Kan grubu ile Kovid-19 arasında ilişki olduğu teorisi çürütüldü

Reuters
Reuters
TT

Kan grubu ile Kovid-19 arasında ilişki olduğu teorisi çürütüldü

Reuters
Reuters

Yeni bir çalışma, kan grupları ile yeni tip koronavirüs (Kovid-19) hastalığına neden olan SARS-Cov-2 virüsü arasında herhangi bir ilişki olmadığını ortaya koydu.
Salgının ilk başladığı zamanlarda yayınlanan bazı raporlarda, kan grubu A olan kişilerin Kovid-19 ile enfeksiyona daha savunmasız, kan grubu 0 olanların savunmasının ise daha güçlü olduğu öne sürülmüştü.
Ancak ABD’in üç eyaletindeki 108 bin hasta üzerinde yapılan bir incelemede, kan grubu ile Kovid-19 enfeksiyonu riski arasında herhangi bir bağlantı bulunamadı.
Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi’nden üst düzey araştırmacı Dr. Amesh Adalja, pazartesi günü HealthDay ağında yayınlanan bir raporda salgının başlangıcından bu yana kan grubu ile enfeksiyon eğilimi arasında bağlantının olduğuna yönelik varsayımlar olduğuna dikkat çekti.
Adalja açıklamasında şu ifadeleri kulandı:
 “Bu geniş kapsamlı çalışmada, kan grubu ile enfekte olma eğilimi veya riski arasında bir bağlantı bulunamadı. Başka açıklamaların olması muhtemel.”
Çin’den gelen bir ön raporda ise kan grubunun enfekte olma riskini etkileyebileceği öne sürüldü. Araştırmalarda, bu görüşün söz konusu dönemde İtalya ve İspanya’daki hastalarda yapılan gözlemlerle desteklediği bildirildi. Danimarka ve ABD’de yapılan diğer çalışmalar ise farklı sonuçlar ortaya çıktı. ABD’nin Utah Eyaleti, Murray şehrindeki Intermountain Tıp Merkezi’ne bağlı Kalp Enstitüsü’nden Dr. Jeffrey Anderson liderliğindeki araştırmacılar Kkonuyu açıklığa kavuşturmak için Utah, Idaho ve Nevada eyaletlerinde, 24 hastane ve 215 klinikte, sağlık sigortası sisteminde yer alan on binlerce hastadan alınan verileri analiz ettiler.
Analizde yer alanların yaklaşık 11 bin 500’ü koronavirüs ile enfekte olurken, geri kalan kişilerin test sonucu negatif geldi.
Araştırmacılar, JAMA dergisinde 5 Nisan'’da yayınlanan çalışmada, kan grubunun Kovid-19 ile enfekte olma riski üzerinde önemli bir rol oynamadığını bildirdiler. New York’taki Mount Sinai Hastanesi Başhekimi olan epidemiyolog Dr. Aaron Glatt çalışmanın sonucu ile ilgili olarak şunları söyledi:
 “Her zaman kan gruplarıyla ilgili bu görüşün, tamamen dayanaksız bir iddia olduğunu söyledim. Hiçbir zaman, beli bir kan grubuna sahip kişilerin korkacağı, başka bir kan grubundakilerin güvence hissedecekleri kadar önemli bir durum gözlemlenmedi.”
Dr. Glatt, HealthDay’de yayınlanan raporda daha önceki çalışmaların sonuçlarına ilişkin yapılan değerlendirmede “İstatistiksel olarak bağlantılı olan iki şeyi göstermek, birinin diğerine neden olduğunu kanıtlamak anlamına gelmiyor” ifadelerini kullandı. Kan grubu ile enfeksiyonları ilişkilendirilen çalışmaları rastgele olarak nitelendiren Glatt “Araştırmaların sonuçları çelişkiliydi. Çalışmalar rastgele yapılmış ise bu sonuçlar mantıklıdır. Ancak bunun olmaması gerekir” dedi.



İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
TT

İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)

Bilim insanları ilk kez bir Antik Mısırlının tüm genomunu diziledi. Yaklaşık 4 bin 500 yıl önce yaşayan adamın kalıntıları, antik uygarlıktan gelen en eski genetik veriyi de sunuyor.

Uzmanlar, bölgenin sıcak iklimi DNA'nın kolayca bozunmasına yol açtığı için Antik Mısır'dan genetik kayıtlar bulmanın epey zorlu bir iş olduğunu söylüyor. Ayrıca bu toplumda yaygın olan mumyalama da yumuşak dokuları muhafaza etmesine karşın DNA'nın düzgün bir şekilde korunmasını engelliyor.

