre, uzman komitelerin geçen Ekim ayından itibaren sınır işaretleri koyma çalışmalarına başlayarak bu Mart ayında tamamlaması planlandı. Son toplantılar Hartum'da ortak komiteler arasında yapıldı. 
 Ancak geçen Şubat ayında Sudan tarafından Bakanlar Kurulu İşleri Bakanı Ömer Beşir Manis, Etiyopya’dan ise Dışişleri Bakanı Mekonnen başkanlığında yapılan Ortak Sınır Komitesi’nin son toplantısı başarısız oldu ve bir anlaşmaya varılamadı. Toplantıda Etiyopya'nın sınırları işaretleme konusunu ertelediğine dair bilgiler sızdırılırken, Mekonnen'in ülkesi ile Sudan arasındaki uluslararası sınır anlaşmalarını tanımayı reddettiği kaydedildi.
Sudan ordusu, geçen yıl Kasım ayında Etiyopya güçlerinin Tigray bölgesinde yürüttüğü askeri operasyonlar sırasında Faşaka bölgesinde kuvvetlerini yeniden konuşlandırdı ve Etiyopya güçleri tarafından keşif gücünün pusuya düşürülmesinin ardından federal hükümet tarafından desteklenen Etiyopya milislerini sınır dışı etti. Pusuda birçok asker hayatını kaybederken öldürülenler arasında bir subay da vardı. Sudan topraklarını geri aldığını ve terk etmeyeceğini söylerken, Addis Ababa Hartum'u Tigray'daki durumu istismar etmekle suçladı.



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times