Beyrut ve Şam arasında deniz sınırı krizi

Suriye’nin Lübnan kıyısı yakınlarında petrol aramakiçin bir Rus şirket ile anlaşması deniz sınırı anlaşmazlığına yol açtı.

Fotoğraf (Arşiv_ AFP)
Fotoğraf (Arşiv_ AFP)
TT

Beyrut ve Şam arasında deniz sınırı krizi

Fotoğraf (Arşiv_ AFP)
Fotoğraf (Arşiv_ AFP)

Suriye hükümetinin Akdeniz’de petrol aramak için bir Rus şirketiyle anlaşma yapmasının ardından Lübnan ile arasında yeni bir sınır krizi çıktı.başgösterdi. Zira anlaşmaya konu olan alan, Lübnan deniz alanlarıyla çakışan bir bölgede bulunuyor. Söz konusu alan bin kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. Lübnan güneyde İsrail ile de deniz sınırı anlaşmazlığı yaşıyor. Bu durum, Lübnan’ın ekonomik sularındaki petrol zenginliğine yatırım yapmasını engelliyor.
Libnan birkaç yıl önce ekonomik sularında enerji aramak için deniz alanlarının haritasını belirledi. Durum, güneyde İsrail ile bir sınır anlaşmazlığına neden oldu. Daha sonra da Şam, Lübnan haritasına müdahale olarak görülen bir hamleyle Akdeniz’de enerji araştırmaları yapmak için deniz alanlarının haritasını tamamladı.
Suriye Petrol Bakanlığı ve Rus ‘Capital Limited’ şirketi, bu ayın ortalarında petrol arama ve geliştirme için şirkete özel haklar verilen bir sözleşme imzaladılar. Anlaşmaya göre Capital Limited, Suriye’nin Akdeniz’in doğu kıyısındaki Tartus ili açıklarında, Suriye- Lübnan deniz sınırına kadar 2 bin 250 kilometrekarelik bir alanda petrol arayacak.
Her ne kadar 1 No’lu Suriye Bloğu ile 1 ve 2 No’lu Lübnan alanıyla çakışan alan bir sınır anlaşmazlığı oluşturuyor gibi görünse de Lübnanlı yetkililer, imzalanan anlaşmanın ardından harekete geçmedi. Lübnanlı diplomatik kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada meselenin Dışişleri Bakanlığı’nın sınırlandırılmamış bir bölgedeki sınır anlaşmazlığı hakkında herhangi bir bir yazı göndermek için adım atmadığı veya böyle bir öneriyle karşılaşmadığını aktardılar.
Petrol uzmanı Laury Haytayan söz konusu çatışma alanının 750 ila bin kilometrekare arasında değiştiğini söyledi. Bu bölgenin, deniz adalarının etkisinin hesaplanmasıyla belirlenen bir alan olduğunu belirten Haytayan, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Lübnanlı yetkililerin, Suriye’nin Rusya ile anlaşma imzalandığını açıklamasından bu yana herhangi bir eylemde bulunmadığına dikkat çekti.
Haytayan, son gelişmenin Lübnan hükümetinin tavır alması gerektirdiğini belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Hükümet, deniz blokları haritasına göre Lübnan’ın münhasır bir bölgesi olarak sayılan ve Rus şirketin araştırma yapacağı blog hakkında bilgi almak için tartışmalı bölgedeki sondaj eylemlerine dair Suriye makamlarına çağrı yapmalıdır. Ya da sınırları çizmek için bir anlaşmaya varmalı veya 2018 yılında Bakan Busaab’a Lübnan ve Suriye arasındaki sınırları çizmek üzere teklif edilen Rus arabuluculuğunu harekete geçirmelidir. Rus şirket, keşif çalışmalarını başlatmak için geziler gerçekleştirecek. Bu mesele, ister teknik müzakereler yoluyla, isterse  yerinden edilenler ve diğerleri konusunda başlatılabilecek siyasi müzakereler yoluyla olsun hakları korumak için bir Lübnan girişimini gerektiriyor.”
Suriye tarafının Şam’ın tek taraflı çizdiği sınır alanları haritası uyarınca hareket ettiğini belirten Haytayan, “Bunun karşısında Lübnan da deniz alanlarını bölmek için kendi haritasını takip ediyor. Bu çözülmesi gereken bir mesele” değerlendirmesinde bulundu.
Lübnan, 2010 yılında 6 No’lu sınır noktasını tek taraflı olarak Birleşmiş Milletler’e (BM) bildirmiş, Suriye ile deniz sınırı bölgesi 2011 yılından bu yana çatışma başlığı olmuştu. Lübnan 2011 yılında da 7 No’lu noktayı tespit ederek koordinatları düzenledi. Daha sonra 23 No’lu güney deniz noktasının tanımlanmasıyla bağlantılı olarak BM’ye rapor verildi. Ardından Suriye, Lübnan’ın kuzeydeki münhasır ekonomik bölgesinin sınırlarını tek taraflı ve geçici olarak çizmesinin ardından Lübnan’a ait münhasır ekonomik bölgenin bir kısmının mülkiyetini talep etme konusunda aynı tavrı sürdürdü. Şam, 2014’te BM’ye bir mektup göndererek Lübnan’ın kuzeydeki münhasır ekonomik bölgeyi tek taraflı sınırlama eylemine itiraz etti.
1970’lerde ortak komiteler aracılığıyla kara sınırlarını çizme girişimlerine rağmen Suriye ile sınırın çizilmesi çözülmemiş bir tarihsel sorun olarak kaldı. Söz konusu dönemde deniz sınırlarını çizmek için hiçbir girişimde bulunulmamıştı. Rusya, 2018 yılında eski Lübnan Savunma Bakanı İlyas Busaab’ı Moskova’ya davet etti. O dönemde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, Moskova’nın gerekirse Suriye- Lübnan deniz sınırlarının çizilmesi konusunda arabulucu rolünü oynayabileceğini söyledi.
Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri, iki ülke arasındaki 357 kilometre uzunluğundaki ortak sınırı belirlemek için 2006 ilkbaharında bir diyalog oturumu düzenledi. Oturumda, Lübnan ile Suriye arasındaki kara sınırlarının çizilmesi meselesi ilk kez gündeme getirildi. 2010 yılında dönemin başbakanı Saad Hariri’nin Şam’ı ziyaret etmesinin ardından sınırların çizilmesi için ortak bir komite görevlendirilmiş olmasına rağmen sorun askıda kaldı.
Lübnan, güney ve kuzey deniz sınırlarının belirlenmemesi sorunundan mustarip. İsrail ile güney sınırlarını belirleme girişimlerinden sonra geçen ekim ayı ortasında dolaylı müzakereler başladı. Ancak daha sonra bu müzakereler durdu. Lübnan müzakere heyetinin şu an Lübnan’ın yeni talepleri için BM’ye bir mesaj göndermesi gerekiyor.
Lübnan Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Zeyna Aker geçen hafta Başbakan Hassan Diyab’a ‘6433- 2011 sayılı kararnamenin incelenerek değiştirilmesi için bir öneri ve bu hususta gerekli talimatların verilmesi çağrısı’ içeren bir yazı gönderdi. Yazıda ayrıca Lübnan’a ait ek bir alanın tespit edilmesi ve kararnamenin kapsadığı koordinatların değiştirilmesi gerektiği gerekçesiyle Lübnan deniz alanlarının güney ve güneybatı sınırlarının koordinat listeleri de yer aldı.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.