Macron-Barzani görüşmesinde Irak ve bölgesel dosyalar ele alındı

IKBY Başkanı Barzani, Paris’te Fransız-Kürt ilişkilerini güçlendiren çabalarda bulundu

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’yi dün Elysee Sarayı'nda kabul etti (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’yi dün Elysee Sarayı'nda kabul etti (AFP)
TT

Macron-Barzani görüşmesinde Irak ve bölgesel dosyalar ele alındı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’yi dün Elysee Sarayı'nda kabul etti (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’yi dün Elysee Sarayı'nda kabul etti (AFP)

Paris ile Iraklı Kürtler arasında, Fransa'nın sosyalist cumhurbaşkanı Francois Mitterrand'ın dönemine (1981-1995) dayanan eski bir ilişki var. Mitterrand, eşi Danielle’in başkanı olduğu ve faaliyetlerinin çoğunu Iraklı Kürtlere yardım etmeye adayan ‘France-Libertes’ (Fransa Özgürlükler Vakfı) aracılığıyla Iraklı Kürtler için çok önemli bir rol oynadı. Paris, uçuşa yasak bölgenin ve o zamanlar ‘Hat 36’ olarak bilinen güvenli bölgenin kurulması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) önemli bir rol üstlendi. Ayrıca Fransa’nın eski Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’ın, ‘Sınır Tanımayan Doktorlar’ örgütünü yönetirken Kürt bölgesine insani yardım sağlanmasında rolü oldu.
Elysee Sarayı'nda birbiri ardına göreve gelen cumhurbaşkanları, Paris ile Erbil arasındaki yakın ilişkiyi sürdürdüler. Son yıllarda Elysee Sarayı ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) başkanlığı arasında yapılan toplam 10 görüşme, bunun iyi bir kanıtıdır. Irak'ı Fransız diplomasisi için bir ‘öncelik’ olarak gören Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetimi sırasında Paris’in, gerek Bağdat ile gerekse Erbil ile ilişkileri daha da güçlendi. Bu nedenle IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin Paris ziyareti ve dün Elysee Sarayı'nda Macron ile yaptığı görüşme, iki tarafın da aralarındaki ilişkileri geliştirme ve iletişimi sürdürme arzuları çerçevesinde gerçekleşti.
Burada Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un geçtiğimiz yıl 2 Eylül’de Bağdat'ı ziyaret ettiği ve daha sonra 19 Ekim'de Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi'yi kabul ettiğini hatırlatmakta fayda var. Barzani ile Macron arasında ise Aralık 2017'deki ilk görüşmenin ardından dördüncü, Paris’te yapılan üçüncü görüşme gerçekleşti. İlk ziyarette Barzani, referandum sayfasının, IKBY’nin ayrılmasını önlemek için komşu ülkeler ile ittifak yapan Irak'tan bağımsızlığa çevrilmesi için yardım istemek üzere Fransa'ya gelmişti. Cumhurbaşkanı Macron o dönem Bağdat ve Erbil'i referandumu ve sonuçlarını unutarak aralarındaki ilişkileri normalleştirmeleri ve yeniden diyaloga başlamaları için büyük çaba sarf etti. İkinci görüşme, 2019 yılının Temmuz ayında, üçüncüsü ise Macron’un Irak ziyareti sırasında gerçekleşti.
Fransa, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılan ilk ülkelerden biriydi. Fransa geçtiğimiz yıllarda Irak güçleri ve peşmergeler için eğitmenler ve uçaklar göndererek askeri çabalara katkıda bulundu. Ayrıca komando gücüyle ve Irak kuvvetlerine gelişmiş bir topçu sistemi sağlanmasıyla da destek oldu.
Macron ve Barzani’nin dün bir çalışma yemeği olarak gerçekleştirdikleri görüşmede, Barzani'nin dış politika danışmanı Falah Mustafa ve IKBY Başkanlık Divanı Başkanı Fevzi Hariri de katıldı. İki liderim çalışma yemeğinin ardından basın açıklaması yapması bekleniyordu. Ancak basın toplantısının iptal edildiğini gazetecilere bildirdi. İptalin sebebi ise açıklanmadı. Parisli çevreler, iptali Macron'un yeni tip koronavirüs Kovid-19 salgınının daha fazla yayılmasına karşı mücadeleyle meşgul olmasına bağladılar. Siyaset ve sağlık alanından yetkililer, İngiltere'de rastlanan mutasyona uğramış yeni koronavirüs türünün yayılmasından endişe ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Macron'un yarın Sağlık Savunma Konseyi oturumuna başkanlık etmesi ve daha sonra bir ulusa sesleniş konuşması yapması bekleniyor.  Ayrıca bazı bölgelerde halihazırda yürürlükte olan kısıtlamaların sıkılaştırılması ve okulların kapatılması gibi daha sert önlemler alınacağı tahmin ediliyor. Öte yandan Barzani’nin Elysee Sarayı’ndaki görüşmenin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ve Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ile görüşmesi bekleniyordu.
