Afrika Birliği’nden Nahda Barajı krizi taraflarına toplantı çağrısı

Abdulfettah el-Burhan, AfB Barış ve Güvenlik Konseyi’nden Addis Ababa ile anlaşmazlıkları çözmesini talep etti.

Sudan Sulama Bakanı, geçen Haziran ayında Mısırlı ve Etiyopyalı meslektaşları ile sanal müzakereler gerçekleştirdi. (AFP)
Sudan Sulama Bakanı, geçen Haziran ayında Mısırlı ve Etiyopyalı meslektaşları ile sanal müzakereler gerçekleştirdi. (AFP)
TT

Afrika Birliği’nden Nahda Barajı krizi taraflarına toplantı çağrısı

Sudan Sulama Bakanı, geçen Haziran ayında Mısırlı ve Etiyopyalı meslektaşları ile sanal müzakereler gerçekleştirdi. (AFP)
Sudan Sulama Bakanı, geçen Haziran ayında Mısırlı ve Etiyopyalı meslektaşları ile sanal müzakereler gerçekleştirdi. (AFP)

Afrika Birliği (AfB), Nahda (Rönesans/Hedasi) Barajı konusunda arabuluculuk rolünü yeniden üstlenerek krizin tarafları arasındaki müzakerelere yarın Kongo'nun başkenti Kinşasa'da ev sahipliği yapacağını duyurdu. Sudan, Mısır ve Etiyopya’nın günler süren gerginliğin ve tartışmaların ardından müzakere masasına dönmesi bekleniyor.
 AfB, üç ülkeyi Kinşasa'da 5 Nisan'a kadar sürecek olan, uzmanlar düzeyindeki toplantıya davet etti. Kongo Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’ndan yetkililer, toplantının AfB’nin şubat ayı dönem başkanı Kongo Demokratik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi'nin ev sahipliğinde yapılacağını bildirdi. Toplantıya AfB Komisyonu Başkanı Musa Faki'nin de katılması bekleniyor.
 AfB’nin Sudan Özel Temsilcisi Büyükelçi Muhammed Beliş, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada üç ülkeye resmi bir davet gönderildiğini aktardı. Beliş, davetin amacının AfB'nin arabuluculuğunu ve çatışmaya barışçıl, müzakere edilmiş bir çözüm bulmak ve üç tarafı görüşme masasına tekrar oturtarak bölgedeki gerilimi sona erdirme rolünü yerine getirmek olduğunu ifade etti. Ayrıca AfB’nin Kıta ülkeleri arasındaki çatışmalara Afrika çözümleri bulma konusundaki olumlu politikalarının uygulanmasını amaçladığını vurguladı.
 Şarku’l Avsat, müzakere ekibinden bir kaynaktan Sudan'ın Kinşasa toplantısına katılacağını ve bununla ilgili olarak toplantılara başladığını öğrendi. Önümüzdeki birkaç saat içinde toplantıya katılım biçimi hakkında bir karar verilmesinin beklendiği kaydedildi.
Nahda Barajı müzakereleri, geçtiğimiz ağustos ayında yapılan son müzakere toplantısında üç taraf arasındaki görüş ayrılıklarının ardından askıya alınmıştı. Sudan Sulama Bakanı Yasir Abbas, müzakereyi faydasız olarak nitelendirerek AfB uzmanlarına görüşmelerde daha büyük bir rol verilmesi ve gözlemcilik misyonlarının arabuluculuğa kadar geliştirilmesi çağrısında bulundu. 
 Nil Nehri havzasının iki ülkesi, Mısır ve Sudan, Etiyopya'yı kapsamlı bir anlaşmaya varılıncaya kadar baraj rezervuarını doldurma planlarını ertelemeye çağırmasına rağmen Addis Ababa yönetimi 21 Temmuz 2020'de 4,9 milyar metreküp kapasiteli rezervuarı doldurmanın ilk aşamasının tamamladığını duyurdu. Etiyopya ayrıca önümüzdeki temmuz ayında ikinci dolum aşamasına geçmeyi planladığını bildirdi.
 Müzakereleri sürdürme çağrısı, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin Mısır'ın Nil suyundaki payını tehlikeye atmayacağı yönündeki uyarısının ardından geldi. Sisi, Nahda Barajı'ndaki gelişmelerle ilgili yaptığı açıklamada, "Kimseyi tehdit etmiyoruz ama kimse Mısır'dan bir damla su alamaz. Aksi takdirde bölge kimsenin hayal edemeyeceği bir istikrarsızlığa şahit olur” dedi.
 Mısır ve Sudan, yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma imzalamadan önce baraj gölünü doldurmaya başlamaması konusunda Etiyopya’yı uyardılar. Hartum, barajın doldurulmasının su tesislerini ve barajlarını, özellikle de Nahda Barajı'na yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki er-Roseires Barajı’nı etkileyeceğini belirtti. Aynı zamanda bu durumun, Mavi Nil ve Nil Nehri kıyılarında yaşayan 20 milyondan fazla Sudanlı’nın hayatını da tehdit ettiği vurgulandı.
