Tıp öğrencilerine tavsiye: "Shakespeare okuyun"

William Shakespeare 1564-1616 yılları arasında yaşamıştı (AFP)
William Shakespeare 1564-1616 yılları arasında yaşamıştı (AFP)
TT

Tıp öğrencilerine tavsiye: "Shakespeare okuyun"

William Shakespeare 1564-1616 yılları arasında yaşamıştı (AFP)
William Shakespeare 1564-1616 yılları arasında yaşamıştı (AFP)

İskoçya'da bir doktor, tıp öğrencilerinin İngiliz yazar William Shakespeare'in oyunlarını okuyarak hastalarıyla daha yakın ve duygusal ilişkiler kurabileceğini söyledi.
Edinburgh Üniversitesi'nde palyatif bakım (tedaviye cevap verme ümidi bulunmayan hastalarda yalnızca ağrıları dindirmeye yönelik uygulanan tıbbi uygulama) doktoru David Jeffrey, Shakespeare'in eserlerinde empatiyi açıkça övdüğünü belirtti. Bu eserleri çalışmanın, hasta doktor ilişkisini güçlendirebileceğini kaydetti.
Hakemli tıp dergisi Journal of the Society of Medicine'da yayımlananyazısında Jeffrey, duyguların yıkıcı olduğu ve kontrol edilmesi gerektiği fikrinin tıp eğitimine kök saldığını ifade etti. Bu durumun, doktorların hastalardan uzaklaşmasına yol açtığını söyledi.
Kovid-19 pandemisiyle doktorların hastalarıyla empati kurmasının iyice zorlaştığına dikkat çeken Jeffrey, yazarın Fırtına (The Tempest), Nasıl Hoşunuza Giderse (As You Like It) ve Kral Lear (King Lear) oyunlarına işaret etti:
"Shakespeare'in çalışmalarının hala güncel olması dikkat çekici. Görünen o ki, özelikle kriz zamanlarında, düşüncelerimizi tahmin etme yeteneği vardı."
Jeffrey, yazarın dünyayı diğer kişilerin duyguları doğrultusuyla ve ahlak anlayışıyla da görebildiğini sözlerine ekledi. Doktora göre bu yaklaşım, empati için bir düşünme alanı yaratıyor:
"Bu düşünme alanı, klinik uygulama ve tıp eğitiminin merkezi bir parçası."
"Doktorların hastalarla empati kurmak istediğini ancak zaman ve iş yükü dolayısıyla kısıtlandığını" düşünen Jeffrey, tıp öğrencilerine Shakespeare dersi verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
 
Independent Türkçe, EurekAlert, Daily Mail



Büyük keşfin ardından bilim insanlarından "yoga hapı" adımı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Büyük keşfin ardından bilim insanlarından "yoga hapı" adımı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Çığır açan bir beyin devresi keşfi, anksiyete ve stres bozuklukları için yeni tedavilere ve potansiyel olarak yoganın faydalarını sağlayan bir hapa önayak olabilir.

ABD'deki Salk Enstitüsü'nden araştırmacılar, farelerin beyinlerinde istemli nefes alma ve duygusal düzenlemenin arkasındaki yolu keşfetti.

Nature Neuroscience adlı akademik dergide kısa süre önce yayımlanan çalışmalarında, beynin daha karmaşık bölgeleriyle nefes almanın duygusal durumla koordinasyonunu sağlayan ilkel beyin sapının nefes alma merkezi arasındaki bağlantıları ortaya çıkardılar.

Nefes almak çoğunlukla otomatik olsa da insanlar ve bazı hayvanlar soluk almayı yavaşlatarak kendi kendilerini sakinleştirebiliyor. Bu yaklaşım farkındalık ve yoga gibi uygulamaların ana parçalarından biri.

Beynin nefes almayı tam olarak nasıl düzenlediği ve bunun anksiyeteyi ve kişinin duygusal durumunu nasıl etkilediği çok az anlaşılmış durumda. Bilim insanları şimdiye kadar sadece beyin sapındaki bilinçaltı nefes alma mekanizmalarının tam olarak anlaşıldığını söylüyor.
 

cyju
Fare beyninde nefes almayı düzenleyen nöronlar (Salk Enstitüsü)

Yeni çalışmada araştırmacılar, duygusal düzenleme ve nefes almayı birbirine bağlayan, bilinçli yukarıdan aşağıya mekanizmaları bulmak için yola çıktı.

İlk olarak farklı beyin bölgeleri arasındaki bağlantıları araştırmak için bir beyin bağlantı veri tabanını değerlendirdiler. Analiz, anterior singulat korteks adı verilen frontal bir bölgeyi, daha sonra hemen altındaki medullaya bağlanan bir ara beyin sapı bölgesine bağlayan potansiyel bir solunum devresini ortaya çıkardı.

Önceki çalışmalar, medullanın aktif olduğunda nefes almayı başlattığını ancak beyin sapı bölgesinden gelen sinyallerin bu aktiviteyi engellediği ve nefes almayı yavaşlattığını ortaya koymuştu.

Araştırmacılar, belirli duyguların veya davranışların beyin sapı bölgesinin aktivasyonuna yol açabileceğini, bunun da medulladaki aktiviteyi azaltabileceğini ve nefesi yavaşlatabileceğini varsaydı.

Teoriyi test etmek için, farelerde koklama, yüzme ve içme gibi aktivitelerin yanı sıra korku ve endişe uyandıran koşullar sırasında nefes alış verişleri değiştiğinde beyin aktivitesini kaydettiler.

Araştırmacılar, korteks ve beyin sapı bölgesi arasındaki bağlantı aktive edildiğinde, farelerin daha sakin olduğunu ve daha yavaş nefes aldığını buldu.

Kaygı uyandıran durumlardaysa bu iletişim azaldı ve nefes alma hızları arttı.

Araştırmacılar bu yolu takip ederek, farelerin beyninin ön korteksinde beyin sapına bağlanan ve nefes alma gibi temel işlevleri yöneten bir grup nöron keşfetti.

Araştırmacılar, bu bağlantının farelerin nefes alış verişlerini mevcut davranışları ve duygusal durumlarıyla koordine etmelerini sağladığını söylüyor.

Bağlantının daha ileri analizleri, bilim insanlarının ilaçlarla hedeflenebileceğine inandığı yeni bir dizi beyin hücresi ve molekülü ortaya çıkardı.

Araştırmacılar bulguların anksiyete, stres ve panik bozukluğu olan insanlar için uzun vadeli çözümlere yol açabileceğini söylüyor.

Çalışmanın ortak yazarı Jinho Jhang, "Bulgularımız beni düşündürdü: Bu nöronları aktive edecek ve panik bozukluğunda nefesimizi kendi kendimize yavaşlatacak veya hızlı solumayı önleyecek ilaçlar geliştirebilir miyiz?" dedi.

Çalışmanın başka bir yazarı Sung Han, "Bu bulguları bir yoga hapı tasarlamak için kullanmak istiyorum. Kulağa aptalca gelebilir ve çalışmamızın pazarlanabilir bir ilaca dönüştürülmesi yıllar alacak ancak artık nefes almayı anında yavaşlatabilecek ve huzurlu, meditatif bir durumu başlatabilecek ilaçlar üretmek için potansiyel olarak hedeflenebilir bir beyin devresine sahibiz" dedi.

Independent Türkçe