Fransa’nın Bağdat Büyükelçisi Bruno Hubert'in geçtiğimiz pazartesi Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi ile görüşmesinde Barzani'nin Paris ziyaretini açıklaması dikkat çekiciydi. Irak Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre görüşmede, Irak ve Fransa ilişkilerini geliştirmenin yolları ele alındı. Açıklamada, Paris’in ‘Irak'a olan takdirini ve her alanda yapılan ikili iş birliğini güçlendirme arzusunu dile getirdiği’ belirtildi. Bu arada Büyükelçi Hubert’in Barzani'nin Fransa ziyaretinin esasları ve amaçları konusunda Irak Başbakanı Kazimi’ye bilgi vermiş olabileceği düşünülüyor.
Diğer yandan dün Elysee Sarayı’nda gerçekleşen görüşmede birçok dosya ele alındı. Ele alınan konular arasında, DEAŞ’la ve genel olarak terörizmle mücadelenin sürmesi, DMUK’un geleceği ve ABD Başkanı Joe Biden dönemindeki görevleri, Washington’ın Irak ve bölgedeki yeni planları, Irak'ın ve özellikle IKBY’nin içinde bulunduğu mevcut genel koşullar, Fransız ve Kürt tarafları arasındaki ilişkilerin ve Türkiye ile ilişkilerin nasıl geliştirileceği başlıkları yer aldı.
IKBY Başkanlığı internet sayfasından yapılan açıklamada, Kovid-19 salgınıyla mücadele dosyasının da iki taraf arasında ele alınan konulardan biri olduğu belirtildi. IKBY Paris Temsilcisi Ali Dolemeri açıklamasında, “Ziyaret, Paris'in Irak ve IKBY’ye büyük önem verdiğini gösteriyor. Görüşme,  ‘IKBY olmadan Irak’ta ya da bölgede hiçbir şekilde uzlaşının veya istikrarın sağlanamayacağı’ düşüncesinden ötürü büyük önem taşıyor” dedi. Dolemeri, Paris'in IKBY’nin ve özellikle de Neçirvan Barzani'nin bu konudaki rolüne ihtiyacı olduğunu ve Fransa'nın Irak'taki bazı sorunların ele alınmasında yardımcı olabileceğini söyledi.  Bu da her iki tarafın da diğerine ihtiyacı olduğu anlamına geliyor.
Dolemeri, iki tarafı siyasi ve diplomatik olarak birbirine bağlayan ‘güçlü ilişkilere’ sahip olduğuna ve bu ilişkileri güçlendirmek istediklerine dikkati çekti.
Paris’in Irak ve IKBY’de savunma da dahil her alanda konumunu güçlendirmeye çalıştığı herkes tarafından biliniyor. Daha önce Fransa Savunma Bakanı Florence Parly Bağdat’ı ziyaret etmişti. Irak'ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunan Paris, Irak'la arasındaki ilişkilerin bir ‘çıkış noktası’ olmasını ve Irak’ın ABD-İran çatışmasının rehini veya kurbanı olarak terk edilmemesini istiyor. Özellikle IKBY’deki yeniden yapılanmaya katkıda bulunmak isteyen Paris, Sincar'da (Şengal) bir hastane inşa etmeye başlarken Musul Üniversitesi'ni de yeniden inşa etmek istiyor. Paris, Irak'ın egemen kararına saygı duyulması, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi, milislerin dağıtılması ve Erbil ile Bağdat arasındaki diyalogun sürdürülmesi çağrısında bulunuyor. Bunun yanı sıra Macron daha önce Türkiye'nin kuzey Irak'taki askeri operasyonlarını şiddetle eleştirmiş ve Türkiye’den Irak’ın egemenliğine saygı göstermesini talep etmişti.
Son olarak IKBY Başkanı Barzani, dün öğleden sonra Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Bugün Paris'te dostum Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmekten büyük mutluluk duydum. Fransa'nın IKBY’ye olan desteğini sürdürmesini takdir ettiğimi bir kez daha yineledim. İkili ilişkileri, Irak ve bölgesel meseleleri ve önümüzdeki fırsatları ve zorlukları tartıştık” ifadelerini kullandı.



Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.