 Sudan hükümeti, Afrika Birliği (AfB), Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve ABD’den oluşan dörtlü bir arabuluculuk mekanizması teklifinde bulunmuştu. Mısır teklifi kabul ederek güçlü bir şekilde desteklerken Etiyopya, AfB’nin tek taraflı arabulucuğunu savundu. AfB’nin bunun için resmi bir talep almadığını ve medya aracılığıyla bilgi edindiğini bildirdi.
 Diğer yandan ABD’nin Sudan Özel Temsilcisi Donald Booth, görüşlerini almak ve barajla ilgili anlaşmazlığı müzakere yoluyla bir çözüme ulaştırmak için arabuluculuk yapmak üzere Hartum, Kahire ve Addis Ababa arasında ziyaretler düzenledi. Basında çıkan haberlere göre Addis Ababa Büyükelçi Booth'a, Sudan ve Mısır tarafından iki ülkenin su çıkarlarına tehdit olarak değerlendirildiği için karşı çıkıldığı halde önümüzdeki temmuz ayında barajın doldurulması konusunda kararlı olduğunu bildirdi. Sudan Dışişleri Bakanı Meryem el-Mehdi, Booth ile önceki gün görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Etiyopya'nın barajı ikinci doldurma aşamasınının tamamlanmasına kadar zaman kazanmak için "hile yaptığını" söyledi.
 Bakan Mehdi, Etiyopya'nın tutumunu eleştirerek, “Bu sessiz kalınacak bir durum değil” ifadesini kullandı. Etiyopya’nın tek taraflı adımlarının iki ülke arasındaki güveni tehdit ettiğini belirten Mehdi, ABD Büyükelçisi’ne Washington yönetiminin müzakerelere müdahale etme ve Etiyopya’nın üç taraflı yasal bir anlaşmaya varmadan önce barajı dolum işlemine başlamasını engelleme çağrısında bulundu.
 Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan da Nahda Barajı konusunda Etiyopya’nın tutumunu ve ülkenin doğu sınırlarında yaşanan gerginliği kınadı. Burhan, AfB Barış ve Güvenlik Konseyi'nden çatışmaya müdahale etmesini ve Afrika Kıtası’nın tüm sorunlarına Afrikalıların kendi çabalarıyla çözüm bulma rolünü yerine getirmesini talep etti. Burhan, ülkesini ziyaret eden Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi'nden bir heyetle cuma günü yaptığı görüşmenin ardından Nahda Barajı meselesi ve doğu sınırlarındaki durumun, AfB ve kendisine bağlı Güvenlik ve Barış Konseyi’nin Afrika sorunlarına çözüm bulmak için daha fazla rol oynaması gerektirdiğini vurguladı.
 AfB Barış ve Güvenlik Konseyi'nden bir heyet, Kenya'nın Afrika Birliği Daimi Temsilcisi Jean Njeri Kamau başkanlığında, Sudan'daki demokratik geçişi ve hükümetin ülkeyi ileriye taşımak için sarf ettiği çabaları desteklemek için ülkeyi ziyaret etti. Ayrıca ziyaretin birkaç gün süreceği bildirildi.
 AfB Barış ve Güvenlik Konseyi nisan ayı dönem başkanı Muhammed İdris Ferah yaptığı açıklamada, Konsey’in ülkede barış ve istikrarı sağlamak için  bir sonraki aşamada Sudan'ı destekleme konusundaki kararlılığını vurguladı. Sudan'ın karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen elde ettiği başarılara atıfta bulunarak özellikle Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ile Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey örgütünün (SPLM-N) Güney Kordofan lideri Abdulaziz el-Hulu arasında imzalanan İlkeler Beyannamesi’ne dikkat çekti. Ferah ayrıca, Egemenlik Konseyi Başkanı'nın Kıta’nın sorunlarına Afrikalıların kendi çabalarıyla çözüm bulmayı amaçlayan Afrika mekanizmasını harekete geçirerek Afrika Birliği'nin rolünü yerine getirmesine ve mevcut aşamanın gerekliliklerine ayak uydurmaya istekli olduğunu gösterdiğini söyledi. Ayrıca Konsey’in Sudan'daki güncel gelişmeleri yakından takip ettiğini ve gerekli desteği sağlayacağını vurguladı.