Bugüne kadar Antik Mısır'dan sadece üç kişinin genomunun bir kısmı dizilenmişti. Ayrıca bu kişiler uygarlığın daha geç dönemlerinde yaşamıştı. 

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (2 Temmuz) yayımlanan çalışmadaysa, bu örneklerden en az bin yıl daha önceye ait bir genom ilk kez tamamen dizilendi. 

Kahire'nin güneyindeki Nuwayrat köyünde 1900'lerin başında bulunan kalıntılar, kayaya oyulmuş bir mezarın içine yerleştirilmiş bir çömlek kabın içindeydi.

Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. Adeline Morez Jacobs liderliğindeki araştırmacılar, 4 bin 500 ila 4 bin 800 yıl önce yaşamış kişinin kemiklerini inceledi. Ayrıca dişinden aldıkları örneklerle genomunu dizileyen ekip, Antik Mısırlı hakkında eşsiz bilgiler elde etti.

VFDGH
Adamın kalıntılarını içeren çömlek 1902'de keşfedilmişti (Garstang Arkeoloji Müzesi/Liverpool Üniversitesi)

İlk piramitler inşa edilirken yaşayan kişinin kalıntıları, 44-64 yaşında ölen bir erkek olduğuna işaret ediyor. Makalenin yazarlarından Joel Irish, MÖ 2855 ila 2570'de hayatını kaybeden adam hakkında "Öldüğünde muhtemelen 60'lı yaşlarındaydı, ki bu o dönem için inanılmaz derecede ileri bir yaş" diyor.

Bilim insanları kişinin genetik materyalinin yüzde 80'inin beklendiği gibi Kuzey Afrika kökenine sahip olduğunu tespit etti. Ancak yüzde 20'si, Batı Asya ve Mezopotamya bölgesindeki insanlara dayanıyordu.

Araştırmacılar Antik Mısır ve Mezopotamya halkları arasında bir ilişki olduğunu uzun zamandır düşünüyordu. Arkeolojik bulgular bu etkileşime güçlü kanıtlar sunsa da bugüne kadar genetik bir veri elde edilememişti. 

Harvard Üniversitesi'nden Iosif Lazaridis, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu örnek bize, bu kadar erken bir tarihte Mısır'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı soyundan gelen ancak Mezopotamya'dan da bir miktar soy katkısı olan insanlar olduğunu söylüyor" diyor: 

Bu coğrafi açıdan mükemmel derecede mantıklı.

Araştırmacılar bulunan kemiklerde artrit ve osteoporoz belirtilerinin yanı sıra yaşamının büyük bölümünde aşağı baktığını ve öne doğru eğildiğini gösteren işaretler tespit etti. Ayrıca kollarını uzun süre önünde tuttuğunu, ağır malzemeler taşıdığını ve sert yüzeylere oturduğunu gösteren bulgulara rastlandı. 

Ekip bu verilere dayanarak bu kişinin ağır işçilik yaptığı ve muhtemelen çömlekçi olduğu sonucuna vardı. Irish çömlekçi çarkının da Mısır'a bu dönemde geldiğini söyleyerek ekliyor:

Öte yandan bir çömlekçiye genellikle böyle üst sınıf bir cenaze töreni düzenlenmez. Belki de olağanüstü yetenekli ya da başarılı olduğu için sosyal statüsü yükselmişti.

Bilim insanları Antik Mısır ve Mezopotamya ilişkisine ışık tutan yeni çalışmanın sadece tek bir genom örneğine dayandığına ve daha fazla kanıt bulmayı beklediklerine değiniyor. Bu sayede iki bölgede yakın zamanda ortaya çıkan yazının kökenlerini ve farklı toplumlar arasındaki göçleri daha iyi anlamayı umuyorlar.

Makalenin ortak yazarı Dr. Linus Girdland-Flink "Bu, insan genetik varyasyonu bulmacasının sadece bir parçası: Bugüne kadar yaşamış her insan ve onların genomu bu bulmacanın benzersiz bir parçasını oluşturuyor" diyerek ekliyor:

Hiçbir zaman herkesin genomunu dizileyemeyeceğiz ancak insanlık tarihinde bugün kim olduğumuzu şekillendiren önemli olayları doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için dünyanın dört bir yanından yeterince çeşitli örnek toplamayı umuyoruz.

Independent Türkçe, CNN, New Scientist, Nature