Çöküşten önce Sudan'da son şans

 Çad'ın doğusundaki Tine kampında Faşir'den bir Sudanlı mülteci çocuk, 21 Kasım 2025
Çad'ın doğusundaki Tine kampında Faşir'den bir Sudanlı mülteci çocuk, 21 Kasım 2025
TT

Çöküşten önce Sudan'da son şans

 Çad'ın doğusundaki Tine kampında Faşir'den bir Sudanlı mülteci çocuk, 21 Kasım 2025
Çad'ın doğusundaki Tine kampında Faşir'den bir Sudanlı mülteci çocuk, 21 Kasım 2025

 Areej Al-Hajj& Ben Fishman

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Beyaz Saray'a yaptığı tarihi ziyaret sırasında Başkan Donald Trump'ın açıkladığı bir dizi anlaşma arasında, Trump'ın Sudan kriziyle ilgilenmeye başlama taahhüdü en şaşırtıcı adımlardan biri olarak öne çıktı

Trump'ın söylediğine göre Prens Muhammed bin Selman, Sudan dosyasında ilerleme kaydetmenin “yapılacak en iyi şey” olacağını vurguladı. Trump daha sonra Truth Social platformundaki hesabından şunları yazdı: “Suudi Arabistan Krallığı, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Ortadoğu'daki diğer ortaklarımızla birlikte bu kıyımları sona erdirmek ve aynı zamanda Sudan'da istikrarı sağlamak için çalışacağız.”

Bu strateji prensipte doğru, ancak dış tarafları çatışmayı körüklemeyi bırakmaya ikna etmek Trump için bile son derece zor bir meydan okuma olmaya devam edecek.

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) olarak bilinen muhalif milis grubunun ekim ayında el-Faşir şehrini zorla ele geçirmesi nedeniyle Trump'ın sahadaki gerçekliğe ayak uydurması da gerekiyor. Zira masum insanlara yönelik ihlaller devam ederken, insani felaket de her geçen gün ağırlaşıyor.

HDK aynı zamanda Batı Sudan'dan başkent Hartum'a kadar uzanan tedarik ve iletişim hatlarını birbirine bağlayan önemli bir düğüm noktası olan el-Ubeyd şehrine doğru da ilerliyor. Eğer bu kuvvetler Ubeyd'i kontrol altına alabilirlerse, bu durum Sudan'ın doğusunun batısından izole edilmesine yol açacaktır. Bunun anlamı da Sudan devletini parçalanma yoluna sokan tehlikeli bir gelişme ile toprakları geniş ülkenin iki yarı bağımsız bölgeye bölünmesidir.

Devam eden silah akışı, savaş makinesinin yanmaya devam etmesini sağlayan yakıttır ve dış güçler bu trajediye derinden bulaşmıştır

Bu sahnelerin gölgesinde zaman daralıyor. Ancak uluslararası toplum hâlâ açlık çeken sakinlere insani yardım ulaştırılmasını hızlandıracak, çatışmayı körükleyen dış aktörlerin yaklaşımlarını değiştirmeleri halinde ülkenin geleceğine ilişkin siyasi diyaloğun önü açacak kalıcı bir ateşkese ulaşabilir. Bu aktörlerin yıkıcı müdahaleleri sürdürmek yerine yapıcı bir rol benimsemeleri gerekiyor. Trump'ın karşı karşıya olduğu temel meydan okuma da bu.

İç içe geçmiş bir çıkar ağı

Savaş iç, bölgesel ve uluslararası çıkarların iç içe geçmesi nedeniyle devam ediyor. İç düzeyde Sudan, geleceğine ilişkin birbiriyle çelişen iki vizyon arasında duruyor. HDK askeri kazanımlarını siyasi meşruiyete ve kalıcı bir nüfuza dönüştürmeye çalışırken, Sudan Silahlı Kuvvetleri ise isyancılara verilecek herhangi bir tavizin devletin ve ordunun birlikte çöküşünün başlangıcı olduğuna inanıyor. Her iki taraf da savaşı kesin olarak kendi lehine sonuçlandıracak kapasitede olduğuna inanıyor.

 HDK tarafından yayınlanan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesinde bozulmuş bir aracın yanında tüfeğini sallayan bir savaşçıyı gösteren videodan bir görüntü, 23 Nisan 2023 (AFP)HDK tarafından yayınlanan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesinde bozulmuş bir aracın yanında tüfeğini sallayan bir savaşçıyı gösteren videodan bir görüntü, 23 Nisan 2023 (AFP)

Bölgesel düzeye gelince, Sudan, kelimenin tam anlamıyla bir vekâlet savaşı arenasına dönüştü. Ülkeler HDK’ye organize ve maddi destek sağlıyor. İsyancılar, Çin yapımı insansız hava araçları da dahil olmak üzere, üçüncü ülkelerden geçen karmaşık bir kaçakçılık ağı aracılığıyla taşınan gelişmiş silahlar elde ediyor. Bazı ülkelerin, Sudan ordusu içindeki İslami hareketleri zayıflatmanın yanı sıra, Doğu Sudan'daki altın madenlerini işletmek, Kızıldeniz boyunca ticaret koridorlarını güçlendirmek konusunda ekonomik ve stratejik çıkarları bulunuyor.

HDK, Darfur bölgesiyle olan köklü tarihi ve kabile ilişkilerine dayanarak Çad ve Etiyopya'dan da destek alıyor. Bu kuvvetlerin Faşir şehrinde elde ettiği kesin zafer, güvenirliklerini güçlendirdi ve bu durum, bölgesel destekçilerini onlara daha fazla askeri ve lojistik yardım sağlamaya teşvik edebilir.

Öte yandan Mısır, kuşatma altındaki Sudan ordusunu destekliyor, çünkü Kahire, savaşın devamının uzun güney sınırında silahlı milis faaliyetlerinin artmasına, daha fazla mülteci akınına, hayati su çıkarları üzerindeki baskının artmasına ve buna ek olarak Rönesans Barajı dosyasının yönetiminin zorlaşmasına yol açmasından korkuyor. Aynı zamanda Türkiye, Sudan ordusuna gelişmiş Bayraktar insansız hava araçlarının tedariği konusunda Mısır ile iş birliği yaptı.

Uluslararası düzeyde Sudan'daki savaş, Afrika Boynuzu ile Ortadoğu'yu birbirine bağlayan stratejik bir coğrafi konuma sahip olan, doğal kaynaklar açısından zengin bir bölgeyi kontrol etmek için rekabet eden dış güçler arasında açık bir rekabet alanına dönüşüyor.

BM'nin 2004 yılından bu yana Darfur'a sıkı bir silah ambargosu uygulamasına rağmen silah akışı hiçbir zaman durmadı. Uluslararası Af Örgütü'nün Mart 2025'te yürüttüğü soruşturmada, HDK’nin Çin yapımı GB50A güdümlü bombalar kullandığı ortaya çıktı. Bu, bu tür mühimmatın kullanıldığına dair küresel olarak belgelenen ilk vakaydı. Silahlar, Libya, Güney Sudan ve Orta Afrika'ya uzanan kaçakçılık yollarının yanı sıra, organize tedarik ağları, Doğu Çad'a yapılan düzenli kargo uçuşları yoluyla HDK’ye ulaştırılıyor.

Sudan ordusunun en önemli silah tedarikçilerinden biri olan Rusya ise Kasım 2024'te BM Güvenlik Konseyi'nde ateşkes çağrısı yapan bir karara karşı veto yetkisini kullandı.

Devam eden silah akışı, savaş makinesinin yanmaya devam etmesini sağlayan yakıttır ve dış güçler bu trajediye derinden bulaşmıştır.

Sürdürülebilir bir ateşkes konusunda uluslararası mutabakatın güçlendirilmesi için Dörtlü Grup genişletilmeli. Bu, Afrika Birliği ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi'nin (IGAD) de dahil edilmesi anlamına geliyor

Bütün bunların ortasında Sudan halkı ağır bir bedel ödüyor. Geçtiğimiz üç yıl boyunca, bu yıkıcı savaş on binlerce kişinin hayatına mal oldu. Yaklaşık üç milyon mültecinin ülkeden kaçmasının yanı sıra, yaklaşık dokuz milyon insanın da ülke içinde yerinden edilmesine sebep oldu. Sudan'ın egemenliği dışa bağımlı hale gelirken, ülke mevcut haliyle geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru gidiyor.

Gelgelelim HDK’nin Faşir şehrinde gerçekleştirdiği katliamların ardından dünya, uzun süredir görmezden gelinen Sudan iç savaşına daha fazla ilgi göstermeye başladı. Bu değişim ateşkese varmak için son şansı temsil edebilir. Çatışmayı körükleyen dış aktörler, şimdiye kadar büyük ölçüde kaçındıkları uluslararası baskıyla nihayet karşı karşıya kaldıklarında, muhtemelen vekillerini dizginlemeye hazır hale geleceklerdir. Örneğin, BAE Devlet Başkanı'nın diplomatik danışmanı Enver Karakaş, 2 Kasım'da sivil hükümeti deviren Sudanlı generallere verilen dış desteğin “ciddi bir hata” olduğunu kaydetti. Bu daha sonra ülkenin bölünmesine yol açacak çatışmaydı.

HDK’yi destekleyen ülkeler artan bir medya baskısıyla da karşı karşıyalar. Bu “kuvvetlere” destek konumunda bir değişiklik, savaşa katılan dış taraflar arasındaki uluslararası arabuluculuk çabalarını ilerletmek için belirleyici baskı noktası oluşturabilir.

Sudan’ın güneyindeki Renk kasabasındaki Renk Transit Merkezi’nde “War Child in the Netherlands’a” bağlı güvenli bir sınıfta parmaklıklı pencerenin önündeki çocuklar, 17 Kasım 2025 (AFP)Sudan’ın güneyindeki Renk kasabasındaki Renk Transit Merkezi’nde “War Child in the Netherlands’a” bağlı güvenli bir sınıfta parmaklıklı pencerenin önündeki çocuklar, 17 Kasım 2025 (AFP)

Başkan Trump, aşağıdaki adımları atarak bir ateşkes anlaşması ilan edebilir:

Öncelikle, ABD, BAE, Mısır ve Suudi Arabistan'dan oluşan Dörtlü Grup, eylül ayında yayınlanan ve üç aylık bir ateşkes çağrısında bulunan ve “dış desteğin sona erdirilmesinin çatışmanın sona ermesi için ön koşul olduğunun” altını çizen ortak bildiriye olan bağlılığını yeniden teyit etmeli.

Zira bu bildiriye rağmen dış aktörler savaşan taraflara destek sağlamaya devam etti. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da bu çelişkiyi kabul ederek şunları söyledi: “Kurduğumuz dörtlü sürecin bazı tarafları korumak için kalkan olmasına izin vermeyeceğiz.”  Bu ülkeler, yükümlülüklerini göz ardı etmek yerine sorumluluk almalı ve Sudanlı ortaklarına, ateşkesin ihlal edilmesi halinde sonuçlarına katlanacakları konusunda ısrar etmeli.

İkincisi, sürdürülebilir bir ateşkes konusunda uluslararası mutabakatı güçlendirmek için Dörtlü Grup genişletilmeli. Bu, Afrika Birliği ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi'nin (IGAD) sürece dahil edilmesi, bilhassa daha sonra ateşkese uyulup uyulmadığını denetlemek için bu iki kurumdan gözlemci göndermeleri istenmesi halinde, Afrika kıtasına da süreçte daha büyük bir rol verilmesi anlamına geliyor. Sudan Silahlı Kuvvetleri üzerinde nüfuz sahibi olan Türkiye ve Katar da Dörtlü Grup’un genişletilmiş formülüne dahil edilebilir.

Sudan nihayet küresel ilginin ön sıralarına geri döndü fakat medyadaki bu ivmeyi somut bir ateşkese dönüştürmek, savaşan taraflar üzerinde diplomatik baskının devam etmesini gerektiriyor

2023'te imzalanan ve insani ateşkes çağrısı yapan anlaşmanın onaylanması amacıyla Suudi Arabistan'ın Cidde şehrinde arabuluculuk oturumları düzenlenmeli. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Krallığın bu görüşmelere ev sahipliği yapması, Suudi Arabistanlıları ateşkese ulaşmayı kolaylaştırmak için bölgesel nüfuzlarını kullanmaya teşvik edecektir. Aynı zamanda Trump'ın bu dosyadaki çabalarından da faydalanılabilir. Tarafları ateşkes konusunda ikna etmek zor olacak ancak ateşkesi denetleyecek etkili bir mekanizma oluşturmak da benzer bir zorluğu temsil ediyor. İlk aşamada taraflar ağır silahların cephe hatlarından çekilmesi ve İHA kullanımının durdurulması konusunda sorumlu tutulmalı. Afrika Birliği saha gözlemcilerini görevlendirmeye hazırlanırken, ABD hava ve uydu araçlarını kullanarak bir doğrulama ve izleme sistemini koordine etmeli.

Genişletilmiş Dörtlü Grup, her türlü ihlalin, ifşa etme, mali varlıkların dondurulması ve başka ülkelere seyahatin yasaklanması da dahil olmak üzere her iki tarafa da uygulanacak aşamalı yaptırımlarla karşılanacağını açıkça belirtmeli. Diğer yandan Kongredeki her iki partinin liderleri de HDK’nin yabancı terör örgütleri listesine dahil edilmesini önerdi.

Geçmişte Washington'da yapılan görüşmeler Faşir felaketini önlemede başarısız olmuştu. Trump yönetimi bu sefer vekillerini dizginlemeleri için çatışmanın dış destekçileri arasında ortak bir baskı kampanyası düzenlemeye odaklanmalı. ABD'nin daha acil ikili öncelikleri olabilir, ancak Trump'ın çatışmaları bitirme taahhüdü ve bu konudaki bilinen ilgisi, uluslararası bir ateşkes anlaşmasının kapısını açabilir. Gerçek bir ilerleme elde etmek istiyorsa BAE ve Mısır liderlerini ciddi ve sürdürülebilir bir ateşkesi desteklemeye kişisel olarak ikna etmesi gerekiyor.

Sudan nihayet küresel ilginin ön sıralarına geri döndü fakat medyadaki bu ivmeyi somut bir ateşkese dönüştürmek, savaşan taraflar üzerinde diplomatik baskının devam etmesini gerektiriyor. Umut ile katliamların devam etmesini kabul etmek arasındaki denge nadiren bu kadar net olmuştur.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Sudan ordusu: HDK'nin stratejik Babnusa kentine yönelik saldırısını püskürttük

Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı 22. Piyade Tümeni'nin ana kapısının önünde Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları duruyor (Reuters)
Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı 22. Piyade Tümeni'nin ana kapısının önünde Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları duruyor (Reuters)
TT

Sudan ordusu: HDK'nin stratejik Babnusa kentine yönelik saldırısını püskürttük

Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı 22. Piyade Tümeni'nin ana kapısının önünde Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları duruyor (Reuters)
Sudan Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı 22. Piyade Tümeni'nin ana kapısının önünde Hızlı Destek Kuvvetleri mensupları duruyor (Reuters)

Sudan ordusu, ülkenin orta kesimindeki Batı Kordofan eyaletine bağlı stratejik Babnusa kentine Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından düzenlenen saldırıyı püskürttüğünü duyurdu.

Sudan ordusu, HDK’yı "uluslararası, bölgesel ve yerel kamuoyunu yanıltma yaklaşımını sürdürmekle" suçladı. HDK Komutanı Muhammed Hamdan Dagalo'nun (Hemedti) ateşkes ve tek taraflı ateşkes ilan etmesinin ardından, HDK güçleri Babnusa şehrini her gün topçu ateşi ve stratejik insansız hava araçlarıyla (İHA) hedef almaya devam etti.

Ordunun açıklamasında, "Dün şehre yeni bir saldırı başlattılar, kuvvetlerimiz bunu güçlü ve kararlı bir şekilde engelledi" denildi.

Ordu, "Silahlı kuvvetlerin uluslararası insancıl hukuka, sivilleri korumaya ve insani çalışmaları kolaylaştırmaya olan bağlılığını vurgulayarak, insani durumun krizi daha da kötüleştirecek askeri hareketler için bir bahane olarak kullanılmasına izin vermeyeceğini, devleti ve vatandaşları koruma görevini tam sorumluluk ve yetkiyle yerine getirmeye devam edeceğini" ifade etti.

HDK dün, Batı Kordofan Eyaleti'ndeki ordu karargahı olan Babnusa'daki 22. Piyade Tümen Komutanlığı'nın kontrolünü, yürüttükleri şiddetli çatışmaların ardından ele geçirdiklerini duyurdu.

HDK, bu ayın başından itibaren Babnusa kentine yönelik saldırılarını yeniden başlattı.


Nijer, uranyum stoklarını uluslararası pazarda satışa çıkarıyor

Nijer'deki askeri rejimin başı General Abdurrahmane Tchiani  (soldan ikinci) (AFP)
Nijer'deki askeri rejimin başı General Abdurrahmane Tchiani  (soldan ikinci) (AFP)
TT

Nijer, uranyum stoklarını uluslararası pazarda satışa çıkarıyor

Nijer'deki askeri rejimin başı General Abdurrahmane Tchiani  (soldan ikinci) (AFP)
Nijer'deki askeri rejimin başı General Abdurrahmane Tchiani  (soldan ikinci) (AFP)

Nijer, dün yaptığı açıklamada, Fransız enerji devi Orana'nın bir yan kuruluşu olan Sumair tarafından üretilen uranyumu haziran ayında millileştirilmeden önce uluslararası pazarda satışa çıkardığını duyurdu.

Nijer'deki uranyum madenciliği, 2023'te iktidarı ele geçiren askeri cunta ile Fransa hükümetinin %90'ına sahip olduğu ve on yıllardır Nijer'de uranyum madenleri işleten Orana arasındaki çatışmanın merkezinde yer alıyor.

Devlet televizyon kanalı Télé Sahel dün gece, askeri konsey başkanı General Abdurrahmane Tchiani'nin Nijer'in "doğal kaynaklarını yönetme ve bunları piyasa kurallarına uygun ve tam bağımsız bir şekilde satın almak isteyen herkese satma hakkını" teyit ettiğini bildirdi.

Rusya Enerji Bakanı Sergey Tsevilev, temmuz ayında Moskova'nın Nijer'de uranyum madenciliğiyle ilgilendiğini açıklamıştı.

Nijer, askeri konseyin 2023'teki darbeyle iktidarı ele geçirmesinden bu yana Batı Afrika ülkesindeki "cihatçı ayaklanma" ile mücadelede yardım için Rusya'ya yöneldi.

Aynı zamanda eski sömürgeci güç Fransa'ya sırtını döndü ve onu ayrılıkçı grupları desteklemekle suçladı.

Nijer, 2024 yılında Orano'nun ülkedeki dünyanın en büyük uranyum yataklarından birini barındıran Soumer, Koumenak ve Imouraren adlı üç büyük madenini işletme hakkını iptal etti.

Orano, resmi olarak bağlı şirketlerinde yüzde 60 hisseye sahip ve madenlerin operasyonel kontrolünü yeniden ele geçirmek için çeşitli tahkim davaları açtı.

Şarku’l Avsat’ın Nükleer örgüt Euratom'un verilerinden aktardığına göre 2022 yılında Avrupa nükleer santrallerine sağlanan doğal uranyumun dörtte biri Nijer'den sağlandı.